Demokrasinin Kilit Taşı - 25
Total number of words is 2940
Total number of unique words is 1705
30.3 of words are in the 2000 most common words
43.3 of words are in the 5000 most common words
50.5 of words are in the 8000 most common words
diyordu. Bu arada, Ecevit aleyhtarı parlamenterler de boş durmuyor, İnönü’nün Ankara kongresinde kurultay sözcüğünü nimet bilerek, Kurultayı olağan üstü bir toplantıya çağırabilmek için durmadan imza topluyordu. Fırsat bu fırsattı, Paşa'yı siper ederek kurultay kazanmayı düşünmekteydiler. Kırıkoğlu ise, kendisini Genel Sekreter olması için destekleyen İnönü'ye karşı çıkıyor; Ecevit'in sağ kolu durumunda çalışıyordu.
Mart Ayı Dert Ayı
Mart ayının sonunda, Mahir Çayan ve arkadaşlarının üç İngiliz'i kaçırmaları olayı vardı. Anarşistler yeni bir hamle yapıyorlardı. Kumandanlar komutanları denetlemek için yurdun her yerine dağılmışlardı. Erim, Tağmaç ile sık sık görüşüyordu. İngilizler ölü bulundu. Anarşistler ise, Niksar’ın Kızıldere Köyü'nde girdikleri çatışmada öldüler. Bu kere, orduda da bir sertleşme görülüyordu.
Milli Güvenlik Kurulu toplandı, yeni bir muhtıra paketi hazırlandı. Cumhurbaşkanı partileri uyarıyordu. Ordunun ve hükümetin istediği, bütün siyasi tartışmaların durdurulması ile Anayasada yeni bir değişiklik yapılarak peşin olarak önceden verilecek bir yetki ile Hükümetin donatılmasıydı. Bu durum ve tutumla, sanki bir ikinci muhtıra yola çıkmış gibi görüntü veriyordu. CHP Genel Başkanı İnönü partisinin yetkili kurullarını topladı. Alınan karar şuydu;
“Geçici bir süre içinde olsa, peşin olarak önceden verilecek bir genel yetkiyi, CHP demokratik rejimin tam işler hale getirilmesi çabalarını engelleyici nitelikte görmektedir” “Siyasi partiler aralarındaki ilişkileri düzenlemeyi de kendileri bulurlar” “Reformların süratle yürürlüğe konulması için, hükümetten gelecek her yeni çaba ise desteklenecektir.”
Öteki partilerdende buna benzeyen cevaplar gelmişti. Erim, bu kere iyice İsmet Paşa ile komutanlar arasında kalıyordu. İki kez istifa etmiş, Sunay bu istifaları sümen altına koymuştu. 17 Nisan’da ise artık geri alınamaz biçimde Hükümetten çekildiğini bildirdi. Yeni hükümetin kurulmasını bile beklemedi. Başbakanlık yetkilerini vekili Ferit Melen’e bıraktığını Cumhurbaşkanıina bildirdi.
Özet olarak, yeni hükümet kuruluncaya, yeni ve tarafsız bir Başbakan bulununcaya kadar Erimsiz olarak Hükümet devam edecekti. O sıralarda Ecevit’in Sunay’dan randevu alarak Çankaya'ya çıkması parti grubundakileri ve milletvekillerini çok şaşırtmıştı. Sunay'la, Ecevit ne konuşmuşlardı bilinmiyordu.
Cumhurbaşkanı Sunay, yeni Hükümeti kurma görevini, Bağımsız senatör ve eski bir Başbakan olan Suat Hayri Ürgüplü’ye verdi. Ürgüplü, Hükümeti kurma çabalarıyla uğraşadursun CHP kurultaya gidiyordu. Tüğün 30. Maddesine göre kurultayı delegeler toplayacaktı.
İmzalar Tamamdı
18 Nisan 1972 Salı günü toplanan Parti Meclisi'nde, İnönü önündeki dosyayı açtı ve 5 Mayıs Cuma günü, tüzüğün 30. maddesine göre kurultayın, Selim Sırrı Tercan Salonu'nda, bu Parti Meclisi'ni seçen eski delegelerle toplanacağını ilan etti. Kurultayiın toplanması 374 eski delegenin dilekçeyi imzalamaları ile isteniyordu. Bunlar 20. kurultayın delegelerinin en az 5/1’i idi.
21 Nisan Cuma günü İsmet Paşa, eşim Nizamettin'i Pembe Köşk’e çağırmış, “20 kurultay delegelerini içeren dosyayı tetkik etmek, fikrinizi almak istiyorum. Siz yüksek danışma kurulu üyesi olarak bana dosyayı getirir misiniz? Birlikte bir göz atalım” demişti. Merkeze giderek durumu bildiren Nizam'a önce, sekreter Perihan hanım, "Kırıkoğlu’nun emri olmadan dosya veremiyeceğini” söylemiş, sonra Kırıkoğlu, “Paşa hangi maksatla dosyayı istiyorlar ben anlayamadım. Kendileriyle görüşeceğim, şu anda dosyayı veremem” demişti.
Nisan ayı bir çok önemli olayın yanında, kurultay konusunun ençok konuşulduğu aydı. Herkes CHP Kurultayı'nı merak ediyordu. Parti Meclisi'nde 5. Olağanüstü Kurultay'ın eski yeni delegelerle toplanması konusu tartışılmıştı, İnönü eski delegelerde ısrarlıydı. Bir çok hukukçunun mütalasını almış ve bu kanaata varmıştı. İtilaf mevzuu olan kuruluşları eski delegeler seçtiğine göre hesapta eski delegelerden sorulur ve yanlış hareketleri tüzük aşması olan durumları da onlar tesbit eder deniliyordu. Bir kaç parti meclisi üyesi, imzaların sahte olabileceğini öne sürdü. İsmet Paşa; “Bir kaligrafi uzmanı bulup imzaları inceletemedim. Eğer siz, imzalar sahtedir derseniz bunu kurultayda karara bağlarsınız” dedi. O gün İsmet Paşa kararlı ve kızgın bir biçimde parti meclisini terketmişti. Ben, Ahmet Şener, Seyfi Sadi Pencap, Necdet Uğur, Kemal Demir ve bu arada Şeref Bakşık’ta arkasından toplantıyı onunla birlikte terketmiştik.
İnönü, parti teşkilatına bir genelge yayımlayarak, olağanüstü kurultaya kadar teşkilat kongrelerinin durdurulmasını istedi ve kendisine milletvekillerinden Sadrettin Çanga, Ahmet Şener ve Coşkun Karagözoğlu’ndan kurulu bir özel büro seçti ve parti merkezine gelerek 20. Kurultay delegelerini incelemeye başladı. Aynı gün eski Genel Sekreter Ecevit'te, parti merkezinin bir başka odasında, özet olarak basına “büyük bir gayretle sürdürmeye çalıştığı barış havasının bozulduğunu, açıklıyor ve İnönü’nün kendilerine savaş açanların yanında, hatta başında yer aldığını” belirterek şöyle devam ediyordu: .” Gerek ben ve gerek ülküdaşlarım , gerekse merkez yönetim kurulu açısından yeni delegelerle yapılacak bir kurultayda, asla endişe konusu değildir. Kongrelerini yenilememiş illerden bizim görüşümüze göre ve genellikle hukukçuların görüşüne göre 20. kurultay delegelerinin yetkileri elbette Olağanüstü Kurultay'da da geçerli olacaktır. Kongrelerini yenilemiş olan illerdense yeni delegeler gelecektir. Parti yönetimine adeta el konmak isteniyor, yetkililer itilip kurultayın görev vermeyi reddettiği kimseler yetkili muamelesi görüyorlar. Bu duruma CHP örgütünün ve toplanacak kurultayın razı olmayacağını biliyorum. O bakımdan huzur içindeyim” diyordu.
İsmet Paşa’nın üç kişilik komisyonuyla genel merkeze gelmesi ve 20. kurultayın delege listelerini incelemesi merkez yönetimi ve eski genel sekreter Ecevit’te, bir endişe ve korku yaratmıştı sanıyorum. Komisyon üyesi Sadrettin Çanga “Biz kendimizden bir kural uygulamıyoruz. Genel Başkan ne derse onu yapıyoruz. Sadece yardımcı oluyoruz, Oda tüzükdeki yetkilerini kullanıyor” diyordu. Öyle görünüyordu ki iki tarafında birbirine güveni kalmamıştı. Güvensizliğe karşı güvensizlik, genelgeye karşı genelge delegeye karşı delege. Kılıçlar tam olarak çekilmişti. Parti içi savaş, süregeliyordu.
İsmet Paşa partinin içindeki bu anlaşmazlığın yeterli eski delegenin çağrısı ile toplanacak bir olağan üstü kurultayla hal yoluna gireceğine inanmıştı. Bütün kişisel istekler ve parti içi sürtüşmeler, batılı bir müessese olan siyasi partilerin içinde kongrelerle, sisteme çekilir partiye ve memlekete faydalı bir duruma dönüştürülürdü. Sistemin içine çekebilme ise tam bir tarafsızlık ve yöneticinin adaletli davranışı ile ancak mümkün olabilirdi. Bu da teşkilatçılıktaki, demokratik erdem kuralını ortaya koyuyordu. Paşa böyle düşünürken bir yandan Genel Başkan'ın tarihten gelme güçlü kişiliğine tutunarak Ecevit’i alt etme istekleri şaha kalkmış, öte yandan da “önce paşayı bir halledelim elbet sıra Ecevit’e de gelecektir” diyenlerinde aralarında bulunduğu, fakat en iyi niyetlerle yeni politikanın sahipleri olduğunu söyleyenler, ayrıca Ecevitten de çok Ecevitçi olanlar özet olarak kişisel inanışlar, ihtiraslar iyice bilenmişti.
Kurultay öncesinde, birbirine karşı olan iki ayrı politik güç vardır artık. İsmet Paşa ise, “Üstünde imzanın olmadığı kurultay kartı geçersiz olacaktır” diyordu. Görünen tam bir cadı kazanıydı. Tarih yazmış , devlet yaratmış, demokrasiyi açmış Cumhuriyet Halk Partisi’nin, bu son görüntüsü insana hüzün veriyordu.
5. Olağanüstü Kurultay
Muş ilinin çok az delegesi vardı. Ama bu büyük politika maçını seyretmeye birçok partili gelmişti. Onlara, partinin içinde bulunduğu son durumu anlatmıştım. 5 Mayıs'da 44 il başkanı Pembe Köşk'e gidip İnönü’yü ziyaret ettiler.
Kurultayın toplanacağı ilk günün sabahı ben, Parti Meclisi Üyesi, kurultay delegesi idim. Gitmek için hazırlanıyordum. Nizam bir kamu kuruluşunda görevli olduğundan delege değildi. Pembe Köşk'ten bir telefon geldi. Nizam’ın hemen oraya gitmesini istiyorlardı. Sebep söylenmemişti. Paşa son kurultay hazırlıklarını başkalarıyla yapıyordu. Kurultay toplama konularında kendisine yardımcı olan profesörlerin bulunduğu söylentiler arasında idi. Biz Paşa’yı belli bir mesafeden izlerdik, sorduğu veya istediği zamanlar gider görüşürdük. Aslında Paşa’nın kişiliği ile partililerin, milletvekillerinin diğer politikacıların arasında her zaman belli bir mesafe vardı.
Bize göre İsmet Paşa çeşitli sürprizlerle dolu bir sır küpü gibiyi. Herkesin ne zaman ne yapacağını merak ettiği bir kişiliğe sahipti. Muhalifleri bile onda çok büyük politik güç olduğunu söylerlerdi. Bazan küçük bir hareketini ya da söylenmiş bir iki cümlesini, kötüye ya da hayra yorarlardı. Mesela, "Süleyman Demirel'in yanağını okşamış, hayırdır inşallah" derlerdi. Nizam'a "Senden bir usul meselesi soracaktır" dedim. Nizam, "Oraya birlikte gidelim, sonra seni Spor Sergi Salonu'nun kapısına bırakırım" dedi.
Pembe Köşk’ün kapısında Zafer Paykoç da arabasından iniyordu. Bizimki ile birlikte içeri girdiler. Biraz sonra Nizam, “Nermin, Paşa rahatsız, ter içinde giyinik kanepenin üstünde yatıyor. Kravatını ve pantalonunun kemerini ben gevşettim. Bana oylama ile ilgili bir şey soracakmış. Kurultay’a gitmek üzere hazırlanmış , o sırada rahatsızlanmış. Doktoruna telefon etmeden önce aramışlar bizi. Özden hanım, şimdi kurultaya gittiğinde Kemal Demir ya da Necdet Uğur’a durumu haber vermeni istiyor” dedi.
Kurultay salonuna girdim. Parti Meclisi Üyeleri için sağ tribünlerin alt yanında uzun bir masa hazırlanmıştı. Kemal Demir’e durumu yavaşca bildirdim. Kemal Demir’in yerinden kalktığını gördüm. Oturduğum yer masanın öbür ucu idi. Herhalde durumu genel sekretere söyledi. Şimdi doktor olarak ve yardımcısı olarak Genel Başkan'ın yanına gidiyordur diye düşünüyordum.
Kurultayda bir bekleyiş vardı. Ben Paşa’nın rahatsızlığı hakkında kimse ile konuşmuyor, resmi açıklama olacaktır diye bekliyordum. Grup başkanvekilleri dışında kimse Paşa’nın yanından geldiğimi zaten bilmiyordu, herkes Paşa’yı bekliyordu. Kamil Kırıkoğlu kürsüye çıktı. “Sayın Genel Başkanımız teşriflerinde geciktiler, genel sekreter yardımcısı Orhan Eyüboğlu’nu gönderdim. Gerçek durumu öğrenip arzedeceğiz” dedi. Şaşırmıştım, çok şaşırmıştım. Hasta olduğuna dair ilk haberi ben getirmiştim. Ama Kemal Demir’e bildirmiştim. Aradan epey bir zaman geçmişti. Herhalde Pembe Köşk’le telefon irtibatı kurulmuştu. Gerçek durum ne demekti? Yani Paşa’nın bir taktik mi yaptığı zannediliyordu? Paşa taktik yapacak adam mıydı?
Salonda sigaralar üst üste yakılıp söndürülüyordu. Parti Meclisi Üyeleri, milletvekilleri, delegeler, koskoca salonda, sanki konuşmaları hemen duyuluverecekmiş gibi, birbirlerinin kulaklarına eğilip bir şeyler fısıldaşıyorlardı. Ecevit önündeki kağıda birşeyler yazıyordu. Bütün gözler, İstanbul delegelerinin üstünde idi. Bütün kulis onlarla uğraşıyordu, İstanbul bakalım hangi tarafdan ne kadar fire verecekti?
Kamil Kırıkoğlu yeniden kürsüye çıktı. Sanırım Paşa’nın rahatsızlığı nedeniyle kurultayın ertelenmesinden söz ediyordu ki, tribünlerde oturan gençlik ve kadın kolları, koro halinde hep bir ağızdan “Ya ya ya ...., şa şa şa ..... Ecevit Ecevit çok yaşa” diye bir nümayiş başlattılar. Bunlar benim görevlendirdiğim bir kısım kadın arkadaşlarımla, gençlik kollarındaki bazı üyelerdi. Artık bu kadarı fazlaydı. Ayağa kalkarak çok yakın olan tribünlere, “kral öldü yaşasın kralımız" demek isteniyor. "İnanın Paşa hastadır. Lanet olsun şu politikaya” diye yüksek sesle bağırdığımı çok iyi hatırlıyorum. Meğer o sırada Ecevit salona girmiş, ona nümayiş yapıyorlarmış. Anlaşılan Ecevit dışarı çıkmış , tekrar salona girmek içinse böylesine nazik bir zamanı seçmişti.
Zafer Paykoç benim de doktorumdu. Safra kesemdeki taş için “ameliyat gerekli” diyordu, savsaklıyordum. Gece telefonla arayıp Paşa’nın sağlığını ondan sorduk. “Kaçırılan uçakta oğlu vardı biliyorsunuz. Onun heyecanı, 44 il başkanı ile yaptığı uzun konuşmalar, bir yandan kurultay hazırlığı, konuşma hazırlığı, derken yaşlı yüreği spazm yaptı” dedi. Elektroda görünen birşey yokmuş henüz ama dikkatli olmalıymış.
44 il başkanının Paşa'ya Ecevit'le birlikte çalışması için ısrar ettikleri söylentiler arasında idi. Eğer bu doğru ise, ok yaydan fırlamıştı bir kere. Bunun olabilmesi için çok önceden Ecevit'in merkez ve teşkilat üzerindeki yönlendirme azminden vaz geçmesi, Satır'ın ise İsmet Paşa'nın Ecevit'le olan anlaşmazlıklarına karışmaması gerekirdi. Bu da artık olanaksızdı.
Kurultay'ın İlk Günü
Paşa geceyi rahat geçirmiş , sabah dinç kalkmış, kahvaltıdan önce kendisine, doktoru Zafer Paykoç, Prof. Sabih Oktay, Prof. Sabahat Kaymakçalan tarafından konsültasyon yapılmıştı. Sanırım Prof. Turan Akyol da sonradan gitmişti. Doktorlar durumu iyi bulduklarını, normal bir çalışma için sakınca bulunmadığını, fakat olağanüstü bir kurultayın doğuracağı ruhi ve bedeni yorgunluğun ve heyecanın muhtemel ve zararlı etkilerini de belirterek, kurultaya katılıp katılmama hususunu kendi takdirine bırakmışlardı. İnönü "kurultaya gideceğim" demiş ve yanına Mevhibe İnönü’yü alarak saat 10.00’da kurultay salonuna girmişti. Delegeler onu büyük sevgi gösterileriyle karşıladılar.
Önce yardımcılarından bilgi aldı. Sonra küçük ve yavaş adımlarla kürsüye çıktı. Kurultayı açış konuşmasını yapacaktı. O sırada delegelerden birisi, “İnönü için ayağa kalk” diye bağırdı. 20 kişi hariç, kurultay ayağa kalkmış İnönü’yü alkışlıyordu:
“5. olağan üstü kurultayın saygıdeğer üyeleri sizi selamlamakla şeref duyuyorum. Kurultayımız memleketin iç siyasi durumu bakımından nazik bir zamanda toplanmaktadır. Bir seneden beri anarşiye karşı devam eden mücadele, yeni bir parlama safhasındadır. Onun için kurultayın toplanmasında, iç ve dış dikkatli tedbirler alındı. Ve tedbirlerin başında kurultayımızın içine, kontrolü güç olan sızmalar kalabalıklar girmesin mülahazası bize hakim oldu. Sıkıyönetim dikkatimizi celbetti. Bu mülahazayı dikkatinize arzediyorum.
Öksürükle zaman zaman kesilen bir konuşma yapıyordu. Belliydi kurultayda alınan tedbirlerden O'da huzur duymuyor gibiydi. Özet olarak kurultay delegeleri ile ilgili şikayetler aldığından, fazla kart basılmış diye haberler geldiğinden söz açıyor, 1300 delege için 1750 kartın basılmış olduğunu söylüyor bunu tetkik ettirdiğini, büyük bir titizlik ve tam bir doğrulukla çalışma yapıldığına değiniyor. Sonunda tamamiyle dürüst bir delege kartı seçimi yapıldığını söylüyordu.
“Takibettiğim hareket hattı, tüzüğümüze, kanunlara tamamiyle mutabıktır. Bunun üzerinde yapılacak propagandalara inanmayınız.”
Gene öksürüklerle kesiliyor konuşma. İçimden, “belli ki rahatsız, belli ki heyecanlı, çok yorgun” diyorum. Keşke yazılı konuşmasını Necdet Uğur’a ya da Kemal Demir’e yaptırsaydı. O devam ediyor.
“Güya kurultay, eski genel sekreteri vazifede bırakmak ve çok saygı gösterildiği mütemadiyen ilan edilen genel başkanı da onunla birlikte çalıştırmak için toplanmıştır....Aramızdaki itilaf ciddidir. Bir seneden beri her şekil tecrübe olunmuştur.”
İl başkanları ona Ecevitle birlikte çalışmasını telkin etmişlerdi. Galiba üzüntüsü oradan geliyor diye düşünüyorum. O devam ediyor.
“Siyasi hayatta vazifeliler , vazifede kaldıkları müddetçe beraber çalışırlar. Görevden ayrılan bir kimsenin, görevde devam ediyormuş gibi davranması tüzüğe ve çalışma ahlakına, kanunlara aykırıdır . CHP siyasi hayatının en büyük bunalımını geçirmektedir. Partililerin sükünetle sağduyuları ile bir çare bulacaklarına inanıyorum”
diyordu. Sıra kurultay başkanının seçimine geldi. Kürsüde iki başkan adayının ismi vardı. Hangi tarafdan verildiğini bilmediğim bir önerge daha okundu. Her zamanki uygulamaların aksine başkan seçiminin gizli oyla yapılması isteniyordu , kabul edildi.
Delegelerin isimleri okundukça oylarını Paşa’nın önündeki sandığa atıyorlardı. İnönü ile Ecevit’in adı okunduğunda her ikisine de nümayiş yaptılar. Oy kullanma işlemi bitince, İnönü pantalonun cebinden çıkardığı anahtarla sandığı açtı. Bu senaryoları kim yazıyordu böyle çocuk aldatır gibi. Güvenilen bir iki kişi sandığın korumasını yapar sandığı gözlerdi. Hiçbir kurultayda görülmeyen şeyler oluyordu.
Tasnif sonucu sandıktan çıkan 1328 oyun 733’ü Kars senatörü Sırrı Atalay demişti. 575’i ise Hüdai Oral’a çıktı. Birisi Doğu Anadolulu, diğeri Batı Anadolu'dan milletvekili olmuş. Birisinde, Doğu Anadolu, Ecevit, Merkez Yönetim Kurulu, ortanın solu ağırlığı, diğerinde, İsmet İnönü, Satırcılar oylanmış gibi oldu. Atalay kürsüye davet edildi. Geçerken İnönü’nün elini öptü. Kürsüde yerini alan Atalay’a Ecevit dahil, Ecevitçiler ayakta nümayiş yaptılar.
İnönü karşıtları ilk raundu almışlardı. Sonra kürsüde önergeler okunmaya başlandı. Önergelerden birisinde “Kurultayın yeni delegelerle yapılması ve dışarda bekleyen yeni delegelerin içeri alınması” yazılıydı. Kafamda bakalım arkadan nasıl bir taktik gelecek diye düşünürken, Sırrı Atalay, tüzüğün 37. maddesi gereğince, üyelik itirazlarının kurra ile seçilecek bir komisyona havale edileceğini söyledi. Ve komisyon için ad seçmeye başladı. O sırada, izmir delegesi Talat Orhon ve Ben, Parti Meclisi üyesi olarak itiraz ettik. Önce yerimizden konuştuk, sonra galiba ben kürsüye de çıktım “Böyle önemli bir konuyu müzakere etmeden geçiştirmemiz doğru değildir. Genel Başkan ile Ecevit arasında bu konuda itilaf bulunduğunu biliyorsunuz” diyerek önergenin ve kurultay başkanının uygulamasının aleyhinde konuşuyordum. Delegelerden gençlik kolları bölümü konuşmamın aleyhinde nümayişe başladılar. Kurultay başkanı Sırrı Atalay, itirazımızı kabul etmemiş görünüyordu. Bu sefer İnönü müdahale etti. Söz istedi ve kürsüye çıktı. “20. kurultayın eski delegeleriyle toplanan bir kurultayda bir komisyonun mütalaası sonucu kararlar yeni delegelerle alınırsa bu hususu hiçbir kanun mantığı kabul etmez” dedi. Özet olarak kendisinin de genel başkan olarak mahkemeye müracaat edeceğini, mahkeme karar verinceye kadar da kurultayın toplu kalacağını söyledi. Bir gün önceki rahatsızlığıyla ilgili olarak çok sinirli görünüyordu. Sırrı Atalay, Genel Başkanın ısrarı üzerine bu konuyu kapattığını bildirdi. İnönü kürsüden konuşmasına devam ediyordu.
Ecevit ters düştü istifa etti. Bunda benim ne kabahatim var?.... Merkez yönetim kurulundaki, parti meclisindeki milletvekillerinin bir kısmı meclis çalışmalarına grup kararlarına katılmazlar ve meclis gruplarını halktan kopmuştur diye ilan ederlerse bu parti anayasa mahkemesinde mahkum olmaz mı? Ben bunu anlatamıyorum. “.....” Bu hale düşmüş bir Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiçbir istikbali yoktur. İşte kurultayı bu meseleyi halletmek için çağırdım. Parti meclisini değiştireceksiniz, aklı başında bir parti meclisi ile grupların ahenk içinde çalışmalarını istiyorum ve sizi uyarıyorum”
dedi. Konuşmasının can alıcı en önemli noktası şu sözlerle devam ediyordu;
“Parti içinde ciddi bir ihtilaf vardır. Bu ihtilaf dış görünüşün aksine bir tüzük ihlalinin, yetki aşmasının çok ötesindedir. Denetlenebileceğini reddeden Parti Meclisi’yle onun içindeki bir çoğunluk tarafından dışarıdan alınan emirle kurulan Merkez Yönetim Kurulu, bir hizip halinde CHP’ni olduğundan ve olması gerekenden başka bir kuruluş haline getirme çabasındadırlar. Benimle ihtilafları bu konudadır. Cumhuriyet Halk Partisi’ni bir Parti Meclisi’nin hizip çoğunluğu elinde hem örgüte hem Meclis gruplarına hakim duruma getirmek isteyen bir yönetim şekli ile ciddi anlaşmazlığım vardır. Kurultay’ın toplanmasına neden olan anlaşmazlık, hem benim hem Bülent’in birlikte görev almamızla çözülemeyecektir”
Paşa hem yorgun, hem hasta ve oğlunun kaçırılan uçakta bulunması nedeniyle sıkıntılıydı da. Önceleri yaptığı konuşmalarının aksine kurultayı ben topladım dedi ve Satırcıların istediği oldu. Kürsüye çıkan Kemal Satır ise:
0..”Parti içinde yürütülmek istenen sözde akımın başlıca özellikleri, Parti tarihini reddetmek, Cumhuriyet döneminde yapılanları ve Atatürk devrimlerini küçümsemek, aydın yöneticileri halk patronları kabul ederek aydın halk ikiliği yaratmak, rejimin kaderini etkileyebilecek tehlikeli görüş ve sözde devrimci yöntemler önererek siyasal oportunizmin en parlak örneklerini vermektir. Bu kavga, bir mehdi edasıyla sanki kaybedilmiş bir ülkeyi yeniden kesfetmişcesine halkçılıktan sözedip, sonra da onun kaderi üzerinde kumar oynayanlarla gerçekten halkçı olanların davasıdır. Bu kavga ortanın solunu yeni tarihi akım adı altında yozlaştırıp bilinmeyen bir yöne itmek isteyenlerle onun halkçı ve ilerici içeriğinde bütünleşenlerin kavgasıdır”
diyordu. Genel Sekreter Kırıkoğlu, sert bir konuşma ile meydan okudu.
“Parti’yi bir şef partisi, partilileri emir kulu, robotlar olmak bahtsızlığından kurtarmak için sonuna kadar direndik. Genel Başkan’ın tüzük dışı isteklerine hayır dedim. İnönü’ye saygı, onun yetkilerine saygılı olmak demektir, bunun ötesi, ortaçağ köleliği, mürailik, dalkavukluktur. Bu Parti’nin şahıs partisi olmayacağını, kimsenin siyaset çiftliği olmayacağını herkesin bilmesi zamanı gelmiştir. Yoksul Türk toplumunun refahı uğruna, imanla, cesaretle ve akılla çırpınanlarla, oturdukları yerde Bizans politikaları ile çıkar çevrelerinin yardımlarını da yanlarına alanlar (bu Kurultay’da) karşı karşıyadır”
derken asıl hedef olarak, o da, Genel Başkanı karşısına alıyordu. Eski Genel Sekreter Ecevit ise yaptığı konuşma ile;
“Parti içindeki anlaşmazlıkların hep denge hesaplarıyla geçiştirilmekte olduğunu, ancak ortanın solu hareketinden sonraki anlaşmazlıklarda denge geçerli değildir. İnönü tarihi ağırlığına, kendi ağırlığını ekleyememiştir. Aslında sorun CHP’yi eski yörüngesine veya yeni yörüngesine oturtma sorununun ötesindedir. Hatta sorun “Ya ben ya Bülent” sorununun da ötesindedir. Tekrar söylüyorum, asıl öncelikle çözülmesi gereken şudur: CHP’de buyruk mu işleyecek, hukuk mu işleyecektir? Buna karar vereceğiz. Daha açık söylüyorum, vereceğiniz karar şudur: Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi alacağız, yoksa kapı kulları mı olacağız? Karar sizindir”
diyerek, o da İsmet İnönü’ye çatıyordu
İlahi Mete Akyol
CHP kurultayında İnönü’ye gösterilen candan ilgi, İnönü takımındaki delegelerin yüzünde hiç de sevinç ifadeleri estirmedi. Ecevit takımının candan gösterileri, İnönü’yü, İnönü takımından ayırdıkları belirtisi idi. İnönü ikili karşılaşmanın mücadele üstü pelesiydi diye yazmıştı. İlahi Mete Akyol diyorum, biliyorum sen de İnönü’yü çok seversin ve gönlünün isteğini yazıyorsun. İşin aslının böyle olmasını bende ne kadar çok istiyordum.
Paşa’nın doktoru salonda sigara içilmesini yasakladı. Bana göre kurultayın sonu başından belli olmuştu. Sadece oyumu vermek için bekliyordum. Paşa kendisine karşı çıkan Ecevit’i ve merkez yönetim kurulunu, yeterince mindere çekememişti. Karşı tarafın taktiği zaten Paşa’ya vurmamaktı. Sadece onu, yine konuşturmaktı. Zaten o konular kendilerini tutan basında, Ecevit’in kongrelere gönderdiği demeçlerde de cevaplarını almıştı. Karşı çıkıp tartışma açmaya bile lüzum görmüyorlardı. Madem ki kurultayı sen topladın baş artist de sensin konuş. Biz yapacağımızı biliyoruz havasındaydılar. Paşa bu kurultayda büyük bir takdik hatası yapmış, kurultayı ben topladım demişti. Aslında ise kurultayı toplayanlar delegelerdi. Gazeteler bunu ya Ecevit , ya ben diye manşet atarak değerlendireceklerdi.
Yavuz Hırsız Ev Sahibini Bastırıyordu
Yasaları Çiğneyen Kimdi
Mart Ayı Dert Ayı
Mart ayının sonunda, Mahir Çayan ve arkadaşlarının üç İngiliz'i kaçırmaları olayı vardı. Anarşistler yeni bir hamle yapıyorlardı. Kumandanlar komutanları denetlemek için yurdun her yerine dağılmışlardı. Erim, Tağmaç ile sık sık görüşüyordu. İngilizler ölü bulundu. Anarşistler ise, Niksar’ın Kızıldere Köyü'nde girdikleri çatışmada öldüler. Bu kere, orduda da bir sertleşme görülüyordu.
Milli Güvenlik Kurulu toplandı, yeni bir muhtıra paketi hazırlandı. Cumhurbaşkanı partileri uyarıyordu. Ordunun ve hükümetin istediği, bütün siyasi tartışmaların durdurulması ile Anayasada yeni bir değişiklik yapılarak peşin olarak önceden verilecek bir yetki ile Hükümetin donatılmasıydı. Bu durum ve tutumla, sanki bir ikinci muhtıra yola çıkmış gibi görüntü veriyordu. CHP Genel Başkanı İnönü partisinin yetkili kurullarını topladı. Alınan karar şuydu;
“Geçici bir süre içinde olsa, peşin olarak önceden verilecek bir genel yetkiyi, CHP demokratik rejimin tam işler hale getirilmesi çabalarını engelleyici nitelikte görmektedir” “Siyasi partiler aralarındaki ilişkileri düzenlemeyi de kendileri bulurlar” “Reformların süratle yürürlüğe konulması için, hükümetten gelecek her yeni çaba ise desteklenecektir.”
Öteki partilerdende buna benzeyen cevaplar gelmişti. Erim, bu kere iyice İsmet Paşa ile komutanlar arasında kalıyordu. İki kez istifa etmiş, Sunay bu istifaları sümen altına koymuştu. 17 Nisan’da ise artık geri alınamaz biçimde Hükümetten çekildiğini bildirdi. Yeni hükümetin kurulmasını bile beklemedi. Başbakanlık yetkilerini vekili Ferit Melen’e bıraktığını Cumhurbaşkanıina bildirdi.
Özet olarak, yeni hükümet kuruluncaya, yeni ve tarafsız bir Başbakan bulununcaya kadar Erimsiz olarak Hükümet devam edecekti. O sıralarda Ecevit’in Sunay’dan randevu alarak Çankaya'ya çıkması parti grubundakileri ve milletvekillerini çok şaşırtmıştı. Sunay'la, Ecevit ne konuşmuşlardı bilinmiyordu.
Cumhurbaşkanı Sunay, yeni Hükümeti kurma görevini, Bağımsız senatör ve eski bir Başbakan olan Suat Hayri Ürgüplü’ye verdi. Ürgüplü, Hükümeti kurma çabalarıyla uğraşadursun CHP kurultaya gidiyordu. Tüğün 30. Maddesine göre kurultayı delegeler toplayacaktı.
İmzalar Tamamdı
18 Nisan 1972 Salı günü toplanan Parti Meclisi'nde, İnönü önündeki dosyayı açtı ve 5 Mayıs Cuma günü, tüzüğün 30. maddesine göre kurultayın, Selim Sırrı Tercan Salonu'nda, bu Parti Meclisi'ni seçen eski delegelerle toplanacağını ilan etti. Kurultayiın toplanması 374 eski delegenin dilekçeyi imzalamaları ile isteniyordu. Bunlar 20. kurultayın delegelerinin en az 5/1’i idi.
21 Nisan Cuma günü İsmet Paşa, eşim Nizamettin'i Pembe Köşk’e çağırmış, “20 kurultay delegelerini içeren dosyayı tetkik etmek, fikrinizi almak istiyorum. Siz yüksek danışma kurulu üyesi olarak bana dosyayı getirir misiniz? Birlikte bir göz atalım” demişti. Merkeze giderek durumu bildiren Nizam'a önce, sekreter Perihan hanım, "Kırıkoğlu’nun emri olmadan dosya veremiyeceğini” söylemiş, sonra Kırıkoğlu, “Paşa hangi maksatla dosyayı istiyorlar ben anlayamadım. Kendileriyle görüşeceğim, şu anda dosyayı veremem” demişti.
Nisan ayı bir çok önemli olayın yanında, kurultay konusunun ençok konuşulduğu aydı. Herkes CHP Kurultayı'nı merak ediyordu. Parti Meclisi'nde 5. Olağanüstü Kurultay'ın eski yeni delegelerle toplanması konusu tartışılmıştı, İnönü eski delegelerde ısrarlıydı. Bir çok hukukçunun mütalasını almış ve bu kanaata varmıştı. İtilaf mevzuu olan kuruluşları eski delegeler seçtiğine göre hesapta eski delegelerden sorulur ve yanlış hareketleri tüzük aşması olan durumları da onlar tesbit eder deniliyordu. Bir kaç parti meclisi üyesi, imzaların sahte olabileceğini öne sürdü. İsmet Paşa; “Bir kaligrafi uzmanı bulup imzaları inceletemedim. Eğer siz, imzalar sahtedir derseniz bunu kurultayda karara bağlarsınız” dedi. O gün İsmet Paşa kararlı ve kızgın bir biçimde parti meclisini terketmişti. Ben, Ahmet Şener, Seyfi Sadi Pencap, Necdet Uğur, Kemal Demir ve bu arada Şeref Bakşık’ta arkasından toplantıyı onunla birlikte terketmiştik.
İnönü, parti teşkilatına bir genelge yayımlayarak, olağanüstü kurultaya kadar teşkilat kongrelerinin durdurulmasını istedi ve kendisine milletvekillerinden Sadrettin Çanga, Ahmet Şener ve Coşkun Karagözoğlu’ndan kurulu bir özel büro seçti ve parti merkezine gelerek 20. Kurultay delegelerini incelemeye başladı. Aynı gün eski Genel Sekreter Ecevit'te, parti merkezinin bir başka odasında, özet olarak basına “büyük bir gayretle sürdürmeye çalıştığı barış havasının bozulduğunu, açıklıyor ve İnönü’nün kendilerine savaş açanların yanında, hatta başında yer aldığını” belirterek şöyle devam ediyordu: .” Gerek ben ve gerek ülküdaşlarım , gerekse merkez yönetim kurulu açısından yeni delegelerle yapılacak bir kurultayda, asla endişe konusu değildir. Kongrelerini yenilememiş illerden bizim görüşümüze göre ve genellikle hukukçuların görüşüne göre 20. kurultay delegelerinin yetkileri elbette Olağanüstü Kurultay'da da geçerli olacaktır. Kongrelerini yenilemiş olan illerdense yeni delegeler gelecektir. Parti yönetimine adeta el konmak isteniyor, yetkililer itilip kurultayın görev vermeyi reddettiği kimseler yetkili muamelesi görüyorlar. Bu duruma CHP örgütünün ve toplanacak kurultayın razı olmayacağını biliyorum. O bakımdan huzur içindeyim” diyordu.
İsmet Paşa’nın üç kişilik komisyonuyla genel merkeze gelmesi ve 20. kurultayın delege listelerini incelemesi merkez yönetimi ve eski genel sekreter Ecevit’te, bir endişe ve korku yaratmıştı sanıyorum. Komisyon üyesi Sadrettin Çanga “Biz kendimizden bir kural uygulamıyoruz. Genel Başkan ne derse onu yapıyoruz. Sadece yardımcı oluyoruz, Oda tüzükdeki yetkilerini kullanıyor” diyordu. Öyle görünüyordu ki iki tarafında birbirine güveni kalmamıştı. Güvensizliğe karşı güvensizlik, genelgeye karşı genelge delegeye karşı delege. Kılıçlar tam olarak çekilmişti. Parti içi savaş, süregeliyordu.
İsmet Paşa partinin içindeki bu anlaşmazlığın yeterli eski delegenin çağrısı ile toplanacak bir olağan üstü kurultayla hal yoluna gireceğine inanmıştı. Bütün kişisel istekler ve parti içi sürtüşmeler, batılı bir müessese olan siyasi partilerin içinde kongrelerle, sisteme çekilir partiye ve memlekete faydalı bir duruma dönüştürülürdü. Sistemin içine çekebilme ise tam bir tarafsızlık ve yöneticinin adaletli davranışı ile ancak mümkün olabilirdi. Bu da teşkilatçılıktaki, demokratik erdem kuralını ortaya koyuyordu. Paşa böyle düşünürken bir yandan Genel Başkan'ın tarihten gelme güçlü kişiliğine tutunarak Ecevit’i alt etme istekleri şaha kalkmış, öte yandan da “önce paşayı bir halledelim elbet sıra Ecevit’e de gelecektir” diyenlerinde aralarında bulunduğu, fakat en iyi niyetlerle yeni politikanın sahipleri olduğunu söyleyenler, ayrıca Ecevitten de çok Ecevitçi olanlar özet olarak kişisel inanışlar, ihtiraslar iyice bilenmişti.
Kurultay öncesinde, birbirine karşı olan iki ayrı politik güç vardır artık. İsmet Paşa ise, “Üstünde imzanın olmadığı kurultay kartı geçersiz olacaktır” diyordu. Görünen tam bir cadı kazanıydı. Tarih yazmış , devlet yaratmış, demokrasiyi açmış Cumhuriyet Halk Partisi’nin, bu son görüntüsü insana hüzün veriyordu.
5. Olağanüstü Kurultay
Muş ilinin çok az delegesi vardı. Ama bu büyük politika maçını seyretmeye birçok partili gelmişti. Onlara, partinin içinde bulunduğu son durumu anlatmıştım. 5 Mayıs'da 44 il başkanı Pembe Köşk'e gidip İnönü’yü ziyaret ettiler.
Kurultayın toplanacağı ilk günün sabahı ben, Parti Meclisi Üyesi, kurultay delegesi idim. Gitmek için hazırlanıyordum. Nizam bir kamu kuruluşunda görevli olduğundan delege değildi. Pembe Köşk'ten bir telefon geldi. Nizam’ın hemen oraya gitmesini istiyorlardı. Sebep söylenmemişti. Paşa son kurultay hazırlıklarını başkalarıyla yapıyordu. Kurultay toplama konularında kendisine yardımcı olan profesörlerin bulunduğu söylentiler arasında idi. Biz Paşa’yı belli bir mesafeden izlerdik, sorduğu veya istediği zamanlar gider görüşürdük. Aslında Paşa’nın kişiliği ile partililerin, milletvekillerinin diğer politikacıların arasında her zaman belli bir mesafe vardı.
Bize göre İsmet Paşa çeşitli sürprizlerle dolu bir sır küpü gibiyi. Herkesin ne zaman ne yapacağını merak ettiği bir kişiliğe sahipti. Muhalifleri bile onda çok büyük politik güç olduğunu söylerlerdi. Bazan küçük bir hareketini ya da söylenmiş bir iki cümlesini, kötüye ya da hayra yorarlardı. Mesela, "Süleyman Demirel'in yanağını okşamış, hayırdır inşallah" derlerdi. Nizam'a "Senden bir usul meselesi soracaktır" dedim. Nizam, "Oraya birlikte gidelim, sonra seni Spor Sergi Salonu'nun kapısına bırakırım" dedi.
Pembe Köşk’ün kapısında Zafer Paykoç da arabasından iniyordu. Bizimki ile birlikte içeri girdiler. Biraz sonra Nizam, “Nermin, Paşa rahatsız, ter içinde giyinik kanepenin üstünde yatıyor. Kravatını ve pantalonunun kemerini ben gevşettim. Bana oylama ile ilgili bir şey soracakmış. Kurultay’a gitmek üzere hazırlanmış , o sırada rahatsızlanmış. Doktoruna telefon etmeden önce aramışlar bizi. Özden hanım, şimdi kurultaya gittiğinde Kemal Demir ya da Necdet Uğur’a durumu haber vermeni istiyor” dedi.
Kurultay salonuna girdim. Parti Meclisi Üyeleri için sağ tribünlerin alt yanında uzun bir masa hazırlanmıştı. Kemal Demir’e durumu yavaşca bildirdim. Kemal Demir’in yerinden kalktığını gördüm. Oturduğum yer masanın öbür ucu idi. Herhalde durumu genel sekretere söyledi. Şimdi doktor olarak ve yardımcısı olarak Genel Başkan'ın yanına gidiyordur diye düşünüyordum.
Kurultayda bir bekleyiş vardı. Ben Paşa’nın rahatsızlığı hakkında kimse ile konuşmuyor, resmi açıklama olacaktır diye bekliyordum. Grup başkanvekilleri dışında kimse Paşa’nın yanından geldiğimi zaten bilmiyordu, herkes Paşa’yı bekliyordu. Kamil Kırıkoğlu kürsüye çıktı. “Sayın Genel Başkanımız teşriflerinde geciktiler, genel sekreter yardımcısı Orhan Eyüboğlu’nu gönderdim. Gerçek durumu öğrenip arzedeceğiz” dedi. Şaşırmıştım, çok şaşırmıştım. Hasta olduğuna dair ilk haberi ben getirmiştim. Ama Kemal Demir’e bildirmiştim. Aradan epey bir zaman geçmişti. Herhalde Pembe Köşk’le telefon irtibatı kurulmuştu. Gerçek durum ne demekti? Yani Paşa’nın bir taktik mi yaptığı zannediliyordu? Paşa taktik yapacak adam mıydı?
Salonda sigaralar üst üste yakılıp söndürülüyordu. Parti Meclisi Üyeleri, milletvekilleri, delegeler, koskoca salonda, sanki konuşmaları hemen duyuluverecekmiş gibi, birbirlerinin kulaklarına eğilip bir şeyler fısıldaşıyorlardı. Ecevit önündeki kağıda birşeyler yazıyordu. Bütün gözler, İstanbul delegelerinin üstünde idi. Bütün kulis onlarla uğraşıyordu, İstanbul bakalım hangi tarafdan ne kadar fire verecekti?
Kamil Kırıkoğlu yeniden kürsüye çıktı. Sanırım Paşa’nın rahatsızlığı nedeniyle kurultayın ertelenmesinden söz ediyordu ki, tribünlerde oturan gençlik ve kadın kolları, koro halinde hep bir ağızdan “Ya ya ya ...., şa şa şa ..... Ecevit Ecevit çok yaşa” diye bir nümayiş başlattılar. Bunlar benim görevlendirdiğim bir kısım kadın arkadaşlarımla, gençlik kollarındaki bazı üyelerdi. Artık bu kadarı fazlaydı. Ayağa kalkarak çok yakın olan tribünlere, “kral öldü yaşasın kralımız" demek isteniyor. "İnanın Paşa hastadır. Lanet olsun şu politikaya” diye yüksek sesle bağırdığımı çok iyi hatırlıyorum. Meğer o sırada Ecevit salona girmiş, ona nümayiş yapıyorlarmış. Anlaşılan Ecevit dışarı çıkmış , tekrar salona girmek içinse böylesine nazik bir zamanı seçmişti.
Zafer Paykoç benim de doktorumdu. Safra kesemdeki taş için “ameliyat gerekli” diyordu, savsaklıyordum. Gece telefonla arayıp Paşa’nın sağlığını ondan sorduk. “Kaçırılan uçakta oğlu vardı biliyorsunuz. Onun heyecanı, 44 il başkanı ile yaptığı uzun konuşmalar, bir yandan kurultay hazırlığı, konuşma hazırlığı, derken yaşlı yüreği spazm yaptı” dedi. Elektroda görünen birşey yokmuş henüz ama dikkatli olmalıymış.
44 il başkanının Paşa'ya Ecevit'le birlikte çalışması için ısrar ettikleri söylentiler arasında idi. Eğer bu doğru ise, ok yaydan fırlamıştı bir kere. Bunun olabilmesi için çok önceden Ecevit'in merkez ve teşkilat üzerindeki yönlendirme azminden vaz geçmesi, Satır'ın ise İsmet Paşa'nın Ecevit'le olan anlaşmazlıklarına karışmaması gerekirdi. Bu da artık olanaksızdı.
Kurultay'ın İlk Günü
Paşa geceyi rahat geçirmiş , sabah dinç kalkmış, kahvaltıdan önce kendisine, doktoru Zafer Paykoç, Prof. Sabih Oktay, Prof. Sabahat Kaymakçalan tarafından konsültasyon yapılmıştı. Sanırım Prof. Turan Akyol da sonradan gitmişti. Doktorlar durumu iyi bulduklarını, normal bir çalışma için sakınca bulunmadığını, fakat olağanüstü bir kurultayın doğuracağı ruhi ve bedeni yorgunluğun ve heyecanın muhtemel ve zararlı etkilerini de belirterek, kurultaya katılıp katılmama hususunu kendi takdirine bırakmışlardı. İnönü "kurultaya gideceğim" demiş ve yanına Mevhibe İnönü’yü alarak saat 10.00’da kurultay salonuna girmişti. Delegeler onu büyük sevgi gösterileriyle karşıladılar.
Önce yardımcılarından bilgi aldı. Sonra küçük ve yavaş adımlarla kürsüye çıktı. Kurultayı açış konuşmasını yapacaktı. O sırada delegelerden birisi, “İnönü için ayağa kalk” diye bağırdı. 20 kişi hariç, kurultay ayağa kalkmış İnönü’yü alkışlıyordu:
“5. olağan üstü kurultayın saygıdeğer üyeleri sizi selamlamakla şeref duyuyorum. Kurultayımız memleketin iç siyasi durumu bakımından nazik bir zamanda toplanmaktadır. Bir seneden beri anarşiye karşı devam eden mücadele, yeni bir parlama safhasındadır. Onun için kurultayın toplanmasında, iç ve dış dikkatli tedbirler alındı. Ve tedbirlerin başında kurultayımızın içine, kontrolü güç olan sızmalar kalabalıklar girmesin mülahazası bize hakim oldu. Sıkıyönetim dikkatimizi celbetti. Bu mülahazayı dikkatinize arzediyorum.
Öksürükle zaman zaman kesilen bir konuşma yapıyordu. Belliydi kurultayda alınan tedbirlerden O'da huzur duymuyor gibiydi. Özet olarak kurultay delegeleri ile ilgili şikayetler aldığından, fazla kart basılmış diye haberler geldiğinden söz açıyor, 1300 delege için 1750 kartın basılmış olduğunu söylüyor bunu tetkik ettirdiğini, büyük bir titizlik ve tam bir doğrulukla çalışma yapıldığına değiniyor. Sonunda tamamiyle dürüst bir delege kartı seçimi yapıldığını söylüyordu.
“Takibettiğim hareket hattı, tüzüğümüze, kanunlara tamamiyle mutabıktır. Bunun üzerinde yapılacak propagandalara inanmayınız.”
Gene öksürüklerle kesiliyor konuşma. İçimden, “belli ki rahatsız, belli ki heyecanlı, çok yorgun” diyorum. Keşke yazılı konuşmasını Necdet Uğur’a ya da Kemal Demir’e yaptırsaydı. O devam ediyor.
“Güya kurultay, eski genel sekreteri vazifede bırakmak ve çok saygı gösterildiği mütemadiyen ilan edilen genel başkanı da onunla birlikte çalıştırmak için toplanmıştır....Aramızdaki itilaf ciddidir. Bir seneden beri her şekil tecrübe olunmuştur.”
İl başkanları ona Ecevitle birlikte çalışmasını telkin etmişlerdi. Galiba üzüntüsü oradan geliyor diye düşünüyorum. O devam ediyor.
“Siyasi hayatta vazifeliler , vazifede kaldıkları müddetçe beraber çalışırlar. Görevden ayrılan bir kimsenin, görevde devam ediyormuş gibi davranması tüzüğe ve çalışma ahlakına, kanunlara aykırıdır . CHP siyasi hayatının en büyük bunalımını geçirmektedir. Partililerin sükünetle sağduyuları ile bir çare bulacaklarına inanıyorum”
diyordu. Sıra kurultay başkanının seçimine geldi. Kürsüde iki başkan adayının ismi vardı. Hangi tarafdan verildiğini bilmediğim bir önerge daha okundu. Her zamanki uygulamaların aksine başkan seçiminin gizli oyla yapılması isteniyordu , kabul edildi.
Delegelerin isimleri okundukça oylarını Paşa’nın önündeki sandığa atıyorlardı. İnönü ile Ecevit’in adı okunduğunda her ikisine de nümayiş yaptılar. Oy kullanma işlemi bitince, İnönü pantalonun cebinden çıkardığı anahtarla sandığı açtı. Bu senaryoları kim yazıyordu böyle çocuk aldatır gibi. Güvenilen bir iki kişi sandığın korumasını yapar sandığı gözlerdi. Hiçbir kurultayda görülmeyen şeyler oluyordu.
Tasnif sonucu sandıktan çıkan 1328 oyun 733’ü Kars senatörü Sırrı Atalay demişti. 575’i ise Hüdai Oral’a çıktı. Birisi Doğu Anadolulu, diğeri Batı Anadolu'dan milletvekili olmuş. Birisinde, Doğu Anadolu, Ecevit, Merkez Yönetim Kurulu, ortanın solu ağırlığı, diğerinde, İsmet İnönü, Satırcılar oylanmış gibi oldu. Atalay kürsüye davet edildi. Geçerken İnönü’nün elini öptü. Kürsüde yerini alan Atalay’a Ecevit dahil, Ecevitçiler ayakta nümayiş yaptılar.
İnönü karşıtları ilk raundu almışlardı. Sonra kürsüde önergeler okunmaya başlandı. Önergelerden birisinde “Kurultayın yeni delegelerle yapılması ve dışarda bekleyen yeni delegelerin içeri alınması” yazılıydı. Kafamda bakalım arkadan nasıl bir taktik gelecek diye düşünürken, Sırrı Atalay, tüzüğün 37. maddesi gereğince, üyelik itirazlarının kurra ile seçilecek bir komisyona havale edileceğini söyledi. Ve komisyon için ad seçmeye başladı. O sırada, izmir delegesi Talat Orhon ve Ben, Parti Meclisi üyesi olarak itiraz ettik. Önce yerimizden konuştuk, sonra galiba ben kürsüye de çıktım “Böyle önemli bir konuyu müzakere etmeden geçiştirmemiz doğru değildir. Genel Başkan ile Ecevit arasında bu konuda itilaf bulunduğunu biliyorsunuz” diyerek önergenin ve kurultay başkanının uygulamasının aleyhinde konuşuyordum. Delegelerden gençlik kolları bölümü konuşmamın aleyhinde nümayişe başladılar. Kurultay başkanı Sırrı Atalay, itirazımızı kabul etmemiş görünüyordu. Bu sefer İnönü müdahale etti. Söz istedi ve kürsüye çıktı. “20. kurultayın eski delegeleriyle toplanan bir kurultayda bir komisyonun mütalaası sonucu kararlar yeni delegelerle alınırsa bu hususu hiçbir kanun mantığı kabul etmez” dedi. Özet olarak kendisinin de genel başkan olarak mahkemeye müracaat edeceğini, mahkeme karar verinceye kadar da kurultayın toplu kalacağını söyledi. Bir gün önceki rahatsızlığıyla ilgili olarak çok sinirli görünüyordu. Sırrı Atalay, Genel Başkanın ısrarı üzerine bu konuyu kapattığını bildirdi. İnönü kürsüden konuşmasına devam ediyordu.
Ecevit ters düştü istifa etti. Bunda benim ne kabahatim var?.... Merkez yönetim kurulundaki, parti meclisindeki milletvekillerinin bir kısmı meclis çalışmalarına grup kararlarına katılmazlar ve meclis gruplarını halktan kopmuştur diye ilan ederlerse bu parti anayasa mahkemesinde mahkum olmaz mı? Ben bunu anlatamıyorum. “.....” Bu hale düşmüş bir Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiçbir istikbali yoktur. İşte kurultayı bu meseleyi halletmek için çağırdım. Parti meclisini değiştireceksiniz, aklı başında bir parti meclisi ile grupların ahenk içinde çalışmalarını istiyorum ve sizi uyarıyorum”
dedi. Konuşmasının can alıcı en önemli noktası şu sözlerle devam ediyordu;
“Parti içinde ciddi bir ihtilaf vardır. Bu ihtilaf dış görünüşün aksine bir tüzük ihlalinin, yetki aşmasının çok ötesindedir. Denetlenebileceğini reddeden Parti Meclisi’yle onun içindeki bir çoğunluk tarafından dışarıdan alınan emirle kurulan Merkez Yönetim Kurulu, bir hizip halinde CHP’ni olduğundan ve olması gerekenden başka bir kuruluş haline getirme çabasındadırlar. Benimle ihtilafları bu konudadır. Cumhuriyet Halk Partisi’ni bir Parti Meclisi’nin hizip çoğunluğu elinde hem örgüte hem Meclis gruplarına hakim duruma getirmek isteyen bir yönetim şekli ile ciddi anlaşmazlığım vardır. Kurultay’ın toplanmasına neden olan anlaşmazlık, hem benim hem Bülent’in birlikte görev almamızla çözülemeyecektir”
Paşa hem yorgun, hem hasta ve oğlunun kaçırılan uçakta bulunması nedeniyle sıkıntılıydı da. Önceleri yaptığı konuşmalarının aksine kurultayı ben topladım dedi ve Satırcıların istediği oldu. Kürsüye çıkan Kemal Satır ise:
0..”Parti içinde yürütülmek istenen sözde akımın başlıca özellikleri, Parti tarihini reddetmek, Cumhuriyet döneminde yapılanları ve Atatürk devrimlerini küçümsemek, aydın yöneticileri halk patronları kabul ederek aydın halk ikiliği yaratmak, rejimin kaderini etkileyebilecek tehlikeli görüş ve sözde devrimci yöntemler önererek siyasal oportunizmin en parlak örneklerini vermektir. Bu kavga, bir mehdi edasıyla sanki kaybedilmiş bir ülkeyi yeniden kesfetmişcesine halkçılıktan sözedip, sonra da onun kaderi üzerinde kumar oynayanlarla gerçekten halkçı olanların davasıdır. Bu kavga ortanın solunu yeni tarihi akım adı altında yozlaştırıp bilinmeyen bir yöne itmek isteyenlerle onun halkçı ve ilerici içeriğinde bütünleşenlerin kavgasıdır”
diyordu. Genel Sekreter Kırıkoğlu, sert bir konuşma ile meydan okudu.
“Parti’yi bir şef partisi, partilileri emir kulu, robotlar olmak bahtsızlığından kurtarmak için sonuna kadar direndik. Genel Başkan’ın tüzük dışı isteklerine hayır dedim. İnönü’ye saygı, onun yetkilerine saygılı olmak demektir, bunun ötesi, ortaçağ köleliği, mürailik, dalkavukluktur. Bu Parti’nin şahıs partisi olmayacağını, kimsenin siyaset çiftliği olmayacağını herkesin bilmesi zamanı gelmiştir. Yoksul Türk toplumunun refahı uğruna, imanla, cesaretle ve akılla çırpınanlarla, oturdukları yerde Bizans politikaları ile çıkar çevrelerinin yardımlarını da yanlarına alanlar (bu Kurultay’da) karşı karşıyadır”
derken asıl hedef olarak, o da, Genel Başkanı karşısına alıyordu. Eski Genel Sekreter Ecevit ise yaptığı konuşma ile;
“Parti içindeki anlaşmazlıkların hep denge hesaplarıyla geçiştirilmekte olduğunu, ancak ortanın solu hareketinden sonraki anlaşmazlıklarda denge geçerli değildir. İnönü tarihi ağırlığına, kendi ağırlığını ekleyememiştir. Aslında sorun CHP’yi eski yörüngesine veya yeni yörüngesine oturtma sorununun ötesindedir. Hatta sorun “Ya ben ya Bülent” sorununun da ötesindedir. Tekrar söylüyorum, asıl öncelikle çözülmesi gereken şudur: CHP’de buyruk mu işleyecek, hukuk mu işleyecektir? Buna karar vereceğiz. Daha açık söylüyorum, vereceğiniz karar şudur: Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi alacağız, yoksa kapı kulları mı olacağız? Karar sizindir”
diyerek, o da İsmet İnönü’ye çatıyordu
İlahi Mete Akyol
CHP kurultayında İnönü’ye gösterilen candan ilgi, İnönü takımındaki delegelerin yüzünde hiç de sevinç ifadeleri estirmedi. Ecevit takımının candan gösterileri, İnönü’yü, İnönü takımından ayırdıkları belirtisi idi. İnönü ikili karşılaşmanın mücadele üstü pelesiydi diye yazmıştı. İlahi Mete Akyol diyorum, biliyorum sen de İnönü’yü çok seversin ve gönlünün isteğini yazıyorsun. İşin aslının böyle olmasını bende ne kadar çok istiyordum.
Paşa’nın doktoru salonda sigara içilmesini yasakladı. Bana göre kurultayın sonu başından belli olmuştu. Sadece oyumu vermek için bekliyordum. Paşa kendisine karşı çıkan Ecevit’i ve merkez yönetim kurulunu, yeterince mindere çekememişti. Karşı tarafın taktiği zaten Paşa’ya vurmamaktı. Sadece onu, yine konuşturmaktı. Zaten o konular kendilerini tutan basında, Ecevit’in kongrelere gönderdiği demeçlerde de cevaplarını almıştı. Karşı çıkıp tartışma açmaya bile lüzum görmüyorlardı. Madem ki kurultayı sen topladın baş artist de sensin konuş. Biz yapacağımızı biliyoruz havasındaydılar. Paşa bu kurultayda büyük bir takdik hatası yapmış, kurultayı ben topladım demişti. Aslında ise kurultayı toplayanlar delegelerdi. Gazeteler bunu ya Ecevit , ya ben diye manşet atarak değerlendireceklerdi.
Yavuz Hırsız Ev Sahibini Bastırıyordu
Yasaları Çiğneyen Kimdi
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Demokrasinin Kilit Taşı - 26
- Parts
- Demokrasinin Kilit Taşı - 01Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2766Total number of unique words is 173328.6 of words are in the 2000 most common words41.5 of words are in the 5000 most common words48.8 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 02Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2751Total number of unique words is 177328.1 of words are in the 2000 most common words39.9 of words are in the 5000 most common words47.4 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 03Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2912Total number of unique words is 192529.4 of words are in the 2000 most common words41.4 of words are in the 5000 most common words48.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 04Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2799Total number of unique words is 183428.9 of words are in the 2000 most common words42.4 of words are in the 5000 most common words49.4 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 05Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2866Total number of unique words is 181329.5 of words are in the 2000 most common words41.6 of words are in the 5000 most common words49.0 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 06Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2863Total number of unique words is 175828.9 of words are in the 2000 most common words40.7 of words are in the 5000 most common words49.0 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 07Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2853Total number of unique words is 179029.2 of words are in the 2000 most common words41.0 of words are in the 5000 most common words48.6 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 08Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2894Total number of unique words is 187528.6 of words are in the 2000 most common words41.6 of words are in the 5000 most common words48.6 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 09Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2853Total number of unique words is 185328.4 of words are in the 2000 most common words40.8 of words are in the 5000 most common words48.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 10Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2882Total number of unique words is 182330.2 of words are in the 2000 most common words42.5 of words are in the 5000 most common words49.2 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 11Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2850Total number of unique words is 185029.1 of words are in the 2000 most common words41.3 of words are in the 5000 most common words48.3 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 12Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2832Total number of unique words is 185527.6 of words are in the 2000 most common words39.3 of words are in the 5000 most common words46.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 13Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2832Total number of unique words is 179427.1 of words are in the 2000 most common words39.4 of words are in the 5000 most common words46.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 14Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2916Total number of unique words is 173529.8 of words are in the 2000 most common words43.1 of words are in the 5000 most common words51.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 15Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2837Total number of unique words is 182728.8 of words are in the 2000 most common words42.6 of words are in the 5000 most common words49.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 16Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2877Total number of unique words is 178531.8 of words are in the 2000 most common words45.3 of words are in the 5000 most common words53.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 17Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2838Total number of unique words is 184829.8 of words are in the 2000 most common words43.3 of words are in the 5000 most common words50.8 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 18Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2762Total number of unique words is 171529.1 of words are in the 2000 most common words41.9 of words are in the 5000 most common words48.5 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 19Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2846Total number of unique words is 183728.5 of words are in the 2000 most common words42.3 of words are in the 5000 most common words50.3 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 20Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2952Total number of unique words is 174530.6 of words are in the 2000 most common words43.8 of words are in the 5000 most common words50.8 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 21Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2899Total number of unique words is 181327.1 of words are in the 2000 most common words40.4 of words are in the 5000 most common words47.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 22Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2804Total number of unique words is 169227.9 of words are in the 2000 most common words39.3 of words are in the 5000 most common words47.6 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 23Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2936Total number of unique words is 171528.4 of words are in the 2000 most common words40.8 of words are in the 5000 most common words48.7 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 24Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2940Total number of unique words is 166628.0 of words are in the 2000 most common words39.6 of words are in the 5000 most common words46.2 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 25Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2940Total number of unique words is 170530.3 of words are in the 2000 most common words43.3 of words are in the 5000 most common words50.5 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 26Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2892Total number of unique words is 184027.4 of words are in the 2000 most common words39.6 of words are in the 5000 most common words46.0 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 27Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2928Total number of unique words is 171128.4 of words are in the 2000 most common words40.9 of words are in the 5000 most common words47.5 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 28Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3028Total number of unique words is 179331.4 of words are in the 2000 most common words42.9 of words are in the 5000 most common words49.7 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 29Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3007Total number of unique words is 180729.4 of words are in the 2000 most common words40.8 of words are in the 5000 most common words47.5 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 30Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3070Total number of unique words is 178528.7 of words are in the 2000 most common words41.0 of words are in the 5000 most common words48.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 31Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3021Total number of unique words is 191627.0 of words are in the 2000 most common words39.1 of words are in the 5000 most common words46.4 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 32Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2981Total number of unique words is 184830.8 of words are in the 2000 most common words44.1 of words are in the 5000 most common words50.7 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 33Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3039Total number of unique words is 188628.1 of words are in the 2000 most common words40.1 of words are in the 5000 most common words48.0 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 34Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2892Total number of unique words is 171327.1 of words are in the 2000 most common words39.1 of words are in the 5000 most common words45.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 35Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3073Total number of unique words is 189727.4 of words are in the 2000 most common words40.1 of words are in the 5000 most common words47.3 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 36Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 3000Total number of unique words is 181027.3 of words are in the 2000 most common words39.5 of words are in the 5000 most common words47.1 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 37Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2922Total number of unique words is 175127.9 of words are in the 2000 most common words39.6 of words are in the 5000 most common words46.3 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 38Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2910Total number of unique words is 174126.0 of words are in the 2000 most common words37.9 of words are in the 5000 most common words44.9 of words are in the 8000 most common words
- Demokrasinin Kilit Taşı - 39Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 1792Total number of unique words is 116230.5 of words are in the 2000 most common words43.0 of words are in the 5000 most common words50.1 of words are in the 8000 most common words