İnce Memed - 2 - 03

Общее количество слов 3488
Общее количество уникальных слов составляет 1687
32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
48.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
iki üç gün içinde babam dayanamaz patlar. Yalnız şimdilik kimse ona bakmasın.
Onu görmezlikten gelelim ki, öfkesi artsın da bir an önce söylesin... Haydi
herkes eve...
Koca Osman öğleyin eve girdi, dolaba gidip Memede bir merhaba dedi, oturdu
çabucak yemeğini yedi dışarı fırladı, piposunu ateşleyip dumanını savurdu, gene
yürümeye koyuldu. Hem yürüyor, hem göz ucuyla köylüyü, onların merakını
kolluyordu.
Ortalıkta kimsecikleri göremeyince:
Biliyorum kurnazlar, diye gülümsedi kendi kendine. "Ben bilirim sizi... Gizli
gizli bakıyorsunuz bana biliyorum, patlayayım da çabuk söyleyeyim diye. Hiç
yorulmayın, bu iş çatlasam da patlasam da söylenecek iş değil."
Koca Osman sabahın köründen akşamın karanlığına kadar üç gün böylece
yürüdü. Üçüncü günün akşamı kendini eve attı. Yüzü soluktu, elleri daha
titriyordu, piposunu tutarken.
Yoruldum ulan, bittim ulan, dedi. "Üç gün bu! Üç gün sabahtan akşama kadar,
can mı dayanır, öyle değil mi Kamer Ana? Kimsecikler ortada gözükmüyor ama,
ben bilirim, bilirim onları. Şimdi onlar çatlıyor, patlıyorlardır."
İnce Memede bile bakmadı, kahvesini bile içmedi, ocağın kıyısına oturur
oturmaz içi geçti, horlamaya başladı. Ağzı açıktı, karanlık bir deliğe benziyordu.

4


Ust üste kurşun sesleri geldi Savrun çayının kıyısından. Daha sabahın horozları
ötmemişti. Birden köyde bir gürültü, bir uğultu patladı. Köpekler hep bir ağızdan
havladı, eşekler anırdı, sığırlar böğürdü, atlar kişnedi, bağrışmalar çağrışmalar,
çığlıklar ortalığı aldı. İslak gece, ıslak karanlık bir indi bir kalktı. Herkes dışarıya
fırladı, don gömlek. Koca Osmansa hiç telaşlanmadı.
Kamer Ana, Kamer Ana, dedi usulca, "köyde bir uygunsuzluk var. Gene bir
bok yedi deyyus. Gene birisinin başına iş açtı."
Memed tüfeğini kapmış yüklükten fırlamış, kapının ağzına gelmişti. Dışarıya
çıksam mı, çıkmasam mı, diye ikircikleniyordu. Çıralık yanınca Koca Osman
onu öylece gördü, yüzüne ters ters, alaylı baktı.
Ne o İnce Memed, ne o şahinim? dedi. "Ne o? Harbe mi hazırlandın?"
Bağırdı: Git otur yerine, git gir yatağına! Sana göre bir şey yok. Gene bir bok
yedi koca deyyus. Bir fıkaranm, bir ağzı var dili yoğun ocağını söndürdü. Bu
köyde her gece böyle işler olur, git de gir yatağına. Bir terslik olursa ben sana
haber veririm.
Koca Osman bir yandan giyiniyor, bir yandan durmadan konuşuyordu.
Gerginliği geçen Memed elindeki tüfeği yana indirdi, ucundan tuttu, ocaklığın
yanma geldi. Külün içinde akşamdan kalmış bir iki köz ışılıyordu.
Kamer Ana:
Ne arıyorsun Allah aşkına Osman? diye telaşlı telaşlı soluyarak aranan Koca
Osmana sordu. "Ne arıyorsun Allah aşkına?"
Koca Osman öfkelendi hemen:
Ölüyün körünü arıyorum Kamer Ana, ölüyün körünü, dedi. "Neyi arayacağım,
saatimi arıyorum. Bir de senin derdini arıyorum Kamer Ana. Dışarda da kıyamet
kopuyor. Kopar ya! Varsın kopsun! Hemi de bu köylüye, bu eşşek millete layık!
Hemi de bin beş yüz kere layık! Oldu mu?"
Ne yapacaksın bu gece yarısı saatini, şu kızılca kıyamet içinde? İşte al saatini!
Al işte!
Koca Osman saatini aldı:
Ölüyün körünü yapacağım Kamerce, ölüyün körünü, dedi. Dudaklarında
inceden bir gülümseme vardı.
Bunların böyle hep sevgiyle, biribirlerine kırılmadan dalaşmaları Memedi
mutlulandırıyordu. Bu iki yaşlı insanın kurdukları dünya sonsuz bir sevgi, bir
hoşgörü dünyasıydı. Dışardaki gürültü gittikçe büyüyordu. Memed şu iki
çocuklaşmış insanı düşünüyordu. "Bütün insanlar böyle olsalar," diye geçirdi





içinden. "Bütün insanlar böyle... Kim bilir ne güzel olurdu şu dünya, şu
insanoğlu!"
Saati da takan Koca Osman şöyle bir gerildi, çizmelerine, kollarına baktı,
hemen piposunu ocaktan aldığı bir közle ateşledi. Dışardaki gürültü hem artıyor,
hem de eve doğru yaklaşıyordu. Koşarcasına evden çıktı. Evden çıkar çıkmaz da
avluda durdu:
"Yaktı," diye bağırdı. "Yaktı deyyus. Biz adam olmazsak yakar ya... Bizi
düdük eder de çalar ya... Hepimizi de öyle eder, eder ya... Dediğini yaptı
köpoğlusu, Yobazoğlu Haşanın evini ateşledi ya... Belki de Haşam öldürmüştür!
Öldürür ya... Vay Haşan, yiğidim Haşan! Bektaşim, kızılbaşım Haşan!
Öldürdüler fıkarayı. Yiğidin anası çabuk ağlar! Yiğidin anası... Köyde yiğit bir
adam vardı, onu da öldürdü o it! Yiğidin anası... "
Yiğidin anası çabuk ağlar dediğine pişman oldu. Acaba Memed duymuş
muydu bu söylediğini? Duymuşsa rezillik. Gelmiş de eve sığınmış yaralı bir kuş
gibi. Bir de sen kalk da yiğidin anası çabuk ağlar diye bağır. Sersem sepet Koca
Osman! Kurt kocaymca köpeklerin maskarası olmuyor, kurt kocaymca
köpekleşiyor. Koca Osman! İnşallah duymamıştır.
Alınmış mı alınmamış mı, öğrenmek için gitti kapıyı açtı:
Konuk, oğul, diye içeriye seslendi, "Başını çıkar da dışarıya bak, yalımlar
gökyüzünü tutmuş."
Memed içerden geldi eşiklikte durdu.
Dışarı çıkmaca yok konuk. Göğe ağmış şu yalımlara bak, yalımları gör, sonra
da git yatağına gir, bir güzelce uyu, şahinim konuk. İstersen çık dışarı da bir su
dök dışarda. Belki canın dışarda su dökmeyi çekmiştir. Ama şu köşeden ayrılma,
hemi de daha ileri gitme.
Tutuşmuş eve doğru ilerledi.
Ben birinde kaçaktım. Bir evde altı ay kaldım. En hasretlik çektiğim neydi,
biliyor musun oğul konuk? Neydi, dışarda, yıldızların altında gerine gerine bir
iyice işemekti. Evden çıktığım ilk gece durmadan işedim, yıldızların altında.
Fırsat bu fırsat, sen de işe. Bir iyice, hem de gerine gerine. Ama şu köşeyi
geçeyim deme.
Memed usullacık kapıdan dışarıya kaydı.
Yobazoğlunun yan yana olan üç huğu tutuşmuş yanıyordu. Baştaki huğ eviydi.
Onun aşağısındaki ahırlık, en aşağıdaki de samanlıktı. Yangın bir anda komşu
Deli Durakm evine de atlamıştı. Durakm evi de yalım içinde kalmıştı. Orta hızda
bir poyraz esiyor, bu, yalımların bir minare boyu yükselmesine yetiyordu.
Yükselmiş yalımlar kopuyor, gecede oradan oraya savruluyordu.


Bütün köy, çoluk çocuk, genç yaşlı, hasta yatalak, kimi giyinmiş, kimi daha
orada, yalımların ışığında giyiniyor, kimi don gömlek...
Yobazoğlu Haşan ellerini koynuna sokmuş iki yanma sallanıyor, gözlerini
yanan evinden bir türlü ayıramıyordu. Karısı çocuklarını yanma almış ağıt
yakarak yüksek sesle ağlıyordu.
Yakanlar huğların üçünü de kapılarından tutuşturmuşlardı. Bu yüzden içerden
bir çöp bile almadan Yobazoğlu kendisini ve çocuklarını zor dışarı atmış, canını
kurtarmıştı. Bir an daha gecikseydi içerde yanıp kül olacaktı.
Ahırdan yeri göğü sallayan bir atm kişnemesi geliyordu. Uzun ahırın içindeki
at bir uçtan bir uca koşuyor, durmadan, acı, uzun, çığlık çığlığa kişniyordu. Atm
üstüne yanan huğun çatısından parça parça ateşler düşüyor, atı delirtiyordu. Hiç
kimse de bir şey yapamıyordu. Delikanlılar, öteki erkekler öyle durmuşlar atm
ölüm kişnemelerini dinliyorlardı.
Yaşlı Şefçe Kahya:
Şu kapıyı açacak bir insan yok mu? Bir yiğit yok mu, bir kişi yok mu? diye
insan insan dolaşıyor, yalvarıyordu. "Kapıyı açarsanız, soylu bir attır o, kapıyı
bulur çıkar. Ata acırım, hele böylesi soylu atlara. Soylu atlar insan gibidir. Bir
konuşmaları eksik. Ağlarlar gülerler, düşünürler. En iyi dostlar atlardır. Bir yiğit,
bir erkek yok mu? Aaaah yaşlılık, kapıyı açamam ki, açamam ki... "
Atm kişnemeleri gittikçe daha yükseliyor, daha yürek paralayıcı oluyordu.
Yobazoğlu Haşan birden kımıldadı, sonra kendi yöresinde topaç gibi dönmeye
başladı, sonra yandaki huğun üstüne sermek için ıslattıkları kıl çulu
delikanlıların elinden kaptı, çula sarındı, göz açıp kapayıncaya kadarcık bir
sürede safi yalıma kesmiş ahıra daldı. Daldığı gibi de, atm yularından tutmuş
geri çıktı. At dışarı çıkar çıkmaz şaha kalktı, yularını Haşanın elinden çekti aldı,
köyün alanına koştu, az önce Haşanın yaptığı gibi kendi yöresinde bir süre
döndü döndü, sonra ovaya aşağı aldı yatırdı, karanlığa karıştı gitti.
Huğlar gittikçe yalımdan gözükmez oluyor, bir ateş harmanı köyün kıyısında
savrulup duruyordu.
Yobazoğlu sırtındaki çulu üstünden attı, gene ellerini koynuna soktu, gene
gözlerini yalımlara dikti, ayırmadan öylecene baktı kaldı.
Herkesler de durmuşlar kımıldamadan yangını seyreyliyorlardı. Huğlardan
çatırtılar geliyordu. Çatılar, çit duvarlar çöküyor, çatırdıyordu. İçerde kalmış son
sığırın da böğürtüsü kesildi.
Donmuş kalmış insanlarda en küçük bir kıpırtı bile yok. Yüzleri uzamış,
sapsarı. Yalnız Koca Osman onlardan ayrılıyor, gidiyor geliyor, konuşuyor,
piposu ağzında ellerini beline dayıyor, dudaklarında bir gülümseme, piposunun



dumanını havaya savuruyor. Arada bir Yobazoğlunun yanma varıyor:
Geçmiş olsun arkadaş, bir musibet bin nasihattan iyidir, diyor, geriye dönüyor.
Yobazoğlunun onu duyup duymadığına aldırmıyor, gene geriye dönüyor: "Sen o
işi iyi etmedin arkadaş," diyor. "Senin yaptığın bir ayıplıktı. Tekmil köyü
tehlikeye atan sensin. İşte Belanı da buldun. Bundan daha iyi bela mı olur
arkadaş? Neredeyse avradın, çocukların, sen de içinde bir bir iyice yanacaktınız.
Şükret arkadaş, şükret ki, bir musibet bin nasihattan iyidir. Ben bundan gayri
senden korkmam. Ölümlen karşı karşıya gelmiş adam azıcık daha iyileşir,
yiğitlesin Sen aslında yiğit bir adamdın ama, kafası dik bir deyyustun. Öyle değil
mi?"
Evlere gölgeler giriyor çıkıyor. Yalımların içine gölgeler giriyor çıkıyor.
Yanmış et kokuyor. Yün, kıl kokuyor. Taze bahar kokularına yanık kokuları
karışmış.
Koca Osman en sonunda yürümekten yoruldu, vardı ışığın ortasında durdu.
Sırtı yanan huğlara dönüktü, sıcak vuruyordu sırtına. Başını havaya kaldırdı,
gözlerini gülümseyerek teker teker köylülerin üstünde gezdirdi. Kadın erkek,
genç yaşlı, çocuk herkesin üstünde.
Sağma dönünce yanma gelen Şefçe Kahyayla burun buruna geldi:
Bak, dedi, "bak Şefçe Kahya arkadaşım, bak! Şu yalımlar ne güzel yalımlar.
Bahar gecesinin karanlığına da ne güzel yakışmış." Gevrek gevrek güldü. Onun
gülüşünü bütün köylü duydu, şaşkınlıkla ona gözlerini diktiler, homurdandılar.
"Yalım geceye ne güzel uymuş, kurşun yüreğe ne güzel uymuş, eli kolu bağlı
durmak bize ne güzel uymuş, kanı kuruyup yangın karşısında, elimiz
koynumuzda durmak bize ne güzel uymuş, ağıt sesi gönlümüze ne güzel uymuş,
karıların donu başımıza başlık diye ne güzel uymuş, insanlık bize ne güzel
uymuş! Bak Şefçe arkadaş bak! Bu yalımlar ne güzel, ne kırmızı yalımlar! Yel
estikçe uzuyor, genişliyor, güzelleşiyor. Yangınlar büyüdükçe yüreğim de
kabarıyor, genişliyor. Yüreğim demircilerin örsüne dönüyor. Örs de yüreğe ne
güzel uymuş. Ali Safa Bey de bizim korkaklığımıza ne güzel uymuş. İnsanlık da
bize ne güzel uymuş! Bak Şefçe kardaş bak! Şu yalımlara bak, yalımlar
gecemize ne güzel uymuş."
Şefçe Kahya onun bu gülen, sevinen haline, bu deli sözleri gibi bir anlam
veremediği sözlerine baktı, boynunu o yana bu yana büke büke ondan uzaklaştı.
Hem yürüyor, hem, "Allah Allah, Allah Allah" diyordu. "Allah Allah, bu adam
gittikçe aklını oynatıyor. Eskiden hiç böyle değildi. Köy yanıyor, o durmuş
yangının karşısında gül babam gül ediyor. Vay Koca Osman vay! Demek
kocadm ha! Belin büküldü, gözünün güheri döküldü ha! Vay Koca Osmanım


vay! Vay kartal gibi yoldaşım vay! Kocalık batsın. Bir insan kocaymca çocuk
gibi oluyormuş meğer, hem de bebecikler gibi. Vay fıkara! Allah Allah! Allah da
Allah!"
Şefçe Kahya, Koca Osmandan iki yaş büyüktü. Beli iyice bükülmüş, iki
büklüm olmuştu. Koca Osmanla Şefçe Kahya köyde tuhaf huyları, ayrı
görenekleri, gelenekleri olan, köylünün bilmediği, görmediği, anlamadığı
törenler düzenleyen, bu törenlere tıpı tıpına uyan iki kişiydiler. İkisi de aynı
biçim giyiniyor, ikisi de kubur takıyor, ikisi de bellerinden eski dolma
tabancalarını eksik etmiyorlardı. İkisi de, kendilerini bildi bileli usturayla
başlarını kazıtıyorlar, tam tepelerinde iki parmak kalınlığında çok uzun saçlar
bırakıyorlardı. Şefçe Kahyanın tepesindeki bu saç öylesine uzundu ki, bıraktığı
zaman kadın saçları gibi ta beline iniyordu.
Gece ağır ağır açılıyor, öbür köylerden de gürültüler, bağırtılar, derinden
uğultular geliyordu. Akçasazm içinden top patlamasına benzer sesler
duyuluyordu. Yerin altında patlayan boğuk top sesleri.
Yangın kokusuna karışmış batak, nergis, çiçek, bahar kokuları... Ortalıkta bir
an derin bir sessizlik oldu. Bütün sesler birden kesildi. Sonra bir at uzaktan acı
acı kişnedi, o da sustu. Yangının çatırtıları çoktan durmuştu. Ortalığı yanık etin
kokusu almıştı. Köylülerin burunlarının içi yanık etin kurumu, yağıyla doldu.
Hep bir ağızdan öksürdüler.
Yalımlar usul usul kısaldı, küçüldü, sabaha karşı da ortada bir top köz kaldı.
Gün doğarken kapkara tüten bir kömür yığınıydı evler. Evlerin içinde eğilip
bükülmüş, erimiş kap kaçak, bir köten, birkaç saban demiri, kireçleşmiş bir yığın
çakmak taşı... Yanan hayvanların kemikleri bile kalmamış. Ahırın arkasındaki
hendeğe içerden bir yol kapkara yağ akmış.
Çocuklar, kadınlar uykulu, yaşlılar bıkkın, delikanlılar, orta yaşlılar terli,
yorgun, doğan güne karşı ıslak toprağa çökmüş oturmuşlar. Başları yerde, yüzleri
kederli ve umutsuz. Eğik başlar kımıldamıyor, fıiçbir yöne bakmıyorlar. Havada
utanç gibi bir şey var. Başlarını kaldırsalar biribirlerinin yüzüne bakacaklar diye
ödleri kopuyor. Çıt da çıkmıyor, çiçekten çiçeğe, yapraktan yaprağa uçup duran
arıların vızıltısından başka ses yok ortalıkta.
Bir tek Koca Osman ayakta. Yönünü doğan güne dönmüş, gölgesi aşağıya
ovaya upuzun serilmiş. Bir heybet gibi ilk ışıklar altında dikiliyor. Dudaklarında
bir gülümseme. Bir süre böyle durdu, piposunun dumanını doğan güne karşı
savurdu. İnceden esen poyraz, dumanı alıp uzaklara götürdü. Sonra da Koca
Osman kımıldadı, bin başlı uyumuş devin bir başı kımıldar gibiydi. Oturmuş
kalabalığın önünden, tüten yangın evlerinin aralarından gidip gelmeye başladı.

Elleri arkasında, tüten piposu ağzında, başı dik... Köylüler başlarını ağırca
kaldırdılar ona baktılar. Onun böyle yangın yerinde sevinçle dolaşmasına bir
anlam veremediler.
Gün kuşluk oluncaya kadar Koca Osman böylece dolaştı durdu, piposunun
dumanını savurdu. Sonra da kurumuş kalmış, yanan sağ eli şişmiş, kabarmış, sol
eli koynunda, yüzü sapsarı olmuş, bir gecede on beş yaş yaşlanmış, yüzü
pörsümüş Yobazoğlu Haşanın önüne geldi. Gür, sevinçli, gümbür gümbür bir
sesle:
Yobazoğlu Haşan, Yobazmoğlu Haşan, dedi, "senin o baban rahmetli var ya,
kızılbaş bir kişiydi, ama Kürt yiğidiydi. Mert adamdı. Tek başına bir adamdı
ama, hiç kimse ona gözüyün üstünde kaşın var arkadaş diyemezdi. Bir çocuk
gördüm, sabahleyin, geceleyin, akşamüstü. Gün gibiydi bu çocuk. Bir avuç
adamdı bu çocuk işte. Safi yürekti ama. Bu çocuktan koca bir hükümet, hemi de
Mustafa Kemal, Yunanı, dünyayı alt etmiş sahan gözlü Mustafa Kemal
korkuyordu. Hemi de ağalar onun önünde tir tir titriyorlardı. Titremekten donları
tutmuyordu, Yobazoğlu. Anladın mı Yobazoğlu? Sana bir çift sözüm var, varsın
Ah Safa evini yaksın. Yaktı işte. İyi etti, hoş etti, güzel etti güzel, eline de sağlık
yüreğine de... Varsın bizi de öldürsün. Hak ettik arkadaş. Bizler kepazeliği hak
etmiş adamlarız arkadaş. Çok münasip, çok güzel eder. Varsın elinden geleni
ardına koymasın o Ali Safa iti. Olur mu? Hemi de iyi olur. Sen yalnız hiç
korkma arkadaş. Hiç mi hiç korkma. Yüreğine korkuyu uğratma. Korkan yürek
makbul bir yürek değildir. Sesi çabuk kesilir, Yobazım. Sen korkma arkadaş,
korkma! Bütün bu işleri, seni korkutmak için getiriyor başına o gavur. Korkma
yiğidim korkma! Sen yürekli bir adamsın, korkma! Ben sana korkma diyorum
arkadaş. Çünküleyim ki korkan kişi hiçbir vakit, hiçbir yerde, havada, hem de
karada, hem de denizde hiçbir vakit de iflah olmaz. Korkma, kaçan atm geriye
gelecek, Ali Safa iti de belasını bulacak. Yangından kurtardığın at geriye
gelecek, onu kurtarmak için yaktığın şu güzel kabarmış elini görecek, acıyor mu
elin yavru? Acımaz mı? Varsın acısın, yanan eller iyi olacak. Atm geriye, geriye,
geriye dönecek. Yangından kaçan at geriye dönmez ama, iflah olmaz ama, senin
atm geriye dönecek. Arkadaş, Yobazoğlu kızılbaş Haşan, Kürt Haşan sana
diyorum, sana diyorum, sana diyorum..." sesini yükseltti, sesi olağanüstü bir
sesti, kalındı, bir devden çıkar gibiydi, tok... "Atm geriye dönecek. Arkadaş
Yobazoğlu, her tepeden bir gün doğacak!"
Gülerek, kaim kaşların örttüğü gözlerini kalabalığın üstünde bir daha
gezdirdikten sonra güvenli bir sesle, sözcüklerin üstüne bastıra bastıra:
Her tepeden bir gün doğacak. Bir gün doğacak. Bir gün, bir gün, bir gün...


Biçimsiz, boğumlu bir karaçalı köküne benzeyen şahadet parmağıyla güneşi
gösterdi:
"İşte böyle," dedi, "işte böyle bir gün doğacak. İşte böyle güzel bir güneş.
Sıcak.Hem de ılık. İşte böyle... Her tepeden bir gün doğacak. Atm geri gelecek.
Geri gelecek... "
Arkasını döndü, çabuk çabuk evine yollandı. Bütün başlar da ona çevrildi.
Kalabalık o evine varıp da kapıyı kırarcasma kapatmcaya kadar gözleriyle onu
izledi.

5

Gün doğuyordu. Yobazoğlunun atı ovanın ortasında dimdik kıpırdamadan
duruyordu. Gölgesi Anavarza kayalıklarına doğru uzanmıştı. Doğan güne karşı,
binlerce kuş hep bir ağızdan ötüşüyor, ortalığı bir kıyamet günü telaşına
döndürüyordu. Atm başı havadaydı, boynunu taze bir otu koklar gibi uzatmıştı.
Kara gözlerinin akı iyice kanlanmıştı. Sağ sağrısının üstünde bir yanık kabarcığı
gittikçe büyüyordu. Az sonra kabarcığın üstünde sinekler dönmeye başladı. At
ilk olaraktan sinekleri kovmak için kuyruğunu salladı. Sonra mucuklar, daha
başka küçük kara sinekler atm gözlerine çokuştu. Kıpırtısız at başını arada bir
sallamaya başladı. Bir ara da gözlerine, sağrısmdaki yanık yerine çokuşan
sineklere de aldırmadı, hiç kıpırdamadı.
İlık bir güneş doldurdu ortalığı. Kuşların sesleri kesildi. Arılar sıcakta
uçuşmaya başladılar. Sonra sıcak daha çok arttı, terlemiş arılar, iri çiçeklerin
içine girip saklandılar. Sıcakta ince pırıltılarla ortalığı doldurmuş, kanatları
vızıldayan arılardan hiç kalmadı. Yalnız iri eşekarıları, onlardan daha iri, ince,
uzun, nakış nakış, kırmızı, mavi mineli bocuklu arılar sıcağın altında
dönmelerini sürdürüp gittiler. Orada burada, uzaklarda bir güneş parçası gibi
havada çakıp yitiyorlardı. Sıcak yoğunlaştı, buğulandı. Otlar, ağaçlar, çiçekler,
kuşlar hep bu fışkıran bahar sıcağı buğusunun içinde kaldılar. Bir kelebek bulutu
savruldu geçti. Oğul vermiş bir arı bulutu, bir top, yandaki iri çınar ağacına ağdı.
Her şey güneşli bir tazelik kokuyordu. Güneşli yeni açmış çiçek, güneşli ot,
güneşli taze toprak. Bu buğulu sıcakta Anavarza toprağı şimdi, şu anda
yaratılmış gibi gıcır gıcır taze kokuyordu.


Dimdik kıpırdamadan duran atm gözlerini mucuklar iyice doldurdu. Sağrıdaki
yanık yeri de sinekten görünmüyordu. Kapkara sıvanmış. Bir kelebek atm uzun,
tertemiz yelesinin üstüne konmuş, mavi kanatlarını açıp açıp kapatıyordu.
Yandaki Akçasaz bataklığının sularından dışarıya vuran bir parça şavk atm
boynunun sol yanma vurmuş, parlatıyordu.
Ne oldu, ne olmadı birden at kımıldadı, başını salladı, birkaç kez çifte attı,
sinekleri döktü, ovayı bir uçtan bir uca dönmeye başladı. Vayvaylı altından
Tarsuslunun çiftliğinin oraya kadar koştu, sonra durdu. Öylesine koşuyordu ki
ayakları gözükmüyor derdin.
At Tarsuslunun çiftliğinin oralardan Narlıkışla yörelerine geldiğinde gün
ikindin oluyordu. Narlıkışlanm yanındaki bataklığın suları durmadan kabarıyor,
köpükleniyor, fokurduyordu. Besili, uzun bir kara yılan otların arasından ağır
ağır bataklığın kıyısına gidiyordu. Deliğinden yeni çıkmıştı, kanı yavaş yavaş
uyanıyor, yılan kendine geliyordu. Kapkara sırtı güne geldikçe yeşillenip
balkıyordu. Yılan tam atm ayaklarının dibinden, atm tırnağını yalayarak geçti.
Bir iki böcek büyük gürültülerle bir karamuk ağacının yanında durmuş, atm
başının dört bir yanında durmadan gürültülü halkalar çiziyordu. Atsa hiç
aldırmıyordu.
Birden, uzaktan, Akçasazm üstünde bir yalım parçası yandı söndü. At o anda
kanatlıymış gibi göğe fırladı, bir daha, bir daha göğe fırladı, boynu uzadı,
bacakları açıldı. Sonra şaha kalkmaya başladı. Sonra başladı koşmaya, sonra da
büyük bir halka yaparaktan dönmeye başladı. Sonra da bir anda olduğu yerde
dikildi kaldı. Havayı kokladı bir süre. Sonra gene kıpırtısız, dondu. Etini,
kulaklarını kessen kıpırdamayacaktı.
Uzakta, çok uzakta, Kozan yolunda bir adam yürüyordu bu yana doğru. At onu
gördü, görür görmez de başını bir çırptı, deli gibi kişnedi, aldı yatırdı. Öylesine
koşuyordu ki karnı yere değiyordu. Gün kavuşuncaya kadar koştu. Köpük içinde
kaldı, gene koştu. Anavarza kayalıklarını geçti. Dumlukaleye doğru
doğruldu. Orada, Hacılar köyü yöresinde çok uzaktan gelen bir adam daha
gördü, aynı hızla geriye döndü. Hacılar köyünün ışıkları yanmıştı. Işıkları görür
gönnez, bir ölüm kişnemesinde karanlığı yırttı. Sabaha karşı Topraktepe
dolaylarına gelmişti ki, bitkin. Terden köpükten kapkara kesilmiş, körük gibi de
soluyor. Bir adım atacak gücü kalmamış. Tanyerleri ışırken ilk ışıklar onu
kulakları düşmüş, başı toprağa doğru sarkmış,"sol art ayağını karnına çekmiş,
küçülmüş, porsumuş, yılgın buldu.
Yobazoğlu Haşanın atı soylu bir Arap atıydı. İnce, uzun, sallı, yağız bir attı.
Donu karaya çalan bir yağızlıktaydı. Karaya çalan yağızlıktaki atlar çok ender


olur ve soylarının en güzeli onlardır.
Yağız at bir yıl öncesine kadar Ali Safa Beyindi. Ali Safa Beye bu atı iki
yaşında bir tayken, soyluk kağıdıyla birlikte çok sevdiği bir arkadaşı Urfadan
göndermişti. Soyluk kağıdının yanma yağız atm soyunun olağanüstü
maceralarını anlatan bir de menakıpname eklemişti. At geldiğinde dillere destan
olmuş, Çukurovada onu görmek için Ali Safa Beye Kozandan, Adanadan,
Tarsustan ağalar beyler konuk gelmişlerdi. İşte bu yüzden de Ali Safa Bey yağız
atm üstüne titriyordu.
Ali Safa Bey bu at için ta Urfadan, bu soyun atlarına bakmış yaşlı bir seyis bile
getirtti. Beye göre bu at insandan bile akıllıydı, bir konuşmuyordu. Bir de dili
olsaydı... Her şeyi, her devinimi anlıyor, dostça, düşmanca, sevgiyle, iyilikle,
kötülükle karşılık veriyordu. Ali Safa Bey üzüldüğünde o da üzülüyor, iri kara
gözlerini buğulu bir kederdir kaplıyordu. Ali Safa sevinçliyse at bir sevinç
kasırgası gibi esiyor, gözlerinden parça parça sevinç ışıkları dökülüyordu.
Ali Safa Bey:
Ben onu severim candan ileri, diyordu.
Olağanüstü bir savaşta kendini yitirmiş Ali Safa Bey yağız ata binince kendine
geliyor, dünyalar onun oluyordu. "Yağız atm binicisi Safa Bey!" sözü onu
derecesiz bir kıvanca boğuyordu. Bu ata olan tutkusuna kendisi de şaşıyordu.
İçinden hep geçiriyor, "demek ki," diyordu, "o eski, yabanıl Türkmen kanı
damarlarımda daha aynı hızla dolaşıyor. Dolaşıyor demek! Arap atların soyu
olur, insanlarda soy sop aranmaz, insanların daha başka da hususiyetleri var, ata
benzemez. İnsanlar at değildir ama, bu bendeki at tutkusu ne?"
Bir gün geldi ki, at tutkusuyla toprak tutkusu karşı karşıya kaldı.
Damarlarındaki yabanıl Türkmen kanı toprak karşısında yenilgiye uğradı.
Vayvay köyünde, Vayvaym yakınlarında küçük de olsa bir toprak parçası
gerekti ona. Bir toprak parçası ki, Vayvay topraklarının kilidi olmalıydı. Uzun
bir arama taramadan sonra kasabanın tapu memuru böyle bir toprak parçası
buldu. Bir tapu ki, sınırları alabildiğine uzar, kısalır. Nereye götürürsen oraya
kadar gider. Bu tapu hem de Vayvay köyünün sınırları içindeydi. On yedi
dönümlük bir tapuydu bu ve Yobazoğlu Haşanındı. Böyle bir tapunun sınırları
içine beş bin, on bin, on beş bin, hatta elli bin dönümlük toprak alınabilirdi.
Böyle bir tapuyu bulduğundan dolayı Ali Safa Bey sevincinden uçuyordu. Daha
tapunun adını alır almaz, tapucuya hemen oracıkta beş yüz liralık bir bahşişi
veriverdi. Üç gün sevincinden gözlerine uyku girmedi. Üçüncü günün sabahı
Yobazoğlu Haşanı çağırdı:
Şu tapuyu bana ver Haşan, dedi.



Haşan hemen:
Başüstüne Beyim, diye karşılık verdi.
"Biz seninle baba dostuyuz. Senin babanla benim babamın bir içtiği su ayrı
giderdi. Kardeşiz, hısımız, senin tırnağın kesilse benim yüreğim acır. Et tırnaktan
ayrılmaz Haşan..."
"Başüstüne Beyim."
Biz kardeşiz, dostuz, hısımız ama dostluk başka alışveriş başkadır. Bu senin on
yedi dönümlük tapuna kaç para verelim? Ya da başka ne istersin?
Canın sağ olsun Bey, bir avuç toprak değil mi, bir parça toprak değil mi? Canın
sağ olsun Bey... Mademki istiyorsun, yarın kasabaya gidelim tarlayı hemen
üstüne devredeyim. Mademki baba dostuyuz, ne kıymeti var bir avuç toprağın.
Hiçbir kıymeti yok Beyim. Senin gül gibi canın var olsun, Allah gölgeni
üstümüzden eksik etmesin.
Kıvançlı:
"Etmesin ama, olmaz," dedi Ali Safa Bey gülerek, "Olmaz. Azdan çoktan bir
şey alacaksın. Olmaz. O zaman tarlanı istemem. Bir şey alacaksın azdan çoktan."
Haşan hep utangaç utangaç önüne bakıyor, bir karşılık vermiyordu.
Olmaz Haşan, istemem tarlanı. Söyle ne istiyorsan. Önce sen iste, sonra ben
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 2 - 04
  • Части
  • İnce Memed - 2 - 01
    Общее количество слов 3145
    Общее количество уникальных слов составляет 1840
    27.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 02
    Общее количество слов 3578
    Общее количество уникальных слов составляет 1648
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 03
    Общее количество слов 3488
    Общее количество уникальных слов составляет 1687
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 04
    Общее количество слов 3514
    Общее количество уникальных слов составляет 1719
    36.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 05
    Общее количество слов 3448
    Общее количество уникальных слов составляет 1743
    32.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 06
    Общее количество слов 3479
    Общее количество уникальных слов составляет 1643
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 07
    Общее количество слов 3507
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    34.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 08
    Общее количество слов 3486
    Общее количество уникальных слов составляет 1680
    36.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1708
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 10
    Общее количество слов 3335
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    35.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 11
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1698
    34.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 12
    Общее количество слов 3392
    Общее количество уникальных слов составляет 1735
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 13
    Общее количество слов 3363
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 14
    Общее количество слов 3422
    Общее количество уникальных слов составляет 1720
    34.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 15
    Общее количество слов 3389
    Общее количество уникальных слов составляет 1672
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 16
    Общее количество слов 3402
    Общее количество уникальных слов составляет 1763
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 17
    Общее количество слов 3318
    Общее количество уникальных слов составляет 1789
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 18
    Общее количество слов 3326
    Общее количество уникальных слов составляет 1757
    32.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 19
    Общее количество слов 3280
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 20
    Общее количество слов 3386
    Общее количество уникальных слов составляет 1765
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 21
    Общее количество слов 3379
    Общее количество уникальных слов составляет 1718
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 22
    Общее количество слов 3348
    Общее количество уникальных слов составляет 1730
    33.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 23
    Общее количество слов 3445
    Общее количество уникальных слов составляет 1667
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 24
    Общее количество слов 3370
    Общее количество уникальных слов составляет 1678
    33.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 25
    Общее количество слов 3372
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 26
    Общее количество слов 3407
    Общее количество уникальных слов составляет 1725
    33.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 27
    Общее количество слов 3343
    Общее количество уникальных слов составляет 1778
    32.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 28
    Общее количество слов 3345
    Общее количество уникальных слов составляет 1696
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 29
    Общее количество слов 3417
    Общее количество уникальных слов составляет 1699
    34.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 30
    Общее количество слов 3400
    Общее количество уникальных слов составляет 1692
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 31
    Общее количество слов 3367
    Общее количество уникальных слов составляет 1784
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 32
    Общее количество слов 3377
    Общее количество уникальных слов составляет 1673
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 33
    Общее количество слов 538
    Общее количество уникальных слов составляет 408
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов