Demokrasinin Kilit Taşı - 33

Total number of words is 3039
Total number of unique words is 1886
28.1 of words are in the 2000 most common words
40.1 of words are in the 5000 most common words
48.0 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
Bir yanda Atatürk ilkeleri üzerine kurulan, hilafeti ve şeriat düzenini kaldıran modern ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ne değişmez nitelik olarak, demokratik-laik bir karekter veren ana parti CHP, diğer yanda dini esaslara göre kurulması istenen bir devleti özleyen, dini politikaya alet eden, şeriatı geri getirmeyi amaçlayan ve bütün bunları yapmak için devletin demokratik niteliğini, gene devletin laiklik ilkesini tahrip etmek için kullanmak isteyen bir diğer parti yan yana gelmişler , koalisyon olmuşlardı. Benim ilk tepkim, “İnönü iyi ki bu günleri görmeden öldü.” demek olmuştu. Başbakan Ecevit'in hükümet programında okuduğu Abdi İpekçi'nin de yazdığı gibi, “tarihi yanılgıların doğurduğu suni ayrılıklar düzeltilecekti.”
CHP - MSP. koalisyonunun sonuçları neler olur? Bu politik birliktelikten doğacak hükümet gücü neler yapmaya muktedirdir? Her koalisyonda bulunması gereken karşılıklı özveriler nelerdir?. Kanımızca bu soruları öyle var sayımlarla, duygusal davranışlarla, vatan-millet teraneleri ile cevaplamak olanak dışıdır. Çünkü, bunların cevabını gelecekte yaşanacak olan olaylar ve gerçekçi kalemlerin yazdığı tarih belirleyecektir.
Kanımızca Ecevit bu olaya kendi mantığı içinde, iyimser bakıyor çevresindekileri de her zamanki ikna gücü ile etkiliyordu. Ona göre “Tarihi yanılgıların doğurduğu suni ayrılıklar düzeltilebilirdi.” Başka bir deyimle, düzeltilemiyecek birşey olmasa gerekti. Tabii bu da bir varsayımdı. Bu varsayımda, bize göre CHP gibi yakın tarihi yaşamış ve yazmış bir kuruluşun o güne kadarki devlet hayatına bakış açısıyla Ecevit'in orijinal kişiliği ve düşüncesi bir noktada karşı karşıya geliyor ve bir çelişki ortaya çıkıyordu...
Olaya artık aramızda bulunmayan ve uzun zaman ülkenin nabzını elinde tutan, “İnönü ekolünün” mantığı ile bakacak olursak; tarihi gelişmeyi ve bu gelişmenin doğuracağı sorumlulukları devletin başında olan insanlar halka ve sisteme yarar sağlayacak biçimde kullanmalıdırlar.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri yeni ve çağdaş toplumsal yaşantımız 10 yılda bir tekrarlanmış askeri kesintilere rağmen, normal yoluna girmiş ve selametle güven içinde devam etmiştir. Din ve devlet işlerinin ayrılmasını sadece “dinsizlikmiş” gibi göstermek isteyen zayıf ama tehlikeli bir siyasi cereyan ve kuruluş vardır. Bu cereyan, düşünce ve inanç hürriyetinin hoş görüsüne sığınarak, yüce dinimizin erdemlerini, siyaset pazarına indirmek ve devletin demokratik ilkesini laikliği tahrip etmek için kullanmak istemektedir. Bu görüş, Türkiye için tehlikelidir. Devletin ve hükümetin başında bulunanların, bu görüşe müsamaha ederek ve bu görüşü güçlendirerek devam etmeleri yanlıştır.

Devlet Hayatı İle Kumar Oynanmaz
İnönü ekolüne göre böylesi bir davranış, sonucu bilinmeden oynanan bir kumar gibidir. Devlet hayatı ile kumar oynamak ise, en tehlikeli iştir ve her zaman başarıya ulaşmaz, çoğunlukla hüsranla sonuçlanır..
Bu hükumet İsmet Paşa'nın ölümünden kısa bir süre sonra kurulmuştu. Eğer Paşa hayatta olsaydı öyle zannediyorum ki, Ecevit, bu hükumeti kurmada tereddüt ederdi. Koalisyon hükümetinin kurulmasından bir iki ay önce henüz İsmet Paşa hayatta iken MSP'nin kurulacak hükümetlerde bir anahtar parti olarak ortaya çıktığı biliniyordu. CHP ile MSP'nin el altından pazarlık ettiği günlerdi. Erbakan, CHP ile koalisyona girmenin sinyallarini veriyor. Bir yandan da, “CHP ile hastalığın teşhisinde birleşiyoruz da, tedavisinde ayrılıyoruz.” beyanında bulunuyordu. Ona göre de düzenin değişmesi gerekiyordu. Koalisyonların aslında tedavi için kurulduklarını bilen bir çok insan artık bu alternatifin de ortadan kalktığına inanmış bulunuyordu. Binde bir ihtimalle böyle bir yola gidilirse eğer, MSP'nin her çeşit hükümet programına ve ortanın solu tedbirlerine eyvallah diyerek, yüzlerce İmam Hatip okulunu açtıracağını, önemli bürokratik noktaları tutarak her çeşit dindarlık erdemlerinin sahibiymiş gibi davranacağını, hükümet gücünü kullanacağını, güçlenmiş, palazlanmış bir parti haline gelebileceğini tahmin edebiliyorlardı. Hükümet kurulduktan sonra, bütün bu keşmekeşin içinde bulunmamanın bana verdiği vicdan rahatlığının yanında ülkemin gelecekteki zor günleri gözümde canlanıyordu. Ecevit'in yanlış yorumu,bu yanlış yorumun MSP'li hükumet uygulaması Türk devleti için en büyük tehlikeyi ve yanılgıyı meydana çıkarmıştı.
Türkiye'nin yakın tarihi ve modern devlet yapısı yazılırken normal giden yoldan asıl şimdi sapılmış ve gerçekteki ayrılıklar yolunun başlangıcına getirilmiş gibi bir durum çıkıyordu ortaya. Hükümetin kurulmasından iki gün sonra, Milliyet Gazetesi'nde, Durum şöyle yazıyordu.....

“14 Ekim yenilgisinin günahı sadece Demirel'e yüklenemez. Kimin önderliğinde olursa olsun, sağ, artık değişen Türkiye'nin sorunlarına çözüm getiremez oldu. Hatta denebilir ki Demirel, öbür sağcı liderlerden farklı olarak, gene de sağ içinde Türkiye'nin bu günkü sorunlarına yakın çözümler öneren insan.... Demirel çağdaşlığın gereklerini öbürlerinden daha iyi biliyor.... Sanayileşmenin getirdiği değişmelerin bir sonucu olarak, Türkiye'de sağ bölünmüştür. Ve bu bölünmenin nedeni, Demirel'in kişiliğini aşmaktadır. Bu bakımdan Demirel ile birlikte sağcı alternatiflerin, Türkiye'de tekrar geçerli olabilmesi; bir yandan sağdaki bölünmelerin, çağdaş sağcılığa uygun bir biçimde toparlanabilmesine, bir yandan da şimdi denenen ortanın solu politikasının başarısızlığına bağlı görünmektedir.”
(12 Şubat 1974, Milliyet)
Ecevit'in programında, halk sektörü, yaygın kooperatifcilik gibi yeni girişimlerle ulusal gelirin dağılımında bir denge sağlanıyor, “köy kent”, “uydu kent” tasarıları da bu amaca yardımcı oluyordu. Vergi ve kredi politikaları da bu hedefleri desteklemek için kullanılacaktı. Bu getirilen tedbirler sonunda zengin azınlıkların varlıklarına zarar vermeden, yoksul çoğunlukla arasındaki uçurum azalacak veya daha çok derinleşmeyecekti. Az kazananların ya da sabit gelirlilerin daha fazla kazanmaları sağlanacak, böylece daha adil bir düzen gerçekleştirilecekti. Bunlar bizim uzun seneler savunduğumuz düşüncelerdi. inşallah uygulaması kolay olur diyordum.
Maliye Bakanı Deniz Baykal, 500 milyonluk tasarruf sağlandığını, tasarruflarla yaratılan fonun fiyat ayarlamalarında kullanılacağını söylüyordu. Hükümet yeni af kanunu çıkarıyordu. İdam cezaları 30 yıla, müebbet hapis 24 yıla dönüştürülüyordu. Erbakan, zamların birkaç güne kadar belli olacağını söyledi. CHP'nin açtığı iptal davası sonucu üniversiteler kanununun tümü iptal edilmişti.
26 Şubat 1974 günü gazetelerin manşetleri yeni zam haberleriyle doluydu. Şekere, akaryakıta, çimentoya, Sümerbank ürünlerine ve gazeteye kadar her şeye zam geliyordu. Çorap söküğü gibi birbirinden etkilenen zam furyası, mutfağı, eğitimi, her çeşit hizmet ve yatırımı da etkiliyordu. AP lideri Demirel, “Fiyatlar koşuyor, gelirler duruyor, Hayat yüzde 50 pahalı oldu.” diyordu. Fuel-oil zammı sonucu, elektrik de pahalanmıştı, elektrikle yapılan her şey de..

Yeni Bir İş
Türkiye Elektrik Kurumu'nun Yönetim Kurulu'na katıldığım o ilk gün bir politikacı daha geldi gözü ile bakmışlardı sanki bana. KİT'lerde boşalan bakanlık temsilciliklerinin yeni müşterileri çoğunlukla bunlar olur. Toplantıya katıldığımda buna rağmen çok saygılı davrandılar. Bir farkla ki, kadın olduğum için gene, “Kavanozdaki balıktım”. Gene her hareketim ve tutumum objektif altında olacaktı. Taa ki .. onlar beni anlayana kadar.
TEK, bütçesinin büyüklüğü, çalışanlarının çokluğu ile en büyük Kamu ıktisadi Devlet Teşekkülleri'nden birisiydi. Birkaç toplantıdan sonra şaşırmışlardı. Konuları biliyordum. Meseleler tartışılırken, ben de soru soruyor, düşüncemi söylüyordum. Sıkı bir çalışma yapmış, TEK'le ilgili her şeyi öğrenmeye başlamıştım. Beni kutlamaya gelen daire başkanları, müdürler ve uzmanlara karşılık vermek için boş saatlerimde ziyaretler yapıyor, okuduğum hususların uygulanmasını yerinden görüyor, anlıyordum. İşleyen enerji mekanizmasını mevcut santralların durumunu bu santrallardan çıkan elektriğin Türkiye sathında birbirine elektrik hatlarıyla bağlanışını (interkonekte sistem) elektiriğin ne olduğunu, enerjinin üretimini, tüketim ve dağılışını biliyordum artık. “Siz bunları nereden öğrendiniz?” biçiminde sorular kendime olan güvenimi arttırmıştı.
Her şeyin üzerinde önemli olan ise, gelişmekte olan ülkemizde üretilen elektriğin gereksinimi yeterli derecede sağlayamaması idi. Projeler dairesinin gündeminde yeni santralların hazırlanışı vardı. Fuel-oil'in dünyada pahalı oluşu TEK'i de etkilemişti. Elektrik üretimi zamlanmıştı. Dünyadaki gelişmiş ülkeleri bile sarsan bir enerji buhranının içine girilmişti. Zamanında gereken tedbirlerin alınmamış olması da bizdeki buhranı arttırıyordu. Yönetim Kurulu'nda, kullanma elektriğine ve sanayi elektriğine yapılacak zamlar ve tarifeler görüşülüyordu. Bu tarifelerin tasarrufa yönelik olması gerekliydi. Örneğin şu kadar kilovat saattan fazla yakana daha yüksek fiyat biçilmesi gibi. Yeni işimdeki yoğun çalışmalarım ve öğrenme gayretim beni biraz yoruyordu ama, bürokrasinin üst düzeyinde bulunan ve teknik konularla uğraşan kendi sahalarında yetişmiş insanları da yakından tanımamı sağlıyordu. Genel Müdür Behçet Yücel, yardımcıları daire başkanları, benim gibi 3 yıl süre için atanan Maliye Bakanlığı temsilcisi ve müdürler hepsi de teknik adamdı. Ya elektrik, ya elektronik , ya da makine mühendisi idiler.
Yönetim Kurulu'ndaki tek hukukçu bendim. Alt düzeydeki kurumun hukuk bürosu ile konuşuyordum. Bu tutumum, kararların daha bir hukuki zemin üzerinde alınmasını sağlasa da bana, içinde bulunduğum ve çok dikkat etmem gerektiğine inandığım bir sorumluluğu yüklüyordu.
O günlerde Türkiye Elektrik Kurumu teknik konularda henüz, teknoloji transferi dönemini yaşıyordu. Tanıştığım teknik yöneticilerin ve uzmanların çoğu yabancı lisan biliyor, projelerin hazırlanmasında sık sık dış ülkelere giderek oralardaki uygulamaları öğreniyorlardı. Hafta sonlarında bayram tatillerinde Ankara civarındaki su santrallarına, barajlara gittiğimiz zaman bir kısmının aileleriyle de tanışmıştık. Yeni iş, yeni bir çevre ve dostlar getiriyordu. Haftada bir ya da iki toplantı yapardık. Gündem maddeleri, genelde detayları ile birlikte 48 saat önceden bir dosya içinde önümüze konuyordu. İşleri ciddiye alan bir yönetim kurulu üyesinin inceleyip, çalışması gereken çok iş vardı. Politikadan gelme eski bir başkan vekili olduğum için toplantılardan sonraki çay içme aralarında, ülkenin içinde bulunduğu durumlarla ilgili ne düşündüğümü anlamak isterler, sorular yöneltirlerdi.
Karı koca politikayı bırakmıştık da politikanın günlük nefesleri olan gazeteleri daha çok ve daha çeşitli okumaya başlamıştık. Gazetelerde Ecevit'in zamlarla ilgili beyanatını okuyorduk. Özetle, “Ekonomik güçlükler barajlarda birikmiş.” O'na yakınlığı olan bir yazar, “Bundan bir sene önce, Ecevit'in başbakan olacağı söylenseydi, kimse inanmazdı, belki de Ecevit, herkesin inanmakta tereddüt edeceği bir işi daha başararak ütopik görünen girişimlerini gerçekleştirecektir.” diye yazarken, bir başka gazete de, “Özel teşebbüsün yeni hükümetten tedirgin olduğu, hükümetin aldığı bazı kararlarda belirsizlik ve dağınıklık bulunduğunu yazıyor. Böyle giderse eğer, bu fiyat politikası ile üretim daralacak, işsizlik ve enflasyon artacak.” diyordu.
01.07.1974 tarihinde alınan 7 ilde haşhaşın ekilebilmesi önemli bir karardı. İç politikada olumlu karşılanırken, dış politikada ve ABD ile olan ilişkilerde problemler yaratmıştı. Hükümet ve kamu oyu, hep bu sorunun gelişmelerini tartışmıştı. 13 Temmuz 1974'de ABD senatosu kaçakçılığa karşı etkin karar almayan ülkelere yardımı keseceğini bildirmişti. Ecevit, “Bu karar Türk dış politikasını etkilemez.” derken, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın görüşü ise, “Türkiye'ye yardımı kesmek Orta Doğu'daki güç dengesini bozar” biçiminde idi.

Beş Günlük Tatil
Nizam; “Sen çok yoruldun, şöyle birkaç günlük tatil yapalım.” dedi. Buna ihtiyacım vardı. Üst üste gelen olaylar, politikadan ayrılış, yeni bir işte çalışma beni oldukça yıpratmıştı.
Kurumun Gemlik ilçesine bağlı Armutlu Köyü'nde bir kampı vardı. Yüzlerce yetişmiş fıstık çamının bulunduğu bir kumsalı Köy İhtiyar Heyeti'nden 30 sene için kiralamışlardı. TEK'in benzeri kuruluşlarda olduğu gibi “Eğitim merkezi” adı altında büyük otelleri bile geride bırakan misafirhaneleri ve tatil yapılacak yerleri yoktu.
TEK, Fıstıklı kampında, üst düzey yöneticileri için kullanılan birer ikişer odalı beş altı bina ile fıstık çamlarının gölgesine kurulan yüzlerce çadır vardı. Kurumun memurları seve seve 15 günlüğüne bu kamplara gelirlerdi. Her yaz, idari işlerdeki müdürlerden birisi sıra ile kampın müdürü olurdu. Popüler bir yerdi, çok da sevmiştim. Yönetim Kurulu arkadaşlarım, Nermin Hanım önce siz tatile çıkın deyince, Nizam'ın da gönlü oldu, ben de dinlenecektim. Gemlik Körfezindeki bu köyler, Karacaali Köyü, Armutlu Köyü yabancısı olduğumuz yerler sayılmazdı. Milletvekilliğim sırasında meclisin tatile girdiği zamanlar, birkaç sene üst üste, yazlarımızı buralarda geçirmiştik. O günlerde Gemlik Körfezi tertemizdi. Köylerde, gürültü, pislik ve beton yoktu. Köylü dostlarımız balıkçı arkadaşlarımız vardı. Örneğin eski bir balıkçı reisi olan Hüseyin Reis'i karısını ve oğlu Mehmet Ali'yi çok severdik. Çok kere onunla birlikte balığa çıkmıştık. Sandalda Reis'in denizdeki maceralarını dinlemiştik. Balık sürülerinin nerelere uğradığını, denizin hangi köşesinde bulunduğunu çok iyi bilir. Akşam üzeri motoruna binip balık ağını oralara döşerdik. Gün doğarken bize seslenir, “Gelin ağı çekiyoruz.” derdi. Kumsalda hemen bir ateş yakılır, çay kaynatılır, o anda denizden çıkan, istavrit buğulaması ile kahvaltı edilirdi...
TEK'in Fıstıklı Kampı ile Karacaali Köyün'nün arası araba ile beş dakika sürer sürmezdi. ”Hadi hemen gidelim.” dedim. O günleri özlemiştim. Bir ayağımız Hüseyin Reislerde, bir ayağımız da TEK kampında olacaktı. Bundan daha iyi bir tatili de düşünemiyordum. Balık yiyerek, kumsalda uzanarak, geçecek 15 gün diyordum.
Bazı akşamlar Hüseyin Reis'i ve ailesini kampın lokantasına davet ediyor, onun yeni deniz serüvenlerini dinliyor, kayalık yerlerden topladığımız midyelerle, kampın mutfağına girip plakiler pişiriyorduk. TEK'li memurlar ile ahçıbaşı bizim bu çeşit davranışlarımıza galiba şaşırıyorlardı. En güzel balık çorbası tarifini gene Hüseyin Reis'den öğrenmiş, bir kocaman tencere dolusu pişirmiştik. Kasesini kapan kuyruğa girmişti. TEK'in bu kampına bizimle yeni bir hava gelmişti. Politikadan alışkın olduğumuz, gösteriş diye de yapmadığımız bir havaydı bu. Küçük büyük memur, köylü, yönetici, işçi kaynaşması bir hava. Medeni ihtiyaçlarla, köyün, köylünün doğal yaşantısını,denizin, kumun, güneşin pırıltısını birleştirebiliyorduk. Bu bizi her zaman mutlu ederdi. Böylece kendimize özgü tatilimizi sürdürürken, radyodan, Türkiyeinin Kıbrıs'a çıktığı haberini duyduk.

Kıbrıs'a Çıkılmıştı
Radyolar haberi, tekrar takrar veriyordu. Herkes yarı şaşkın, yarı sevinçli gibiydi. Kampın telsizi durmadan işliyor, Ankara ile konuşuyordu. Bütün resmi kuruluşlar, tatildeki elemanlarını görev başına çağırıyordu. 15 günlük tatilimizin 5. günü akşamı herkes gidip arabasının benzin deposunu dolduruyordu. Dönüş yolları, uzun araba kuyrukları, konvoylarla dolmuştu. Arabaların içindeki insanların yüzlerinde meraklı bir sevinç vardı. Nizam'a; “Galiba biz macerayı seven bir milletiz.” diyorum. O da, “Biraz da şovenliğimiz var, zafer naraları her zaman hoşumuza gider.” gibi cevaplar veriyordu.
Ya o yollardan, yavaş yavaş giden arabalardan, birbirimize laf atmalar, zafer işareti yapıp, “hayırlı olsun kardeş” temennileri ile, 40 yıllık ahbapmışcasına yakınlaşmalar, hem de hiç de tanımadığımız kişilerle.. Ankara'ya normalin iki misli bir zamanda ulaşabilmiştik. 16 Temmuz'da, Kıbrıs'da Yunanlı askerlerin geri çekilmesini isteyen Makarios devrilmişti. Darbeciler, EOKA'cı Samson'u cumhurbaşkanı ilan etmişlerdi. Bu durum, Kıbrıs'da yaşıyan hemcinslerimiz için de tehlikeli olduğundan Türk Hükümeti'nin uyanık olması gerekiyordu. Gazetelerden okuduğumuza göre, Londra, darbeci Kıbrıs Hükümetini tanımamıştı. Türk Hükümeti de garantör devlet olarak, yıkılan düzenin korunmasını, eski hakların devamını istiyordu. Bu gerekçelerle, İngiltere'yi yardıma çağırmıştı.
Washington'da, Kissinger, “Anayasal düzen ile statüko değiştirilemez.” derken. Yunan basını Kıbrıs'daki bu değişikliğe, bir cinayet haberi kadar bile yer vermemişti. 18 Temmuz'da, İngiltere, ortak hareket etme teklifimizi kabul edince, Ecevit, görüşmek üzere Londra'ya gitti. Kıbrıs Türklerinin statükodan doğan haklarının yanında canlarının da tehlikede olduğunu her vesile ile anlatıyordu. Çeşitli ülkelerle olan temaslar sürdürülürken, donanmamız da Akdeniz'e açılmıştı. İngiltere harekata hemen sıcak bakmamıştı. ABD de sadece Yunanistan'ın askerlerini çekmesi çağrısı ile yetinince, zaten adaya çok yakın bulunan donanma harekete geçmiş 20 Temmuz Cumartesi günü ordumuz Kıbrısia çıkmıştı.
Kalabalık yollardan Ankara'ya dönerken, zaten yavaş yavaş giden arabaların radyoları da açık tutuluyordu. 14 ilde sıkı yönetimin ilan edildiğini böylece duyduk. 21 Temmuz'da toplanan parlamento, hükümete savaş yetkisi vermişti. Ama, Kıbrıs'a yapılan çıkarma harekatı hem Cumhurmbaşkanı, hem de Ecevit'in deyimi ile, “Garantör devlet olan Türkiye Kıbrıs Türkler'inin statükodaki haklarını korumak için böyle bir hareket yapmıştı”. Artık adı, “Kıbrıs Barış Harekatı” olarak geçecekti. Çıkarma Girne'den başlamış, Türk birlikleri, Lefkoşe'den giden yolu hemen almıştı. Lefkoşe'deki ulusal muhafızların, üsleri bombalanmış, Limosol'da açılan ikinci cephede, Rumlar ağır kayıplar vermişti.

TEK'e de İş Düştü
Yavru vatanda elekirikler sönmüş, elektrik üreten tribünler zarar görmüştü. Tespit için uzmanlarımızın oraya gönderilme kararını aldık. Giderken bir kısım malzemeyi de birlikte götüreceklerdi. TEK'de de seferberlik vardı. Herkes büyük bir titizlikle işinin başında bulunuyor, hükümetle enerji bakanlığı ile devamlı temas kuruluyordu.
O zamanlar canlı yayın pek yapılmıyordu. Ordu tarafından filme alınan harekatı tekrar tekrar televizyonlardan izliyor ve yabancı radyoları da dinliyorduk. Washıngton: üzüntüsünü bildirmiş, Londra: askeri müdaheleye karışmayız demiş, Lahey: Türkleri anlıyoruz, Moskova: Türkler Kıbrıs'a çıktı, dedikten sonra, Bu saldırı Kıbrıs'ın bağımsızlığını tehlikeye soktu yorumunu yapmıştı, Bonn: Almanya bu harekatta bize en çok sempati ile bakan ülke olmuştu. İtidal tavsiyesinde bulunuruz ama, Türkiye'yi bu hareketinden dolayı kınayamıyoruz havasındaydı. Birleşmiş Mlletler Genel Sekreteri Weldheim ise, Türk hükümetinin kendisine acele bilgi vermesini istemişti.
Londra'daki Kıbrıs Rum temsilcileri, “Makarios bir süredir böyle bir trajik durumun meydana geleceğini ısrarla ikaz etmişti. Beklenen olmuştur ve Kıbrıs artık fiilen taksim edilmiştir.” diye beyanatlar verdiler.
Milli Güvenlik Kurulu toplanmış, Cumhurbaşkanı Korutürk, “Artık söz Türk askerine geçmiştir..” Ecevit “Kıbrıs'da kimse, Türk'ün hakkına dokunamaz.” diye konuşmuşlardı. Ateşkes için, dünyadan baskılar ve temaslar gelmeye başlamıştı. Almanya Başbakanı Schimidt, Türkiye ve Yunanistan'a özel mesajlar gönderiyor, ateşkesin sağlanması için uğraşıyor, ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, İngiltere ve Türkiye ile telefon köprüsü kuruyordu.
TEK'in uzmanları, Kıbrıs'da Yavruvatanı karanlıktan kurtarmak için uğraşıyor, hergün kurumla telefon konuşmaları yapıyor, telsizle ihtiyaçları olan malzemeleri bildiriyor. Ordu ile işbirliği yapıyorlardı. 27 Temmuz günü saat 17.00'de ateşkes ilanı ile silahlar susunca bizim çocuklarda daha rahat çalışmaya başlamışlardı. Genel müdürden haberlerini alıyorduk. Deniz yoluyla malzemeler yolluyorduk. Genel Müdür Yardımcısı Hasan Abur bu konuyla ilgili olarak sürekli Kıbrıs'a gidip-geliyordu.
24 Temmuz'da hem Yunan hükümeti hem de Kıbrıs Rum tarafının Samson hükümeti birlikte devrildiler. Kıbrıs Rum hükümetinin başına, Rum Cemaaati Başkanı Klerides geçerken, Paris'de bulunan Karamanlis de, “ulusal birlik hükümetini” kurmak için Yunanistan'a çağırılmıştı.
Evde ayrı bir heyecan, işte ayrı bir heyecan, ulusal duygularımız kabarmıştı artık. Yönetim kuruluna bile herkes koltuğunun altında gazete ile gelir olmuştu. Benim elimdeki Milliyet Gazetesi'nde Bedri'nin nefis bir karikatürü var. “Bunu gördünüz mü?” diye uzatıyorum... Bir evin kapısındaki merdivenin en üst katına Ecevit'i oturtmuş, Karamanlis, aşağıdan çıkmaya çalışıyor, Ecevit'in lafı, “Gel kardeşim elini ver bana.” Karamanlis'le Ecevit gerçekten buluşmuşlardı, konuşmuşlardı da.
Aslında Yunanistan'da 7 sene önce başlayan ekonomik bir buhran vardı. Askeri cunta hükümeti bu durumu örtmek ve kamu oyunun dikkatini başka yöne toplamak için, Kıbrıs'ı işgal etmek istemiş ama başaramamıştı. Karamanlis ise kurt bir politikacıydı ve dış politikadaki satranç oyunlarını iyi bilirdi.
30 Temmuz günü Cenevre Anlaşması müjdeleniyordu. Ecevit, “Silahlı Kuvvetlerimizin başarısı Cenevre'de pekiştirildi.” diyor, Turan Güneş'i tebrik ediyordu. Atina Radyosu resmi yorum yapmadı. “Rumlar, Atina bizi sattı.” derken, Türk kesiminde büyük sevinç vardı. “Bu da Rumlara ders olsun.” diyorlardı.
Aslında Cenevre Anlaşması da Türkiye'nin tam gönlüne göre olmamıştı. Üç bakanın imzasını taşıyan bir belge elde edilmiş, sadece bir adım atılmıştı. Bu belge barışı ve güvenliği ancak geçici olarak sağlamıştı. Saptanan Türk tezinde ise, hem Türk tarafı hem de Rum tarafında ayrı yönetim esası ön görülüyordu. O sıralarda, dünyadaki önemli gelişme Watergate olayıydı. Nixon istifa etmiş, yerini Amerika'nın 38. Başkanı Ford'a bırakmıştı.
Toplanan 2. Cenevre Konferansı karar alamadan dağıldı. Bizde de, kabine ve komutanlar toplantılar yapıyorlardı. Kissinger, Kıbrıs için yeni bir plan ortaya atıyordu. Rumların elinde, hala 3000 rehine vardı. Ecevit, “Rehineler bırakılmazsa, her çeşit anlaşma kağıt üzerinde kalacaktır.” diyordu.
İkinci Kıbrıs Harekatı başlayıp da jetlerimizin yeniden Rum kesimini bombaladığı sırada, Lefke ve Omorfo alınmış Klerides ile bakanları Kıbrıs'dan kaçmışlardı. Türk kesiminde büyük bir sevinç, hükümetsiz kalan Rum kesiminde ise, şaşkınlık ve hırçınlık vardı. Amerikan Elçiliği'nin binası yakılmış, büyükelçi öldürülmüştü. Bütün bu olaylar ve başıbozukluk sırasında Rum kesiminin emniyet güçleri ve polisinin olaylara seyirci kaldıklarını durumu balkonlardan seyrettiklerini, bütün dünya basını yazmıştı.
Böyle bir durumdan, ve bütün dünya basınının Yunanistaniın lehinde olmadığı bir sırada nasıl olmuştu da çok usta bir dış politika oyuncusu olan Karamanlis, Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler'e kadar taşımış ve güvenlik konseyinin gündemine bırakıvermişti. Biz bu oluşumu, tarih ve siyaset bilimcilerinin yorumlarına ve değerlendirmelerine bırakmaktayız. Hatta konumuzun dışında görmekteyiz.

İç Politikaya Gelince
"MSP ile anlaşamıyoruz" diye açıklama yapan Ecevit, istifasını vermişti. Bu istifa Cumhurbaşkanı'nca önce kabul edilmemiş, sonra uygun görülmüştü. Azınlık hükümeti ya da seçim hükümetini kurması için başbakan adaylığı gene ona bırakılmıştı. Yeni hükümetler kurulamıyordu. Çünkü, henüz Kıbrıs Barış Harekatı'nın başarı pırıltılarını üzerinde taşıyan Ecevit ve yeni CHP kesin kes erken seçim istiyordu. İçinde aklın bulabileceği 9 alternatif bulunan bir öneriyi Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet Partisi'ne sunmuştu. Bu alternatiflerin içinde erken seçimi kabul etmeleri şartıyla, tarafsız bir başbakan veya Süleyman Demirel'in kuracağı bir hükümete bile razı olunuyordu.
Hükümete katılıp katılmama konularında Adalet Partisi grubu Demirel'e tam yetki vermişti. AP lideri, 7. Büyük Kongresinden güçlü çıkmış, meclis grubundaki hoşnutsuzlukları genel başkan olma heveslilerini bastırmış, güçlenmişti. Tecrübeli bir politikacı olarak yeni bir seçimin, partisi ve kendisi için getireceği sonuçları biliyor, erken seçimli bütün alternatifleri reddediyordu. Böylece ve kanun gereğince yenisi kuruluncaya kadar eski koalisyon hükümeti devam edecekti.
Ecevit'in istifasından başlayarak Kasım ayının sonuna kadar süregelen günler, demokrasi hayatımız, devlet hayatımız açısından tetkik edilmesi gereken çok önemli bir süreci başlatmaktadır.
Bu zaman dilimi içindeki ülke sorunları, partilerin tutumu, parti başkanlarının Cumhurbaşkanı ile yaptıkları konuşmalar ve toplantılar Cumhurbaşkanının bir hükumet teşkili için yaptığı çalışmalar, gayretler çekilen zorluklar yazılsa apayrı bir kitap olur.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Demokrasinin Kilit Taşı - 34
  • Parts
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 01
    Total number of words is 2766
    Total number of unique words is 1733
    28.6 of words are in the 2000 most common words
    41.5 of words are in the 5000 most common words
    48.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 02
    Total number of words is 2751
    Total number of unique words is 1773
    28.1 of words are in the 2000 most common words
    39.9 of words are in the 5000 most common words
    47.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 03
    Total number of words is 2912
    Total number of unique words is 1925
    29.4 of words are in the 2000 most common words
    41.4 of words are in the 5000 most common words
    48.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 04
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1834
    28.9 of words are in the 2000 most common words
    42.4 of words are in the 5000 most common words
    49.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 05
    Total number of words is 2866
    Total number of unique words is 1813
    29.5 of words are in the 2000 most common words
    41.6 of words are in the 5000 most common words
    49.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 06
    Total number of words is 2863
    Total number of unique words is 1758
    28.9 of words are in the 2000 most common words
    40.7 of words are in the 5000 most common words
    49.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 07
    Total number of words is 2853
    Total number of unique words is 1790
    29.2 of words are in the 2000 most common words
    41.0 of words are in the 5000 most common words
    48.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 08
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1875
    28.6 of words are in the 2000 most common words
    41.6 of words are in the 5000 most common words
    48.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 09
    Total number of words is 2853
    Total number of unique words is 1853
    28.4 of words are in the 2000 most common words
    40.8 of words are in the 5000 most common words
    48.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 10
    Total number of words is 2882
    Total number of unique words is 1823
    30.2 of words are in the 2000 most common words
    42.5 of words are in the 5000 most common words
    49.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1850
    29.1 of words are in the 2000 most common words
    41.3 of words are in the 5000 most common words
    48.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 12
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1855
    27.6 of words are in the 2000 most common words
    39.3 of words are in the 5000 most common words
    46.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 13
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1794
    27.1 of words are in the 2000 most common words
    39.4 of words are in the 5000 most common words
    46.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 14
    Total number of words is 2916
    Total number of unique words is 1735
    29.8 of words are in the 2000 most common words
    43.1 of words are in the 5000 most common words
    51.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 15
    Total number of words is 2837
    Total number of unique words is 1827
    28.8 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    49.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 16
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1785
    31.8 of words are in the 2000 most common words
    45.3 of words are in the 5000 most common words
    53.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 17
    Total number of words is 2838
    Total number of unique words is 1848
    29.8 of words are in the 2000 most common words
    43.3 of words are in the 5000 most common words
    50.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 18
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1715
    29.1 of words are in the 2000 most common words
    41.9 of words are in the 5000 most common words
    48.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 19
    Total number of words is 2846
    Total number of unique words is 1837
    28.5 of words are in the 2000 most common words
    42.3 of words are in the 5000 most common words
    50.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 20
    Total number of words is 2952
    Total number of unique words is 1745
    30.6 of words are in the 2000 most common words
    43.8 of words are in the 5000 most common words
    50.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 21
    Total number of words is 2899
    Total number of unique words is 1813
    27.1 of words are in the 2000 most common words
    40.4 of words are in the 5000 most common words
    47.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 22
    Total number of words is 2804
    Total number of unique words is 1692
    27.9 of words are in the 2000 most common words
    39.3 of words are in the 5000 most common words
    47.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 23
    Total number of words is 2936
    Total number of unique words is 1715
    28.4 of words are in the 2000 most common words
    40.8 of words are in the 5000 most common words
    48.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 24
    Total number of words is 2940
    Total number of unique words is 1666
    28.0 of words are in the 2000 most common words
    39.6 of words are in the 5000 most common words
    46.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 25
    Total number of words is 2940
    Total number of unique words is 1705
    30.3 of words are in the 2000 most common words
    43.3 of words are in the 5000 most common words
    50.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 26
    Total number of words is 2892
    Total number of unique words is 1840
    27.4 of words are in the 2000 most common words
    39.6 of words are in the 5000 most common words
    46.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 27
    Total number of words is 2928
    Total number of unique words is 1711
    28.4 of words are in the 2000 most common words
    40.9 of words are in the 5000 most common words
    47.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 28
    Total number of words is 3028
    Total number of unique words is 1793
    31.4 of words are in the 2000 most common words
    42.9 of words are in the 5000 most common words
    49.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 29
    Total number of words is 3007
    Total number of unique words is 1807
    29.4 of words are in the 2000 most common words
    40.8 of words are in the 5000 most common words
    47.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 30
    Total number of words is 3070
    Total number of unique words is 1785
    28.7 of words are in the 2000 most common words
    41.0 of words are in the 5000 most common words
    48.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 31
    Total number of words is 3021
    Total number of unique words is 1916
    27.0 of words are in the 2000 most common words
    39.1 of words are in the 5000 most common words
    46.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 32
    Total number of words is 2981
    Total number of unique words is 1848
    30.8 of words are in the 2000 most common words
    44.1 of words are in the 5000 most common words
    50.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 33
    Total number of words is 3039
    Total number of unique words is 1886
    28.1 of words are in the 2000 most common words
    40.1 of words are in the 5000 most common words
    48.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 34
    Total number of words is 2892
    Total number of unique words is 1713
    27.1 of words are in the 2000 most common words
    39.1 of words are in the 5000 most common words
    45.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 35
    Total number of words is 3073
    Total number of unique words is 1897
    27.4 of words are in the 2000 most common words
    40.1 of words are in the 5000 most common words
    47.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 36
    Total number of words is 3000
    Total number of unique words is 1810
    27.3 of words are in the 2000 most common words
    39.5 of words are in the 5000 most common words
    47.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 37
    Total number of words is 2922
    Total number of unique words is 1751
    27.9 of words are in the 2000 most common words
    39.6 of words are in the 5000 most common words
    46.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 38
    Total number of words is 2910
    Total number of unique words is 1741
    26.0 of words are in the 2000 most common words
    37.9 of words are in the 5000 most common words
    44.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Demokrasinin Kilit Taşı - 39
    Total number of words is 1792
    Total number of unique words is 1162
    30.5 of words are in the 2000 most common words
    43.0 of words are in the 5000 most common words
    50.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.