Çalıkuşu - 05

Total number of words is 2755
Total number of unique words is 1566
32.3 of words are in the 2000 most common words
48.1 of words are in the 5000 most common words
55.8 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
o, o kadar ağırbaşlıdır. Fazla olarak da müstebittir. Her istediğini yaptıran,
diyebilirim ki yalnız odur. Bazen nasihatlerine biraz somurtsam, arzularına
karşı kafa tutsam bile neticede daima yelkenleri suya indirmek lazım gelir.
Niçin? Ne bileyim? Đnsan, birini sevmek felaketine uğradı mı, esir gibi bir şey
oluyor.
Müjgân, birkaç senede bir Ayşe Teyzem'le beraber istanbul'a gelir ve birkaç
hafta köşkte, yahut öteki teyzelerimde misafir kalırdı.
O yaz, Tekirdağ'dan bana, hemen hemen resmi bir davet geldi. Ayşe Teyzem, Besime
Teyzem'e yazdığı bir mektupta, "Sizden ümidim yok," diyordu. "Fakat Feride'yi
iki aydan aşağı olmamak üzere bu tatilde mutlaka bekliyoruz. Malum ya, biz de
teyzesiyiz. Gelmezse eniştesi de, ben de, Müjgân da fena halde danlacağız."
Besime Teyzem'le Necmiye, Tekirdağ'ı dünyanın bir ucu gibi görüyorlar, uzak
yıldızlara bakar gibi gözlerini bükerek: "Olacak şey mi? Đmkân var mı?"
diyorlardı.
- Đzniniz olursa bunun imkânsız bir şey olmadığını ispat ile kesb-i şeref
edeceğim, dedim.
Arkadaşlar arasında yaz tatillerinde aileleriyle beraber seyahate çıkanlar ve
dönüşte bize bol bol övünenler vardı. Demek mektep açıldığı zaman bana da aşağı
yukarı böyle bir şey yapmak fırsatı çıkıyordu.
Bir sene evvelki flört masalına bu sene de bir seyahat hikâyesi ilave etmek hoş
bir lüks olacaktı. Yalnız, benim iddiam, çantamı elime alarak, romanlarda
okuduğum Amerikan kızları gibi, kendi kendime vapura binmekti. Fakat teyzelerim
bu arzumu telaşlı çığlıklarla karşıladılar ve yanıma bir bekçi katmadan
yola çıkmama razı olmadılar. Hatta böyle olduğu halde: "Karanlıkta
güverteden denize sarkma... Kimse ile konuşma... Vapur merdivenlerinden deli
gibi inme!" gibi ağır nasihatlerle haysiyetimi kırdılar. Sanki Tekirdağ'a
işleyen pabuç büyüklüğündeki külüstür vapurun bir transatlantik gibi seksen
metre merdiveni varmış gibi...
iki senedir görmediğim Müjgân'ı büyümüş, konuşmaya cesaret edemeyecek kadar
kerliferli bir hanım olmuş buldum. Mamafih, yine çabucak anlaştık.
Ayşe Teyzem'le Müjgân'ın sürü sürü ahbapları vardı. Ben de onların arasına
karıştım.
Her gün bir misafirliğe, köşke yahut bağa davet ediliyorduk.
Artık kocaman bir kız olduğumu, bir hafiflik yaparsam beni ayıplayacaklarını
söyledikleri için hareketlerime son derece dikkat ediyordum. Yabancı kadınlara
kompliman yaparken, suallerine ciddi ve nazik cevaplar vermeye çalışırken,
kendimi misafirlik oyunu oynayan bebeklere benzetiyordum. Mamafih, insan arasına
katılmak biraz da gururumu okşamıyor değildi.
Bu misafirlikler beni eğlendirmekle beraber, yine de en çok sevdiğim zamanlar
Müjgân'la yalnız kaldığım saatlerdi.
Eniştemin, evi denize bakan yüksek bir bayırın üstündeydi. Müjgân Abla, benim,
bazı yerleri dik bir duvara benzeyen bu bayırdan sahile inmemi evvela tehlikeli
bulmuş, beni men etmeye uğraşmıştı. Fakat sonradan kendisi de buna alıştı.
Saatlerce kumlarda yatıyor, suların üzerinden taş sektiriyor, sahil boyunca
yürüyerek ta uzaklara gidiyorduk.
Deniz, bu mevsimde çok güzel ve sakin fakat neşesizdi. Bazen saatler geçer,
üzerinde bir yelken, ince bir duman parçası görünmezdi. Hele akşamüstlerine
doğru sular, insanı hasta edecek kadar genişliyor ve yalnızlaşıyordu. Bereket
versin ben, bu tehlikeyi daha evvelden hissediyor, sahildeki kayaları
kahkahalarımla çın çın öttürüyordum.
Bir gün Müjgân'la başımı almış, ta ilerideki bir burna doğru yürümüştük.
Maksadımız, bu burnu meydana getiren kayaların öte tarafından koya geçmekti,
fakat aksi gibi, yol kapalıydı. Ayaklarımızı çıkararak suya girmekten başka çare
yoktu. Ben kendi hesabıma bu mecburiyete sevindim bile. Fakat ermiş, yetişmiş
bir küçükhanım olan Müjgân'ı ne yapacağız?
Ne söylersem iskarpinlerini ve çoraplarını çıkartmayacağını bildiğim için ona
bir teklifte bulundum:
- Gel, Müjgân Abla, seni arkama alayım... Öyle geçireyim, dedim.
Razı olmadı:
- Deli çocuk, sen koskoca insanı nasıl kaldırırsın? dedi. Zavallı Müjgân, yaşı
gibi boyu da benden büyük olduğu için kendisini taşımaya gücüm yetmeyeceğini
zannediyordu. Sinsi sinsi yanına yaklaşarak:
- Bakalım, bir tecrübe edelim de, olursa ne âlâ dedim ve onu kalçalarından
yakaladığım gibi havaya kaldırdım.
Müjgân bunu evvela sahiden birkaç adımlık bir tecrübe sanmıştı. Kendini
kurtarmaya çalışarak:
- Delilik etme, bırak. Sen, beni nasıl taşırsın? diye gülüyordu. Fakat çıplak
ayaklarımla suyun içinde yürüdüğümü görünce çıldıracak gibi oldu.
- Tüy gibi hafifsin abla, dedim. Çırpmacak olursan boylu boyumuza düşeriz,
ikimize de yazık olur. Fakat rahat durursan korku yok.
Zavallı kız, sapsarı kesilmişti. Bir kelime söylerse muvazenenin bozulmasından
korkuyor gibi ağzını, gözlerini kapıyor, elleriyle saçlarıma sarılıyordu.
Zavallı Müjgân, bir karışlık suyun üstünde, bir uçurumdan geçiyormuş gibi
gözlerini kapıyor, sırtımda kımıldamaya cesaret edemiyordu.
Bir de burnu dönünce ne görelim! Karaya çekilmiş bir sandalın yanında yiyecek
yiyen üç balıkçı bize bakmıyor mu?
- Ettin mi edeceğini, Feride? diye fısıldadı, şimdi ne yapacağız?
Ben güldüm:
- Balıkçılar adam yemezler ya, dedim.
Mamafih, vaziyetimiz hakikaten tuhaftı. Hele ben, dizka-paklarıma kadar çıplak
bacaklarım, elimde çoraplarımla insan içine çıkacak halde değildim.
Müjgân, incecik bacaklarıyla -süpürge önünden kaçan örümcek gibi koşmaya
hazırlanıyordu. Ben, bu korkuyu ayıp buldum.
Suların o gün niçin kıyıdaki yolları kapadığını, hangi saatlerde denizin ne
taraflarında balık tuttuklarını sordum. Sırf lakırdı olsun diye saçmasapan
sualler.
Balıkçıların ikisi yirmişer yaşında, yahut biraz daha fazla iki genç, biri
sakallı bir ihtiyardı.
Gençler, utangaç görünüyorlardı. Cevaplarını ihtiyar verdi. Fakat o da besbelli
benim gibi lakırdı bulmakta güçlük çektiği için kim olduğumu sordu.
Bir an durakladıktan sonra: "Ben Marika diye bir kızım; tüccar amcama
istanbul'dan misafir getirdim," dedim ve yürüdüm.
Müjgân beni kolumdan tutarak, sürükler gibi koştururken: "Allah cezanı versin.
Niçin böyle yaptın?" diyordu.
- Ne bileyim, dedim... Đstanbul'daki teyzeler, "Dilini sıkı tut. Saçmasapan
konuşma... Oraları dedikoducu yerlerdir," diye tekrar tekrar tembih ettiler
bana. Balıkçılar, "Bu nasıl Müslüman kız böyle, sade başını değil bacaklarını da
açıyor," demesinler diye.
Hasılı, korkak Müjgân, bu hiçten şeyi adeta büyük bir mesele yaptı...
Çalıkuşu - F.5
Reşat Nuri Güntekîn
Akşamüstleri Müjgân'la kol kola gezerken genç bir süvari zabitinin etrafımızda
dolaştığına dikkat etmiştim. Bu zabit, sözde atına talimler yaptırıyordu. Fakat
Allah'ın kırında başka gidilecek yer yokmuş gibi mütemadiyen bizim gezdiğimiz
yolda gidip geliyor, yanımızdan geçerken bize bakıyordu; hem de o kadar garip
bir alaka ile ki, neredeyse durup konuşacak.
Bir gün o, yine atını oynatarak ve bizi duvar kenarındaki ağaçlar arkasına
kaçırarak yanımızdan geçtikten sonra yavaşça güldüm, öksürdüm ve:
- Anlayalım Müjgân Abla! dedim. Müjgân yüzüme baktı:
- Ne demek istiyorsun, Feride? dedi.
- Şunu demek istiyorum ki artık eskisi kadar çocuk değiliz abla... Zabit Bey'le
mükemmel kur yapıyorsunuz. Müjgân gülmeye başladı:
- Ben mi? Deli çocuk!
- Biraz akran muamelesi etmek tenezzülünde bulunmanızdan ne çıkar efendim?
- Zabitin benim için dolaştığını mı zannediyorsun?
- Onu zannetmemek için biraz aptal olmalı. Müjgân tekrar güldü. Fakat bu defaki
gülüşte biraz ıstırap vardı. Sonra içini çekti:
- Yavrucuğum, ben öyle arkasından koşulacak bir kız değilim ki... O, senin için
etrafımızda gidip geliyor...
- Ne söylüyorsun, abla! Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı.
- Evet, senin için... Sen gelmeden evvel yine görürdüm. Fakat beni yolun
kenarındaki şu ağaçlardan ayırt etmeden geçer giderdi ve bir daha dönmezdi...
O gece, yemekten sonra Müjgân'la evin önüne çıkmıştık. Konuşmadan denize doğru
yürüyorduk. .
Müjgân:
- Senin bir derdin var Feride, dedi. Hiç sesin çıkmıyor.
Biraz durakladıktan sonra cevap verdim:
- Gündüz söylediğin münasebetsiz lakırdıyı aklımdan çıkaramıyorum, mahzun
oluyorum. Müjgân şaşırdı:
- Ne dedim ben?
- "Ben arkasından koşulacak bir kız değilim ki," dedin. Müjgân, hafif bir
kahkaha kopardı:
- Peki ama, bundan sana ne?
Ellerini tuttum, gözlerim dolu dolu, donuk bir sesle:
- Sen çirkin misin abla? dedim.
O yine güldü, benimle eğlenerek yanağıma bir fiske vurdu:
- Ne çirkin, ne güzel!... Ortayım diyeyim de kavgayı kısa keselim... Sana
gelince, biliyor musun sen büyüdükçe dehşet bir şey oluyorsun!
Ellerimi Müjgân'ın omuzlarına koydum, onu öpecek gibi burnumu sürerek:
- Benim için de orta diyelim de mesele bitsin, dedim.
Bayırın kenarına gelmiştik. Yerden taş toplayarak denize atmaya başladım. Müjgân
da bana uydu. Fakat zavallı, hem taş atmasını bilmiyordu, hem de kolları
kuvvetsizdi.
Benimkilerin her zaman havada kaybolduktan sonra uzakta bir yakamoz parıltısıyla
suları yıldızlandırmasına mukabil onunkiler gülünç bir patırtı ile bayırın
taşlarına çarpıyor, yahut aşağı kumsala düşüyordu ve dehşetli gülüyorduk.
Ay ışığından sırılsıklam bir denizin iki genç kıza ilhamı bu olmamalıydı. Ama ne
yaparsınız! Mamafih, biraz sonra Müjgân yorularak büyük bir kaya parçasının
üstüne oturdu; ben de ayaklarının dibine çöktüm.
Bana mektep arkadaşlarıma dair sualler soruyordu. Ona benim Mişel'in birkaç
vakasını anlattım. Sonra elimde olmadan kendi uydurma masalımdan bahse başladım.
Buna ne sebep vardı? Müjgân'a yaptığım itiraf sadece bir
gevezelik ihtiyacı mıydı? Bilmiyorum. Fakat ara sıra münasebetsizliğimi
hissederek durmak istediğim halde bir türlü kendimi tutamıyordum.
Müjgân'a anlattığım şey, netice itibariyle, arkadaşlarımı nasıl bir kurt
masalıyla aldattığımın hikayesiydi. Fakat o zaman rol icabı nasıl
mahzunlaşıyorsam, şimdi de böyle bir mecburiyet olmadığı halde o hüznün yanına
kendimi kaptırıyordum. Müjgân'ın yüzüne bakmaktan çekiniyordum. Kâh onun
etekleriyle, düğmeleriyle oynuyor, kâh başımı dizine koyuyor ve daima denize,
uzaklara bakıyordum.
Masalımın kahramanının kim olduğunu evvela Müjgân' dan saklamaya gayret
etmiştim. Fakat sonradan bunu da ağzımdan kaçırdım.
Müjgân, bir şey söylemiyor, sadece saçlarımı okşayarak beni dinliyordu.
Sözümü bitirdiğim ve arkadaşlarıma uydurduğum yalanın ayıp bir şey olduğunu
kendimin de anladığımı söylediğim zaman, o ne dese beğenirsiniz?
- Zavallı Ferideciğim. Sen, Kâmran'ı sahiden seviyorsun, dedi.
Bir çığlık kopararak Müjgân'ın üstüne atıldım, onu kuru otların içine
yuvarlayarak tartaklamaya başladım:
- Ne dedin abla, ne dedin? Ben, sinsi san çıyanı... Müjgân, soluk soluğa kendini
kurtarmaya çalışıyor, debeleniyordu:
- Bırak beni, dedi... Üstümü başımı yırtacaksın. Yoldan görecekler, rezil
olacağız, Allah aşkına yapma! diye yalvarıyordu.
- Sözünü mutlaka geri alacaksın...
- Mutlaka geri alacağım, dedi. Ne istersen yapacağım, bırak beni...
- Ama öyle hatır için değil, beni aldatmak için değil...
- Peki, hatır için değil... Seni aldatmak için değil... Sahiden...
Müjgân, ayağa kalkmış, üstünü silkiyor:
- Feride, sen sahiden deliymişsin, diye gülüyordu. Ben yerimden kalkmamıştım.
Titreyerek:
- Allah'tan korkmadan bana nasıl iftira ediyorsun, abla, dedim. Ben daha
çocuğum.
Sonra kendimi tutamayarak ağlamaya başladım.
O gece yatağımda beni şiddetli bir ateş bastırdı. Bir türlü uyuyamıyor,
sayıklıyor, ağa düşmüş kocaman bir balık gibi kendimi oradan oraya atıyordum.
Bereket versin geceler kısaydı. Ortalık aydınlanıncaya kadar Müjgân beni yalnız
bırakmadı.
Vücudumda bir şey değişmiş gibi kendi kendime karşı yenilmez bir korku ve
tiksinti duyuyordum, ikide birde bir bebek hıçkınğıyla Müjgân'm boynuna
sarılıyor, "Niçin öyle söyledin, abla?" diye hıçkırıyordum.
O, besbelli yeni bir hücuma uğramaktan ürktüğü için ne "evet", ne "hayır" diyor,
sadece saçlarımı okşayarak, başımı kucağına alarak beni yatıştırmaya
çalışıyordu. Yalnız, sabaha karşı o da asabileşerek isyan etti, hırçın bir sesle
beni azarladı:
- Deli, sevmek ayıp mı? Kıyamet kopmadı ya... Daha olmazsa evlenirsiniz, olur
biter... Uyu bakayım gözümün önünde... Ben öyle terbiyesizlik istemiyorum.
Müjgân Abla'nın bu umulmaz baskısı karşısında bu sefer de ben sindim. Zaten
vücudumda da uğraşmaya kuvvet kalmamıştı. Bütün bir gece dağda kurtla
boğuştuktan sonra sabaha karşı kendini bırakan Mösyö Seguin'in Keçisi'ne
dönmüştüm.
Uykuya dalarken Müjgân'm tekrar katılaşmış bir sesle:
- Galiba o da sana karşı lakayt değil, diye fısıldadığını işittim, fakat artık
isyana kudret bulamayarak uyudum.
Ertesi gün yerli zenginlerden birinin çiftliğine davetliydik.
Hayatımda bugünkü kadar azdığım ve eğlendiğim bir gün olmamış gibidir.
Ayşe Teyzem'le Müjgân'ı çiftliğin havuzu kenarında büyüklerle dedikodu yapmaya
bırakarak çocukları peşime takmış, etrafta otu ota, suyu suya katmıştım. Hatta
bir aralık çıplak bir ata binmeye uğraşarak ufak bir tehlike de geçirmiştim.
Teyzemle Müjgân beni gördükçe birtakım el ve baş işaretleri yapıyorlardı.
Ne demek istediklerini gayet iyi anlıyordum. Fakat anlamak işime gelmediği için
görmezlikten geliyor, ağaçların arasında tekrar kendimi kaybediyordum.
Evet, on beş yaşında, kendi nazik tabirleri üzere "at anası gibi" bir kızın baş
açık, bacaklar çıplak, üst baş darmadağınık, işçiler, yanaşmalar arasında
hoyratlık etmesi ayıptı, bunu ben de biliyordum ama, bir türlü kendime lakırdı
anlatamıyordum.
Bir aralık, Müjgân'ı yalnız bularak kolundan yakaladım:
- Ne anlıyorsun bu Ermeni gelini edalı hanımlardan? Gel sen de benimle bareber,
dedim. O, adeta kızdı:
- Sen hakikaten şaşılacak bir mahluksun, canavar gibi bir şeysin Feride, dedi.
Akşam ne haldeydin? Sabahleyin iki saat bile uyumadın, tekrar ayağa kalktın.
Halinde zerre kadar yorgunluk eseri yok. Rengin parlıyor, gözlerin parlıyor.
Halbuki beni ne hale getirdin, bak!
Zavallı Müjgân, hakikaten acınacak haldeydi. Geceki uykusuzluktan sonra, yüzü
gözlerinin beyazına kadar balmumu gibi sararmıştı.
- Geceyi hatırlamıyorum bile, dedim ve tekrar kaçtım.
*
Akşamüstü, arabamız geciktiği için yaya olarak dönüyoruz. Bu tabii, daha iyi.
Zaten çiftlik uzak bir yerde değil... Teyzem, kendi yaşında iki komşusuyla
arkadan geliyor. Biz, nihayet biraz canlanmaya karar veren Müjgân'la kol kola
hayli önden yürüyoruz. Yolun bir yanında yıkık duvarlar, çitlerle çevrilmiş
bahçeler, öte yanında o büyük ümitsizliğe benzeyen yel-kensiz ve dumansız deniz
var.
Bahçelerde vakitsiz bir sonbahar başlamış, duvarları, çitleri saran yeşillikler
kurumuş, tek tuk çiçekleri toz içinde sara-np buruşmuş. Seyrek fasıllarla
birbirinden ayrılan cılız gürgenlerin ince, titrek gölgeleriyle beraber yolun
tozları üzerine kuru yapraklar dökülüyor.
