Demokrasinin Kilit Taşı - 16
Total number of words is 2877
Total number of unique words is 1785
31.8 of words are in the 2000 most common words
45.3 of words are in the 5000 most common words
53.1 of words are in the 8000 most common words
Muşa. Çıka, çıka bir tek fesle, bir çift kundurası çıkmış garibin.
Lahaddin Demir yanık sesi ile türküye devam ederdi.
Burası Muştur, yolu yokuştur.
Giden gelmiyor, acep ne iştir.
Muş'un köylerini dolaşırken hep bir minibüse doluşurduk. Ben
öndeki tek kişilik yerde otururdum, akşamları, köylerden dönerken. Muş'un
yaslandığı dağlara vururdu güneş pespembe. Gün batımına doğru, vadiler
ova, gölgelenirdi, dağlarsa, daha bir süre aydınlık başlarıyla kalırdı. O
dağları çok severdim. Kışın hep karlı olurlardı. Karlar bazan, Haziran
ayına dek yerinde dururdu. Muş'ta kar, sıralı yağarmış: "Üç kez dağa, üç
kez (yamaçlardaki) bağa, sonrada ovaya düşer" derlerdi.
Açın çantasın, bakın nesi var.
Bir çift kundurası bir de fesi var.
Muş'un köy yollarında dolaşan benim neyim vardı. Bir çantamla
bir de canım. Günde, beş-on köy geziyorduk. Seçime giriyordum, kolay
olmamıştı bu kararı vermem. Dört yıl, Muş'a gide-gele, biraz Muşlu oldum
mu acaba derdim, kendi kendime. Seçmenlerimle aram çok iyiydi. İlk günler
kendimi ispatlamak için çalışmıştım. Karış karış dolaşmıştım Muş'u,
ilçeleriyle, köyleriyle bölgenin tüm dertlerini, sıkıntılarını öğrenmeye
çaba göstermiştim. "Doğuda, bir kadın da başarılı olabilir" derdim.
Sonra, sonra bu çalışmalar ürün vermeye başladı. Üstüne
bastığım konuların çözümü hızlanıyordu. Meclisteki çalışmalarımı,
radyodan, basından, izleyen seçmenlerse, hem işlerin bitişinden,
hızlandığından, memnun oluyorlar, hem de bundan ötürü benimle ilişki
kuruyorlardı. Her işin sonucunu, İlçe Başkanlarına bildirirdim. Ayrıca,
ilgili bölgelerin muhtarlarına, ihtiyar meclisi üyelerine, öğretmenlere,
köy imamlarına, mektuplar yazardım. Bu yazışmalar bir gün geldi, öyle
çoğaldı ki; Üniversiteli olan iki oğlum, eşim Nizam ve ben, başımızı
alamaz olduk.
Hiç parti ayrımı yapmadım. Gerçekten de, oralı olmadığım için,
insanların geçmişini, partisini, tutumunu, zaten bilmezdim. Kim CHP'lidir,
kim AP'li, kim YTP'lidir diye hepsi vatandaştı. Doğu Anadolu'nun o sıcak
ilgisiyle, dert döküşleri, parti farkını getirmezdi aklıma. İlk 3 yıl, pek
seçimi aklıma getirmek istemedim. Dediğim gibi; bastığım politik yeri
bilmiyordum. Hani, tüneği dağılmış tavukların, şaşkın şaşkın dolaşmaları
gibi; Bende, seçim bölgesi belli olmayan, geleceğinden habersiz bir
milletvekilimiyim diye, zaman zaman düşünürdüm.
1968 yılının son aylarında, bizim partinin Muş'taki "Akil
Adam" larından, adaylık sözleri duymaya başladım. Benim büyük talihim,
Muş'ta, o günler, yönetici olan, gerçekten olgun ve doğruyu gören üç-beş
kişinin bulunmasıydı.
Akil Adamlar
Bir Varto İlçe Başkanı vardı; Ali Haydar Dikmen, bembeyaz
bıyıkları ile, Rodin'in "düşünen adam" heykeline benzeyen, bir ayağı
aksadığı için bastonuna dayanarak başını hep dik tutan, doğu isyanlarında
atının sırtında, daima Atatürk'ün, daima devletin yanında olan, doğulu bir
İstanbul efendisi. 1957 de milletvekili adayıymış. Aday olabilecek
yetişkin oğlu vardı, ( IV. dönem Muş Milletvekili, Tekin İleri Dikmen) ama
bana aday olmamı önerdi.
Muş merkezde, bir Abdullah Balkaya vardı. İlçe Başkanı, Muş'un
yerlisi idi. Ufak tefek, badem bıyıklı, fötr şapkası başından eksik
olmayan, ama inatçı mı inatçı, kararlı mı kararlı, merkez köylerinde
etkili her adamı, tek tek tanıyan, nüfus kayıt defteri gibi, belleği olan
bir adam. Muş'a gittiğimden bu yana, tam sekiz yıl, her sefer beni
evlerinde konuk ettiler "Nermin hanım sen adayımızsın" dedi.
Bulanık İlçesi'nde, Hükümet Caddesi'nde yazıhanesi olan bir
ilçe başkanımız vardı. Her gözünde bir avuç ecininin cirit attığı, zekâ
kumkuması, Şefik Kaleli; "Durma Nermin Hanım, adaylığını ilan et, yoksa
geç kalırsın" diye konuşuyordu.
Akıl, yaşta değil, baştadır derler. İl Başkanımız Nazif Çeşni
rahatsızdı ve Ankara'daydı, çekilmek istiyordu. O'nun yerine, genç bir
partili olan, İl Sekreteri Lahaddin Demir vekâlet ediyordu. 1968'in son
günlerinde, bana bir mektup yazmış. Mektupta, parti içindeki adaylık
heveslilerinden söz açtıktan sonra; "Gelelim umumi duruma, bugüne kadar,
şehirli, köylü, yerli ve yabancılarla yaptığım temaslarda öğrendiklerim
şudur: "Nermin hanıma reyimizi vereceğiz". "Nermin Hanım kuvvetlidir.
Durum bu şeklini muhafaza ederse kahir bir ekseriyetle kazanacağınızı ümit
ediyorum."
2 Mart 1969'da ise, yazdığı mektupta; Burhan Garip Şavlı'nın
(5. Dönem Muş Milletvekili) önseçime katılmak istediğinden ve kendisine
mektup yazdığından söz açar. Şavlı bu mektubunda; "Ben milletvekili olmak
için oraya gelmiyorum. Listenin sonu, başı, benim için sözkonusu değildir.
Halka kendi hayatlarını anlatacağım. Durgun göle bir taş atıp döneceğim"
diyormuş ve bana da ayrıca mektup yazacakmış. Lahaddin Demir, bu
mektubunda gene;
"Bugün daha üç kahve gezdim, çeşitli insanlarla konuştum. Sizin
adaylığınızı söylüyorum. En kuvvetli AP'li dahi, o avrat adaylığını
koyarsa ona reyimizi vereceğiz, şeklinde konuşuyorlar. Dün, Sokumlu
Sait, dağ köylerinden geldi. Hayvan almaya gitmişti. Yeminle diyordu ki:
kadınlar kocalarına rest çekmişler , bütün sene söz sizin oldu. Bu sefer
söz bizim olacak, reyler o hanımındır. Durum çok iyi gidiyor."
O günlerde Silifke Lisesi Müdürü olan Burhan Garip Şavlı , 20 Mart'ta bana
bir mektup yazmış;
"Muş'ta CHP'den seçimlere katılacağımı duymuş olacağınızı tahmin ederim.
Bu nedenle de kendimi kısaca tanıtmak isteğini duydum. içten
çalışmalarınızla Muş'ta çok iyi bir hava yaratmışsınız. Bunu takdir ve
sevinçle karşıladığımızı, ayrıca onur duyduğumuzu, belirtmek isterim.
Muş'ta vatandaş önünde, doğru, ahlaklı ve inançlı bir sınav vereceğimizi
ummaktayız. Nisan ayı içinde Ankara'ya gelmeyi düşünüyorum. Sizi ziyaret
etmekten ve daha yakından tanımaktan memnunluk duyarım."
Cevap verdim;
"Sayın Şavlı, Muş'tan adaylığınızı koyacağınızı duymuştum. Karşılıklı
konuşmanın faydalı olacağı kanısıyla, size yazmayı düşünüyordum ki
mektubunuz geldi. iginize teşekkür ederim. Muş'un yetiştirdiği aydın bir
arkadaşla, yurt ve bölge sorunlarını karşılıklı konuşmak, bunları
yurttaşa anlatmak, elime kolay geçen fırsatlardan değildir. Gelişinizi
önceden bildirirseniz çok memnun olurum..."
Önseçimlerdeki öteki rakibim ise; Muş'ta avukatlık yapan
partililerden, Memduh Zırhlı idi. Genel Sekreter'e durumu açtım, uygun
buldu. Hatta beni teşvik etti. Haziran'ın ilk günlerinde idi, Pembe Köşk'e
gittim:
– "Paşam" dedim. "Muş'tan aday olmak istiyorum. Ne emredersiniz?" Paşa
gözlerini açtı; çok şaşırmıştı.
–"Oradan aday mı olacaksınız?. Sen yine İstanbul ihtimalini düşünmedin
mi?"
Düşüncelerimi, duygularımı ve durumu, dilim döndüğünce
anlatmaya çalıştım.
– "Pekala, sen şimdi gidip orada köylerde mi kalacaksın?"
– "Evet Paşam, her aday gibi ben de çalışacağım."
Paşa, beni bıraktı, dışarda bulunan Mevhibe Hanıma seslendi.
"Hanımefendi gel bak, Muş'a gidiyor, aday olacakmış, köylerde
kalacakmış." O gün, elini öpüp ayrılırken, bana, biraz da kurbanlık
koyuna bakar gibi bakmıştı rahmetli Paşa.
Sayın ...
Dört yıldır Muş Milletvekili olarak sizlere hizmet etmeye
çalıştım. Bu bana büyük şeref vermiştir. Gerek memleketin davalarını,
gerekse tek tek bana başvuran Muşlu, Bulanıklı, Malazgirtli ve Vartolu
köylü ve şehirli hemşerilerimin haklı ve yerinde dileklerini ilgililere
ulaştırmaya gayret ettim. Yapabildiklerim için, Sayın Muş ili halkından
gördüğüm ilgi, benim hayatta en büyük mükâfatım olmuştur. Gücüm
yetmediğinden, yapamadığım hizmetler ve yerine getiremediğim dileklerden
dolayı, hepinizden özür dilerim. Önümüzdeki bir dört yıl için daha
adaylığımı Muştan koymaya karar verdim. Seçmen hemşerilerim, kendi inanç
ve güvenlerine göre oylarını kullanacaklardır. Bana oy verseler de,
vermeseler de, Doğu'nun cefakar insanları, sevgili Muş halkına olan
saygım ve hizmetlerim süregelecektir. Karşımda, ya da yanında olsun,
bütün adaylara saygı duymaktayım. Kim kazanırsa kazansın, bütün kişiler
ve bütün siyasi partiler, size hizmet ettikleri nisbette yücelirler.
Gittikçe dertleriniz azalsın. Her gün biraz daha mutlu olunuz.
Saygılar sunarım.
Nermin Neftçi
Seçimin Bildirgesi
Ankara 10.06.1969
İşte bu benim seçim bildirgemdi. Daktilo harfleriyle matbaada
bastırıp, binlercesini Muş'un her köşesine gönderdim. Temmuz başında da
kalkıp Muş'a gittim. Çalışıp çabalamış, "Seçim Fonu" olarak 30.000 TL.
tedarik etmiştik. 5.000 TL.de Genel Merkez'den gelecekti. Bugün için bu
para çok küçük gözükür, ama o günün fiatlarıyla, mütevazi de olsa, fena
bir bütçe sayılmazdı. 21.06.1970 tarihli bir faturaya göre
Bulanık-Malazgirt-Varto-Muş'a jiple gezdirme ücreti olarak 400 TL.
vermişiz.
Bir Önseçim
Önseçim çalışma programını, 15 Temmuz 1969'a göre yaptığımı,
tuttuğum notlardan çıkarıyorum:
"–16 Temmuz Muş'a varış.
–Muş'ta genel havanın incelenmesi. (Ankara'ya telefon)
–Yoklama Kurulu listeleri incelenecek. Zabıtlar varmı? Delegelerin
kayıtları var mı? İl ve İlçe Yönetim Kurulu üyelerinin defterdeki
kayıtları tamam mı?
–Diğer ilçelerin bu husustaki durumları, oralara gidince incelenecek.
18 Temmuz, Varto ve Bulanık'a uğranılarak Malazgirt'e
geçilecek..."
Muş'un önseçime katılacak delege sayısı 390-400 civarındaydı. Bunların
büyük bir çoğunluğu ile görüşüp konuşmak gerekiyordu. Bir bölümüyle
görüştüm, görüşmediklerimle de ilçe başkanları ilgilendiler. Kolaymıydı
önseçim almak. İyi yetişmiş, genç, yetenekli Muş'lu adaylar vardı
karşımda.
Önseçim açısından, Varto ve Bulanık ilçeleri, benim için daha
rahat görünüyordu. Ali Haydar Bey'le Şefik Bey; "Sen karışma, bize bırak.
Bir ara gelip köyleri gezersin. Böylece Genel Seçimde hazırlık olur"
demişlerdi. Merkez Muş, biraz değişikti. Öteki adaylar Merkez Muş'tandı.
Orada, işi daha sıkı tuttuk. Nizam, benden habersiz, elden düşme, Skoda
bir pikap satın almış 15000 TL.ye. Biraz onardıktan sonra, bir şoför
istedi. Bana sürpriz olmuştu. Epeyce hırpalanmış bir arabaydı ama,
önseçimde çokluk onunla dolaştık. Arka kısmı tente ile örtülüydü. Bir
köyden bir köye giderken, gelmek isteyenleri alır bu bölüme bindirirdik.
Bir gün, tozlu bir köy yolunda gidiyorduk. Önde, ben, şoför,
bir de Merkez İlçe Başkanı Abdullah Balkaya, arkada da köyden aldığımız
bir vatandaş. Bir ara, arkadan gürültüler gelmeye başladı. Kaporta
tekmeleniyor, arka cam tırmalanıp duruyordu. Rahmetli Balkaya cama doğru
eliyle işaret ediyordu; "Dur hele, dur patladınmı, yokuş bitsin indiririz"
diye söylenirken, durduk. Arkadan acayip bir şey indi. Un çuvalına
batırılıp çıkarılmış gibi, saçından ayaklarına kadar, toprağa bulanmış
köylü vatandaşın ağzı ve iki gözünden başka hiçbir yeri görünmüyordu.
Meğer zavallı arkada tozdan boğulacak hale gelmiş. "Bu halin nedir? Koş,
şu derede yıkan" dedi. Balkaya meğer geçtiğimiz yer yumuşak topraklı bir
derenin yatağı idi.
Akşamları, Minare Mahallesi'ndeki evin sedirli odasında,
Nuriye Hanımın çok güzel hazırladığı çaylarımızı içerken, Abdullah Bey
çeşitli zarflara koyduğu delege listelerinin, sicimle bağlı tomarını
çözer, bir köşede bağdaş kurup, bunları tek tek gözden geçirir, adlarını
da yüksek sesle söylerdi: "Bu sağlamdır.", "Bu iyi... bu tamam."
"Ha, bu öldü, yedeği var" der, yeni bir isim yazardı
karşısına. Bu adamların gerçekten sağlam delege olup olmadıklarını, ya da
ölüp ölmediklerini bilemezdim, araştıramazdım da.
Bir akşam, kocam telefonla aradı. Büyük oğlumuzun bir mide
kanaması geçirdiğini, Hacettepe Hastanesi'nde ameliyat edileceğini
söyledi. Dünya başıma yıkılmıştı sanki. Seçimi, önseçimi, herşeyi unuttum.
Muş'tan Malatya'ya, taksiyle nasıl getirdiklerini bilemem. Yol boyunca ve
uçakta, durmadan ağladım. Esenboğa'da karşılamaya Rahşan Ecevit gelmişti.
Kocam ortalıklarda yoktu. Yüreğim ağzıma geldi.
– "Rahşan hanım ne oldu Allahaşkına" diye feryat ettim.
– "Birşey yok, endişe etmeyin, ameliyat oldu, babası da yanında" dedi.
Doktorlar ameliyat gereği duymuşlar, Kemal Satır Bey'le,
rahmetli İbrahim Öktem gidip doktorlarla konuşmuşlar. Bana haber
verildiğinde meğer ameliyat ediliyormuş. Bir süre Ankara'da kaldım. Benim
yokluğumda kuyumu kazmaya başlamışlar. "Nermin hanım seçimi bıraktı gitti"
diyorlarmış. "Geçmiş olsun" telefonu açan, İlçe Başkanları haber
verdiler. Biz de bir bildirge daha çıkardık;
"Bir ana olarak hastamın başında bulunduğum şu anda, bu menfi
propagandalara kanmıyacağınıza yürekten inanıyorum. Ben sizin dar ve
muşkül anlarınızda ne kadar size yardım etmek istiyorsam, sizin de bana
aynı biçimde davranacağınızı biliyorum..."
Ağustos sonuna doğru Muş'ta idim. Çalışmalarımı sürdürdüm.
Hangi köye gitsem; "Hanim, geçmiş olsun" diyorlardı.
Önseçime doğru Nizam'da Muş'a geldi. O geldiğinde ben
Malazgirt'te idim. Telefonla görüştük, Varto'da buluşacaktık. Akşam, geç
vakte kadar Varto'da Haydar Bey'in evinde beklemişler. Gecikince,
meraklanarak Bulanık-Varto arasındaki, Murat Nehri'nin kıyısını izleyerek
gelen, yolun kavşagına gitmişler. "Abdurrahman Paşa Köprüsü" derlerdi
oraya. Muş'un en netameli, en tehlikeli, eşkiyaların kol gezdiği yer.
Oraların durumu zaman zaman basına da yansırdı:
"Köylerde mal, can emniyeti diye bir şey kalmadı. Fırsatını bulan,
çalıyor, yakıyor, vuruyor, öldürüyor ve kaçıyor. Ne arayan, ne soran
var. Geceleri seyahat etmek imkânsız hale geldi Muş çevresinde."
(Ekim 1969
Cumhuriyet)
Bense, o yollardan geceleri de geçiyordum. O akşam, bir
saatten fazla beklemişler kavşakta. Uzaktan bir arabanın farları gözükmüş.
Yaklaşmış, yaklaşmış, tam geldi derlerken bir de bakmışlar AP'li
adaylardan biri, o da önseçim gezisinden geliyor. "Evet, ben yolda Nermin
Hanım'a rastladım. Ezan vakti bir köye giriyordu, merak etmeyin, gelir,
gelir" demiş ve gitmiş.
Vadiler kapkaranlıktı dağlardan aşağılara doğru. İhtiyar
skoda, ben, bir de çerkez asıllı şoför. Çevrede, ne köy, ne insan elinin
değdiği bir şey. Kamyonet farlarının aydınlattığı kadar, toprak bir yol
parçasından başka birşey görünmüyor. Abdurrahman Paşa Köprüsü'ne
yaklaşırken, ta uzaklarda meşale ışıkları gibi bir şeyler çarptı gözüme.
Bizimkiler, serin gecede ısınmak için, çalı çırpı ne buldularsa yığıp,
yakmışlar beni beklerken. Yanlarına doğru yaklaşırken; "Nermiiinnn.!" diye
bir ses yankılandı. Toz toprak içinde bir Nermin inmişti. O akşam, Nuriye
Hanım, geç vakit: "Hamamı yaktım, hele kalk bir yıkan" dedi. Muş'taki
önseçim yalnız partidekilerin değil, basının da ilgisini çekiyordu.
"Bütün doğu illerinde olduğu gibi, aşiretlerde şıh denilen, büyük
şeyhlerin sözleri kanun yerine geçmektedir... Binlerce kişiyi tek sözle
sürükleyecek nitelik taşıyan şıhların, ağzından çıkacak kelimeyle
herşeyin değişmesi mümkündür. Bir diğer yoruma göre; şu anda CHP'den
kontenjan milletvekili olan Nermin Neftçi'nin seçilmesi garanti gibi
görünmektedir. Ancak, öteki parti adaylarının Nermin Neftçi'nin
seçilmemesi için yoğun aleyhte propagandaya girişecekleri ve Muşta kimse
yokmu da, İstanbul'da oturan birisini seçeceksiniz...? sözünü slogan
yapacakları sızan haberler arasındadır. Fakat tüm bunlara rağmen çıkacak
üç milletvekilinden birinin, Muşlular tarafından çok sevilen Nermin
Neftçi olacağı kanısı yerleşmiştir."
(21.08.1969
Günaydın)
Diğer bir haber ise şöyleydi :
"Eli hamurlu Nermin hanımın yeni stili" başlığı altında "Efendim her
yiğidin yoğurt yiyişi başka olur denir ya... günümüzde adayların da
seçim propagandaları başka başka oluyor. Muş ilinde de böylesi
garabetlerden tipik bir misal var. Ama Muş'un yiğidi bir kadın, yoğurt
yiyişi de acayip. Nermin Neftçi hanımefendi propaganda gezisi sırasında,
köylerde geçermiş tandır başına, manikürlü parmakları ile ekmek açar,
tandıra atarmış, politika insanları bu hale getiriyor işte."
(22.08.1969 Son
Havadis)
Tırnaklarımda manikür ne gezerdi? Kir tutmasın diye dipten
keserdim hep. Ömrümde ne ekmek hamuru yoğurmuştum, ne de tandıra ekmek
atmıştım, ama daha önce de değindiğim gibi, köy gezilerimde, tandır
başlarında ekmek yapan kadınları gördükçe, arabayı durdurur, hatırlarını
sorardım. Onlar da, her seferinde bana sıcak sıcak ekmekler sunarlardı.
Parmaklarım yana yana yemeyi çok severdim. Bunun tadını ben Kerkük'te
bizim evde ekmekçi Hamdiye'nin yaptığı ekmeklerden öğrenmiştim. Taze
kaymakla yenmesi bir başka olur kızarmış, sıcak tandır ekmeğinin.
Sürüp giden önseçim çalışmalarının, son birkaç gününe Nizam da
katıldı. Yaptığı hesaplar, liste başı olacağımı gösteriyordu, ama beni
buna bir türlü inandıramadı. Sonuçları alıncaya kadar, kaybetme korkusunu
içimde yaşatıp durdum. Son günü akşamı, eşim Nizamettin (ben ona hep Nizam
derim) beni, iki rakibimi, İl ve İlçe Başkanını, turistik otelde yemeğe
götürdü. Çilingir sofrası kurulmuştu. Oturanların bardağına içki konurken,
Balkaya "gazoz" dedi. Namazında, niyazında bir adamdı. Fötr şapkasını
arkaya devirmiş, gözlerini açmış, taş gibi bana bakıyordu. Acaba ne
içecektim...
O akşam, ertesi gün önseçim sırasında çekişecek üç rakip değil
de, kazanma şanslarımızı anlatan üç dost gibi konuşuyorduk. Burhan Garip
Şavlı: "Eğer Varto'dan dedikleri kadar oy alabilirsem liste başı olurum"
diyordu. Memduh Zırhlı ise Bulanık ve Muş merkez köylerinin delegelerine
güveniyordu. Kafam karmakarışıktı. Hiç bir şey söylemedim.
Necat Balkaya "Sen Kazandın, Kazandın" dedi
Önseçim günü, sandık başlarında bile, bana karşı olan
çalışmalar sürdü gitti. Gazetenin de dediği gibi; tüm partiler ve adaylar,
beni liste başından düşürebilmek için sanki el ele vermişlerdi. Oy atmaya
gelen delegeyi, daha bahçe kapısından yakalayan, "Bu avrada vermede, kime
verirsen ver!..." propaganda barajları kurulmuştu.
Hiç unutmam, oldukça saf görünüşlü, biraz hırpani giyimli,
köylü delegeyi iki-üç yerde çevirdiler. Neler söylediklerini duyamıyordum.
Sonunda köylü vatandaşın, kendisini tutan ellerden, kolunu hızla savurarak
kurtulduğunu gördüm. Kapalı hücreye girerken döndü yüzüme baktı.
"Delegeleri yoldan çeviriyorlar" diye yargıca başvurdum. Bir iki uyarıda
bulunduysa da, pek yararı olmadı. Parti yöneticileri sinirlendiğimi
görmüşlerdi. Beni İl Merkezi'ne götürdüler.
Parti çalışmaları yapılmadığı zamanlar, avukat yazıhanesi
olarak da kullanılan, dükkandan bozma odanın dip tarafındaki masada
otururken; oyunu kullanan delegeler, birer ikişer geliyorlar, karşımdaki,
sıra sıra iskemlelere yerleşiyorlardı, yüzleri bana dönük. Yandaki
kahveden çaylar geliyordu. Ne ben konuşuyordum, ne de onlar. Sessiz,
sessiz, gözlerini dikmişler, öğretmenini izleyen, öğrenciler gibi
bakıyorlardı. Çok düşünceli, çok üzgün görünmüşüm ki köylü delegelerden
biri: "Hanim" dedi. "Ne düşünirsen? Sen kazandın, kazandın , git yat..."
Yanımda oturan kocam; "Bak, benim sana söylediğimi bunlar da
biliyorlar. Dikkat et nasıl da gözünün içine bakıyorlar, hadi gidelim"
dedi. Oy vermenin sonu gelmek üzereydi.
Evdeki yatağımın üstüne, elbiselerimle uzandım. Tam dalmıştım
ki sokaktan gelen "Peygambere selavat... Nermin abla kazandı, kazandı"
diye bağıran, evin büyük çocuğu Nejat'ın sesi ile uyandım.
Merkez ilçede, delege oylarının büyük çoğunluğunu almıştım.
Beş dakika sonra telefon çaldı; Bulanık İlçe Başkanı, "Orada da durumun
aynı olduğunu" bildirdi. Nizam kağıt kalemi aldı, bir hesap yaptı:
"Varto'da, Malazgirt'te kaybetsen bile, liste başı olursun" dedi. Minare
Mahallesi'nin daracık sokaklarından, yokuş aşağı inip il merkezine geldik.
Kapının önü tıklım, tıklımdı. O dağlardaki serin rüzgarlar kadar temiz,
hilesiz köylüler; sıra sıra olmuşlar. "Yaptığımızı beğendin mi sen" der
gibilerden, yaramaz çocukların utangaç bakışlarıyla, iki ellerini birden
bana uzatarak, Doğu usulü kutluyorlardı.
İçeri girdim. Bir konuşma yapmamı istediler. Sabahleyin
başında oturduğum masanın üstüne çıktım, birşeyler söyledim, teşekkür
ettim. Çok duygulanmıştım. Ama kendi adıma mı, parti adına mı, tüm
kadınlar, yoksa Atatürk adına mı? İşte onu bilemiyorum. Yaptıkları şey
çok büyüktü. Karşılığı ödenmeyecek kadar büyük. Hiçbir şey vermemiştim
kendilerine, memleketlerinin bir iki derdini kovalamaktan öteye. Öbür
ilçelerin de sonucu gelince, bir de baktık ki , 400 delegeden 373'ünün
oyunu almışım. İki yerli aday varken, beni listenin başına getirmişlerdi.
İstanbul'dan gelmiş bir kadını.
Yılların, süregelmiş, kökleşmiş, eskimiş, dertleri ve
yaşantıları arasında; Yeni, demokratik bir olayı oluşturmuş gibiydiler.
Bunu başarmış olmanın, sevincini gördüm yüzlerinde.
Büyük bir kapanıklığın yanında, yeniliklere sonuna dek açık
insanlardı.. Doğulu olmadığım halde, Doğulu insanlara saygıyla karışık bir
sevgi beslemekteyim. Belki ben, onlar için, umut bağlanacak bir
yeniliktim. Omuzlarımda bu umudun ağırlığı ve büyük bir partide liste başı
olmanın verdiği sorumlulukla; "Tanrım; beni Doğu Anadolu'nun bu büyük
insanlarına karşı küçük düşürme" diye dua ettim, o gün.
Bir Seçimin Coğrafyası
Kısa bir süre Ankara'da kalıp, Muş'a dönmüştüm. Kontenjan
Milletvekili olarak gidip de yeni seçim için, liste başına gelmem, epeyce
yankı yapmıştı:
"CHP listelerinin eskiler bakımından yapısı, Ortanın Solu'nun bazı
yerlerde başarıya, fakat genellikle yenilgiye uğradığı izlenimini
vermektedir. Ne var ki Muş gibi geri kalmış ve muhafazakâr bir ilde,
Nermin Neftçi gibi İstanbul'lu bir hanımın liste başı olması da
düşündürücüdür. Tabii Nerftçi'nin bu başarısında, ayağına şalvarını
geçirip köy köy dolaşmasının payı büyüktür. "
(19.10.1969
Cumhuriyet )
Kocam, seçimin sonlarına doğru Muş'a geldi. "Zar zor
kurtulabildim Ankara'dan" dedi. Genel Merkez'de seçim çalışmalarını
yönetiyordu. İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Dr. İmadettin Akkök'ten rica
etmiş, üç beş gün, yerine baksın diye. Paşa'ya da söylemem gerekiyordu.
Birde baktım beni çağırtmış. Yenimahalle'de bir toplantıda kısa bir
konuşma yapmaya gidiyordu. Bana "Sende gel" dedi. Otomobilde giderken
elini yelek cebine soktu. Çıkardığı Tirinitrin şişesinden bir adet kendi
ağzına attı, sigara paketi gibi, şişeyi bana tutup: "Sen de bir tane al
nasılsa sigara içmiyoruz" dedi. Ben de bundan cesaret alıp: "Paşam izin
verirseniz Muş'a, Nermin'in yanına gitmek istiyorum. Biraz yardım edeyim
ona. Nasılsa yerime bir arkadaş bırakıyorum" deyince, Paşa: "Pekala git,
orada fedakar arkadaşımızın neler çektiğini, nasıl bir zemini fethettiğini
yakından göreceksin" dedi diye anlatıyordu.
Nizam, Paşa'nın bu güzel cümlesini yazmak için kağıt kalem
Lahaddin Demir yanık sesi ile türküye devam ederdi.
Burası Muştur, yolu yokuştur.
Giden gelmiyor, acep ne iştir.
Muş'un köylerini dolaşırken hep bir minibüse doluşurduk. Ben
öndeki tek kişilik yerde otururdum, akşamları, köylerden dönerken. Muş'un
yaslandığı dağlara vururdu güneş pespembe. Gün batımına doğru, vadiler
ova, gölgelenirdi, dağlarsa, daha bir süre aydınlık başlarıyla kalırdı. O
dağları çok severdim. Kışın hep karlı olurlardı. Karlar bazan, Haziran
ayına dek yerinde dururdu. Muş'ta kar, sıralı yağarmış: "Üç kez dağa, üç
kez (yamaçlardaki) bağa, sonrada ovaya düşer" derlerdi.
Açın çantasın, bakın nesi var.
Bir çift kundurası bir de fesi var.
Muş'un köy yollarında dolaşan benim neyim vardı. Bir çantamla
bir de canım. Günde, beş-on köy geziyorduk. Seçime giriyordum, kolay
olmamıştı bu kararı vermem. Dört yıl, Muş'a gide-gele, biraz Muşlu oldum
mu acaba derdim, kendi kendime. Seçmenlerimle aram çok iyiydi. İlk günler
kendimi ispatlamak için çalışmıştım. Karış karış dolaşmıştım Muş'u,
ilçeleriyle, köyleriyle bölgenin tüm dertlerini, sıkıntılarını öğrenmeye
çaba göstermiştim. "Doğuda, bir kadın da başarılı olabilir" derdim.
Sonra, sonra bu çalışmalar ürün vermeye başladı. Üstüne
bastığım konuların çözümü hızlanıyordu. Meclisteki çalışmalarımı,
radyodan, basından, izleyen seçmenlerse, hem işlerin bitişinden,
hızlandığından, memnun oluyorlar, hem de bundan ötürü benimle ilişki
kuruyorlardı. Her işin sonucunu, İlçe Başkanlarına bildirirdim. Ayrıca,
ilgili bölgelerin muhtarlarına, ihtiyar meclisi üyelerine, öğretmenlere,
köy imamlarına, mektuplar yazardım. Bu yazışmalar bir gün geldi, öyle
çoğaldı ki; Üniversiteli olan iki oğlum, eşim Nizam ve ben, başımızı
alamaz olduk.
Hiç parti ayrımı yapmadım. Gerçekten de, oralı olmadığım için,
insanların geçmişini, partisini, tutumunu, zaten bilmezdim. Kim CHP'lidir,
kim AP'li, kim YTP'lidir diye hepsi vatandaştı. Doğu Anadolu'nun o sıcak
ilgisiyle, dert döküşleri, parti farkını getirmezdi aklıma. İlk 3 yıl, pek
seçimi aklıma getirmek istemedim. Dediğim gibi; bastığım politik yeri
bilmiyordum. Hani, tüneği dağılmış tavukların, şaşkın şaşkın dolaşmaları
gibi; Bende, seçim bölgesi belli olmayan, geleceğinden habersiz bir
milletvekilimiyim diye, zaman zaman düşünürdüm.
1968 yılının son aylarında, bizim partinin Muş'taki "Akil
Adam" larından, adaylık sözleri duymaya başladım. Benim büyük talihim,
Muş'ta, o günler, yönetici olan, gerçekten olgun ve doğruyu gören üç-beş
kişinin bulunmasıydı.
Akil Adamlar
Bir Varto İlçe Başkanı vardı; Ali Haydar Dikmen, bembeyaz
bıyıkları ile, Rodin'in "düşünen adam" heykeline benzeyen, bir ayağı
aksadığı için bastonuna dayanarak başını hep dik tutan, doğu isyanlarında
atının sırtında, daima Atatürk'ün, daima devletin yanında olan, doğulu bir
İstanbul efendisi. 1957 de milletvekili adayıymış. Aday olabilecek
yetişkin oğlu vardı, ( IV. dönem Muş Milletvekili, Tekin İleri Dikmen) ama
bana aday olmamı önerdi.
Muş merkezde, bir Abdullah Balkaya vardı. İlçe Başkanı, Muş'un
yerlisi idi. Ufak tefek, badem bıyıklı, fötr şapkası başından eksik
olmayan, ama inatçı mı inatçı, kararlı mı kararlı, merkez köylerinde
etkili her adamı, tek tek tanıyan, nüfus kayıt defteri gibi, belleği olan
bir adam. Muş'a gittiğimden bu yana, tam sekiz yıl, her sefer beni
evlerinde konuk ettiler "Nermin hanım sen adayımızsın" dedi.
Bulanık İlçesi'nde, Hükümet Caddesi'nde yazıhanesi olan bir
ilçe başkanımız vardı. Her gözünde bir avuç ecininin cirit attığı, zekâ
kumkuması, Şefik Kaleli; "Durma Nermin Hanım, adaylığını ilan et, yoksa
geç kalırsın" diye konuşuyordu.
Akıl, yaşta değil, baştadır derler. İl Başkanımız Nazif Çeşni
rahatsızdı ve Ankara'daydı, çekilmek istiyordu. O'nun yerine, genç bir
partili olan, İl Sekreteri Lahaddin Demir vekâlet ediyordu. 1968'in son
günlerinde, bana bir mektup yazmış. Mektupta, parti içindeki adaylık
heveslilerinden söz açtıktan sonra; "Gelelim umumi duruma, bugüne kadar,
şehirli, köylü, yerli ve yabancılarla yaptığım temaslarda öğrendiklerim
şudur: "Nermin hanıma reyimizi vereceğiz". "Nermin Hanım kuvvetlidir.
Durum bu şeklini muhafaza ederse kahir bir ekseriyetle kazanacağınızı ümit
ediyorum."
2 Mart 1969'da ise, yazdığı mektupta; Burhan Garip Şavlı'nın
(5. Dönem Muş Milletvekili) önseçime katılmak istediğinden ve kendisine
mektup yazdığından söz açar. Şavlı bu mektubunda; "Ben milletvekili olmak
için oraya gelmiyorum. Listenin sonu, başı, benim için sözkonusu değildir.
Halka kendi hayatlarını anlatacağım. Durgun göle bir taş atıp döneceğim"
diyormuş ve bana da ayrıca mektup yazacakmış. Lahaddin Demir, bu
mektubunda gene;
"Bugün daha üç kahve gezdim, çeşitli insanlarla konuştum. Sizin
adaylığınızı söylüyorum. En kuvvetli AP'li dahi, o avrat adaylığını
koyarsa ona reyimizi vereceğiz, şeklinde konuşuyorlar. Dün, Sokumlu
Sait, dağ köylerinden geldi. Hayvan almaya gitmişti. Yeminle diyordu ki:
kadınlar kocalarına rest çekmişler , bütün sene söz sizin oldu. Bu sefer
söz bizim olacak, reyler o hanımındır. Durum çok iyi gidiyor."
O günlerde Silifke Lisesi Müdürü olan Burhan Garip Şavlı , 20 Mart'ta bana
bir mektup yazmış;
"Muş'ta CHP'den seçimlere katılacağımı duymuş olacağınızı tahmin ederim.
Bu nedenle de kendimi kısaca tanıtmak isteğini duydum. içten
çalışmalarınızla Muş'ta çok iyi bir hava yaratmışsınız. Bunu takdir ve
sevinçle karşıladığımızı, ayrıca onur duyduğumuzu, belirtmek isterim.
Muş'ta vatandaş önünde, doğru, ahlaklı ve inançlı bir sınav vereceğimizi
ummaktayız. Nisan ayı içinde Ankara'ya gelmeyi düşünüyorum. Sizi ziyaret
etmekten ve daha yakından tanımaktan memnunluk duyarım."
Cevap verdim;
"Sayın Şavlı, Muş'tan adaylığınızı koyacağınızı duymuştum. Karşılıklı
konuşmanın faydalı olacağı kanısıyla, size yazmayı düşünüyordum ki
mektubunuz geldi. iginize teşekkür ederim. Muş'un yetiştirdiği aydın bir
arkadaşla, yurt ve bölge sorunlarını karşılıklı konuşmak, bunları
yurttaşa anlatmak, elime kolay geçen fırsatlardan değildir. Gelişinizi
önceden bildirirseniz çok memnun olurum..."
Önseçimlerdeki öteki rakibim ise; Muş'ta avukatlık yapan
partililerden, Memduh Zırhlı idi. Genel Sekreter'e durumu açtım, uygun
buldu. Hatta beni teşvik etti. Haziran'ın ilk günlerinde idi, Pembe Köşk'e
gittim:
– "Paşam" dedim. "Muş'tan aday olmak istiyorum. Ne emredersiniz?" Paşa
gözlerini açtı; çok şaşırmıştı.
–"Oradan aday mı olacaksınız?. Sen yine İstanbul ihtimalini düşünmedin
mi?"
Düşüncelerimi, duygularımı ve durumu, dilim döndüğünce
anlatmaya çalıştım.
– "Pekala, sen şimdi gidip orada köylerde mi kalacaksın?"
– "Evet Paşam, her aday gibi ben de çalışacağım."
Paşa, beni bıraktı, dışarda bulunan Mevhibe Hanıma seslendi.
"Hanımefendi gel bak, Muş'a gidiyor, aday olacakmış, köylerde
kalacakmış." O gün, elini öpüp ayrılırken, bana, biraz da kurbanlık
koyuna bakar gibi bakmıştı rahmetli Paşa.
Sayın ...
Dört yıldır Muş Milletvekili olarak sizlere hizmet etmeye
çalıştım. Bu bana büyük şeref vermiştir. Gerek memleketin davalarını,
gerekse tek tek bana başvuran Muşlu, Bulanıklı, Malazgirtli ve Vartolu
köylü ve şehirli hemşerilerimin haklı ve yerinde dileklerini ilgililere
ulaştırmaya gayret ettim. Yapabildiklerim için, Sayın Muş ili halkından
gördüğüm ilgi, benim hayatta en büyük mükâfatım olmuştur. Gücüm
yetmediğinden, yapamadığım hizmetler ve yerine getiremediğim dileklerden
dolayı, hepinizden özür dilerim. Önümüzdeki bir dört yıl için daha
adaylığımı Muştan koymaya karar verdim. Seçmen hemşerilerim, kendi inanç
ve güvenlerine göre oylarını kullanacaklardır. Bana oy verseler de,
vermeseler de, Doğu'nun cefakar insanları, sevgili Muş halkına olan
saygım ve hizmetlerim süregelecektir. Karşımda, ya da yanında olsun,
bütün adaylara saygı duymaktayım. Kim kazanırsa kazansın, bütün kişiler
ve bütün siyasi partiler, size hizmet ettikleri nisbette yücelirler.
Gittikçe dertleriniz azalsın. Her gün biraz daha mutlu olunuz.
Saygılar sunarım.
Nermin Neftçi
Seçimin Bildirgesi
Ankara 10.06.1969
İşte bu benim seçim bildirgemdi. Daktilo harfleriyle matbaada
bastırıp, binlercesini Muş'un her köşesine gönderdim. Temmuz başında da
kalkıp Muş'a gittim. Çalışıp çabalamış, "Seçim Fonu" olarak 30.000 TL.
tedarik etmiştik. 5.000 TL.de Genel Merkez'den gelecekti. Bugün için bu
para çok küçük gözükür, ama o günün fiatlarıyla, mütevazi de olsa, fena
bir bütçe sayılmazdı. 21.06.1970 tarihli bir faturaya göre
Bulanık-Malazgirt-Varto-Muş'a jiple gezdirme ücreti olarak 400 TL.
vermişiz.
Bir Önseçim
Önseçim çalışma programını, 15 Temmuz 1969'a göre yaptığımı,
tuttuğum notlardan çıkarıyorum:
"–16 Temmuz Muş'a varış.
–Muş'ta genel havanın incelenmesi. (Ankara'ya telefon)
–Yoklama Kurulu listeleri incelenecek. Zabıtlar varmı? Delegelerin
kayıtları var mı? İl ve İlçe Yönetim Kurulu üyelerinin defterdeki
kayıtları tamam mı?
–Diğer ilçelerin bu husustaki durumları, oralara gidince incelenecek.
18 Temmuz, Varto ve Bulanık'a uğranılarak Malazgirt'e
geçilecek..."
Muş'un önseçime katılacak delege sayısı 390-400 civarındaydı. Bunların
büyük bir çoğunluğu ile görüşüp konuşmak gerekiyordu. Bir bölümüyle
görüştüm, görüşmediklerimle de ilçe başkanları ilgilendiler. Kolaymıydı
önseçim almak. İyi yetişmiş, genç, yetenekli Muş'lu adaylar vardı
karşımda.
Önseçim açısından, Varto ve Bulanık ilçeleri, benim için daha
rahat görünüyordu. Ali Haydar Bey'le Şefik Bey; "Sen karışma, bize bırak.
Bir ara gelip köyleri gezersin. Böylece Genel Seçimde hazırlık olur"
demişlerdi. Merkez Muş, biraz değişikti. Öteki adaylar Merkez Muş'tandı.
Orada, işi daha sıkı tuttuk. Nizam, benden habersiz, elden düşme, Skoda
bir pikap satın almış 15000 TL.ye. Biraz onardıktan sonra, bir şoför
istedi. Bana sürpriz olmuştu. Epeyce hırpalanmış bir arabaydı ama,
önseçimde çokluk onunla dolaştık. Arka kısmı tente ile örtülüydü. Bir
köyden bir köye giderken, gelmek isteyenleri alır bu bölüme bindirirdik.
Bir gün, tozlu bir köy yolunda gidiyorduk. Önde, ben, şoför,
bir de Merkez İlçe Başkanı Abdullah Balkaya, arkada da köyden aldığımız
bir vatandaş. Bir ara, arkadan gürültüler gelmeye başladı. Kaporta
tekmeleniyor, arka cam tırmalanıp duruyordu. Rahmetli Balkaya cama doğru
eliyle işaret ediyordu; "Dur hele, dur patladınmı, yokuş bitsin indiririz"
diye söylenirken, durduk. Arkadan acayip bir şey indi. Un çuvalına
batırılıp çıkarılmış gibi, saçından ayaklarına kadar, toprağa bulanmış
köylü vatandaşın ağzı ve iki gözünden başka hiçbir yeri görünmüyordu.
Meğer zavallı arkada tozdan boğulacak hale gelmiş. "Bu halin nedir? Koş,
şu derede yıkan" dedi. Balkaya meğer geçtiğimiz yer yumuşak topraklı bir
derenin yatağı idi.
Akşamları, Minare Mahallesi'ndeki evin sedirli odasında,
Nuriye Hanımın çok güzel hazırladığı çaylarımızı içerken, Abdullah Bey
çeşitli zarflara koyduğu delege listelerinin, sicimle bağlı tomarını
çözer, bir köşede bağdaş kurup, bunları tek tek gözden geçirir, adlarını
da yüksek sesle söylerdi: "Bu sağlamdır.", "Bu iyi... bu tamam."
"Ha, bu öldü, yedeği var" der, yeni bir isim yazardı
karşısına. Bu adamların gerçekten sağlam delege olup olmadıklarını, ya da
ölüp ölmediklerini bilemezdim, araştıramazdım da.
Bir akşam, kocam telefonla aradı. Büyük oğlumuzun bir mide
kanaması geçirdiğini, Hacettepe Hastanesi'nde ameliyat edileceğini
söyledi. Dünya başıma yıkılmıştı sanki. Seçimi, önseçimi, herşeyi unuttum.
Muş'tan Malatya'ya, taksiyle nasıl getirdiklerini bilemem. Yol boyunca ve
uçakta, durmadan ağladım. Esenboğa'da karşılamaya Rahşan Ecevit gelmişti.
Kocam ortalıklarda yoktu. Yüreğim ağzıma geldi.
– "Rahşan hanım ne oldu Allahaşkına" diye feryat ettim.
– "Birşey yok, endişe etmeyin, ameliyat oldu, babası da yanında" dedi.
Doktorlar ameliyat gereği duymuşlar, Kemal Satır Bey'le,
rahmetli İbrahim Öktem gidip doktorlarla konuşmuşlar. Bana haber
verildiğinde meğer ameliyat ediliyormuş. Bir süre Ankara'da kaldım. Benim
yokluğumda kuyumu kazmaya başlamışlar. "Nermin hanım seçimi bıraktı gitti"
diyorlarmış. "Geçmiş olsun" telefonu açan, İlçe Başkanları haber
verdiler. Biz de bir bildirge daha çıkardık;
"Bir ana olarak hastamın başında bulunduğum şu anda, bu menfi
propagandalara kanmıyacağınıza yürekten inanıyorum. Ben sizin dar ve
muşkül anlarınızda ne kadar size yardım etmek istiyorsam, sizin de bana
aynı biçimde davranacağınızı biliyorum..."
Ağustos sonuna doğru Muş'ta idim. Çalışmalarımı sürdürdüm.
Hangi köye gitsem; "Hanim, geçmiş olsun" diyorlardı.
Önseçime doğru Nizam'da Muş'a geldi. O geldiğinde ben
Malazgirt'te idim. Telefonla görüştük, Varto'da buluşacaktık. Akşam, geç
vakte kadar Varto'da Haydar Bey'in evinde beklemişler. Gecikince,
meraklanarak Bulanık-Varto arasındaki, Murat Nehri'nin kıyısını izleyerek
gelen, yolun kavşagına gitmişler. "Abdurrahman Paşa Köprüsü" derlerdi
oraya. Muş'un en netameli, en tehlikeli, eşkiyaların kol gezdiği yer.
Oraların durumu zaman zaman basına da yansırdı:
"Köylerde mal, can emniyeti diye bir şey kalmadı. Fırsatını bulan,
çalıyor, yakıyor, vuruyor, öldürüyor ve kaçıyor. Ne arayan, ne soran
var. Geceleri seyahat etmek imkânsız hale geldi Muş çevresinde."
(Ekim 1969
Cumhuriyet)
Bense, o yollardan geceleri de geçiyordum. O akşam, bir
saatten fazla beklemişler kavşakta. Uzaktan bir arabanın farları gözükmüş.
Yaklaşmış, yaklaşmış, tam geldi derlerken bir de bakmışlar AP'li
adaylardan biri, o da önseçim gezisinden geliyor. "Evet, ben yolda Nermin
Hanım'a rastladım. Ezan vakti bir köye giriyordu, merak etmeyin, gelir,
gelir" demiş ve gitmiş.
Vadiler kapkaranlıktı dağlardan aşağılara doğru. İhtiyar
skoda, ben, bir de çerkez asıllı şoför. Çevrede, ne köy, ne insan elinin
değdiği bir şey. Kamyonet farlarının aydınlattığı kadar, toprak bir yol
parçasından başka birşey görünmüyor. Abdurrahman Paşa Köprüsü'ne
yaklaşırken, ta uzaklarda meşale ışıkları gibi bir şeyler çarptı gözüme.
Bizimkiler, serin gecede ısınmak için, çalı çırpı ne buldularsa yığıp,
yakmışlar beni beklerken. Yanlarına doğru yaklaşırken; "Nermiiinnn.!" diye
bir ses yankılandı. Toz toprak içinde bir Nermin inmişti. O akşam, Nuriye
Hanım, geç vakit: "Hamamı yaktım, hele kalk bir yıkan" dedi. Muş'taki
önseçim yalnız partidekilerin değil, basının da ilgisini çekiyordu.
"Bütün doğu illerinde olduğu gibi, aşiretlerde şıh denilen, büyük
şeyhlerin sözleri kanun yerine geçmektedir... Binlerce kişiyi tek sözle
sürükleyecek nitelik taşıyan şıhların, ağzından çıkacak kelimeyle
herşeyin değişmesi mümkündür. Bir diğer yoruma göre; şu anda CHP'den
kontenjan milletvekili olan Nermin Neftçi'nin seçilmesi garanti gibi
görünmektedir. Ancak, öteki parti adaylarının Nermin Neftçi'nin
seçilmemesi için yoğun aleyhte propagandaya girişecekleri ve Muşta kimse
yokmu da, İstanbul'da oturan birisini seçeceksiniz...? sözünü slogan
yapacakları sızan haberler arasındadır. Fakat tüm bunlara rağmen çıkacak
üç milletvekilinden birinin, Muşlular tarafından çok sevilen Nermin
Neftçi olacağı kanısı yerleşmiştir."
(21.08.1969
Günaydın)
Diğer bir haber ise şöyleydi :
"Eli hamurlu Nermin hanımın yeni stili" başlığı altında "Efendim her
yiğidin yoğurt yiyişi başka olur denir ya... günümüzde adayların da
seçim propagandaları başka başka oluyor. Muş ilinde de böylesi
garabetlerden tipik bir misal var. Ama Muş'un yiğidi bir kadın, yoğurt
yiyişi de acayip. Nermin Neftçi hanımefendi propaganda gezisi sırasında,
köylerde geçermiş tandır başına, manikürlü parmakları ile ekmek açar,
tandıra atarmış, politika insanları bu hale getiriyor işte."
(22.08.1969 Son
Havadis)
Tırnaklarımda manikür ne gezerdi? Kir tutmasın diye dipten
keserdim hep. Ömrümde ne ekmek hamuru yoğurmuştum, ne de tandıra ekmek
atmıştım, ama daha önce de değindiğim gibi, köy gezilerimde, tandır
başlarında ekmek yapan kadınları gördükçe, arabayı durdurur, hatırlarını
sorardım. Onlar da, her seferinde bana sıcak sıcak ekmekler sunarlardı.
Parmaklarım yana yana yemeyi çok severdim. Bunun tadını ben Kerkük'te
bizim evde ekmekçi Hamdiye'nin yaptığı ekmeklerden öğrenmiştim. Taze
kaymakla yenmesi bir başka olur kızarmış, sıcak tandır ekmeğinin.
Sürüp giden önseçim çalışmalarının, son birkaç gününe Nizam da
katıldı. Yaptığı hesaplar, liste başı olacağımı gösteriyordu, ama beni
buna bir türlü inandıramadı. Sonuçları alıncaya kadar, kaybetme korkusunu
içimde yaşatıp durdum. Son günü akşamı, eşim Nizamettin (ben ona hep Nizam
derim) beni, iki rakibimi, İl ve İlçe Başkanını, turistik otelde yemeğe
götürdü. Çilingir sofrası kurulmuştu. Oturanların bardağına içki konurken,
Balkaya "gazoz" dedi. Namazında, niyazında bir adamdı. Fötr şapkasını
arkaya devirmiş, gözlerini açmış, taş gibi bana bakıyordu. Acaba ne
içecektim...
O akşam, ertesi gün önseçim sırasında çekişecek üç rakip değil
de, kazanma şanslarımızı anlatan üç dost gibi konuşuyorduk. Burhan Garip
Şavlı: "Eğer Varto'dan dedikleri kadar oy alabilirsem liste başı olurum"
diyordu. Memduh Zırhlı ise Bulanık ve Muş merkez köylerinin delegelerine
güveniyordu. Kafam karmakarışıktı. Hiç bir şey söylemedim.
Necat Balkaya "Sen Kazandın, Kazandın" dedi
Önseçim günü, sandık başlarında bile, bana karşı olan
çalışmalar sürdü gitti. Gazetenin de dediği gibi; tüm partiler ve adaylar,
beni liste başından düşürebilmek için sanki el ele vermişlerdi. Oy atmaya
gelen delegeyi, daha bahçe kapısından yakalayan, "Bu avrada vermede, kime
verirsen ver!..." propaganda barajları kurulmuştu.
Hiç unutmam, oldukça saf görünüşlü, biraz hırpani giyimli,
köylü delegeyi iki-üç yerde çevirdiler. Neler söylediklerini duyamıyordum.
Sonunda köylü vatandaşın, kendisini tutan ellerden, kolunu hızla savurarak
kurtulduğunu gördüm. Kapalı hücreye girerken döndü yüzüme baktı.
"Delegeleri yoldan çeviriyorlar" diye yargıca başvurdum. Bir iki uyarıda
bulunduysa da, pek yararı olmadı. Parti yöneticileri sinirlendiğimi
görmüşlerdi. Beni İl Merkezi'ne götürdüler.
Parti çalışmaları yapılmadığı zamanlar, avukat yazıhanesi
olarak da kullanılan, dükkandan bozma odanın dip tarafındaki masada
otururken; oyunu kullanan delegeler, birer ikişer geliyorlar, karşımdaki,
sıra sıra iskemlelere yerleşiyorlardı, yüzleri bana dönük. Yandaki
kahveden çaylar geliyordu. Ne ben konuşuyordum, ne de onlar. Sessiz,
sessiz, gözlerini dikmişler, öğretmenini izleyen, öğrenciler gibi
bakıyorlardı. Çok düşünceli, çok üzgün görünmüşüm ki köylü delegelerden
biri: "Hanim" dedi. "Ne düşünirsen? Sen kazandın, kazandın , git yat..."
Yanımda oturan kocam; "Bak, benim sana söylediğimi bunlar da
biliyorlar. Dikkat et nasıl da gözünün içine bakıyorlar, hadi gidelim"
dedi. Oy vermenin sonu gelmek üzereydi.
Evdeki yatağımın üstüne, elbiselerimle uzandım. Tam dalmıştım
ki sokaktan gelen "Peygambere selavat... Nermin abla kazandı, kazandı"
diye bağıran, evin büyük çocuğu Nejat'ın sesi ile uyandım.
Merkez ilçede, delege oylarının büyük çoğunluğunu almıştım.
Beş dakika sonra telefon çaldı; Bulanık İlçe Başkanı, "Orada da durumun
aynı olduğunu" bildirdi. Nizam kağıt kalemi aldı, bir hesap yaptı:
"Varto'da, Malazgirt'te kaybetsen bile, liste başı olursun" dedi. Minare
Mahallesi'nin daracık sokaklarından, yokuş aşağı inip il merkezine geldik.
Kapının önü tıklım, tıklımdı. O dağlardaki serin rüzgarlar kadar temiz,
hilesiz köylüler; sıra sıra olmuşlar. "Yaptığımızı beğendin mi sen" der
gibilerden, yaramaz çocukların utangaç bakışlarıyla, iki ellerini birden
bana uzatarak, Doğu usulü kutluyorlardı.
İçeri girdim. Bir konuşma yapmamı istediler. Sabahleyin
başında oturduğum masanın üstüne çıktım, birşeyler söyledim, teşekkür
ettim. Çok duygulanmıştım. Ama kendi adıma mı, parti adına mı, tüm
kadınlar, yoksa Atatürk adına mı? İşte onu bilemiyorum. Yaptıkları şey
çok büyüktü. Karşılığı ödenmeyecek kadar büyük. Hiçbir şey vermemiştim
kendilerine, memleketlerinin bir iki derdini kovalamaktan öteye. Öbür
ilçelerin de sonucu gelince, bir de baktık ki , 400 delegeden 373'ünün
oyunu almışım. İki yerli aday varken, beni listenin başına getirmişlerdi.
İstanbul'dan gelmiş bir kadını.
Yılların, süregelmiş, kökleşmiş, eskimiş, dertleri ve
yaşantıları arasında; Yeni, demokratik bir olayı oluşturmuş gibiydiler.
Bunu başarmış olmanın, sevincini gördüm yüzlerinde.
Büyük bir kapanıklığın yanında, yeniliklere sonuna dek açık
insanlardı.. Doğulu olmadığım halde, Doğulu insanlara saygıyla karışık bir
sevgi beslemekteyim. Belki ben, onlar için, umut bağlanacak bir
yeniliktim. Omuzlarımda bu umudun ağırlığı ve büyük bir partide liste başı
olmanın verdiği sorumlulukla; "Tanrım; beni Doğu Anadolu'nun bu büyük
insanlarına karşı küçük düşürme" diye dua ettim, o gün.
Bir Seçimin Coğrafyası
Kısa bir süre Ankara'da kalıp, Muş'a dönmüştüm. Kontenjan
Milletvekili olarak gidip de yeni seçim için, liste başına gelmem, epeyce
yankı yapmıştı:
"CHP listelerinin eskiler bakımından yapısı, Ortanın Solu'nun bazı
yerlerde başarıya, fakat genellikle yenilgiye uğradığı izlenimini
vermektedir. Ne var ki Muş gibi geri kalmış ve muhafazakâr bir ilde,
Nermin Neftçi gibi İstanbul'lu bir hanımın liste başı olması da
düşündürücüdür. Tabii Nerftçi'nin bu başarısında, ayağına şalvarını
geçirip köy köy dolaşmasının payı büyüktür. "
(19.10.1969
Cumhuriyet )
Kocam, seçimin sonlarına doğru Muş'a geldi. "Zar zor
kurtulabildim Ankara'dan" dedi. Genel Merkez'de seçim çalışmalarını
yönetiyordu. İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Dr. İmadettin Akkök'ten rica
etmiş, üç beş gün, yerine baksın diye. Paşa'ya da söylemem gerekiyordu.
Birde baktım beni çağırtmış. Yenimahalle'de bir toplantıda kısa bir
konuşma yapmaya gidiyordu. Bana "Sende gel" dedi. Otomobilde giderken
elini yelek cebine soktu. Çıkardığı Tirinitrin şişesinden bir adet kendi
ağzına attı, sigara paketi gibi, şişeyi bana tutup: "Sen de bir tane al
nasılsa sigara içmiyoruz" dedi. Ben de bundan cesaret alıp: "Paşam izin
verirseniz Muş'a, Nermin'in yanına gitmek istiyorum. Biraz yardım edeyim
ona. Nasılsa yerime bir arkadaş bırakıyorum" deyince, Paşa: "Pekala git,
orada fedakar arkadaşımızın neler çektiğini, nasıl bir zemini fethettiğini
yakından göreceksin" dedi diye anlatıyordu.
Nizam, Paşa'nın bu güzel cümlesini yazmak için kağıt kalem
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Demokrasinin Kilit Taşı - 17
- Parts
- Demokrasinin Kilit Taşı - 01Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2766Total number of unique words is 173328.6 of words are in the 2000 most common words41.5 of words are in the 5000 most common words48.8 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 02Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2751Total number of unique words is 177328.1 of words are in the 2000 most common words39.9 of words are in the 5000 most common words47.4 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 03Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2912Total number of unique words is 192529.4 of words are in the 2000 most common words41.4 of words are in the 5000 most common words48.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 04Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2799Total number of unique words is 183428.9 of words are in the 2000 most common words42.4 of words are in the 5000 most common words49.4 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 05Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2866Total number of unique words is 181329.5 of words are in the 2000 most common words41.6 of words are in the 5000 most common words49.0 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 06Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2863Total number of unique words is 175828.9 of words are in the 2000 most common words40.7 of words are in the 5000 most common words49.0 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 07Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2853Total number of unique words is 179029.2 of words are in the 2000 most common words41.0 of words are in the 5000 most common words48.6 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 08Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2894Total number of unique words is 187528.6 of words are in the 2000 most common words41.6 of words are in the 5000 most common words48.6 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 09Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2853Total number of unique words is 185328.4 of words are in the 2000 most common words40.8 of words are in the 5000 most common words48.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 10Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2882Total number of unique words is 182330.2 of words are in the 2000 most common words42.5 of words are in the 5000 most common words49.2 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 11Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2850Total number of unique words is 185029.1 of words are in the 2000 most common words41.3 of words are in the 5000 most common words48.3 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 12Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2832Total number of unique words is 185527.6 of words are in the 2000 most common words39.3 of words are in the 5000 most common words46.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 13Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2832Total number of unique words is 179427.1 of words are in the 2000 most common words39.4 of words are in the 5000 most common words46.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 14Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2916Total number of unique words is 173529.8 of words are in the 2000 most common words43.1 of words are in the 5000 most common words51.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 15Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2837Total number of unique words is 182728.8 of words are in the 2000 most common words42.6 of words are in the 5000 most common words49.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 16Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2877Total number of unique words is 178531.8 of words are in the 2000 most common words45.3 of words are in the 5000 most common words53.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 17Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2838Total number of unique words is 184829.8 of words are in the 2000 most common words43.3 of words are in the 5000 most common words50.8 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 18Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2762Total number of unique words is 171529.1 of words are in the 2000 most common words41.9 of words are in the 5000 most common words48.5 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 19Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2846Total number of unique words is 183728.5 of words are in the 2000 most common words42.3 of words are in the 5000 most common words50.3 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 20Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2952Total number of unique words is 174530.6 of words are in the 2000 most common words43.8 of words are in the 5000 most common words50.8 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 21Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2899Total number of unique words is 181327.1 of words are in the 2000 most common words40.4 of words are in the 5000 most common words47.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 22Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2804Total number of unique words is 169227.9 of words are in the 2000 most common words39.3 of words are in the 5000 most common words47.6 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 23Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2936Total number of unique words is 171528.4 of words are in the 2000 most common words40.8 of words are in the 5000 most common words48.7 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 24Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2940Total number of unique words is 166628.0 of words are in the 2000 most common words39.6 of words are in the 5000 most common words46.2 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 25Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2940Total number of unique words is 170530.3 of words are in the 2000 most common words43.3 of words are in the 5000 most common words50.5 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 26Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2892Total number of unique words is 184027.4 of words are in the 2000 most common words39.6 of words are in the 5000 most common words46.0 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 27Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2928Total number of unique words is 171128.4 of words are in the 2000 most common words40.9 of words are in the 5000 most common words47.5 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 28Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3028Total number of unique words is 179331.4 of words are in the 2000 most common words42.9 of words are in the 5000 most common words49.7 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 29Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3007Total number of unique words is 180729.4 of words are in the 2000 most common words40.8 of words are in the 5000 most common words47.5 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 30Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3070Total number of unique words is 178528.7 of words are in the 2000 most common words41.0 of words are in the 5000 most common words48.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 31Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3021Total number of unique words is 191627.0 of words are in the 2000 most common words39.1 of words are in the 5000 most common words46.4 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 32Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2981Total number of unique words is 184830.8 of words are in the 2000 most common words44.1 of words are in the 5000 most common words50.7 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 33Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3039Total number of unique words is 188628.1 of words are in the 2000 most common words40.1 of words are in the 5000 most common words48.0 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 34Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2892Total number of unique words is 171327.1 of words are in the 2000 most common words39.1 of words are in the 5000 most common words45.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 35Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3073Total number of unique words is 189727.4 of words are in the 2000 most common words40.1 of words are in the 5000 most common words47.3 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 36Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3000Total number of unique words is 181027.3 of words are in the 2000 most common words39.5 of words are in the 5000 most common words47.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 37Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2922Total number of unique words is 175127.9 of words are in the 2000 most common words39.6 of words are in the 5000 most common words46.3 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 38Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2910Total number of unique words is 174126.0 of words are in the 2000 most common words37.9 of words are in the 5000 most common words44.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 39Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 1792Total number of unique words is 116230.5 of words are in the 2000 most common words43.0 of words are in the 5000 most common words50.1 of words are in the 8000 most common words