İnce Memed - 2 - 04

Общее количество слов 3514
Общее количество уникальных слов составляет 1719
36.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
58.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
kendim değerini veririm. Bir kuruş iste, bir öküz iste, bir keçi, bir koyun iste...
Bir at iste...
Haşan başını yerden kaldıramıyor, iyi ya da kötü bir söze yaramıyordu.
Ah Safa Bey içinden geçiriyor, kız gibi kalmış Yobazoğlu, kız gibi, diyordu.
Başını kaldırıp da yüzümüze bakamıyor. Bu yaşa gelmiş daha genç kızlar gibi
kızarıp bozarıyor. Tarla için para almamakta direniyor. Türkmen göreneği, bir
büyüğünün önünde söze varamamak, hem de onunla pazarlık edememek. Ama
zorla kabul ettirmeliyim ona. Sonra kilükali mucip olur.
Bu on yedi dönümlük tarlanın altında çok şeyler yatıyordu. Bir şey vermeden
tarlayı almak olmazdı.
Söyle Yobazoğlu, diye en sıcak sesiyle söyledi Ali Safa Bey. "Söyle iki gözüm
kardaşım. Söyle, insanların hası kardaşım. Ben de senin bu yiğitliğini hiçbir
vakit unutmam. Mezar taşıma bile bunu söyler, bunu yazdırırım. Söyle şimdi."
Yobazoğlu başını kaldırdı, gözleri ışıltı içindeydi. Küçücük yüzü yaramaz,
bıçkın bir çocuğun yüzüne benziyordu. Suç işlemeye hazırlanmış, atacağım sana
kazığı diyen bir bıçkın yüze... Yobazoğlu başını kaldırınca Ah Safa Bey sevindi.
Yola geldi çocuk diye içinden geçirdi. Yüzü yedi yaşında bir çocuğun yüzüne
benziyordu. Benim bildiğim Haşan çok yaşlı. Nerdeyse aynı yaştayız. Haşan
daha utangaç utangaç gülümsüyor, gözlerini Safa Beyin gözlerinden hiç


ayırmıyordu:
"Beyim mademki çok direniyorsun..."
"Çok direniyorum Haşan. Karşılığını istemezsen alimallah kabul etmem.
Toprak değil, altın olsa gene kabul etmem."
"Mademki aslan Beyim..."
Bey derin bir soluk aldı, sırtından ağır bir yük kalkmışcasma konuştu:
"Söyle Haşan, söyle canım. Dile benden ne dilersen."
"Senin yağız atı diliyorum Beyim. Ya at, ya da hiç. Atı bana verir, tarlayı
alırsın. Hem de senin bindiğin takımıyla birlikte isterim."
Beyin rengi attı, ama hiçbir şey söylemedi. Konuşsa dili diline dolaşacaktı. En
sonunda:
Öyle mi Haşan? diyebildi. "Demek yağız Arap atımı istiyorsun?"
"Kusuruma kalma Beyim," dedi ayağa kalktı Haşan. "Ya at, ya da hiçbir şey."
Arkasına bakmadan dışarıya çıktı gitti.
O gittikten çok sonra kendine gelebilen Bey öfkeden deliye döndü. Konağın
sofasında dolandı durdu, ne yapacağını düşündü durdu. Şimdi şu anda eline
geçse Yobazoğlu, onu parça parça edebilirdi. Yobazoğlunun dileği o kadar ağrına
gitmişti. "Nasıl ister, nasıl ister, benim atımı nasıl ister bir köylü parçası, bir
köylü iti?" diye bas bas bağırıyordu Ah Safa Bey. "Nasıl, nasıl buna dili varır,
hem de cesaret edebilir?"
Öfkesi uzun sürdü. Birkaç gün doluya koydu almadı, boşa koydu dolmadı.
Araya kasabanın gönlü kırılmaz kişileri girdi. Yakın köylerdeki ağalar girdiler.
Herkes, herkes girdi. Bey, Haşana çok çok paralar, başka yerde dönüm dönüm
tarlalar önerdi, Haşan bana mısın demedi.
"Ya Beyin yağız Arap atı, ya da hiçbir şey," diyordu. "Ya Arap at..." diye
kuruluyor, "ya da hiç!"
Ah Safa Bey edemedi, başka hiçbir çaresi yoktu. Atını savatlı sırmalı
takımlarıyla donataraktan Yobazoğlu Haşanın evine gönderdi bir sabah vakti.
İçindeki kin de, Yobazoğluna karşı büyüdükçe büyüdü.
İki gün içinde de tapu ona geçti.
Ah Safa Bey tapuyu eline alınca önce güldü, sonra dişlerini sıktı, yalım yalım
gözlerle Haşana, orada bulunan Vay vay köylülerine baktı:
"İşte şimdi elimden çekeceğiniz var," dedi. "Atımı, canım kadar sevdiğim atımı
elimden alır mısınız? Alır da şu çingeneyi üstüne adammış gibi bindirir
misiniz?"
Haşan da, köylüler de onun bu kadar neye öfkelendiğini anlayamadılar ama,
içlerine korku düştü.


İçlerine korku düştü ama, korkunun ecele faydası olmadı. Haşan atı aldıktan
sonra ata bindi köy köy, kasaba kasaba dolaştı. Dolaştığı yerlerde:
"Bu at," diyordu, "Yobazoğlunun atıdır. On yedi dönümlük bir kıraç tarla
verdim, ot bitmez, bu atı aldım. Ahmak herif..."
Yobazoğlu sonra sonra gittikçe azıttı:
"İstesem," diyordu', "Ali Safa Bey atını değil, karısını da verecekti on yedi
dönümlük bir kıraç tarla için. Merhamet ettim de karısını değil, atını istedim.
Atını veren karısını vermez miydi, elinizi yüksek vicdanınızın üstüne koyun da
söyleyin."
Türlü şaklabanlıklarla herkesi Ali Safa Beyin üstüne güldürüyordu.
Ah Safa Bey onun bu dediklerini günü gününe duyuyor, deliriyordu.
Adamlarıyla birkaç kere Haşana haber yolladı: "Ağzını kapatsın," diye. "Ağzını
kapatmazsa ben onun ağzına sıçıp kapatmasını bilirim," diye.
Haşan aldırmadı.
Ben ağzımı hiç de kapatmam, diyordu. "Kapatmam," diyor kabarıyordu. "Ben
ondan değil, onun feriştahmdan bile korkmam. Elinden geleni ardına koymasın.
Geleceği varsa göreceği de var. Onun Kalaycı eşkıyası var ya, dağda olsaydı
gene korkmazdım. O, on yedi dönümcük bir toprak parçasına, el kadar bir
kağıda, bir avuç tarlaya şu gül gibi atı verdi mi vermedi mi, onun benim yanımda
beş paralık adamlığı yok. İsterse beni öldürtsün. Gam yemem ki, beni bir it
parçaladı derim. Bir avuç tarlam daha var, el kadar bir kağıdın üstüne yazılı.
Onları da vereceğim, gelecek yıl Alinin karısını da alacağım, Arap atm terkisine
atıp köy köy dolaştıracağım. Onun benim yanımda beş paralık haysiyeti yok.
Öldürtsün beni."
Bir gün karaçalılığın yanındaki yoldan atla geçerken ona beş el ateş edip
tutturamadılar. Çünkü atm sırtmdaydı ve at yel gibi akıyordu. Kurşun tutmadı.
Haşan her yerde, tekmil ovada doludizgin dolaşıyordu. Birkaç kez daha onu
kurşun yağmuruna tuttular. Haşana gene bir şey olmadı. Yel gibi akıp gitti
kurşun selinin içinden. Hiç aldırmadı, daha da azıttı, her yerde, düğünde
dernekte açık açık konuşuyordu artık.
Karakola çektiler, ağzından burnundan kan gelinceye kadar dövdüler, Haşan
karakoldan sonra on beş gün kan işedi. Gene bana mısın demedi.
"Alacağım," diyordu, "onun karısını. Er geç alacağım. Arap atm terkisine atıp
yayla yayla gezdireceğim. Elimde bir avuç tarlalık bir kağıt parçası daha var."
Üç kez atı çaldılar, Haşan gitti atı buldu getirdi.
At ölse ne olur ki, diyordu. "Bir kere vermedi mi bana canından daha sevgili
atını, atını verip insanlıktan çıkışmadı mı? At ölse onun insanlığı mı onarılacak?"

Gökyüzü lacivert bir koyu karanlığa doğru iniyordu. Yıldızlar kayıyordu
dökülürcesine. Yağız atın burun kanatları büyük bir gürültüyle açılıp açılıp
kapanıyordu. Koşuyor, koşuyor, bir ara durup uzun uzun havayı kokluyor, sonra
geniş bir halkada kendi yöresinde dönmeye başlıyordu. Büyük bir harmanyeri
kadar bir alanın otları, çiçekleri, böcekleri darmadağınık, toprağa yapışmış,
ezilmiş...
Yağız at, uzun bir dönüşten sonra kayan bir yıldızla birlikte Akçasazm
nergislerinin içine girdi. Nergisler karnına değiyor, ılık bahar havasında yoğun
bir kokuyla kokuyorlardı. Gökteki kayan, kıvılcımlanan iri yıldız, yağız atm
çıplak sağrısında balkıdı. Sağrı geniş, şehvetli, güçlü ürperdi. Yağız at Akçasazm
duru sularına daldı. Sularda büyük, geniş yapraklı nilüferler yüzüyordu.

6

Kapı çalındığında Ali Safa Bey yukarda konakta eli yüreğinde bekliyordu.
Atlardan inen iki kişinin ikisi de tepeden tırnağa çamura batmıştı. Atlar da çamur
içindeydi.
Ah Safa Bey hemen aşağıya koştu.
"Ne haber?" dedi. "Yangını gördüm. Güzel yanıyordu. Haşandan ne haber,
attan ne haber?"
Murtaza:
Adem kapıyı çalınca Haşan açtı. Öyle değil mi Adem?
Öyle, dedi Adem. Küçücük, yamuk yumuk bir insandı.
Ademe, yana çekil Adem, dedim. Adem yana çekildi, ben onun yana
çekilmesiyle beş kurşunu da Haşanın üstüne boşalttım. Öyle değil mi Adem?
Adem:
Öyle, dedi. Yamuk yumuk başını havaya kaldırdı.
Haşan yere düştü. Öküz gibi de böğürdü. Kapı üstüne kapandı hemen. Öyle
değil mi Adem?
Öyle, kapı üstüne kapandı.
Murtaza:
"Ben elimdeki gazlı paçavraları ateşledim, yarısını eşikliğin üstüne, yarısını da


huğun yelden yana gelen otlarının arasına soktum. Yalım birden patladı. Sonra
ahıra gittim, ahırın kapısını da tutuşturdum. Yalım birden patladı. İçerde at
kişnedi. Poyraz esti. Yalımlar geceye dağıldı. Köylüler koşuşmaya, bağnşmaya
başladılar. Biz kaçtık. Üç tane adam bizi sazlığın içine kadar kovaladı. Yanan
huğun içindeki at deli gibi, acı acı, yalvarır gibi kişniyordu. Kişnemesi yürek
koymuyordu insanda. Üç adam sazlığın kıyısına kadar geldiler. Sazlığın içine
giremediler. Üç adama üç kurşun salladık sazlığın içinden. Öyle değil mi
Adem?"
Öyle, dedi Adem. "Üç kurşunu ben salladım onların üstüne. Ama geceydi,
karanlıktı, değmedi."
At bir kişniyordu ki, sesi tüm ovada çınlıyordu. At ağlıyordu yanarken, sesi
daha kulaklarımda...
Adem:
Yandı, dedi içini çekerek, "Yandı fıkara. Aynen insan gibi ağlıyordu, yürek
koymuyordu insanda."
Biz sazlığa girdik, sağ selamet. Sonra uzun, çok uzun, bitmeyecekmiş gibi, üç
gün üç gece sürecekmiş gibi atm kişnemesi geldi. Sonra birden kirp diye kesildi
kişneme.
Ali Safa Beyin yüzü acılı, öfkeli bir hal aldı:
"Yansın," dedi, "o at. Yansın. Yansın kül olsun." Rahat bir soluk aldı. "Haydi
gidin atları yıkayın. Giyitlerinizi de değiştirin. Zeynel nerede kaldı acaba? Asıl
haber onda. Zeynel gelmeden hiçbir şey belli olmaz."
Belli olmaz, dediler gittiler.
Gün doğmuş, kuşluğa doğru, buğular ağır ağır kalkıyordu. Kuşlar seslerini
kesmişlerdi. Bir tekerlek izi yeşil otların üstünde ta Anavarzaya doğru gidiyordu.
Bir adam ahırdan gübre taşıyordu dışarı. Başka bir tanesi, kahverengi yün şayak
giymiş abalısı doru bir atı tımar ediyordu. Bir kelebek bulutu, bir renk
cümbüşünde geldi önlerinde yığılıştı, sonra uçup gittiler. Anavarzanm ak bir
buğuya bürünmüş mor kayalıklarından göğe doğru mor, ışıltılı, aydınlık, duru bir
bulut ağıyordu.
Murtazayla Adem yıkanmışlar geldiler. Hiç konuşmadılar. Beyin karşısında el
pençe divan durdular. Beye karşı bir olumsuzlukta bulunmamak için tetikte
olmanın çabası içindeydiler. Hiç yüzüne bakmıyorlar, başlarını yerden
kaldırmıyorlardı. Ali Safa Bey bazı bazı oturduğu Türkmen kilimi döşeli
sedirden kalkıyor, kırbacını sarı, körüklü çizmesine vura vura evin örtmesini
öfkeli, sabırsız bir uçtan bir uca arşınlıyordu.
Murtaza:

"Bak Beyim, şu aşağıdan gelen Zeynel değil mi?"
Bey ellerini gözlerine siper edip baktı. Aşağıdan, böğürtlenlikten gelen Zeyneli
gördü, kararmış yüzü ışıdı.
Gelen Zeynel, dedi. "Ata ne oldu acaba?"
At öldü, diye zaferle söylendi Murtaza. "Öyle değil mi Adem?"
Öldü ki öldü. Hem de kemikleri çatır çatır yandı. Tüyü bile kalmadı.
Zeynel az sonra soluk soluğa geldi. Yüzü soluktu. Dudakları sarkmıştı.
Bacaklarının titrediği belli oluyordu.
Biraz bozulmuş Ali Safa Bey:
Otur şuraya, otur da biraz dinlen oğul Zeynel, kardaş Zeynel. Merakla yüzüne
bakıyor, sabırsızlanıyordu. Zeynelin eğri çenesi biraz daha eğrilmiş sağa
kaçmıştı. "Murtaza bir su getir Zeynele. İçsin de kendine gelsin."
Zeynel oturdu, Murtaza suyu getirdi Zeynele uzattı. Zeynelin elleri titredi tası
alırken, su yere döküldü.
Söyle Zeynel, ne oldu?
Hiçbir şey olmadı, dedi Zeynel. "Hiçbir şey olmadı. Haşanın evi, bir de ahırı,
bir de samanlığı yandı... Hiçbir şey olmadı."
Kendisi?
Burnu bile kanamadı.
Ya at?
At yanıyordu. Ahırın da kapısı tutuşmuş. Haşan atı kurtardı. Az daha at uğruna
kendi yanıyordu. Tutuşmuş kapıdan kendini kapıp koyverdi yalıma kesmiş ahırın
içine. Atı çekti çıkardı.
Köylü nasıldı Zeynel? Yılgın mıydı, korkulu mu?
Yılgın, yılgın ki ne yılgın! Kurumuş kalmıştı her birisi, yapraksız ağaçlar
örneği. Taşa toprağa, ağaca kuşa, bir korku sinmişti köye, soluk aldırmaz.
Aaaah, at ölmedi... Korkmaları çok iyi. Çok...
Yalnız birisi vardı. O da Koca Osman, hiç aldırmıyordu. Galyeni ağzında
boyuna duman püskürtüp yangının karşısında geriniyor, gülüyordu.
Gene bir oyunu mu var Koca Osmanm? Gelmeyecek mi? Gelip bizimlen
konuşmayacak mı dersin Zeynel?
Ben onu bilirim Bey. Kılığını değiştirmiş, bin yıllık dolma tabancasını beline
takmıştı. Bunda bir iş var ama hiç kimse ne olduğunu bilmiyor.
Belki bunadı, dedi Bey. "Seksenini çoktan geçti Koca Osman. Durun bakalım."
Zeynel:
Hiç aklım kesmiyor, dedi. "Bunamaz o. Kara bulut gibi köyün içine ağmış
dolanıp duruyor. Geldi benim karşımda durdu, tepeden tırnağa uzun uzun beni

süzdü süzdü, galyeninden göğe bir top duman koyverdi, ayağını yere üç kere
vurdu. Bir bildiği var Koca Osmanm. Dövüşe hazırlanıyor. Üç gün önce böyle
değildi. Yılgın, ölü gibiydi, ayaklarını sürüklüyordu."
Ali Safa Bey:
Bu topraklar bizim öz malımız, dedi. "Altından kalkacağız. Koca Osman ne
oyun kurarsa kursun. Ben güçlüyüm. Güçlü ve de haklıyım. Atm kaçması iyi
olmadı yalnız. Bir yara gibi içimde. O atı yakalayıp vurmalı."
Adem:
Ben eski bir avcıyım Bey. O atı neredeyse bulur, bir iki gün içinde vururum. Ya
da sana yakalar getiririm.
Bana getirme, vur, dedi Bey. "O atı vurmadan bana gelme. Haydi git vur o atı.
Vur ki... Bu at işi burada bitsin."
Zeynel:
Ben çok güzel bir şey buldum, dedi. "Alimallah köylü evini barkını bırakır da
arkasına bakmadan ta Akdenize kadar kaçar. Korkusundan ödü patlar."
Ali Safa Bey:
Sen çok güzel işler bulursun, arkadaş, Zeynel, dedi. "Bilirim senin güzel
hünerlerini. Şu ovada senin de küçücük, güzel, verimli bir çiftliğin olacak, senin
de. Hele yemeğimizi yiyelim de yeni planını anlatırsın."
Anlatırım, dedi Zeynel. "Hem de ne güzel."

7

Yobazoğlu Haşanın yanan evinin önünde başlarını yere eğmiş oturmuş suskun
kalabalığın üstüne çiy yağmıştı. Kalabalık üşümüş uyuşmuştu. Hiç kimsede en
ufak bir kıpırtı bile yoktu. Kalabalık donmuş, kalıplaşmış" gibiydi.
Gün doğdu. Parlak, sevinçli bir gün. Ovanın bütün kuşları hep bir ağızdan
ötüştü. Arılar ince kanatlarında pul pul ışık, vızıldamaya, uzun uzun uçarak
gezinmeye başladılar. Köyün uzak evlerinden birkaç bebe viyaklaması geldi.
Sonra küçük çocuklar onlara öykünüp ağlaştılar. İşte tam bu sırada yanan evin
yerinden çıkan direk direk tütünlerin arkasından gölgeleri uzamış iki candarma
gözüktü. Suskun kalabalığa gelip selam verdiler.
Çavuşumuz, Yobazoğlu Haşanı istiyor, dediler. "Hem de şimdi."


Hep ağlamaklı, incecik yüzlü, incecik Seyfali upuzun ayağa kalktı:
Evi yandı fıkaranm, dedi. "İşte dumanı çıkıyor. Yandı kül oldu." Bir gelincik
gibi boynunu büktü. "Hakka reva mı yani? Şuna bakın arkadaşlar şuna!
Hayvanları da yandı. Kurşun da sıktılar fıkaraya. Çocukları da, karısı da, atı da,
o güzelim Arap atı da yanıyordu. Gitsin de Çavuşa söylesin derdini. Çavuş belki
onun derdine bir çare bulur. Unu, bulguru, yağı da yandı. Tavukları, yatakları da
yandı. Bakın daha dumanı tütüyor. Çavuş sorsun ona, evini kim yaktırdı, diye.
Yobazoğlunun evini kimin yaktırdığını bilmeyen yok. Alm götürün
Yobazoğlunu. İyi ki geldiniz. Arap at yanıyordu. Yobazoğlu var ya, kendini ateşe
attı da Arap atını kurtardı. Arap atı da başını aldı gitti. Aldı da gitti..."
Yobazoğlu donmuşluğundan ayağa kalktı. Sırtı inceden
buğulanıyordu. Candarmalara doğru yürüdü. Candarmanm birisi hemen arka
çantasından bir kelepçe çıkardı, Yobazoğlunun ellerini kelepçeledi.
Seyfali:
Bu da nesi? diye sordu.
Candarma:
Sen karışma Muhtar, diye sert çıkıştı.
Seyfali:
Ben de geleyim. Geleyim mi?
Candarma:
İstemez, diye bağırdı. "Düğüne gitmiyoruz."
Yobazoğlunu önlerine düşürüp yürüdüler. Yeni yeşermiş tarlaların içinden
geçerek toprak yola çıktılar.
İyice kızdıran sabah güneşinde kalabalıktan ekşi bir buğu yükseliyordu, ter
kokusuna benzer. Yobazoğlu gözden ıraymcaya kadar arkasından baktılar.
Konuşmadılar.
Çavuş Yobazoğlunu beter karşıladı. Ağzı köpürmüş, bar bar bağırıyordu:
Ne hatır biliyorsunuz, ne gönül! Ne insanlık biliyorsunuz, ne kardeşlik! Ne
büyük biliyorsunuz, ne küçük! Ne ağa biliyorsunuz, ne de bey! Ne Allah
biliyorsunuz, ne Peygamber! Ne candarma biliyorsunuz, ne de Hükümet...
Kendisini sonsuz bir öfkeye kaptırmış zangır zangır titriyor, kendinden
geçiyordu.
Haşanın karnına üst üste tekmeler indiriyordu. Yobazoğlu kıvranıyordu.
Kocaman elleriyle Yobazoğlunu boynundan tutup karakolun boş odasına çekti.
Candarmalar hemen kiraz dalından sopasını getirdiler eline verdiler. Başı gözü,
karnı, sırtı demiyor, neresi gelirse yerde inleyip kıvranan adama indiriyordu. Var
gücüyle. Hem indiriyor, hem de kudurarak konuşuyordu:



"Evini yakarsın değil mi? Kendi evini kendi elinle yakarsın, değil mi? Ben de
yutarım öyle mi? Ulan insan hiç kendi evini kendi eliyle yakar mı? Ulan sen
aklını mı oynattın? Şimdi seni buradan tımarhaneye göndereyim mi? Hem de
karakol karakol... Ulan yanan evin içinde çocukların, karın da yansaydı ya! Seni
ipe çekmezler miydi? Ne diyorsun, niçin konuşmuyorsun? Neden evini
yakıyorsun? Şu köylerde herkes sana öykünse de evini yaksa neye varır bu
hükümetin hali? De bakalım neye varır? Kötü örnek oluyorsun millete, evini
yakarak yakaraktan..."
Boynu yüzü kıpkırmızı kesilmiş, ter içinde kalmış Çavuş halsiz kalıncaya
kadar Yobazoğlunu dövdü, sonra yanında hazırol duran candarmaya sopayı
uzattı:
"Kemiklerini kır şunun," dedi. "Bunlar kötü örnek oluyorlar. Bunlar Beye de,
Allaha da, candarmaya da, Hükümete de bir gün olur karşı gelirler. Vur! Vur
Allah aşkına! Vur şemşir aşkına. Vur ki vur, vur ha vur! Terbiyelerini iyi vermek
gerek ki bunlar kendi evlerini yakıp, hem de içinde çocukları, millete kötü
örneklik etmesinler. Vur ki vur!"
Candarma da başladı, aym"Çavuş gibi, ona tıpı tıpına öykünerek. Hem
vuruyor, hem de konuşuyordu:
Ulan köpek, diyordu dişlerini sıkarak, yüzü gerilmiş, gözleri pörtlemiş, bir
Karadenizli ağzıyla, "ulan köpek, insan kendi evini kendi eliyle yakar mı? Hem
de ahırını, hem de içindeki geyik gibi Arap atını, hem de içindeki gül gibi
çocuklarını? Ulan köpek oğlu köpek..."
Yobazoğlunun hiç sesi çıkmıyordu. Ölüyü döver gibi dövüyorlardı.
Karadenizli candarma da yoruldu. Üçüncü candarma aldı sopayı. Yobazoğlu
kendinden geçti. Her yanı uyuşmuştu. Ağzından kan geliyordu. Sırtı da, elleri de,
ayakları da kanamıştı. Her yerinden kan sızıyordu.
Çavuş:
Şu köpeği götürün yol ağzına atın, diye emir verdi. "Ölürse kaçtı da vurduk
dersiniz. Silahlı çatışmada öldürüldü. Bey bizi kurtarır. Eğer kendine gelirse, ona
söyleyin ki Vayvay köyünü bırakıp gitsin. Ali Safa Bey ona başka bir köyde,
başka bir yerde ev de verdi, tarla da. Vayvay köyünde kalır da Beye bir daha
karşı koyarsa onun bu karakoldan ölüsü çıkacak. Söyleyin ona delilik yapıp da
evini bir daha yakmasın."
Çavuş kahvesini höpürdetiyordu.
Yobazoğlu ayıldı, dediler. "Daha dövelim mi?"
Dövmeyin, buraya getirin.
Kaim rendesiz tahtalardan çatılmış masanın üstünde yeşil, yırtık, yer yer




yanmış bir çuha seriliydi. Arkada kırmızı bir bezin üstüne yapıştırılmış pirinçten
altı ok duvarda duruyordu. Pirinç okların uçları kararmıştı. Yer yer daha parlayan
okların her bir yerine de sinekler pislemişler, okları bir tuhaf nakışlamışlardı.
Pirinç okların üstünde Mustafa Kemalin mareşal üniformalı renkli, ayakta duran,
mavi mavi bakan hüzünlü bir resmi asılıydı. Elinde kırbacı vardı. Resimde doru
bir atm başı, atm başının arkasında da bir göl belli belirsiz gözüküyordu.
Gel karşıma! Dur şöyle hazırol vaziyetinde. Haaa, işte böyle. Şimdi köye git,
karını çocuklarını al, Narlıkışla köyüne yerleş. Bey sana o köyde bir ev temin
etti. Tarla da buldu. Siz Beylen baba dostu olurmuşsunuz. Onun için sana ev
verdi. Sen Vayvay köyünde kalırsan, bir daha bu karakoldan ölün çıkacak. Bey
öyle söyledi. Evini de bir daha yakarsan sen bilirsin. Ev yakmanın benim
kanunumda suçu idamdır. Bu seferlik seni Ali Safa Beyin ricası üzerine
bırakıyorum. Gelecek sefer idam edileceksin. Evet, bu sefer ev yakma suçunu
bağışladım, gelecek sefer seni öldürürüm. Haydi yürü, yolun açık olsun
Yobazoğlu Haşan Paşa!
Haşanın yüzünden, ellerinden durmadan kan sızıyordu. Gözlerini de
açamıyordu. Giyitleri parçalanmış salkım saçaktı. Kanlı bir paçavra yığınıydı
Haşan. Sendeleyerek yola düştü. Hiçbir şey düşünemiyor, yalnızca kendine
acıyordu. Utanmasa kendi üstüne bağıra çağıra kadınlar gibi ağıt yakacaktı.
Yalnızdut köyünü geçti, dereye indi. Derede onu iki atlı bekliyordu. Yakaladılar.
Ali Safa Beyin sana selamı var, dedi bir tanıdık ses. Ama Haşan sesin sahibini
çıkaramadı.
Gözlerini açıp, yalvarırcasına sesin sahibine baktı:
Beni daha dövmeyin, dedi. "Bey ne söylerse başım üstüne.
"Ali Safa Bey dedi ki gitsin Narlıkışla köyüne yerleşsin. Orada bir ev var, hazır
kendisini bekliyor. Yalnız ona bir öğüdüm var, dedi Bey, bir daha o Arap ata
binmesin. Bir daha da evini yakmasın. Ev yakmak Cumhuriyetin kanununda
idamlık. Bilsin ki, Cumhuriyet Hükümeti, ev yakılmasına hiçbir zaman izin
vermez. Sen evinin içinde çocuklarını da yakacakmışsın. Bey dedi ki, sorun
bakalım ona aklını mı oynatmış. Bey dedi ki, ona armağan olaraktan verdiğim atı
da yakıyormuş, sorun bakalım aklını mı oynatmış. Köye varır varmaz çoluğunu
çocuğunu alacak Narlıkışla köyüne gideceksin. Beye de, sana ev verdi diye, her
sabah, her akşam dua edeceksin. Olur mu?"
Olur, diye inledi Haşan. "Olur kardaş, siz beni dövmediniz ya, olur. Arap atma
da binmem, evimi de yakmam bir daha."
Yoksa Bey seni öldürtecek.
Söyleyin de öldürtmesin.



Köye girdiğinde gece yarısının horozları ötüyor, hiç uyumamış köylüler
Muhtar Seyfalinin evinde toplanmışlar, dört gözle onu bekliyorlardı. Yobazoğlu,
Seyfalinin evinde ışık görüp doğru oraya gitti. Hiçbir şey söyleyemeden, onu
karşılamak için ayağa kalkmış iki delikanlının ayaklarının dibine yığıldı.
Kendine geldiğinde sabahtı ve yataktaydı. Köylüler sabaha kadar uyumamışlar,
onun başını beklemişlerdi.Kamer Ana onun yaralarına yakı yapıyordu, dualar
okuyarak. Koca Osman kendi eviyle Seyfalinin evi arasında mekik dokuyor,
olanı biteni evdeki İnce Memede anlatıyordu.
Yobazoğlu ancak bir hafta sonra yataktan çıkabildi. Ölümden kurtulmanın
sevinci içindeydi.
Bir sabah köyün bütün evlerini teker teker dolaştı, herkesle helallaştı. Önüne
kim gelirse, genç yaşlı:
Ben gider oldum kardaşlar, diyordu. "Hükümet beni sürgün etti. Hükümete güç
mü yeter. Hükümet emretti ki bana, Narhkışlaya gideyim, orada yerleşeyim.
Beni öldürdü hükümet. Öldürdü beni. Söyleyin, hükümetlen başa çıkılır mı?
Çıkılmaz. Açık alınla çıktık on yılda her savaştan. Hükümetlen başa çıkılır mı?
Bir daha Arap atma binmeyeceğim. Hiç binmeyeceğim. Evimi de
yakmayacağım. Ben gider oldum, hakkınızı helal edin kardaşlar."
Yobazoğlu bir küskünlük, bir yılgınlık türküsü gibi köyün içinden çıktı.
Ardından karısı, çocukları yola düştüler, ötelerde gözlerden ıradılar.
Gün kuşluktu.

8

Koca Osman:
Bugün kapıyı kimseye açmayacaksın, diye Kamer Anaya askerce sert bir emir
verdi. "Bugün biz evde yokuz. Ahıra bir kapı açacağım ki şahinim bir iyice
çatlayabilsin. İyi bilirim, kaçaklıkta en zor iş çatlamaktır. Rahat çatlayamazsan
dünya başına zindan olur, hem de yıkılır. Ahıra bir kapı açayım ki Kamer Ana,
şahinim rahat rahat çatlasın."
Kamer Ana kapıyı kilitledi, bir iyice de arkasından sürgüledi.
Gel Memed, dedi Koca Osman, "yardım et bana. Yardım et de şu kapıyı
açayım, sen de güzel güzel çatla. Yüklüklerde, evin içinde, tenekeler üstünde

ıkınıp durma." Pencere aralıklarından kapı tahtalarının aralıklarından evin içinin
alacakaranlığına oklar gibi aydınlıklar uzanıyordu. Işık yollarının içinde binlerce
toz pırıltısı kaynaşıyor, dönüp duruyordu.
Koca Osman yanma gelen Memede:
"Kapıyı şuradan açacağız," diye ocaklığın yanındaki çiti gösterdi.
Memed:
Testere var mı? diye sordu.
Kamer Ana:
Var, diye atıldı. "Var yavru."
İyi öyleyse, kolay, dedi Memed.
Kamer Ananın uzattığı testereyi, tahrayı, baltayı Memed onun elinden aldı
çitin dibine koydu.
Koca Osman, elleri belinde, alacakaranlıkta onu seyreyliyordu.
"Hiç gürültü çıkmayacak şahinim. Sonra evde olduğumuzu anlarlar. Zaten bir
şeyler sezinliyorlar. Benim büyük oğlan gelmiş de anasına sormuş. Babamda bir
hal var, nedir ola, diye
Memed güldü, baltayı kaptı:
Şurası mı Osman Emmi?"" diye bir adam boyu yerden çiti gösterdi."
Koca Osman:
Buradan kes, dedi. "Ben de şu kapıyı onarayım. İstersen şu kapıyı ölç, ona
göre yap."
Memed eğildi, yanda duran eski, çatlamış, güneşten bozarmış kapıyı ölçtükten
sonra elindeki baltayla düzlemesine kesti. Sonra testereyi aldı eline, kesmeyi
onunla sürdürdü. Az sonra çitten düzgün bir kapı açıldı. Me"medin elleri
hünerliydi. Koca Osmamn onardığı eski kapıyı da götürdü, açılan yere çaktı,
kilitledi açtı, kilitledi açtı, tamamdı.
Öğle olmuş, horozlar tek tük ötüyordu. Bu arada iki kez kapı çalındı,
açmadılar. Memed terlemişti. Baltayı, tahrayı, testereyi, çivi dolu çanağı Kamer
Anaya uzattı.
Koca Osman:
Eline sağlık, iyi oldu şahinim, yavrum, diye usulca sırtını sıvazladı onun.
Sıvazlarken elleri titriyor, ürperiyordu. Sonra kulağına eğildi, usulca:
"Şimdi git de bir iyice, bir güzelce ahırda çatla. Kamer Ana, ibriği ver
yavruma. Çatla da sonra gel bir güzelce yemek yiyelim seninlen. Şöyle karşılıklı,
hasretliğim var sana yavrum."
Memed ibriği Kamer Ananın elinden aldı, ahırın öteki ucuna köşeye gitti,
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 2 - 05
  • Части
  • İnce Memed - 2 - 01
    Общее количество слов 3145
    Общее количество уникальных слов составляет 1840
    27.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 02
    Общее количество слов 3578
    Общее количество уникальных слов составляет 1648
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 03
    Общее количество слов 3488
    Общее количество уникальных слов составляет 1687
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 04
    Общее количество слов 3514
    Общее количество уникальных слов составляет 1719
    36.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 05
    Общее количество слов 3448
    Общее количество уникальных слов составляет 1743
    32.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 06
    Общее количество слов 3479
    Общее количество уникальных слов составляет 1643
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 07
    Общее количество слов 3507
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    34.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 08
    Общее количество слов 3486
    Общее количество уникальных слов составляет 1680
    36.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1708
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 10
    Общее количество слов 3335
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    35.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 11
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1698
    34.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 12
    Общее количество слов 3392
    Общее количество уникальных слов составляет 1735
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 13
    Общее количество слов 3363
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 14
    Общее количество слов 3422
    Общее количество уникальных слов составляет 1720
    34.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 15
    Общее количество слов 3389
    Общее количество уникальных слов составляет 1672
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 16
    Общее количество слов 3402
    Общее количество уникальных слов составляет 1763
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 17
    Общее количество слов 3318
    Общее количество уникальных слов составляет 1789
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 18
    Общее количество слов 3326
    Общее количество уникальных слов составляет 1757
    32.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 19
    Общее количество слов 3280
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 20
    Общее количество слов 3386
    Общее количество уникальных слов составляет 1765
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 21
    Общее количество слов 3379
    Общее количество уникальных слов составляет 1718
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 22
    Общее количество слов 3348
    Общее количество уникальных слов составляет 1730
    33.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 23
    Общее количество слов 3445
    Общее количество уникальных слов составляет 1667
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 24
    Общее количество слов 3370
    Общее количество уникальных слов составляет 1678
    33.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 25
    Общее количество слов 3372
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 26
    Общее количество слов 3407
    Общее количество уникальных слов составляет 1725
    33.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 27
    Общее количество слов 3343
    Общее количество уникальных слов составляет 1778
    32.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 28
    Общее количество слов 3345
    Общее количество уникальных слов составляет 1696
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 29
    Общее количество слов 3417
    Общее количество уникальных слов составляет 1699
    34.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 30
    Общее количество слов 3400
    Общее количество уникальных слов составляет 1692
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 31
    Общее количество слов 3367
    Общее количество уникальных слов составляет 1784
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 32
    Общее количество слов 3377
    Общее количество уникальных слов составляет 1673
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 33
    Общее количество слов 538
    Общее количество уникальных слов составляет 408
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов