İnce Memed - 2 - 26

Общее количество слов 3407
Общее количество уникальных слов составляет 1725
33.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
parlak kundurasını ayaklarına geçirdi, beline lahuri şal kuşağını doladı.
Kulaklarına altın küpelerini, bileklerine altın bileziklerini taktı, aynalara baktı.
Baktı, baktı. Amma da güzelleşmişti. Köyün içine çıktı. Onu böyle ilk
olaraktan. Selver gelin gördü:
"Abooov kız!" dedi. "Bu ne güzellik! Yüzün gülüyor kız, haberin var mı
Seyran, senin yüzün gülüyor. Yüzün gülünce de sen ne kadar güzel olurmuşsun
meğer! Seyran yüzün gülüyor kızım."
Uzun kirpikleri, gözleri, yüzü pırıl pırıldı.
Abooov, ne güzelmişsin meğer Seyran."
Seyran onun da omuzlarına sarıldı, boynundan öptü, sıcacık. Seyranın içinden
öpmek geliyordu. Taşıyor, coşuyordu. Önüne gelen insanı, dostu düşmanı, ağacı,
böceği, arıyı öpmek istiyordu. Bütün dünyayı öpse doymayacaktı. Yıllar yılı
coşkun, sıcacık sevgisini içine tepmiş, çıkaramamıştı. Şimdi içindeki sevgi
bendini yıkmış taşıp gidiyordu. Onu görenler, onun elini tutanlar ılık ılık bir
sevginin onun elinden ellerine, gözlerinden gözlerine aktığını duyuyorlardı.
Duyuyor, bir sevgi havasında rahatlıyorlardı.
Seyran gülüyor, okşuyor, öpüyordu.
Bir ara yüzünü inceden bir keder örttü. Bir anda da Seyran yüzündeki kederi
silkti attı. Köyün öteki mahallesindeki anasının, kardeşlerinin evlerine yürüdü.
Anası onun eve doğm geldiğini duymuş dışarıya, onu karşılamaya çıkmıştı.
Kardeşleri, kardeşlerinin karıları, akrabaları, çocuklar, kadınlar, kim varsa
Seyranı karşılamaya yola dökülmüşlerdi. Seyran gülerek geldi anasına sarıldı,
sonra da aldı elini öptü. Anası durmadan ağlıyor, kızının saçlarını, yüzünü
durmadan öpüyor, onu kokluyordu.
Demek bizi bağışladın, Seyranım, diyor, ağlamaktan boğuluyordu. "Keşki
baban sağ olaydı da bu günümüzü göreydi. Baban son soluğuna kadar senin
hasretini çeke çeke öldü. Şimdi babanın kemikleri mezarında rahatladı. Biz sana
çok ettik kızım. Sen gene insanlık edip bizi bağışladın."
Ana durmadan yağmur gibi döküyordu.
Kardeşler, çocuklar, akrabalar Seyranla kucaklaştılar. İçlerindeki büyük dert
bugün onmuştu. Bunun sebebi neydi, Seyrana ne olmuştu? Gülmeyen yüzü,




gözleri yaş dökerken bile, neden durmadan gülüyordu? Bunu soracak, düşünecek
sıra değildi.
Ana, kardeşler, gelinler bayram ediyorlardı. Seyranın yüzü gülmediği sürece
onlar da pek öyle ahım şahım gülmemişlerdi. Nedeni ne olursa olsun, bunca yıl
yalvardıkları, onu azıcık görebilmek için yurtlarını yuvalarını terk edip ardınca
yanan Çukurovaya düştükleri, onlara bir kere olsun bir tek söz söylemeyen, hiç
gülmeyen, yüzlerine bakmayan Seyran, işte gülerek kendi gönlüyle, hem de bir
mutluluk içinde gelmişti.
Ana evin ortasında duruyor, şaşırmış ne yapacağını bilemiyor, hayran olmuş,
güzel kızından bir türlü gözlerini ayıramıyordu.
Seyranı bu bile dindirememişti. Anasının, kardeşlerinin, çocukların sevinci bile
boşaltamamıştı. Tam tersi gittikçe doluyor, taşıyordu. Birden dışarı fırladı,
gülerek:
"Ben gene gelirim," dedi gitti.
Ondan sonradır ki anası, kardeşleri bu coşkunluğun, bu hiç beklemedikleri
bağışlanmanın sebebini düşünmeye başladılar. Düşünüyorlar, hiçbir şeye, bir
nedene yoranlıyorlardı.
Ana:
Düşünmeyin, diye bağırıyordu. "Ne olursa olsun başım üstünde yeri var. Ne
yaparsa yapsın Seyran. Son günlerimde yüzümü güldürdü ya. Güzelim kızım,
Seyranım."
Kardeşleri de cana gelmişlerdi. Seyranın hali Çukurovaya geldi geleli onların
yüreğini paralıyor, yüzlerine bakmaması, onları bağışlamaması ve felaketini
onlardan bilmesi hepsini kahrediyordu. Babalan bu yüzden içine ata ata ölmüştü.
Çukurovada kardeşler, akrabalar salt Seyran yüzünden yılgın duruyor, hiçbir işe
karışmıyorlardı. Bugün onlara bir gün doğmuştu. Seyranın yüzü gülmüştü.
Herkese de can vermişti Seyran.
Seyran koşarak Kamer Anaya gitti. Kamer Ana onu korkuyla karşıladı:
Ne oldu sana kızım? dedi. "Ne oldu sana? Köylü hep seni konuşuyor. Takmış
takıştırmış, anana gitmişsin, öyle mi? Ne oldu sana?"
Seyran, yanakları çukurlaşarak, tatlı bir düş içinde çocuksu sevincinde daha da
güzelleşerek gülüyordu.
Ne oldu kız sana?
Kamer Ana onun saçlarını okşadı, yüzüne uzun uzun baktı:.
Seyran kızım, sen ne güzelmişsin meğer, kimsecikler farkında değilmiş. Ne
oldu sana? diye sordu.
Seyran gözlerini yere dikmiş karşılık vermiyordu. Neden sonra başını kaldırdı,


yüzü ateş içinde kalmış, kıpkırmızıydı.
Kamer Ana... dedi, arkasını getiremedi. "Kamer Ana..."
Kamer Ana sabırsızlandı:
Söyle kız, hörtük. Ne o, adımı mı belliyorsun? Kamer Ana, Kamer Ana!
Seyran yeniden başını yere dikmişti.
Kamer Ana yumuşacık, şefkatle:
Söyle kızım, başındaki hali bana. Senin başında bir iyi hal var. Söyle anana...
Seyran gene başını kaldırdı, iri, kara gözleri ışıltı içindeydi. Tüm göz sevgi
olmuş bakıyordu.
Ana, dedi. "Ana, oraya gidelim, gel de seninle, bostana."
Kamer Ana sevindi, güldü:
Demek öyle ha! Demek senin yüzünü güldüren... Deli kız, dedi, onu candan
kucakladı. "Amanın kimsecikler duymasın, sezmesin. Deli kızım, deli kızım, deli
kızım."
Hem deli kızım diyor, hem de sırtına usul usul vuruyor, kucağındaki Seyranın
saçlarını öpüyordu.
Deli kızım şimdi hemen oraya gidersek, herkes her şeyi anlar. Bütün köy zaten
seni konuşuyor. Ne oldu bu Seyrana, yüzü güldü, diyorlar. Bir yolunu bulur,
gideriz.
"Duramıyorum Ana... Duramıyorum. Bana yardım et Ana, başıma da hiç
böylesi gelmediydi."
Kamer Ana güldü:
Hep böyle olur, dedi. "Bu işin sağlamı adamı yerinde durdurmaz. Hep böyle
olur. Adamın kanını yakar."
Seyranın elini tuttu sıktı.
Seyran:
Ana kurban olayım, gidelim, diye yalvardı. "Ana sen halimden anlarsın. Ana,
Kamer Ana ölüyorum. İlk gördüğüm günden beri."
İçeriye Koca Osman girdi, Seyranı görünce:
Kamer Ana, dedi sevinerek, "ne olmuş bu bizim deli kıza, gülmüş. Bütün köy
onu konuşuyor. Gülmüş de anasına, kardeşlerine gitmiş. Ne olmuş dersin?"
Kamer Ana sert:
Hiçbir şey yok, dedi. "O köylü de batsın, işleri güçleri kalmamış da kızın
güldüğünü mü konuşuyorlarmış? insanoğlu bir kararda durmaz ki... Güler de
ağlar da... Değil mi Koca Osman? Bunda konuşacak ne var? Bu köylü batsın.
Kötü mü, kızcağız anası, kardeşleriyle barışmış. Kötü mü?"
Koca Osman:


Ateşlenme bre Kamer Ana, köylü Seyranı konuşuyor diye Vayvaym da
köylünün de tekmilini kurşundan mı geçireyim? Seyranda bir değişiklikler
görmüşler, sebebini konuşuyorlar. Bunda alınacak, kızacak ne var Kamer Ana!
Kötü bir şey düşünmez ki köylü Seyran Kız için. Seviniyorlar onun bu haline, bu
gününe, dedi.
Kamer Ana:
Bir de kötü mü düşüneceklerdi Seyran için! Daha da nesi! diye sert çıkıştı.
Koca Osman:
Seninle konuşulmaz şimdi Kamer Ana, dedi yumuşacık. "Tam yalınım
üstünde." "Üstümde," dedi Kamer Ana. "Ne olacakmış!"
Sonra kapıya yürüdü. Seyranı da elinden tutmuş ardısıra sürüklüyordu.
Koca Osman, sen bu akşam git oğullarında yemeği ye. Ben bu akşam evde
olmayacağım. Seyranla şuna aşağı sazlığa gideceğiz, dedi yürüdü.
Hemen evin arkasına, yola kayıverdiler. Yol tozluydu. Toz ayak bileklerine
kadar çıkıyor, köz gibi tozlar ayakkabılarının içine doluyor, ayaklarını
yakıyordu. Arkadan gelen güneş sırtlarını, boyunlarını yakıyordu. Yolun
kıyısındaki otların, çiçeklerin yaprakları apak toz altında kalmış, buruş buruştu.
Sığırkuyruklarma, yangında yanmamış yaş çalılara tepeden tırnağa ak, düğmeler
gibi sümüklüböcekler yapışmıştı. Seyran sümüklüböcekleri hiç sevmezdi. Şimdi
onlar bile gözüne güzel gözüküyordu.
Seyran önce koşarcasına yürüyor, Kamer Ana da ona var gücünü harcayarak
yetişmeye çalışıyordu. Kamer Ana soluk soluğa kalmıştı. Bir de su gibi
durmadan terliyordu. Sonunda Seyranın arkasından bağırdı:
Dur kızım, dur! Arkandan yetişemiyorum, dur! dedi.
Seyran arkasına döndü ki Kamer Ana çok gerilerde kalmış. Halinden
utandı. Durduğu yerde Kamer Anayı bekledi. Kamer Ana ayaklarını
sürükleyerek ağır, bitkin ona epey bir zaman sonra ulaşabildi. Tıkanıyordu.
Sana yetişeyim diye öldüm kızım, ölüyorum. Vay dizlerim vay! Yaşlılık batsın.
Seyran Kız bu dalgınlığından utanmış, Kamer Ananın yüzüne bakamıyordu.
Kamer Ana havayı yumuşatmak için:
Kızım, diye güldü, "acelen ne? Nasıl olsa varacağız bostana. Hem de gün
batmadan..." Seviniyor gülüyordu.
Daha yormaklarını almadan, oturur oturmaz Seyran ayağa kalktı dikildi. Bir
türlü oturamıyor, yerinde duramıyor, sabrı taşıyordu. Kamer Ana daha fazla
oturamazdı. O da ayağa kalktı. Sıcağın altında gene düştüler yola. Seyran az
sonra gene daldı, Kamer Anayı yolda bırakıp aralaştı gitti. Kamer Ana artık ona
bağırmadı. Seyran tozu dumana katmış uçuyordu. Az sonra gözden iradı, yitti.




Kamer Ana neden sonra bostana geldi. Seyran onun yüzüne bakamıyordu.
Köse Halil:
Ana, diye ona doğru koştu, "iyi ki geldiniz. Bugün iki tane turaç avladım.
Birisini bize pilav yap, birisini de Osman Emmime götür, olur mu? Turaçlar bir
de yağlı ki..."
Memed de koştu geldi Kamer Ananın elini aldı öptü. Kamer Ana baktı,
Memedin yüzüne kan gelmişti. Gözleri de, o ölü gözü halinden çıkmış, azıcık
parıldıyordu.
"Ana hoş geldin. Seni göreceğim geldi. Osman Emmim nasıl? Köyde ne var ne
yok?"
Kamer Ana:
İyilik, dedi.
Göz ucuyla da Seyranı süzüyordu. Seyran heyecandan kıpkırmızı kesilmiş,
soluğu daralıyor, göğsü inip inip kalkıyor, titriyordu. Memedse oralı bile değildi.
Bu hal Kamer Ananın gözünden kaçmadı. İçinden, "Vay kızım, kınalı kızım,
demek haberi bile yok! Demek senin işin böyle imiş. Şu güzel güzel yüzüne, şu
suna boyuna, şu ala gözlerine bile bakmıyor, şu giyim kuşamını bile görmüyor o.
Yaprak gibi karşısında titriyorsun, onun bile farkında değil... Yanakların al al
olmuş, domur domur terlemişsin, onun bile farkında değil... Kadersizim,
Seyranım, gene yanacaksın. Ben böyle olduğunu bilmiyordum ki... Onun haberi
var sanıyordum. Aaah, kınalı kızım aaah! Aaah, gün görmemiş aaah! Şimdi ne
yapacaksın sen? Köse Halil bile farkına varmış da, o farkında bile değil, gül
kızım, kadersizim," diye geçiriyordu.
Seyransa onun farkına varıp varmadığını düşünmüyordu bile. Büyülenmiş,
gözlerini Memedin yüzünden ayırmıyordu, hayran. Konuşmuyor, duymuyor,
başka hiçbir şeyi görmeden yalnızca ona bakıyordu.
İkindiye kadar söğütlerin serininde oturdular. Memed azıcık kendine gelmişti
ama, gene konuşmuyor hep düşünüyordu. Korkutucu bir dalgınlıkta. Kamer
Ana, insan böyle delikanlı olur, genç olur, bekar olur, Seyran gibi bir güzeli,
giyinmiş kuşanmış, gözlerinin içine bakar bulur da, hiç yüzüne bakmaz mı,
farkında olmaz olur mu? Bu adamı periler çalmış, cin çarpmış, diye
düşünüyordu. Aklı başında bir adam, yanı başında Seyran gibi bir kız durur da
hiç farkında olmaz mı? Vay Memedime vay! Vay da aslanıma vay! Dağlar beller,
açlıklar yokluklar, dinsiz ağalar, imansız candarmalar fıkarada hal bırakmamışlar
ki...
Seyrana bir acıyor, bir acıyor, yüreği parçalanıyordu. Allah bir insanı
ondurmazsa ondurmaz. Önce Aziz sevdası, onmamış, başa kadar gitmemiş bir


sevda. Sonra Memed sevdası... Yanacak kız, ölene kadar yanıp tutuşacak,
bomboş. Fıkara Seyran, nasıl da bakıyor yüzüne! Hayran, deli, kendinden
geçmiş. Nasıl da görmüyor öteki...
Memed birden başını kaldırdı, gözlerini Kamer Ananın gözlerine dikti:
Ana, dedi heyecanlı, titrek bir sesle, "sen akıllı, gün görmüş bir anasın. Sana
bir şey soracağım."
Başından geçenleri, anasını, Hatçeyi, çocuğunu, şu aşağıda Akçasazm
batağında yatan Recep Çavuşu, Cabbarı, Topal Aliyi, Koca Süleymanı, Durmuş
Aliyi, Hürü Anayı, Hamzayı, köyün şimdiki durumunu, Kulaksız İsmaili, her
şeyi, her şeyi bir bir, bir çırpıda saydı döktü. Sonunda da gene:
Ana, dedi, "sen ömür görmüş, gün geçirmiş altın yürekli bir anasın. Söyle bana
ben ne yapayım? Abdi gitti, Haınza geldi. Hamza gidecek Bekir gelecek. Ali
Safa Bey gidecek..."
Kamer Ana:
Kenan gelecek, dedi.
Vayvay köyü de bana düşman olacak, üstüme lanet yağdıracak, her cuma da
Ah Safanm ruhuna mevlut okutacak...
Kamer Ana düşündü kaldı. Çok düşündü, sonunda:
Benim buna aklım ermedi Memedim, dedi. "Kusuruma kalma."
Memed Seyrana döndü:
Bacı, dedi, "sen ne diyorsun bu işe? Seyran bacı?"
Seyranın güzelliğinin ilk olarak farkına vardı. Giyiminin kuşamının da farkına
vardı. "Bu kadar da güzel insan olur mu," diye içinden geçirdi. "Bu kadar da, bu
kadar da güzel insan olur mu?"
Seyran titredi, konuşamadı. Alı al, moru mor, terledi. Elleri uyuştu, ağzı
kurudu.
Sen ne diyorsun bacı? Koca Süleyman, uğraşmak, dövüşmek, zalime karşı
durmak haktır, dedi. Sen ne diyorsun? Hiçbir sona varmayacaksa, zalimle
dövüşmüşsün, onu alt etmişsin kaç para eder? Sen ne diyorsun bacı?
Seyranın çok söyleyeceği vardı ama, söyleyemiyor, tıkanıyordu. Konuşsa sesi
onu ele verecekti. Ödü kopuyordu bundan da. Edemedi, gözlerini yere dikip:
Bilemem kardeş, bilemiyorum, dedi usulca. "Hiç bilemiyorum. Sen
hepimizden, herkeslerden daha iyi bilirsin. Sen İnce Memedsin."
Kamer Ana kalktı, hemen oracığa bir ateş yaktı. Halil bulgur torbasını, kalaylı
tencereyi getirdi Kamer Ananın yanma koydu. Köse Halilin tenceresi tertemiz,
pırıl pırıldı. Kamer Ana şu Kösenin tenceresinin temizliğine imrendi. Tuz, yağ,
yolunmuş yağlı, bir tavuk kadar iri turaç... Kamer Ana keyifle pilavı pişirdi, yağı

pişmiş pilavın üstünde cızırdattı. Usuldan dalga dalga bir garbi yeli esiyordu.
Garbi yeli pilavın kokusunu çok uzaklara götürdü.
Seyran oturduğu yerden hiç kımıldamamış, orada, gözleri Memedde öyle
kalakalmıştı.
Memed derin derin, "ooh," diyerek pilavın kokusunu içine çekti. "Eline sağlık
Ana," dedi. "Böyle güzel kokan pilavları işte böyle iyi analar yaparlar."
Kamer Ana, Seyrana:
Kalk kız, diye çıkıştı. "Ne oturdun kaldın orada. Kalk da sofrayı ser."
Seyran hemen fırladı, sofrayı çardaktan aldı getirdi, ötedeki çimenliğin üstüne
serdi. Çam bardakta soğuk su da vardı. Halil az önce uzaktaki çaykaradan
getirmişti.
Dördü de sofranın başına bağdaş kurup oturdular, turaçlı pilavı bir güzel
yediler. Yemek yiyişine bakarsan Memed iyice kendine gelmişti. Kendine
gelmişti de, şu yanan tutuşan güzel kadından niçin haberi yoktu? Bu oğlanda bir
şey, bir eksiklik vardı ama, ne?
Yemek yiyip bittikten sonra Kamer Ana bulaşıkları yıkamak istedi, Halil izin
vermedi. Kendisi yıkayacaktı.
Gün kavuşacaktı nerdeyse, alaca gölgeler çoğalıyordu. Güneş Anavarzanm
arkasına sarkmış, bir ucu ovaya değdi değecek. Seyran Kız dalmış gitmiş,
gözleri Memedde. Allah kimsenin başına vermesin böyle bir karasevdayı. Kamer
Ana kalkacak oluyor, Seyranın haline bakıp vazgeçiyordu. Azıcık daha görsün
sevdiğinin yüzünü fıkara, diye düşünüyordu.
Derken gün battı, karanlık kavuştu. Memedin yüzü hayal meyal ancak
gözüküyordu ama, Seyran daha gözünü ondan ayıramıyordu.
Kamer Ana, artık ne görecek, diye düşündü. Oğlanın haberi bile yok. Haberi
olsa ne olur ki, kefeni boynunda bir eşkıya... Ne yönden ele alsan, bir çıkar yolu
yok.
Hadi kalk kızım, geç kaldık, diye Kamer Ana birden ayağa kalktı, yürüdü.
"Sağlıcakla kaim yavrular. Bir isteğiniz olursa, biz yarın öbür gün gene geliriz."
Memed koşarak çiçekliğe gitti, iki deste reyhanla karışık kadife gülü kopardı,
birisini getirdi Kamer Anaya, ötekini de Seyrana verdi.
Yola düştüler. Seyran arkasına dönüp dönüp bakıyordu. Bir, bir adım atıyor, bir
dönüp bakıyordu. Karanlık basmış, ay doğmuştu. Değil Memed, koskocaman
bostanlık bile gözükmüyordu. Ama daha Seyran dönüp dönüp bakıyordu.
Ayaklan onu geri geri çekiyordu. Bu sefer de Kamer Ana çabuk gidiyor, bakıyor
ki çok aralaştılar, duruyor, Seyranın gelmesini bekliyordu. Böyle dura yürüye
köye yaklaşmışlardı ki Seyran:




Dur Kamer Ana, dur, dedi arkadan. "Korkuyorum."
Kamer Ana durdu. Onun yanma gelmesini beklemeden:
Neden korkuyorsun? diye sordu.
Seyran geldi onun koluna yapıştı.
Öldürecekler, diye inledi. "Onu öldürecekler Ana. Bir eşkıyanın başa kadar
gittiğini hiç gördük, duyduk mu? Gizik Duranı bile öldürdüler. Öldürecekler onu
Ana."
Kamer Ana susuyordu. Öteki durmadan konuşuyor. Kamer Ana hiçbir karşılık
vermiyordu. Sonunda:
Ağzını hayra aç kızım, diye konuştu Kamer Ana. "Hayra aç ki hayırla
karşılaşasın. Kim öldürecekmiş onu?"
Herkes, herkes, dedi Seyran. "Ağalar, candarmalar, Hükümet. Onu herkes
öldürecek."
Kamer Ana şaşkına dönmüştü. Böyle bir konuşmayı hiç beklemediği için hazır
değildi. Bir de tam Seyran gibi düşünüyordu. Bir eşkıyanın uzun bir süre
yaşadığı görülmüş müydü? Hele İnce Memed gibi bir eşkıyayı yaşatırlar mıydı
hiç? Dağ taş, kurt kuş silah olur da üstüne yürürdü. Ağalar beyler...
Ona kurşun geçmez ki... Onun koynunda yıldırımı var, muskası var. Hızır da
sırtını sıvazlamış.
Kamer Ananın can kurtaran olaraktan sarıldığı bu sözler etkili olmalıydı, ama
o dinlemiyor, aldırmıyordu ki...
Öldürecekler onu. Onu öldürecekler, diyordu boyuna.
Yıldırımı var onun yaaa... Yaaa, yıldırımı var.
Kamer Ana buna kendi de inanmıyordu.
Gözlerinden başka yerine kurşun geçmez.
Seyran onun koluna girmiş köye sürüklüyordu.
Kurşun geçmez ki ona. Bir gözleri... Gözlerini de korur...

44

Ali Safa Bey düşündü taşındı, baktı ki hiçbir yerden bir umut yok, başının
çaresine kendi bakmaya karar verdi. Kaymakam da, Vali de Vayvay köyünü
yerinden kaldırmaya yanaşmıyorlar, ne olur ne olmaz diye korkuyorlardı.


Kaymakam Vayvayda verdiği kararı, Vayvaydaki sözlerini çoktan yalamıştı.
Ali Safa Bey onlara tepeden bakıyor:
Hadi canım, diyordu. "Bu da hükümet mi? Şu adamlarına bakın, şu
Kaymakama, şu Valiye! Ulan onları şu çiftliğe yanaşma diye bile almam! Vallahi
de almam, billahi de. Paşa da, Arif Saim de hükümet kurduklarını sanıyorlar da
gep gep geriniyorlar, öyle mi? Böyle bir hükümeti bizim Karadağlıoğlu Murtaza
da kurardı. Hem de daha akıllıca."
Çıkçıklarm yiğitlerini, beceriklilerini, eli silah tutanlarını çağırmış, gece
gündüz onlarla Vayvay köyüne son darbeyi indirmek için planlar kuruyordu. Bir
de çiftlik konağını bir müstahkem mevki haline getirmişti. Yepyeni Alaman
filintaları, sandık sandık mermiler, tabancalar, kamalar, dürbünler, kırmızı fesler,
asker giyitleri... Kapılara, pencerelere de kum torbalan yığdırmıştı. Zeynelin,
Ademin kaybı onu çok korkutuyordu. Şu Vayvaylılar iyice azıtmışlar, cana
kastetmeye başlamışlardı.
Zekeriya:
"Aramadık yer, sormadık insan bırakmadım, ne Zeynelden bir iz var, ne
Ademden... Zeyneli köylüler, karısı da içinde, boğmuşlar, Akçasaza gömmüş,
imini timini bellisiz eylemişler, Ademi de Yobazoğlu öldürmüş diyorlar. Çok
aradım, ikisinin de ne ölüsünü, ne de dirisini bulabildim, diye haber getirmişti."
Safa Bey uyandığından bu yana hazırlıktaydı. Vayvay köyüne bugün için,
beklesinler geleceğim diye haber yollamıştı.
Bugün Zekeriyaya özenle pırıl pırıl boyattığı sarı çizmelerini, İstiklal Savaşı
günlerinden kalma daha yepyeni haki zabit pantolonunu" giyecekti. Yıllardır hiç
takmadığı altın kordonunu takacak, başına da büyük, kara lenger şapkasını
geçirecekti.
Giyindi kuşandı, bıyıklarını burdu, sapı fildişi nagant tabancasını sol kasığının
üstüne astı, ince sırma işleme fişekliği de beline bağladı. Parmaklarına da iri
altın yüzüklerini taktı. Köylü altına, silaha, bir de askere saygı duyardı.
Bacağında asker pantolonu, sarı çizmesinin koncuna sokulmuş gümüş savatlı
kırbacı, İstiklal Madalyası, tabancası, kara şapkası, kordonuyla göz kamaştırıcı
bir heybet gibi baktı kendine aynada. Bu kılık yeteri kadar ürkütücüydü.
Köylüler bu kılığın etkisinde kalırlar, saygı duyarlardı. Köylü milletinin hiçbir
zaman aklı olmamıştır. Akıl suni bir şeydir. Köylünün her zaman bakmaya gözü
olmuştur. Yapabilse, Arif Saim Beyin duymayacağını bilse, baştan aşağı zabit
elbisesi giyer, köylülerin karşısına öyle çıkardı. Şu Arif Saim de Çukurovanm
başına bir bela kesilmişti ki ne bela.
Dursun Durmuşa asker giyiti giydirdi. Zekeriyanm da külot pantolonu hakiydi.



Onunla birlikte Vayvaya gidecek on sekiz adamının her birisinde küçük de olsa
askerliği ansıtan bir işaret vardı. Kiminin şapkasında bir candarma yıldızı,
kiminin bacağında bir tozluk, kiminde bir kasatura, kiminde bir palaska, ceket,
apolet...
Çalman atlarının yerine baba dostu Yağmur Bey ona on beş kadar güzel, dört
beş yaşlarında at göndermiş, bir kuruş da para istememişti. Yağmur Beyin
gönderdiği atlar gerçekten çok güzel, soylu atlardı.
Ali Safa Bey atlara binmeden önce adamlarına son talimatı verdi:
Ben köylüyle konuşurken hepiniz arkamda ayakta duracak, gözlerinizi bir
noktaya dikecek, sağ elinizi tüfeğinizin namlusunun ağzına koyacak, hiç
kıpırdamayacaksınız, dedi.
Atlara bindiler sürdüler. Köylü onları ulu, dallan dev kanatlar gibi açılmış dut
ağacının altında bekliyordu. Hepsinde bir sabırsızlık, gözle görünen bir heyecan
vardı.
Ah Safa Bey ve ardındaki atlılar bir toz duman içinde köye doludizgin girdiler.
Ah Safa Bey atının hızını daha iyice kesmeden ağacın altında atından aşağı
atlayıp:
"Selamünaleyküm," diye bağırdı.
Köylüler kendilerini tutup, yumuşacık, heyecanlarını göstermemeye çalışarak:
"Aleykümselam," dediler. Sonra da Ali Safa Beyi bir ucu ağacın gövdesine
çivilenmiş, üstüne bir kaim döşek atılmış, döşeğin üstüne de bir Türkmen halısı
serilmiş kerevete buyur ettiler. Ali Safa Bey, önünde açılarak kendine yol veren
kalabalığa gülümseyerek, gitti kerevete ayak ayak üstüne atıp oturdu. Ceketinin
düğmesini de, sapı fildişi tabancası, tabancasının sırma işleme fişekliği görünsün
diye açtı. Herkesle teker teker merhabalaştıktan sonra sustu. Adamları da gelmiş,
tek sıra halinde, karın içeri, göğüs dışarı, gözler bir noktaya dikili, sağ elleri
tüfeklerinin namlu ağzında, sol elleri de işleme pırıl pırıl fişekliklerine takılı, put
gibi duruyorlar, hiç mi hiç kıpırdamıyorlardı.
Uzun bir süre başını önüne eğip düşünen Ali Safa Bey başını kaldırdı, yalım
gözlerini teker teker köylülerin üstünde dolaştırdı. Tanıdığı bütün köylüler
buradaydı. Seyfali elini koynuna sokmuştu. Korkudan titrer gibiydi. Buna
sevindi. Koca Osman olup bitene fütursuzca durura benziyordu ama, çocuk
yüzünden hiçbir şey belli olmuyordu. Çok ağır deneylerden geçmiş bir yüzdü
yüzü. Sayılamayacak kadar kırışık içinde. Bu kadar kırışık içindeki bir yüzden
hiçbir şey anlayamazsın ki... Ferhat Hoca boynunu sağa yatırmış, iki eli
göbeğinde kenetlenmiş, gözlerini kapayıp kendisini Allahın lütfü keremine
bırakmış, mütevekkil, sakin duruyordu.

Şefçe Kahyada bugün bambaşka bir şeyler vardı. Bir acayip giyinmiş, şu yaz
gününde bacaklarına kaim, çok nakışlı dizleme yün çoraplar çekmiş, şayak bir
şalvar giymiş, sırma işleme iki tane kuburu üst üste beline bağlamış, dolma
tabancasını da iki kuburun ortasına sokmuştu. Çizgili manıs mintanı çivit
mavişiydi. Başına da keçeden ak bir lenger şapka geçirmişti. Uzun saçını iki
parmak kalınlığında örmüş, şapkasının altından ensesine doğru çıkarmış, apak
gümüş örgülü beline aşağı sarkıtmıştı. Kalabalığın ardında, dudaklarını
sarkıtmış, kendi kendine homurdanarak gidip geliyordu. Selver Gelin de
oradaydı. En beyaz, bulut gibi ak başörtüsünü bağlamıştı. Seyran sağ yanda,
güzeller güzeli, yeşiller içinde, yüzünde sonsuz bir mutluluk balkıyıp duruyordu.
Ali Safa Beyin şaştığı, midesini bulandıran, onu korkutan, Seyranın
kardeşlerinin, akrabalarının da toplantıya gelmiş olmalarıydı. Bu dağlılar
gözüpek adamlardı. Hem de okumuş yazmış. Şimdiye kadar köyün hiçbir
şeysine, girdisine çıktısına karışmamışlar, bir konuk gibi, bugün var yarın yok
gibi Vayvaym dışında yaşamışlardı. Onlar Vayvay işine karışmış olsalardı,
durum çok başka olur, Ali Safa Bey daha büyük zorluklarla karşılaşabilirdi.
Şimdi durum öyle gösteriyordu ki bunlar da işe karışmaya karar vermişler.
Ali Safa Bey sustukça, köylülerin yüzüne baktıkça kendisini dayanılmaz bir
kızgınlığa kaptırıyordu. Başka zaman olsa Ali Safa öfkesinin önüne geçmeye
çalışır, öfkesini yenerdi. Şimdiyse kendisini kapıp koyvermişti. Öfkeli bir sesle
konuşmak, köylüler üstünde daha büyük bir etki yapardı.
Boğazını temizledi, öksürdü. Herkes bir beden kesilip öksürüğün sonunu
bekledi.
Ali Safa Bey:
Ben bu köye adımımı atmazdım, diye başladı. "Bana bu kadar kötülük
yapıldıktan sonra. Sizin hiçbirinizin yüzüne bakmazdım, beni böylesine
Çukurovanm diline düşürdükten sonra. Size son bir sözüm var da onun için
geldim. Günah benden kalksın diye geldim. Suç benden gitsin diye geldim.
Sonra, Ali Safa Bey, Tayfun Bey söylemedi demeyesiniz diye geldim. Emmiler,
kardeşler, size emmi, kardeş demeye de dilim varmıyor ama, neyse... Bana çok
kötülük ettiniz, altınlar dökerek, biricik atımı vererek elde ettiğim tarlalarımdan
inat edip çıkmadınız. Neden? Başka yerde boş tarla mı yok? Bu sinekli, bu pis,
bu her sineği bir alıcı kurt olan toprağı inadına seçtiniz. Köy kurulacak, yurt
edinilecek o kadar verimli, o kadar hali toprak var ki Çukurovada, daha üstüne
bin tane köy kurulur. Siz kanunsuzluk yaparak, hükümetimizin kanunlarını
çiğneyerek, gücünüze güvenerek topraklarımdan çıkmadınız. Söyleyin, neden
çıkmadınız? Bu mülk benim değil mi, tapusu elimde değil mi?"
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 2 - 27
  • Части
  • İnce Memed - 2 - 01
    Общее количество слов 3145
    Общее количество уникальных слов составляет 1840
    27.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 02
    Общее количество слов 3578
    Общее количество уникальных слов составляет 1648
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 03
    Общее количество слов 3488
    Общее количество уникальных слов составляет 1687
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 04
    Общее количество слов 3514
    Общее количество уникальных слов составляет 1719
    36.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 05
    Общее количество слов 3448
    Общее количество уникальных слов составляет 1743
    32.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 06
    Общее количество слов 3479
    Общее количество уникальных слов составляет 1643
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 07
    Общее количество слов 3507
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    34.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 08
    Общее количество слов 3486
    Общее количество уникальных слов составляет 1680
    36.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1708
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 10
    Общее количество слов 3335
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    35.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 11
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1698
    34.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 12
    Общее количество слов 3392
    Общее количество уникальных слов составляет 1735
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 13
    Общее количество слов 3363
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 14
    Общее количество слов 3422
    Общее количество уникальных слов составляет 1720
    34.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 15
    Общее количество слов 3389
    Общее количество уникальных слов составляет 1672
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 16
    Общее количество слов 3402
    Общее количество уникальных слов составляет 1763
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 17
    Общее количество слов 3318
    Общее количество уникальных слов составляет 1789
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 18
    Общее количество слов 3326
    Общее количество уникальных слов составляет 1757
    32.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 19
    Общее количество слов 3280
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 20
    Общее количество слов 3386
    Общее количество уникальных слов составляет 1765
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 21
    Общее количество слов 3379
    Общее количество уникальных слов составляет 1718
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 22
    Общее количество слов 3348
    Общее количество уникальных слов составляет 1730
    33.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 23
    Общее количество слов 3445
    Общее количество уникальных слов составляет 1667
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 24
    Общее количество слов 3370
    Общее количество уникальных слов составляет 1678
    33.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 25
    Общее количество слов 3372
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 26
    Общее количество слов 3407
    Общее количество уникальных слов составляет 1725
    33.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 27
    Общее количество слов 3343
    Общее количество уникальных слов составляет 1778
    32.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 28
    Общее количество слов 3345
    Общее количество уникальных слов составляет 1696
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 29
    Общее количество слов 3417
    Общее количество уникальных слов составляет 1699
    34.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 30
    Общее количество слов 3400
    Общее количество уникальных слов составляет 1692
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 31
    Общее количество слов 3367
    Общее количество уникальных слов составляет 1784
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 32
    Общее количество слов 3377
    Общее количество уникальных слов составляет 1673
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 33
    Общее количество слов 538
    Общее количество уникальных слов составляет 408
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов