İnce Memed - 3 - 09
Общее количество слов 3367
Общее количество уникальных слов составляет 1622
36.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
58.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
kamına çekmiş."
"Olamaz," dediler köylüler.
Öteki eşkıyanın başueuna vardı. Bu uzun 3mzlü, sarı sakallı birisiydi. Kurşun
kafatasını almış götürmüş, beyni görünüyordu.
"Ya bu, ya bu sarı çıyan, böyle bir înee Memed gördünüz mü siz hiç?"
"Görmedik," dedi on beş, yirmi köylü hep birden. "Böyle bir înee Memed
olamaz."
"Suna bakın çoeuklar, eli de tetikte daha... Korkusundan k kurşun
sıkamamıştır. Bakın bir ayağı da topal..."
Bu geniş omuzlu, kısa boyunlu eğri baeağmm birisi kısa, asker pantolonu
giymiş, azieik kambur birisiydi. Bir çukurdaydı. Her bir yanı da kan içinde
kalmıştı.
"Ulan köylüler, Allah billah aşkına söyleyin şu topal gibi bir înee Memedi siz
hiç gördünüz mü?" Bumn kıvırdı. "Ya bu kel Kel Eşkıyayı bu yörelerde
bilmeyen var mı?"
"Yok," dediler hep bir ağızdan kadın, erkek, çoluk çoeuk bütün köylüler.
"Köylere gelir, çok güzel türküler söyler, Köroğlu hikayeleri anlatır. Vezir
Kizir 03aınu oynar, bütün köylüleri gülmekten kırar geçirirdi. Bir elinde sazı, bir
elinde tüfeği... Biz ona eşkıya eözüyle bakmazdık ki... Vay Kel Eşkıya kardaş
vay..."
"Uzun etme," dedi Yüzbaşı sabırsızlıkla.
"Dur Yüzbaşı," diye dikeldi kadın. "Dur baeım, dur Yüzbaşım. Dur ki sana şu
Kel fıkaraya yazık ettiğini söyleyeyim. Biz yayla zamanı gelinee dört gözle Kel
Eşkıyanın gelmesini beklerdik. O geldi miydi, bütün köyler obalar şenlenirdi."
"Geç otur."
"Dur Yüzbaşı Ağam, dur, sarı yavmm dur! Bu Kel Eşkıyanın hiç kimse
karmeayı bile ineittiğini duymadı, görmedi. O bir ahır zaman ermişiydi. Öyle
değil mi köylüler, elinizi yüreğinizin üstüne ko3mn da söyleyin, o bir ermiş değil
miydi, söyleyin?"
"Ermişti, ermişti," diye kalabalıktan sesler 3mkseldi.
Bu sırada Asım Çavuş kadının yanma geldi, seveeen bir sesle:
"Emiş Hatun," dedi, "dur senin ermişinin hünerini ben sana göstereyim."
"Göster bakalım Asım Çavuş Ağam," diye dikeldi Emiş Hatun.
Asım Çavuş eğildi Kel Eşkıyanın önündeki kapçık yığınını gösterdi:
"İşte bu kadar kurşunu o sıktı bize, eandarmaya. Bak, hiçbir eşkıyanın önünde
bu kadar çok kapçık yok."
Emiş Hatun ona pek aldırmadı, gene köylülere döndü:
"Bu ermiş yapılı, eli sazlı, güzel türkü söyleyen, tatlı adam hiç înee Memed
olabilir mi?"
"Olamaz," dediler.
"Ya bu çoeuk? Daha bıyıkları yeni terlemiş. Bir tek kurşun bile sıkamamış.
Önünde hiç kapçık yok..."
"Hangisi înee Memed, burada înee Memed var mı yok mu, biz sana onu
soruyoruz Emiş Hatun."
"Burada înee Memed var," diye derin derin içini çekti Emiş Hatun. "Bizim
oeağımız battı da söndü Çavuşum, burada, bu ölüler arasında înee Memed var
Çavuşum. Bu dünyaya bir daha böyle bir înee Memed gelir mi ki..." Gitti, o
iriyarı, sağ yanma yatıp kıvrılmış, kütüğün üstündeki ilk kurşunu yiyinee
böğürerek havaya fırlamış, sonra da yöreyi çırmalayarak, aneak altı kurşun
yedikten sonra zorla ean vermiş eşkıyanın yanma diz çöktü: "Vay înee Memedim
vay," diye ığralanmaya, ağıt yakmaya başladı usul usul. Öteki köylü kadınlar da
geldiler, ölünün yöresine halkalandılar, usuldan ağlamaya, ağıt söylemeye
başladılar.
"Muhtar kim?" diye kalabalığa bağırdı öfkelenmiş, tir tir titreyen Yüzbaşı.
"Benim Yüzbaşım."
Yüzbaşı kadınları gösterdi:
"Bu ne, ne oluyor bu köyde, bir eşkıyaya, bir katile böyle ağlamak?"
"Bizde kim olursa olsun, gelenek görenektir, ağlarlar, ağıt yakarlar."
"Yerin dibine batsın böyle bir gelenek görenek! Gel yakma."
Muhtar Yüzbaşının karşısına gelip hazır ola geçti: "Emret komutanım."
Bu sırada Yüzbaşının gözüne kayalıktaki at ilişti:
"Senden üç gün içinde bu atın kellesini isterim."
"Emret Yüzbaşım, baş üstüne Yüzbaşım... Üç gün içinde."
"Şimdi beni dinle Muhtar, dokuz tane beygir bulaeaksm, bulabilir misin?"
"Bizim köyde yalnız üç beygir var Yüzbaşım. Ama yakın köylerde çok at var,
isteriz."
"Hemen buluruz beygirleri Yüzbaşım..." dedi Kertiş Ali.
"Birkaç saat içinde isterim. Beygirler çıplak geleeek."
"Anladım Yüzbaşım, baş üstüne Yüzbaşım."
"Bir de înee Memedin öldürüldüğünü en erken kasabaya nasıl ulaştırırız. Asım
Çavuş, sen söyle."
Asım Çavuş hüzünle, dokunsalar boşanaeak 3mzüyle Yüzbaşının karşısında
çoktandır dikilmiş duruyordu, taş gibi.
"Buralarda çok hızlı giden at bulunur mu?"
"öyle at bulunmaz Yüzbaşım. Bulunsa da sarp kayalıkları aşamaz atlar."
"Ya ne yapaeağız?"
"Mutlu haberimizi en erken aneak ayağına çabuk bir kişi ulaştırabilir
kasabaya." "Böyle bir kişiyi tanıyor musun?"
"Biliyorum."
"Kim o?"
"Tazı Tahsin."
"Burada mı?"
"Kalabalığın arasında gördüm."
Yüzbaşı elini çenesine verip bir süre durduktan sonra mağaranın ağzındaki
çınarların altına yürüdü. Asım Çavuş da arkasından gitti. Ulu çınarın gövdesinin
altına döndüler. Yüzbaşı yavaşça sordu:
"Bu eşkıya înee Memed mi gerçekten, onun bizdeki eşkaline hiç benzemiyor.
O küçüeük bir adam, buysa dev gibi."
"Anlamadım," dedi Asım Çavuş. "Bunea yaş yaşadım, feleğin çemberinden
geçtim, otuz yıldır bu dağları dolaşırım, ben bu işi anlamadım. Bu adam înee
Memed değil benee, ama ağıt yakıyorlar."
Yüzbaşı o yöne doğru baktı, ölünün başındaki kadınlar çoğalmışlar, belki
birkaç kÖ3mn kadını bir araya gelmişler hüngürdeşiyor, ağıtlar söylüyorlardı,
înee Memedin yiğitliğini, ineeliğini, yakışıklılığını, sevdasını, Hatçesini, Abdi
Ağayı öldürüşünü, köylüleri kurtarışını, gökteki meleklerin onu alıp
götüreeeklerini, eennetin kapısının daha o uzaktan gözükünee açılaeağmı, onun
yeşil donlu Kırk Ermişlere daha şimdiden katıldığını söylüyorlardı.
"Başkasına, başka eşkıya ölüsüne ağıt yakmazlar mı?"
"Bakın, görüyorsunuz Yüzbaşım, sekiz tane daha eşkıya yatıyor orada,
hiçbirisine bakıyorlar mı, ermiş dedikleri Kel Eşkıyanın ölüsü bile köpek ölüsü
gibi olduğu yerde kaldı. Bakın bakın, üstünde dolaşıyorlar öteki ölülerin..."
"Çiçeklideresinde kaldı, değil mi, înee Memed?"
"Ben onu orada kuşattım da kıl payı elimden kaçırmadım mı Yüzbaşım? Hani
saz çalan bir aşık vardı, o Sefil Aşık dedikleri Çiçeklideresinden olurdu. O da
sonunda kaybolmuştu ya, hatırladın mı?"
"Hatırladım," dedi Yüzbaşı gülerek, gözleri sevinçten parlayarak. "Evet,
anlaşıldı, bizdeki eşkal ne olursa olsun, bu inee Memeddir." Çizmelerini
kırbaçladı. "Şimdi bana Tazı Tahsini çağır."
Kalabalığa doğru 3mrüdüler. Yüzbaşının sonsuz sevinirken birden
öfkelendiğini gören Asım Çavuş, bunu bir şeye yoramıyor, bekliyordu. O,
Yüzbaşısını çok iyi tanırdı, böyle çizmelerinin üstünde her adımda yaylanarak
yürürse, demek ki o çok öfkelenmiştir. İşte o zaman seyreyle gümbürtüyü.
Yüzbaşı kalabalığın ueunda zınk diye durdu. Kadınlar gittikçe çoğalarak, înee
Memedin yöresinde ağıtlarını sürdürüyorlardı. Olayı duyan öteki köylüler de
yollara bellere dökülmüşler, genç yaşlı, kadın erkek, çoluk çoeuk daha bir uçtan
geliyorlardı. Kayalıklarda öyle durmuş kalmış yağız at da Yüzbaşının sinirini bir
iyiee bozuyordu.
"Asker, hazır ol!"
Komut sesi kayalıklarda yankılandı. Kadınların ağıtları sürüyor, kayalıklardaki
at da dingin dingin kuyruğunu sallıyordu.
"Kadınlara hüeum! Onları dağıtın."
Candarmalar kadın kalabalığına saldırdılar ya, kadınlar karşı koydular,
eandarmalar önee bir insan duvarına çarpıp sonra kadınların arasında yittiler.
Bağrıltılar çağrıltılar kayalıklarda yankılandı. "Sizin ananız yok mu, sizin
baemız, sizin avradınız, nişanlınız yok mu, kafirler!" sözleri de gürültü arasından
du3aıluyordu.
Yüzbaşı baktı ki kadın kalabalığı bölüğünü 3mtuverdi.
"Süngü tak!"
Muhtar:
"Aman Yüzbaşım," diye onun yanma koştu. "Bir vukuat çıkmasın, eandarmayı
geri çek. Biz erkekler dağıtırız onları."
Yüzbaşı komut verdi, eandarmalar gelip önünde hizaya girdiler. Onlar da öfke
içindeydiler.
Muhtar koşarak erkeklere gitti, onları toplayıp konuştu. Bu sefer oradaki erkek
kalabalığı saldırdı kadınlara, kimi karısını, kimi kardeşini, anasını yakalayıp
sürükleyerek înee Memedin ölüsünün başından uzaklara götürüyor, onların
ellerinden kurtulan kadınlar da gene gelip înee Memedin başına diz çöküp
oturuyorlardı. Diz çökmüş kadınlara erkekler gene saldırıyorlardı.
Yüzbaşı:
"Bu ne haldir Çavuşum?" diye Asım Çavuşa şaşkınlığını söyledi.
"Bu böyledir. Yüzbaşım."
"Asi insanlar. Bunlara çok kötek gerek."
"Çok kötek yediler ama Yüzbaşım, yüzyıllardan bu yana, uslanmıyorlar."
"Uslanmayaeaklar da... O tazı mı nedir, o nerede?"
"Tazı Tahsin... Burada Yüzbaşım."
Tazı Tahsin hazır ola geçmiş çoktan beridir orada duruyordu.
"Sen misin o?"
"Benim Yüzbaşım."
"Çok, çok, çok çabuk kasabaya gidecek, benim sana vereceğim pusulayı
Kaymakam Beye ulaştıracaksın. Ne kadar çabuk gider de İnce Memedin
ölümünü o kadar çabuk kasabaya ulaştırırsan, kasaba Ağalan seni paraya boğar,
seni zengin ederler. Ne kadar zamanda ulaşırsın kasabaya?"
"Bilemem ama, en çabuk..."
Muhtar:
"O bir attan daha hızlı koşar," dedi.
Yüzbaşı bir taşın üstüne çöktü, cebinden bir kalem, defter Çıkarıp çabucak
pusulayı yazdı Tazı Tahsine verdi.
"Göreyim seni Tahsin, bu akşama kadar..."
"Baş üstüne Yüzbaşım."
"Tazı Tahsin yel gibi koşarak kalabalığın içinden sıyrılıp! çıktı, bir anda da
gözden iradı yitti gitti.
Erkekler daha kadınlarla cebelleşiyor, ağlaşmalar, kargışlar ortalığı almış sürüp
gidiyordu ya kadınların inatları da yavaş yavaş kırılıyordu. Bir anda her şey
duruluverdi. Ortalıkta ne ses, ne şada kaldı. Çıt bile çıkmıyordu. Kadınlarsa
başlarını önlerine eğmişler, karşı, pembe pembe ışığı savrulan yamaca akıp
gidiyorlardı. Ak bir başörtüsü denizi aydınlığın içinde dalgalanıyordu.
"Ne oldu Muhtar?" diye sordu Yüzbaşı. "Ne oldu bu kadınlara da böyle
süklüm püklüm yamaca çıkıp gidiyorlar?"
Muhtar, tnce Memedin soyulmuş ölüsünü gösterdi. Kadınlar ölünün donundan
gömleğinden, bir de tüfeğinden başka her şeyi almışlardı.
"Bu ne demek?"
"Efendim, bir ölü önlerinde olmazsa, kadınlar ölünün giyitleri üstüne de, tıpkı
ölü önlerindeymiş gibi ağıt yakarlar, şimdi öteki koyağa ağıt yakmaya
gidiyorlar."
"Bela," dedi Yüzbaşı.
"Bela," dedi Asım Çavuş.
"Bela," dediler Kertiş Ali Onbaşıyla Muhtar.
Tazı Tahsin koşuyordu. Sevinç içindeydi. Kasabaya bir haber ulaştıracaktı,
isterse İnce Memedin kara haberi olsun. Bunun karşılığında da kim bilir ona ne
armağanlar vereceklerdi. Belki Çukurovada bir çiftlikte ona bir iş de bulurlardı.
Böylesine at gibi koşmasını göz önüne alarak, belki de çok başka, güzel bir iş
verirlerdi. Belki de asker olduğunda onu candarma yazarlar, o da Kertiş Ali
Onbaşı gibi bir uzatmalı olur, belki de Çavuş olup şu dağlarda padişahlığını ilan
ederdi. Önünde birkaç dağ vardı, eğer yüksek dağları aşmak olmasa Tazı Tahsin
alimallah gece yarısına doğru kasabaya varırdı.
Tazı Tahsin yemek yemeden, su içmeden, bir an için olsun dinlenmeden, bütün
gün, bütün geee koştu. Kasabaya girdiğinde ayaklarını zorla sürüklüyordu ya,
kıvanç içindeydi. Onun bu kadar tez bir sürede haberi kasabaya, böylesine çaba
hareayarak, ta Bakırgediği mağarasından buraya kadar bir gün, bir geeede
geldiğine kimse inanmayaeaktı. Bereket Kaymakamlığı imliyordu, onun için hiç
aranmadan doğru oraya varabileeekti. Kaymakamlığın merdivenlerini çıkarken
gün kuşluk oluyordu, rtık soluk alıp vereeek hali bile kalmamıştı. Merdivenin
basma geldiğinde tükenmişti. Yüzbaşının verdiği kağıdı elinde tutuyordu.
Kapıdaki odaeıya bir şeyler söyledi ama, anlaşılmadı. Elini adama uzattı,
uzatmasıyla da boylu boyunea oraya, tahtaların üstüne düşmesi bir oldu.
Kendinden geçmişti. Gürültüyü duyan Kaymakam odaeıyı çağırdı:
"Ne oluyor?"
"Bir adam kapının önüne geldi düşüverdi. Suya batmış çıkmış gibi... Her bir
yanından ter fışkırıyor. Elinde de bir kağıt var. Sımsıkı tutmuş, bırakmıyor."
Kaymakam, biraz şişmanea, inek gözlü, gerdanlı, dazlak kafalı, gözleri
yuvalarında fıldır fıldır dönen, feleğin çemberinden geçmiş birisiydi.
Cumhuriyetten önee de kaymakamdı. Tam otuz üç ilçede kaymakamlık yapmıştı
şimdiye kadar. Merakla dışarıya fırladı. Tazı Tahsin kapının önüne boylu
bo3mnea serilmiş yatıyor, göğsü körük gibi inip inip kalkıyor, oluk oluk da
terliyordu.
"Ölüyor mu?"
"Ölmüyor," dedi odaeı. "Çok koşmuş, uzak yerlerden uzun koşarak gelmiş."
"Elindeki kağıdı al bakalım, neymiş."
Odaeı Tazı Tahsinin 3mmulmuş elini açıp kağıdı almaya çalıştı, bir türlü eli
açamadı.
"Açılmıyor."
"Allah Allah, nasıl olur da açılamaz, gayret et!"
Odaeı diz çöküp Tazı Tahsinin elini iki elinin arasına aldı, çabaladı çabaladı,
gene açamadı.
"Olaeak gibi değil!"
Kaymakam kendisi eğildi, o da denedi. El kenetlenmiş bir türlü açılmıyordu.
"Allah Allah, çok merak ettim, nedir aeaba?"
"Bu kadar, böyle ölüreesine koştuğuna göre çok mühim bir iş olsa gerek.
Açılmıyor... "
"Açılmıyor," dedi Kaymakam. "Derhal doktoru çağır. Anlat ona. Gelsin de bir
iğne yapıp, şu adamın elini açsın. Ölüyor mu?"
"Ölmüyor Efendim," dedi odaeı merdivenlere doğru koşarken. Bu sırada
Tahrirat Katibi, öteki memurlar da haberlenmişler, merdivenin altında
birikişmişlerdi. Korkularından yukarıya, Kaymakamın katma çıkamıyorlar,
yukarıda bir şeylerin döndüğünü anlıyorlar, ama ne olduğunu bilemiyorlardı.
Önlerinden merdivenleri üçer üçer atlayarak inen odaeı da onlara bir şeyler
söyleme fırsatını bulamamıştı.
Az sonra yakında, karşı sokakta olan Doktor, çantası elinde koşarak geldi.
Hiçbir şey sormadan diz çöküp uzanmış yatmış adamı, göğsünü açıp dinlemeye
başladı.
"Bir şeyi yok," dedi. "Şimdi kendisine gelir."
"Eli açılmıyor," dedi Kaymakam.
"Nasıl olur?" diye şaştı Doktor. Güçlü bir adamdı, kendisi de denedi açamadı.
"Bekleyelim," dedi. "Az sonra kendine gelir."
"Bir iğne yapsana."
"Lüzumu yok Kaymakam Bey. Az sonra... Bekleyelim."
"Buyurun," dedi Kaymakam, Doktoru odasına çağırdı. "Ne olabilir ki? Bir
kahve?" "Sade."
"Anlamadım."
"Bir şok olabilir."
"Nereden geliyor, nereye gidiyor, belli değil... Elindeki kağıt... Durmadan da
terliyor, bakmsana... "
"Şimdi kendine gelir."
Dışardan:
"Gözlerini açtı," diye bağırdı odaeı.
Kaymakamla Doktor kapıya çıktılar. Tazı Tahsin gözlerini açmış, şaşkın şaşkın
yöresine bakıyor, gözleri bir Kaymakamın, bir Doktorun, bir odaemm üstünde
gelip duruyor, soru dolu bakışlarla onları izliyordu. Sonra da ağır ağır doğruldu.
Birden eline baktı, kağıdı gördü. Kağıdı görünee her şeyi anlayıp ayağa fırladı:
"Kaymakam Bey, Kaymakam Bey yetiştim," dedi. "Yetiştim! Bir gün bir
geeede..."
"O elindeki ne?"
"Yüzbaşı Faruk Bey... înee Memedi öldürdü."
"Neee?" diye bir çığlık attı Kaymakam. "Kim? înee Memed mi? Yüzbaşı
Faruk...
Ver o kağıdı."
Tazı Tahsin elini Kaymakama uzattı, eli açılmıyordu.
"Ver o kağıdı bana!"
Tazı Tahsin daha soluyordu:
"Açılmıyor," diye boynunu büktü. "Dur Beyim, ben onu şimdi açarım." Bir
yandan elini açmaya uğraşıyor, bir yandan da soluk soluğa anlatıyordu:
"Bakırgediği mağarasında çevirdi Yüzbaşım, sabaha karşı. Gün ışıymeaya kadar
müsademe ettiler. Yüzbaşı, înee Memedi kendi eliyle öldürdü, tnee Memed de
öyle înee Memed değil, senin benim gibi dört adam eder, çam yarması gibi bir
şey. Yüzbaşım tam iki kaşının ortasından vuruvermiş." Tazı Tahsin sonunda elini
açabildi: "Açtım," dedi sevinçle, kağıdı Kaymakama uzattı. Kaymakamın,
Doktorun, odaemm ağzı kulaklarındaydı.
Kaymakam durup durup elindeki pusulayı bir daha bir daha okuyordu.
"Bu înee Memed başımıza çok gaile açaeak sanmıştım, eh, o da halledildi.
Şimdi rahatız. Öbür eşkıyaların hiçbir ehemmiyeti yok. Asıl eanavar olan buydu.
Halk bunu tutuyor, koruyordu. Ankara da. Adana da bizi çok sıkıştırıyorlardı.
Evet, bu iş de bitti. Kasaba eşrafı da bu çoeuktan çok korkuyorlardı. O, Ali Safa
Beyi öldürdükten sonra U3mmamaya başladılar. Sanki înee geleeek, hepsini teker
teker gözlerinden kurşunlayaeak... Hele Murtaza Ağa, o ne geee, ne gündüz
yerinde duramıyor, hep înee Memed geleeek de onu gözbebeğinden
kurşunlayaeak sanıyordu. Şimdi tamam."
Tazı Tahsin ayakta dikilmiş kalmış sallanıyordu. Kaymakamın gözü ortada
kalakalmış Tahsine ilişti:
"Demek înee Memedle birlikte Yüzbaşı Faruk Beyin öldürdüğü eşkıya sayısı
dokuz, öyle mi?"
"Tam dokuz tane. Hepsi de ölü. Yüzbaşım bana dedi ki ulan Tazı, kuş
kanadıyla uçsa bu haberi senden daha çabuk Kaymakamıma ulaştıramaz. Yarın
sabah bu haberi Kaymakamımıza yetiştirmeni senden dilerim, dedi. Ben de
düştüm yola, bir at bile. Beylerin Arap atları bile benden daha çabuk koşamaz,
dört günlük yoldur Bakırgediğiyle kasaba arası, ben de koşup bu haberi zatına
ulaştırdım. Benim adım Tazı Tahsin. Asker olurken beni eandarma yazmanı ve
hem de beni uzatmalı onbaşı, istersen de çavuş yapmanı zatından dilerim. îşte o
zaman gör eşkıyaların kökü nasıl kazınırmış. O Kertiş Ali var ya, o vizzo... Onun
köylÜ3m dayağa çekmekten, karakola her düşenden rüşvet almaktan başka bir
bildiği yok. Çok da korkak... Ben rüşvet de almam, beni uzatmalı onbaşı
yaparsan. îstersen de bütün köylüyü, anamı babamı bile öyle bir sopadan
geçiririm ki, Kertiş Ali Onbaşı da. Yüzbaşım da, Mustafa Kemal Paşa da
yanımda vız kalır."
"Adım ne, adım ne demiştin?"
"Tazı."
Kaymakam önündeki kağıda yazdı.
"Tazı ne?"
"Tazı Tahsin derler bana. Ben bu dağlarda attan daha hızlı koşarım. Bir
keresinde çoeukluğumdaydı, bir tavşanı koşarak yakaladım da işte ol sebepten
benim namıma Tazı dediler, Tazı Tahsin. Adımı da imam koymuş Tahsin diye,
yüzbaşısının adıymış."
"Gidebilirsin."
"Buyur?"
"Gidebilirsin."
"Gidebilir miyim?"
"Gidebilirsin."
"Buyur, ya muştuluğum, ya müjdem?"
"Gidebilirsin."
Tahsinin ağzı açık kaldı. Bir şeyler daha söyleyeeekti ki odaeı onu kolundan
tutup dışarı çıkardı.
"Yüzbaşım bana... Muştuluğunu... Seni, dedi, altına, gümüşe, tarlaya takıma
boğaeak Ağalar, Beyler, dedi..." Boynunu büktü. "Ben öldüm yahu. Az daha
eanım çıkıyordu. Görmedin mi şu gözlerinle kardaşım? Ben ölmüyor muydum?
Bırak kolumu kardaşım."
Odaeı onun kolunu aneak aşağıda. Hükümet konağının avlusunda bıraktı:
"Çek git buradan," dedi. "Ulan hayvan. Hükümetin koskoea Kaymakamına
böyle konuşulur mu?"
"Buyur?"
"Dedim ki Hükümetin koskoea bir Kaymakamına böyle konuşulmaz."
"Buyur?"
"Sen bilmiyor musun ki Kaymakam onbaşıdan da, 3mzbaşıdan da daha
bÜ3mktür?"
"Buyur? Ya benim muştuluğum?"
"Bre ulan sersem sepet, mankafa, hiç Kaymakamdan muştuluk istenir mi?"
"Buyur?"
"Şimdi sen buralarda durma beni dinlersen, buralarda başına bir iş açaeaksm
sen."
"Buyur?"
Odaeı onu orada bırakıp 3mkarıya çıktı. Tazı Tahsin de gidip konağın
avlusunda işlemeli antika iri bir mermer taşının üstüne oturdu.
Odaeı Tazı Tahsinin eli açılır açılmaz. Kaymakam, Yüzbaşının pusulasını
oku3mp da iş muhkemleşinee hemen aşağıda, merdivenin dibinde bekleşen
memurlara koşmuş, memurlar da bu mutlu haberi hemen dışarıya
yetiştirmişlerdi. Kasaba bir anda bu inanılmaz haberle çalkalanmaya başlamış,
dükkanını kapatan pazaryerine, pazaryerindeki Tevfîğin kahvesine koşmuşlardı.
Murtaza Ağa haberi duyduğunda konağında Topal Aliyi karşısına almış, ona
geleeekteki tasarımlarını anlatıyor, onu zengin, Karun, çiftlik sahibi edeeeğini
söylüyordu. Bu sabah da ona tam yüz lira vermişti. Bu yüz lirayla beş altı tane
kırmızı, ay boynuzlu öküz alınabilirdi. Küçük bir tarla bile alınabilirdi. Ali içten
içe, gerçekten Murtaza Ağayı sevmeye başlamıştı. O, göründüğü kadar saf,
temiz, doğmeu bir adam değil, hinoğlu hin, kurnaz, dalkavuk, kan içiei, çıkareı,
yalaneı, berbat bir kiŞiydi, bunu Ali birkaç günde iyiee öğrenmişti ya, onu gene
de sevmeye başlamıştı. Bu mendebur, bu aşağılık adamı sevmek istemiyordu,
içinden, derinden gelen bir duyguyla da onu sevmekten kendini alıkoyamıyor, bu
yüzden kendinden, kendi insanlığından utanıyordu.
Haberi getiren kebapçı Nusretti.
"Doğru mu ulan bu getirdiğin haber?" diye ayağa fırladı Murtaza Ağa. Boynu
kıpkırmızı kesilmiş, boyun damarları şişmişti. "Doğru mu getirdiğin haber?"
Kebapçıya bir sarılıyor, onu öpüyor, soluk soluğa kalmış soruyordu: "Doğru mu
bu haber? Doğruysa seni Murtaza Ağan... Murtaza Ağan seni... Sana yeni bir
dükkan açarım. Ne istersen yaparım. Muştuluğun başım üstüne, dile benden ne
dilersen..." Kendinden geçmiş, durmadan da doğru mu, doğru mu, diye soruyor,
ardından da: "Murtaza senin kara gözlerine kurban ve hem de hayran olsun,
kebapçı Nusret Efendi," diyordu. "Murtaza senin güzel dillerine..."
Bu sırada odalardaki kadınlar, yanaşmalar, hizmetçiler de salona döküldüler.
Hüsne Hatun yere diz çökmüş:
"Çok şükür, çok şükür Allahım senin bu gününe, bu dirliğine, bu düzenine. Şu
adamın bize ölü yüzünü gösterdin ya, bizi bu adamdan kurtardın ya çok şükür,
çok şükür sana büyüklerin büyüğü Allahım," diyor, ardından da dudakları kıpır
kıpır dualar okuyordu. "Onun ölüsünü şu gözlerimle görürsem, sana çifte
kurbanlar keseeeğim Allahım... Sen bana onun ölü yüzünü gösterdin ya..."
Murtaza Ağa en sonunda kebapçıya sormayı akıl etti:
"Kim getirmiş haberi, nasıl olmuş bu iş, kebapçım, Nusretim? Bu haberi bana
sen getirdin ya, muştuluğun baş üstüne. O dükkanı sana alaeağım, mülkiyeti
senin muştun olaeak. Hiçbir kıymeti yok bizim için. Kim, kim getirmiş haberi?"
"Bir köylü. Bakırgediği mağarasından dün sabah yola düşmüş, bu sabah, az
önee, kuşluklaym Kaymakama, odasına gelmiş, eanı çıkmış. Avueunda bir kağıt
varmış, zorlan ölünün avueunu açmışlar, Murtaza Ağama söyleyim, içinden bir
mektup çıkmış. Mektupta Yüzbaşı yazıyormuş ki, înee Memed de içinde dokuz
eşkıyayı çevirip bir mağarada sabaha karşı hepsini teker teker geberttim.
diyormuş. Yalnız İnce Memed bizi bir iki saat uğraştırdı, otuz kurşun yedi adam,
bana mısın demedi/ diyormuş. Diyormuş ki, sonunda onu yaralı yakalayıp tam
gözbebeğinin ortasına ben kendim ateş ettim, diyormuş."
Murtaza Ağa ellerini havaya açtı:
"Çok şükür koea Allahım sana," dedi, "bu günü de bana göstereeek miydin?"
Hemen odaya koşup en güzel, düğünlerde bayramlarda, Ankaralara, Adanalara
gittiğinde giydiği laeivert İngiliz kumaşı giyitini giydi. Kırmızı da bir kravat
taktı. Yaka eebine de kravatın renginde bir mendil soktu. Yeni İtalyan fötrünü de
bugün ilk olarak giyiyordu, İnee Memedin ölümü onuruna. Istanbuldan getirttiği
kundurayı da ilk olarak giyiyordu. Murtaza Ağa odadan çıktığında iki dirhem bir
çekirdekti.
Hemen eüzdanmı çıkardı, kebapçı Nusrete bir deste uzattı:
"Şimdilik bu kadar, bu kadar... Sonra, sonra o dükkanı, çalıştığın kebapçı
dükkanını senin mülkiyetine geçireeeğim. Sen bana bu hayırlı haberi verdin
ya..."
Merdivenlere atılıp ikişer ikişer indi basamakları. Ayakları sevinçten uçarak
avlu kapısından dışarıya dimdik, büyük meydan savaşı kazanmış kumandan gibi
çıktı.
Haberi duyduğundan bu yana bir kere dönüp de, arkasından ona yetişmeye
çalışarak gelen Alinin 3mzüne bakmamıştı. Ali ona ulaşabilmek için arada bir
koşmak zorunda kalıyordu. Çarşıyı hızla geçip Kaymakamlığa geldiler. Avluya
girinee Murtaza geriye dönüp ona şöyle bir tepeden baktıktan sonra:
"Ulan Topal," dedi, "dur bakalım burada."
Haberi duyduğundan bu yana Alinin bir yumruk gelmiş boğazına tıkanmıştı.
Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Murtaza Ağadan çekindiğinden, hiçbir
kimseden çekindiğinden değil, dosta düşmana karşı ağlamak istemiyordu. înee
Memed öldükten sonra onun Murtaza Ağaya ne gereksinmesi kalırdı ki... Bu
alçak köpeğe de, şunun sevineine de bak... Herkes nasıl da seviniyor... Haberi bir
anda duyan kasaba çiçeğe durmuş ulu bir ağaea benzemişti. Herkes gülüyor,
şadımanlık ediyordu. Ya da Aliye öyle geliyordu. Hükümet konağının avlusunda
yapayalnız kalmıştı. Dünyanın ortasında da kimsiz kimsesiz kalmıştı. Farkında
olmadan gözlerinden iri iri damlalar dökülmeye başladı. Ağladığını dosta
düşmana göstermek istemeyen Ali, gitti avlu duvarının bir köşesine çömeldi,
başını da önüne eğdi.
Onun ağladığını gören Tazı Tahsin, bu ağlayan kelli felli adamın yanma gelip
karşısına dikildi. Fötr şapkalı adam tıpkı dağ köylüleri gibi omuzları sarsıla
sarsıla ağlıyordu. Adama içi kaynadı, ona doğru azieik eğildi:
"Ağlama emmi," dedi. "Ne diye ağlıyorsun ki? Ne oldu, bir hal mi geldi
başına?"
Bu sözleri duyan Ali ayağa kalktı, tıpkı köylüler gibi mavi kumaş eeketinin
yeniyle gözlerini sildi. Ama bir türlü kendini tutamıyordu.
Tazı Tahsin akıl etti:
"Yoksa înee Memede mi ağlıyorsun sen emmi?" dedi. "Öldürdüler onu."
Birden o da ağlamaya başladı: "Kim ağlamaz ki înee Memede," diyordu, "öyle
bir babayiğide. Bir kolları vardı, benim gövdem kadar. Yedi kÖ3mn avratları da
onun ölüsünün başına toplanıp ağıtlar yaktılar. Bunu gören Yüzbaşı da süngü
taktırıp eandarmasmı avratların üstüne hüeum ettirdi. Avratlarla eandarmalar
arasında yaman bir eenk oldu. Köylerin erkekleri de eandarmalarm tarafına
"Olamaz," dediler köylüler.
Öteki eşkıyanın başueuna vardı. Bu uzun 3mzlü, sarı sakallı birisiydi. Kurşun
kafatasını almış götürmüş, beyni görünüyordu.
"Ya bu, ya bu sarı çıyan, böyle bir înee Memed gördünüz mü siz hiç?"
"Görmedik," dedi on beş, yirmi köylü hep birden. "Böyle bir înee Memed
olamaz."
"Suna bakın çoeuklar, eli de tetikte daha... Korkusundan k kurşun
sıkamamıştır. Bakın bir ayağı da topal..."
Bu geniş omuzlu, kısa boyunlu eğri baeağmm birisi kısa, asker pantolonu
giymiş, azieik kambur birisiydi. Bir çukurdaydı. Her bir yanı da kan içinde
kalmıştı.
"Ulan köylüler, Allah billah aşkına söyleyin şu topal gibi bir înee Memedi siz
hiç gördünüz mü?" Bumn kıvırdı. "Ya bu kel Kel Eşkıyayı bu yörelerde
bilmeyen var mı?"
"Yok," dediler hep bir ağızdan kadın, erkek, çoluk çoeuk bütün köylüler.
"Köylere gelir, çok güzel türküler söyler, Köroğlu hikayeleri anlatır. Vezir
Kizir 03aınu oynar, bütün köylüleri gülmekten kırar geçirirdi. Bir elinde sazı, bir
elinde tüfeği... Biz ona eşkıya eözüyle bakmazdık ki... Vay Kel Eşkıya kardaş
vay..."
"Uzun etme," dedi Yüzbaşı sabırsızlıkla.
"Dur Yüzbaşı," diye dikeldi kadın. "Dur baeım, dur Yüzbaşım. Dur ki sana şu
Kel fıkaraya yazık ettiğini söyleyeyim. Biz yayla zamanı gelinee dört gözle Kel
Eşkıyanın gelmesini beklerdik. O geldi miydi, bütün köyler obalar şenlenirdi."
"Geç otur."
"Dur Yüzbaşı Ağam, dur, sarı yavmm dur! Bu Kel Eşkıyanın hiç kimse
karmeayı bile ineittiğini duymadı, görmedi. O bir ahır zaman ermişiydi. Öyle
değil mi köylüler, elinizi yüreğinizin üstüne ko3mn da söyleyin, o bir ermiş değil
miydi, söyleyin?"
"Ermişti, ermişti," diye kalabalıktan sesler 3mkseldi.
Bu sırada Asım Çavuş kadının yanma geldi, seveeen bir sesle:
"Emiş Hatun," dedi, "dur senin ermişinin hünerini ben sana göstereyim."
"Göster bakalım Asım Çavuş Ağam," diye dikeldi Emiş Hatun.
Asım Çavuş eğildi Kel Eşkıyanın önündeki kapçık yığınını gösterdi:
"İşte bu kadar kurşunu o sıktı bize, eandarmaya. Bak, hiçbir eşkıyanın önünde
bu kadar çok kapçık yok."
Emiş Hatun ona pek aldırmadı, gene köylülere döndü:
"Bu ermiş yapılı, eli sazlı, güzel türkü söyleyen, tatlı adam hiç înee Memed
olabilir mi?"
"Olamaz," dediler.
"Ya bu çoeuk? Daha bıyıkları yeni terlemiş. Bir tek kurşun bile sıkamamış.
Önünde hiç kapçık yok..."
"Hangisi înee Memed, burada înee Memed var mı yok mu, biz sana onu
soruyoruz Emiş Hatun."
"Burada înee Memed var," diye derin derin içini çekti Emiş Hatun. "Bizim
oeağımız battı da söndü Çavuşum, burada, bu ölüler arasında înee Memed var
Çavuşum. Bu dünyaya bir daha böyle bir înee Memed gelir mi ki..." Gitti, o
iriyarı, sağ yanma yatıp kıvrılmış, kütüğün üstündeki ilk kurşunu yiyinee
böğürerek havaya fırlamış, sonra da yöreyi çırmalayarak, aneak altı kurşun
yedikten sonra zorla ean vermiş eşkıyanın yanma diz çöktü: "Vay înee Memedim
vay," diye ığralanmaya, ağıt yakmaya başladı usul usul. Öteki köylü kadınlar da
geldiler, ölünün yöresine halkalandılar, usuldan ağlamaya, ağıt söylemeye
başladılar.
"Muhtar kim?" diye kalabalığa bağırdı öfkelenmiş, tir tir titreyen Yüzbaşı.
"Benim Yüzbaşım."
Yüzbaşı kadınları gösterdi:
"Bu ne, ne oluyor bu köyde, bir eşkıyaya, bir katile böyle ağlamak?"
"Bizde kim olursa olsun, gelenek görenektir, ağlarlar, ağıt yakarlar."
"Yerin dibine batsın böyle bir gelenek görenek! Gel yakma."
Muhtar Yüzbaşının karşısına gelip hazır ola geçti: "Emret komutanım."
Bu sırada Yüzbaşının gözüne kayalıktaki at ilişti:
"Senden üç gün içinde bu atın kellesini isterim."
"Emret Yüzbaşım, baş üstüne Yüzbaşım... Üç gün içinde."
"Şimdi beni dinle Muhtar, dokuz tane beygir bulaeaksm, bulabilir misin?"
"Bizim köyde yalnız üç beygir var Yüzbaşım. Ama yakın köylerde çok at var,
isteriz."
"Hemen buluruz beygirleri Yüzbaşım..." dedi Kertiş Ali.
"Birkaç saat içinde isterim. Beygirler çıplak geleeek."
"Anladım Yüzbaşım, baş üstüne Yüzbaşım."
"Bir de înee Memedin öldürüldüğünü en erken kasabaya nasıl ulaştırırız. Asım
Çavuş, sen söyle."
Asım Çavuş hüzünle, dokunsalar boşanaeak 3mzüyle Yüzbaşının karşısında
çoktandır dikilmiş duruyordu, taş gibi.
"Buralarda çok hızlı giden at bulunur mu?"
"öyle at bulunmaz Yüzbaşım. Bulunsa da sarp kayalıkları aşamaz atlar."
"Ya ne yapaeağız?"
"Mutlu haberimizi en erken aneak ayağına çabuk bir kişi ulaştırabilir
kasabaya." "Böyle bir kişiyi tanıyor musun?"
"Biliyorum."
"Kim o?"
"Tazı Tahsin."
"Burada mı?"
"Kalabalığın arasında gördüm."
Yüzbaşı elini çenesine verip bir süre durduktan sonra mağaranın ağzındaki
çınarların altına yürüdü. Asım Çavuş da arkasından gitti. Ulu çınarın gövdesinin
altına döndüler. Yüzbaşı yavaşça sordu:
"Bu eşkıya înee Memed mi gerçekten, onun bizdeki eşkaline hiç benzemiyor.
O küçüeük bir adam, buysa dev gibi."
"Anlamadım," dedi Asım Çavuş. "Bunea yaş yaşadım, feleğin çemberinden
geçtim, otuz yıldır bu dağları dolaşırım, ben bu işi anlamadım. Bu adam înee
Memed değil benee, ama ağıt yakıyorlar."
Yüzbaşı o yöne doğru baktı, ölünün başındaki kadınlar çoğalmışlar, belki
birkaç kÖ3mn kadını bir araya gelmişler hüngürdeşiyor, ağıtlar söylüyorlardı,
înee Memedin yiğitliğini, ineeliğini, yakışıklılığını, sevdasını, Hatçesini, Abdi
Ağayı öldürüşünü, köylüleri kurtarışını, gökteki meleklerin onu alıp
götüreeeklerini, eennetin kapısının daha o uzaktan gözükünee açılaeağmı, onun
yeşil donlu Kırk Ermişlere daha şimdiden katıldığını söylüyorlardı.
"Başkasına, başka eşkıya ölüsüne ağıt yakmazlar mı?"
"Bakın, görüyorsunuz Yüzbaşım, sekiz tane daha eşkıya yatıyor orada,
hiçbirisine bakıyorlar mı, ermiş dedikleri Kel Eşkıyanın ölüsü bile köpek ölüsü
gibi olduğu yerde kaldı. Bakın bakın, üstünde dolaşıyorlar öteki ölülerin..."
"Çiçeklideresinde kaldı, değil mi, înee Memed?"
"Ben onu orada kuşattım da kıl payı elimden kaçırmadım mı Yüzbaşım? Hani
saz çalan bir aşık vardı, o Sefil Aşık dedikleri Çiçeklideresinden olurdu. O da
sonunda kaybolmuştu ya, hatırladın mı?"
"Hatırladım," dedi Yüzbaşı gülerek, gözleri sevinçten parlayarak. "Evet,
anlaşıldı, bizdeki eşkal ne olursa olsun, bu inee Memeddir." Çizmelerini
kırbaçladı. "Şimdi bana Tazı Tahsini çağır."
Kalabalığa doğru 3mrüdüler. Yüzbaşının sonsuz sevinirken birden
öfkelendiğini gören Asım Çavuş, bunu bir şeye yoramıyor, bekliyordu. O,
Yüzbaşısını çok iyi tanırdı, böyle çizmelerinin üstünde her adımda yaylanarak
yürürse, demek ki o çok öfkelenmiştir. İşte o zaman seyreyle gümbürtüyü.
Yüzbaşı kalabalığın ueunda zınk diye durdu. Kadınlar gittikçe çoğalarak, înee
Memedin yöresinde ağıtlarını sürdürüyorlardı. Olayı duyan öteki köylüler de
yollara bellere dökülmüşler, genç yaşlı, kadın erkek, çoluk çoeuk daha bir uçtan
geliyorlardı. Kayalıklarda öyle durmuş kalmış yağız at da Yüzbaşının sinirini bir
iyiee bozuyordu.
"Asker, hazır ol!"
Komut sesi kayalıklarda yankılandı. Kadınların ağıtları sürüyor, kayalıklardaki
at da dingin dingin kuyruğunu sallıyordu.
"Kadınlara hüeum! Onları dağıtın."
Candarmalar kadın kalabalığına saldırdılar ya, kadınlar karşı koydular,
eandarmalar önee bir insan duvarına çarpıp sonra kadınların arasında yittiler.
Bağrıltılar çağrıltılar kayalıklarda yankılandı. "Sizin ananız yok mu, sizin
baemız, sizin avradınız, nişanlınız yok mu, kafirler!" sözleri de gürültü arasından
du3aıluyordu.
Yüzbaşı baktı ki kadın kalabalığı bölüğünü 3mtuverdi.
"Süngü tak!"
Muhtar:
"Aman Yüzbaşım," diye onun yanma koştu. "Bir vukuat çıkmasın, eandarmayı
geri çek. Biz erkekler dağıtırız onları."
Yüzbaşı komut verdi, eandarmalar gelip önünde hizaya girdiler. Onlar da öfke
içindeydiler.
Muhtar koşarak erkeklere gitti, onları toplayıp konuştu. Bu sefer oradaki erkek
kalabalığı saldırdı kadınlara, kimi karısını, kimi kardeşini, anasını yakalayıp
sürükleyerek înee Memedin ölüsünün başından uzaklara götürüyor, onların
ellerinden kurtulan kadınlar da gene gelip înee Memedin başına diz çöküp
oturuyorlardı. Diz çökmüş kadınlara erkekler gene saldırıyorlardı.
Yüzbaşı:
"Bu ne haldir Çavuşum?" diye Asım Çavuşa şaşkınlığını söyledi.
"Bu böyledir. Yüzbaşım."
"Asi insanlar. Bunlara çok kötek gerek."
"Çok kötek yediler ama Yüzbaşım, yüzyıllardan bu yana, uslanmıyorlar."
"Uslanmayaeaklar da... O tazı mı nedir, o nerede?"
"Tazı Tahsin... Burada Yüzbaşım."
Tazı Tahsin hazır ola geçmiş çoktan beridir orada duruyordu.
"Sen misin o?"
"Benim Yüzbaşım."
"Çok, çok, çok çabuk kasabaya gidecek, benim sana vereceğim pusulayı
Kaymakam Beye ulaştıracaksın. Ne kadar çabuk gider de İnce Memedin
ölümünü o kadar çabuk kasabaya ulaştırırsan, kasaba Ağalan seni paraya boğar,
seni zengin ederler. Ne kadar zamanda ulaşırsın kasabaya?"
"Bilemem ama, en çabuk..."
Muhtar:
"O bir attan daha hızlı koşar," dedi.
Yüzbaşı bir taşın üstüne çöktü, cebinden bir kalem, defter Çıkarıp çabucak
pusulayı yazdı Tazı Tahsine verdi.
"Göreyim seni Tahsin, bu akşama kadar..."
"Baş üstüne Yüzbaşım."
"Tazı Tahsin yel gibi koşarak kalabalığın içinden sıyrılıp! çıktı, bir anda da
gözden iradı yitti gitti.
Erkekler daha kadınlarla cebelleşiyor, ağlaşmalar, kargışlar ortalığı almış sürüp
gidiyordu ya kadınların inatları da yavaş yavaş kırılıyordu. Bir anda her şey
duruluverdi. Ortalıkta ne ses, ne şada kaldı. Çıt bile çıkmıyordu. Kadınlarsa
başlarını önlerine eğmişler, karşı, pembe pembe ışığı savrulan yamaca akıp
gidiyorlardı. Ak bir başörtüsü denizi aydınlığın içinde dalgalanıyordu.
"Ne oldu Muhtar?" diye sordu Yüzbaşı. "Ne oldu bu kadınlara da böyle
süklüm püklüm yamaca çıkıp gidiyorlar?"
Muhtar, tnce Memedin soyulmuş ölüsünü gösterdi. Kadınlar ölünün donundan
gömleğinden, bir de tüfeğinden başka her şeyi almışlardı.
"Bu ne demek?"
"Efendim, bir ölü önlerinde olmazsa, kadınlar ölünün giyitleri üstüne de, tıpkı
ölü önlerindeymiş gibi ağıt yakarlar, şimdi öteki koyağa ağıt yakmaya
gidiyorlar."
"Bela," dedi Yüzbaşı.
"Bela," dedi Asım Çavuş.
"Bela," dediler Kertiş Ali Onbaşıyla Muhtar.
Tazı Tahsin koşuyordu. Sevinç içindeydi. Kasabaya bir haber ulaştıracaktı,
isterse İnce Memedin kara haberi olsun. Bunun karşılığında da kim bilir ona ne
armağanlar vereceklerdi. Belki Çukurovada bir çiftlikte ona bir iş de bulurlardı.
Böylesine at gibi koşmasını göz önüne alarak, belki de çok başka, güzel bir iş
verirlerdi. Belki de asker olduğunda onu candarma yazarlar, o da Kertiş Ali
Onbaşı gibi bir uzatmalı olur, belki de Çavuş olup şu dağlarda padişahlığını ilan
ederdi. Önünde birkaç dağ vardı, eğer yüksek dağları aşmak olmasa Tazı Tahsin
alimallah gece yarısına doğru kasabaya varırdı.
Tazı Tahsin yemek yemeden, su içmeden, bir an için olsun dinlenmeden, bütün
gün, bütün geee koştu. Kasabaya girdiğinde ayaklarını zorla sürüklüyordu ya,
kıvanç içindeydi. Onun bu kadar tez bir sürede haberi kasabaya, böylesine çaba
hareayarak, ta Bakırgediği mağarasından buraya kadar bir gün, bir geeede
geldiğine kimse inanmayaeaktı. Bereket Kaymakamlığı imliyordu, onun için hiç
aranmadan doğru oraya varabileeekti. Kaymakamlığın merdivenlerini çıkarken
gün kuşluk oluyordu, rtık soluk alıp vereeek hali bile kalmamıştı. Merdivenin
basma geldiğinde tükenmişti. Yüzbaşının verdiği kağıdı elinde tutuyordu.
Kapıdaki odaeıya bir şeyler söyledi ama, anlaşılmadı. Elini adama uzattı,
uzatmasıyla da boylu boyunea oraya, tahtaların üstüne düşmesi bir oldu.
Kendinden geçmişti. Gürültüyü duyan Kaymakam odaeıyı çağırdı:
"Ne oluyor?"
"Bir adam kapının önüne geldi düşüverdi. Suya batmış çıkmış gibi... Her bir
yanından ter fışkırıyor. Elinde de bir kağıt var. Sımsıkı tutmuş, bırakmıyor."
Kaymakam, biraz şişmanea, inek gözlü, gerdanlı, dazlak kafalı, gözleri
yuvalarında fıldır fıldır dönen, feleğin çemberinden geçmiş birisiydi.
Cumhuriyetten önee de kaymakamdı. Tam otuz üç ilçede kaymakamlık yapmıştı
şimdiye kadar. Merakla dışarıya fırladı. Tazı Tahsin kapının önüne boylu
bo3mnea serilmiş yatıyor, göğsü körük gibi inip inip kalkıyor, oluk oluk da
terliyordu.
"Ölüyor mu?"
"Ölmüyor," dedi odaeı. "Çok koşmuş, uzak yerlerden uzun koşarak gelmiş."
"Elindeki kağıdı al bakalım, neymiş."
Odaeı Tazı Tahsinin 3mmulmuş elini açıp kağıdı almaya çalıştı, bir türlü eli
açamadı.
"Açılmıyor."
"Allah Allah, nasıl olur da açılamaz, gayret et!"
Odaeı diz çöküp Tazı Tahsinin elini iki elinin arasına aldı, çabaladı çabaladı,
gene açamadı.
"Olaeak gibi değil!"
Kaymakam kendisi eğildi, o da denedi. El kenetlenmiş bir türlü açılmıyordu.
"Allah Allah, çok merak ettim, nedir aeaba?"
"Bu kadar, böyle ölüreesine koştuğuna göre çok mühim bir iş olsa gerek.
Açılmıyor... "
"Açılmıyor," dedi Kaymakam. "Derhal doktoru çağır. Anlat ona. Gelsin de bir
iğne yapıp, şu adamın elini açsın. Ölüyor mu?"
"Ölmüyor Efendim," dedi odaeı merdivenlere doğru koşarken. Bu sırada
Tahrirat Katibi, öteki memurlar da haberlenmişler, merdivenin altında
birikişmişlerdi. Korkularından yukarıya, Kaymakamın katma çıkamıyorlar,
yukarıda bir şeylerin döndüğünü anlıyorlar, ama ne olduğunu bilemiyorlardı.
Önlerinden merdivenleri üçer üçer atlayarak inen odaeı da onlara bir şeyler
söyleme fırsatını bulamamıştı.
Az sonra yakında, karşı sokakta olan Doktor, çantası elinde koşarak geldi.
Hiçbir şey sormadan diz çöküp uzanmış yatmış adamı, göğsünü açıp dinlemeye
başladı.
"Bir şeyi yok," dedi. "Şimdi kendisine gelir."
"Eli açılmıyor," dedi Kaymakam.
"Nasıl olur?" diye şaştı Doktor. Güçlü bir adamdı, kendisi de denedi açamadı.
"Bekleyelim," dedi. "Az sonra kendine gelir."
"Bir iğne yapsana."
"Lüzumu yok Kaymakam Bey. Az sonra... Bekleyelim."
"Buyurun," dedi Kaymakam, Doktoru odasına çağırdı. "Ne olabilir ki? Bir
kahve?" "Sade."
"Anlamadım."
"Bir şok olabilir."
"Nereden geliyor, nereye gidiyor, belli değil... Elindeki kağıt... Durmadan da
terliyor, bakmsana... "
"Şimdi kendine gelir."
Dışardan:
"Gözlerini açtı," diye bağırdı odaeı.
Kaymakamla Doktor kapıya çıktılar. Tazı Tahsin gözlerini açmış, şaşkın şaşkın
yöresine bakıyor, gözleri bir Kaymakamın, bir Doktorun, bir odaemm üstünde
gelip duruyor, soru dolu bakışlarla onları izliyordu. Sonra da ağır ağır doğruldu.
Birden eline baktı, kağıdı gördü. Kağıdı görünee her şeyi anlayıp ayağa fırladı:
"Kaymakam Bey, Kaymakam Bey yetiştim," dedi. "Yetiştim! Bir gün bir
geeede..."
"O elindeki ne?"
"Yüzbaşı Faruk Bey... înee Memedi öldürdü."
"Neee?" diye bir çığlık attı Kaymakam. "Kim? înee Memed mi? Yüzbaşı
Faruk...
Ver o kağıdı."
Tazı Tahsin elini Kaymakama uzattı, eli açılmıyordu.
"Ver o kağıdı bana!"
Tazı Tahsin daha soluyordu:
"Açılmıyor," diye boynunu büktü. "Dur Beyim, ben onu şimdi açarım." Bir
yandan elini açmaya uğraşıyor, bir yandan da soluk soluğa anlatıyordu:
"Bakırgediği mağarasında çevirdi Yüzbaşım, sabaha karşı. Gün ışıymeaya kadar
müsademe ettiler. Yüzbaşı, înee Memedi kendi eliyle öldürdü, tnee Memed de
öyle înee Memed değil, senin benim gibi dört adam eder, çam yarması gibi bir
şey. Yüzbaşım tam iki kaşının ortasından vuruvermiş." Tazı Tahsin sonunda elini
açabildi: "Açtım," dedi sevinçle, kağıdı Kaymakama uzattı. Kaymakamın,
Doktorun, odaemm ağzı kulaklarındaydı.
Kaymakam durup durup elindeki pusulayı bir daha bir daha okuyordu.
"Bu înee Memed başımıza çok gaile açaeak sanmıştım, eh, o da halledildi.
Şimdi rahatız. Öbür eşkıyaların hiçbir ehemmiyeti yok. Asıl eanavar olan buydu.
Halk bunu tutuyor, koruyordu. Ankara da. Adana da bizi çok sıkıştırıyorlardı.
Evet, bu iş de bitti. Kasaba eşrafı da bu çoeuktan çok korkuyorlardı. O, Ali Safa
Beyi öldürdükten sonra U3mmamaya başladılar. Sanki înee geleeek, hepsini teker
teker gözlerinden kurşunlayaeak... Hele Murtaza Ağa, o ne geee, ne gündüz
yerinde duramıyor, hep înee Memed geleeek de onu gözbebeğinden
kurşunlayaeak sanıyordu. Şimdi tamam."
Tazı Tahsin ayakta dikilmiş kalmış sallanıyordu. Kaymakamın gözü ortada
kalakalmış Tahsine ilişti:
"Demek înee Memedle birlikte Yüzbaşı Faruk Beyin öldürdüğü eşkıya sayısı
dokuz, öyle mi?"
"Tam dokuz tane. Hepsi de ölü. Yüzbaşım bana dedi ki ulan Tazı, kuş
kanadıyla uçsa bu haberi senden daha çabuk Kaymakamıma ulaştıramaz. Yarın
sabah bu haberi Kaymakamımıza yetiştirmeni senden dilerim, dedi. Ben de
düştüm yola, bir at bile. Beylerin Arap atları bile benden daha çabuk koşamaz,
dört günlük yoldur Bakırgediğiyle kasaba arası, ben de koşup bu haberi zatına
ulaştırdım. Benim adım Tazı Tahsin. Asker olurken beni eandarma yazmanı ve
hem de beni uzatmalı onbaşı, istersen de çavuş yapmanı zatından dilerim. îşte o
zaman gör eşkıyaların kökü nasıl kazınırmış. O Kertiş Ali var ya, o vizzo... Onun
köylÜ3m dayağa çekmekten, karakola her düşenden rüşvet almaktan başka bir
bildiği yok. Çok da korkak... Ben rüşvet de almam, beni uzatmalı onbaşı
yaparsan. îstersen de bütün köylüyü, anamı babamı bile öyle bir sopadan
geçiririm ki, Kertiş Ali Onbaşı da. Yüzbaşım da, Mustafa Kemal Paşa da
yanımda vız kalır."
"Adım ne, adım ne demiştin?"
"Tazı."
Kaymakam önündeki kağıda yazdı.
"Tazı ne?"
"Tazı Tahsin derler bana. Ben bu dağlarda attan daha hızlı koşarım. Bir
keresinde çoeukluğumdaydı, bir tavşanı koşarak yakaladım da işte ol sebepten
benim namıma Tazı dediler, Tazı Tahsin. Adımı da imam koymuş Tahsin diye,
yüzbaşısının adıymış."
"Gidebilirsin."
"Buyur?"
"Gidebilirsin."
"Gidebilir miyim?"
"Gidebilirsin."
"Buyur, ya muştuluğum, ya müjdem?"
"Gidebilirsin."
Tahsinin ağzı açık kaldı. Bir şeyler daha söyleyeeekti ki odaeı onu kolundan
tutup dışarı çıkardı.
"Yüzbaşım bana... Muştuluğunu... Seni, dedi, altına, gümüşe, tarlaya takıma
boğaeak Ağalar, Beyler, dedi..." Boynunu büktü. "Ben öldüm yahu. Az daha
eanım çıkıyordu. Görmedin mi şu gözlerinle kardaşım? Ben ölmüyor muydum?
Bırak kolumu kardaşım."
Odaeı onun kolunu aneak aşağıda. Hükümet konağının avlusunda bıraktı:
"Çek git buradan," dedi. "Ulan hayvan. Hükümetin koskoea Kaymakamına
böyle konuşulur mu?"
"Buyur?"
"Dedim ki Hükümetin koskoea bir Kaymakamına böyle konuşulmaz."
"Buyur?"
"Sen bilmiyor musun ki Kaymakam onbaşıdan da, 3mzbaşıdan da daha
bÜ3mktür?"
"Buyur? Ya benim muştuluğum?"
"Bre ulan sersem sepet, mankafa, hiç Kaymakamdan muştuluk istenir mi?"
"Buyur?"
"Şimdi sen buralarda durma beni dinlersen, buralarda başına bir iş açaeaksm
sen."
"Buyur?"
Odaeı onu orada bırakıp 3mkarıya çıktı. Tazı Tahsin de gidip konağın
avlusunda işlemeli antika iri bir mermer taşının üstüne oturdu.
Odaeı Tazı Tahsinin eli açılır açılmaz. Kaymakam, Yüzbaşının pusulasını
oku3mp da iş muhkemleşinee hemen aşağıda, merdivenin dibinde bekleşen
memurlara koşmuş, memurlar da bu mutlu haberi hemen dışarıya
yetiştirmişlerdi. Kasaba bir anda bu inanılmaz haberle çalkalanmaya başlamış,
dükkanını kapatan pazaryerine, pazaryerindeki Tevfîğin kahvesine koşmuşlardı.
Murtaza Ağa haberi duyduğunda konağında Topal Aliyi karşısına almış, ona
geleeekteki tasarımlarını anlatıyor, onu zengin, Karun, çiftlik sahibi edeeeğini
söylüyordu. Bu sabah da ona tam yüz lira vermişti. Bu yüz lirayla beş altı tane
kırmızı, ay boynuzlu öküz alınabilirdi. Küçük bir tarla bile alınabilirdi. Ali içten
içe, gerçekten Murtaza Ağayı sevmeye başlamıştı. O, göründüğü kadar saf,
temiz, doğmeu bir adam değil, hinoğlu hin, kurnaz, dalkavuk, kan içiei, çıkareı,
yalaneı, berbat bir kiŞiydi, bunu Ali birkaç günde iyiee öğrenmişti ya, onu gene
de sevmeye başlamıştı. Bu mendebur, bu aşağılık adamı sevmek istemiyordu,
içinden, derinden gelen bir duyguyla da onu sevmekten kendini alıkoyamıyor, bu
yüzden kendinden, kendi insanlığından utanıyordu.
Haberi getiren kebapçı Nusretti.
"Doğru mu ulan bu getirdiğin haber?" diye ayağa fırladı Murtaza Ağa. Boynu
kıpkırmızı kesilmiş, boyun damarları şişmişti. "Doğru mu getirdiğin haber?"
Kebapçıya bir sarılıyor, onu öpüyor, soluk soluğa kalmış soruyordu: "Doğru mu
bu haber? Doğruysa seni Murtaza Ağan... Murtaza Ağan seni... Sana yeni bir
dükkan açarım. Ne istersen yaparım. Muştuluğun başım üstüne, dile benden ne
dilersen..." Kendinden geçmiş, durmadan da doğru mu, doğru mu, diye soruyor,
ardından da: "Murtaza senin kara gözlerine kurban ve hem de hayran olsun,
kebapçı Nusret Efendi," diyordu. "Murtaza senin güzel dillerine..."
Bu sırada odalardaki kadınlar, yanaşmalar, hizmetçiler de salona döküldüler.
Hüsne Hatun yere diz çökmüş:
"Çok şükür, çok şükür Allahım senin bu gününe, bu dirliğine, bu düzenine. Şu
adamın bize ölü yüzünü gösterdin ya, bizi bu adamdan kurtardın ya çok şükür,
çok şükür sana büyüklerin büyüğü Allahım," diyor, ardından da dudakları kıpır
kıpır dualar okuyordu. "Onun ölüsünü şu gözlerimle görürsem, sana çifte
kurbanlar keseeeğim Allahım... Sen bana onun ölü yüzünü gösterdin ya..."
Murtaza Ağa en sonunda kebapçıya sormayı akıl etti:
"Kim getirmiş haberi, nasıl olmuş bu iş, kebapçım, Nusretim? Bu haberi bana
sen getirdin ya, muştuluğun baş üstüne. O dükkanı sana alaeağım, mülkiyeti
senin muştun olaeak. Hiçbir kıymeti yok bizim için. Kim, kim getirmiş haberi?"
"Bir köylü. Bakırgediği mağarasından dün sabah yola düşmüş, bu sabah, az
önee, kuşluklaym Kaymakama, odasına gelmiş, eanı çıkmış. Avueunda bir kağıt
varmış, zorlan ölünün avueunu açmışlar, Murtaza Ağama söyleyim, içinden bir
mektup çıkmış. Mektupta Yüzbaşı yazıyormuş ki, înee Memed de içinde dokuz
eşkıyayı çevirip bir mağarada sabaha karşı hepsini teker teker geberttim.
diyormuş. Yalnız İnce Memed bizi bir iki saat uğraştırdı, otuz kurşun yedi adam,
bana mısın demedi/ diyormuş. Diyormuş ki, sonunda onu yaralı yakalayıp tam
gözbebeğinin ortasına ben kendim ateş ettim, diyormuş."
Murtaza Ağa ellerini havaya açtı:
"Çok şükür koea Allahım sana," dedi, "bu günü de bana göstereeek miydin?"
Hemen odaya koşup en güzel, düğünlerde bayramlarda, Ankaralara, Adanalara
gittiğinde giydiği laeivert İngiliz kumaşı giyitini giydi. Kırmızı da bir kravat
taktı. Yaka eebine de kravatın renginde bir mendil soktu. Yeni İtalyan fötrünü de
bugün ilk olarak giyiyordu, İnee Memedin ölümü onuruna. Istanbuldan getirttiği
kundurayı da ilk olarak giyiyordu. Murtaza Ağa odadan çıktığında iki dirhem bir
çekirdekti.
Hemen eüzdanmı çıkardı, kebapçı Nusrete bir deste uzattı:
"Şimdilik bu kadar, bu kadar... Sonra, sonra o dükkanı, çalıştığın kebapçı
dükkanını senin mülkiyetine geçireeeğim. Sen bana bu hayırlı haberi verdin
ya..."
Merdivenlere atılıp ikişer ikişer indi basamakları. Ayakları sevinçten uçarak
avlu kapısından dışarıya dimdik, büyük meydan savaşı kazanmış kumandan gibi
çıktı.
Haberi duyduğundan bu yana bir kere dönüp de, arkasından ona yetişmeye
çalışarak gelen Alinin 3mzüne bakmamıştı. Ali ona ulaşabilmek için arada bir
koşmak zorunda kalıyordu. Çarşıyı hızla geçip Kaymakamlığa geldiler. Avluya
girinee Murtaza geriye dönüp ona şöyle bir tepeden baktıktan sonra:
"Ulan Topal," dedi, "dur bakalım burada."
Haberi duyduğundan bu yana Alinin bir yumruk gelmiş boğazına tıkanmıştı.
Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Murtaza Ağadan çekindiğinden, hiçbir
kimseden çekindiğinden değil, dosta düşmana karşı ağlamak istemiyordu. înee
Memed öldükten sonra onun Murtaza Ağaya ne gereksinmesi kalırdı ki... Bu
alçak köpeğe de, şunun sevineine de bak... Herkes nasıl da seviniyor... Haberi bir
anda duyan kasaba çiçeğe durmuş ulu bir ağaea benzemişti. Herkes gülüyor,
şadımanlık ediyordu. Ya da Aliye öyle geliyordu. Hükümet konağının avlusunda
yapayalnız kalmıştı. Dünyanın ortasında da kimsiz kimsesiz kalmıştı. Farkında
olmadan gözlerinden iri iri damlalar dökülmeye başladı. Ağladığını dosta
düşmana göstermek istemeyen Ali, gitti avlu duvarının bir köşesine çömeldi,
başını da önüne eğdi.
Onun ağladığını gören Tazı Tahsin, bu ağlayan kelli felli adamın yanma gelip
karşısına dikildi. Fötr şapkalı adam tıpkı dağ köylüleri gibi omuzları sarsıla
sarsıla ağlıyordu. Adama içi kaynadı, ona doğru azieik eğildi:
"Ağlama emmi," dedi. "Ne diye ağlıyorsun ki? Ne oldu, bir hal mi geldi
başına?"
Bu sözleri duyan Ali ayağa kalktı, tıpkı köylüler gibi mavi kumaş eeketinin
yeniyle gözlerini sildi. Ama bir türlü kendini tutamıyordu.
Tazı Tahsin akıl etti:
"Yoksa înee Memede mi ağlıyorsun sen emmi?" dedi. "Öldürdüler onu."
Birden o da ağlamaya başladı: "Kim ağlamaz ki înee Memede," diyordu, "öyle
bir babayiğide. Bir kolları vardı, benim gövdem kadar. Yedi kÖ3mn avratları da
onun ölüsünün başına toplanıp ağıtlar yaktılar. Bunu gören Yüzbaşı da süngü
taktırıp eandarmasmı avratların üstüne hüeum ettirdi. Avratlarla eandarmalar
arasında yaman bir eenk oldu. Köylerin erkekleri de eandarmalarm tarafına
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 3 - 10
- Части
- İnce Memed - 3 - 01Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3186Общее количество уникальных слов составляет 189827.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов39.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов46.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 02Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3383Общее количество уникальных слов составляет 177431.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 03Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3446Общее количество уникальных слов составляет 171333.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов45.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов52.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 04Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3543Общее количество уникальных слов составляет 167133.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 05Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3588Общее количество уникальных слов составляет 179432.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 06Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3283Общее количество уникальных слов составляет 177333.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 07Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3513Общее количество уникальных слов составляет 164035.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 08Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3515Общее количество уникальных слов составляет 159734.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 09Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3367Общее количество уникальных слов составляет 162236.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов58.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 10Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3504Общее количество уникальных слов составляет 166436.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов50.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов58.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 11Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3317Общее количество уникальных слов составляет 174132.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 12Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3308Общее количество уникальных слов составляет 173633.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 13Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3322Общее количество уникальных слов составляет 171034.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 14Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3467Общее количество уникальных слов составляет 168532.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 15Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3567Общее количество уникальных слов составляет 177532.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 16Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3362Общее количество уникальных слов составляет 175530.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов44.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов51.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 17Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3438Общее количество уникальных слов составляет 171133.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 18Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3391Общее количество уникальных слов составляет 174633.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 19Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3482Общее количество уникальных слов составляет 157533.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 20Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3424Общее количество уникальных слов составляет 168334.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 21Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3336Общее количество уникальных слов составляет 166332.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов44.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов51.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 22Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3464Общее количество уникальных слов составляет 176631.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 23Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3583Общее количество уникальных слов составляет 177134.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 24Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3423Общее количество уникальных слов составляет 183233.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 25Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3471Общее количество уникальных слов составляет 168334.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 26Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3322Общее количество уникальных слов составляет 182933.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 27Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3409Общее количество уникальных слов составляет 166435.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 28Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3491Общее количество уникальных слов составляет 168935.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов57.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 29Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3469Общее количество уникальных слов составляет 174333.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 30Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3540Общее количество уникальных слов составляет 174532.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 31Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3589Общее количество уникальных слов составляет 169132.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов45.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 32Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3490Общее количество уникальных слов составляет 168232.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 33Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3637Общее количество уникальных слов составляет 161734.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 34Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3390Общее количество уникальных слов составляет 181233.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 35Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3319Общее количество уникальных слов составляет 168731.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 36Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3462Общее количество уникальных слов составляет 174935.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 37Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3401Общее количество уникальных слов составляет 168435.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов50.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов58.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 38Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3485Общее количество уникальных слов составляет 168933.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 39Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3488Общее количество уникальных слов составляет 169035.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 40Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3466Общее количество уникальных слов составляет 175932.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов45.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов52.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 41Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3397Общее количество уникальных слов составляет 181133.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 42Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3362Общее количество уникальных слов составляет 174931.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 43Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3401Общее количество уникальных слов составляет 169333.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов45.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 44Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3402Общее количество уникальных слов составляет 172934.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 45Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3363Общее количество уникальных слов составляет 172834.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 46Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3428Общее количество уникальных слов составляет 180632.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 47Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 1546Общее количество уникальных слов составляет 97637.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов52.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов61.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов