Çalıkuşu - 32

Total number of words is 2851
Total number of unique words is 1636
34.2 of words are in the 2000 most common words
49.3 of words are in the 5000 most common words
56.0 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
- Karanlıkta ne yapıyorsun? Acı acı gülümseyerek:
- Hiç, ümitsizliği, zehrimi hazmetmeye çalışıyorum. Fakat sen, bu vakit niçin
geldin, ne istiyorsun? Müjgân heyecanını zorla zapta çalışarak:
- Fevkalâde bir havadis var. Telaş etme, Kâmran. Kendine gel, söyleyeceğim.
Odaya girmişlerdi. Müjgân, mumunu yere bıraktı; sonra yavaşça kapıyı kapadı,
nereden başlayacağını bilmiyormuş gibi tereddüt ediyor, sakin görünmeye
çalıştığı bir sesle:
- Telaş etme, kuzum Kâmran. Fena bir şey söylemeyeceğim, bilâkis çok iyi bir
şey. Fakat böyle heyecanlanırsan...
Genç kadın, onu teskin etmeye çalışırken kendi telaşlanıyor, gözlerinde, sesinde
yaşlar titriyordu.
- Kâmran, biraz evvel Feride benim odama geldi. Halinde bir fevkalâdelik vardı:
"Müjgân, dedi, bugüne kadar dünyada yalnız sana kalbimi açabildim. Senden daha
yakın kimsem yok. Sana tevdi edilecek bir sırrım var, onu yarın, ben gidinceye
kadar saklayacaksın, sonra söyleyebilirsin. Günün birinde birdenbire geldiğimi
gördüğünüz vakit, hayret ettiniz. Size, artık hasrete dayanamadığımı söyledim,
bu da doğru. Fakat asıl sebep bu değildi. Ben burada dünyada en çok sevdiğim bir
adama, üç ay evvel ölüm döşeği başında verdiğim vaadi yerine getirmek için
geldim. Müjgân, size yalan söylemek mecburiyetinde kalmıştım. Ben, şimdi dul bir
kadınım. Kocam, üç ay evvel kanserden öldü."
Feride, bu sözleri söylerken başını omzuma dayıyor, hıç-kıra hıçkıra ağlıyordu.
Gözyaşları içinde devam etti: "Doktorum öleceği gün beni yanına çağırdı. Feride,
dedi. Artık zaruret çekmenden korkmuyorum. Çünkü, nem varsa sana kalıyor. Senin
gibi sade, sakin bir kadını, ömrümün sonuna kadar rahatlıkla geçindirir. Fakat
başka bir şey var, Feride. Kimsesiz bir kadının zengince de olsa, yalnız
yaşaması kolay değil. Sonra para başka, şefkat yine başka. Feride, benim rahat
öldüğümü istiyorsan şimdi bana yemin et. Ben öldükten sonra istanbul'a ailenin
yanına döneceksin. Eğer daima onlarla beraber kalmak istemiyorsan hiç olmazsa üç
ay, iki ay onlarla beraber kal. Dünyanın ucu uzundur. Belki bir gün onlara işin
düşer. Yahut günün birinde bir parça aile şefkatine ihtiyaç duyarsın. Hasılı,
Feridecik, senin ailenle barışacağından emin olursam, rahat rahat öleceğim,
gözüm arkada kalmayacak."
"Bu son arzuyu yerine getireceğimi ağlaya ağlaya söyledim. Fakat doktorum, bunu
da kâfi görmedi. Eski nişanlımla da
barışmamı istiyor, bir gün onun, benim için belki bir büyük kardeş olacağını
söylüyordu. Elimle Kâmran'a teslim edilmek için bana mühürlenmiş bir paket
verdi:
- Bunun içinde bir eski gönül kitabı var ki, beni vaktiyle çok müteessir
etmişti. Onu mutlaka eski nişanlının okumasını istiyorum. Bunu bu şekilde ona
teslim edeceğine yemin et, dedi.
Hakikat işte bu Müjgân. Şimdi her şeyi biliyorsun. Doktor-cuğum sai ve temiz bir
adamdı. Beni ailemle barıştırmakla hayatımın yetimliğine bir deva bulacağını
zannediyordu. Biçare, bunun benim için ne kadar acı olacağını tahmin edemedi.
Doktorumu Munise'nin yanına bıraktıktan sonra, istanbul'a geldim. Orada
öğrendiğim şeyler bu vasiyeti yerine getirmenin çok müşkül olacağını bana
gösterdi. Kâmran'ın karısının vefatını yeni öğreniyordum. Sonra, benim için bazı
fena sözler çıktığını haber alıyordum. Kâmran'ın karısı sağ olsaydı, benim
kocası yeni ölmüş bir dul kadın sıfatıyla birkaç gün aile ocağına misafir olmam
tabii görülebilirdi. Halbuki şimdi hepiniz, hatta Kâmran, hatta sen, Müjgân -sen
ki beni herkesten iyi tanıdın-benim için ne fena şeyler düşünecektiniz.
Senelerce bir başına gezdi, dolaştı, türlü maceralarla dolu, kim bilir ne adi
hesaplarla kendini ihtiyar bir adama sattı? Şimdi eski nişanlısının yeniden
serbest kaldığını haber alınca yine o adi hesaplarla aramıza, beş sene evvel
haksız lanetlere, hakaretlere boğarak ayrıldığı o ocağa, o nişanlıya döndü,
diyecektiniz. Böyle düşünmeyecek kadar merhametli ve hassas olanlarınız
karşısında bile ezilecektim."
Müjgân, gittikçe artan bir heyecanla ve teessürle söylemekte devam ediyordu:
- Ah! Kâmran, Feride'nin kollarımda ne ümitsiz gözyaşlarıyla çırpınarak bunları
söylediğini işitseydin! Hele şu son sözlerini dünyada unutamayacağım. Feride
dedi ki: "Benim hangi perişan hislerle aile ocağından kaçtığımı, hayatımın ne
elemlerle dolduğunu, hangi mecburiyetlerin şevkiyle evlendiğimi anlatmaya imkân
yok. Yaşı yirmi beşe girmiş, beş senelik hayatının bir kısmında maceralar içinde
sürüklemiş, bir kısmını kocasının evinde geçirmiş bir kadın; yüzüne, vücuduna
bir erkek dudağı sürülmemiş bir genç kız olduğunu iddia ederse herkes güler.
Herkes ona adi bir yalancı der, değil mi Müjgân? Aksini ispata imkân yok. Daha
ziyade söylemeyeceğim. Doktorun Kâmran'a bıraktığı paketin ne olduğunu
bilmiyorum. Fakat belki içinde olmayacak bir şey saklıdır. Son arzusunu bu kadar
üzüntü, bu kadar ıstırapla yerine getirdim. Fakat, bunu yapmaya kuvvetim
kalmadı. Onu, ben yarın vapura bindikten, her şey bittikten sonra Kâmran'a
verirsin."
Müjgân sustu. En acı vakalar karşısında hissiz denecek kadar derin bir sükûn ve
tahammül gösteren bu genç kadın, çocuk gibi ağlıyordu.
Titreyen ellerini uzatarak:
- Onu artık bırakmayacağız. Kâmran, lâzım gelirse zorla tutacağız. Mazideki
vakalar ne olursa olsun, artık sizin ayrılmamanız lâzım, görüyorum ki,
dayanamayacaksınız, dedi.
Kâmran, adeta uyumuştu. En ehemmiyetsiz bir hülyayı, en sönük bir hatırayı
aylarca hasta, muğlak ruhuna gıda yapan bir hayalperest için bu kadar ümit, bu
kadar acı fazlaydı. Uzun baygınlıklardan uyanmış hastaların hiçbir şey
anlamayan, düşünmeyen gözleriyle karanlığın içinde etrafına bakmıyor, sık sık
göz kapaklarını açıp kapıyordu.
Müjgân, atkısının içinden kırmızı mumla mühürlü bir büyük zarf çıkardı:
- Feride'ye verdiğim vaade rağmen onu sana şimdi teslim ediyorum, dedi.
Tekrar atkısını düzelterek odadan çıkmaya hazırlanıyordu. Kâmran, eliyle onu men
etti:
- Müjgân, masanın üstünde duran sönmüş lambayı yakarken, Kâmran zarfı açtı.
içinden bir mektupla ikinci bir
büyük zarf çıktı. Kalın bir yazı ile yazılmış olan mektup, Kâm-ran'a hitap
ediyordu.
"Kâmran Bey oğlum,
Size bu kâğıdı yazan adam, ömrünün birazını kitaplarına, bir parçasını da hayat
denilen bu kör doğuşun yaralılarına vakfetmiş münzevi, mürdümgiriz bir
ihtiyardır ki, mektubunun elinize değmesinden epeyce zaman evvel dünyaya 'Yuf
borusunu' öttürmüş olacak. Pek sevgili bir biçareye son bir iyilik etmek
ümidiyledir ki, son nefesinde size bu satırları yazmak zahmetini ona ihtiyar
ettirdi. Dinleyiniz:
Bir gün ücra bir köyün, viran bir evinde aydınlık kadar temiz, hülya gibi güzel
bir küçük istanbul kızına tesadüf ettim. Karakış ortasında, karın lapa lapa
yağdığı bir gece, odanızın penceresini açsanız, size karanlıktan bir bülbül sesi
gelse ne duyarsınız? Đşte ben, o dakikada bunu duydum.
Bu masum, nazik, kibar kız çocuğunu, kudretin bu güzel ve nadide süsünü hangi
melun talih veya tesadüf, bu karanlık köyün mezbelesine atmıştı? Ruhu ağlarken
hikayeleriyle aldatmaya çalışıyordu. Ah zavallı küçük kız! Ben, senin
istanbul'da bıraktığın gafil, aptal sevgilin miyim ki, bu ağızları yutayım?
Uykuya doymadan uyanmış çocuklar gibi mahmur gözleri, nereye bastığı görünmeyen
savruk halleri, bir hayali dudağın busesiyle titriyor gibi görünen dudakları,
bir hayali kucağa sokuluyor hissini veren tavırları, hareketleri bana her şeyi
anlattı.
Eski zaman masallarının Leyla'yı aramak için sahralara düşen Mecnun'unu, ara
sıra, tatlı bir rikkatle hatırlardım. Bugünden sonra onu bıraktım. Yeni
zamanların mezarlıklarla dolu, karanlık köylerinde bir imkânsız aşk rüyası
arayan bu berrak ela gözlü, ipekli renkli masum, kibar, küçük "Leyla"sını sık
sık hatırlamaya başladım.
Đki sene sonra ona, tekrar tesadüf ettim. Hastalık durmuyor, yavrucağı için için
yiyip bitiriyordu. Ah, ilk gördüğüm gün
onu niye atımın terkisine bindirmemiş, niye ite kaka, zorla istanbul'a, evime
getirmemiştim?... Gaflet!...
Đkinci tesadüfümde iş işten geçmiş bulunuyordu. Siz, evlenmiştiniz. Çocuktur,
gençtir, belki zamanla unutur diyordum. Bir hastalığı esnasında tesadüfen elime
geçen bir defter, bu yaranın ne kadar derin olduğunu bana gösterdi. Bu deftere
bütün hayatını yazmıştı. O vakit, ümidimi kestim, onu kendi çocuğum gibi tedavi
etmek istiyordum, insanların fesadı, fitnesi buna da imkân vermedi. Bu aralık
iyice bir adam bulup onu evlendirmeyi düşündüm. Fakat, bu tehlikeliydi. Kocası
ne kadar insan, adam olursa olsun, ondan aşk isteyecekti. Gerçi kızcağızım bunun
için doğmuştu, bunun için ölüyordu, fakat bir yabancının aşkı onun için bir
hazin angarya olacaktı. Birisini severken bir başkasının kollarına düşmek, belki
onu öldürecekti. Bu tehlike karşısında çaresiz, onu nikâhım altına aldım.
Yaşadıkça müdafaa edecektim. Öldükten sonra da benim beş on kuruş servetim; üç
beş parça emlakim onu geçindirip gidecekti. Şüpheli kız olarak yaşamaktansa,
emin bir dul olarak yaşamak onun için daha kolay olacaktı. Bunların hepsinden
fazla olarak da bir gün asıl emeline vasıl olması ihtimali vardı. Hayatta
imkânsız ne var ki? Nitekim, karınızın vefatı, benim bu ümidimi canlandırdı.
Đstanbul'dan, sizden daima haber alıyordum. Bu vefat, sizi çok yaralayıp
müteessir etmiş olabilir, fakat ben de öyle oldum, dersem riyakârlık olur.
Münasip bir çare düşünüyordum. Feride'yi bir budalalıktan ibaret olan nikâh
kaydında boşayacak, doğrudan doğruya size iade edecektim. Đnsanlar, bilmem bu
hareketime ne der? Herhalde ben insanların hakkımda söyleyeceği, düşüneceği
şeylerin üstüne çoktan tükürmüş bir adamım, işte bu esnada hastalığım artmaya
başladı. Nihayet üç, dört ay içinde meselenin kendi kendine halledileceğine
aklım erdi. Fazla söylemeye bilmem hacet var mı? Bir bahane ile Feride'yi
ayağınıza gönderiyorum. Mektubumu eliyle teslim edeceğinden şüphem yok.
Tabiatını iyi öğrendim,
tuhaf bir kızcağızdır. Belki titizlik filan etmeye kalkar, katiyen aldırma,
öleceğini bilsen bırakma, kap ederse zorla kadın kaçıran dağ erkekleri kadar
vahşi, kaba ol ki, kollarında ölse zevkinden ölmüş olacak.
Şunu da tasrih edeyim ki, bu işte seni zerre kadar düşünmedim. Hani, gönlümün
rızasıyla sana, Feride gibi nadide bir kız değil, evimin kedisini bile teslim
etmezdim. Fakat, gel gör ki, bu deli kızlara söz anlatmak kabil değil. Sizin
gibi toy, kalpsiz adamların nesini severler, bilmem ki?..."
Merhum Hayrullah
NOT Zarfın içinde Feride'nin defteri var. Geçen sene çiftliğe giderken onu,
içinde bulunduğu sandıkla beraber yok etmiş, "arabacılar çalmış olacak," diye
bir lakırdı çıkarmıştım. Buna çok üzüldüğünü hissettim. Fakat sesini çıkarmadı.
Bu defterin bir gün olup işe yarayacağını düşünmekte ne kadar isabet etmişim!
IX
Müjgân'la Kâmran, Çahkuşu'nun mavi kaplı mektep defterini okuyup bitirdikleri
zaman ortalık ağarmaya başlıyor, pencerenin dışındaki dallarda kuşlar
cıvıldaşıyordu.
Kâmran, yorgunluk ve ıstırapla ağırlaşan başını defterin sararmış yaprağına
koydu. Yer yer gözyaşlarıyla silinmiş bu muhabbet kelimelerini tekrar tekrar
öptü. Defteri kapayacakları vakit Müjgân, hafif bir hareket yaptı, onun mavi
kabını lambaya yaklaştırıp bakarak:
- Defter bitmemiş Kâmran, kabın üstünde de yazılar var Fakat mürekkebin rengi,
mavi kâğıt üstünde güç seçiliyor, dedi.
Lambayı daha ziyade açtılar, başlarını birbirine yaklaştırarak güçlükle şu
satırları okudular:
"Dün defterimi müebbeden kapamıştım. Evlendiğim gecenin sabahında değil hatıramı
yazmak, eski yüzümü görmemek için aynaya bakmaya, eski sesimi işitmemek için
söylemeye cesaret edemeyecektim. Fakat...
Dün, ben gelin oldum. Sele kapılmış bir kuru yaprak maz-lumluğuyla kendimi
bırakmıştım. Kim ne söylerse yapıyor, hiçbir şeye itiraz etmiyordum. O kadar ki,
doktorun Đzmir'den getirdiği uzun etekli beyaz elbiseyi giydirmelerine, saçımın
bir yanına bir tutam tel iliştirmelerine bile razı oldum. Yalnız, kendimi görmek
için büyük bir endam aynasının önüne getirdikleri vakit, belli etmeden gözlerimi
yumdum, o kadar. Bütün isyanım bundan ibaret kaldı.
Beni görmeye birçok yabancı geliyordu. Hatta bunların içinde eski muallime
arkadaşlarımdan da vardı. Söylenen sözleri işitmiyor, yalnız hepsine aynı titrek
tebessümle gülümsemeye çalışıyordum. Bir ihtiyar, yüzüme karşı:
- Ne talih varmış bunakta? Turnayı gözünden vurdu, dedi.
Hayrullah Bey, akşam yemeğine doğru eve geldi. Şişman vücudunu korse gibi sıkan
bir redingot giymiş, gelincik rengindeki tuhaf boyunbağı bir yana çarpılmıştı. O
kadar mahzun olmama rağmen hafifçe gülmekten kendimi alamadım, bu adamcağızı
gülünç mevkide bırakmaya hakkım olmadığını düşündüm. Kırmızı kravatını çıkarıp
atarak yerine başka bir boyunbağı taktım. Hayrullah Bey gülüyor:
- Aferin kızcağız, sen amma iyi ev kadını olacaksın. Gördün mü, genç karısı
olmanın faziletlerini? diyordu.
Misafirler dağılmıştı. Yemek odasının penceresi yanında, karşı karşıya oturduk.
Hayrullah Bey:
- Küçük, dedi. Niye bu kadar geç kaldım, biliyor musun? Bir ziyaret ifa ettim.
Munise'nin mezarına birkaç çiçek ile bir
Reşat Nuri Gühtekin
parça senin gelin tellerinden götürüp bıraktım. Fakir, senin yanında cesaret
edemezdi, fakat yalnız kaldığımız vakit dilinden düşürmezdi: "Ablam gelin olup,
tel taktığı vakit, ben de tel takacağım," derdi. Biçarenin kanarya gibi sarı
başına teli ben takacaktım amma, olmadı.
Doktor, bunları söylerken kendimi tutamadım, başımı pencereye çevirerek bu
mahzun sonbahar akşamının sisleri gibi görünmeyen kirpiklerimde kuruyan gizli
yaşlarla uzun uzun ağladım.
Gecenin ilk saatlerini, her akşamki gibi aşağı yemek odasında geçirdik.
Hayrullah Bey, gözlüğünü takmış, "Rousse-au "sunun kalın cildini dizlerinin
üstüne koyarak köşeye oturmuştu.
- Gelin hanım, yeni güveyin kitap okuması caiz olmaz amma, kusura bakmazsın.
Korkma, geceler uzun, yeni geline aşk destanları okumaya da vakit bulurum, dedi.
Kenarını işlemekle uğraştığım mendilin üstüne başımı daha ziyade eğdim. Ah, bu
ihtiyar doktor! Onu ne kadar sevmiştim. Şimdi ne kadar nefret ediyordum. Demek
acıdan, mihnetten bunaldığım vakit başımı omzuna koydukça o... Bu beyaz kirpikli
masum mavi gözler, demek bana bir kadın, bir zevce gözleriyle bakmaya tahammül
ediyordu. Saat on biri çalıncaya kadar bu acı düşünceler içinde bunaldım.
Nihayet doktor, kitabını masanın üstüne bırakarak gerindi, esnedi.
- Ey, gelin hanım, yatak vakti geldi. Haydi bakalım; diye ayağa kalktı.
Ellerimden iğnem, yumaklar dökülerek ayağa kalktım, masanın üstünde duran
şamdanı aldım.
Camı kapamak bahanesiyle pencereye yaklaştım, uzun uzun karanlığa baktım.
Đçimden öyle geliyordu ki, usulcacık bu odadan kaçayım, karanlık yollara
düşeyim.
Doktor:
- Gelin hanım, sen fazla daldın. Haydi bakalım, doğru yukarıya. Ben onbaşıya bir
şey söyleyeceğim, geliyorum, dedi.
ihtiyar sütnine ile bir komşu kadın, elbisemi değiştirdiler. Tekrar şamdanı
elime vererek beni kocamın odasına gönderdiler. Hayrullah Bey, daha aşağıdaydı.
Bir dolabın kenarında ayakta duruyor, göğsümü soğuktan muhafaza eder gibi
kollarımı kavuşturuyordum. O kadar titriyordum ki, şamdan sallanıyor, ara sıra
saçlarımın ucunu yakıyordu. Nihayet, merdivenlerde, sofada bir ayak sesi.
Hayrullah Bey, bir şarkı mırıldanarak ceketini çıkararak içeriye girdi. Beni
görünce şaşırmış gibi:
- Kız, sen daha yatmadın mı? dedi. Cevap vermek için ağzımı açtım. Fakat
dişlerim birbirine çarptı. O, yanıma yaklaşmıştı. Hayretle yüzüme bakıyordu.
- Kız, bu ne hal? Sen benim odamda ne arıyorsun? Birdenbire gür bir kahkaha
odayı sarstı:
- Kız, sakın buraya!...
Sözünü bitiremiyor, gülmekten tıkanıyordu. Ellerini dizlerine vurup
şakırdatarak, parmaklarını toplayıp ağzına götürerek:
- Demek sen buraya... Vay aşifte vay! Sahiden karı koca olduk diye ha?... Tuu
utanmaz, arlanmaz!... Allah cezanı versin! Đnsan babası yerindeki adama...
Oda, etrafımda fırıl fırıl dönüyor, tavanlar başıma yıkılıyordu. O, parmağını
ısırıp utancından adeta kızararak:
- Vay fesat yürekli aşifte vay! Kız, böyle gecelik gömle-ğiyle odama gelmeye
utanmadın mı?
Bu dakikada kendimi görmek isterdim. Kim bilir kaç çeşit renge girmiştim?
- Doktor Bey, vallahi, ne bileyim öyle söylediler.
- Haydi, onlar o haltı yedi, ya sen?... Dünyada her şey aklıma gelirdi, bu
yaştan sonra namus ve iffetime böyle bir yüzsüz kızın tecavüz edeceğini
zannedemezdim!
Ah Yarabbi, ne işkence! Yerlere giriyor, kanatacak gibi dudaklarımı ısırıyordum.
Ben kımıldadıkça, o yalandan şirretlik ediyor, pencereye doğru kaçıp fanila
gömleğinin yakasıyla boynunu saklayarak:
- Kız, üstüme gelme, korkuyorum. Vallahi pencereyi açar, yetişin a dostlar, bu
yaştan sonra bana..,
Ötesini dinleyemeden kapıdan kaçıyordum. Fakat bilmem ne oldu, birdenbire
döndüm. Kalbimin o daima itaat edilmek lazım gelen hareketlerinden binyle:
- Babam, benim babam, diye feryat ettim, ağlayarak kendimi kollarına attım.
O da kollarını açmıştı, aynı derin kalp feryadıyla:
- Kızım, çocuğum, dedi.
O dakikada alnımda titreyen baba öpücüğünün lezzetini ölünceye kadar
unutmayacağım.
Odama girdiğim zaman hem ağlıyor, hem gülüyordum. O kadar gürültü ediyordum ki,
doktor yanımdaki odanın duvarını vurdu:
- Kız, evi yıkacaksın, o ne gürültü? Fesatçı komşular kabahati bana bulurlar.
Bunak, sabaha kadar gelini bağırttı, derler ha! diye seslendi.
Mamafih kendi de benden az gürültü etmiyordu. Odasında dolaşıyor:
- Bu ahir zaman kızlarından ırzımız, iffetimiz sana emanet Yarabbi! diye şirret
bağırıyordu. O gece, on defa, o odasında, ben odamda uyanık; duvarları vurarak,
horoz, kuş, kurbağa taklitleri yaparak birbirimizi uyutmadık.
Đşte, gelin olduğum gecenin hikâyesi. Doktorcuğum o kadar temiz hisli, temiz
yürekli bir adam ki, bana evlenmemizin bir sözden ibaret olduğunu söylemeyi bile
lüzumsuz görmüştü. Ben, ona nispet ne kadar koket ruhluymuşum, Yarabbi?
Ulvi arkadaşlığımızda o, erkekliğini unutmuştu. Fakat, ben kadınlığımı
unutmamıştım. Erkeklerin büyük kısmı çok fena, çok zalim, bu muhakkak.
Kadınların hepsi iyi, hepsi mazlum, bu da muhakkak. Fakat erkeklerin, sade
kalbiyle ve dinamiğiyle yaşayan pek az kısmı var ki, onlardaki gönül temizliğini
her kadında bulmak mümkün değil.
Feride, o gece sabaha doğru uyuyabilmişti. Akşamkinden daha kırgın ve yorgun bir
halde uyandığı vakit, güneşin hayli yükselmiş, saatin on biri geçmiş olduğunu
gördü. Mektebe geç kalan çocuklar gibi, hafif bir telaş çığlığı ile kendini
yataktan attı.
Müjgân, sofrada bir işle meşguldü. Feride, dargın bir sesle:
- Aferin sana Müjgân, dedi. Yola çıkacağım gün niye beni böyle geç bıraktınız?
Müjgân, her günkü soğukkanlılığıyla cevap verdi:
- Birkaç defa odana geldim, o kadar yorgun uyuyordun ki, kıyamadım. Korktuğun
kadar geç değil Hem galiba vapur biraz şüpheliymiş, Marmara'da fırtına var.
- Ne olursa olsun artık gideceğim.
- Ben de babama söyledim, senin işinle meşgul olmak için limana indi Hazır
olsun, vapur gelirse ya araba gönderirim, ya kendim gelir alırım, dedi.
Feride, bu ayrılık gününü böyle düşünmemişti. Müjgân'ın çocukla meşgul olduğunu,
teyzelerinin her günkü gibi konuştuğunu, güldüğünü gördükçe mahzun oluyor,
kendine bu kadar az ehemmiyet vermeleri kalbini kırıyordu. Kâmran da
görünürlerde yoktu. Müjgân, söz arasında gizlice:
- Feride, sana bir iyilik ettim. Kâmran'ı evden uzaklaştırmaya muvaffak oldum.
Seni fazla mustarip etmemek için bu fedakârlığa razı oldu.
- Şimdi hiç gelmeyecek mi?
- Galiba iskelede seninle vedaya gelecek... Tabii memnun oldun.
Gözleri dalgın, hafifçe dudakları tireyerek düşünüyor, parmağıyla şakağının
ağrıyan bir noktasına basıyordu:
- Tabii, teşekkür ederim, iyi ettin, dedi.
Müjgân'a bir sürü kırık, manasız kelimelerle teşekkür ederken sevgili çocukluk
arkadaşının da gönlünde müebbeden öldüğünü, bir daha onunla barışmayacağını
hissediyordu.
Öğle yemeğine oturacakları vakit, komşu bağlarının birinden haber geldi. Şehirde
kışlık evlerine inmeye hazırlanan belediye reisleri, hem bağ komşularına, hem
Feride'ye son bir ayrılık ziyafeti vermek istemişlerdi.
Feride:
- Nasıl olur? Beni almaya gelecekler, diyordu. Teyzeler:
- Ayıp olacak Feride, beş dakikalık yer. Zaten, senin ne hazırlığın var ki,
çarşafını şimdiden giyersin, dediler.
Kendisine evvela bir hasta kedi kadar ehemmiyet vermeyen teyzelerin, bu yarı
annelerinin yüzüne bakmamak için başını önüne indirdi:
- Peki, olsun, dedi.
Saat üçe gelmişti, yaprakları sararmış bir çardağın yanından yolu gözleyen
Feride, Müjgân'a:
- Bir araba geliyor, Müjgân, zannederim benim için, dedi.
Fakat tam bu dakikadaa, sahildeki bir ağaçlığın az ötesinden birdenbire bir
vapur görünmüştü.
Feride, yüreği ağzına gelerek:
- Geliyor! diye haykırdı. Bağa bir telaş düştü. Yeldirmeleri getirmek için
ahretli kızlar koşuyorlardı. Feride, teyzelerine:
- Ben, daha evvel gideyim, siz yetişirsiniz, dedi.
Müjgân'la beraber bağların arasındaki kestirme bir yoldan koşmaya başladılar.
Çitlerden atlıyor, bahçelerin içinden geçiyorlardı.
Bahçe kapısının önüne aşçıya tesadüf ettiler. Đhtiyar kadın:
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 33
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.