İnce Memed - 2 - 25

Общее количество слов 3372
Общее количество уникальных слов составляет 1760
31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
Ceyhanbekirlide çiftliği olan yaşlı Türkmen beyi Kürt Ali Ağa akla yakın bir
sözler etti:
"Ali Safa oğlum," dedi. "Sen köylüleri çok sıkıştırmışsın. Bir odaya bir kedi
yavrusu koy, hem de durmadan üstüne git, sonunda kedi yavrusu senin gözünü
oyar. Kedi yavrusu kedi yavrusu iken... İnsanoğlu kedi yavrusu değildir. Ne
kadar korkaksa, o kadar da yiğittir. Başka sebep arama, bu budur."
Ah Safa Bey buna da inanamıyordu. Çünkü köylüleri avucunu içi gibi
biliyordu. Ne kadar sıkıştırırsan sıkıştır, sıkıştıkça pusarlardı. Bunu Kürt Ah
Ağaya söylemedi. Arkasında sağlam, büyük bir güç olmadan, Türk köylüsü
böylesine ayaklanamazdı. Delice ihtimalleri biribiri arkasına kafasında
sıralıyordu.
Köylülerin direnişinin nedenini bulamadıkça öfkeleniyor, öfkelendikçe
kuduruyor, dengesini yitiriyordu. Atma biniyor, Anavarza köylerine çıkıyor,
köylerin ortasında atının üstünde dimdik duruyor, başına biriken köylülere:


Kan kusturacağım o Vayvay köyüne, kan, kan, kan, diyor, atını üzengiliyor, bir
öfke kasırgası gibi doludizgin Anavarza ovasını dolanıyordu.
Şu hayvan misali köylülerde ittifak var da, her gece evimi kurşunluyorlar da,'
ayaklanmışlar da, bizde ittifak yok. Hiçbir ağa, bey, hem de Hükümetimiz, halin
nicedir Ali Safa Bey, diyor mu? Atmışlar tek başıma beni aslanın dişleri
arasına... Bugün bana yarın onlara değil mi? Görsünler? Ben burada mağlup
olayım da, görsünler onlar... Bütün Çukurova yağma edilecektir.
Kafası durmadan işliyor, köylüye yapılacak kötülükleri pişirip kotarıyordu.
Akla hayale gelmedik korku çeşitleri buluyor, icat ediyordu.
Köylüler de Ali Safa Beyin şaşkınlığının, perişanlığının, çaresizliğinin
farkındaydılar.
Koca Osman hayran şahine... Ala gözlüme, yiğidime, alemlerin yakışığına,
Muhammedin güzel ışığına...
Koca Osmanm evine gece olsun, gündüz olsun onu görmeye uzak köylerden
insanlar geliyordu:
Yok, diyordu Koca Osman. "O bir şahindir, güzel kanatlı. Geldi Anavarza
çölüne bir kondu, sonra da uçtu gitti... Alıcı şahin düz ovada ne gezer! Çekti gitti
kayalıklarına. Onu bulana aşk olsun. Onu doğuran anaya, gören göze, onun
bastığı yola, içtiği pınara, onun üstüne düşen ışığa, yağan yağmura, doğan güne,
bulaşan geceye aşk olsun..."
Ve insanlar boyunları bükük, bütün istekleri içlerindex kalmış köylerine geri
dönüyorlardı.
Bir tek Sarı Sefer geri dönmemişti. "Göreceğim de, göreceğim şahini," diye
dayatmış, üç gündür Koca Osmanm evinin eşikliğine oturmuş bekliyordu.
Sarı Sefer Narlıkışladan kimsesiz, onun bunun kapısında çalışan, dudakları
çatlamış, boz kirpikli, saçları kirpi oku gibi dimdik, on dokuz yirmi yaşlarında
gösteren bir delikanlıydı.
Onu göreceğim, diyordu. "Bıktım canımdan. Beni kabul ederse onun çetesi
olacağım."
Koca Osman, ne yapıyor, ediyor, onu kapının eşiğinden ayıramıyordu.
Varma üstüme Osman Ağa, ben zaten canımdan bezmişim, hem de diriyken
ölmüşüm, ya öleceğim bir iyice, ya da onu göreceğim.
Göremeyeceksin, diye bağırıyordu Koca Osman. "O burada yok."
Bir gece çamura batmış Deli Muslu geldi Koca Osmana. Ferhat Hocayı da
çağırdılar. Ferhat Hoca sarılıp Musluyu iki gözlerinden öptü. Süleymanı,
Ahınedi de öptü:
İyi yaptınız çocuklar, dedi. "Allah yanında mübareksiniz."


Zeyneli sordu. Onlar Zeynel üstüne hiçbir şey söylemediler. Zeynelin ortadan
silinişine köyde herkes, Zeynelin karısı bile sevinmişti.
Zeynel şahinin Çukurovaya indiğini Ali Safaya, Hükümete söylerdi, dedi Koca
Osman. "Bugün söylemez, yarın söylemez, dayanamaz öbürsü gün söylerdi."
Muslu Memedi görmek istediğini söyledi. Ferhat Hoca:
Onun hali kötü Muslu, dedi. "Köyünü perişan görmek onu yıkmış. Hiç
kendinde değil, sayıklayıp duruyor. Ne söylediğini, ne düşündüğünü kendi de
bilmiyor. Onu görmeseniz daha iyi olur."
Muslu:
Onu mutlaka görmeliyim. Görmesem olmaz. Neden böyle olmuş, görmeliyim,
diye dayattı.
Koca Osman:
Görsün, dedi. "Belki bir soracağı var Muslunun ona. Musluya el veren şahinim
değil mi? El verip de Ali Safanm üstüne bir yıldırım yalımı gibi süren?"
Sabaha kadar tartıştılar. Bu yüzden, o gece yarısı Ali Safa Beyin konağı
kurşunlanmadı.
Sonunda Ferhat Hoca:
Beş altı gün sonra gel, Kamer Anayla Seyran seni ona götürsünler. Onlar
bakıyorlar şahine. Yarasını ilaçlıyorlar, diye yumuşadı. "Belki beş altı gün içinde
yarası iyileşir de çocuk kendine gelir. Ama ben onun halinden ürküyorum. Onu
iyi görmüyorum."
Ona bir şey olmaz, dedi Muslu.
Bütün Anavarza köylükleri bir göz olmuşlar bekliyorlardı. Ali Safa Bey bu
başına gelenlerin altında kalacak bir kişi değildi. Durun bakalım, ne karşılık
verecekti. Ferhat Hoca bunu Musluya sordu.
Muslu:
Ne karşılık' verirse versin, on mislini, yüz mislini alacak. Yanımızda,
köyümüzde o var ya... diye gürledi.
Sıcaklar çöktü, sinekler yaz gecelerini büyük bir uğultuyla doldurdu. Aşağı
yukarı köyün bütün çocuklarını, erginlerin de yarısını sıtma tutuyordu. Köylüler
sarı sıcağın altına, köz gibi kızmış toprağın üstüne yatıyorlar, sabahlardan
akşamlara kadar üşüyerek tir tir titriyorlardı. Sıtma bile her yılki gibi onlara
koymuyordu. Yanarken, üşürken içlerindeki kıvanç onları hiç bırakmıyordu. Ali
Safa Beyin konağından her gün onlara haberler geliyordu. Haberler'Vay vay
köyünden bir anda bütün Anavarza ovasına yayılıyordu. Onun da nereye
gittiğini, nerede durduğunu bilmiyorlardı ama, ondan da haberler eksik
olmuyordu. Bir bakıyorsun Kayranlmm dağında bir zalimin evini basmış, bir


bakmışsın Haçın dağlarında bir bölük candarmayı önüne katmış, Çukurovaya
kadar sürmüş.
Bu arada iki üç kere de İdris Bey geldi köye. Anavarza çarpışmasından sonra
artık bir kurt gibi geceleri iniyordu Çukurovaya.
Oda:
İlle de şahini göreceğim, diyor da başka bir şey demiyordu.
Koca Osman, Ferhat Hocaya soruyor, o da:
Mümkünü yok, olamaz, şahini bu adam göremez, diyor dayatıyordu. "Ne
idüğü belirsiz, üstelik de bir bey."
O kötü bir kişi olsa, ağa olsa, bey olsa, hükümer olsa köylü ona güvenir miydi?
Güvenir de şahinin ovada olduğunu İdris Beye söylerler miydi? Bu adam iyi,
dost bir adamdır. Varsın görsün onu, diyor, Ferhat Hocaya karşı çıkıyordu. "İyi
bir adam, has bir adam. Belki şahinime bir diyeceği var."
Bir diyeceği olamaz onun, diye bağırıyordu Ferhat Hoca. "Bu adam
Memedi görmeyecek. Anladın mı Osman Ağa? Ne olduğu belirsiz bir adam.
Hangi akılsız köylüden öğrenmişse öğrenmiş onun yerini."
Sonunda İdris Beye:
Biz onu ne gördük, ne de biliriz, karşılığını veriyorlardı. "O hiç ovaya iner mi,
deli mi o? O dağlarda gezer," diyorlardı.
İdris Bey inanmamış, atma biniyor, gecenin içine sürüyordu.
Selver Gelinin uzakta, Endel köyünde bir torunu vardı. Bu çocuk varı yoğu,
canı ciğeriydi Selver Gelinin. Bütün kış yemez, içmez, eline ne geçerse biriktirir,
torununa saklardı. İri narlar, olgun kavunlar, karpuzlar, Maraş dağlarından gelen
bastıklar, kuru dutlar, üzümler, her şey, her şey torunu içindi. Bir de bir kocaman
kovan arısı vardı. Ak petekler her yıl balı götüremez olur, petekler kovandan
taşardı. Herkesin arısı vardı ama Selver Gelinin kovanı başkaydı. O, başka türlü
bakardı arılarına, onun balı safi püren kokar ve apak olurdu. Arıları da öteki
arılara bakarak daha besili, daha parlak renkli, iriydi.
Balını kesmiş, peteklerini süzmüş, büyük nakışlı bir hızmana doldurmuştu.
Torununa götürecek günü bekliyordu. Hızmanı duvara asmış, zevkle
seyrediyordu. Her yıl böyle yapar, torununun balından bir parmak bile alıp
ağzına sürmezdi. Sandığı da kokulu dağ elması, armut, kuru incir, üzüm,
bastıklar, kuru dut doluydu.
Balı sağdıktan, hızmana doldurup duvara astıktan sonra uzun bir süre balı
seyretti. Bu yıl eli varıp da bal hızmanım duvardan alamıyor, bir türlü torununa
götüremiyordu. Bir şeyler, ağrına giden bir şeyler vardı, bu yıl bal hızmanmm

duvarda duruşunda.
Selver Gelin bir sabah dayanamadı, bal hızmanım duvardan aldı, sandıktaki
çerezleri de bir kilim heybeye boşalttı, aldı Koca Osmana götürdü:
Al Osman, dedi. "Çok düşündüm taşındım, bu yıl bunları torunuma
götüremedim. Elim vannadı, gönlüm gail olmadı. Bu yıl bunu ona ver. Çok
sefillik çekmiş, hiç ekmek yememiş. O dağlarda ne olur ki yesin fıkara...
Kurumuş kalmış, boy atamamış. Daha tazecik fıkara, iyi yer içerse belki boy
atar, kendine gelir. Bunu ona götür. Anasının sütü gibi helal olsun. Söyle ona
Selver Gelin sana kurbanlar olur, de, e mi?"
Koca Osman kabardı, üstüne renkli dişlerinden türlü nakışlar yapıştırılmış bal
hızmanım okşadı.
Olur, dedi, "güzelim Selver Gelin, olur. Söylerim. Sana bunu güzelim Selver
Gelin gönderdi derim. Ye iç güçlen. Dağlar gibi ol! Seni görenler heybetinden de
ürksünler. Şahin de küçük ama vermez avını ya, gene de sen heybeden derim.
Selver Gelin akıllı bir anadır, öyle istiyor, derim."
Selver Gelin ciddileşti:
Öyle söyle, öyle istiyorum, dedi kıvançlı gülümsedi.
Koca Osman bal hızmanım okşuyor:
Hızmana da ne güzel nakışlar vurmuşsun Selverce, diyordu. "Ne de parıl parıl.
Dünyayı, Cenneti getirmişsin de bu hızmanm üstünü donatmışsın. Eline sağlık."
Hızmanm karasının üstünde çok mavi, iri bir tüfek vardı elişinden. Tüfeğin
yanında da bir el duruyordu, azıcık yumulmuş.
Osman kurban şahine, yavrusuna, aslanına, yiğidine, iki gözünün ışığına,
alemlerin yakışığına, dedi. "Güzel elinin tasvirine de..."
Selver Gelin çok sevindi Koca Osmanm bunu böyle anladığına.
Selver Gelin de kurban... dedi.

42

Savrun çayı Akçasazm yukarı ucuna doğru yayılıp çakıltaşlarmı yayıyor, sonra
da çakıltaşlarmm arasından ince ince çağıldayarak ikiye ayrılıyor, ortada etekleri
kumlu bir tümsek bırakaraktan Akçasaz bataklığına iniyor, bataklığın kaynayan
çamurlarına büklüğün altından geçerek kavuşuyordu. Her bitki yeşilden


patlamıştı. Bataklığa doğru adanın kuzeyini yaşlı söğütler bir perde gibi
çeviriyordu. Doğuda, adanın başladığı yerde de küçücük bir çınar ormanı
yükseliyordu. Savrun çayı çınarların dibine yer yer çakıltaşlarmı yığmıştı.
Güneyde zmcarları, berdileri, kamışlarıyla perde perde bir de büklük
yükseliyordu. Batıdaysa uçsuz bucaksız Akçasaz bataklığı... Büklük bir kuş
cennetiydi. Yılın her gününde büklüğün ağaçlarına başka bir cins kuş
kümelenirdi. Büyüklü küçüklü yüz binlerce çeşit kuş... Sabahları gün doğmadan
önce, tan yerleri ışırken binlerce kuş birden ötmeye başlıyordu. Büklüğün üstüne
bulut gibi kuşlar konuyor, kara bulutlar gibi kuşlar kalkıyordu.
Bu ada Seyfalinindi. Babasından, dedesinden bu yana onlar buraya bostan
dikerlerdi. Çukurovanm en iri karpuzları, en ballı kavunları bu mil toprağında
yetişirdi. Bir de belki dünyanın en iri kadife çiçekleri, çalı gibi büyük reyhanları
olurdu bu bostanda. Yazın sıcağında ta uzaklardan kokuları duyulurdu. Altı yıldır
bu bostanı Halilcik bekliyordu. Bir gün Seyfaliye çok uzun boylu, azıcık öne
doğru bükülmüş, boynunu da omuzlarının arasına çekmiş patlak gözlü, kaşsız
kirpiksiz, yaşını hiç belli etmeyen, bumburuşuk yüzlü bir köse gelmiş:
Ben bu hayattan bıktım arkadaş, Seyfali Ağa, demişti. "Bana şu bostanı ver de
bekleyeyim. Boyunca sevaba girersin. Biliyorum, bu bostanı bekleyenler ancak
üç yıl dayanabilirler, sonra cartayı çekerlermiş. Zehirli sıtma bostan bekçilerini
alır alır götürürmüş."
Seyfali de:
Peki arkadaş, demiş, o yıl bostanm bekçiliğini Köse Halde vermişti.
Köse Halil ölmek değil, sıtmalanmamıştı bile. Netmiş neylemiş
sıtmalanmamıştı. Soranlara, "Ben sineğe karşı afsunlandım," diyor, boğazındaki
büyük, nakışlı muskayı gösteriyordu.
Köse Halil her bahar, bostan dikiminde geliyor, her güz bostan bozumunda
ortadan çekilip gidiyordu. Nereden geldiği, nereye gittiği hiç belli değildi.
Memedin köye geldiğinin üçüncü günüydü, Seyfali bostana indi:
Haldim, dedi, "sana canımı, malımı, ırzımı, namusumu güvenebilir miyim?
Sana şu koskoca fıkara milletinin gözünün ışığını güvenebilir miyim?"
Halil hemen işi çaktı, gülmeye başladı:
Uzun söze ne hacet Seyfali Ağa, o benim de iki gözümün ışığıdır, dedi.
"Benim şu kötü canım, şu kara topraklara gömülmeden onun kılma hile gelmez.
Ona öyle bir yer yaparım ki, onu insan olan göremez, bulamaz."
Başka konuşmadılar. Memed o gece Köse Haldin iki söğüt ağacının dallarına
kurduğu geniş çardakta serin, rahat uyudu. Köse Halil sazları ince ince dokumuş,
cibinliğe benzer bir şey yapmıştı. Sazlardan örülmüş cibinliğe öyle hava delikleri




uydurmuştu ki hem içerisi serin oluyor, hem de sinek giremiyordu. Ve dışarda
bulut gibi sivrisinekler uğulduyor, bir tanesi olsun sazlardan dokunmuş cibinliğin
içine giremiyordu. Altı yıldır Halilin sıtmalanmamasmm nedeni işte buydu.
Ay ışığı vardı. Halil o gece hiç uyuyamamış, sabaha kadar Memedin soluk
alışını dinlemiş, bu küçücük adamın macerası üstüne derince düşünmüştü. İşte
bu küçücük adam şimdi yaralıydı, yorgundu. Dünyasından geçmişti.
Köse Halil bu arada Memedin yarasını ilaçlayan Kamer Anaya, Seyran Kıza,
Ferhat Hocaya, Koca Osmana elinden gelen yardımı da yaptı. Kamer Ananın
merhem için arayıp da bulamadığı otları, çiçekleri, sakızları sazlıkta, Anavarza
kayalıklarında, dağlarda aradı buldu. Kamer Ananın, Seyranın ilaçları, Halil
olmadan, Memedin yarasını on beş güne varmadan iyileştiremezdi. Yarası
iyileşen Memed gittikçe içine kapanıyor, kimseyle konuşmuyor, kimsenin
yüzüne bakmıyordu. Halil, Kamer Ana, Seyran Kız bir şeyler soracak olsalar
duymuyor, görmüyor, karşılık vermiyordu. Önüne koydukları yemekleri
görmeden, tadını almadan büyük bir çabuklukla yiyordu. Yemeğini yiyor, Halilin
onun için yaptığı, bir tünel gibi oyarak kokulu mersin dallarıyla döşediği
kovuğuna giriyor, yatıyordu. Kovuğundan çıktığında da bostanm, Savrun çayının
içinde ayakları taşlara, karpuz kavun teveklerine takılarak, uyurgezer, düşe kalka
yürüyordu. Öyle bir haldeydi ki görmüyor, duymuyordu.
Köse Halil onu soranlara, Seyran Kıza, Kamer Anaya, Koca Osmana, Ferhat
Hocaya:
"Onu cin çarpmış," diyordu. "Ben çoook cin çarpmış adam gördüm tıpkı bunun
gibiydiler. Tıpkı tıpkı... Bizim köyde bir Ala Mustafa vardı, bir gün... gece..."
Ve Ala Mustafanm hikayesini, onu nasıl cin çarptığını en küçük ayrıntılarına
kadar anlatıyordu. Ala Mustafa cinler düğün yapar, şölende yemek yerlerken, ne
bilsin, üstlerine işemiş, cinler de onu böyle serseme çevirivermişler. Halil ant
içiyordu ki Memed de bir dağda, bir mağarada cinlerin üstüne işemişti. Hoca,
doktor para etmezdi. Ancak, onu böyle yapan cinler merhamete gelip
iyileştirebilirlerdi.
Koca Osman gözleri yalım yalım, bir eli tabancasının kabzasında, bir eli de
Köse Halilin boynunda:
Bana bak Köse, diye bağırıyordu. "Anam avradım olsun ki seni öldürürüm.
Onu cinlerin çarptığını kul olana söylersen senin kanını içerim."
Köse soğukkanlı:
Söylenir mi hiç Osman Emmi, diyordu. "Hiç söylenir mi? Söylenir de milletin
şevki kırılır mı? Köylüler duysa ki o bu halde, çöküverir de köyü bırakıp
kaçarlar. Hiç kimseye söylenir mi? O kadarlığım biz de biliriz emmi, ohhooo sen



de! Biz kaçın kurası Köse Haliliz! Biz bu sakalı değirmende ağartmadık."
Köse Halil bir gün Seyrandan büyük bir kazan, bir kalıp sabun, bir kat da
yepyeni çamaşır istedi. İkinci gün Seyran istenileni getirdi. Sabun pembe,
kokulu bir sabundu. Ta Harmancadan bu yana bohçasında taşımış, kullanmaya
kıyamamıştı. Halil hemen oracıkta bir ateş yaktı, su ısıttı, Memedi bir kamış
kökünün arkasında soydu, onu bir kalıp sabunla çocuk gibi ovo ova yıkadı,
kuruladı, giydirdi. Koca Osman ona bir yeni kara şalvar, bir de çizgili Maraş
inanışından mintan yaptırmıştı. Bir de arkası basık Adana ayakkabısı almıştı.
Haldin giydirdikleri Memede yakıştı. Yeni, alışmadığı giyitlerin içindeki Memed
biraz küçülmüş, biraz da çocuk gibi kalmıştı. Uzamış kıvırcık sakalı da olmasa,
şu çocuğun İnce Memed olduğuna bin tanıkla kimseyi inandıramazsın.
Halil, "Elim değmişken .şunu bir de güzelce tıraş edeyim," dedi.
Çakısını uzun uzun kılavladı, keskinleştirdi, ikindi serinliğinde de Memedi bir
güzelce de tıraş etti, karmakarış saçlarını da şöyle yana özenle taradı. Bir ara
Memed Halde baktı, ona gülümsedi, elini tuttu sıktı. Halil koşarak çınarların
altında oturan Seyranın yanma geldi, heyecandan tıkanıyordu:
Seyran Bacı, Seyran Bacı, dedi, "gördün mü olanı? Cana geldi, cana geldi!
Vallahi billahi elimi sıktı. Hem de bana bir iyice güldü."
Güldü mü? diye sordu Seyran. "Sahi güldü mü?"
Ayağa kalktı, Memede doğru yürüdüler.
Memed ayaktaydı. Gelenlere bakıyordu. Bir hoş, hiç görmemiş gibi, gözlerini
iyice açmış hayretle bakıyordu. Bakıyor, gülümsüyordu.
Seyran onun elini tuttu, yüzü yalındandı, kıpkırmızı kesildi:
Geçmiş olsun kardaş, dedi.
Memed hayran hayran Seyrana bakıyor gülümsüyordu.
Halil:
Tanıdın mı ağam? dedi. "Bu kız Seyran Kız. Kamer Anayla birlikte senin
yaranı bu kız iyileştirdi. Ben de Köse Haldim. Bu bostanm bekçisiyim."
Halil Memedin bir şeyler arandığını sezdi. Bir acayip boşlukta kayıyor gibiydi:
Ne arıyorsun kardaş? diye sordu Halil.
Memed yanını yönünü yokluyordu.
Tüfeğini mi arıyorsun? İşte burada.
Elinden tuttu, çardağın altına götürdü. Çardağın altındaki ot yığınını bir yana
çekti. Yığının altındaki çukur meydana çıktı. Çukurun ortasına durulmuş bir
hasır uzatılmıştı. Halil eğildi hasırı açtı. Tüfek, fişeklikler, dürbün, tabanca, ne
var ne yoksa oradaydı. Memed Haldin elini var gücüyle bir daha sıktı.
Hep gülümsüyordu.



Söğüdün altında oturup bellerini söğüt gövdelerine dayadılar. Seyran gözlerini
Memedden ayıramıyordu. İçinde ılık ılık, sıcak bir şeyler kaynıyordu. Bu
duyguyu uzun bir süredir unutmuştu. Memedin yüzüne baktıkça içine uzak bir
yerlerden sıcak bir şeyler damlıyordu. Seyran gözlerini yere indiriyor, sonra bir
de bakıyor ki gözleri Memedin yüzünde... Seyran ne yapacağını bilemiyordu. Bir
tuhaf duyguya düşmüştü. İkide birde göz ucuyla bir şeyler anlamış mı, diye
Halile bakıyordu. Halil oralı bile değildi. Bu, Seyranın yüreğine su serpiyor,
dalıyor, doya doya Memedin yüzüne bakıyordu. İçinde bir şeylerin kıpırdadığını,
bir başka duygunun yeşerdiğini sezinliyor, merhamete, sevgiye, analığa, dostluğa
benzer karmakarış duyguların içinde çalkanıp duruyordu.
Halil iki üç kere bostanı dolaştı, iki deste kadife gülüyle reyhan kopardı,
birisini Seyrana, birisini Memede verdi. Memed çiçekleri kokladı, kokuyu derin
derin içine çekti. Hiç çiçek koklamamış bir hali vardı.
Garbi yeli çıkmış, tozlu yollarda Anavarza kalesinin oraya aşağılarda uzun toz
direkleri koşuşturuyorlardı. Seyran hemen ayağa kalktı:
Bir ateş yakayım da, dedi, "size sıcak bir çorba yapayım."
Çalı çırpı toplamaya başladı. Halil de ona yardım etti, hemen bir ateş yaktılar.
Ocağa koydukları tencerede yağ cızırdadı, soğan koktu.
Seyran çarçabuk sofrayı serdi, sahanları koydu:
Buyurun, dedi.
Memedle Halil bağdaş kurdular oturdular.
Memed ilk olarak bugün dura dura, sindire sindire çorbasını rahat içiyordu.
Gözlerini yumuyor, çorbanın bütün tadını çıkarırcasına, kendinden geçmiş,
kaşığı ağzına sokuyordu. Bu, Halilin gözünden kaçmadı.
Çorba bitince Memed yanma yönüne birkaç kere bakındı. Ağır ağır büyüsü
çözülen, sonsuz bir uykudan ayılan, büyük bir düş dünyasından bir gerçek
dünyaya düşen bir insanın inanamaz hayretindeydi. Sonunda gözleri geldi
Seyranın üstünde durdu. Bir an göz göze geldiler. Seyran gözlerini kaçırdı.
Memed konuştu:
Eline sağlık bacım, hiç böyle bir çorba içmedim, dedi. Sesi Seyranı tepeden
tırnağa ürpertti. Bütün bedeninden, bir insanın ancak ömründe bir kere
duyabileceği bir çımgışma geçti. Eli ayağı çözüldü. Memedin sesi çok
uzaklardan, başka bir dünyadan geliyordu. Acayip bir büyüden.
Akşamın alaca gölgeleri düşmeye başlamıştı. Gölgeler içinde bir an Memedin
yüzünü yitirdi, ayağa kalktı, sağa sola yürüdü, vardı söğüdün köküne asılmış
hızmanı aldı getirdi:
Bal, dedi. "Sana Selver Gelin gönderdi. İyi bal. Kimseye vermez. Bir sana




verdi."
Alelacele yıkadığı Memedin sahanına balı akıttı.
Memed:
Sağ ol bacı, dedi. "Yaramı ne çabuk iyi ettiniz."
Seyran utandı, kızardı, sesi titredi:
Kamer Ananın soyu hep cerrah. Kamer Ana yukarı dağlardan,
Sarıtanışmanlıdan olur. Onlar kurşun yarasına ilacı iyi bilirler. Ben de dağlardan
olurum. Bizimkiler hep kurşunla yaralanırlar, dedi, sustu. Konuştuğuna da bin
pişman oldu. Hep eli ayağı zangır zangır titriyordu. Memedle Halil de bu halini
sezerler diye ödü patlıyordu. Bereket versin gün batmış, karanlık kavuşmuştu.
Bulut bulut sivrisinekler kulaklarının dibinde, başlarının üstünde ötüşüyorlardı.
Seyran hem buradan hemen kaçmak, hem de hiç ayrılmamak istiyordu.
Şimdiye kadar hiç bu kadar da karanlığa kalmamıştı. Artık Memedin yüzünü de
karanlıkta iyi seçemiyordu. Hemen ayağa kalktı. Memed de Halil de onunla
birlikte kalktılar.
Seyran:
Geç kaldım, dedi. "Sağlıcakla kaim."
Memed:
Bu gece yarısı... Tek başına... diyecek oldu.
Halil güldü:
Ohhooo, Memed kardaş, dedi. "Sen Seyran Kızı bilmiyorsun. O şimdi bu gece
bir ordunun içine girer. O hiçbir şeyden, hiç kimseden korkmaz ki..."
Seyran koşarcasına uzaklaşmış, Savruna varmıştı bile. Ayaklarını çıkarmış
suyu geçiyordu. Suyu hemencecik geçti, ayakkabılarını ayağına geçirdi, tozlu
yola düştü. Yıllardır unuttuğu bir duygunun içinde ürperiyor, eriyor, daha da
titriyordu. Bazı kendisini büyük bir coşkunluğun içinde buluyor, bazı rahat bir
sevince kaptırıyordu.

43
O gece Seyranın gözüne hiç uyku girmedi. Sevincinden içi içine sığmıyor,
dolup dolup boşanıyordu. Bir tatlı, büyülü, yumuşacık, sıcacık bir düş içinde
yüzüyor, ağır, kokulu, ılık bir şeyler, sevgiye, şefkate, merhamete, dostluğa
benzer bir şeyler damarlarında hızla dolaşıyor, kanı çektiği acılardan



temizleniyor, rahatlıyordu.
Seyran gün doğmadan yataktan çıktı. Bütün bedeni, saçları, derisi tırnakları,
gözleri kulaklarıyla doğan güne karşı gerindi. Sonsuz bir mutluluk düşündeydi.
Bostan, ayak bileklerine kadar gelen, çakıltaşlarmm arasından cığıl cığıl akan su,
söğütler, mavi bir bulut gibi gelip sazlığın yeşilinin üstüne inen kelebekler,
çınarlar, kuşlar. Köse Halil, her şey, her şey bir mutluluk kıvılcımında onun
yöresinde kımıldanıyordu.
Sonsuz bir ürpermede gerinirken, bazı bütün bedeni yalıma kesiyor, ateşler
içinde kalıyordu. Dokunsan elini yakan.
Doğudaki dağların başı ağardı. Şimdiye kadar gün doğmadan önce dağların
başının ağardığını hiç görmemişti. Gün doğmadan önce usuldan seher yeli
esiyor, toprak buğulanıyordu. Kuşlar ötüşüyorlardı. İri, kanatları ıslanmış
gözüken mavi, sarı, mor, kırmızı kelebekler uçuşuyorlardı. Arılar, çekirgeler,
karıncalar uyanıyorlar, yuvalarından dışarıya, ıslak toprağın üstüne çıkıyorlar,
doğan günü bekliyorlardı. Yeryüzü, gökyüzü, ağaçlar, sular, çiçekler, hayvanlar,
kuşlar, böcekler sabırsız bir uyanmanın telaşında, doğacak günün
sevincindeydiler. Her şey güzeldi, her şey sevinçten uçuyordu. Az sonra gün
doğdu. Seyran günün doğuşunu da böylesine hiç görmemişti. Gökyüzü açıldı,
hayal meyal tatlı bir mavide. Tertemiz, pırıl pırıl, yunmuş arınmış, gıcır gıcır bir
gökyüzü. Gökyüzünde hiçbir bulut yoktu. Bir tek kuş bile geçmiyordu.
Seyran Savruna doğru yürüdü. Söğütler arasındaki büvete koştu. Bir anda
anadan doğma soyundu, kendini kaldırdı Savrunun büvetine attı. Yüzdü.
Harikulade biçimli, ince uzun bedeni çakıltaşlarmm aklığında, sereserpe... Bütün
sevinciyle yatıyordu. Soluk soluğaydı. Bir gören olur diye hemen giyindi. Hiç
böyle güzel bir su, hiç böyle doğan güneş, hiç böyle bir gökyüzü görmemişti.
Hiç böyle bir dünyaya doğmamıştı. Bütün dünya bir dost kıvancı içinde
kaynaşıyordu. Pul pul bir sevinç yağıyordu dünyanın üstüne.
Köy de uyanmıştı. Islak saçlarını örerek köye girdi. Karşısına ilk olaraktan Ali
Ahmet çıktı. Beli genç iken bükülmüş, yetmişlikti. Durdu, Seyranın yüzüne baktı
baktı:
Ne olmuş sana böyle kız? dedi. "Gülüyorsun kız. Bir de meleklere
benzemişsin. Ne oldu sana?"
Seyran vardı onu omuzlarından kucakladı.
Deli kıza, hele hele deli kıza! Ne oldu sana böyle? Ne de güzelleşmişsin! Seni
hiç kimse böyle görmedi. Amma da güzelmişsin sen Seyran Kız! Hürü melek
var mı senin soyunda?
Ah Ahmedin yüzü de, kınalı sakalları, kambur sırtı, çapaklı gözleri de ne


güzel! Öfkeli, sabahtan akşama kadar çocukları döven Ali Ahmet ne iyi adam!
Seyran evine girdi, sandığını açtı. Dışarıya dağ elması, kadife çiçeği, kummuş
reyhan, nergis, yarpuz kokusu karmakarış fışkırdı. Sandıktan şimdiye kadar
yalnız bir kez giydiği, en sevdiği kızlık fistanını çıkardı, giydi. Bu fistanı çok
sevmişti. Bu fistan böyle değilse de, bir hoş, bir sevinç gününün fistanıydı.
Boynuna yıllardır unuttuğu mercan, gümüş, altın karışığı gerdanlığını taktı,
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 2 - 26
  • Части
  • İnce Memed - 2 - 01
    Общее количество слов 3145
    Общее количество уникальных слов составляет 1840
    27.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 02
    Общее количество слов 3578
    Общее количество уникальных слов составляет 1648
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 03
    Общее количество слов 3488
    Общее количество уникальных слов составляет 1687
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 04
    Общее количество слов 3514
    Общее количество уникальных слов составляет 1719
    36.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 05
    Общее количество слов 3448
    Общее количество уникальных слов составляет 1743
    32.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 06
    Общее количество слов 3479
    Общее количество уникальных слов составляет 1643
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 07
    Общее количество слов 3507
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    34.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 08
    Общее количество слов 3486
    Общее количество уникальных слов составляет 1680
    36.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1708
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 10
    Общее количество слов 3335
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    35.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 11
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1698
    34.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 12
    Общее количество слов 3392
    Общее количество уникальных слов составляет 1735
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 13
    Общее количество слов 3363
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 14
    Общее количество слов 3422
    Общее количество уникальных слов составляет 1720
    34.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 15
    Общее количество слов 3389
    Общее количество уникальных слов составляет 1672
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 16
    Общее количество слов 3402
    Общее количество уникальных слов составляет 1763
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 17
    Общее количество слов 3318
    Общее количество уникальных слов составляет 1789
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 18
    Общее количество слов 3326
    Общее количество уникальных слов составляет 1757
    32.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 19
    Общее количество слов 3280
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 20
    Общее количество слов 3386
    Общее количество уникальных слов составляет 1765
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 21
    Общее количество слов 3379
    Общее количество уникальных слов составляет 1718
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 22
    Общее количество слов 3348
    Общее количество уникальных слов составляет 1730
    33.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 23
    Общее количество слов 3445
    Общее количество уникальных слов составляет 1667
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 24
    Общее количество слов 3370
    Общее количество уникальных слов составляет 1678
    33.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 25
    Общее количество слов 3372
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 26
    Общее количество слов 3407
    Общее количество уникальных слов составляет 1725
    33.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 27
    Общее количество слов 3343
    Общее количество уникальных слов составляет 1778
    32.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 28
    Общее количество слов 3345
    Общее количество уникальных слов составляет 1696
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 29
    Общее количество слов 3417
    Общее количество уникальных слов составляет 1699
    34.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 30
    Общее количество слов 3400
    Общее количество уникальных слов составляет 1692
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 31
    Общее количество слов 3367
    Общее количество уникальных слов составляет 1784
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 32
    Общее количество слов 3377
    Общее количество уникальных слов составляет 1673
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 33
    Общее количество слов 538
    Общее количество уникальных слов составляет 408
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов