Çalıkuşu - 18

Total number of words is 2832
Total number of unique words is 1597
34.0 of words are in the 2000 most common words
48.4 of words are in the 5000 most common words
55.1 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
Yorgunluğumu bahene ederek gitmek istemedim, ihtiyar adam bana adeta emir
veriyor:
- Şuna bak hele, sen altı ay yayan yürüsen, benzin bile solmaz, tövbe olsun,
diyordu.
*
Bunların hepsi güzel, hepsi âlâ. Fakat, beni düşündüren başka bir mesele var.
Dün akşam, yatmadan bir hesap yaptım, o kadar tuhaf bir netice çıktı ki,
inanamadım. Bir kere de aynı hesabı parmaklarımla tekrar ettim. Maalesef
doğruydu. Bu netice, çok acıklı olmakla beraber gülmekten kendimi alamadım. Ben,
şimdiye kadar kendi gayretim, kendi çalışmam sayesinde geçindiğimi
zannediyordum. Halbuki elimdeki parayı sarf etmekten başka bir şey yapmamıştım.
Zavallı Gülmisal Kafacığım, yanımda epeyce bir para bulundurmadan yabancı bir
memlekete gitmenin doğru olmadığını söylemiş, annemin elmaslarından birini
satarak parasını ayrı bir kese içinde elime teslim etmişti.
Şimdiye kadar birçok masrafım ...olmuştu. Öyle ya, bu kadar zaman açıkta
kalmıştım. Sonra yol paraları da epeyce tutuyordu. Fazla olarak fakir bir köy
hocasından başka bir şey olmadığımı da düşünmemiştim. Etrafımda sefil, aç bir
insan gördüğüm zaman ufak tefek yardımlarda bulunmayı vazife bilmiştim. Fakat
insanlar, sahi, insafsfz mahluklar. Belki de yüz yumuşaklığımdan alınmış
cesaretle etrafımda açılan eller, hele son 'zamanlarda o kadar çoğalmıştı ki...
Tabii, ne tuttuğunu hâlâ bugün de pek iyi bilmediğim birkaç kuruş aylığım bütün
masraflarımı karşılayamazdı. Daha fenası, bu aylıklardan ikisini de henüz almaya
muvaffak olamamıştım.
işte bu fevkalâde ihtiyaçlar karşısında her başım sıkıştığında bu keseye el
atmıştım. Fakat, şimdi bu zavallı tor-bacık da öyle hafilemişti ki,
içindekilerin! saymaya cesaret edemiyordum. Demek, beş ayın bütün macerasına,
bütün yorgunluklarına rağmen beni yaşatan yine ailemin yardımı olmuştu.
Pencereden giren çınar yapraklarıyla oynayarak bunu düşünürken hem güleceğim hem
de ağlayacağım geliyordu. Mamafih, yine bir teselli icat ettim.
"Üzülme Çalıkuşu, hiçbir şey kazanamadınsa, geçinmenin, yaşamanın ve tahammül
etmenin ne olduğunu da mı öğrenmedin? Bu az kazanç mı? Bundan sonra artık
çocukluğu bırakır, kadın kadıncık olursun kızımi" dedim.
Ben, böyle düşünürken boş sofada, birdenbire bir telaş uyandı. Đhtiyar bir
hademe, bir elinde bir palto, bir elinde bir bastonla Maarif Müdürü'nün odasına
doğru koşuyordu.
Birkaç dakika sonra minimini boylu müdürün azametli boynunu yükseltip tek
gözlüğünü parlatarak merdivenden çıktığını gördüm. Arkasından odaya girecektim
Biraz evvel müdürün paltosuyla bastonunu götüren sakallı hademe karşıma dikildi:
- Dur be hanım, efendi nefes alsın. Acelen ne? Ananın karnında dokuz ay nasıl
bekledin? diye bana çıkıştı.
Böyle muamelelere yavaş yavaş alışmıştım, onun için müteessir olmadım. Hatta,
bilâkis, halim bir sesle:
- Kuzum baba, beyefendi kahvesini içtikten sonra haber ver. Beklediğiniz
muallime gelmiş de, diye rica ettim.
Maarif Müdürü, beklemiyordu. Fakat öyle söylersem hademenin belki daha fazla
gayrete geleceğini düşünüyordum. Ne yaparsın bu kurnazlıkları öğrenmek lâzımdı.
Đhtiyar hademe, üç beş dakika sonra tekrar odadan çıktı. Siyah çarşafımla beni
birdenbire fark edemeyerek söylenmeye başladı:
- Nerede o kadın? Hay Allah, hem adamın iki ayağını bir pabuca sokar, hem kaçar.
- Darılma baba, buradayım. Gireyim mi?
- Haydi, gir bakalım, senin gönlün olsun. Müdür, başı açık, dudağının ucunda
kocaman bir puro ile makamında oturuyordu, köşedeki bir koltuğa gömülmüş yaşlı
bir zata küçücük vücudundan umulmayacak kadar çatlak, cüretli bir sesle bir
şeyler söylüyordu:
- Efendim, ne memleket, ne memleket! Dünyanın israfını yaparlar da kendilerine
bir kartvizit bastırmazlar. Seksen kişi sizi görmek istediğine dair kapıdan
hademe ile haber gönderir. Hademe doğru dürüst isimlerini söyleyemez, bir
keşmekeştir gider. Ben, idarede Deli Petro sistemine taraftarım. Memurları
yalnız resmi hayatlarında değil, hususi hayatlarında da takip etmeli; yedikleıi,
içtikleri şeye, oturdukları, gezdikleri yere, elbiselerine müdahale etmeli.
Gelir gelmez mekteplere bir tamim gönderdim. Asgari iki günde bir tıraş
olmayacak, ütüsüz pantolon, yakasız gömlek giyecek muallimlerin azledi-
leceklerini söyledim. Dün mekteplerden birini teftişe gidiyordum. Kadının önünde
bir muallime rastladım. Tanımazlıktan gelerek: "Git, muallime haber ver, Maarif
Müdürü geldi, de!" dedim.
- Efendim, muallim bendenizim, diye cevap verdi.
- Hayır, sen bir hademe olmalısın. Çünkü bu kıyafette muallim olamaz, ben bu
şekilde giyinmiş bir muallime tesadüf edersem kolundan tuttuğum gibi sokağa
atarım.
Herif taş gibi dondu kaldı. Arkama bakmadan içeri girdim. Şimdi, yarın yine o
mektebe gideceğim. Bu adamı aynı halde görürsem derhal azledeceğim.
Söze başlamak için müdürün susmasını bekliyordum. Fakat onda öyle bir teşebbüs
yoktu; gittikçe coşarak esip savurmaya devam ediyordu:
- Evet efendim, geçenlerde mekteplere tamim gönderdim: "Muallime ve muallimler
mutlaka bir kartvizit bastırmalı. Kartsız olarak makama vuku bulacak müracaatlar
kabul edilmez!" dedim. Fakat kime anlatırsın?
Birdenbire sert bir tavırla bana döndü:
"Bahse girerim ki Muallime Hanım da bu tamimi almıştır. Fakat buna rağmen yine
kartsız müracaat ediyor. Yine hademenin
ağzında: "Siz bir hanım çağırmışsınız, o geldi!" teranesi. Kim? Hangi
hanım? Sarı çizmeli Mehmet Ağa.
Hayretten donakaldım. Demek bütün bu sözler bu hiddet bana karşı. Benim kartsız
içeri girmek istediğim için!
- Ben sizden emir almadım efendim, diyebildim.
- Nasıl olur? Siz nerede hocasınız?
- Geçen hafta gelmiştiniz. Zeyniler Köyü muallimesi, kapanmasını emrettiğiniz
mektep.
Maarif Müdürü, kaşlarından birini kaldırarak düşündü:
- Ha, evet hatırladım. Ne yaptınız, muamele bitti mi?
- Emrettiğiniz gibi oldu efendim, söylediğiniz evrakı da getirdim.
- Peki başkâtibe teslim edin, tetkik etsin.
Kirli yakalı başkâtip, beni tam iki saat istintak etti. Evrakı tekrar tekrar
gözden geçiriyor: "Müteferrika senetleri", "evrak-ı müsbite", "lüzum
müzekkeresi", "beyanname sureti", falan diye birçok anlayamadığım şeyler
soruyor, ihtiyar heyetinden getirdiğim mazbatalara itiraz ediyordu.
Ben, ikide birde şaşırdıkça onun öyle bir dudak bükmesi, "Sözde bunlar da hoca!"
diye bir hakaret etmesi var ki... Yanlış battal edilmiş bir senet pulu için beni
adeta ağlatacaktı.
Sonra, bir mesele daha çıkardı. Bilmem kaç yıl önce bir muallımeye dam tamiri
için iki yüz elli kuruş vermişler, onun senedi yokmuş:
"Niye bu paranın mahsubu yapılmamış? Senet nerede? Bulamazsan mahkemeye
gidersin!" diye ter ter tepinıyordu.
Ben:
- Beyefendi, yapmayınız, ben oraya gideli yarım sene bile olmadı, diye anlatacak
gibi oluyor, fakat bir türlü lakırdı an-latamıyordum.
- ilahı efendim, illalah efendim. Ben, böyle rezalete gelemem efendim. Benim
deli olmaya vaktim yok efendim, diye [ söylenerek kâğıtları aldı, Maarif
Müdürü'nün yanına girdi.
Bulunduğum odada biri sarıklı, öteki, bıyıkları henüz terlemiş iki kâtip daha
vardı, masalarının başında kendi işleriyle meşgul görünüyorlar, bizimle hiç
alakadar olmuyorlardı.
Başkâtip hiddetle odadan çıkınca bu iki efendi birdenbire yerlerinden
fırladılar, müdürün odasına bitişik olan kapıya kulaklarını koyarak dinlemeye
başladılar.
Fakat kâtiplerin bu zahmeti beyhudeydi. iki dakika sonra müdürün, değil bizim
odadan, belki sokaklardan bile işitilecek bir sesle bağırmaya başladığı duyuldu.
Sarıklı kâtip sevincinden, genç kâtibin sırtına vuruyor:
- Allah senden razı olsun Müdür Bey, şu teresi bir kalayla, dinsizin hakkından
imansız gelir, diyordu. Maarif Müdürü başkâtibe şöyle söylüyordu.
- Bıktım efendim senden, bıktım senden. Bu, ne şekilpe-restlik, bu ne küflenmiş
kırtasiyeci kafası. Hakkı var kadının Sana kaç senelik senedi yaratacak hali yok
ya. Aklın ermiyosa git, çık git. istediğin yere kadar yolun açık. Zaten sen
gitmez-sen, ben seni taburcu edeceğim. Hay, hay, derhal yaz istifanı. Yazmazsan
adam değilsin.
Eyvah yüreğime iniyordu. Kâtiplere:
- Yok hemşire hanım, yok! dedi. Aldırış etme. Müstahaktır o terese, ikide birde
kendinden daha edepsiz biri çıkıp ağzının payını vermezse rahat etmez, it dişi,
köpek dirisi. Allah senden razı olsun, o, paparadan sonra birkaç gün sakinler,
kendinin de kafası dinlenir, bizim de...
Ses kesilmişti: Kâtipler, hemen masalarına koştular. Hafız Efendi, kendi
kendine:
- Bu, meseldir; dinsizin hakkından imansız gelir, diye bir şeyler
mırıldanıyordu.
Başkâtip, ayaklarıyla beraber sakalı da titreyerek içeri girdi. Başını
çevirmeden yanlarına bakan kazlar gibi, gözlerinden birinin yan bakışıyla
kâtipleri süzdü. Onlar, öyle sakin ve sessiz çalışıyorlardı ki, müsterih oldu,
yavaş yavaş söylenerek
yerine oturdu. Mamafih çahşamıyordu. Birkaç kere uflayıp pufladıktan sonra yavaş
sesle söylenmeye başladı.
- Elli yaşına gelmiş, bunca memuriyetlerde bulunmuş, muameleye bizim baş hademe
kadar aklı ermiyor bu teresin. Kendi yarın cehnnem olur gider, kabak bizim
başımıza patlar. Öyle ya, günün birinde başımıza bir müfettiş ekşise, muamelatı
bir gözden geçirse: "Be herifler, siz eşek başı mısınız? Bu iki yüz elli kuruşun
mahsubu niçin yapılmamış? Sizin bu usulsüzlüğü niye gözünüz görmedi!" dese,
herif, hepimizi mahkemeye sevk etse hakkıdır. Hazine-i devlet hukukuyla oyun
olur mu? Vallahi biz geberip gitmiş olsak, yüz sene sonra evlat ve ahfadımızdan
bu parayı tahsil ederler.
Kâtipler, başlarını defterlerinden kaldırmış, hürmetli bir dikkatle bu serin
sözleri dinliyorlardı.
Başkâtip, havayı iyi bularak sordu:
- işittiniz mi mendeburun yediği herzeleri? Hafız hayretle başını kaldırdı:
- Hayrola, bir ses işittik ama, size miydi?
- Kısmen bana; ukala dümbeleği.
- Esef buyurmayınız efendim, onlar muamelata vaki değillerdir. Zatıâliniz
olmasanız üç günde bu dairenin altı üstüne gelir.
Bu sözleri, hafız söylüyordu. Biraz evvel başkâtibin uğradığı hakarete çocuk
gibi sevinen Hafız Efendi! Yarabbi, bunlar ne tuhaf insanlar!
Bununla beraber, sarıklı kâtibin tahmini bir dereceye kadar doğru çıkmıştı.
Başkâtip, geçirdiği fırtınadan sonra hayli yumuşamış ve sakinleşmiş görünüyordu.
Bir sigara yakıp, dumanlarını iki tarafa savurarak:
- Adam sende, kim bu devlete hizmet etmiş de, bir "Allah razı olsun" demişler,
dedi ve beni daha fazla yormadan acele acele evrakı teslim aldı.
Biraz sonra, kendi işim için ikinci defa olarak Maarif
Müdürü'nün odasına girdiğim zaman, yorgunluktan dizlerim titriyor, gözlerim
kararıyordu.
Müdür, şimdi başka bir davanın peşindeydi. Türlü huysuzluklarla hademelere,
odasının tozlarını aldırıyor, duvardaki resimlerin yerlerini değiştiriyor ve
ikide birde küçük bir el aynasında saçlarını, kravatını muayene ediyordu.
Hâlâ aynı köşede oturan ihtiyar efendi ile aralarında geçen bazı sözler bana bu
hazırlığın sebebini anlattı: B.'ye, Piyer For isminde bir Fransız gazeteci
gelmiş, Maarif Müdürü dün akşam Vali tarafından verilen ziyafette bu muharrir ve
karısı ile tanışmış. Piyer For, çok enterasan bir adammış. Gazetesinde: "Yeşil
B.'de Birkaç Gün" serlevhası altında bir seri makale yazacakmış.
Müdür, heyecanla anlatıyordu:
- Bugün saat üçte karı koca, ziyaretime gelmeyi vaat ettiler. Kendilerine
mekteplerimizin bir ikisini göstereceğim. Gerçi bir Avrupalıya göğsümüzü gere
gere gösterebilecek bir mektebimiz yok ama, bir politika yapacağım çaresiz.
Herhalde lehimize yazı koparacağımızı umuyorum. Bereket versin ki, ben bulundum
burada, yoksa bu ziyaret selefim zamanında olsaydı, Avrupalıya rezil olduk
gittiydi.
Ben, hâlâ kapının yanında, paravanın bir köşesinde bekliyordum. Acele acele:
- Yine ne var, hanım? dedi.
- Muamele bitti, efendim.
- Pekâlâ, teşekkür ederim.
- ü!
- Teşekkür ederim, gidebilirsiniz.
- Bana başka bir emriniz olacaktı. Yeni bir memuriyet için.
- Evet, fakat şimdi açık yerim yok. Münhal vukuunda bir şey yaparız, isminizi
kaleme kaydettirin.
Maarif Müdürü, bunları keskin bir sesle acele acele söylüyor ve bir an evvel
çekip gitmemi bekliyordu.
"Münhal vukuunda!"
Bu sözü istanbul'da, Maarif Nezareti'nde de birçok defalar işitmiştim ve
manasını maalesef çok iyi biliyordum. Müdürün sinirli sesi bende tuhaf bir isyan
uyandırmıştı. Dışarı çıkmak için kapıya bir adım attım, fakat o saniyede gözümün
önüne bir hayal, oteldeki odamızda minimini keçisiyle oynayarak beni bekleyen
Munise'nin hayali geldi.
Evet, ben, şimdi eski Feride değildim. Hemen hemen ağır vazifeleri olan bir
anneydim.
O vakit, tekrar döndüm. Yağmur altında sokaklardan geçenlere el açan bir fukara
gibi başım önüme düşmüş, sesimde bir korkak dilenci ahengiyle:
- Beyefendi, beklemeye vaktim yok, dedim. Söylemeye utanacağım, fakat müşkül bir
vaziyetteyim. Eğer bana hemen bir iş vermezseniz...
Daha fazlasını söyleyemiyordum. Yeisimden, utancımdan göğsüm tıkanıyor, gözlerim
yaşlarla doluyordu.
O, aynı titiz ve telaşlı tavrıyla:
- Söyledim hanım, dedi. Açığım yok. Yalnız "Çadırlı"da bir köy mektebi var ama,
karışmam. Berbat bir yer diyorlar. Çocuklar köy kahvesinde okuyorlarmış. Muallim
için de yatıp kalkacak yer yokmuş, işinize gelirse tayin edeyim veyahut daha iyi
yer isterseniz, beklersiniz.
- Haydi, efendim, cevabınızı bekliyorum.
Bu Çadırlı'nın Zeyniler'den daha fena bir köy olduğunu zaten işitmiştim. Fakat
aylarca buralarda sürünmekten, türlü hakaretlere uğramaktansa kabul etmek daha
iyi olacaktı.
Başımı önüme eğdim, nefes gibi hafif bir sesle: "Peki, kabule mecburum!" dedim.
Fakat Maarif Müdürü cevabımı işitmedi. Çünkü bu dakikada kapı birdenbire
açılmış, dışarıdan biri "Geliyorlar" diye seslenmişti.
Maarif Müdürü, redingotunu ilikleyerek kapıdan fırladı. Benim için çekilip
gitmekten başka iş kalmamıştı. Fakat kapıdan çıkacağım sırada onun Fransızca:
"Giriniz, rica ederim." dediğini işittim.
Dışarıdan, evvela kalın mantolu bir genç kadın girdi. Yüzünü görünce hafif bir
hayret feryadını men edemedim. Gazetecinin karısı benim esjci sınıf
arkadaşlarımdan Kristiyan Varez'di.
Kristiyan, bir tatilde, ailesiyle beraber Fransa'ya gitmiş, orada kuzenlerinden
genç bir gazete muharririyle evlenerek bir daha geri dönmemişti.
Arkadaşım, birkaç sene içinde inanılmayacak kadar değişmiş, kerliferli bir kadın
olmuştu. Sesimi işitince başını çevirdi ve yüzümdeki peçeye rağmen bir anda
tanıdı:
- Çahkuşum, benim küçük Çalıkuşum, sen burada, ah, ne tesadüf!
Kristiyan, beni en çok seven arkadaşlarımdandı. Ellerimden tutarak beni odanın
ortasına çekti. Yarı zorla peçemi açtı ve yanaklarımdan öpmeye başladı. Henüz
görmeye muvaffak olamadığım kocası ve bahusus Maarif Müdürü, kim bilir, ne kadar
şaşırmışlardı.
Ben, onlara arkamı çeviriyor, gözlerimdeki yaşları göstermemek için yüzümü
arkadaşımın omzuna saklıyordum.
- Ah, Çalıkuşu her şey aklıma gelirdi fakat seni böyle simsiyah bir alaturka
çarşafla ve gözlerinde yaşlarla burada bulacağımı ümit edemezdim.
Yavaş yavaş kendimi toplamıştım. Gizli bir hareketle tekrar peçemi kapamak
istedim. Fakat, o mani oldu. Zorla beni kocasına döndürerek:
- Piyer, sana Çahkuşu'nu takdim edeyim, dedi.
Piyor For, uzun boylu, güzel çehreli, kumral bir adamdı. Fakat, biraz
delişmendi, yahut da, ben hep lakırdılarını tarta tarta söyleyen ağırbaşlı
insanlar arasında yasaya yasaya
Çalıkuşu - F. 16
adamcağızı öyle görecek hale gelmiştim. Gazeteci, elimi öptü ve eski bir
bildikle konuşur gibi'
- Matmazel, çok bahtiyarım, dedi. Bilir misiniz, biz hiç yabancı değiliz.
Kristiyan, sizden o kadar çok bahsetti ki... Hatta o, sizi takdim etmeseydi de
ben Çahkuşu'nu tanıyacaktım. Mektepte arkadaşlarınız ve hocalarınızla beraber
çıkmış bir grup fotoğrafınız vardı Orada çenenizi Kristiyan'ın omuzuna
dayamıştınız. Görüyorsunuz ya, sizi ne kadar tanıyorum.
Onlar, Maarif Müdürü'nü tamamıyla unutmuş gibi benimle konuşmaya başlamışlardı.
Bir aralık başımı çevirecek ol-dumdu.
Öyle bir manzara gördüm ki, başka yerde olsam kahkahalarla gülerdim.
Misafirlerle beraber odaya birtakım yabancılar da girmişti. Bunlar, Maarif
Müdürü, en önde ve ortada olmak üzere etrafımızda bir yarım daire çevirmişler,
ağızları hayretten bir karış açılmış, meraklı bir hokkabaz hüneri seyreden
köylüler gibi benim Fransızca konuştuğuma bakıyorlardı.
Daha garibi, aralarında Zeyniler'e gelen uzun boylu Nafıa mühendisi de vardı!
Sonradan bu efendinin, misafirlere mihmandarlık ettiğini anladım. Adamcağız,
nihayet muradına ermiş, yüzümü görmüştü. Bununla beraber, köyde benim için
Maarif Müdürü'ne Fransızca söylediği sözleri hatırladıysa herhalde biraz
sıkılmış olacaktır.
Artık, olan olmuştu. Eski bir sınıf arkadaşıma kendimi bu kadar düşkün bir
vaziyette göstermek izzetinefsimi kırmıştı. Buna bir de manevi zillet manzarası
ilave etmek istemeyerek yüksek sesle ve olanca cüret ve neşemle konuşmakta devam
ediyordum.
Maarif Müdürü, nihayet vaziyetteki tuhaflığı gördü. Minimini boyu ile gülünç bir
revarans yaparak:
- Oturmanızı rica ederim, rahatsız olmayınız, diye koltuklan gösterdi.
Bana artık çıkıp gitmek düşmüştü. Kristiyan'a yavaşça:
- Senden artık müsaade isteyeceğim, dedim.
Fakat, çamsakızı gibi yapışıyor, bir türlü yakamı bırakmıyordu. Arkadaşımın
ısrarını Maarif Müdürü de fark etti. Biraz evvel bana o kadar soğuk ve fena
muamele eden bu adam, derin bir hürmetle önümde eğilerek bir koltuk da bana
ikram etti:
- Hanımefendi ayakta kalmayın, lütfen, dedi.
Çaresiz oturduk. Kristiyan, benim sırtımda babayani bir çarşafla burada
bulunmamı bir türlü aklına sığdıramıyor, kocasına hitap ederek:
Bilmezsin, Piyer, Feride ne enterasan bir kızdır, diyordu, istanbul'un en asil
ailesine mensuptur. O kadar zarif bir zekâsı, öyle güzel bir karakteri vardır
ki... Onu burada görmek, beni çok mütehayyir etti.
Arkadaşım, beni methederken hem hoşlanıyor, hem utanıyordum.
Ara sıra gözlerim Maarif Müdürü'ne tesadüf ediyordu. Adamcağız, hâlâ hayretten
kendini kurtaramıyordu. Ya o saygısız Nafia mühendisi! Odanın bir köşesine
saklanmış beni göz hapsine almıştı.
Tabii, ona bakmıyordum. Fakat, hani bazen insanın yüzünde böcek dolaşırda tuhaf
ürperme olur, onun gözlerinin de böyle bir böcek gibi yüzümde dolaştığını
bakmadan hissediyor, rahatsız oluyordum.
Kristiyan'ın merakını yatıştırmak için, şu şekilde izihat vermeye mecbur oldum:
- Bütün bunlarda şaşılacak bir şey yoktur, herkesin bir şeye heves ettiği gibi,
ben de hocalığa heves ettim. Gönlümün rızasıyla bu vilayette çalışmak,
memleketin çocuklarına hizmet etmek istedim. Hayatımdan memnunum, herhalde
yelkenli kayık ile dünya seyahatine çıkmak kadar tehlikeli bir kapris değil.
Şaşıyorum; bunun ne kadar tabii bir şey olduğunu bir türlü anlamak istemiyorsun.
Mösyö Piyer For, kuvvetli bir ses ve ukala bir tavırla:
- Ben anlıyorum matmazel, dedi. Ruhun böyle ince elan'larını Kristiyan da
şüphesiz çok iyi anlar. Fakat, birdenbire kendisini toplayamadı. Benim bundan
çıkardığım netice şudur ki, Đstanbul'da iyi bir garp terbiyesi görmüş bir yeni
genç kız nesli vardı. Bunlar Loti'nin dezanşante'leri gibi faydasız spleen'lerle
kendilerini harap eden nesilden bambaşka bir nesle mensupturlar. Onlar,
aksiyon'u boş hayale tercih ediyorlar ve istanbul'daki refah ve saadetlerini
bırakarak kendi istekleriyle Anadolu'yu uyandırmaya geliyorlar. Ne güzel, ne
ulvi bir feragat numunesi ve benim için ne bulunmaz bir makale mevzuu. Türklerin
uyanışından bahsederken müsaadenizle sizin adınızı da zikredeceğim matmazel
Feride Çalıkuşu.
Telaşla:
- Kristiyan, kocanın benim adımı gazeteye geçirmesine müsaade edersen seninle
dostluğu keserim, dedim.
Piyer For, kendimi saklamak istemek arzumu yanlış anladı:
- Bu tevazu da çok güzel, matmazel, dedi. Sizin gibi bir genç kızın arzularına
itaat etmek bir vazifedir. Memleketin hangi bahtiyar mektebinde hoca olduğunuzu
sorabilir miyim?
Dedim ya, artık olan olmuştu. Maarif Müdürü'ne döndüm, Türkçe olarak:
- Bendenize teklif ettiğiniz mektep neresiydi? dedim. Çadırlı Köyü'nü
buyurmuştunuz galiba... Piyer For, karnesine dayanarak:
- Durunuz, durunuz, dedi. Nasıl söylediniz?.. Çağırh, yoksa Çadırlı? Matmazel,
vilayet içindeki gezintilerimiz arasında fırsat bulursak, sizi güzel köyünüzde
talebeleriniz arasında ziyaret ederiz.
Maarif Müdürü kıpkırmızı, yerinden kalkmıştı:
- Matmazel Feride Hanımefendi köy muallimliği için ısrar ediyor. Fakat ben,
kendisinin merkezdeki Darülmuallimat'ın
Fransızca hocalığında daha büyük hizmetler yapabileceği kanaatindeyim.
Anlamadan yüzüne baktım. Bana Türkçe olarak şu izahatı verdi:
- Fransız mektebi mezunu olduğunuzu ve Fransızca bildiğinizi söylememiştiniz,
böyle olunca iş değişti. Şimdi sizi Nezarete inha edeceğim. Emriniz gelinceye
kadar vekil olarak çalışırsınız. Yarın sabah işe başlarsınız, olur mu?
Hayatın, bir felaketten sonra daima bir saadet verdiğini, o güzel darbımeselin
söylediği gibi, ayın on beşi karanlıksa, on beşinin mutlaka aydınlık olacağını
bilmiyor değildim. Fakat, bu mehtabın bu kadar koyu bir karanlıktan, bu kadar
umulmaz bir dakikada doğacağını aklıma getiremezdim.
Munise tekrar gözlerimin önüne geldi. Fakat bu sefer bir otel odasında minimini
keçisiyle oynayan fakir bir çocuk değil, güzel bir evin çiçekli bahçesinde
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 19
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.