İnce Memed - 2 - 22

Общее количество слов 3348
Общее количество уникальных слов составляет 1730
33.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
"Kocalık batsın. Kusuruma kalmayın, bir daha hiç ağzıma almam. O, şahinimiz
Çukurovaya böyle dalgündüz girer, kimsecikler de onun kılma dokunamaz. O,
şahinimiz."
Muslu ortaya atıldı. Ev ev dolaşıyor konuşuyordu:
Nereye gitti, Zeynel nereye gitti? diyordu. "Haydi bakalım Zeynel nereye gitti?
Geldiğini görmedi mi? Ağacın altında değil miydi biz ona bakarken? Koca
Osman onu kucakladığında yanında değil miydi? Boynunu uzatmış, yiyecek gibi
bakmıyor muydu?"
Deli Muslu, başına altı tane daha askerliğini yapmamış genç topladı,
konuşarak Akçasaza doğru yürüdüler. Bir buçuk saat sonra sazlığın kıyısına
varıp, büklüğe girip bir kamışlığa oturdular, Zeyneli konuştular. Zeynel onun
köyde olduğunu Ali Safa Beye söylerdi. O da emrindeki köylülerini,
candarmalarmı Vayvaym üstüne çekip onu yakalarlardı. Zeynel hakkında karara
varıp büklükten ayrıldılar.
Zeynel, Memedi görür görmez bir koşu, yüreği küt küt atarak Ali Safa Beye
yollanmıştı. Heyecanından yürürken ayakları ayaklarına dolanıyordu. Hem
koşuyor, koştukça da içinde dayanılmaz bir ağırlık duyuyordu. Pişmanlık gibi
belli belirsiz bir şey içine dolup dolup geri boşalıyordu. Şu İnce Memed de bir
tuhaf adamdı. Canından bezmiş, dünyasından geçmiş bir hali vardı. Anasını,
Hatçesini öldürmüşler, çocukcağızı dağlara düşürmüşlerdi. Dediklerine göre onu
Asım Çavuş koruyormuş. Arkasında Asım Çavuş olmasaymış, onu çoktan
öldürürlermiş.
Çoktan öldürürlerdi. Bir avuç da adam. Tut boynundan sıkıver. Canı çıkıversin.
Konağın avlusuna geldi, orada çakıldı kaldı. İçindeki pişmanlık gittikçe
ağırlaşıyordu. Kendini suçlamaya, küçümsemeye başladı. İnce Memedden dolayı



onun da içinde küçük de olsa bir umut ışığı yanmıştı. Sevince benzer bir şeyler
alıyordu arada pişmanlığının yerini.
Hey büyük Allahım, beni bu dertten kurtar, diye mırıldandı Zeynel. "Ne oluyor
bana böyle? Söyleyemeyecek miyim?"
Ne var bu çocukta? Bir büyü, bir keramet mi var? Şimdiye kadar Zeynelin
başına böyle bir iş gelmemişti. Sevdim mi, diye düşündü. Bu piç kurusunu
sevdim mi? Hiç de sevmemişti. Peki, içindeki bu olan biten neydi? Acıyor
muyum acep ola bu eli bileklerine kadar kızıl kana batmış bir karış boylu
oğlana? Kendini yokladı, hiç acımıyordu. Yalnız onun adını andıkça içini
usuldan bir sevinç, bir güven dolduruyor, içinde küçücük bir umut ışığı yanıp
sönüyordu. Allah Allah, bu da ne ki? Ha? Bu da ne?
Zeynel, geri dönsem mi, konağa çıkıp Ali Safa Beyi görsem mi, diye
düşünürken, yukardan, konaktan Ali Safa Beyin sesi geldi:
Ne o Zeynel? diye gülüyordu. "Ne durdun kaldın öyle? Amma da uzun
düşündün! Gel bakalım yukarı."
Zeynel başını yukarı kaldırdı. Karmakarış bir yüzle Ali Safa Beyine
gülümsedi. Ali Safa Bey Zeynelin yüzünü hiç böyle görmemişti, ürktü. Eli sedef
saplı nagant tabancasına gitti:
Ne var, ne oldu Zeynel? diye onu merdiven başında karşıladı.
Zeynelin içinden bir an söylemeliyim diye geçti. Şimdi köyü sarar yakalarlar,
İnce Memed belası insanların başından böylece kalkar. Sonra, olmaz olmaz
olmaz, diye bağırırcasma içinden geçirdi, olmaz olmaz!
Zeynel geldi, Beyin karşısındaki sedire çöktü, gülümsüyor, konuşuyor, kendini
toparlamaya çabalıyordu.
Harman yangınından sonra köylünün beli bikini kırıldı. Bittiler, dedi. "Bir
sabah baktım, köylü nesi var nesi yok torlamış toplamış gidiyor. Evlere de
köyden çıktıktan sonra ateş verip yakacaklar. Aralarında öyle konuşuyorlar. Ben
de evi topladım, denkleri kapının ağzına koydum. Nereden çıktıysa Ferhat Hoca
çıktı geldi, köylünün ağzından girdi burnundan çıktı. Burnundan girdi ağzından
çıktı, millet öğleye doğru denkleri içeri taşıyıp çözdü, vazgeçtiler. Bu Ferhat
Hoca bir bela. Koca Osman bile kapısının önünde denklerin üstüne oturmuş,
boynunu bükmüş, dualar okuyor, kader böyle imiş, diye söyleniyor,
Narlıkışladan arabayla gelip kendisini alacak akrabalarını bekliyordu. Bu
adamda şeytan tüyü var. Herkese, her istediğini yaptırıyor."
Ali Safa Bey, Zeynel konuşurken kıpkırmızı kesilmiş, yay gibi gerilmişti.
Fırladı ayağa kalktı:
Ben, diye gürledi, "ben, ben..." Ayaklarını yere vurarak delice bir yürüyüşe



geçti. Ayağının altındaki taban tahtaları zelzeleye tutulmuş gibi titriyordu. "Ben,
ben yaparsam yaparım ona. Bir imam parçası! Nereden geldiği, ne olduğu ne
idüğü belirsiz bir hoca parçası... Bana, bana... Ben de o köylüyü anasından
emdiği süte pişman ederim. Anasından doğduğuna, doğacağına pişman ederim.
Dinle beni Zeynel, ya bu kış buradan bu köy kalkmış olacak, ya da onların
başına yeryüzünün görmediği bir belayı getireceğim. Satın aldığım, en değerli
şeyimi uğruna verdiğim, atımı vererek aldığım topraklarımda daha fazla
oturamazlar o köylüler. Buna müsaade edemem. Bu dünyada hak, hukuk,
insanlık kalmamış. Şu hükümet, şu Kaymakam da çok zayıf... Bir insanın
hakkını koruyamıyorsa hükümetlik yapmasınlar, yapmasınlar, onları zorlayanlar
mı var efendim?"
Dişlerini gıcırdatıyor, yüzünün etleri geriliyor, kulağının altı seğiriyordu. Çipil
gözleri açılıp açılıp kapanıyordu. Çizmelerini elindeki boğa aleti kamçıyla
dövüyordu.
"Onlar beni bilmiyorlar. Benim daha neler yapabileceğimi akıllarına bile
getiremiyorlar. O hükümet olacak Hükümet benim hukukumu müdafaa
etmezse... Ben, ben, ben kendi hukukumu müdafaa eylemeyi çok iyi, çok güzel
bilirim. Ben gölgemi bile adama çiğnetmem, gölgemi, gölgemi bile. Ben o
köyü... O köyü... Az beklesinler..."
Konuştu, köpürdü, gitti geldi, Koca Osmana, Ferhat Hocaya sövdü. Köylüyü
topraklarından tez günde nasıl atacağını binbir kez söyledi. Yerine ter içinde
yorulmuş çökerken, can çekişir gibiydi.
Kan kusturacağım onlara, kan kusturacağım, diyordu. "Kan, kan, kan
kusturacağım, kan kan, kan kan... Fitil fitil burunlarından getireceğim o
Vayvaylılarm... Fitil fitil, fitil fitil... Bana yaptıkları kötülüklerin bedelini çok
ağır ödeyecekler. Ağır, ağır, ağır ödeyecekler. Kan kan, kan kan kusturacağım!"
Cebinden sigarasını çıkardı, itinayla sarı kehribar ağızlığına taktı, Zeynel
hemen gitti, küçük bir maşayla ocaktan köz aldı getirdi, Bey gelen köze bastıra
bastıra sigarasını yaktı.
Eee, Zeynel, dedi, "aslan kardeşim, sen de başa çıkamadın o akılsızlarla...
Değil mi? Halbuki senin düşünceni kabul etseler de köyü boşaltsalardı, şimdiye
köy sahibi, ev bark sahibi olmuş gitmişlerdi. Ne var ne yok? Dün gece sizin
köyün oralardan, uzaklardan koygun koygun davul sesleri geliyordu. Harmanları
yandı diye düğün bayram mı ediyorlar, bu utanmaz alçaklar? Ne o?"
Zeynel:
Bizim köydeki dağlılar var ya, onların oğlu mu gelmiş askerden, ne olmuş,
şöyle bir duydum, ona düğün kurmuşlar herhalde. Bir şey değil... diye



önemsemez konuştu. Üstünde sanki hiç durmuyordu.
Ben, ben, dedi gene Ali Safa Bey, "o dağlılara da göstereceğim. Benimle birlik
olun dedim o köpeklere, tekmil ovayı zapt edelim. Akılsız deyyuslar, akılsız
deyyuslar, akılsız... Aldırmadılar bile. Ben, ben onlara... Bana dört beş gün sonra
gel Zeynel. Şu işe bir son verelim artık. Bir ömür boyu şu sümsük heriflerle
uğraşamam. Kati darbeyi bu günlerde Vayvaya indireceğim."
Baş üstüne Beyim.
Sen de kurtulursun, ben de.
Baş üstüne Beyim.
"Vayvay köyüne bugünlerde biraz daha göz kulak ol. Oralarda bana bir şeyler
dönüyor gibi geliyor. Harman yangınından sonra durmayıp gitmelilerdi. İyi
dayandılar. Yalnız Ferhat Hoca değil... Başka şeyler de var. Dehşet diretiyorlar.
Bir araştır. Köylü korkaktır, böyle diretmez sonuna kadar. Anla bakalım neymiş.
Göz kulak ol. Şimdiki aldığım tedbirleri iki üç yıl önce almış olsaydım, ya da
alabilseydim, malum ya, Hükümet o zaman şimdiki gibi değildi, bizi daha çok
sıkıyor, elimizi kolumuzu bağlıyordu, bu hayvanlara efendimiz diyordu, bunlar
da şişin ha şişin ediyorlardı, onun için yalnız rahmetli Kalaycı eşkıya bunlarla
uğraşıyordu. Bir tek Kalaycı eşkıya bunların yarısını köyden uğrattı. Şaşılacak
iş, şimdi bu kadar tedbire bana mısın demiyorlar! Atları almıyor, köyleri
kurşunlanıyor, harmanları yanıyor, candarmalar onları öldürünceye kadar
dövüyorlar gene bana mısın demiyorlar. Bir göz kulak ol Zeynel... Nereden
geliyor bunların bu direnmeleri? Bu yılgınların, korkakların?"
Baş üstüne Beyim. "
Ben çok araştırdım, bulamadım Zeynel. Kim kışkırtıyor onları?
Ben bulurum Beyim.
İçerden kızarmış av etleri, tarhana, kavrulmuş soğan kokusu geliyordu.
Bir iki kadeh atalım mı Zeynel?
Baş üstüne Beyim.
Zeynel daha belalı bir ikircik cehenneminde yanıyordu. Söylesem mi,
söylemesem mi? Başkası gelir de Beye söylerse? O zaman Bey ne derdi? Bunca
emeciklerim gözüne dizine dursun Zeynel demez miydi? Beyim, derim, köy
benden kuşkulandı. Köydeki olan biten her şeyi benden saklıyorlar. İnce Memedi
de sakladılar. Ben ne yapayım, ben!

37

Muslu, bir de Sarı Süleyman, bir de Ahmet, üç kişi karaçalılıktaki sel
çukurunun üst başındaki ağacın altına oturmuşlar alçak sesle konuşuyorlardı.
Muslu askerlikte çavuş olmuştu. Yirmi sekiz yaşlarındaydı. Geniş omuzlu, ince
uzun, çarpık bacaklıydı. Bir tazıya benziyordu. Gözleri bir tazmin uzun, çekik
gözleriydi. Kadife pantolon, körüklü çizme giyerdi. Köydeki atlar çalınmadan
önce güzel, yarım kan al bir Arap ata binerdi. Hali vakti yerinde bir ana babanın
tek çocuğuydu. Arap atma biner, köy köy Anavarza ovasını dolaşırdı.
Evlenmemişti, köyün bu yaşa gelmiş tek bekar erkeğiydi. Sert huylu, kırıcı bir
adamdı. Gözüpek bir adam olarak Anavarza ovasında nam salmıştı. Ali Safa
Beyin işlerine, köye yaptığı zulümlere hiç karışmamış, şimdiye kadar Ali Safa
Bey ne yapmışsa, "cık cık" yapmış geçmişti. Al atı çalınınca birkaç gün kızdı,
sövdü saydı, sonra da vazgeçti. Muslu umutsuzdu. Nasıl olsa Ali Safa Vayvay
köyünü buradan çıkaracaktı. Uğraşmak boşunaydı. Bu yüzden de hiçbir şeye
karışmıyor, yalnızca olanı biteni uzaktan, hiçbir şeyi kaçırmadan izliyordu
Sarı Süleymanla Ahmet yirmi, yirmi bir yaşlarındaydılar. Onlar da şimdiye
kadar hiçbir şeye karışmamışlar, köyü boşaltacakları günü sabırsızlıkla
beklemişlerdi. Onlar da Muslu gibi düşünüyorlardı. Ali Safa Beyin arkasında
koskocaman bir Hükümet vardı. Bütün candarmalar emrindeydi. Bir de Ah Safa
bir sürü silahlı it besliyordu evinde. Bir de Çıkçıklar köyü gibi hırsızlık,
eşkıyalıkla geçinen bir köy vardı yanında. Ah Safa Beyin akrabaları oluyordu
Çıkçıklar köyü. Bütün bunlarla nasıl başa çıkılırdı? Erinde geçinde nasıl olsa
boşaltacaklardı köyü. Bu üç kişinin karışmaz tutumları onun köye geldiği güne
kadar sürdü. Memedi görür görmez Muslu kendinden utandı ve ilk olarak, Koca
Osmamn avlusunda kendi umutsuzluğuna karşı çıktı.
Muslu:
Sarı kardeş dedi Süleymana. "Sarı kardeş, arkamızı vereceğimiz,
dayanacağımız bir kale bulduk. O geldi işte. Çukurovanm ortasına yüce
dağlardan düştü. O, orada dursun. Sırasını beklesin."
Ahmet:
Beklesin, dedi.
Süleyman:
O, orada beklesin, dedi.
Muslu:
Önce onun başını sağlama bağlamalıyız. Ağalar, bir de Hükümet onun bizim
köyde olduğunu duymamalı.


Ahmet:
Nasıl duymaz? Dalgündüz bizim köye geldi.
Süleyman:
Dalgündüz.
Muslu:
İyi yaptı. Hiçbir köylünün ağzından, çoluğun çocuğun, yüz yaşında kocanın
ağzından, etlerini kesseler, hiç kimsecikler bir söz alabilirler mi?
Süleyman:
Alamazlar.
Kıyık kıyık kıysalar bütün köyü, kimse, o bizim köyde demez.
Muslu:
Bir tek kişiden başka.
Ahmet:
Zeynelden başka...
Süleyman:
Zeynelden...
Muslu:
Şimdi biz burada üç kişiyiz. Önce onu kurtaralım. O bize gerek.
O bize çok gerek, dedi Ahmet.
Süleyman:
Ne aslan o!
Muslu:
Aslan, dedi, güldü. "İşte onu kurtarmak gerek. Zeynel onu gördü mü?"
Süleyman:
O, köyün içinde dolanıp dururken Zeynel yanımdaydı. Koca Osman gelip de
köyün içinde dört dönen adamın kim olduğunu söyleyince... yüzü sapsarı kesildi
Zeynelin. Bir baktım Zeynel yok. Yer yarılmış da yerin dibine gitmiş.
Söyledi mi dersiniz Ali Safaya?
Söylemez mi?
İşi söylemek.
Belki daha söylememiştir, söyleyecek.
Ali Safayı belki bulamamıştır, bulacak.
Söyleseydi, şimdiye bizim köyü candarmalar sarardı.
Ali Safa kasabaya gitmiştir.
Dönecek.
Muslu:
Candarmalar sarmadan, onu bulmadan...

Süleyman:
Onu bulmadan.
Biz Zeyneli bulmalıyız.
Söylememişse...?
Bugün söylemez, yarın söylemez. Günün birisinde...
Söyler.
Biz Zeyneli bulmalıyız.
Musluya çok sert huyundan, bir de çok az konuşmasından, her şeyi açık açık
söylemesinden, her kusurunu konuştuğu adamın yüzüne yekten vurmasından
ötürü deli diyorlardı. Deli Muslu ince, uzun bacaklı bir tazıya benziyordu. Yüzü
de bir tazmin uzun yüzü gibiydi. Koşunca da çok hızlı, tazı gibi koşardı.
Sağlam karar verdiler. Bir hançer çıkarıp hançerin üstüne el koyup ant içtiler.
Sonra ayağa kalktılar, Çıkçıklar deresinin ovaya inen ucuna yollandılar. Orada
Zeynelin yolunu bekleyeceklerdi. Zeynel nasıl olsa bu yoldan geçecekti. Ali
Safaya giderken, ondan dönerken derenin ucundaki yoldan mutlaka geçecekti.
Derenin ucunda geniş bir kamışlık vardı, uçsuz bucaksız. Uzun uzun
kamışlardı her birisi... Bir orman gibi.
Öğleüstü kamışlığa girdiler yolun üç dört adım yukarısına, bir kamış
oylumunun içine saklandılar.
Seyfali Ferhat Hocaya geldi:
Zeynel köyde yok, dedi. "Zeynel gitmiş."
Ferhat Hoca:
İşte bu kötü, diye içini çekti. "Onun da hali hal değil. Hastalanmış fıkara.
Vurgun yemiş gibi. Parmağını tetiğe değdirecek gücü yok. Nasıl
çarpışırcandarmalarla? O kadar candarmayla?"
Seyfali:
Nasıl saklarız?
Ferhat Hoca:
Kötü zamanı seçti. Bu sıralar Çukura inilecek sıralar değil. Değil ama, fıkara
insanlıktan çıkmış. Dişleri kenetlenmiş. Daha yeni açıldı. Ne yiyor, ne içiyor.
Nasıl saklarız onu dersin?
Nasıl saklarız?
Koca Osman da duydu, Seyran da... Köyde, Zeynelin ortadan hemen yittiğini
bir anda herkes duydu. Onun yitince nereye gideceğini de herkes biliyordu.
Köyü bir telaş aldı:
Nereye saklarız? "Nereye?"


Candarmalar geldi gelecek...
Köyü bastı basacaklar.
Vay şahinim vay!
Vay kadersizim vay!
Doya doya yüzünü bile seyredemediğimiz...
Kim bilir nasıl konuşur?
Tatlı dilini bir kez olsun duyamadığımız...
Kara günlerimiz...
Bir kuşcağız da gelmiş bir çalıya sığınmış.
Alıcı kuşların cırnağından yavruyu alamadığımız.
Beraber ağlayıp, beraber gülemediğimiz.
Nereye saklarız?
Nereye?
Nerede bulamazlar?
Nerede?
Hiç mi insanlık yoktu yüreğinde Zeynel?
Hiç mi adamlık?
Koca bir köy bir baş olmuş düşünüyor, üzülüyor, kahroluyor, gelecek
candarmayı bekliyordu, şaşırmış. Ona bir sığınacak yer arıyor, bulamıyor,
umutsuzlanıyor, umuda düşüyor, kırılıyor, bozuluyor, yüreklenip karşı koyuyor,
korkup siniyordu.
"Nereye saklamak, nereye?"
Nereye?
Koca Osman:
Durun bre ocağı batasılar, durun hele... dedi, başka bir şey demedi.
Candarma ne bilir hangi evde olduğunu?
Bu evi ararlarsa ötekine kaçırırız.
Bu evi...
Durun bre ocağı batasılar, durun hele...
Kemiklerimizi kırsınlar...
Un ufak eylesinler...
Dövsünler öldürsünler...
Onun yerini kimse söylemez.
Dilsiz kesilir bütün köy.
Atı iti, kurdu kuşu...
Atı yok.
Kuşu karıncası...



Durun bre ocağı batası, durun hele...
Akçasaza saklayalım.
Anavarza kalesine götürelim.
Öksüzlünün adamı iyi olur.
Dost olur.
"Anavarza kalesinin arkası Hacılar."
Anavarza kalesinin arkası Lek Kürtlerinin yurdu.
Lek Kürtleri kartallara benzerlerdi.
Lek Kürtleri türkülerde kaldı.
Nasıl saklarız?
Nereye?
Eşkıya Kürt Reşit vardı. Girerdi Anavarza kayalıklarının içine, kimse
bulamazdı onu.
Bir ormandı bu yöreler eskiden, bir ordu girse içine kaybolurdu.
Netsek neylesek?
Bin arayıp da bir bulduğumuz.
Yoluna kurban olduğumuz.
Durun hele, durun ocağı batasılar. Durun hele, her tepeden bir gün doğacak.
Durun hele, azıcık sabırlı olun hele.
Öbek öbek toplanıyorlar, Zeynelin üstüne konuşuyorlar. Zeynelin karısını
kadınlar aralarına almışlar, ona ha bire sorular soruyorlar. Onu Ali Safî Beye
söyleyecek mi, söylemeyecek mi?
O, kıvrılmış ocağın yanındaki yatağın içinde, uyuyor. Hiç kıpırdamadan,
dudaklarını sündüre sündüre uyuyor.
Evden eve gitmeler gelmeler. Çocuklarda, yaşlılarda bir keder, bir bekleme, bir
telaş. Herkes sinirli, herkes ateş üstünde oturuyor.
O gece köylüler sabaha kadar gözlerini kırpmadan, köye gelecek candarmayı,
kurşun seslerini beklediler, gerilmiş. Ne gelen oldu, ne giden. Sabaha yorgun,
mutlu çıktılar.
Bütün gün, bütün gece beklediler. Hiçbir yerden çıt çıkmadı. Zeynelin nerede
olduğunu, nerede olabileceğini araştırdılar. Zeynel ortalıkta yoktu. Candarmalar
gelmediklerine göre Zeynel nerede?
Ona bir yer bulmalı.
Bütün Çukurovada, Anavarza ovasında, şu düz yazının yüzünde ona bir
sığınacak yer arıyorlar, bulamıyorlardı. Buluyor, güvenemiyorlardı. Onu
gözlerine, kardeşlerine, analarına, babalarına, güvenemiyorlardı.
Deli Muslu ince, uzun bacaklarıyla bir tazıya benziyordu. Uzun yüzü, basık

burnu, çekik gözleriyle toprağı koklayan bir tazı gibiydi. Yoldan beş atlı, yedi
yaya geçti. Bir çoban kamışlıktan sürüsünü geçirdi. Zeynel gelmedi. Gün indi,
gölgeler uzadı. Zeynel gelmedi. İçlerinden birisini nöbetçi bırakıp uyudular,
uyandılar Zeynel gelmedi. Sonra yoldan geçen bir ayak sesi onları yerlerinden
sıçrattı:
Dur yolcu, diye yolun ortasına dikildiler. Yolcu durdu.
Muslu:
Merhaba Zeynel, dedi.
Zeynel:
Merhaba!
Seni bekliyorduk Zeynel, geç kaldın.
Zeynel:
Hah? dedi.
Geç kaldın.
Zeynel yere yığılı verdi.
Kalk Zeynel bizimle gel, dedi Muslu.
Zeynel gün ışıymcaya kadar toparlanıp ayağa kalkamadı. Gün doğarken
Muslu:
"Kalk Zeynel, kalk," dedi. "Sana bir şey yapmayacağız. Kalk Zeynel kalk."
Süleymanla Ahmet onun koluna girdiler, kaldırdılar. Zeynelin ayakları
ayaklarına dolanıyor, zor yürüyordu.
Zeynel korkma, dedi Muslu. "Başa gelen çekilir. Her insan ettiğini bulur. Hiç
korkma. Olur mu? Korkunun bir faydası olmaz ki..."
Öğleye doğru Akçasazı tuttular. Karanlık zmcar büküne girdiler. Zmcardan
gök gözükmüyordu.
Muslu:
Yoruldun mu, otur Zeynel, dedi, bir sigara sardı ağzına tutuşturdu. Zeynelin
dudakları titriyordu. Yere oturdu.
Öldürmeyin beni, dedi. "Ben çok şey biliyorum. Bundan sonra size faydam
olacak. Beni buraya öldürmeye getirdiniz, biliyorum. Nolur öldürmeyin."
Öldürmeye getirdik, dedi Muslu.
Zmcarlar, gök, batak, çiçek, Muslu, ötekiler hep biribirine karıştı. Kocaman
turuncu bir kelebek bir böğürtlen dalma konmuş, kanatlarını dikip biribirine
yapıştırmış, ayaklarıyla kocaman mavi başını, pörtlek gözlerini sıvazlıyor.
Zeynel yalnız turuncu kelebeği, onun gözlerini sıvazlamasını, ince ayaklarını
görüyordu. Kelebek de hiç uçmuyordu. Rahat, orada öyle duruyordu. Kelebek de
bir ara silindi. Her şey karman çorman oldu. Pembe bir böğürtlen çiçeğinde arıya


benzer, uzun, çelik yeşili, sokan bir sinek kaldı. Sineğin mavisi gittikçe
çelikleşiyor, parlıyordu.
Öldürmeyin beni.
Muslu tabancasını çekti, Zeynelin kafasına iki el ateş etti. Zeynel olduğu yere
devriliverdi. Süleyman da Ahmet de ikişer el ateş ettiler.
Turuncu kelebek tabancaların sesinden havalanmış, bir sığırkuyruğuna
konmuş, oradan da kalkıyordu. Konuyor kalkıyor, konuyor kalkıyordu. Sonra
iyice havalandı, yükseğe, büklüğün üstüne çıktı, yükselip alçalarak günbatıya
doğru uçtu gitti.
Muslu:
Geberdi, dedi.
Ahmet:
İstediği buydu.
Süleyman:
Yolcu yolunda gerek.
Bataklığın ucuna, çamurlu suyun kaynadığı yerin az ötesine bir derin çukur
kazdılar, Zeyneli olduğu gibi çukurun dibine atıp üstünü toprakladılar.
Muslu:
Önümüzdeki, bahara biz bile bulamayız Zeyneli. Kaynar sular örter onu.
Yorgundular. Köye girdiklerinde ayakta duracak halleri kalmamıştı.
Muslu ince, uzun bir tazıya benziyordu. Azıcık kamburu çıkmış...
Süleyman Musluyu uyandırdı:
Zorlu bir garbi esiyor, haydi geç kaldık Muslu, dedi.
Ahmet nerede?
Burada, çardağın altında bekliyor, dedi Süleyman.
Muslu hemen uyandı, giyindi, yola düştüler.
Ah Safanm harmanları daha çekilmemişti. Ancak, dünden beri birisinde batos
çalışıyordu.
Muslu:
Sen yukarıki tarlaları yakacaksın Süleyman. Önce harmanları, sonra firezleri
ateşleyeceksin. Sen de Ahmet, Mıstıkölene doğru inecek, oradaki harmanlara,
firezlere ateş vereceksin. Ben de batosu yakacağım.
Gece yarısına doğru Ali Safa Beyin çiftliğinin harmanlarında yalımlar
patladı. Akşam sert başlayan garbi yeli durmamıştı. Harmanlardaki yalımları aldı
tarlalara serpti. O gece sabaha karşı Ali Safa Beyin bütün tarlaları yalıma
kesmiş, yanıyordu. Ovanın düzünde bir yalım gölü çalkanıyordu.
Vayvay köyü, öteki yakın köyler:


Ali Safanm harmanları yanıyor, diye uykularından fırladılar. Kimi
çardaklardan, kimi damlardan, kimisi de ağaçlara çıkıp gün ışıymcaya kadar
yanan tarlaları seyrettiler.
Koca Osman kabına sığmıyor, içeri giriyor, dışarı çıkıyor, dolma tabancasını
dolduruyor, beline sokuyor, geri çıkarıyor:
İşte böyle Ferhat Hocam, diyordu. "Allahın güzel adamı, sen doğru
söylüyorsun. Eden bulmalı. İşte böyle Ferhat Hocam, şahinim geldi böyle oldu.
İşte böyle eli top ışıklım, Hocam, ermişim, işte böyle... Daha neler, neler olacak
şahinim burada uykudayken. Yeter ki onun gölgesi eksik olmasın Çukurova
düzünün üstünden. İsterse kıyamete kadar böylece, sümüğünü çeke çeke uyusun.
Onun gölgesi bize yeter. Eden bulacak. Yeter ki toprağımıza bir şahin gölgesi
düşsün. Bir gölge... Yeter ki millet, onun ayağının Çukurova düzüne bastığını
bilsin. Yeter. Dağları deler yol eyler. Köylü milleti ne kadar korkaksa, o kadar
yiğittir. Yeter ki sırtını dayayacak bir şey bulsun, çavdar sapı da olsa olur. Eden
bulur."
Gün kuşluğa gelirken başka bir haber de yayıldı köylere. Bu gece, harmanlar
yanarken Ali Safa Beyin konağını da kurşuna tutmuşlar, tavlasında da ne kadar
atı varsa alıp gitmişler. Haber doğruydu. Ali Safa bu geceki başına gelenleri hiç
beklemiyor, kuduruyor, "Ben, ben, ben," diyor. "Hanım ben, ben, ben ne yaptım
bu insanlara, bu nankörlere iyilikten başka?" diyor, saçını başını yoluyordu.
Hanım yarı ağlamsı:
Ne gelir bizim elimizden iyilikten başka... Ne gelir, ne gelir, diye kocasına
karşılık yetiştiriyor, köylülere beddualar ediyordu.
Koymayacağım bunu onlara. O Vay vay köylüsüne, o kudurmuşlara... Ben de
bensem, ben de bensem, koymayacağım.

38

Ah Safa Bey gördüklerine, duyduklarına bir türlü inanamıyor: "Benim,"
diyordu. "Benim harmanlarımı nasıl yakar, atlarımı nasıl çalarlar? Nasıl, nasıl,
nasıl olur? Kimden alıyorlar bu cesareti?"
Karısı:
Kimden alacaklar, diye ona yardım etmeye çalışarak konuşuyordu. "Kimden


alacaklar? Var bir güvendikleri, var bir arka verip oturdukları çınarları. Var bir..."
"Düşünüyorum, düşünüyorum bulamıyorum. Kim var arkalarında? Bir korkup
siniyor, köyü bırakıp gidecek oluyorlar, derken, bitmiş yılmışken, ne oluyor ne
olmuyor, hemen ayağa kalkıveriyorlar, cana geliyorlar. Dikiliyorlar karşıma,
hem de nasıl bir dikilme! Harmanlarımı yakıyorlar. Neredeyse konağımı
kurşunlayıp beni öldürecekler. Bunlar, bu alçaklar, nankörler, ekmek bilmezler,
ekmek yediği sofraya bıçak sokanlar, bir gün de utanmadan beni öldürmeye
kalkarlarsa şaşmayacağım."
"Öldürürler bu gavurlar, iyilik bilmezler. Sen olmasan bu ovada Arif Saim Bey
Akmezar köylüsü gibi ederdi hepsini. Vara edeydi, vara önüne geçmeyeydin.
Aaah, iyilik! Aaah, insanın insana iyiliği..."
"Zeynel de gelmedi. Ne oldu adama? Zeynel böyle günlerde beni bırakmaz,
bana bir haber getirirdi. Ne oldu acaba adama, korkuyorum. Kim, kim, kim
yapar bunu bana? Bu alçakları kim kışkırtır? Atlarımı çalacak, harmanlarımı
yakacak kadar kimden alırlar bu cesareti? Ferhat Hoca dedikleri Allahsızın,
dinsizin buna gücü yetmez. Koca Osman bunağı da bir araba laftan ibaret. Kim,
kim, kim?"
Birisi olacak, dedi karısı gerdan kırıp, ciddileşerek. "Birisi olacak. Bizi kimse
çekemiyor Bey. Keski bu ovaya düşmeyeydik. Kimse ne çektiklerimizi, burada
sıtmanın, sıcağın, sivrisineğin içinde nasıl ölüp ölüp dirildiğimizi,
süründüğümüzü kimse bilmiyor. Çekemiyorlar, gözleriyle yiyecekler bizi. Ali
Safa Beyin çiftliği diyorlar da başka bir şey demiyorlar, demiyorlar, aaah,
demiyorlar. Unutuyorlar, sen adını değiştirip Tayfun Bey olurken, çelik göğsünü
Toros kayalıklarında Fransıza siper ederken, düşmanı denize dökerken, kırk
kişilik çakmaklı tüfekli çetenle Karboğazmda Menil taburunu esir alırken, o
günleri unutuyorlar, unutuyorlar aaah... Sen, sürerim sürerim gitmez kadana,
Fransız kurşunu geçmez adama derken, canını bir çöp kadar bile nazara
almazken, onlar neredeydiler? İki dönüm toprağı sana çok görüyorlar, sen
koskoca vatan toprağını kanınla kurtarmışken... Aaah, canınla kurtarmışken...
Onlar, bizi çekemeyenler, Fransızlar bu vatanın harimi ismetine yürürken dağlara
kaçıyorlar, deliklere giriyorlar, çalıların içine yatıyorlardı... Hepsi, hepsi, hepsi
öyleydi. Geçen gün kasabada, Fincancıların kızı gene mi çiftliğe, diye imalı
sordu. Gene çiftliğe dedim. Yaaa, gene çiftliğe... Sonra açtım ağzımı yumdum
gözümü, kızım kızım, dedim, senin baban Adanada Fransız bayrağı altında
Fransız kumandanına göbek atıp, onun önünde kalça kıvırırken, benim Ali, Safa
Beyim, koskocaman Tayfun Beyim Fransız askerlerine kurşun atıyordu. Kurşun
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 2 - 23
  • Части
  • İnce Memed - 2 - 01
    Общее количество слов 3145
    Общее количество уникальных слов составляет 1840
    27.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    41.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 02
    Общее количество слов 3578
    Общее количество уникальных слов составляет 1648
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 03
    Общее количество слов 3488
    Общее количество уникальных слов составляет 1687
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 04
    Общее количество слов 3514
    Общее количество уникальных слов составляет 1719
    36.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 05
    Общее количество слов 3448
    Общее количество уникальных слов составляет 1743
    32.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 06
    Общее количество слов 3479
    Общее количество уникальных слов составляет 1643
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 07
    Общее количество слов 3507
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    34.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 08
    Общее количество слов 3486
    Общее количество уникальных слов составляет 1680
    36.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1708
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 10
    Общее количество слов 3335
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    35.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 11
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1698
    34.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 12
    Общее количество слов 3392
    Общее количество уникальных слов составляет 1735
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 13
    Общее количество слов 3363
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 14
    Общее количество слов 3422
    Общее количество уникальных слов составляет 1720
    34.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 15
    Общее количество слов 3389
    Общее количество уникальных слов составляет 1672
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 16
    Общее количество слов 3402
    Общее количество уникальных слов составляет 1763
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 17
    Общее количество слов 3318
    Общее количество уникальных слов составляет 1789
    32.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 18
    Общее количество слов 3326
    Общее количество уникальных слов составляет 1757
    32.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 19
    Общее количество слов 3280
    Общее количество уникальных слов составляет 1737
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 20
    Общее количество слов 3386
    Общее количество уникальных слов составляет 1765
    33.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 21
    Общее количество слов 3379
    Общее количество уникальных слов составляет 1718
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    47.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    55.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 22
    Общее количество слов 3348
    Общее количество уникальных слов составляет 1730
    33.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 23
    Общее количество слов 3445
    Общее количество уникальных слов составляет 1667
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 24
    Общее количество слов 3370
    Общее количество уникальных слов составляет 1678
    33.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 25
    Общее количество слов 3372
    Общее количество уникальных слов составляет 1760
    31.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 26
    Общее количество слов 3407
    Общее количество уникальных слов составляет 1725
    33.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 27
    Общее количество слов 3343
    Общее количество уникальных слов составляет 1778
    32.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 28
    Общее количество слов 3345
    Общее количество уникальных слов составляет 1696
    35.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 29
    Общее количество слов 3417
    Общее количество уникальных слов составляет 1699
    34.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 30
    Общее количество слов 3400
    Общее количество уникальных слов составляет 1692
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 31
    Общее количество слов 3367
    Общее количество уникальных слов составляет 1784
    34.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 32
    Общее количество слов 3377
    Общее количество уникальных слов составляет 1673
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 2 - 33
    Общее количество слов 538
    Общее количество уникальных слов составляет 408
    33.8 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    48.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    54.4 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов