Çalıkuşu - 11

Total number of words is 2850
Total number of unique words is 1677
33.6 of words are in the 2000 most common words
47.8 of words are in the 5000 most common words
55.4 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
yorgunluğu ile öğleye kadar uyur sandım; demişti.
Ben gülerek:
- Öyle şey olur mu? Vazife sahibi bir hoca, öğleye kadar nasıl yatar? demiştim.
Hacı Kalfa, nargilesini bırakarak ellerini beline dayamış:
- Şuna bak hele! Daha kendi çocuk, anladın mı efendim, ayağının tozuyla mektebe
gider çocuk okutmaya, diye gülmeye başlamıştı.
Ben Maarif Nezareti'nden tayin kâğıdımı aldığım dakikadan beri, artık, hafiflik
etmemeye yeminliydim; fakat Hacı Kal-fa'nın bir bebekle konuşur gibi hali
karşısında, ben de birdenbire çocuklaşmış, çantamı top gibi havaya atıp
tutmuştum.
Bu hareket, Hacı Kalfa'yı büsbütün keyiflendirmişti. Ellerini birbirine vurarak:
- Yalan mı? dedi. Daha sen, kendin çocuksun! diyor ve kahkahalarla gülüyordu.
Bir otel odacısıyla bu derece yüz göz olmak ne kadar doğru bilmiyorum, fakat ben
de onunla beraber gülmüş, öteden beriden konuşmaya başlamıştım.
Hacı Kalfa, kahvaltı etmeden mektebe gitmeme katiyen razı değildi:
- Akşama kadar öyle aç açına el âlemin yumurcaklarıyla uğraşılmaz, anladın mı
efendim? Sana peynir, süt getirivere-yim. Hem, efendim, bu daha ilk gün, acelesi
müstacel değil, diye beni zorla havuzun başına oturtmuştu. Bu saatte otelin
avlusunda kimseler yoktu.
Hacı Kalfa, karşıki dükkânlardan birine:
- Molla, bizim hocanıma istanbul simidiyle beraber süt getiriver, diye
seslenmiş, sonra da bana dönerek:
- Molla'nın sütü de süttür hani. Sizin istanbul sütleri bunun yanında nargile
suyu gibi kalır, demişti.
Hacı Kalfa'nın rivayetine göre Molla, yaz kış ineklerini armutla besler, onun
için sütleri armut kokardı.
- Ancak, Molla'nın kendi de az buçuk armut kokar, diye alay ediyordu.
Ben, havuzun başında kahvaltı ederken Hacı Kalfa, bir yandan nargilelerini
çalkalıyor, bir yandan bitip tükenmez şehir dedikodularıyla beni eğlendiriyordu.
Aman Yarabbi, bu adam, neler biliyordu! Hele mektep hocaları hakkında... Her
birini kaç kat elbiseleri olduğuna varıncaya kadar içli dışlı tanıyordu.
- Az eğlen, seni ben götüreyim. Mektep yakındır, ancak yollar karmakarışıktır.
Sonra kaybolursun, demiş sakat ayağıyla önüme düşerek beni, hakikaten kendi
kendime kaybolacağım Merkez Rüştiyesi'nin yeşil boyalı tahta kapısına kadar
götürmüştü.
Görünüşü ne kadar sefil olursa olsun, o gün, mutlaka sevmek azmiyle girdiğim bu
mektepte nasıl bir felâketle karşılaştığımı tafsilatıyla anlatmalıyım.
Kapıcı kulübesinde kimse yoktu. Bahçeden geçerken hareli bir dokuma çarşafa
sımsıkı bürünmüş, yüzü iki katlı peçeyle kapalı bir kadına tesadüf ettim.
Kolunda eski bir meşin çanta ile sokağa çıkmaya hazırlanıyordu. Beni görünce
durdu. Dikkatli dikkatli bakmaya başladı:
- Bir şey mi istiyorsunuz, hanım?
- Müdire Hanım'ı göreceğim.
- Bir işiniz mi var? Müdire benim.
- Öyle mi efendim? dedim. Ben yeni Coğrafya ve Resim hocanız Feride'yim. Dün
istanbul'dan geldim.
Dokuma çarşaflı müdire yüzünü açmıştı. Beni tepeden tırnağa kadar süzdü, sonra
tereddütle:
- Bir yanlışlık olmasın kızım, dedi. Bizim coğrafla ve resim hocalığı açıktı,
fakat bir hafta evvel Gelibolu mektebinden bir hoca gönderdiler.
Fena halde şaşırmıştım:
- imkânı yok efendim, dedim. Beni Maarif Nezareti'nden gönderdiler. Emrim
çantamda.
- Fesuphanallah, fesuphanallah, dedi. Emrinizi göreyim, bakayım.
Kadıncağız, kâğıdı birkaç kere okudu, tarihine baktı, sonra başını sallayarak:
- Böyle yanlışlıklar ara sıra oluyor, dedi. Fakında olmadan ikinizi de aynı yere
tayin etmişler. Vah Huriye Hanım, vah!
- Huriye Hanım kim efendim?
- Gelibolu'dan gelen öteki hoca. Kendi halinde iyi bir kadıncağız... Oranın
havasıyla imtizaç edememiş. Burasını istemiş. Meğer biçarenin başına gelecek
varmış.
- Yalnız o değil, ben de müşkül mevkide kalıyorum efendim, dedim.
- Evet, orası da öyle. Netice alınıncaya kadar kadıncağızı meraklandırmayalım
bari. Ben, bir iş için Maarif Müdürlüğü' ne gidiyorum. Haydi, siz de gelin.
Bakalım, belki bir çare buluruz.
Maarif Müdürü, uyuklar gibi gözlerini yumarak karşısın-dakileri dinleyen,
sayıklar gibi kesik kesik lakırdı söyleyen, battal, ağır bir adamdı.
Bizi, can sıkıntısıyla dinledikten sonra ağır ağır:
- Ben ne yapayım, öyle yapmışlar, öyle olmuş, istanbul'a yazmalı. Bakalım ne
cevap gelir? diyordu.
Kısa yeleğinin altından çıkan kırmızı kuşağına bakarak evvela yük arabacısı
sandığım iriyarı bir kâtip:
- Bu hanımın emrindeki tarih daha yeni. Binaenaleyh asıl makbul ve muteber olan
budur, dedi.
Müdür, istihareye varır gibi düşündü, sonra:
- Hayret, gerçi öyle ama, ötekine işten el çektirmek için emir yok. Nezaret-i
Celile'den istizah edelim. Sekiz, on güne kadar cevap alırız. Siz de artık o
zamana kadar idare-i maslahat buyurursunuz, Müdire Hanım, diye hükmetti.
Çalıkuşu - F. 10
Yine, dokuma çarşaflı müdirenin peşinde aynı dolambaçlı sokaklardan, tırıs tırıs
mektebe döndüm. Keşke doğru otele gitseymişim.!
Hayriye Hanım, kırk beş yaşlarında, kara yüzlü, hırçın tavırlı, ufak tefek bir
kadındı. Vakayı haber alır almaz yüzü bir kat daha karardı, gözleri büyüdü,
incecik boynunun kenarlarında iki damar şişti. Sonra bayramda çocukların çaldığı
kursak düdüğü gibi bir feryatla: "Eyvahlar olsun a dostlar! Bu da mı başıma
geldi?" diye düşüp bayıldı.
Muallimler odası birbirine giriyor, gözlüklü bir ihtiyar hoca, kapıya üşüşen
talebeleri kovmak için, adeta kucak kucağa onlarla güreşiyordu.
Arkadaşlar, Hayriye Hocanım'ı sırtüstü yere yatırmışlardı. Yüzüne sular,
sirkeler sürüyorlar, boynundan büzmeli fani-le gömleğini gevşeterek, pire
ısırıklarıyla benekli göğsünü ovuşturuyorlardı.
Ben, ne yapacağımı şaşırmış bir halde, odanın bir köşesinde, kolumda çantamla
dimdik duruyordum.
Biraz evvel, kapıdaki çocukları kovan hocanım, gözlüğünün üstünden aksi aksi
yüzüme baktı:
- Kızım, insaniyetine şaştım doğrusu, dedi. Bir de üstelik gülüyorsun.
Hakkı vardı. Maalesef kendimi tutamayarak gülümsemiş-tim. Kadıncağız, ona değil,
kendi perişanlığıma güldüğümü nereden anlayacaktı?
Fakat, gülen yalnız ben değilmişim. Uzun boylu, keskin kara gözlü bir genç kadın
da kıs kıs gülüyordu. Yanıma yaklaştı. Kulağıma usulcacık:
- Bilmeyen, bu kadının kocası evlenmiş, üstüne ortak getirmiş sanır. Baygınlık
falan değil, vallahi şirretliğinden, dedi.
Huriye Hanım, yüzünden burnundan sular akarak gözlerini açmıştı. Midesinde barut
patlamış gibi gürültü ile geğiri-yor, başını iki yana sallayarak:
- A dostlar, bana neler oldu? Bunca yıldan sonra başıma bu haller gelmeli miydi?
diye perde perde sesini yükseltiyordu.
"Bülbülün çektiği dili belasıdır!" derler, yine bir münasebetsizlik ettim, hiç
lüzum yokken, "Biraz iyileştiniz inşallah?" diye bir nezaket yapmak istedim. Sen
misin hatır soran? Huriye Hanım, öyle bir parlayış parladı ki, anlatamam. Aman
neler söylemedi? Hem canına kastetmişim hem de üstelik keyif soru-yormuşum.
Dünyada bundan büyük yüzsüzlük, arsızlık, terbiyesizlik olamazmış.
Bir köşeye sinmiş, utancımdan gözlerimi kapatmıştım. Hocalar, Huriye Hanım'ı bir
türlü yatıştıramıyorlardı. Perde perde sesini yükseltiyor, öyle kelimeler
söylüyordu ki, Merkez Rüştiyesi'nde değil, en adi bir sokakta bile ağza
alınmazdı.
Ne mal olduğum zaten yüzümden belliymiş. Onun ekmeğini elinden almak için
Nezaret'te kim bilir, kaç kişiye...
Köşede, gözlerim kararıyor, vücudum buz gibi donuyor, dişlerim birbirine
çarpıyordu. En fenası, öteki hocanımlar da hemen hemen ona hak veriyor gibi
vaziyetler alıyorlardı.
Birdenbire ortadaki masaya bir yumruk indi, bardaklar, sürahiler şangır şangır
öttü.
Bunu yapan, biraz evvel benimle beraber gülen keskin kara gözlü genç kadındı. O,
şimdi canavar gibi bir şey olmuştu. Yükseldikçe güzelleşen hırçın bir sesle
haykırıyordu:
- Müdire Hanım, bu nasıl müdirelik? Bu kadının, bir mu-allimenin namusuna dil
uzatmasına nasıl müsaade ediyorsunuz? Neredeyiz? Bir kelime daha söylemesine
müsaade edersiniz, onu değil sizi mahkemelerde süründürürüm. Kendini nerede
sanıyor bu kadın?...
Kara gözlü muallime, bu defa da ayağını yere vurarak öteki hocalara çattı:
- Aferin size arkadaşlar, çok beğendim doğrusu. Mektep içinde bir meslektaşın
tahkir edilmesini böyle sırıta sırıta dinliyorsunuz ha?
Ortaklık, bir dakikada sütliman olmuştu. Huriye Hocanım, yalnız kalacağını
anlayınca, yine ayıhp bayılmaya, ağlamaya başladı. Ders vakti galiba gelmişti.
Hocalar defterlerini, kitaplarını, dikiş sepetlerini alarak birer birer
dağılmaya başladılar.
Müdire Hanım, "Sizi odamda bekliyorum, kızım," diye kapıdan çıktı...
Biraz sonra, odada beni müdafaa eden arkadaşla yalnız kalmıştım. Ona teşekkür
etmeye lüzum görerek:
- Vah vah!.. Siz de benim için üzüldünüz, dedim.
O, ehemmiyeti yok, demek ister gibi omuz silkti ve güldü:
- Mahsus yaptım. Böylelerine ara sıra gözdağı verilmezse olmaz, insanın başına
çıkmaya kalkarlar sonra. Ne yaparsınız. Dersten sonra görüşürüz, olmaz mı?
Müdirenin kapısına kadar gittiğim halde içeri girmeyi bir türlü canım istemedi.
Tekrar bu bahsi tazelemek beni iğrendiriyordu. Kollarım düşmüş, çantam
ağırlaşmıştı, kimseye görünmeden mektepten çıktım, otele döndüm.
*
Hacı Kalfa, beni görür görmez, meyus bir tavırla kollarını
kaldırdı:
" '
- Vah hocanım vah, neler gelmiş senin başına? diye söylenmeye başladı.
Vakayı benden daha iyi biliyordu. Bu kadarcık bir zaman içinde nasıl duymuştu.
Aman kızım, gözünü dört aç. Đstanbul'a yazacağız diye sana bir oyun
oynamasınlar. Nezaret'te tanıdığın varsa hemen mektup yazalım, dedi.
Beni Nazır'a tavsiye eden yaşlıca bir şairden başka kimseyi tanımadığımı
söyledim. Hacı Kalfa, onun adını işitir işitmez çocuk gibi sevindi:
- Vay, o, benim velinimetimdir ayol, dedi. Burada bir zamanlar idadiye müdürü
idi. Melek gibi bir insandır. Yaz kızım
yaz ve beni seversen benden de selam yaz, de ki: "Hacı Kalfa kulun mübarek
destlerinden busediyor."
Zavallı Hacı Kalfa, ikide bir, sakat ayağını sürüye sürüye yukarı çıkıyor.
"Müddeiumumi Bey, hak onundur, korkmasın. Maarif Müdürü sıkıştırsın, diyor"
yahut; "Belediye mühendisi yarın istanbul'a gidecek. Nezaret'e uğramayı vaat
etti" yolunda havadisler getiriyordu.
Ne tuhaf memleket! Birkaç saat içinde rezaleti duymayan kalmamıştı. Otelin
kahvesinde, hep bundan bahsedjliyormuş.
- Hacı Kalfa, bu ne iş? dedim. Burada herkes herkesi tanıyor?
ihtiyar adam, ensesini kaşıyarak:
- Avuç içi kadar yer, dedi. Nerede bulursun o taşına toprağına kurban olduğum
istanbul'u. Orada olsa kim kime, dum duma. Buranın dedikodusu boldur. Bunu,
böylece bilmiş olasın. Benden sana nasihat; kâmil ol, uslu ol. Öyle çarşıda
pazarda yüzü açık gezme. Đmdi: (Aman Yarabbi, bu imdi kelimesini ne tuhaf bir
eda ile söylüyordu!) Sana bir kısmet de çıkar inşallah. Burada bir hocanım
vardı. Arife Hocanım. Ceza Reisi kendisine nikâh etti. Şimdi, bir eli yağda, bir
eli balda. Darısı senin başına. Aman güzel diye mi? Ne gezer! iffetli diye,
ağırbaşlı diye, imdi dünyada namustan kıymetli şey yoktur insan için.
Gün geçtikçe, Hacı Kalfa'nın bana emniyeti, teveccühü artıyordu. Her gün,
evinden ufak tefek eşya, dantel bir bardak örtüsü, işlemeli bir yüz havlusu,
resimli hazır yelpaze gibi şeyler getiriyor, odamı süslüyordu.
Bazen biz konuşurken, aşağıdan, direk gibi bir ses:
- Hacı Kalfa, ne cehenneme kayboldun yine? diye haykırıyordu.
Bu Hacı Kalfa'nın efendisi, otelin sahibiydi.
Đhtiyar adam, her defasında türkü söyler gibi, makamla yavaş yavaş:
- Elinin körü, elinin körü. Hacı Kalfalar kaldırsın seni, diye söyleniyor; sonra
bağırıyordu:
- Geldik, geldik, az işimiz var da...
Otelde, Hacı Kalfa ile beraber, bir ahbabım daha olmuştu: Otuzbeş kırk
yaşlarında manastırlı bir kadıncağız.
Onunla ahbaplığımızın nasıl başladığım anlatayım: Otele ilk geldiğim akşam,
odamda eşyamı yerleştiriyordum. Hafif bir kapı gıcırtısı işittim. Baktım, odaya
sarı basma entarili, yeşil krep başörtülü bir kadın giriyor.
Daha kapıdan girerken: "iyisiniz inşallah, safa geldiniz, hanım kızım" diye
hatır sordu. Düzgünlü zarif yüzü; kireçle delik deşik tıkanmış, harap bir duvarı
hatıra getiriyor; rastıklı kaşları, simsiyah dişleri, bu çehreye bir ölü kafası
korkunçluğu veriyordu.
Biraz şaşırarak:
- Safa bulduk efendim, dedim.
- Valide hanım nerede?
- Hangi valide hanım efendim?
- Hocanım... Siz hocanınım kızı değil misiniz? Kendimi tutamayarak gülmeye
başladım:
- Ben hocanınım kızı değil, kendisiyim efendim. Kadın, yere çömelir gibi
yaparak, ellerini dizlerine vurdu:
- Ay! Hocanım siz misiniz? Hiç de böyle parmak gibi gencecik hocanım görmedim.
Ben, sizi yaşlı başlı hocanım sanıyordum.
- Şimdi böylesi de oluyor efendim.
- Olur ya, olur ya... Bu dünyada ne olmaz? Biz, ta şu kar-şıki odacıkta
oturuyoruz, çocukları uyuttum, "Safa geldin"
demeye geldim size... Allah eksik etmesin, gündüzleri çoluk çocuk gailesi var.
Haçan bu vakit olur, çocuklar uyurlar, bir kasvettir basar beni. Yalnızlık bir
Allahü Teâlâ'ya muhsustur öyle değil mi hemşireceğim? Efkârları bre efkârlan; iç
sigara, iç sigara, iç sigara. Sabahı ederim. Allah gönderdi sizi hemşireceğim.
iki lakırdı eder, açılırız.
Kadıncağız, bana evvela! "Hanım kızım" diye hitap ederken, hoca olduğumu
öğrenince, bunu "hemşireceğim"e çevirmişti.
Odadaki iskemleyi göstererek:
- Buyurun, oturun, dedim ve kendim karyolanın kenarına oturarak ayaklarımı
salladım. Manastırlı Hanım:
- Ben iskemlede rahat edemem hemşireceğim, dedi ve tuhaf bir şekilde yere,
ayaklarımın dibine oturarak dizlerini büktü, sonra entarisinin cebinden bir
teneke tütün kutusu çıkararak kalın sigaralar sarmaya başladı. Bunlardan birini
bana ikram etti.
- Teşekkür ederim, ben içmem efendim, dedim. O:
- Ben de çokluk içmezdim ya. Gam, kasavet böyle yaptı, dedi.
Komşum, adamakıllı dertliydi. Manastır'da epeyce zengin bir adamın kızıymış.
Haline göre bağları, bahçeleri, öküzleri, inekleri, varmış. Babasının kapısında
üç beş fukara doyuyor-nıuş. Manastır'ıii bellibaşlı beylerinden birçoğu onu
istemiş. Fakat cahillik bu ya, o: "Đlle kılıçlı zabite varacağım" diye
tutturmuş. Keşke, anası ona yüz sopa vurup o beylerden birine verseymiş. Lâkin,
o biçare kadın da başına geleceği ne bilsin! Tutmuş, bir tanecik kızını
belindeki kılıçtan başka malı, mülkü olmayan bir mülazıme vermiş, hürriyete
kadar şöyle böyle geçinmişler. Komşum 31 Mart'ta, Hareket Ordusu'yla.
istanbul'dan dönen bir ahbaptan, kocasının (B.) de bulunduğunu
ve bura yerlilerinden bir kadınla evlendiğini haber almış. Eh, olur ya;
şeriatımız dörde kadar izin veriyor. Zavallı komşum] biraz ağlayıp sızladıktan
sonra üç çocuğunu almış ve buraya gelmiş. Gelgelelim, kocası bu işten hiç memnun
olmamış. vaktiyle yalvara yalvara aldığı karısı, ne ciğerpare evlatçıklarıj m
gözü görüyor, onları tersyüzüne Manastır'a çevirmek için ı rar ediyormuş. "Bunca
senelik karınım. Etme bana bu cefaları" diye ayaklarına kapandığı, köpekler gibi
yalvardığı halde, bir türlü kendisini de burada alıkoymaya razı edemiyörmüş. Bu
uzun hikâyeyi dinledikten sonra dayanamadım:
- A hanımcığım, siz de niçin sizi istemeyen bir insan üstüne bu kadar
düşüyorsunuz? O sizi tekmeliyorsa siz de onu tekmelersiniz, olur biter, dedim.
Manastırlı Hanım, cahilliğime acır gibi, gülümseye gülüm-seye:
- A hemşireceğim, gözümü açtım, onu gördüm. Bunca yıl bir yastığa baş koyduk.
Kocadan ayrılmak kolay mı? dedi ve sesini titrete titrete:
"Anadan geçilir, yârdan geçilmez" diye bir beyit okudu.
Ben, adeta hiddetle:
- insan, kendini aldatan bir erkeği nasıl sever? Ben, bunu anlamıyorum, dedim.
O, siyah dişleriyle acı acı sırıtarak:
- Siz daha pek çocuksunuz, "hemşireceğim. Bu acıları çekmemişsiniz,
bilmiyorsunuz. Allah yine de bildirmesin, dedi.
- Ben bir kız biliyorum ki evleneceğine iki gün kala, nişanlısının kendisini
başka bir kadınla aldattığını öğrendi, bu fena adamın yüzüğünü başına attı ve
yabancı bir memlekete kaçtı.
- Sonradan pişman olmuştur o kız, hemşireceğim. Acırım ona. Yüreği hasretten göz
göz olmuştur. Sen, kurşunla vurulanları hiç işitmedin mi, be hemşireceğim?
Bazıları, vurulduklarının fakında bile olamazlar, üç beş adım koşarlar, kaçıp
kurtuluyoruz sanırlar. Yara sıcakken acımaz, hemşireceğim-
Hele bir kere soğumaya başlasın. Sen bak, seyret o kızcağız nasıl yanıp
yakılacak?...
Hiddetle karyoladan fırladım, deli gibi odanın içinde dolaşmaya başladım. Yağmur
pencereleri kamçılıyor, sokaktan boğuk köpek ulumaları geliyordu. Manastırlı
komşum, derin bir ah çektikten sonra devam etti:
- Gurbet ellerindeyim. Kolum, kanadım kırık. Elim ermez, gücüm yetmez.
Manastır'da olaydım, kocamı iki günde bu aşiftenin elinden kurtarırdım ya.
Hayretle gözlerimi açarak:
- Ne yapardınız? dedim.
- Ortağım, burada kocama basmış büyüyü, basmış büyüyü. Dilini ağzını bağlamış
adamcağızın. Lâkin, Manastır büyücüleri daha ustadır. Çok değil, üç mecidiyeyi
gözden çıkardım mı, kocamı kadının elinden alırlar, yine bana getirirlerdi.
Manastırlı Hanım, bana Rumeli büyücüleri hakkında uzun uzadıya tafsilat vermeye
başladı:
Arif Hoca adında bir Arnavut varmış ki, domuz kulağını, birçok ameliyatlarla,
bir dürbün haline getirirmiş, bir kadın bu garip dürbünü gözüne koyarak bir kere
kocasına baktı mı, erkek ne kadar haşarı oluşa olsun, hemen yola gelirmiş.
Çünkü, bütün kadınlar, ona domuz gibi görünürmüş.
Arif Hoca, bazen bir sabun parasına, bir topluiğne kaplar ve sabunu okuyup
üfledikten sonra toprağa gömermiş. Sabun toprakta eridikçe, insanın düşmanı da
oturduğu yerde erir, iğne ipliğe dönermiş.
Kadıncağız, teneke kutusundan, üst üste sigaralar sarıp içerek buna benzer
masallar anlatıyor, büyüler tarif ediyordu.
Ne boş, ne zavallı lakırdılar! Ya hele, o soğuduktan sonra sızlanmaya başlayan
yara masalı! Hiç böyle şey olur mu? Ben, öteki zalim için hiç üzülüyor muyum?
Onu hiç aklıma getirdiğim oluyor mu?
Manastırlı komşumun katmerli düzgünleri, kazan kulplu
rastıkları, çökük gözevlerini korkunç bir halka ile saran kuyruklu sürmeleri,
bende evvela bir tiksinme hissi uyandırmıştı. Fakat bunların, erkeğini tekrar
elde etmek için yapılmış bir hile, bir süs olduğunu öğrenince içim sızladı.
Zavallı kadın, diyordu ki:
- Adamcağızımın gözüne hoş görüneyim diye çocukların boğazından kesip düzgün,
rastık, sürme alıyorum, yeni gelin gibi süsleniyorum, ama olmuyor. Dedim ya,
büyü.
O günden beri odamın kapısı ara sıra gıcırdıyor, başımı çevirmeden anlıyorum ki
odur.
- işin var mı, hemşireciğim? Azıcık geleyim mi?
Yalnızlıktan o kadar bunalmışım ki, bu ses beni adeta sevindiriyor. Kalemimi
bırakarak, ağrıyan parmaklarımı birkaç kere sallıyorum ve komşumun artık
ezberlediğim sırnaşık aşkının hikâyesini zevkle dinlemeye hazhrlanıyorum.
Penceremin karşısında dimdik yükselen dağın manzarası ilk günlerde beni
eğlendiriyordu. Fakat, ondan da yorulmaya başladım, insan, bu dumanlı yamaçların
rüzgârı içinde saçı başı dağınık, etekleri uçarak dolaşmadıkça, yalçın kayalar
üstünde, keçi yavruları gibi sıçrayıp eğlenmedikçe neye yarar?
Nerede o, başımı alıp saatlerce kırlarda dolaştığım, bahçe kenarındaki çitlere
değneklerle vurarak, sık yapraklı ağaçları taşlayarak kuş kaldırdığım günler!
Halbuki ben, Anadolu'yu asıl bunun için istiyordum.
Küçükten beri resim yapmayı çok severim. Mektepte tam not aldığım hemen tek ders
o idi. Köşkte tertemiz oda duvarlarına, mektepte heykellerin mermer kaidelerine,
kurşun, yahut boya kalemleriyle yaptığım resimler için ne kadar azar işitmiş,
ceza çekmiştim, istanbul'dan gelirken çantama bir alay resim kâğıdı ve boya
kalemleri almıştım.
Oteldeki yalnız günlerimde yazıdan sıkıldıkça resim yapıyordum ve bu, benim için
hoş bir teselli oluyordu. Hatta Hacı Kalfa'nın da biri karakalem, diğeri
suluboya iki resmini yapmaya çalışmıştım.
Resimlerin ne dereceye kadar benzediğini bilemiyorum. Fakat o, burnunun, gözünün
hususiyetlerinden değilse bile, yuvarlak ve çıplak başından, posbıyıklarından,
beyaz önlüğünden kendini tanıdı ve ustalığıma hayran oldu.
Adamcağız üşenmeden çarşı, pazar dolaşıyor, kızına çerçeve işletmek için ucuz
atlaslar, kadifeler, ipekler, renkli boncuklar satın alıyordu.
Nihayet, fazla sıkıldığımı görerek beni evine davet etti. Hacı Kalfa, karısının
tutumluluğu sayesinde kutu gibi bir ev yaptırmış, boş zamanlarında çocuklarının
yardımıyla, bunu yeşile boyamıştı.
Ev, derin bir uçurumun kenarında. Uçurum, o kadar derin ki bahçenin
sarmaşıklarla örtülü parmaklığına kollarınızı dola-yıp aşağı baktığınız zaman
başınıza bir dönme geliyor.
Bu bahçede Hacı Kalfa'nın ailesiyle beraber ne tatlı birkaç saat geçirdim!
Nevrik Hanım, Samatyalıymış. Kocası gibi kaba saba, fakat iyi ruhlu, saf bir
kadıncağız. Beni görünce "istanbul kokuyorsunuz, küçükhanım" diye boynuma
sarılmaktan kendini alamadı, istanbul'un adı anıldıkça gözleri yaşarıyor kocaman
göğsü derin hasret nefesleriyle kalaycı körüğü gibi kabarıp iniyor.
Hacı Kalfa'nın on iki yaşlarında bir oğlu, on dört yaşlarında bir kızı var.
Kızın adı Hayganuş. Pancar renginde, kara kırmızı yanakları, suçiçeği çıkıyormuş
gibi iri sivilcelerle dolu, kalın kaşlı, mahcup ve beceriksiz bir ermeni kızı.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 12
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.