Çalıkuşu - 07

Total number of words is 2858
Total number of unique words is 1509
35.3 of words are in the 2000 most common words
49.4 of words are in the 5000 most common words
56.1 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
belki pek zararlı bir şey değildir. Fakat gitgide büyüyorsun. Büyüdükçe de
elbette ağırlaşacaksın, akıllanacaksın. Mektebini bitirmene ve evlenmenize aşağı
yukarı; dört sene var. Hayli uzun zaman. Böyle olmakla beraber sen, nişanlı bir
kızsın. Ne demek istediğimi, bilmem anlatabiliyor muyum? Ciddi ve ağırbaşlı
olmalısın. Çocukluğa, yaramazlığa, inatçılığa artık nihayet vermelisin.
Kâmran'ın ne kadar ince hisli ve nazik olduğunu biliyorsun.
Kelimesi kelimesine aklımda kalmış olan bu sözlerde hakikaten yakıp hırpalayacak
bir şey var mıydı? Bunu bugün bile anlamış değilim. Fakat, ne bileyim, teyzemin
beni kıymetli oğlu için biraz küçük gördüğü korkusunu seziyordum.
Nasihatlerinin nasıl tesir ettiğini anlamak ister gibi: - Şimdi artık anlaştık,
değil mi, Feride? dedi. Sırf akraba ve bir iki yakın dost için bir nişan
ziyareti yapacağız.
Kendimi çiçeklerle ve avizelerle süslü bir masada şimdiye kadar alışmadığım bir
tuvaletle, bambaşka saçlar ve çehreyle onun yanında gördüm. Bütün bakışlar
üzerimize toplanmıştı.
Birdenbire titreyek silkindim:
- imkânı yok bunun teyze, diyerek dörtnala aşağı kaçtım.
Müjgân, bugünlerde benim için bir abladan fazla bir şey, hemen hemen bir anne
olmuştu. Geceleri odamızda yalnız kaldığımız zaman lambayı söndürüyor, onun
hırpalanmaktan büsbütün incelmiş vücudunu kollarımın arasına alıyor, cevap
vermemesi için elimle ağzını tıkayarak yalvariyordum:
- Dünyada en acıdığım, alay ettiğim insanlar, nişanlı kızlardı. Ben, onlardan
biri oldum. Onlara yalvar. Kimse bana, nişanlı demesin. Yerin dibine geçiyorum,
korkuyorum, ben daha çocuğum. Önümüzde daha dört uzun sene var. O zamana kadar
daha büyürüm, alışırım. Kimse bana nişanlı muamelesi etmesin şimdi.
Nihayet, ağzı serbest kalan Müjgân:
- Peki, diyordu. Yalnız bir şartla. Daha doğrusu iki şartla. Evvela'benimle
boğuşmayacaksın. Sonra, onu çok sevdiğini bana, yalnız bana, bir kere daha tekar
edeceksin.
O zaman, Müjgân'in göğsüne yüzümü saklıyor, başımla üst üste birkaç kere "evet"
işareti yapıyordum.
Müjgân, vaadinde durmuştu. Evdekilerden olsun, dışarı-dakilerden olsun kimse
yüzüme karşı -nişanlandığımdan bahsetmiyordu. Arada bir şakalaşmaya kalkanlar
olursa benden, ağızlarının payını alıyorlar ve susuyorlardı Hatta, bunlardan
biri bir gün benden, ağzına bir hafif şamarcık da yedi. Fakat bereket versin
yabancı değil, kuzenimin ta kendisiydi bu... Benim
tarafımdan gayet haklı bir şamarcık; fakat, Allah esirgesin, Besime Teyzem
duysa, kim bilir, bana neler yapardı.
Böyle olmakla beraber, yine de köşkte pek rahat sayılmazdım. Mesela, mevkiim
büyüdüğü için, günün birinde beni evin daha hatırlı bir odasına taşıyorlar,
perdelerimi, karyolamı, gardırobumu değiştiriyorlardı ve bunun sebebini sormaya,
tabii cesaret edemiyordum.
Bir gün, araba ile Merdivenköyü'nde bir köy düğününe gidilecekti. Araba,
kalabahkçaydı. Boş bulundum:
- Arabacının yanma bineyim, dedim.
Bir kahkaha koptu. Ben, kızararak kös kös arabaya bindim.
Eskiden olduğu gibi ara sıra mutfaktan kayısı kurusu falan aşırmaya gittikçe
hain aşçı:
- Ne istersen açık yeyiver, küçükhanım. Gayrı zatınıza hırsızlık yakışmaz, diye
benimle alay ediyordu.
Kimse, henüz bir şey söylemediği halde artık sokaktan çocuk çağırmaya da cesaret
edemiyordum. Kırk yılda bir ağaca çıkmak için bucak bucak saklanmak ve geceyi
beklemek lâzım geliyordu. Fakat, bunların arasında en başa çıkılmazı, Kâmran'dı.
Vakanın son günleri köşkte, onunla kovalamaca oynamakla geçti diyebilirim.
O, beni yalnız yakalamak için fırsat arıyordu. Ben, bütün şeytanlığımı, kendimi
tenha bir yerde kıstırmamaya sarf ediyordum.
Ara sıra bana teklif ettiği araba gezintilerine yanaşmıyor, pek fazla ısrar
ederse yanımıza -Müjgân'dan başka birini alıyor ve yolda mütemadiyen onunla
konuşuyordum. Müjgân'dan başka diyorum Çünkü Müjgân'ın yolda beni; onunla yalnız
bırakmak için kaçmayacağına, yahut da lüzumsuz gevezelikler etmeyeceğine
emniyetim yoktu.
Kâmran, bir gün bana:
- Biliyor musun, Feride, beni bedbaht ediyorsun dedi.
Kendimi tutamadım:
- Şimdiden mi? dedim.
Bu suali, o kadar komik bir hayretle sormuştum ki, ikimiz de gülmeye başladık.
- Müjgân'a söylediğini bir kere de senin ağzından işitmek istiyorum. Zannederim
ki, bu benim hakkım
Müjgân'a ne söyledğimi hatırlamıyormuşum gibi yalandan gözlerimi havaya
kaldırdım, düşündüm. Sonra:
- Evet, ama, dedim. Müjgân kız. Cariyeniz de, zannederim, öyle. Aramızda
konuştuğumuz her şey, herkese söylenemez.
- Ben herkes miyim?
- Yanlış anlamayınız. Tipiniz, biraz kadın tipi olmasına rağmen erkeksiniz.
Demek ki, bir kız arkadaşa söylenecek her şey bir erkeğe tekrar edilmez.
- Ben, senin nişanlın değil miyim?
- Galiba bozuşacağız. Biliyorsun ki, ben bu kelimeyi istemiyorum
- Görüyorsun ki, kendime bedbaht demekte hakkım var. Yine belki ağzıma vurursun
diye kelimeyi söylemeye cesaret edemiyorum. Fakat sana karşı, kimse için
duymadığım bir his var içimde...
Ne vakitten beri, kaçtığım kapana tutulmak üzere olduğumu anladım. Konuşursam,
ya sesim titreyecekti, ya başka bir münasebetsizlik yapacaktım. Kâmran'ın sözünü
ağzına bırakarak sokağa doğru bir koşu kopardım.
Onun da, arkamdan geleceğini zannediyordum. Fakat öyle bir şey işitmeyince
yavaşladım; biraz sonra, usulca arkama baktım.
O, sadece ağaçlardan birinin altındaki bir kamış kanepeye oturmuştu.
Kendi kendime:
- Galiba ben, ayıp yapıyorum, dedim.
Öyle sanıyorum ki, Kâmran bu esnada bana baksa pişmanlığımı anlayacak, tekrar
yanıma gelecekti ve galiba, ben de artık kaçamayacaktım.
Kuzenimin oturuşunda, hakikaten bedbaht bir insan tavrı vardı. Kendi kendime
gayret vermek için söylenmeye başladım:
- Sinsi sarı çıyan. Bu bahçede mesut dulun etekleri arkasından nasıl koştuğunu
daha unutmadım. Pekâlâ yapıyorum.
Tatilin son günlerinde başımdan geçen bir kazayı da söylemeden geçemeyceğim.
Köşk halkı bir gün sağ elimin bir parmağının kocaman bir sargı beziyle bağlı
olduğunu gördüler. Soranlara:
- Bir şey değil, bir parçacık kestim; ziyanı yok, kendi kendine geçer, diyordum.
Teyzem yarayı inatla sakladığımı fark edince:
- Mutlaka bir yaramazlık ettin. Ehemmiyetli bir şey ki, saklıyorsun. Bir hekime
gösterelim, başımıza bir iş açar, diyordu.
Hakikat şuydu: Teyzem, beni bir gün yatak odasındaki gardırobundan galiba bir
mendil almaya göndermişti. Gardırobun aralık bir gözünde mavi kadife kaplı bir
mahfaza gördüm. Bu, benim nişan yüzüğümdü. Onu bir dakika parmağımda seyretmek
hevesine karşı koyamadım. Fakat, bu kapris, bana pahalıya mal oldu. Yüzük,
teyzemin korktuğu gibi biraz dar yapılmıştı; bir türlü parmağımdan çıkmıyordu.
Manasız bir heyecan içinde bir hayli zorladım, sonra dişlerimle çıkarmaya
çalıştım. Nafile. Ben, uğraştıkça parmak şişiyor, yüzük büsbütün daralı-yordu.
Söylesem muhakkak bir çaresini bulacaklardı. Fakat, nedense, bu yüzükle
yakalanmak fena halde kibrime dokunuyordu. Đşte o zaman, parmağımı bir sargı ile
bağladım. Tam iki gün vakit buldukça odama kapanıp sargıyı çıkararak kendi
kendime saatlerce uğraştım. Üçüncü gün, hakikati utana sıkıla teyzeme
itiraf etmeye hazırlandığım bir zamanda yüzük kendiliğinden çıkıvermesin
mi?
Niçin? herhalde, geçen iki gün içinde üzüntü ve sıkıntıdan zayıflamış olacaktım.
Tatilin son günü, hazırlığa başlamıştım. Kâmran, buna itiraz etti:
- Bu kadar aceleye ne lüzum var. Feride? Birkaç gün daha kalabilirsin, dedi.
Fakat ben, model bir talebeymişim gibi razı olmuyor:
- Sörler, mutlaka mektep açıldığı gün gelmemi tembih ettiler. Bu sene de dersler
çok sıkı, diye çocukça bahanelerle inat ediyordum.
Kâmran, bu ısrarım karşısında yine bir hüzün ve dalgınlık nöbeti geçirdi.
Ertesi gün, beni mektebe götürürken hiç konuşmadı ve ayrılacağım zaman:
- Benden bu kadar çabuk kaçmak isteyeceğini ummaz-dım, Feride, diye sitem etti.
Zaten, pek öyle aklı başında, çalışkan bir talebe değildim. Üstelik, bu dert
çıkınca büsbütün kendimi şaşırdım.
Đlk üç ayın notları son derece fena gitti. Bu, bir gayret yapıp kendimi
toplarlamazsam, sınıfta kaldığımın resmiydi.
Bültenler dağıtıldığı günün akşamı Sor Aleksi, beni bir köşeye çekti.
- Notlan beğendin mi, Feride? dedi. Bedbin bir tavırla başımı saklayarak:
- Epeyce bozuk Ma Sor, dedim.
- Epeyce değil, pek çok. Ben sizin bu kadar düştüğünüzü hatırlamıyorum. Halbuki
bu sene başka türlü çalışacağını umardım.
- Hakkınız var. Bu sene geçen seneden bir yaş daha büyüğüm.
- Sadece o kadar mı?
Garip şey! Sor Aleksi, çenemi okşuyor, manalı manalı gülüyordu. Ne yapacağımı
şaşırarak gözlerimi gözlerinden kaçırdım.
Ah bu Sörler! Dünyaya ait hiçbir şeyin farkında görünmemelerine rağmen en küçük
dedikoduları bilirler, öğrenirler. Kimden? Nasıl? On sene aralarında yaşadığım
ve öyle pek alık, salak bir kız olmadığım halde bunu bir türlü anlayamamışım-
dır.
Ben, bir bahane ile kendimi kurtarmaya uğraşırken, Sor Aleksi, daha açıldı:
- Zannederim ki, bültendeki numaraları herkese göstermekten sıkılacaksınız,
dedi.
Arkasından daha ağır bir taş:
- Bu sene sınıf geçemezseniz bir sene, bir uzun sene daha burada beklemek
tehlikesi var.
Baktım ki, taarruza geçmezsem Sor Aleksi'den yakamı kurtarmaya imkân yok.
Çaresiz, yüzsüzlüğü ele aldım, yalansı bir saflıkla:
- Tehlike mi? Niçin tehlike? diye sordum.
Sor Aleksi, kadınca konuşmasının zaten son hadlerine varmıştı. Bundan ilerisine
gitmek, aşağı yukarı, benimle yüz göz olmak demekti. Mağlup olduğunu bana
göstermekten çekinmeyen koket bir tavırla yanağıma bir fiske vurdu:
- Onu, sen kendi kendine bulabilirsin, dedi ve yürüdü.
Misel, bu sene mektepte yoktu. Olsaydı, muhakkak, beni, konuşmaya mecbur edecek,
zihnimdeki perişanlığı büsbütün arttıracaktı.
Bir sene evvel uydurma bir masaldan bahsederken ne kadar serbest ve farfaraysam
bu sene hakikaten nişanlı bir kız vaziyetine düştükten sonra o kadar korkak
olmuştum. Arkadaşlarımdan beni tebrik edenleri kısa, kuru bir teşekkürle
başımdan savıyor, yılışmak meylini gösterenlere yüz vermiyordum.
Yalnız, bir tanesi, bizim taraflardaki bir ermeni doktorun kızı, bu inadımı
yenmeye muvaffak oldu. Hafta tatillerini mektepte geçiriyordum. Üç ay içinde, ya
iki ya üç gece eve çıkmıştım.
Sebebini kendim de pek iyi bilmediğim bu inat, Besime Teyzem'le Necmiye'yi
gücendiriyor, Kâmran'a ne düşüneceğini, ne yapacağını şaşırtıyordu. O, ilk
aylarda her hafta mektebe uğruyordu. Sörler bir şey söylemeye cesaret edememekle
bareber bir nişanlının bir talebeyi ziyaret etmesini skandal addediyorlar,
kuzenimin beni parloir'da beklediğini haber verirken, yüzlerini ekşitiyorlardı.
Ben, parloir'ın mahsus açık bıraktığım bir kapı kanadına dayanıyor, ellerimi
mektep gömleğimin kayış kemerlerine sokarak ayakta nihayet beş dakika
konuşuyordum. Kuzenim, ara sıra bana, mektup yazmayı da teklif etmişti. Fakat
Sörlerin, gelen mektupları, Türkçe bilen birisine okuttuktan sonra yırtmak
âdetleri olduğunu söyleyerek vazgeçirmiştim.
Bu ziyaretlerin birinde, aramızda hiç hoş olmayan bir konuşma geçtiğini
hatırlıyorum.
Kâmran, uzak durmama sinirlenerek kapıyı zorla kapamak istemişti. Fakat, o
yaklaşırken ben, kendimi dışarı atmaya hazır bir vaziyet almış, alçak sesle:
- Rica ederim Kâmran, demiştim. Biliyorsunuz ki, odada görünür görünmez kaç
delik varsa, o kadar da göz vardır. O birdenbire duraladır
- Nasıl olur, Feride? Biz nişanlıyız. Yavaş yavaş omuzlarımı kaldırdım:
- işte, asıl o bozuyor ya dedim, bir gün: "Ziyaretleriniz biraz sıkça oluyor.
Affedersiniz ama, burasının mektep olduğunu hatırlamanız lâzım gelir!" yolunda
bir söz işitmek istemezsiniz...
Kâmran, bembeyaz kesildi ve o günden sonra bir daha mektebe uğramadı.
Yaptığım, hakikaten fenaydı. Fakat, başka çare yoktu. Kâmran'ın yanında sınıfa
dönüş, bütün başların bana çevrilmesi, yürekler acısı bir şeydi.
Ne anlatıyordum? Evet, bir gün doktorun hafta tatilinden dönen kızı bana:
- Kâmran Bey, Avrupa'ya gidiyormuş, öyle mi? dedi. Birdenbire şaşaladım:
- Nereden bu haber? dedim.
- Babamdan Madrid'deki amcası çağırmış. "Bilmiyorum" demeyi kibrime yediremedim.
- Evet, öyle bir fikir var; küçük bir seyahat, dedim.
- Pek küçük değil, sefaret kâtibi oluyormuş.
- Çok az kalacak.
Konuşmayı bu kadarla keserek ayrıldık. Arkadaşımın babası, bizim köşkten ayağı
eksik olmayan bir insandı. Aile dostumuz gibi bir şeydi. Havadisin doğru olması
mümkündü. Fakat, nasıl oluyor da, bana bir şey söylemiyorlardı. Günleri
hesapladım. Yirmi günden beri köşkten haber alamamıştım.
O gece hep bu meseleyi düşündüm. Kâmran'a gösterdiğim manasız uzaklığı unutuyor,
bu kadar mühim bir şeyi bana haber vermediği için içimden darılıyordum. Đşin
nihayetinde biz artık birbirine bağlı iki insandık.
Ertesi gün, perşembeydi. Hava, açık olduğu için öğleden sonra gezmeye
çıkacaktık, tçim içime sığmıyordu. Bu düşünceler içinde bir gece daha geçirmek
fikri beni korkuttu.
Sor Süperiyör'e giderek teyzemin hasta olduğunu söyledim ve izin istedim.
Allahtan o gün, sörlerden biri Kartal'a gidiyordu. Erenköy istasyonuna kadar
beraber gitmek şartıyla, Sor Süperiyör, istediğim izni verdi.
Elimde küçük valizimle köşke vardığım zaman ortalık kararmak üzereydi.
Kapıda beni, köşkün köpeği karşıladı. Bu, ihtiyar köpek, son derece açgözlü ve
dalkavuktu. Çantamda, iyi kötü daima yenecek bir şey bulunduğunu bildiği için
yolumu kesiyor, karşımda ayağa kalkarak geri geri yürüyor, ön ayaklarıyla bana
tutunmaya çalışıyordu. Ağaçların arasından Kâmran'ın bana doğru gelmekte
olduğunu görerek yere çömeldim, köpeğin üstüme sürünmesini istemediğim kirli
ayaklarını yakaladım.
O, kocaman ağzını güler gibi açarak dilini sarkıtıyor, ben, onun burnunu
sıkıyordum. Hasılı, aramızda bir oyun, bir cilveleşmedir gidiyordu.
Kâmran ta yanıma geldiği zaman keşfetmiş gibi görünerek:
- Şu gülüşe bakınız, dedim. Aman, ne kocaman ağız! Timsaha benzemiyor mu?
O, şimdilik dudağında acı bir tebessümle yalnız bana bakıyordu.
Köpeği bırakarak eteklerimi silkeledim; mendilimle ellerimi de sildikten sonra
birini kuzenime uzattım:
- Bonjur, Kâmran, teyzem nasıl? Ehemmiyetli bir şey değil inşallah...
O, biraz hayretle:
- Annem mi? diye sordu. Annemin hiçbir şeyi yok. Hasta diye mi duydun?
- Evet, hasta diye işittim de merak ettim; pazara kadar sabredemeyerek izin
aldım.
- Kim söyledi?
Yeni bir yalan uydurmaya vakit olmadığı için:
- Doktorun kızı, dedim.
- O mu sana söyledi?
- Evet, söz arasında: "Babamı size çağırdılar, galiba teyzeniz hastaymış" dedi.
Kâmran, hayret ediyodu:
- Yanlış olacak. Hatta doktor, son günlerde, ne annem, ne de başkası için köşke
uğradı.
Bu nazik bahis üzerinde fazla durmadan:
- Çok sevindim, dedim. Öyle merak ediyorum ki... Onlar, tabii, içerdeler...
Çantamı yerden alarak yürümek istedim. Kâmran, elimden tuttu:
- Neden bu acele Feride? Adeta benden kaçıyorsun! dedi.
- Ne münasebet, dedim. Botlarım sıkıyor da... Zaten içeriye beraber gidecek
değil miyiz?
- Evet, ama, içeride de, çaresiz herkesle bareber konuşacağız. Halbuki, ben
seninle yalnız konuşmak istiyorum. Heyecanımı gizlemek için alaycı bir tavır
alarak:
- Emir sizin, dedim.
- Mersi. O halde, istersen kimseye görünmeden bahçede biraz dolaşabiliriz.
Kaçmamdan korkuyor gibi elimi bırakmıyordu. Öteki eliyle çantamı aldı. Yan yana
yürümeye başladık. Nişanlandık ni-şanlanalı ilk defa yan yana...
Yeni yakalanmış bir kuşun yüreği, göğsünde nasıl atarsa benimki de öyle
atıyordu. Fakat zannederim ki, beni bıraksa da artık kaçmaya kuvvet
bulamayacaktım.
Birbirimize bir şey söylemeden bahçenin sonuna kadar yürüdük. Kâmran,
beklediğimden çok fazla müteessir ve dargın görünüyordu. Bu üç ay içinde ne
olmuştu, aramızda ne değişmişti, bilmiyorum. Fakat, bu saatte kendimi ona karşı
suçlu görüyor, şimdiye kadar gösterdiğim vahşiliğe pişman oluyordum.
Kış ortasında olduğumuzu unutturacak kadar güzel ve sakin bir akşamdı.
Etrafımızdaki kuru dağ tepeleri bir mercan kızıllığı içinde yanıyordu. Kâmran'a
karşı suçlarımı bu kadar kolay kabul etmemde bunun da mı tesiri vardı acaba,
bilmiyorum.
Bu saatte, onun gönlünü alacak bir kelime bulmak benim için dayanılmaz bir
ihtiyaçtı. Fakat, aklıma hiçbir şey gelmiyordu.
Artık geri dönmekten başka yapılacak iş kalmayınca Kâmran:
- Şuraya biraz oturabilir miyiz, Feride? dedi.
- Sen, nasıl istersen, dedim. Vakadan sonra ilk defa sen diyordum. Kâmran,
pantolonuna dikkat etmeden oradaki bir kayanın üstüne oturuverdi. Onu, hemen
kolundan tutup kaldırdım:
- Sen, naziksin; kuru yere oturma, dedim ve arkamdaki lacivert pardösüyü
çıkararak oturacağı yere serdim.
- Ne yapıyorsun, Feride? dedi.
- Hasta olmaman için, dedim. Zannederim ki, seni muhafaza etmek bundan sonra
benim vazifem oluyor.
Kuzenim bu sefer de galiba kulaklarına inanamadı:
- Ne söylüyosun, Feride? dedi. Bunu sen mi bana söylü-yosun? Nişanlandığımızdan
beri senden işittiğim en tatlı söz.
Başımı önüme eğdim ve sustum.
Kâmran, pardösümü tekrar eline almıştı. Okşar gibi hareketlerle kollarına,
yakasına, düğmelerine dokunuyordu.
- Sana biraz sitem yapmaya hazırlanıyordum, Feride, dedi. Fakat şimdi hepsini
unuttum. Gözlerimi kaldırmadan:
- Ben sana bir şey yapmadım ki, dedim. O, beni tekar vahşileştirmekten
ürküyormuş gibi yanıma yaklaşmaktan korkarak:
- Zannederim ki, yaptın, Feride, dedi. Hatta fazlaca bile.
Bir nişanlı, bu kadar ihmal edilir mi? içimde fena şüpheler de uyandı. Sakın
Müjgân yanılmış olmasın?
istemeden güldüm. Kâmran, merakla sebebini sordu, evvela cevap vermek istemedim.
Fakat, o, ısrar edince gözlerimi kaçırarak:
- Müjgân yanılsaydı, böyle olmazdı ki, dedim.
- Böyle ne demek? Yani benim nişanlım mı? Gözlerimi kapayarak üst üste iki defa
başımı salladım.
- Feridem!
Bir küçük feryada benzeyen bu ses hâlâ kulağımdadır. Gözlerini açtım ve onun
büyümüş gibi görünen gözlerinde iki iri yaş damlası gördüm.
- Beni, bu dakika içinde o kadar mesut ettin ki, ölürken aklıma gelirse
ağlayacağım. Öyle yüzüme bakma. Sen daha pek küçüksün. Mümkün değil, öyle
şeyleri anlayamazsın. Hepsini unuttum artık.
Kâmran, bileklerimi tutmuştu. Onları geri çekmedim, fakat hıçkıra hıçkıra
ağlamaya başladım. Bu, böyle bir nöbetti ki, Kâmran, adeta korktu.
Aynı yollardan geriye dönerken ben, hâlâ ikide bir içimi çekiyor ve
hıçkırıyordum. O, artık bana elini dokundurmaya cesaret edemiyordu. Fakat, ben
onun gönlünün rahat ettiğini anlıyor ve memnun oluyordum.
- Sen önden gitmelisin, dedim. Ben havuzda yüzümü iyice yıkayacağım. Beni, bu
suratla görürlerse ne derler? •
Birdenbire aklıma gelmiş gibi Kâmran'a sordum:
- Avrupa'ya bir seyahat varmış öyle mi? O, cevap verdi:
- Bir fikir. Daha doğrusu, benim fikrim de değil. Madrid'deki amcamın bir
tasavvuru. Nereden duydun? Kısa bir tereddütten sonra:
- Doktorun kızından, dedim.
- Doktorun kızı, sana ne çok haberler veriyor, Feride?
Kâmran dikkatle yüzüme bakıyordu. Kızararak başımı çevirdim.
- Sakın annemin hastalığı bir bahane olmasın?
- Doğru söyle, Feride. Sen bunun için mi geldin?
Yanıma yaklaşmıştı. Elleriyle başımı okşamak istiyor, fakat ürkütmekten
korkuyordu. Halbuki ben, bilâkis, ona alışmaya başlamıştım. Sualini bir kere
daha tekrar etti:
- Tahminim doğru mu, Feride?
Kâmran'ı çok memnun edeceğini hissederek: "Evet" diye başımı salladım.
- Ne güzel... Dünden beri talihim ne kadar değişti!
Ellerini oturduğum koltuğun kenarlarına dayayarak bana doğru eğildi. Bu
vaziyette dört tarafımdan kuşatılmış bulunuyordum. Bana el dokundurmadan
yaklaşmak için kurnazca bir buluş. Oturduğum yerde kirpi gibi büzülüyor,
omuzlarımı kaldırarak geri çekiliyordum. Çok yakın olan yüzüne bakmamak için
mendilimle oynayarak sordum:
- Amcan ne teklif ediyor.
- Olacak gibi değil. Beni, sefaret kâtibi olarak yanına almak istiyor. Muayyen
bir mesleği, yahut bir memuriyeti olmamasını bir erkek için eksiklik sayıyor.
Ben, tabii onun fikirlerini söylüyorum. "Đlerde bir sefaret memuruyla beraber
Avrupa'ya gitmek belki Feride'yi de memnun edecektir" diyor. Ne bileyim,
birtakım sözler...
Bahis ciddileştiği için Kâmran muhasaraya nihayet vererek doğrulmuştu. Ben de,
hemen yerimden kalktım.
Konuşmamız devam etti:
- Bu teklife niçin "Olacak şey değil" dedin? Avrupa'ya gitmek seni memnun
etmeyecek mi?
- O cihetten söylemiyorum. Bundan sonra, ben artık hareketlerimde serbest bir
insan değilim. Hayatıma taalluk eden her şeyi seninle konuşmaya mecburum. Öyle
değil mi?
- O halde gidebilirsin.
- Demek, benim istanbul'dan ayrılmama razı oluyorsun, Feride?
- Mademki bir erkek için mutlaka bir meslek lazımmış...
- Sen, benim yerimde olsan gider miydin?
- Zannederim ki, giderdim. Yine zannedirim ki, senin de şimdi öyle yapman lâzım.
itiraf etmeliyim ki, bu sözleri yalnız dudaklarım söylüyordu. Yoksa, içimden bu
dakikada büsbütün başka türlü konuşuyordum. Mamafih, bana da hak vermen lâzım.
"Ben seni bırakıp gideyim mi?" diye sorana başka türlü cevap bulunur mu?
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 08
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.