İnce Memed - 3 - 04
Общее количество слов 3543
Общее количество уникальных слов составляет 1671
33.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
rahat yok mu?" diye dişlerini sıkarak yılan gibi fısıldadı. "Söyle ne istiyorsun
benden?"
Murtaza gözlerini belerterek:
"Farkında değil misin Zülfü kardeşim, biz hepimiz ölüyüz. Bugün Ali Safaya,
yarın bana, öbür gün de sana. Kurdun ağzına kan bulaştı. Toros dağlarını tuttu
İnee Memed. Dağlar hali isyanda. Yılanın başını daha küçükken ezmezsek, bir
İnee Memed iki, iki tnee Memed dört, dört înee Memed... Çok kalabalık var şu
dağların arkasında, şu koeaman Anadolunda, çok insan, çok insan... Amanın gün
geçirip fırsat vermemeli zamana. Aman ha... Şimdi söyle Beye ki... Halimiz
duman... Şimdi bizim halimiz duman, altı ay sonra da onların... tnee Memed altı
ay sonra Ankaranm kapısına dayanmazsa... "
"Suuusss," diye onun ağzını kapattı Zülfü. "Sus, Bey bunu duymasın, seni ipe
çektirir. Kim oluyormuş înee Memed de Ankaranm kapısına dayanıyormuş. Sus,
kimseeikler duymasınlar bunu, suuus!"
"Ama biz öldük."
"Kimseye bir şey olmaz, sus, delirme."
Murtaza Ağa yalvardı yakardı. Zülfünün ayaklarının altını öptü, o aldırmadı. O
konuştukça, öteki gülüyordu.
"Kendi düşen ağlamaz," diye sonunda merdivenlere atıldı Murtaza Ağa.
Koşarak dışarıya çıktı. Topal Ali onu zeytin ağaemm altında bekliyordu. Ali
Safanm evine 3mrüdüler. Ev, avlusu, salonu, balkonu, odalarıyla ağzına kadar
uzaklardan gelen konuklarla zınkazınk dolmuştu.
"Ne kadar çok insan, ne kadar çok insan," diye şaşkınlığını söyledi Murtaza
Ağa.
"Ne kadar çok da seveni varmış," diye karşılık verdi Topal Ali. "Abooov!"
Murtaza Ağa bir süre durdu, düşündü:
"Ali Safa eeeliyle ölse, onun eenazesine bu kadar insan gelir miydi Ali?"
"Gelmezdi Ağam!"
"Gelmezdi Ali, gelmezdi. Pekiyi Ali, sen bu dünyanın en akıllı adamısın,
malım da sana kurban, eanım da... Sana bir sual soraeağım, amma sen
korkmadan benim bu sualime karşılık vereeeksin."
"Veririm Ağam."
"Eğer Ali Safayı înee Memed değil de başka birisi öldürmüş olsaydı, bu
eenazeye bu kadar kalabalık gelir miydi?"
"Gelmezdi."
"Gelmezdi yaaa. Bunun yüzde biri bile gelmezdi. înee Memed sayesinde Ali
Safa Bey îran Şahı gibi gömülüyor."
Avlu kapısından döndüler.
"Çok kokuyor Ali."
"Kokuyor."
"Koku burnumun direğini kırdı."
"Benim de," dedi Ali.
"Ali!"
"Buyur Ağam."
"Gayret dayıya düştü. Kurda ne demişler?" Gözlerini ok gibi Alinin gözlerinin
içine dikti baktı.
"Demişler ki, senin boynun niye böyle çok kalın, bu değil mi Ağam?"
"Kurt da demiş ki Ali, kendi işimi kendim görürüm de... Onun için Ali biz
kendi işimizi kendimiz görmeliyiz. Ne eandarmadan, ne Ankaradan, bize hiçbir
yerden bir hayır yok."
"Yok," dedi Ali.
"Bundan sonra înee Memed kimi öldüreeek?"
"Kimi olaeak Ağam, elbette seni."
"Keski bulaşmayaydım bu kadar bu înee Memede."
"Keski," diye içini çekti Ali."
"Bundan sonra sıra bende."
"Sende," dedi Ali.
"Onun için ne yapıp yapmalı înee Memedi öldürtmeliyiz."
"Öldürtmeliyiz."
"Bu geeeden itibaren evde de kalmamalıyız. Her geee başka bir yerde... Seni
de öldürür mü înee Memed?"
"Senden sonra da beni öldüreeek."
"Ne biliyorsun?"
"Bilirim. O înee Memed var ya... O, bela bir adamdır."
"Bilirim beladır."
"O her şeyi görür, bilir. Şimdi bizim burada ne konuştuğumuzu bile görür,
duyar. Onun her yerde gözü, kulağı vardır. Ona her şey ayan beyandır. Gökteki
uçan kuş, yerdeki yürüyen karınea bile bu dünyada ne olup bitiyor, ona ulaştırır.
O, şu dağın arkasına baksın, gözleri dağı deler geçer ve arkasında ne var, görür."
"Şimdi bizim burada şu konuştuğumuzu bile duymuş mudur?"
"Duymuş mudur da ne demek, elbette duymuştur. Onun duymadığı bir şey
olamaz.
Şu ağaçlardaki yapraklar onun gözüdür. Şu akan sular, biten otlar, yağan
yağmurlar, esen yeller onun kulağıdır."
"Tevatür. Tevatür değilse de biz yandık."
"Biz yandık Ağa. Biz ölmüşüz de üstümüze ağıt yakan yok."
"Tevatür. Böyle bir insan bu dünyaya gelmemiştir."
"Hayır, hiç gelmemiştir."
"O zaman işte, o her şeyi duyuyor, görüyorsa, biz de bir kapalı yere sığınıp
işaretlerle konuşalım, gene de duyar mı?"
"Onun orasını bilemeni Ağa."
"Tevatür."
"Tevatür Ağa."
Kasabayı çıkmışlar Kabasakıza doğru 3mrüyorlardı. Uzun bir süre konuşmadan
yürüdüler. Murtaza Ağanın alnı kırışmış, derin düşüneelere dalmıştı. Arada bir
de durup tepeden tırnağa, üç adım arkasından gelen Topal Aliyi süzüyordu. Kimi
hayranlıkla, kimi de küçümser bakıyor, Ali onun aklından nelerin geçtiğini bir
türlü anlayamıyor, o da înee Memedi düşünüyordu. Aeaba kaçmış kurtulmuş,
selamete erişmiş miydi, yoksa eandarmalar onu yakalamışlar vurmuşlar mıydı?
Ya da bir kovukta aç susuz, kimsiz kimsesiz sıkışmış kalmış mıydı? Doğrusu Ali
çok endişe ediyordu. Dağ taş eandarmayla dolmuştu. Bir de Memedin sığmaeak
belli bir yeri yoktu. Çok deneysiz bir çoeuktu. Onunla gitmediğine kimi zaman
bin pişman oluyor, kimi zaman da seviniyordu. Bundan sonra bu kasabada
Karadağhoğlu Murtaza Ağanın yanında înee Memede çok yardım edebilir, onu
çok belalardan kurtarabilirdi. Ama işte bu günler kötü günlerdi. Memed bu
günleri bir atlatabilse gerisi kolaydı. İnşallah Yürüklerin içine düşmüştür.
Yürükler Kerimoğlundan dolayı onu severler. Belki onlar eandarmaya vermezler
Memedi. Kim bilir, insanoğlu belli olmaz ki, belki de bütün bu dağların adamları
gözlerinin bebeği imişçesine korurlar onu. Belki de hemeneeeik yakalar
eandarmalara veriverirler onu. İçinde onulmaz bir aeı, bir pişmanlık, ne demişti
de onunla birlikte dağlara gitmemişti... Birlikte olsalardı, onları şu koskoeaman
dağlarda kim yakalayabilirdi. Onun şu mor dağlarda bilmediği kovuk, delik,
mağara, tanımadığı insan mı vardı...
Az daha durmasa, önüne gelmiş dikilmiş, tepeden tırnağa onu süzen Murtaza
Ağaya çarpaeaktı. Murtaza Ağa gözlerini sert, dimdik onun gözlerine dikmiş
bakıyordu.
"Söyle Topal Ali," diye bağırdı. "Bana doğruyu bir bir söyleyeeeksin ki..."
Alinin birden 3mreği eızz etti, aeaba bu Murtaza Ağa her şeyi biliyor muydu,
biliyor da kendisiyle eğleniyor muydu, böyle eğlene eğlene şu ilerde kendisini
öldüreeek miydi? Bir daha da înee Memedi hiç göremeyeeek miydi? Alinin
üstünde tabaneası yoktu. Bir küçüeük hançeri, bir çakısı bile yoktu. Tetik
bulunmalıydı, o tabancasını çekince belki elinden alabilir, onu vurabilirdi.
Böylelikle İnce Memed bir Ağa daha öldürmüş olurdu.
Yay gibi gerilmiş Topal Ali:
"Buyur Ağa," dedi. "Zatına her şeyi bir bir söylerim." Sesi bir meydan
okumaydı.
"Söyle bakalım, sen tnce Memede niçin bu kadar düşmansın?"
Topal bunu hiç beklemiyordu. Sevinmesiyle çözülmesi bir oldu. Sendeledi.
Hemencecik de kendine geldi.
"Ağama bak hele Ağama, kara gözlü de yiğit, cömert Ağama, sen benim İnce
Memede niçin düşman olduğumu bilmiyor musun?"
"Bilmiyorum."
"Bil öyleyse. Abdi Ağa, o gül 3mzlü, mezarında ışıklar içinde yatası, fıkaralar
babası, insanlar cömerdi, yüreği insanlık dolu, o, dünyamızın biriciği, o Hazreti
Ali ayarı Ağa kimin ağasıydı, kimin gözünün bebeği, yüreğinin bağıydı, benim...
Onu öldüren, dört kitaptan murtat, dört kitapta katli vacip olan kim, İnce
Memed... Yeter mi?"
"Yetmez," dedi, başını kaldırmış, gözlerini onun gözlerinin içine dikmiş
Murtaza Ağa.
"Ağamı öldürdüğü yetmez mi, ekmek kapımı, çotuğumun çocuğumun, benim
sıtaramı öldürdüğü yetmez mi?"
"Yeter," diye güldü Murtaza Ağa.
"Şimdi de canımı alacağı yetmez mi?"
"Yeter," dedi Murtaza Ağa, kendine bir ortak bulduğuna sevinerek.
"Yıllardır ölüm korkusundan, Allah düşmanımın başına vermesin ölüm
korkusunu, dünyada bir şey vardır her şeyden beter, ölümden de zalim, o da
ölüm korkusu, ben ölüm korkusundan ölmüşüm, tükenmişim, ölmüşüm. Benim
kıymetli Ağam Abdi Ağa öldürülmeden çok önceleri zaten ölüm korkusundan
dolayı ölmüş gitmişti."
"Öyleyse, biz de Abdi Ağaya, Ali Safa Beye benzemeden İnce Memedin
hakkından gelmeliyiz. Sen bundan sonra benim öz bir kardaşımsm, oğlumsun,
gözümün bebeğisin. Demek bunca yıl bu kadar korktun?"
"Korkudan öldüm ve hem de ölüyorum."
"Ben de..."
"Bu adamın vücudu ortadan kalkmadan..."
"Bize bu dünyada yaşamak haram."
"Haram," dedi Topal Ali.
Geriye dönüp ağır ağır kasabaya yürümeye başladılar. Gün Çok aşağılara inmiş
gölgeler uzamıştı. Kasaba evlerinin eamlanndan bir ışık, bir parıltı seli çağlıyor,
evler, ağaçlar, tepeler bir aydınlığın ortasında, buğusunda dönüp duruyorlardı.
"Ali!" Sesi 3aımuşaeık, seveeendi.
"Buyur Ağam?"
"Ali sen bu izeiliği kimden öğrendin?"
"Hiç kimseden Ağam."
"Sen anandan izei mi doğdun?"
"Doğmadım ama, ona benzer bir şey."
"Ne demek ona benzer bir şey, ya doğdun, ya doğmadın."
"Hem doğdum, hem doğmadım."
"Peki nereden öğrendin sen bu hüneri?"
"Baka baka..."
"En çok neye baktın?"
"En çok izlere baktım."
"İzlerde ne gördün?"
"İzler sahiplerine benzer. Bir at izine baksam, üç aşağı beş 3mkarı o atın nasıl
bir at olduğunu anlarım. Yelesini, kuyruğunu, bo3mnu boşunu sana gerçeğine
yakın söyleyebilirim. Hele insan izlerini... İzlerden insanların 3mreğini okurum.
Hangi yöne gitmişler, ne düşünerek, nasıl düşünerek gitmişler bilirim. Sevinçli
mi, öfkeli mi, küskün mü, kederli mi, içi karanlık mı bilirim. Aydınlık mı, dost
mu, düşman mı bilirim."
"Tevatür."
"Tevatür değil Ağam."
"İzime bak öyleyse. Bak ve ne düşündüğümü söyle."
Ali hemen gerisin geri dönüp eğildi, izleri ineeleye ineeleye sel yatağına kadar
geldi:
"Öyleyse şimdi beni dinle Ağa," dedi. "Bak, önee kuşkulusun. İnee Memedden
daha çok benden korkuyorsun, doğru mu?"
"Doğru..."
"Gittikçe korkun azalıyor. Sonra, ne İnee Memedden korkuyorsun, ne de
benden. İçinde şahlanmış bir yürek. Bütün dünyayla tek başına eenk edebilirsin.
Arkasından birden gene onulmaz, dehşet bir korkunun içine düşüyorsun. Birileri
seni aşağılıyor, sen susuyor, 3mtuyorsun bunu. Sonra yalvarıyorsun ona. Sonra da
öfkeden deliriyor, patlıyorsun. Birden yanındaki adama kanın kaynıyor, o, ben
olaeağım, gönlün sağ yana doğru Ş/ bütün kuşkuların bitiyor, ona kardeş gibi
bağlanıyorsun."
Birden Topal Ali olduğu yerde durdu kaldı. Sarı çiçekli bir dikenin dibindeki
ize takıldı, yüzü sapsarı kesildi. Ağzı kurumuştu, zor konuştu, sözler ağzından
yarım yamalak döküldü.
"İşte bu izde beni öldüreeeğin yazılı." Doğruldu, yalvararak Murtaza Ağanın
gözlerinin içine baktı. "Beni niçin öldürmeye karar verdin Ağa?" diye sordu.
"Ben ne yaptım sana?"
Murtaza Ağa telaşlandı, çabuk çabuk konuştu:
"Doğru, amennah... Korkuyorum senden. Şimdi bile. Ben înee Memedden
değil, senin o gözlerinin dibindekilerden korkuyorum. Doğru, seni öldürmeliyim
ben."
"Öyleyse ben gideyim Ağam," diye boynunu büktü Topal Ali. "Adam adamdan
korkar, anlarım. Adam benden hiç korkar mı?"
"Korkar korkar, adam senden korkar ya, sen bir sonraki izlere bak... Seni
öldürmekten vazgeçtiğimi görürsün."
Ali öteki izlere bakmea sevindi:
"İşte böyleee," dedi. Ağanın kolundan sevgiyle tuttu. "İşte burada kardeş
olmuşuz." Bir izleri araştırıyor, bir Murtaza Ağanın yüzüne durup bakıyordu.
"Vazgeç Ali," dedi Murtaza Ağa. "Bundan böyle sen benim ean bir
kardaşımsm."
"Kardaşmım."
"Anamsm, babamsın."
"Bu kadar da korkma Ağa înee Memedden. Bundan sonra yanında ben varım."
Ağa, sevinç içinde kalmış gülüyordu:
"Ali sen kuşun kanadının izini..?"
"Evelallah."
"Sudaki balığın izini..?"
"Evelallah!"
"Ali sen Arif Saim de3^sunun izini..?"
"Evelallah!"
"Yahu Ali kardaşım, böyle de insanlık olur mu? Koskoeaman, Ali Safa Bey
gibi bir Milli Savaş kahramanı öldürülmüş... "Alinin kolundan tuttu. "Şimdi
herkes. Zülfü bile. Arif Saim bile milli kahraman, fıkara, korkak, karmeadan
ürken Ali Safa neden kahraman olmasın... Kim bilir înee Memedi görünee ne
kadar da korkmuştur fıkara... Daha tüfeğini görünee înee Memedin, daha
Memed tetiğe basmadan eanı çıkıvermiştir fıkaranm, korkudan. Eşkıya da ölüye
sıkmıştır kurşunu. Gittim gördüm ölüsünü, bir damla kan çıkmamış. Kafası
parçalanmış, odanın duvarlarına yapışmış, dediğim gibi, tevatür. Ölülere kurşun
sıkarsan bir damla kanları çıkmaz."
"Bilirim, çıkmaz," diye onu onayladı Topal Ali.
"İşte bu zavallı, karıncadan ürken fıkarayı kurşunlamadan öldürmüş de İnce
Memed, onlar da oturmuşlar onun cenazesi üstüne keyfediyor, rakı içiyorlar.
Ulan bir tanesi, yazık oldu şu karıncadan ürken Ali Safaya demiyor, bu nasıl
insanlık?"
"Bu nasıl insanlık?"
"Ama gelecekler tnce Memedler, koyunlarmdan önce karılarını alıp dağa
kaldıracaklar. Buna sevinirler."
"Sevinirler," dedi Topal Ali.
"Ardından da gelecekler, mallarını mülklerini yağma edecekler."
"Ardından da," dedi Topal Ali, "kellelerini kesecekler."
"Öyleyse şimdi gülsünler onlar Safanm mezarının üstüne. Duvarlara yapışmış
beyniyle alay etsinler... Gene de şu fakir fıkaraya bak Ali, sanki her birisinin
kardaşı ölmüş, sanki her birisinin evinden bir ölü çıkmış gibi yas içindeler. Ağıt
yakıp ağlıyorlar. Eeee, fırsat bulunca da bizi bunlar parçalamayacaklar mı?"
"Parçalamazlar Ağam."
"Ne dedin, ne dedin, parçalamazlar mı?"
"Parçalamazlar. Onlar insana kıymazlar. Onlar insana kıysalardı bu dünya
böyle olmaz başka türlü olurdu. Onlar çok yumuşaktırlar, tıpkı ipek gibi."
"tpek gibi," diye derin, rahat bir soluk aldı Murtaza Ağa. "Demek onlar günü
gelince bizi parça parça doğramazlar?"
"Doğramazlar," dedi Ali göğsü kabararak, kıvançla.
Murtaza Ağanın yüzü ışıdı, olduğu yerde durup Alinin yanma gelmesini
bekledi:
"Ben de biliyorum Ali," dedi, "onlar bizi doğramazlar. Doerasalardı zaten bu
dünya böyle olmazdı." Sesini hemencecik kesti, başını yere dikip derin
düşüncelere daldı. Epeyce sonra başını yerden kaldırdığında 3mzü keder içinde
kalmıştı. "Sen Kuyucu Murat Paşa diye birisini duydun mu?"
"Duymadım," dedi Topal Ali.
"Bir zamanlar, belki bundan iki yüz yıl önce şu Toros dağları azmış, gene
böyle baş kaldırmıştı. O senin kimseyi öldürmez dediğin, benim de öyle bildiğim
baldırıçıplaklar konaklar yıkıyor, evler yakıyor, kelleler kesiyor, azgınlaştıkça
azgınlaşıyordu. Başlarında gene böyle boyu bir karış İnce Memedler, gene böyle
Ferhat Hocalar. O Ferhat Hoca var ya, ne idiği bellisiz bir kişi. Belki de casus.
Onu astıracak Arif Saim Bey. O asılacak ki biz rahat edelim. O, İnce Memedin
akıldanesi imiş, doğru mu?"
"Doğru," dedi Ali.
"ince Memedi Ağalara karşı o kışkırtıyormuş."
"Biliyorum, doğru."
"Sen İnce Memedi görsen tanır mısın?"
"Tanırdım."
"Şimdi tanıyamaz mısın?"
"Bilmem ki, ben onu bildiğimde küçücük bir şeydi. Sümüklü bir çocuktu.
Diyorlar ki şimdi koskocaman olmuş, bo3m kavak gibi uzamış. Yüzüne
bakılamıyormuş korkudan."
"Öyle diyorlar. Ben de öyle duydum. Sen demek Kuyucu Murat Paşayı
duymadın?"
"Duymadım," diye sıkılarak söyledi Topal Ali.
"Gene bunlar gemi azıya almışlar. Gene İnce Memed, Ferhat Hoca başlarında,
gene tekmil Toros dağları. Urum toprakları ayağa kalkmışlar. Kızgın millet,
öfkeli, kızgın boğalar gibi düşmüşler ovaya, taş üstünde taş, omuz üstünde baş
bırakmamışlar. Kimse de bu durumu Padişahımıza söyleyemiyormuş.
Padişahımız gazaba gelir diye ürküyorlarmış. Sonunda bunlar öylesine azıtmışlar
ki îstanbulu almaya. Padişahımızın kellesini kesmeye ant içip îstanbula
yönelmişler. Padişahımızdır ki olanı biteni duymuş... Ben bunları bÜ3mk
tarihlerde okudum Ali Ağa kardaşım."
"Biliyorum Ağam, senin yüksek okumuş olduğunu, aklının her bir şeye
erdiğini. Yalnız ben değil, bütün cümle alem biliyor senin ne kadar akıllı bir kişi
olduğunu. Ne kadar okumuş..."
"Sağ ol Ali kardaş, var ol Ali kardaş. İşte bunu duyan Padişahımız çok
korkmuş. îstanbulun üstüne yürüyen bir kişi, iki kişi değil ki, yüz bin, yüz
milyon kişi. İşte o zaman Padişahımız seraskeri Murat Paşayı çağırmış, ya
Murat, demiş, bu ne haldır, koca Toros dağları, Konya, Sivas ovaları, Akçadeniz,
Karadeniz kıyıları ve Van gölü üstümüze yürümüş ki yer götürmez insan ile. Tez
hazırlan, doludizgin git Torosa. Yılanın başı oradaymış, var git oraya ve de
oradaki yılanın başını ez! İnsaf, merhamet yok. Bütün Torosu yediden yetmişe
kılıçtan geçir."
Topal Ali:
"Tevatür."
"Ku3mcu Murat Paşadır çekmiş ordusunu, gelmiş Torosa, çıkmış dağlara. Önce
birkaç gün yatıp dinlenmiş ordusuyla çamların altında, ak çağşakh, yarpuz
kokulu pınarların başında. Kestirmiş emlik kuzuyu, yemiş kebabı. Murat Paşadır
bu, seksen, doksan yaşındadır. Tecrübeli bir adamdır ki, Osmanh
İmparatorluğunu kurtaran. Üç gün sonra ordu3m ayağa kaldırmış, ellerine kazma
kürekler vermiş, nerede bir düzlük görmüşse oraya kuyular kazdırmış. Bunu
gören, duyan millet de şaşırmış. Padişah da... Amanın şu ihtiyar Murat Paşa
aklını kaçırmış olmasın? Paşa durmadan kuyu kazdırıyormuş. Torosta kuyu
kazdırmadık yer bırakmamış, bir iki hafta durmadan kuyu kazdırmış. Sonra da
orduyu çekmiş asilerin üstüne. Asileri dağların doruklarına kadar kovalamış,
hepsini de yakalamış. Başlamış çoluk çoeuk doğramaya, doğrayıp kazdırdığı
kuyulara doldurtmaya. Başkaldıran insan o kadar çokmuş ki, kazdırdığı ku3mlar
yetmemiş. Yeni kuyular kazdırmış, o da yetmemiş. Kumandanları demiş ki,
kıymetli seraskerimiz, bu kadar insanı kuyulamakla nasıl başa çıkarız? Murat
Paşadır, dini bütün Müslüman bir adam, buna çok öfkelenmiş, bağırmış,
bağırtısından, öfkesinden taşlar sallanmış, toprak çatlamış, ben, demiş, hiçbir
Müslümanm ölüsünü açıkta bırakıp kurda kuşa yem edemem. Orduyu ikiye
ayırmış bundan sonra, yarısı kuyu kazıyor, yarısı da çoluk çoeuk, genç yaşlı,
kadın kız demeyip Müslümanları doğruyormuş. Murat Paşa elhamdülillah
Müslüman adam, dini bütün adam, o savaşta, tepeden tırnağa kana batmış
çıkmışken bile bir kereeik olsun namazını kazaya bırakmamış Murat Paşa öyle
dini bütün bir Müslümanmış ki bir ku3mya kadını erkeği bir arada
gömdürmezmiş. Müslümanlıkta kadınla erkeğin bir arada, üst üste yatması var
mı?" Alinin gözlerinin içine baktı.
Ali:
"Yok," dedi.
"İşte dini bütün Murat Paşamız da doğradığı Müslümanların bebelerini ayrı bir
kuyuya, çoeuklarmı, kızlarını, kadınlarını, yaşlılarını, gençlerini de ayrı ayrı
kuyulara gömdürmüş. Sonra da başlarını yakalamış asilerin, sormuş, niye yaptın
sen bunu, demiş. O da zulüm gördük biz, demiş. Bize Müslümanlık hariei işler
yaptılar, sipahiler. Padişahın adamları dinimize teeavüz ettiler, son meteliğimize,
son koyunumuza, son kadınımıza kadar elimizden aldılar, kızlarımızın da
ırzlarına geçtiler. Murat Paşa sormuş, vay oeağm yıkıla, siz bunun için mi
başkaldırdmız? Bunun için demiş asilerin başı. Sen Padişah olmak için
başkaldırmadm mı? Adam çok yakışıklı, büyük ela gözlü, gençten birisiymiş.
Çok da utangaçmış. Adam şaşkın şaşkın, ben nasıl Padişah olurum, ben Padişah
efendimizin kemter bir kuluyum. Benim Padişah olmak aklımın köşesinden
geçmez. Benim Paşa olmak bile aklımdan geçmedi. Bize zulmettiler, biz de
ayaklandık. Ku3meu Paşa efendimiz de bunu du3mnea bir aah çekmiş ki dağlar
inlemiş. Vah, demiş, vah benim kara başım, bu kadar insanı ben bunun için mi
kuyuladım, vah, vah bana ki vaaah! Oeağım yıkıla ki benim, bu kadar insanı
kuyuladım. Çok aeimış, çok zarılamış ama dini bütün Murat Paşamız, iş işten
geçmiş. Yanma almış asiler başını Padişaha götürmüş, hal keyfiyet böyle böyle
Padişahım, demiş. Toros dağlarında insan, kurt kuş, börtü böeek hiçbir eanlıyı
bırakmayıp kuyuladım ama, iş başkaymış. Olanı biteni Padişaha anlatmış.
Padişahtır gözlerinden kanlı yaşlar dökerek zarılamış, oy vatandaşlarım,
kuyuların içinde yatan vay vatandaşlarım, demiş. O kadar üzülmüş ki, eennet
mekan Padişahımız, asiler başını çağırıp iki gözlerinden öpmüş. Duydun mu Ali
kardaş?"
"Duydum," dedi Topal Ali. "İki gözlerinden öpmüş."
"Öpünee de, oğlum asiler başı, sana üç değil, yedi değil, dokuz tuğlu vezirlik
verdim ve de seni hem de Anadolu üstüne, bileümle Urum üstüne Beylerbeyi
yaptım, demiş. İşte böyle bu dünya kardaşım, öz bir kardaşım Topal Ali. Urum
dediği de o Kayseri, Sivas yöreleri."
"Böyle," dedi Topal Ali boyun kırarak. "Tam böyle."
"Sonra ne olmuş?"
"Ne olmuş?" diye sordu Ali.
"Sonra da efendim, o asiler başı var ya, ordulara serasker olmuş, o da Van
dağlarında başkaldıranlarm üstüne 3mrümüş. Varınea Van dağlarına ne yapmış
dersin?"
"Ne yapmış?"
"Ne yapaeak, o da ilk önee kuyu kazdırmış. Şimdi Ankara duyaeak bu işi, tnee
Memedi... Nasıl olsa duyaeak, bütün Toroslar ayağa kalkmea. İsmet Paşa da.
Deli Sinan Paşa kumandasında. Deli Sinan Paşa buraları çok iyi bilir, bir kueak
da sakalı vardır. Sen hiç onun adını duydun mu?"
"Duydum," dedi Ali.
"Sen onun ne deli bir bela olduğunu biliyor musun?"
"Biliyorum," dedi Ali 3mzünde en küçük bir değişiklik olmadan.
"İşte bu delinin kumandasında bir büyük, yer götürmez ordu3m göndereeek
İsmet Paşa Torosa. Deli Sinan Paşa ne yapaeak, önee ku3mlar kazdıraeak."
Ali:
"Allah göstermesin!"
"Allah göstereeek," diye göğsünü kabarttı Murtaza Ağa. "Böyle giderse, İnee
Memed de dağlarda padişah olursa, bu vatanın altını oymaya devam ederse Deli
Sinan Paşa geleeek ve hem de en önee bin tane kuyu kazdıraeak."
"Allah göstermesin!"
"Yılanın başı küçükken ezilmeyinee Allah göstereeek."
"Ölüyü ne zaman gömeeekler Ağam?"
"Hemen olmaz," diye dönüp yürüdü Murtaza Ağa. Ham yolda rugan
kunduraları toza batıp çıkıyor, yöreye sıeak tozlar fışkırtıyordu. "Hemen olmaz
Ali kardaşım. Beklemeli ölü. Alemi ibret için ölüyü bileümle Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları görmeliler, duymalılar."
"Ölü kokuyor, hava çok sıeak."
"Koksun varsın. Onun ölüsü beklemeli, bekleyeeek. Üç , bir hafta..."
"Kasabada kokudan kimse duramaz. Ölü bugün de kalırsa hepimiz ölü
kokusundan dolayı soluğu dağlarda alırız. Ölü kokusu kötüdür. Ölü yarma
kalırsa bu kasabada kokudan kuş, böeek, karınea, köpekler bile duramaz. Çok
sıeak var."
Murtaza Ağa durdu, havaya, yolun kıyısındaki kavrulmuş, toz altında kalmış
otlara, bitkilere baktı, birden de eeketini çıkarıp koluna aldı.
"Amma da terlemişim. Gerçekten de çok sıeak var." Sonra da tepeden tırnağa,
ilk olarak görüyormuşçasına Aliyi süzmeye, ikireikli, kuşkulu, korku dolu
gözlerle ona bakmaya başladı. Önee parmağını Alinin başına dayayıp: "Bu böyle
olamaz Alim, kardaşım," dedi. "Sen benim öz kardaşım mısın, bunu kabul ediyor
musun?"
Ali hemen toparlanıp hazır ola geçti.
"Ne demek ola ki... Senin ayağının vardığı yere bizim başımız varamaz.
Zatınız bizi kardaşhğa kabul ettikten sonra..."
"İşte ol sebepten Ali Efendi kardaşım, Karadağlıoğlu, İstiklal Savaşının
gözünü daldan budaktan esirgememiş, göğsü tunç siper kahramanı Murtazanm
kardaşmm başında böyle yırtık bir takke olamaz."
"Ne yapayım Ağam, fıkarahk..."
"Şimdi, derakap sana bir fötür şapka alaeağız ki, o Arif Saim alçağı bile
giymemiş ola." Sonra da onu yırtık, bir zamanlar sırmalı olan çizgili, yarım kollu
Maraş abasının kolundan tuttu: "Bu ne?"
"Abadır Ağam."
"Bu da olmaz. Benim kardaşım... Hemen şimdi çarşıya... Doğru terziye."
Gözlerini şalvara indirinee bir iyiee öfkelendi. Sonra da aeıyla güldü: "İşte bu
hiç olmadı Ali kardaşım. Benim ean bir biraderim böyle el dokuması, bir iplik
çeksen bin yama dökülür bir şalvarı nasıl giyer?"
"Ne yapalım, fıkarahk, evi yolu yıkılsın fıkarahğm."
"Bundan sonra sen fıkara olamazsın, değilsin. Söyle, değilsm.
Alinin yüzü soldu:
"Değilim..." Dili diline dolaştı. "Sayende değilim, değilim, olmayaeağım da..."
"Doğru terziye. Bu mintan, Maraş inanışından, benim yanaşmalarım bile bunu
giymiyorlar. Olur mu Ali?"
Ali artık konuşmuyor, susuyordu.
"Peki, bu kırmızı postallar nedir Ali? Ayağını kaldır bakalım, kaldır hele,
allalem bunların dibi de delik! Göster, göster hele tabanlarını. Utanma göster
bakalım."
Ali utanarak önee topal, eğri, yamru 3mmru olmuş ayağını gösterdi. Postalın
altından 3mmruk gibi koeaman bir nasır parçası gözüktü. Karadağlıoğlu Murtaza
Ağanın gözleri yaşardı:
"Vay kardaşım vay," dedi, "biz ne düşüneesiz adamlarmışız, vay kardaşım
vay... Ben böyle Avrupadan hususi getirilmiş giyitler içinde gezeyim, sen de
çıplak gez... Ben böyle îstanbulda hususi surette yapılmış kunduralar giyeyim de
ayağıma, sen postallarla dolaş, böyle kardaşhk olur mu? Doğru çarşıya!"
"Yalnız Ağam..."
"Ne yalnızı?"
"Ben postallardan başkasını giyemem. Bu ayağıma hususi postal gerek."
"Şimdi gideriz köşker koeamana, akşama kadar sana bir postal diker, hem de
Maraşta bile görülmemiş."
Çabuk çabuk 3mrüyerek çarşıya geldiler, kumaşçıya gittiler, kumaşçı çok yaşlı,
bir deri bir kemik, beli kırmızı göçmen kuşaklı bir adamdı.
"Çabuk çabuk, bir kat elbiselik, benim öz bir kardaşıma. Bak, bak Ali, beğen
beğen beğendiğini al. Bak bak, ne kadar çok kumaş var."
Bir yandan topları gözden geçiriyor, bir yandan Alinin yöresinde dönüp
kumaşları gösteriyor:
"Bunu mu istersin?" diye soruyordu.
Ali suskun, dili boğazına akmış, hayran kumaş toplarına bakıyor.
"Bunu mu?"
Ali konuşmuyor.
"Bunu mu Ali kardaş, bak, çizgileri mor, halis 3mn."
Ali susuyor, öteki boyuna gösteriyor.
Sonunda dükkaneı baktı ki bunlar doğru dürüst bir kumaş seçemeyeeekler, en
üstteki kumlu, koyu mavi kumaş topunu indirdi.
"Kumaş arıyorsanız, işte bu. Ben Murtaza Ağa gibi bir soylu Beye bu
kumaştan başkasını bu dükkanda layık göremem."
Murtaza Ağa dükkanemm bu davranışına sevindi:
"Beğendin mi, beğendin mi Ali Kardaş," diye onun yöresinde birkaç kez
döndü.
Ali bir çoeuk gibi utanarak kızararak:
"Beğendim," dedi. "Beğendim ama ne zahmet. Yazık değil mi bir çuval
paraya?"
Kumaşçı:
benden?"
Murtaza gözlerini belerterek:
"Farkında değil misin Zülfü kardeşim, biz hepimiz ölüyüz. Bugün Ali Safaya,
yarın bana, öbür gün de sana. Kurdun ağzına kan bulaştı. Toros dağlarını tuttu
İnee Memed. Dağlar hali isyanda. Yılanın başını daha küçükken ezmezsek, bir
İnee Memed iki, iki tnee Memed dört, dört înee Memed... Çok kalabalık var şu
dağların arkasında, şu koeaman Anadolunda, çok insan, çok insan... Amanın gün
geçirip fırsat vermemeli zamana. Aman ha... Şimdi söyle Beye ki... Halimiz
duman... Şimdi bizim halimiz duman, altı ay sonra da onların... tnee Memed altı
ay sonra Ankaranm kapısına dayanmazsa... "
"Suuusss," diye onun ağzını kapattı Zülfü. "Sus, Bey bunu duymasın, seni ipe
çektirir. Kim oluyormuş înee Memed de Ankaranm kapısına dayanıyormuş. Sus,
kimseeikler duymasınlar bunu, suuus!"
"Ama biz öldük."
"Kimseye bir şey olmaz, sus, delirme."
Murtaza Ağa yalvardı yakardı. Zülfünün ayaklarının altını öptü, o aldırmadı. O
konuştukça, öteki gülüyordu.
"Kendi düşen ağlamaz," diye sonunda merdivenlere atıldı Murtaza Ağa.
Koşarak dışarıya çıktı. Topal Ali onu zeytin ağaemm altında bekliyordu. Ali
Safanm evine 3mrüdüler. Ev, avlusu, salonu, balkonu, odalarıyla ağzına kadar
uzaklardan gelen konuklarla zınkazınk dolmuştu.
"Ne kadar çok insan, ne kadar çok insan," diye şaşkınlığını söyledi Murtaza
Ağa.
"Ne kadar çok da seveni varmış," diye karşılık verdi Topal Ali. "Abooov!"
Murtaza Ağa bir süre durdu, düşündü:
"Ali Safa eeeliyle ölse, onun eenazesine bu kadar insan gelir miydi Ali?"
"Gelmezdi Ağam!"
"Gelmezdi Ali, gelmezdi. Pekiyi Ali, sen bu dünyanın en akıllı adamısın,
malım da sana kurban, eanım da... Sana bir sual soraeağım, amma sen
korkmadan benim bu sualime karşılık vereeeksin."
"Veririm Ağam."
"Eğer Ali Safayı înee Memed değil de başka birisi öldürmüş olsaydı, bu
eenazeye bu kadar kalabalık gelir miydi?"
"Gelmezdi."
"Gelmezdi yaaa. Bunun yüzde biri bile gelmezdi. înee Memed sayesinde Ali
Safa Bey îran Şahı gibi gömülüyor."
Avlu kapısından döndüler.
"Çok kokuyor Ali."
"Kokuyor."
"Koku burnumun direğini kırdı."
"Benim de," dedi Ali.
"Ali!"
"Buyur Ağam."
"Gayret dayıya düştü. Kurda ne demişler?" Gözlerini ok gibi Alinin gözlerinin
içine dikti baktı.
"Demişler ki, senin boynun niye böyle çok kalın, bu değil mi Ağam?"
"Kurt da demiş ki Ali, kendi işimi kendim görürüm de... Onun için Ali biz
kendi işimizi kendimiz görmeliyiz. Ne eandarmadan, ne Ankaradan, bize hiçbir
yerden bir hayır yok."
"Yok," dedi Ali.
"Bundan sonra înee Memed kimi öldüreeek?"
"Kimi olaeak Ağam, elbette seni."
"Keski bulaşmayaydım bu kadar bu înee Memede."
"Keski," diye içini çekti Ali."
"Bundan sonra sıra bende."
"Sende," dedi Ali.
"Onun için ne yapıp yapmalı înee Memedi öldürtmeliyiz."
"Öldürtmeliyiz."
"Bu geeeden itibaren evde de kalmamalıyız. Her geee başka bir yerde... Seni
de öldürür mü înee Memed?"
"Senden sonra da beni öldüreeek."
"Ne biliyorsun?"
"Bilirim. O înee Memed var ya... O, bela bir adamdır."
"Bilirim beladır."
"O her şeyi görür, bilir. Şimdi bizim burada ne konuştuğumuzu bile görür,
duyar. Onun her yerde gözü, kulağı vardır. Ona her şey ayan beyandır. Gökteki
uçan kuş, yerdeki yürüyen karınea bile bu dünyada ne olup bitiyor, ona ulaştırır.
O, şu dağın arkasına baksın, gözleri dağı deler geçer ve arkasında ne var, görür."
"Şimdi bizim burada şu konuştuğumuzu bile duymuş mudur?"
"Duymuş mudur da ne demek, elbette duymuştur. Onun duymadığı bir şey
olamaz.
Şu ağaçlardaki yapraklar onun gözüdür. Şu akan sular, biten otlar, yağan
yağmurlar, esen yeller onun kulağıdır."
"Tevatür. Tevatür değilse de biz yandık."
"Biz yandık Ağa. Biz ölmüşüz de üstümüze ağıt yakan yok."
"Tevatür. Böyle bir insan bu dünyaya gelmemiştir."
"Hayır, hiç gelmemiştir."
"O zaman işte, o her şeyi duyuyor, görüyorsa, biz de bir kapalı yere sığınıp
işaretlerle konuşalım, gene de duyar mı?"
"Onun orasını bilemeni Ağa."
"Tevatür."
"Tevatür Ağa."
Kasabayı çıkmışlar Kabasakıza doğru 3mrüyorlardı. Uzun bir süre konuşmadan
yürüdüler. Murtaza Ağanın alnı kırışmış, derin düşüneelere dalmıştı. Arada bir
de durup tepeden tırnağa, üç adım arkasından gelen Topal Aliyi süzüyordu. Kimi
hayranlıkla, kimi de küçümser bakıyor, Ali onun aklından nelerin geçtiğini bir
türlü anlayamıyor, o da înee Memedi düşünüyordu. Aeaba kaçmış kurtulmuş,
selamete erişmiş miydi, yoksa eandarmalar onu yakalamışlar vurmuşlar mıydı?
Ya da bir kovukta aç susuz, kimsiz kimsesiz sıkışmış kalmış mıydı? Doğrusu Ali
çok endişe ediyordu. Dağ taş eandarmayla dolmuştu. Bir de Memedin sığmaeak
belli bir yeri yoktu. Çok deneysiz bir çoeuktu. Onunla gitmediğine kimi zaman
bin pişman oluyor, kimi zaman da seviniyordu. Bundan sonra bu kasabada
Karadağhoğlu Murtaza Ağanın yanında înee Memede çok yardım edebilir, onu
çok belalardan kurtarabilirdi. Ama işte bu günler kötü günlerdi. Memed bu
günleri bir atlatabilse gerisi kolaydı. İnşallah Yürüklerin içine düşmüştür.
Yürükler Kerimoğlundan dolayı onu severler. Belki onlar eandarmaya vermezler
Memedi. Kim bilir, insanoğlu belli olmaz ki, belki de bütün bu dağların adamları
gözlerinin bebeği imişçesine korurlar onu. Belki de hemeneeeik yakalar
eandarmalara veriverirler onu. İçinde onulmaz bir aeı, bir pişmanlık, ne demişti
de onunla birlikte dağlara gitmemişti... Birlikte olsalardı, onları şu koskoeaman
dağlarda kim yakalayabilirdi. Onun şu mor dağlarda bilmediği kovuk, delik,
mağara, tanımadığı insan mı vardı...
Az daha durmasa, önüne gelmiş dikilmiş, tepeden tırnağa onu süzen Murtaza
Ağaya çarpaeaktı. Murtaza Ağa gözlerini sert, dimdik onun gözlerine dikmiş
bakıyordu.
"Söyle Topal Ali," diye bağırdı. "Bana doğruyu bir bir söyleyeeeksin ki..."
Alinin birden 3mreği eızz etti, aeaba bu Murtaza Ağa her şeyi biliyor muydu,
biliyor da kendisiyle eğleniyor muydu, böyle eğlene eğlene şu ilerde kendisini
öldüreeek miydi? Bir daha da înee Memedi hiç göremeyeeek miydi? Alinin
üstünde tabaneası yoktu. Bir küçüeük hançeri, bir çakısı bile yoktu. Tetik
bulunmalıydı, o tabancasını çekince belki elinden alabilir, onu vurabilirdi.
Böylelikle İnce Memed bir Ağa daha öldürmüş olurdu.
Yay gibi gerilmiş Topal Ali:
"Buyur Ağa," dedi. "Zatına her şeyi bir bir söylerim." Sesi bir meydan
okumaydı.
"Söyle bakalım, sen tnce Memede niçin bu kadar düşmansın?"
Topal bunu hiç beklemiyordu. Sevinmesiyle çözülmesi bir oldu. Sendeledi.
Hemencecik de kendine geldi.
"Ağama bak hele Ağama, kara gözlü de yiğit, cömert Ağama, sen benim İnce
Memede niçin düşman olduğumu bilmiyor musun?"
"Bilmiyorum."
"Bil öyleyse. Abdi Ağa, o gül 3mzlü, mezarında ışıklar içinde yatası, fıkaralar
babası, insanlar cömerdi, yüreği insanlık dolu, o, dünyamızın biriciği, o Hazreti
Ali ayarı Ağa kimin ağasıydı, kimin gözünün bebeği, yüreğinin bağıydı, benim...
Onu öldüren, dört kitaptan murtat, dört kitapta katli vacip olan kim, İnce
Memed... Yeter mi?"
"Yetmez," dedi, başını kaldırmış, gözlerini onun gözlerinin içine dikmiş
Murtaza Ağa.
"Ağamı öldürdüğü yetmez mi, ekmek kapımı, çotuğumun çocuğumun, benim
sıtaramı öldürdüğü yetmez mi?"
"Yeter," diye güldü Murtaza Ağa.
"Şimdi de canımı alacağı yetmez mi?"
"Yeter," dedi Murtaza Ağa, kendine bir ortak bulduğuna sevinerek.
"Yıllardır ölüm korkusundan, Allah düşmanımın başına vermesin ölüm
korkusunu, dünyada bir şey vardır her şeyden beter, ölümden de zalim, o da
ölüm korkusu, ben ölüm korkusundan ölmüşüm, tükenmişim, ölmüşüm. Benim
kıymetli Ağam Abdi Ağa öldürülmeden çok önceleri zaten ölüm korkusundan
dolayı ölmüş gitmişti."
"Öyleyse, biz de Abdi Ağaya, Ali Safa Beye benzemeden İnce Memedin
hakkından gelmeliyiz. Sen bundan sonra benim öz bir kardaşımsm, oğlumsun,
gözümün bebeğisin. Demek bunca yıl bu kadar korktun?"
"Korkudan öldüm ve hem de ölüyorum."
"Ben de..."
"Bu adamın vücudu ortadan kalkmadan..."
"Bize bu dünyada yaşamak haram."
"Haram," dedi Topal Ali.
Geriye dönüp ağır ağır kasabaya yürümeye başladılar. Gün Çok aşağılara inmiş
gölgeler uzamıştı. Kasaba evlerinin eamlanndan bir ışık, bir parıltı seli çağlıyor,
evler, ağaçlar, tepeler bir aydınlığın ortasında, buğusunda dönüp duruyorlardı.
"Ali!" Sesi 3aımuşaeık, seveeendi.
"Buyur Ağam?"
"Ali sen bu izeiliği kimden öğrendin?"
"Hiç kimseden Ağam."
"Sen anandan izei mi doğdun?"
"Doğmadım ama, ona benzer bir şey."
"Ne demek ona benzer bir şey, ya doğdun, ya doğmadın."
"Hem doğdum, hem doğmadım."
"Peki nereden öğrendin sen bu hüneri?"
"Baka baka..."
"En çok neye baktın?"
"En çok izlere baktım."
"İzlerde ne gördün?"
"İzler sahiplerine benzer. Bir at izine baksam, üç aşağı beş 3mkarı o atın nasıl
bir at olduğunu anlarım. Yelesini, kuyruğunu, bo3mnu boşunu sana gerçeğine
yakın söyleyebilirim. Hele insan izlerini... İzlerden insanların 3mreğini okurum.
Hangi yöne gitmişler, ne düşünerek, nasıl düşünerek gitmişler bilirim. Sevinçli
mi, öfkeli mi, küskün mü, kederli mi, içi karanlık mı bilirim. Aydınlık mı, dost
mu, düşman mı bilirim."
"Tevatür."
"Tevatür değil Ağam."
"İzime bak öyleyse. Bak ve ne düşündüğümü söyle."
Ali hemen gerisin geri dönüp eğildi, izleri ineeleye ineeleye sel yatağına kadar
geldi:
"Öyleyse şimdi beni dinle Ağa," dedi. "Bak, önee kuşkulusun. İnee Memedden
daha çok benden korkuyorsun, doğru mu?"
"Doğru..."
"Gittikçe korkun azalıyor. Sonra, ne İnee Memedden korkuyorsun, ne de
benden. İçinde şahlanmış bir yürek. Bütün dünyayla tek başına eenk edebilirsin.
Arkasından birden gene onulmaz, dehşet bir korkunun içine düşüyorsun. Birileri
seni aşağılıyor, sen susuyor, 3mtuyorsun bunu. Sonra yalvarıyorsun ona. Sonra da
öfkeden deliriyor, patlıyorsun. Birden yanındaki adama kanın kaynıyor, o, ben
olaeağım, gönlün sağ yana doğru Ş/ bütün kuşkuların bitiyor, ona kardeş gibi
bağlanıyorsun."
Birden Topal Ali olduğu yerde durdu kaldı. Sarı çiçekli bir dikenin dibindeki
ize takıldı, yüzü sapsarı kesildi. Ağzı kurumuştu, zor konuştu, sözler ağzından
yarım yamalak döküldü.
"İşte bu izde beni öldüreeeğin yazılı." Doğruldu, yalvararak Murtaza Ağanın
gözlerinin içine baktı. "Beni niçin öldürmeye karar verdin Ağa?" diye sordu.
"Ben ne yaptım sana?"
Murtaza Ağa telaşlandı, çabuk çabuk konuştu:
"Doğru, amennah... Korkuyorum senden. Şimdi bile. Ben înee Memedden
değil, senin o gözlerinin dibindekilerden korkuyorum. Doğru, seni öldürmeliyim
ben."
"Öyleyse ben gideyim Ağam," diye boynunu büktü Topal Ali. "Adam adamdan
korkar, anlarım. Adam benden hiç korkar mı?"
"Korkar korkar, adam senden korkar ya, sen bir sonraki izlere bak... Seni
öldürmekten vazgeçtiğimi görürsün."
Ali öteki izlere bakmea sevindi:
"İşte böyleee," dedi. Ağanın kolundan sevgiyle tuttu. "İşte burada kardeş
olmuşuz." Bir izleri araştırıyor, bir Murtaza Ağanın yüzüne durup bakıyordu.
"Vazgeç Ali," dedi Murtaza Ağa. "Bundan böyle sen benim ean bir
kardaşımsm."
"Kardaşmım."
"Anamsm, babamsın."
"Bu kadar da korkma Ağa înee Memedden. Bundan sonra yanında ben varım."
Ağa, sevinç içinde kalmış gülüyordu:
"Ali sen kuşun kanadının izini..?"
"Evelallah."
"Sudaki balığın izini..?"
"Evelallah!"
"Ali sen Arif Saim de3^sunun izini..?"
"Evelallah!"
"Yahu Ali kardaşım, böyle de insanlık olur mu? Koskoeaman, Ali Safa Bey
gibi bir Milli Savaş kahramanı öldürülmüş... "Alinin kolundan tuttu. "Şimdi
herkes. Zülfü bile. Arif Saim bile milli kahraman, fıkara, korkak, karmeadan
ürken Ali Safa neden kahraman olmasın... Kim bilir înee Memedi görünee ne
kadar da korkmuştur fıkara... Daha tüfeğini görünee înee Memedin, daha
Memed tetiğe basmadan eanı çıkıvermiştir fıkaranm, korkudan. Eşkıya da ölüye
sıkmıştır kurşunu. Gittim gördüm ölüsünü, bir damla kan çıkmamış. Kafası
parçalanmış, odanın duvarlarına yapışmış, dediğim gibi, tevatür. Ölülere kurşun
sıkarsan bir damla kanları çıkmaz."
"Bilirim, çıkmaz," diye onu onayladı Topal Ali.
"İşte bu zavallı, karıncadan ürken fıkarayı kurşunlamadan öldürmüş de İnce
Memed, onlar da oturmuşlar onun cenazesi üstüne keyfediyor, rakı içiyorlar.
Ulan bir tanesi, yazık oldu şu karıncadan ürken Ali Safaya demiyor, bu nasıl
insanlık?"
"Bu nasıl insanlık?"
"Ama gelecekler tnce Memedler, koyunlarmdan önce karılarını alıp dağa
kaldıracaklar. Buna sevinirler."
"Sevinirler," dedi Topal Ali.
"Ardından da gelecekler, mallarını mülklerini yağma edecekler."
"Ardından da," dedi Topal Ali, "kellelerini kesecekler."
"Öyleyse şimdi gülsünler onlar Safanm mezarının üstüne. Duvarlara yapışmış
beyniyle alay etsinler... Gene de şu fakir fıkaraya bak Ali, sanki her birisinin
kardaşı ölmüş, sanki her birisinin evinden bir ölü çıkmış gibi yas içindeler. Ağıt
yakıp ağlıyorlar. Eeee, fırsat bulunca da bizi bunlar parçalamayacaklar mı?"
"Parçalamazlar Ağam."
"Ne dedin, ne dedin, parçalamazlar mı?"
"Parçalamazlar. Onlar insana kıymazlar. Onlar insana kıysalardı bu dünya
böyle olmaz başka türlü olurdu. Onlar çok yumuşaktırlar, tıpkı ipek gibi."
"tpek gibi," diye derin, rahat bir soluk aldı Murtaza Ağa. "Demek onlar günü
gelince bizi parça parça doğramazlar?"
"Doğramazlar," dedi Ali göğsü kabararak, kıvançla.
Murtaza Ağanın yüzü ışıdı, olduğu yerde durup Alinin yanma gelmesini
bekledi:
"Ben de biliyorum Ali," dedi, "onlar bizi doğramazlar. Doerasalardı zaten bu
dünya böyle olmazdı." Sesini hemencecik kesti, başını yere dikip derin
düşüncelere daldı. Epeyce sonra başını yerden kaldırdığında 3mzü keder içinde
kalmıştı. "Sen Kuyucu Murat Paşa diye birisini duydun mu?"
"Duymadım," dedi Topal Ali.
"Bir zamanlar, belki bundan iki yüz yıl önce şu Toros dağları azmış, gene
böyle baş kaldırmıştı. O senin kimseyi öldürmez dediğin, benim de öyle bildiğim
baldırıçıplaklar konaklar yıkıyor, evler yakıyor, kelleler kesiyor, azgınlaştıkça
azgınlaşıyordu. Başlarında gene böyle boyu bir karış İnce Memedler, gene böyle
Ferhat Hocalar. O Ferhat Hoca var ya, ne idiği bellisiz bir kişi. Belki de casus.
Onu astıracak Arif Saim Bey. O asılacak ki biz rahat edelim. O, İnce Memedin
akıldanesi imiş, doğru mu?"
"Doğru," dedi Ali.
"ince Memedi Ağalara karşı o kışkırtıyormuş."
"Biliyorum, doğru."
"Sen İnce Memedi görsen tanır mısın?"
"Tanırdım."
"Şimdi tanıyamaz mısın?"
"Bilmem ki, ben onu bildiğimde küçücük bir şeydi. Sümüklü bir çocuktu.
Diyorlar ki şimdi koskocaman olmuş, bo3m kavak gibi uzamış. Yüzüne
bakılamıyormuş korkudan."
"Öyle diyorlar. Ben de öyle duydum. Sen demek Kuyucu Murat Paşayı
duymadın?"
"Duymadım," diye sıkılarak söyledi Topal Ali.
"Gene bunlar gemi azıya almışlar. Gene İnce Memed, Ferhat Hoca başlarında,
gene tekmil Toros dağları. Urum toprakları ayağa kalkmışlar. Kızgın millet,
öfkeli, kızgın boğalar gibi düşmüşler ovaya, taş üstünde taş, omuz üstünde baş
bırakmamışlar. Kimse de bu durumu Padişahımıza söyleyemiyormuş.
Padişahımız gazaba gelir diye ürküyorlarmış. Sonunda bunlar öylesine azıtmışlar
ki îstanbulu almaya. Padişahımızın kellesini kesmeye ant içip îstanbula
yönelmişler. Padişahımızdır ki olanı biteni duymuş... Ben bunları bÜ3mk
tarihlerde okudum Ali Ağa kardaşım."
"Biliyorum Ağam, senin yüksek okumuş olduğunu, aklının her bir şeye
erdiğini. Yalnız ben değil, bütün cümle alem biliyor senin ne kadar akıllı bir kişi
olduğunu. Ne kadar okumuş..."
"Sağ ol Ali kardaş, var ol Ali kardaş. İşte bunu duyan Padişahımız çok
korkmuş. îstanbulun üstüne yürüyen bir kişi, iki kişi değil ki, yüz bin, yüz
milyon kişi. İşte o zaman Padişahımız seraskeri Murat Paşayı çağırmış, ya
Murat, demiş, bu ne haldır, koca Toros dağları, Konya, Sivas ovaları, Akçadeniz,
Karadeniz kıyıları ve Van gölü üstümüze yürümüş ki yer götürmez insan ile. Tez
hazırlan, doludizgin git Torosa. Yılanın başı oradaymış, var git oraya ve de
oradaki yılanın başını ez! İnsaf, merhamet yok. Bütün Torosu yediden yetmişe
kılıçtan geçir."
Topal Ali:
"Tevatür."
"Ku3mcu Murat Paşadır çekmiş ordusunu, gelmiş Torosa, çıkmış dağlara. Önce
birkaç gün yatıp dinlenmiş ordusuyla çamların altında, ak çağşakh, yarpuz
kokulu pınarların başında. Kestirmiş emlik kuzuyu, yemiş kebabı. Murat Paşadır
bu, seksen, doksan yaşındadır. Tecrübeli bir adamdır ki, Osmanh
İmparatorluğunu kurtaran. Üç gün sonra ordu3m ayağa kaldırmış, ellerine kazma
kürekler vermiş, nerede bir düzlük görmüşse oraya kuyular kazdırmış. Bunu
gören, duyan millet de şaşırmış. Padişah da... Amanın şu ihtiyar Murat Paşa
aklını kaçırmış olmasın? Paşa durmadan kuyu kazdırıyormuş. Torosta kuyu
kazdırmadık yer bırakmamış, bir iki hafta durmadan kuyu kazdırmış. Sonra da
orduyu çekmiş asilerin üstüne. Asileri dağların doruklarına kadar kovalamış,
hepsini de yakalamış. Başlamış çoluk çoeuk doğramaya, doğrayıp kazdırdığı
kuyulara doldurtmaya. Başkaldıran insan o kadar çokmuş ki, kazdırdığı ku3mlar
yetmemiş. Yeni kuyular kazdırmış, o da yetmemiş. Kumandanları demiş ki,
kıymetli seraskerimiz, bu kadar insanı kuyulamakla nasıl başa çıkarız? Murat
Paşadır, dini bütün Müslüman bir adam, buna çok öfkelenmiş, bağırmış,
bağırtısından, öfkesinden taşlar sallanmış, toprak çatlamış, ben, demiş, hiçbir
Müslümanm ölüsünü açıkta bırakıp kurda kuşa yem edemem. Orduyu ikiye
ayırmış bundan sonra, yarısı kuyu kazıyor, yarısı da çoluk çoeuk, genç yaşlı,
kadın kız demeyip Müslümanları doğruyormuş. Murat Paşa elhamdülillah
Müslüman adam, dini bütün adam, o savaşta, tepeden tırnağa kana batmış
çıkmışken bile bir kereeik olsun namazını kazaya bırakmamış Murat Paşa öyle
dini bütün bir Müslümanmış ki bir ku3mya kadını erkeği bir arada
gömdürmezmiş. Müslümanlıkta kadınla erkeğin bir arada, üst üste yatması var
mı?" Alinin gözlerinin içine baktı.
Ali:
"Yok," dedi.
"İşte dini bütün Murat Paşamız da doğradığı Müslümanların bebelerini ayrı bir
kuyuya, çoeuklarmı, kızlarını, kadınlarını, yaşlılarını, gençlerini de ayrı ayrı
kuyulara gömdürmüş. Sonra da başlarını yakalamış asilerin, sormuş, niye yaptın
sen bunu, demiş. O da zulüm gördük biz, demiş. Bize Müslümanlık hariei işler
yaptılar, sipahiler. Padişahın adamları dinimize teeavüz ettiler, son meteliğimize,
son koyunumuza, son kadınımıza kadar elimizden aldılar, kızlarımızın da
ırzlarına geçtiler. Murat Paşa sormuş, vay oeağm yıkıla, siz bunun için mi
başkaldırdmız? Bunun için demiş asilerin başı. Sen Padişah olmak için
başkaldırmadm mı? Adam çok yakışıklı, büyük ela gözlü, gençten birisiymiş.
Çok da utangaçmış. Adam şaşkın şaşkın, ben nasıl Padişah olurum, ben Padişah
efendimizin kemter bir kuluyum. Benim Padişah olmak aklımın köşesinden
geçmez. Benim Paşa olmak bile aklımdan geçmedi. Bize zulmettiler, biz de
ayaklandık. Ku3meu Paşa efendimiz de bunu du3mnea bir aah çekmiş ki dağlar
inlemiş. Vah, demiş, vah benim kara başım, bu kadar insanı ben bunun için mi
kuyuladım, vah, vah bana ki vaaah! Oeağım yıkıla ki benim, bu kadar insanı
kuyuladım. Çok aeimış, çok zarılamış ama dini bütün Murat Paşamız, iş işten
geçmiş. Yanma almış asiler başını Padişaha götürmüş, hal keyfiyet böyle böyle
Padişahım, demiş. Toros dağlarında insan, kurt kuş, börtü böeek hiçbir eanlıyı
bırakmayıp kuyuladım ama, iş başkaymış. Olanı biteni Padişaha anlatmış.
Padişahtır gözlerinden kanlı yaşlar dökerek zarılamış, oy vatandaşlarım,
kuyuların içinde yatan vay vatandaşlarım, demiş. O kadar üzülmüş ki, eennet
mekan Padişahımız, asiler başını çağırıp iki gözlerinden öpmüş. Duydun mu Ali
kardaş?"
"Duydum," dedi Topal Ali. "İki gözlerinden öpmüş."
"Öpünee de, oğlum asiler başı, sana üç değil, yedi değil, dokuz tuğlu vezirlik
verdim ve de seni hem de Anadolu üstüne, bileümle Urum üstüne Beylerbeyi
yaptım, demiş. İşte böyle bu dünya kardaşım, öz bir kardaşım Topal Ali. Urum
dediği de o Kayseri, Sivas yöreleri."
"Böyle," dedi Topal Ali boyun kırarak. "Tam böyle."
"Sonra ne olmuş?"
"Ne olmuş?" diye sordu Ali.
"Sonra da efendim, o asiler başı var ya, ordulara serasker olmuş, o da Van
dağlarında başkaldıranlarm üstüne 3mrümüş. Varınea Van dağlarına ne yapmış
dersin?"
"Ne yapmış?"
"Ne yapaeak, o da ilk önee kuyu kazdırmış. Şimdi Ankara duyaeak bu işi, tnee
Memedi... Nasıl olsa duyaeak, bütün Toroslar ayağa kalkmea. İsmet Paşa da.
Deli Sinan Paşa kumandasında. Deli Sinan Paşa buraları çok iyi bilir, bir kueak
da sakalı vardır. Sen hiç onun adını duydun mu?"
"Duydum," dedi Ali.
"Sen onun ne deli bir bela olduğunu biliyor musun?"
"Biliyorum," dedi Ali 3mzünde en küçük bir değişiklik olmadan.
"İşte bu delinin kumandasında bir büyük, yer götürmez ordu3m göndereeek
İsmet Paşa Torosa. Deli Sinan Paşa ne yapaeak, önee ku3mlar kazdıraeak."
Ali:
"Allah göstermesin!"
"Allah göstereeek," diye göğsünü kabarttı Murtaza Ağa. "Böyle giderse, İnee
Memed de dağlarda padişah olursa, bu vatanın altını oymaya devam ederse Deli
Sinan Paşa geleeek ve hem de en önee bin tane kuyu kazdıraeak."
"Allah göstermesin!"
"Yılanın başı küçükken ezilmeyinee Allah göstereeek."
"Ölüyü ne zaman gömeeekler Ağam?"
"Hemen olmaz," diye dönüp yürüdü Murtaza Ağa. Ham yolda rugan
kunduraları toza batıp çıkıyor, yöreye sıeak tozlar fışkırtıyordu. "Hemen olmaz
Ali kardaşım. Beklemeli ölü. Alemi ibret için ölüyü bileümle Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları görmeliler, duymalılar."
"Ölü kokuyor, hava çok sıeak."
"Koksun varsın. Onun ölüsü beklemeli, bekleyeeek. Üç , bir hafta..."
"Kasabada kokudan kimse duramaz. Ölü bugün de kalırsa hepimiz ölü
kokusundan dolayı soluğu dağlarda alırız. Ölü kokusu kötüdür. Ölü yarma
kalırsa bu kasabada kokudan kuş, böeek, karınea, köpekler bile duramaz. Çok
sıeak var."
Murtaza Ağa durdu, havaya, yolun kıyısındaki kavrulmuş, toz altında kalmış
otlara, bitkilere baktı, birden de eeketini çıkarıp koluna aldı.
"Amma da terlemişim. Gerçekten de çok sıeak var." Sonra da tepeden tırnağa,
ilk olarak görüyormuşçasına Aliyi süzmeye, ikireikli, kuşkulu, korku dolu
gözlerle ona bakmaya başladı. Önee parmağını Alinin başına dayayıp: "Bu böyle
olamaz Alim, kardaşım," dedi. "Sen benim öz kardaşım mısın, bunu kabul ediyor
musun?"
Ali hemen toparlanıp hazır ola geçti.
"Ne demek ola ki... Senin ayağının vardığı yere bizim başımız varamaz.
Zatınız bizi kardaşhğa kabul ettikten sonra..."
"İşte ol sebepten Ali Efendi kardaşım, Karadağlıoğlu, İstiklal Savaşının
gözünü daldan budaktan esirgememiş, göğsü tunç siper kahramanı Murtazanm
kardaşmm başında böyle yırtık bir takke olamaz."
"Ne yapayım Ağam, fıkarahk..."
"Şimdi, derakap sana bir fötür şapka alaeağız ki, o Arif Saim alçağı bile
giymemiş ola." Sonra da onu yırtık, bir zamanlar sırmalı olan çizgili, yarım kollu
Maraş abasının kolundan tuttu: "Bu ne?"
"Abadır Ağam."
"Bu da olmaz. Benim kardaşım... Hemen şimdi çarşıya... Doğru terziye."
Gözlerini şalvara indirinee bir iyiee öfkelendi. Sonra da aeıyla güldü: "İşte bu
hiç olmadı Ali kardaşım. Benim ean bir biraderim böyle el dokuması, bir iplik
çeksen bin yama dökülür bir şalvarı nasıl giyer?"
"Ne yapalım, fıkarahk, evi yolu yıkılsın fıkarahğm."
"Bundan sonra sen fıkara olamazsın, değilsin. Söyle, değilsm.
Alinin yüzü soldu:
"Değilim..." Dili diline dolaştı. "Sayende değilim, değilim, olmayaeağım da..."
"Doğru terziye. Bu mintan, Maraş inanışından, benim yanaşmalarım bile bunu
giymiyorlar. Olur mu Ali?"
Ali artık konuşmuyor, susuyordu.
"Peki, bu kırmızı postallar nedir Ali? Ayağını kaldır bakalım, kaldır hele,
allalem bunların dibi de delik! Göster, göster hele tabanlarını. Utanma göster
bakalım."
Ali utanarak önee topal, eğri, yamru 3mmru olmuş ayağını gösterdi. Postalın
altından 3mmruk gibi koeaman bir nasır parçası gözüktü. Karadağlıoğlu Murtaza
Ağanın gözleri yaşardı:
"Vay kardaşım vay," dedi, "biz ne düşüneesiz adamlarmışız, vay kardaşım
vay... Ben böyle Avrupadan hususi getirilmiş giyitler içinde gezeyim, sen de
çıplak gez... Ben böyle îstanbulda hususi surette yapılmış kunduralar giyeyim de
ayağıma, sen postallarla dolaş, böyle kardaşhk olur mu? Doğru çarşıya!"
"Yalnız Ağam..."
"Ne yalnızı?"
"Ben postallardan başkasını giyemem. Bu ayağıma hususi postal gerek."
"Şimdi gideriz köşker koeamana, akşama kadar sana bir postal diker, hem de
Maraşta bile görülmemiş."
Çabuk çabuk 3mrüyerek çarşıya geldiler, kumaşçıya gittiler, kumaşçı çok yaşlı,
bir deri bir kemik, beli kırmızı göçmen kuşaklı bir adamdı.
"Çabuk çabuk, bir kat elbiselik, benim öz bir kardaşıma. Bak, bak Ali, beğen
beğen beğendiğini al. Bak bak, ne kadar çok kumaş var."
Bir yandan topları gözden geçiriyor, bir yandan Alinin yöresinde dönüp
kumaşları gösteriyor:
"Bunu mu istersin?" diye soruyordu.
Ali suskun, dili boğazına akmış, hayran kumaş toplarına bakıyor.
"Bunu mu?"
Ali konuşmuyor.
"Bunu mu Ali kardaş, bak, çizgileri mor, halis 3mn."
Ali susuyor, öteki boyuna gösteriyor.
Sonunda dükkaneı baktı ki bunlar doğru dürüst bir kumaş seçemeyeeekler, en
üstteki kumlu, koyu mavi kumaş topunu indirdi.
"Kumaş arıyorsanız, işte bu. Ben Murtaza Ağa gibi bir soylu Beye bu
kumaştan başkasını bu dükkanda layık göremem."
Murtaza Ağa dükkanemm bu davranışına sevindi:
"Beğendin mi, beğendin mi Ali Kardaş," diye onun yöresinde birkaç kez
döndü.
Ali bir çoeuk gibi utanarak kızararak:
"Beğendim," dedi. "Beğendim ama ne zahmet. Yazık değil mi bir çuval
paraya?"
Kumaşçı:
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 3 - 05
- Части
- İnce Memed - 3 - 01Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3186Общее количество уникальных слов составляет 189827.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов39.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов46.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 02Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3383Общее количество уникальных слов составляет 177431.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 03Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3446Общее количество уникальных слов составляет 171333.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов45.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов52.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 04Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3543Общее количество уникальных слов составляет 167133.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 05Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3588Общее количество уникальных слов составляет 179432.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 06Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3283Общее количество уникальных слов составляет 177333.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 07Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3513Общее количество уникальных слов составляет 164035.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 08Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3515Общее количество уникальных слов составляет 159734.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 09Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3367Общее количество уникальных слов составляет 162236.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов58.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 10Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3504Общее количество уникальных слов составляет 166436.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов50.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов58.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 11Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3317Общее количество уникальных слов составляет 174132.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 12Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3308Общее количество уникальных слов составляет 173633.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 13Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3322Общее количество уникальных слов составляет 171034.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 14Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3467Общее количество уникальных слов составляет 168532.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 15Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3567Общее количество уникальных слов составляет 177532.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 16Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3362Общее количество уникальных слов составляет 175530.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов44.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов51.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 17Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3438Общее количество уникальных слов составляет 171133.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 18Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3391Общее количество уникальных слов составляет 174633.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 19Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3482Общее количество уникальных слов составляет 157533.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 20Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3424Общее количество уникальных слов составляет 168334.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 21Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3336Общее количество уникальных слов составляет 166332.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов44.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов51.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 22Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3464Общее количество уникальных слов составляет 176631.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 23Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3583Общее количество уникальных слов составляет 177134.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 24Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3423Общее количество уникальных слов составляет 183233.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 25Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3471Общее количество уникальных слов составляет 168334.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 26Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3322Общее количество уникальных слов составляет 182933.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 27Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3409Общее количество уникальных слов составляет 166435.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 28Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3491Общее количество уникальных слов составляет 168935.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов57.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 29Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3469Общее количество уникальных слов составляет 174333.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 30Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3540Общее количество уникальных слов составляет 174532.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 31Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3589Общее количество уникальных слов составляет 169132.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов45.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 32Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3490Общее количество уникальных слов составляет 168232.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 33Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3637Общее количество уникальных слов составляет 161734.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 34Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3390Общее количество уникальных слов составляет 181233.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 35Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3319Общее количество уникальных слов составляет 168731.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов46.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 36Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3462Общее количество уникальных слов составляет 174935.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 37Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3401Общее количество уникальных слов составляет 168435.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов50.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов58.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 38Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3485Общее количество уникальных слов составляет 168933.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 39Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3488Общее количество уникальных слов составляет 169035.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 40Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3466Общее количество уникальных слов составляет 175932.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов45.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов52.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 41Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3397Общее количество уникальных слов составляет 181133.0 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 42Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3362Общее количество уникальных слов составляет 174931.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 43Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3401Общее количество уникальных слов составляет 169333.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов45.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 44Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3402Общее количество уникальных слов составляет 172934.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 45Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3363Общее количество уникальных слов составляет 172834.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов56.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 46Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 3428Общее количество уникальных слов составляет 180632.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов54.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
- İnce Memed - 3 - 47Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных словОбщее количество слов 1546Общее количество уникальных слов составляет 97637.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов52.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов61.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов