İnce Memed - 2 - 27

Общее количество слов 3343
Общее количество уникальных слов составляет 1778
32.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов



Delici bakışlarını köylülerin üstünde gezdirdi. Köylüler susmuşlar, dalmışlar
dinliyorlar, başkaca en küçük bir harekette bulunmuyorlardı. Ali Safa, işte bu
kötü diye içinden geçirdi. Bu işte bir bokluk var.
Şefçe Kahya:
Senin değil yavrum, Ali Safa Efendi. Bu mülk bizim, bu köy bizim, bu yurt
bizim kışlağımız dedemizin dedesinden bu yana. Sen nereden çıktın? Tayfun
Bey olmadan sen neredeydin yavrum?
Eli arkasmdaydı. Daha fazla konuşmadı, arkasındaki elini çözüp galyenini
ağzına yine yerleştirdi, gidip gelmeye başladı.
Ah Safa Bey bunu hiç beklemiyordu. Şefçe Kahyanın bu davranışı onun
öfkesini, öfkesiyle birlikte korkusunu da bir kat daha artırdı:
Söylemesi benden, diye bağırdı. "Yüz elli yıllık şeceresi olan atımı
Yobazoğluna vererekten bu toprakları alan ben değil miyim? Bu topraklar benim
hakkım değil de köylünün yarısı neden bıraktı da köyü gitti? Yobazoğlu neden
gitti?"
Gidip gelmekte olan Şefçe Kahya gene zınk diye durdu. Bükülmüş belini
doğrulttu, bir an dimdik durdu:
O gidenler, diye bağırdı, "o gidenler sütü bozuklardır. Korkularından gittiler.
Yobazoğlunu da öldürünceye kadar dövdürdün. Garip bir kızılbaş, dayanamadı
da kaçtı:
Ah Safa:
Sen kaçma, diye bağırdı. "Var sen kazık çak şu dünyaya. Topraklarıma çiftlik
kur. Zeytin ağacı dik ki meyvelerini yiyesin."
Kaçmam, dedi Şefçe Kahya. Kaim dudakları titriyor, köpürmüş gibi ağzından,
deve ağzından saçılır gibi köpükler saçılıyordu.
Gidip geliyor, gidip gelirken durmadan içinden konuşuyordu. Alsın Koca
Osman, boynu uzun Seyfali, kara gözlü Ferhat Hoca! Hiçbirisi böyle aslanca
konuşabilir mi Ali Safanm karşısında, deyin bakalım, konuşabilir misiniz?
Vallahi, zaten benim bir ayağım çukurda... Adamın ocağına incir dikerim. Dek
dur oğlum Ali Safa Efendi, hem de kahraman Tayfun Bey! Dek dur oğlum.
Hem de zeytin ağacı dikerim. Hem de çınar dikerim. Güllüce portakal, allıca
kiraz dikerim. Adam diker, insan yetiştiririm.
Ah Safa Bey sinek kovar gibi:
Ne yetiştirirsen yetiştir, dedi, elini salladı. "Bana ne? Ben buraya bir
İnsaniyetlik için geldim. Size haber vermeye geldim. Harmanlarımı yaktınız,
sustum. Harman yakmak insanlıkta, hem de Müslümanlıkta mı var? Atlarımı
çaldınız, her gece evimi de üstüne üstlük kurşunluyorsunuz, bütün bunlar

Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında, İslamlık, insanlık kanunlarında var mı? Ben
sabrettim, bağrıma taş bastım. Sabırtaşı oldum, sabırtaşı. Bütün bu kötülüklere
katlandım, karşılık vermedim. Korktu sandınız. Ha ben insanlık bozulmasın,
emmi dayı arasına kötülük girmesin, dedim, siz bunu anlamadınız. Hiç
anlamadınız. Ayaklanmakta direttiniz, devlete millete isyana devam ettiniz. Sizin
yaptığınız düpedüz Şeyh Said isyanıdır. Ben bunu hükümete bildirmedim.
Olduğu gibi bildirseydim, şimdi her biriniz ipte olurdunuz, sallanırdmız."
İki parmağını aşağı doğru sarkıttı, bir sallanan bacak işareti yaptı.
İşte böyle. Sonra efendiler kendinize geliniz. Efendiler!
Sesi çm çm ötüyor, ta uzaklara kadar gidiyordu. Sıcak ipiliyordu. Ulu dutun
gölgesi serindi. Safa Bey gene de ter içinde kalmış, ter koltuk altlarından,
kuluncundan fışkırmıştı.
Sonra Efendiler siz...
Sesinin etkisini ölçtü.
Siz efendiler siz, sonra ne yaptınız?
Gene sustu, gözlerini belertti. Boyun damarları parmak parmak şişmişti.
Gözlerini köylülerin gözlerine dikti geçti, dikti geçti.
"Siz, siz, sizler, hepiniz cinayet işlediniz. Adamlarımı öldürdünüz. Evveeet,
adamlarımı öldürdünüz. Efendiler, Zeynelle Ademi öldürdüğünüzü bütün
Çukurova biliyor. Cinayetinizi Adanadaki Vali, Ankaradaki Hükümet, yanı
başımızdaki Arif Saim Bey de biliyor. Dostumuz, kardeşimiz Arif Saim Bey. Ve
buna deli divane oluyor. Adem size ne yaptı, Zeynel size ne yaptı da zavallıları
öldürdünüz? Üstelik Zeynel sizin köylünüz olur. Üstelik beş de çocuğu yetim
kaldı. Efendiler, efendiler, efendiler bu cinayetleri sizin yanınıza
bırakmayacağım. Adamlarımın kanını yerde bırakmayacağım. Eğer bu
memlekette hak hukuk, kanun varsa, onların kanı yerde kalmayacak."
Birden ayağa fırladı, deli gibi elini kolunu sallamaya, ayaklarını küt küt yere
vurmaya başladı.
Kalmayacak, kalmayacak! Bu can bu tende durdukça kalmayacak. Siz
arkanızdakine güveniyorsunuz. Arkanızdaki kim olursa olsun, benim arkamda da
koca Allah var.
Arkasına döndü, dimdik donmuş kalmış adamlarını gösterdi. Sesini alçaltıp:
İşte bunlar da var, dedi duyulur duyulmaz. Göz kırpar gibi de bir işaret yaptı.
"Kimseye güvenmeyin. Güvenip de haksız işler yapmayın."
Sesi perde perde iniyordu.
Sizi kanunun pençesinden hiçbir kuvvet kurtaramaz.
Sesi iyice inmişti. Kuru, tok, kararlıydı.



Şimdi diyeceğime gelelim. Size on günlük bir mühlet veriyorum. On gün
içinde bu köyü boşaltıp gideceksiniz. Boşaltıp gitmezseniz sizinle canalıcı
mücadeleye karar verdim. Bu köy benim. Bu köyün toprakları benim. Hakkımı
kimseye yedirmem. On gün içinde köyü boşaltıp gitmezseniz, size karşı bütün
varımı ortaya koyacağım. Sizi zorla topraklarımdan dışarı atacağım.
Öldürürmüşsünüz beni, varın öldürün. Kan dökülecek, hanumanlar sönecekmiş,
varsın sönsün. Evler yakılacak, imamlar, hocalar sakallarından ateşe
verileceklermiş, verilerekten öyle canları çıkacakmış, varsın çıksın. Evleri gece
basacaklar, avratları, kızları dağa kaldıracaklarmış, varsın kaldırsınlar, köyleri
ateşe vereceklermiş, varsın versinler. Gözümü kırpmam. Üstüme gelen ateş, su
olsa da, ecel olsa da, ejderha olsa da, hükümet olsa da gözümü kırpmam.
Arkasına döndü, kasılmış kalmış, put gibi dikilmiş adamlarını parmağıyla
gösterdi:
İşte bunlar da, üzerlerine gelen, kapkara ölüm olsa da gözlerini kırpmazlar.
Dursun Durmuş:
Evelallah, diye bağırdı.
Evet efendiler, bu on gün içinde topraklarımı bırakıp gitmeyecek olursanız
daha akla hayale gelmez işler olacaktır. Bu köy Kerbela olacaktır. Kulak verin
bana, kulak verin de beni can kulağıyla dinleyin, bu köy Kerbela olacaktır.
Kerbelayı duydunuz mu, bilir misiniz? İşte öyle, bu köy tıpkı Kerbela gibi
Kerbela olacaktır. Kerbela...
Köylü susuyor, yüzlerinden hiçbir şey belli olmuyordu. Demek çok
kararlıydılar. Şefçe Kahyaysa gidip geliyordu durmadan. Dişsiz ağzında galyeni.
Hem de tütünsüz. Ali Safa Beyin onun haline gülesi geldi. Şu ihtiyarcık acaba
neden kuruluyor böyle? Boynu da çöp kadar ince, on yaşında hasta bir çocuk
gibi olmuş. Kubarıp duruyor. Yüz yaşını da aşkın gösteriyor.
İşte efendiler, bugün buraya size bütün bunları söylemeye, esecek fırtınayı,
olacak zelzeleyi, gelecek tufanı size bildirmeye geldim. Ya on gün içinde
köyümü boşaltır gider, ya da mücadeleyi, arkanızda kim varsa, ona güvenerekten
kabul edersiniz. Dövüş bu sefer kıran kırana olacaktır. Ta ki...
Gidip gelen Şefçe Kahyaya baktı, bir karşılık verecek diye bekledi, Şefçe
Kahya da başını kaldırmadı. Ali Safa Bey sedire oturdu, kırmızı, pırıl pırıl,
üstünde büyücek bir inci bulunan altın iğneli kravatını gevşetti, ak mendiliyle
boynunun, yüzünün terini sildi, mendil suya batırılmış gibi ıpıslak oldu.
Şefçe Kahya ona kaş altından bakıyor, köpeksiremiş, diyordu içinden.
Köpeksiremiş, yılmış. Gözü korkmuş. Gözü korkmuş da yalvarıyor. Bu da
yalvarmanın başka bir çeşidi. Bir de onun burda, köyümüzde olduğunu bilseydi,


ödü bokuna karışırdı deyyusun, ödü bokuna karışırdı deyyusun, ödü bokuna, ödü
bokuna...
Durdu, uzun uzun, belli ederekten Ali Safayı süzmeye başladı. Şimdi varsam,
diye düşünüyordu, şimdi varsam da ona, o ite, o Ali Safaya, ulan Ali, İnce
Memed Çukurovada, hem de bizim köyümüzde, hem de şu anda, şimdi, şimdi
benim evimde... Ödü, ödü, ödü bir iyice bokuna karışırdı.
Gidip gelmeye başladı gene, kendi kendine mırıldandı: Söyleyeceğim, onun
Çukurovaya bir boz şahin gibi indiğini Ah Safaya duyuracağım. Korkusundan
gebersin namussuz. Bu iyiliği ona yapacağım. Bakalım Çukurova ona nasıl dar
gelir! Bakalım hele şu koca ovada saklanacak delik bulabilir mi?
Kurnaz, kısılmış, gülen gözlerle hala yüzünü kurulamakta olan Ali Safaya
durup bakıyor, onu süzüyor, sonra yürüyordu.
Ona varıp diyeceğim ki, bir gece yarısı, ben senin dostunum Ali Efendi. Baban
da benim arkadaşımdı. İnce Memed burada, Çukurovada saklanıyor. Köylüler
ondan güç alıyorlar. İnce Memed de seni öldürmeye hazırlanıyor. Araştırıyor,
kurşun nerenden girerse, sen en çok acı çekermişsin, onu bulmaya çalışıyor.
Nerede, nerede, nerede, nerede İnce Memed? Nerede saklanıyor?
Ah Safaya baktı, bir iyice güldü. Kahkaha attı. Ali Safa ona doğru döndü,
baktı. Ne oluyordu bu ihtiyara? Aklını mı oynatıyordu? Köylüler de baktılar.
Şefçe Kahya bir daha güldü:
İşte orasını bilmem, dedi, gene yürüdü.
Haber vermemeliyim, onun burada olduğunu varıp da Ali Safaya
söyleyeceğimi Koca Osmana, Hocaya, Seyrana, kul olana, kimseye haber
vermemeliyim. Önüme geçerler.
Nereye saklanıyor emmi?
İşte orasını bilmem Ali Safam, diye bağırdı Şefçe Kahya...
Orasını bilsem, kulağından tutar da o eşkıya çocuğu, alır sana getirirdim.
Koca Çukurovada nasıl bulmalı onu? Adam yitiği öküz yitiğine benzemez ki...
Nasıl bulmalı, nerede?
Orasını bilmeeem.
Seyfali, ellerini önüne bağlamış, boyun kırarak Ali Safa Beye yaklaştı:
Bey, dedi, "öğlen oluyor. Senin geleceğini öğrenince bir koyun kestirdim de...
Bir yemeğimizi yiyin de öyle gidin."
Ah Safa Bey, şaşkın bakışlar arasında ayağa kalktı, atma doğru yürüdü. Bir
delikanlı atını tutuyordu, üzengiye sarıldı. Ali Safa Bey ata atladıktan sonra:
Sizin yemeğiniz... İstemez! diye bağırdı.
Adamları da atlara atlamışlardı. Büyük bir toz bulutu kaldırarak köyün içinden




doludizgin çıktılar.
Koca Osman arkalarından baktı baktı da:
Bu adamda hiç insanlık kalmamış, dedi. "İnsan ellik gavurunun bile yemeğini
yer... Bin yıllık düşmanının bile..."
Köylüler de ona katıldılar:
Kalmamış... İnsanlık... dediler.
Seyran Kız bir mutluluk, bir güzellik yeli gibi kalabalığın önünden esti, bir
anda o da köyü çıktı, bostanm yolunu tuttu.

45

Aşağıdan, Anavarza kalesinin altındaki yoldan uzun bir göç yolu tozutarak
geliyordu. Köylüler, Koca Osman, Ferhat Hoca umuda kapıldılar. Bu gelenler
köyü bırakıp gidenler olmasınlar? Kuşluğa kadar merakla beklediler.
Kuşluklaym köye doludizgin bir atlı girdi. Bu bir delikanlıydı, adı da Çekirge
Süllüydü. Bindiği at çıplaktı, yularsız, bellemesiz.
Canımıza tak dedi gurbetlik, diye başladı. "Onun da köye geldiğini duyunca
yıktık evleri, torlandık toparlandık düştük yollara. Elle gelen düğün bayram.
Dedik ki, köylümüz ölürse biz de beraber. Aç kalırsa, biz de beraber. Evlerimiz,
harmanlarımız beraber yansın."
Öğleye doğru da göçün ucu köye girdi. Gelenler çok mahcuptular,
kimseciklerin yüzüne bakamıyor, konuşmuyorlardı. Halbuki köylü gelenleri
büyük bir coşkunlukla karşılamıştı.
Herkes yükünü götürdü kendi evinin önüne çözdü. İkindiye kadar köylülerin
de yardımıyla herkes evine yerleşti. Akşam yemeğini ulu dutun altına çulları
serip hep birlikte yediler. Her ev bir çeşit yemek yapıp dutun altına taşımıştı.
Çok çektik, diyorlardı.
Allah kimsenin başına vermesin gurbetliği.
Gurbetlik dersen de ölümden beter.
Bir yer ki aman Allah...
Cennet olsa da yaramaz.
Cenneti istemem, bana ana baba yurdumu verin.
Çok çektik ki, ne çektik.
Dost yok, akraba yok.

Hiç kimse yok.
Daha erken gelirdik, neden gelemedik, utancımızdan yüzünüze nasıl bakardık!
"Çaremiz kalmadı da, nah buramıza geldi de, düştük yollara..."
Biz ettik, siz etmeyin kardaşlar.
Bizi iyi, bizi dost karşıladınız.
Bizi dost...
Olmaz olsun böyle gurbet.
Gurbet dedikleri de bir rezillik...
Yerin dibine batsın gurbet el.
Hem de cehennemin dibine.
Batsın.
Bizi korkuttular.
Bizi kandırdılar.
Hükümet korkusu.
Hükümet zor.
Dedik ki varalım, dedik.
Dedik ki varalım gidelim köyümüze de, öleceksek elimizle obamızla birlikte
ölelim, dedik.
Düştük de tozlu yollara geldik.
Yüzümüz yok yüzünüze çıkmaya.
Gözümüz kör gözünüze bakmaya.



Hükümet zor. Korkusu büyük.
Başa çıkılmaz Hükümetlen.
Hükümet beterin beteri.
Hükümet onun arkasında, eşkıyalar onun. Ağalar beyler onun arkasında,
kasabalılar onun... Zengini onun arkasında, fıkarası...
Bunaldık.
Bunaldık da yurdumuzu yuvamızı bırakıp kaçtık. İyi yapmadık.
Akrabalar, dostlar, bir pişmanlığın, özlemin, kavuşmanın tadmdaydılar. Dutun
altında gece yarısına kadar oturdular, konuştular.
Koca Osman, Ferhat Hoca köylünün gelişine şaşmışlardı.
O kadar yalvarmış yakarmışlardı da o zaman niçin getirememişlerdi?
Koca Osman:
Bunun, bu şahinin de, bu boz kuşun da adında bir keramet var. Hem de büyük
bir keramet, diyordu.
Ferhat Hocaysa alttan alta gülümsüyor, Koca Osman, ötekiler ne söylerse hiç
karşı koymuyor başıyla onaylıyordu. Bu gelenlerin atları da vardı.
Gelenler o gece uyumadılar, köylülerin de bir bölüğünü birlikte
uyutmadılar. Merakla onu soruyorlar, bıkıp usanmadan onun hakkında ne
söylerlerse dinliyorlardı. Aynı hikayeyi belki beş altı adamdan duyuyorlar, gene
de hikayeyi dinlemiyorlar yutuyorlardı.
Nasıl, nasıl bir adam?
Gözleri, elleri ayaklan?
Saçları nasıl, kaşı kirpiği?
Sesi nasıl, nasıl konuşuyor?
Boyu poşu?
Köylüler onun ne boyunu poşunu, ne konuşmasını, hiçbir şeyini söylemiyor,
"Yiğit, şahin, alıcı kuş gibi, kurşun geçmez ona, yıldırım çiçeği var onda.
Muskasının içinde..." diyor geçiştiriyorlardı.
Daha çok kadınlar, daha da çok genç kızlar durmadan onun boyu poşu, gözü
kaşı üstüne sordular da, onu görenlerden doğru dürüst bir karşılık alamadılar.
Kimsenin dili varıp da: "Onu görseniz, bir çocuk kadar küçücük, yüzü de yalnız
kocaman bir çift göz," diyemiyordu. "Elleri de küçücük," diyemiyordu. Oysa
Memedin elleri küçücük değildi. Omuzları da dar değildi. Ama onlara Memedin
her şeyi küçücük geliyordu.
Sesi için de, konuşması için de bir şey söyleyemiyorlardı. Sesini, konuşmasını
hiç duymamışlardı ki... Yalnız Kamer Ana duruyor: "O, adamın hası," diyor, ağız
dolusu, mutlu gülüyordu. Gülüyor, yanında duran tepeden tırnağa sevda kesilmiş




Seyrana bir göz atıyordu.
Birkaç gün içinde köy eski haline geldi. Sanki bu köyün yarısı göçüp de
yıllarca Sarıçamın kepirinde yaşamamıştı. Sanki hiç kimse hiçbir zaman bu
köyden ayrılmamıştı.
Yalnız azıcık hayal kırıklığına uğramışlardı. Köye gelir gelmez, karşılarında
pür silah, burma bıyıklı, dağ gibi Memedi bulacaklarını sanıyorlardı. Oysa onun
kimse yüzünü bile göremiyor, kimse yerini bile bilemiyordu. Birkaç gün sonra
da köye Yobazoğlu geldi, karısı, çocuklarıyla. Onun evi yanmıştı, yükünü ulu
dutun altına indirdi. Hemen bir ahır boşaltıp Yobazoğlunu da yerleştirdiler.
Yobazoğlu, çocukları, karısı perişandılar. Hemen ona yardım ettiler, eksiklerini
elden geldiğince tamamladılar.
Hükümet değil, candarma, ağa değil, Azrail gelse yurdumdan bir yere bir daha
ayrılmam. Öldürsünler beni. Boynumu kılıçlarının altına uzatırım, boynum
kıldan incedir, vurun, vurun ki kanım baba yurdumun toprağına saçılsın derim,
diyordu.
Durmadan ah vah ediyor, Koca Osmandan, Ferhat Hocadan özür üstüne
özürler diliyordu.
Olanı biteni Ali Safa Bey duydu. Önce inanmadı, güldü geçti. Sonra Vayvaya
en güvendiği adamlarını Zekeriyayı, Dursun Durmuşu gönderdi. Onlar da olayı
doğruladılar. Ali Safa Bey küplere bindi, ağzı köpürdü. Bir gün sabahtan öğleye
kadar konağın sofasında:
Ben ben, ben ben, ben ben, diye gitti geldi. "Ben ben, ben yaparsam yaparım
onlara! Demek meydan okuyorlar? Demek meydan... Ben ben... Ben ben, ben
ben... Görecekler o köppekler... Köppekler... Köppekler! Ben ben..."
Yoruldu. Bedeni çözüldü. Gözleri yaş içinde kaldı:
Yarabbi, diye mırıldanmaya başladı, "benim ne taksiratım var? Hulusu kalple
memlekete bir çiftlik kazandırmaya çalıştım. Halbuki onların bu topraklara
hiçbir ihtiyaçları yok. İnat ediyorlar. Halbuki ben onlara bu topraklardan bin kat
daha iyi bir toprak bulurdum. Ne yaptım onlara da benim başıma yıllardır bu
işleri açıyorlar? Hakkımı gasp ediyorlar. Çiftliğim güdük kaldı yıllardır onların
yüzünden. Eşek kuyruğu gibi ne uzuyor, ne kısalıyor... İstanbulda, Ankarada bir
işe girip, yan gelip yatmak dururken, canımı dişime takmışım, memleketim, asil
vatanım için... Anlamıyorlar, insanlıktan anlamıyorlar, anlamıyorlar bu köylüler,
anlamıyorlar. Anlatamıyorum. Sürünüyorum, sürünüyorum Melihayla birlikte.
Kadını da getirdim bu cehenneme kilitledim. Bütün bedeni çıban içinde."
Karısının yara bere içindeki tombul bedeni gözünün önüne geldi:
Zulüm, diye inledi. "Şu köylülerin bana yaptıkları işkence. Zulüm... İnsanlığa




yakışmaz hakaretler. Çekemiyorum insanlar, artık taşıyamayacağım bu yükü, bu
ağır zulüm altında inliyorum, inliyorum, inliyorum a dostlar, a can dostları, a
kavga arkadaşları, a dostlar a! Kaldıramıyorum, götüremiyorum bu ağırlığı artık.
Şu dünya dünya olalı şu benim başıma gelenler, şu bana yapılan alçaklıklar
hiçbir mahlukata yapılmamıştır."
Senin yumuşaklığından, İnsaniyetliğinden, merhamet dolu yüreğinden
dolayıdır başına gelenler...
Başını kaldırdı, yandaki sedire çökmüş karısının yaş içindeki gözlerini gördü.
Kirpikleri de top top olmuş, yüzü ıpıslaktı.
Eteklerini gene göbeğine kadar açtı:
Bunun için mi babam beni o kadar yüksek mekteplere gönderdi, İstanbullarda
okuttu? Bunun için mi canım Safa Bey, bunun için mi? Yakında bu etler çürüyüp
parça parça dökülecek.
Bacakları sivrisinek ısırıklarının yerinden başka da simsiyah kesilmişti.
Bütün bunlar için mi bu Vayvay zalimlerinin bize zulmü, işkencesi? Haberleri
yok mu halimizden, çektiklerimizden? Bu topraklar inşallah onlara mezar
olacak, inşallah, hepsine, çocuklarına, karılarına, hepsine mezar olacak!
Ali Safa Bey karısının haline candan acımıştı. Yüreği kan ağlıyordu.
Olacak! diye bağırdı. "Bu topraklan onlara mezar edeceğim, mezar, mezar...
Ben, ben, beeeen! Ben yaparsam yaparım onlara... Senin şu döktüğün her damla
yaş için onlardan bir can gidecek. Bir can! Bu yaptıkları zulmü, bana ve de
sana... Yanlarına koymayacağım. Bütün mukaddesatınım üstüne, milletimin,
vatanımın kutsal başı üstüne yemin ediyorum ki, bu aşağılık zulümlerini onların
yanlarına bırakmayacağım. Bin misliyle ödeteceğim."
Meliha Hanıma doğru yürüdü, saçlarını okşadı, en şefkatli, sevgi dolu sesiyle:
"Afedersin Meliham," dedi. "Seni bu vahşete getirdim. Tabiatın ve insanların
zulmünün içine getirdim hapseyledim. Kusuruma kalma. Ama görüyorsun ki
epeyce de başarılı oldum. Zapt ettiğimiz toprak az buz değil, milyonlar eder.
Asimi sorarsan biraz da memnunum. Bu kadar kıymetli bir şey öyle kolay elde
edilmemeli ki bir kıymeti olsun. Hayat savaştır. Hayat savaş değilse hiçbir şey
değildir Meliham. Savaşların en kutsalı da toprak savaşıdır. Bir çiftlik kazanmak
bir vatan kazanmakla birdir. Hiç farkı yoktur. Ağlama Meliham, daha çok
genciz, önümüzde geniş, büyük bir hayat var. Şimdi ben gideyim de şu
Vayvaydan, şu senin güzel gözlerinin intikamını alayım. Her damla yaş için
onların başına bir tane bela çorabı öreyim. Analarından doğduklanna da
doğacaklarına da onları bin pişman edeyim."
Eğildi, saçlarını kaldırıp karısını ekşi ekşi kokan terlemiş ense kökünden öptü.


"Meliham, sevdiğim, bu vahşete getirip de süründürdüğüm, perişan eylediğim,
bütün bu Çukurova senin bir tırnağına değer mi ki! Ne yaparsın ki hayat...
Mücadeleye mecburuz."
Merdiven başına yürüdü. Kendine gelmişti artık. Zekeriyayı, Dursun Durmuşu
çağırdı:
Yanınıza birkaç adam alın da gelin. Mutemet adamlar olsunlar. Kasabaya
gideceğiz.
Atlandılar. Kasabada herkes köylülerin Vayvaya döndüğünü duymuştu.
Zavallı Ah Safa Bey, diyorlardı. "Kimsiz, kimsesiz, arkasız. Köylüler gene
gelip tarlalarını işgal etmişler."
Ah Safa Bey kasabaya ulaştıktan az sonra da ortalığa başka bir söylenti
yayıldı. Herkes konuşuyor, Safa Beye daha çok acıyorlardı.
"Bir adam zavallı olursa, talihsiz olursa Ah Safa Bey gibi olur. Vayvay
köylüsüne yemedi yedirdi, içmedi içirdi. Bir hastaları olsa hemen doktor, hoca
başlarında. Tırnaklarına taş değse Ah Safa Beyciğin yüreği paralanırdı. Ah Safa
Beyin tüm kazancı, varı yoğu Vayvay köylüleri içindi. Etme bunu Ah Safa Bey,
başına sıçınna bu köylüleri, sonra kötü olur diyenlere, yoook, diyordu, onlar iki
gözümdür, kardeşlerimdir, onlar bizim efendimizdir, diyordu. Koynunda besledi
ki yılanı, yüreğinden soksun. Besledi ki kargayı gözünü oysun. Vay fıkara Ah
Safa... Köylüler bir gece çiftliğini basmışlar, ver etmişler kurşunu. İki adamını da
yakalamışlar, ağaca asıp, diri diri derilerini yüzmüşler. Sonra parça parça
doğrayıp parçalarını Ah Safa Beyin konağına atmışlar."
Ademle Zeynelin türlü türlü hikayeleri, öyle acıklı öyle candan anlatılıyordu
ki... Kasaba kadınları dövünüyorlar:
Vay Meliha Hanım vay, diyorlardı. "Bu akılsız Ah Safa yüzünden onun da
başına çok, daha çok belalar gelecek."
İnsan hiç köylülere güvenir mi? Bu canavarlara!
Bu ekmek yedikleri sofraya bıçak sokanlara...
Bu kan içicilere!
Bu cellatlara!
Bu vahşeti müşekkellere!
İnsan hiç güvenir mi?
Hükümette de iş yok.
Vay Meliha Hanım vay! Kadersiz, garip, kimsesiz.
Kasaba bir merhamet kesilmişti. Herkesin gözü yaşlı. Kasaba pazarında
dolaşan köylülere iğrentiyle, korku, ürküntüyle bakıyorlardı. Bakıyor, bu paçavra
yığını gibi, boyunlarını sündürmüş, alık alık dolaşan canavarlara diş



gıcırdatıyorlardı.
Ali Safa Bey olayı önce candarma komutanı Yüzbaşı Faruğa en acıklı,
gücünün yettiği, dilinin döndüğü kadar acıklı anlattı. Yüzbaşının yüzü duyduğu
korkunç canavarlık karşısında allak bullak oldu. Akşam olup Nazifoğlunun
lokantasında iki kadeh attıktan sonradır ki olayların ağır etkisinden kurtulup
ancak kendine gelebildi. Savcıların, hakimlerin hali de Faruk Beyden beterdi.
Yalnız Kaymakam Bey ellerini ovuşturuyor, büyük bir kıvanç içinde: "İyi, güzel,
memnuniyet verici bir hal," diyordu. "Yesinler biribirini, yesinler bu kafirler.
Padişahımız efendimizin saltanatları devrinde böyle canavarlıklar olur muydu
efendim, nur-i aynım?"
Ali Safa Bey Siyasetçiye, Fethi Beye, Deli Fahriye, Adanaya, Ankaraya tel
üstüne tel yazdırdı. Köylüler ayaklanıyor, çiftlikleri yakıyor, hanumanları
söndürüyor, kan döküyorlardı. Çukurova topraklan suyla değil kanla
sulanıyordu, kanla!
Vali de ne derse desin. Bütün bu yazdıkları gerçek değil miydi?
Hemen o gün Vayvay köyüne bir manga candarma gönderildi. Candarmalar
Ademin katili olarak Yobazoğlunu, Zeynelin katili olaraktan "da Ferhat Hocayı
yakaladılar. Ali Safa Beyle Savcı açık açık, her şeyi kardeş kardeş konuşmuşlar,
katillik için bu iki kişiyi daha münasip bulmuşlardı. Haşanın Çukurovada kimi
kimsesi, arkası akrabası yoktu. Ferhat Hocanın da nereden geldiği bellisizdi.
Savcı:
Safa Bey, dedi. "Bu Hoca esrarengiz bir adam. Bir de bunun casusluğunu
ortaya atabiliriz, tutar. Onun casusluğuna Vayvay köyü bile inanır. Haydi kolları
sıvayın. Sağlam deliller bulun casusluğa ait. Ferhat Hocayı idam ettirebilirim.
Ferhat Hocayı çok iyi seçtik. Unutmayın ki o bir hocadır ve Ankarada herkes
hocalardan ürker. Hele bugünlerde... Safa Bey, tam attık, turnayı gözünden
vurduk."
Ali Safa hararetle Savcının elini sıktı:
Çok isabet buyurdunuz Müddeiumumi Bey. Hoca ve Kızılbaş... Beli kırılacak
köylülerin, alçakların. Siz mizanseni bana bırakın, dedi kasabaya daldı.
Vayvay köylüleri elleri kelepçeli Ferhat Hocayla Yobazoğlunu köyün dışına
kadar uğurladılar:
Tez günde gidin, tez günde gelin, diye alkışlar ettiler. "Koca Allah yardımcınız
olsun."
Yobazoğlu köyün dışında durdu:
Bile bile geldim. Böyle olacağını bile bile. Ama şuna inanın ki, insan öldürmek
kötüdür, kimse inanmayacak, bari siz inanın, ben Ademi öldürmedim, dedi.


"Çocuklarım hepinize emanet."
Ferhat Hoca önce konuşmak istemedi. Sonra nedense acı acı gülerek köylülere
döndü, göz çukurlarında yaşlar:
Siz benim kim olduğumu biliyorsunuz, dedi boğulan bir sesle. "Söylemeye
hacet yok. Ben bir daha köye dönemeyeceğim. Beni asacaklar. Hakkınızı helal
edin kardeşlerim."
Kapkara, yalım karası gözleri, gün vurdukça yanar döner yeşil olan sakallan
bir pırıltıda şimşeklendi, parladı. Ferhat Hoca dudakları kıpır kıpır dualar
okuyordu, yüzünde aynı acı gülümsemeyle.
Kasabaya ertesi gün, kuşluk vakti girdiler. Ferhat Hocanın güzel gözleri
mosmor şişmişti. Yüzü de mosmordu. Bütün çenesinde kan kurumuştu.
Paramparça olmuş giyitleri de kan içindeydi. Şalvarı liyme liyme edilmişti.
Ayakkabıları kim bilir nerde kalmıştı. Ayaklarından, bacaklarından yolun kül
gibi tozlarına kan sızıyordu.
Yobazoğlunu dersen Hocadan bin beterdi. Bakılacak hal bırakmamışlardı. Bir
kanlı paçavra yığınıydı.
Kasabaya yaklaşırken her ikisinin boğazına da birer kara, kaim kıl örme
taktılar. Kasabada ellerinde karpuz kabukları, pislik, çamur, sopa, taş, çürük
yumurta, çürük domates, kova kova ekşimiş ayran, büyük bir kalabalık onları
bekliyordu.
Dereden aşağıdan başlan gözükür gözükmez bağrışmalarla karşılandılar.
Kabuk, çamur, çürük yumurta, taş, yağmur gibi yağdı üstlerine. En ağıza
alınmayacak sövgüler, aşağılamalar...
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 2 - 28
  • Части
  • İnce Memed - 2 - 01
    Общее количество слов 3145
    Общее количество уникальных слов составляет 1840
    27.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 02
    Общее количество слов 3578
    Общее количество уникальных слов составляет 1648
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 03
    Общее количество слов 3488
    Общее количество уникальных слов составляет 1687
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 04
    Общее количество слов 3514
    Общее количество уникальных слов составляет 1719
    36.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 05
    Общее количество слов 3448
    Общее количество уникальных слов составляет 1743
    32.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 06
    Общее количество слов 3479
    Общее количество уникальных слов составляет 1643
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 07
    Общее количество слов 3507
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    34.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 08
    Общее количество слов 3486
    Общее количество уникальных слов составляет 1680
    36.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1708
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 10
    Общее количество слов 3335
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    35.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 11
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1698
    34.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 12
    Общее количество слов 3392
    Общее количество уникальных слов составляет 1735
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 13
    Общее количество слов 3363
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 14
    Общее количество слов 3422
    Общее количество уникальных слов составляет 1720
    34.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 15
    Общее количество слов 3389
    Общее количество уникальных слов составляет 1672
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 16
    Общее количество слов 3402
    Общее количество уникальных слов составляет 1763
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 17
    Общее количество слов 3318
    Общее количество уникальных слов составляет 1789
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 18
    Общее количество слов 3326
    Общее количество уникальных слов составляет 1757
    32.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 19
    Общее количество слов 3280
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 20
    Общее количество слов 3386
    Общее количество уникальных слов составляет 1765
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 21
    Общее количество слов 3379
    Общее количество уникальных слов составляет 1718
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 22
    Общее количество слов 3348
    Общее количество уникальных слов составляет 1730
    33.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 23
    Общее количество слов 3445
    Общее количество уникальных слов составляет 1667
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 24
    Общее количество слов 3370
    Общее количество уникальных слов составляет 1678
    33.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 25
    Общее количество слов 3372
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 26
    Общее количество слов 3407
    Общее количество уникальных слов составляет 1725
    33.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 27
    Общее количество слов 3343
    Общее количество уникальных слов составляет 1778
    32.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 28
    Общее количество слов 3345
    Общее количество уникальных слов составляет 1696
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 29
    Общее количество слов 3417
    Общее количество уникальных слов составляет 1699
    34.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 30
    Общее количество слов 3400
    Общее количество уникальных слов составляет 1692
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 31
    Общее количество слов 3367
    Общее количество уникальных слов составляет 1784
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 32
    Общее количество слов 3377
    Общее количество уникальных слов составляет 1673
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 33
    Общее количество слов 538
    Общее количество уникальных слов составляет 408
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов