Çalıkuşu - 25

Total number of words is 2762
Total number of unique words is 1576
34.8 of words are in the 2000 most common words
49.5 of words are in the 5000 most common words
56.3 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
izmir, 25 Eylül
Netice anlaşıldı, imtihanı kazanamadım. Kâtiplerden biri dedi ki:
- Eğer Reşit Beyefendi istemiş olsaydı, behemahal kazanırdınız. Onun reyi
hilafına iş görmek kimin haddine düşmüş! Herhalde bir fikri var.
Vaziyetim çok fena. iki güne kadar aybaşı oluyor. Kira vermek lâzım.
Anneciğimden kalan son bir madalyon imdadıma yetişti. Bugün onu karşı
komşulardan birine verdim. Kocasına sattırarak parasını getirecek. Bu yadigârı
elden çıkarmak istemiyordum; çünkü içinde annemle babamın evlendikleri sene
çektirdikleri fotoğraf vardı. Biçare fotoğraf, şimdi çıplak kaldı. Fakat bunun
için de bir teselli buldum. Kendi kendime: "Annemle babam, kimsesiz kızlarının
kalbi üstünde durmayı, elbette bir altın parçası içinde yatmaya tercih ederler"
diyorum.
izmir, 27 Eylül
Bugün Reşit Beyefendi'den bir tezreke aldım. Bana bir iş bulmuş. Görüşmek için
Karşıyaka'daki köşküne çağırıyor. Maarifteki kâtip, bu beyin bana düşmanlık
ettiğini söylemişti. Bu sözün doğru olmadığı anlaşılıyor. Bakalım, yarın
anlayacağım.
izmir, 28 Eylül
Reşit Bey'in, Karşıyaka'daki köşkünden dönüyorum. Saray gibi bir yer. Bu beye,
niçin bu kadar ehemmiyet verdiklerini şimdi anlıyorum.
Reşit Bey, beni nezaketle kabul etti. Fransızcamı beğendiğini, fakat
arkadaşlarının bana haksızlık etmelerine mani olamadığını söyledi. Mektubunda
bahsettiği iş, kızlarının Fransızca muallimliğiymiş. Bana dedi ki:
- Hanım kızım, iktidarınız gibi hal ve tavrınız da hoşuma gitti. Maarif
mekteplerinde sürünüp ne yapacaksınız? Kızlarıma
Fransızca dersi verirsiniz. Beraber oturur kalkarsınız. Size güzel bir oda
veririz, olmaz mı?
Bu, adeta mürebbiyelikti. Herhalde benim muallimliğimden daha rahat ve kârlı iş
olacaktı. Ne çare ki, ben, bu mesleği öteden beri sevmem, hizmetçilik kabilinden
bir şey addederdim.
Reşit Bey'i kırmak doğru değildi. Gösterdiği emniyet ve nezaket için teşekkür
ettim. Fakat Munise'yi bahane ederek kabul edemeyeceğimi anlattım. Reşit Bey,
bunu sebep saymıyordu:
- Onun da başımızın üstünde yeri var, kızım. Küçük bir çocuğun fakirhanemize ne
yükü olur? diyordu.
Kati cevabımı vermedim. Üç gün mühlet istedim. Son bir teşebbüste bulunacağım.
Resmi bir muallimlik bulursam âlâ. Olmazsa ne çare!
Karşıyaka, 3 Ekim
Munise ile bana köşkün üst katında denize karşı bir oda verdiler. Küçük, fakat
kuş kafesi gibi şirin bir yer.
Geç vakte kadar penceremden rıhtımı ve denizi seyrettim. Pencerem, bütün körfezi
görüyor. Karşıda fzmir, yıldızlarla donanmış bulut kümelerine benzeyen
tepeleriyle, muhteşem bir donanma aydınlığı içinde yanan Kordonu'yla görülecek
şey.
Fakat doğrusu, önümdeki Karşıyaka rıhtımı, beni daha ziyade eğlendirdi. Burada
ne güzel, ne eğlenceli bir hayat var. Gece yarısına kadar tramvaylar işliyor,
havagazlarının yeşil aydınlığında ardı arkası kesilmeyen genç kafileleri piyasa
ediyor. Uzakta, denize allı, yeşilli ziyalar akıtan bir gazinoda, gitarla kâh
şen, kâh mahzun havalar çalıyorlar.
Bilmem niçin, bana öyle geliyordu ki, bu hafif aydınlıkta
yalnız elbiselerinin siyah yahut beyaz lekelerini fark ettiğim insanlar, hep,
birbirlerini seven nişanlı çiftlerdir. Yalnız onlar değil, karanlığın bütün
görünmeyen köşeleri, denizin içinde koyu hayaletleri fark edilen kaya
yığınlarının üstü, hep böyle görünmeyen sevgilerle dolu.
Denizden gelen fısıltılar, dudak dudağa gizli söyleşmeler. Gecenin göğsüme
basan, nefesimi tıkayan ılık nefesleri, öyle genç kızların dudaklarından geliyor
ki, başları sevgililerinin boynunda, gözleri onları gece denizleri gibi
koyulaşmış yeşil gözlerinde.
Beni bu köşke bir küçükhamm gibi nezaketle kabul ettiler. Kendi yüküm, hiçbir
zaman bana ağır gelmemişti. Böyle olduğu halde bavulumu kendi elimle odama
çıkarmama müsaade etmeyen, onu zorla elimden çekip alan ihtiyar kalfaya
minnettar oldum. Munise, daha bunları anlayacak yaşta değil. Köşkün ihtişamı
biçarenin gözlerini kamaştırdı. Demin yukarı çıkarken, evimizde her zaman
yaptığı şakayı tekrar etmek istedi, merdivenin yarısında birdenbire eteğimi
yakaladı, çıktığım basamaklardan beni geri indirmeye uğraştı. Kolundan tuttum,
kulağına eğilerek:
- Munise, biz artık başkasının evindeyiz çocuğum... Đnşallah yine kendi evimiz
olursa o vakit kızım, dedim.
Çocuk, birdenbire durdu. Ne demek istediğimi anlamıştı.
Odaya girdiğimiz vakit, güzel küçük yüzündeki sevinç sönmüştü. Bu çocuk, beni ne
kadar ince anlıyor. Kollarını boynuma doladı, her zamandan ziyade bana sokularak
küçük küçük buselerle yüzümün her tarafını öptü.
Penceremi kaparken bir kere daha dışarıya baktım. El, ayak çekilmiş, fenerler
sönmüş, biraz evvel sahil f enerler iyle oynaşan deniz bile, şimdi kumsalın bir
kısmını boş bırakarak
daha uzaklara çekilmiş, yavaş yavaş uyuyan bir çocuk gibi başını kayaların beyaz
yastığına koymuş...
*
Ben buraya bugün gelirken... (Fakat bunu yazmaya cesaret edemeyeceğim, dursun.)
Karşıyaka, 7 Ekim
Reşit Bey'in köşkünde hayat fena geçmiyor. Talebelerim, biri ben yaşta, biri
daha küçük iki kız. Büyüğünün ismi Ferhun-de, güzellikte beybabasının bir eşi.
Bunun için gayet hırçın tabiatlı. Küçük Sabahat, onun zıddı. Bir bebek gibi
güzel, şirin, yumuk yumuk bir kız...
Kalfa hanımlardan biri, bir gün manalı manalı göz kırptı:
- O vakitlerde rahmetli hanımefendi hastaydı. Bir genç askeri doktor gelir
giderdi. Hanımefendi besbelli bu doktorun yüzüne baka baka çocuğu güzel oldu,
dedi.
En büyük korkum hizmetçilerden. Niçin hakikati saklama-lı, az çok onların kapı
yoldaşı değil miyim? Fakat ben, çok iyi hareket ettim, hiçbirisine iş
buyurmadım... Onun için hürmet ediyorlar...
Mamafih, bunda Reşit Beyefendi'nin verdiği ehemmiyetin de -zannederim tesiri
var.
Köşkün en büyük kusuru arı kovanı gibi işlemesi. Misafir, hiç eksik olmuyor.
Daha fenası, Ferhunde ile Sabahat, mutlaka her misafire çıkmam için ısrar
ediyorlar. Köşkün bundan daha büyük bir kusuru, Reşit Beyefendi'nin büyük oğlu
Cemil Bey... Otuz yaşlarında kadar, manasız ve sevimsiz bir genç... Senenin on
ayını Avrupa'da.babasmın parasını yemekle geçirirmiş. iki ayını da burada,
izmir'de. Bereket versin, bu iki ayın son gün-lerindeyiz. Öyle olmasaydı, köşkü
üç gün evvel bırakmış ola çaktım.
Sana ne mi, diyeceksin? Ben de, kendi kendime öyle dedim ama, hesap
yanlış çıktı.
Üç gün evvel Ferhunde ile Sabahat, geç vakte kadar beni aşağı salonda
alıkoymuşlardı. Onlardan ayrıldıktan sonra karanlıkta yukarı çıkıyorum... Üçüncü
kat merdivenin başında bir erkek gölgesiyle karılaştım. Birdenbire ürktüm, geri
çekilmek istedim.
Cemil Bey'in sesi:
- Korkmayınız, küçükhamm, yabancı değil, dedi. Yan pencereden birinden, yüzüme
hafif bir aydınlık vuruyordu.
- Affedersiniz, beyefendi, birdenbire tanımadım efendim, dedim. Geçmek istedim.
Cemil Bey, sağa doğru bir adım attı. Merdivenbaşı dar olduğu için geçecek yol
kalmıyordu.
- Uykum kaçtı, küçükhamm, pencereden mehtabı beklemeye çıktım.
Maksadı hissetmiştim. Bir şey anlamamış gibi görünerek usulca kaçmak istiyordum.
Mamafih, sözü cevapsız bırakmamak için:
- Mehtap zamanı değil ki, efendim, dedim. O, yavaş yavaş.
- Nasıl değil, küçükhanım.ya bu merdiven başında birdenbire doğan pembe mehtap!
Hangi mehtabın aydınlığı acaba o kadar gönül alıcıdır ki?!
Cemil Bey, birdenbire beni bileklerimden yakaladı, sıcak nefesini yüzümde
hissettim ve kuvvetle kendimi geriye attım. Bir merdiven parmaklığına
sarılmasaydım, aşağıya kadar yu: varlanacaktım. Fena halde başımı çarpmıştım.
Hafif bir ıstırap feryadını zapt edemedim.
Cemil Bey, gürültü etmeksizin yanıma inmişti. Yüzünü görmediğim halde pek telaş
ve heyecan içinde olduğunu hissediyordum.
- Feride Hanım, beni affediniz, bir yeriniz incindi mi? dedi.
- Hayır, ehemmiyeti yok, yalnız beni bırakınız, diye yalvaracaktım. Fakat
dudaklarımdan boğuk bir hıçkırıktan başka ses gelmedi. Bu hıçkırığı boğmak için
mendilimle ağzımı kapamak istedim. O vakit, hafifçe yaralanan dudağımdan ince
ince kan sızdığını gördüm.
Merdiven penceresinin yanındaydık. Açık kalmış bir panjurdan giren hafif
aydınlık içinde Cemil Bey de bu kanı görmüştü. Sesi teessürlü titreyerek:
- Feride Hanım, dedi. Bu gece ben dünyanın en adi bir adamı gibi hareket ettim.
Beni affettiğinizi söylemek mürüvvetini esirgemeyiniz, Feride Hanım.
Yapılan terbiyesizlikten sonra bu soğuk edebiyat, tüylerimi ürpertti ve bana
bütün cesaretimi iade etti.
Sert bir sesle:
- Yaptığınızda bir fevkalâdelik yoktur efendim, dedim. Kadın hizmetçi, evlatlık
kabilinden insanlara böyle muameleler yapmak âdettir... Konağınızda bunların
vaziyetinden pek farklı olmayan bir vaziyeti kabul etmekle ben, buna çanak
tuttum. Bir gevezelik falan etmemden korkmayın, yarın sabah rasgele bir bahane
ile çıkıp gideceğim.
Bunları söyledikten sonra telaşsız ve lakayt bir tavırla merdivenleri çıktım,
odama doğru yöneldim.
Bir elime çantayı, bir elime Munise'yi alarak kapıyı çekip gitmek kolay. Fakat
nereye? Aradan üç gün geçtiği halde bu karar tatbik edilemedi. Hâlâ buradayım.
Çünkü geldiğim gece, defterime bile yazmaya utandığım şeyi artık itiraf etmek
zamanı geldi.
Ben buraya bir akşamüstü ortalık kararırken gelmiştim.
r
"lı"
Ertesi sabahı beklemek daha münasip değil miydi? Tabii böyle. Fakat buna imkân
yoktu.
Buraya geldiğim o ümitsiz akşamda, köşk misafirlerle doluydu. Reşit Beyefendi ve
küçükhanımlar beni yeni satın alınmış bir süs eşyası gibi misafirlerine
gösteriyorlardı. Herkes bana beğenen, hatta biraz acıyan bir gözle bakıyordu.
Yeni vaziyetimin beni mecbur ettiği mahcup nezaketle herkesin ayrı ayrı gönlünü
almaya çalışırken, üstüme hafif bir baygınlık gelmiş, kendimi kaybetmiştim.
Yalnız birdenbire sandalyenin kenarına oturmuş, dudaklarımdaki şaşkın
gülümsemeyi bile söndürmeye çalışarak yarım dakika, belki daha az gözlerimi
kapamıştım.
Reşit Bey, küçükhanımlar, misafirler telaş etmişlerdi.
Sabahat, elinde bir bardakla koşmuş, şakalaşır gibi ikimiz de gülerek bana zorla
birkaç yudum su içirmişti.
Misafirlerden yaşlı bir hanımefendi gülümseyerek:
- Bir şey değil, lodosun tesiri olacak. Ah, bu zamanın asabi, nazik
küçükhanımları. Bir parça hava değişmesiyle gül gibi sararıp soluyorlar, dedi.
Hepsi beni, meşakkate tahammülü olmayan bir küçükha-nım, nazik, hasta bir kız
sanıyorlardı.
Ben, onları başımla tasdik ediyor, böyle zannettikleri için adeta minnettar
oluyordum.
Onlara yalan söylemiştim.
Bu hafif baygınlığın sebebi başkaydı. Çalıkuşu, o gün, ömründe ilk defa aç
kalmıştı.
Karşıyaka, 11 Ekim
Bugün Ferhunde ile Sabahat'in yine izmir'den misafirleri gelmişti. On beş ile
yirmi yaş arasında dört küçükhanım. Öğleden sonra bir deniz gezintisi yapacak,
sandalla Bayraklı'ya gidip
gelecektik. Fakat tam sokağa çıkacağımız vakit, aksi gibi yağmur başladı.
Arkamızda çarşaflarımızla, mahzun mahzun salona döndük. Küçükhanımlar bir parça
piyano çaldılar, biraz dedikodu yaptılar. Sonra, birer birer köşelere çekilerek
gizli gizli konuştular. Böyle baş başa gıdıklanmış gibi gülüşerek ne
konuşalacağı malum.
Sabahat, çok tatlı, çok şeytan bir kız. Misafirlerini eğlendirmek için, güzel
maskaralıklar icat etti. Bir etajerin üstünde aile, ahbap fotoğraflarıyla dolu
albümler vardı. Bunlardan bir tanesini çekerek masanın başına geçti,
arkadaşlarını etrafına toplayıp onlara fotoğraf göstermeye başladı. Đşin zevki
fotoğraflarda değil, Sabahat'in onlar için söylediği sözlerdeydi. Her birisiyle
öyle eğleniyor, hayatları, tabiatları için öyle tuhaf şeyler söylüyordu ki,
gülmekten bayılıyorduk. Mesela, göğsü nişanlarla dolu, heybetli bir paşa,
dünyaya emredecek gibi görünen bu koca sakallı adam, karısından süpürge ile
dayak yermiş.
Akrabalarından kerliferli bir hanımefendi, fakat dışırlıklı olduğu belli, bir
gün vapurdan Kokaryalı iskelesine çıkarken kaza ile denize düşmüş, memleketinin
şivesiyle: "Tatlı canlarım gidiyor, kurtarın!" diye bağırmış.
Reşit Bey'in, Konyalı bir süt dayısı vardı ki, bakmakla doyulur şey değildi. Bu,
sarıklı poturlu bir hoca efendi kıyafetinde görünüyordu. Onun karşısında duran
fotoğrafını ise, mebus olduktan sonra frak ve tek gözlükle çıkarmıştı.
Hoca Efendi, hiddetle gözlerini açarak mebusa bakıyor, mebus, dudaklarını
bükerek hocayı alaya alıyordu. Bu manzara, o kadar güzeldi ki, sayfayı
çevirmemesi için Sabahat'in elini tutuyor, deli gibi gülüyordum.
Ferhunde, benimle şaka etmeye çalışıyordu:
- Feride Hanım isterseniz sizi bu güzel zatla evlendirelim, şimdi münhaldir. ilk
karılarını boşadı, şimdi mebusa lâyık bir alafranga hanım arıyor, dedi.
Ben, hâlâ gülerek masanın başından ayrıldım, Ferhun-de'ye:
- Hemen mektup yazınız, ben razıyım, insan, başka saadet bulunmazsa bile, hiç
olmazsa ömrünü tatlı tatlı gülmekle geçirir, dedim.
- Feride Hanım, bu fotoğrafı görürseniz, mebusumuza varmaktan korkarım,
vazgeçersiniz, dedi.
Misafirler, hep bir ağızdan: "Ah, ne güzel..." diye haykırıştılar. Ellerini
sallayarak beni çağırıyorlardı.
- Nafile, ne olursa olsun, ben mebusumdan vazgeçemem diyerek yaklaştım, albümün
üstüne, birbirine karışan dalgalı saç kümeleri arasından başımı uzattım. Ben de
onlar gibi hafif bir feryadı men edemedim. Albümün yapraklan içinden gözlerime
bakarak gülümseyen bu fotoğraf, Kâmran'ın fotoğrafıydı.
*
Sabahat, bu fotoğrafın sahibiyle eğlenmedi bilâkis, çok alaka ve hararetle
arkadaşlarına şu tafsilatı verdi:
- Bu bey, Münevver Teyzem'in zevcidir. Geçen ilkbaharda istanbul'dayken
düğünleri oldu. Kendini görseniz acaba bu fotoğraf bir şey mi? Bir gözleri, bir
burnu var ki, görülecek şey! Size daha tuhafını söyleyeyim: Bu bey,
teyzelerinden birinin kızını severmiş. Bu kız, ufak tefek gayet hoppa, gayet
şımarık bir şeymiş, hatta bunun için ismine Çalıkuşu derlermiş. Çalıkuşu, bu
Kâmran Bey'i bir türlü istememiş. Gönül bu ya",.
Nihayet, evlenmelerine bir gün kala, bir başına evden kaçmış, yabancı
memleketlere gitmiş. Kâmran Bey, aylarca yemeden, içmeden kesilmiş bu vefasız
kızı beklemiş. Hiç dönmeye niyeti olsa, gelin olacağı gece kaçıp gider mî?
Münevver Teyzem, kaynanasının elini öptüğü vakit oradaydım, ihtiyar hanımefendi,
o bir dalda durmaz, acayip Çalıkuşu'nu hatırlamış olacak ki, çocuk gibi ağladı.
Bu tafsilâtı, arkamdaki piyanoya dayanarak hiçbir şey söylemeden, hiçbir hareket
etmeden dinlemiştim. Kâmran, hâlâ albümün içinde bana gülüyordu. Gayet yavaş bir
sesle; "Kalpsiz" dedim.
Sabahat, bana döndü:
- Çok doğru söylediniz, Feride Hanım, dedi. Bu kadar güzel, bu kadar nazik bir
gence vefa etmemiş bir kıza "kalpsizden başka bir şey denemez.
Kâmran, ben senden nefret ediyorum. Öyle olmasaydı, bu haberi aldığım vakit
ağlar, bayılır, matemini tutardım. Halbuki ben, ömrümde hiçbir gün, bugünkü
kadar gülmedim, etrafım-dakileri bu kadar neşe ve şenliğe boğmadım. Hatta,
başımdan münasebetsiz bir kaza geçmeseydi bugüne, ömrümün en mesut günü
diyebilecektim. ••
Akşamüstüne doğru hava açmış, uzunca bir kır gezintisi yapmamıza müsaade
etmişti. Bir sel çukuru kenarından geçiyorduk. Misafirlerden biri, çukurun öte
yakasına bir kasımpatı gördü: "A, ne güzel! Koparmak mümkün olsaydı!" dedi. Ben,
gülerek: "isterseniz onu size hediye edeyim?!" dedim. Çukur, bir tehlike teşkil
edecek kadar derin ve genişti.
Hanımlar gülüştüler, birisi:
- Köprü olsaydı, iyi olacaktı, diye şaka etti. Ben sadece:
- Köprüsüz de geçilir zannederim, dedim ve birdenbire atladım. Arkamdan bir
çığlık koptu.
Öteki tarafa geçmeye muvaffak olmuştum. Fakat ne çare ki vaat ettiğim
kasımpatını koparıp getiremedim. Çünkü ayaklarım çukurun tam kenarına basmıştı.
Düşmemek için bir diken kümesine sarılmış, ellerimi yırtınıştım. Evet, bu kaza
başıma gelmeseydi, avucuma batan dikenlerin sızısı beni, akşam
karanlığı içinde köşke dönünceye kadar ağlatmasaydı, bugüne ömrümün en şen, en
eğlenceli günü diyecektim.
Kâmran, ben senden nefret ettiğim için, yabancı memleketlere kaçmıştım. Şimdi,
nefretim o dereceyi buldu ki, bu uzaklık kâfi gelmiyor, senin yaşadığın, nefes
aldığın dünyadan uzaklara kaçmak istiyorum.
Artık bu evde kalmamayı iyiden iyiye zihnime yerleştirdim. Đki üç günde bir
Đzmir'e iniyor, Maarif Đdaresi'ne uğruyor-dum. Dün sabah vapurda eski
muallimlerden Sor Berenis'e tesadüf ettim. Onu bir kere de iki ay evvel görmüş,
mektepteyken pek seviştiğimiz için bir parça halimi anlatmıştım. Sor Be-renis
dün dedi ki:
- Feride, ben birkaç günden beri seni arıyorum. Karanti-na'daki mektebimizde bir
Türkçe ve resim muallimine ihtiyaç var. Müdireye seni tavsiye ettim. Ayrıca ev
tutmaya hacet yok, mektepte kalırsın. Zaten, sen bizim hayatımıza alışıksın.
Kalbim çarpmaya başladı, öyle" sanıyorum ki, tekrar oraya, o günlük kokularının,
p ağır erganun seslerinin içine düşersem, çocukluk rüyalarımdan bir kısmına
tekrar kavuşmak mümkün olacak.
Düşünmeye bile lüzum görmeden:
- Peki Ma Sor, gelirim, teşekkür ederim, dedim.
Bugün, oraya gitmeden evvel Maarif Đdaresi'ne uğradım, maksadım, evrakımı geriye
almaktı. Müdürün üç günden beri beni aradığını söylediler. Ne istediğini merak
ederek yanma girdim. Maarif Müdürü beni görünce:
- Çok bekledin kızım, fakat talihine iyi bir yer çıktı. Seni Kuşadası mektebine
göndereceğim, dedi.
Kuşadası, ne güzel isim; benim adım. içimden öyle geldi ki, mutlaka güzel bir
yer olacak. Fakat Sor mektebi için verdiğim söz... Bir iki dakika kaldım, cevap
vermeden düşünüyordum.
Bu tarafta rahat bir hayat vardı. Öbür tarafta belki yine
zaruret, sefalet, fakat bunun da başka bir tesellisi, başka bir cazibesi yok
muydu? Gözümün önüne, mekteplerimizin bakımsız kalmış kaba saba ellere ziyan
olmuş, miniminileri geldi. Bu biçareler, açılmak için biraz güneş, bir parça
şefkat bekleyen çiçekler gibiydi. Bu şefkat, bu hareketi gösterenlere,
gönüllerinin bütün minnet ve muhabbetini veriyorlardı. Her şeye rağ-men.bu küçük
sefilleri, derin derin sevmeye başladığımı anladım. Munise bile onlar arasından
gelmemiş miydi?
Bundan başka son bir senelik hayatımın bir iki tecrübesi daha vardı. Aydınlık,
hasta gözleri nasıl incitiyorsa, saadet de hasta gönülleri öyle sızlatıyor.
Hasta gözler gibi hasta gönüller için de karanlıktan iyi ilaç yok.
Ben, muallimliği açlıktan ölmemek için kabul etmiştim. Hesabım doğru çıkmadı. Bu
meslek, bir gün açlıktan öldürebilir. Fakat ne ziyanı var? Değil mi ki, benim
gönlümün şefkate olan açlığını doyuracak, kendi hayatını başkalarının saadetine
vakfetmek tesellisini bana verebilecek. O ölmüş günlerin ölmüş rüyasını yeniden
uyandırmak zaten mümkün değildi. Başımdan günlük korkularının ağır hülyası,
kulaklarımdan erganunların hassas iniltileri yavaş yavaş silindi. Kuşadası'na,
tekrar kavuşacağım miniminilerin muhabbet ve merhamet bekleyen hayallerine
gülümseyerek:
- Peki, beyefendi, giderim, dedim.
Emrimi alıncaya kadar köşkte kimseye bir şey söylemek istemiyordum. Fakat yeni
bir vaka beni buna mecbur etti: Büyük kalfa bir zamandan beri bana tuhaf tuhaf
şeyler söylüyordu. Mesela geçen gün, hiç münasebeti yokken demişti ki:
- Kızım, ben seni günden güne daha ziyade seviyorum. Sade ben değil, herkes
öyle... Ferhunde ile Sabahat, genç çocuklar ama, eve tat vermiyorlar. Sen
geldikten sonra bir başilli
!
kalık oldu. Tabiatın, ahlâkın güzel, büyükle büyük, küçükle küçük oluyorsun.
Buna benzer daha birçok sözler... Kalfa hanımın bu sözlerine ben bir: "Kapı
yoldaşı teveccühünden başka bir mana ve-remiyordum. Halbuki ihtiyar kadın, dün
gece büsbütün açıldı:
- Kızım, ne yapsak da seni bu eve bağlayabilsek acaba? Benim aklıma bir çare
geliyor ama, sakın aklına bir şey gelmesin, hani vallahi kimse bir şey
söylemedi.
Kalfanın bu sözlerinin, birisi tarafından söylendiğine şüphem kalmadı. Fakat
anlamamazhktan gelerek dinlemeye devam ettim. O başladığı bir söze devama
cesaret edemediği vakit, başka söze atlayarak söylüyordu:
- Beyefendi, yaşlı bir adam değil, ben çocukluğunu bilirim. Güzel bir adam değil
ama, debdebesi, saltanatı var. Eh, tabiatı da fena değil. Kızım, ev hanımsız
gitmeyecek, yarın öbür gün Ferhunde ile Sabahat kocaya giderler. Maazallah, bir
haramzadeye düşersek, hal fena. Feride Hanım, insan burma bıyıklı delikanlılara
da varır ama, bu debdebeyi bulamaz. Ah, şu Bey'e münasip bir kızcağız
bulabilsek, ne dersin kızım?
Ben, bir şey demiyor acı acı gülümseyerek düşünüyordum.
Reşit Beyefendi'nin bana o kadar hürmet etmesi, Saba-hat'le Ferhunde'nin
derslerine bu derece ehemmiyet vermesi, bizimle saatlerce şakalaşması, hatta top
oynaması... Demek bütün bunlar... Maarif kâtibinin: "Reşit Beyefendi istese seni
Fransızca muallimliğine tayin ederdi, herhalde bir maksadı var!" diye söylediği
sözler aklıma geldi. Birkaç sene evvel böyle bir şeye isyan ederdim. Fakat
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 26
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.