Yalnız, ta uzaklarda, kendi haline bırakılmış bahçenin derinlerinde birtakım
kırmızı benekler seçiliyor. Bunlar böğürtlendir ve muhakkak ki Allah onları
çalıkuşları gagalasın diye yaratmıştır.
Bu sebepten, ümitsiz denizi bırakıyorum ve Müjgân'ın kolundan tutup
böğürtlenlere doğru sürüklemeye başlıyorum.
Arkadakiler kaplumbağa adımlarıyla bizi geçip aşağı köşenin başına varıncaya
kadar biz, seksen defa işimizi bitiririz.
Fakat Müjgân Abla insanı sabırsızlıktan çıldırtacak kadar mızmız. Tarlanın
ortasında yürürken iskarpinin topuğu burkuluyor, kuru ekin saplarının ayaklarına
batmasından korkuyor, iki karışlık bir hendekten atlamak lâzım geldiği zaman
tereddüt ediyor.
Bir aralık bir köpeğin hücumuna uğradık. Müjgân'ın el çantasına sığacak
büyüklükte bir köpek. Ablam, bunu görünce kaçmaya, imdat istemeye kalkıştı.
Nihayet, böğürtlenlerden de korkuyordu. "Hastalanacaksın... Miden bozulacak"
diye yemişleri elimden kapmak istiyordu. Ara sıra hafifçe boğuşuyorduk.
Böğürtlenler eziliyor, yüzüme yapışıyor, benim geniş yakalarıma iki sırma çapa
işlenmiş beyaz maren bluzumu lekeler içinde bırakıyordu.
Aradakiler bize yetişinceye kadar biz, işimizi bitiririz demiştim ama, ben
Müjgân ve böğürtlenlerle devamlı halde çalışırken onlar yolun alt başını
bulmuşlardı. Galiba bizi merak elikleri için köşeyi dönüyorlar, arkaya
bakıyorlardı. Yanlarında bir erkek vardı.
Müjgân, "Kim acaba?" dedi.
- Kim olacak, bir yolcu, yahut bir köylü.
- Zannetmiyorum.
Doğrusu aranırsa onu ben de pek zannetmiyordum. Akşamın alacakaranlığı ve yol
kenarındaki büyük ağaçların gölgeleri arasında pek iyi seçilmemekle beraber
başka türlü bir insan olduğu görülüyordu.
Biraz sonra bu erkek bize el salladı, sonra onlardan ayrılarak bize doğru
yürüdü.
Şaşırmıştık. Müjgân:
- Çok tuhaf! Herhalde bir bildik olacak, dedi ve biraz sonra heyecanla ilave
etti:
- Feride, bu Kâmran'a benziyor. Sakın...
- Đmkânı yok. Ne işi var burada, dedim.
- O, vallahi, ta kendisi.
Müjgân koşmaya başladı. Ben, bilâkis yürüyüşümü daha ağırlaştırmıştım. Soluğumun
tıkandığını, dizlerimin kesildiğini hissediyordum.
Yolun kenarında durdum. Ayağımı büyük bir taşın üzerine koyarak eğildim,
iskarpinlerimin bağını çözdüm; sonra ağır ağır yeniden bağlamaya başladım.
Yüz yüze geldiğimiz zaman ben, sakin ve biraz da alaycıydım:
- Hayret, dedim. Siz buralarda... Bu kadar uzun yolculuğu nasıl göze aldınız?
O, bir şey söylemiyor, bir yabancı karşısında gibi çekingen bir gülümseme ile
yüzüme bakıyordu. Sonra elini uzattı.
Ben, kendiminkileri hemen geri çektim, arkamda sakladım.
- Müjgân Abla ile kendimize bir böğürtlen ziyafeti verdik. Ellerim yapış yapış.
Sonra da üstüne tozlar yapıştı. Teyzeler nasıl? Necmiye nasıl?
- Gözlerinden öpüyorlar, Feride.
- Mersi.
- Ne kadar yanmışsın, Feride... Derin pul pul olmuş.
- Güneşten.
Bir aralık Müjgân söze karıştı:
- Sen de öyle, Kâmran, dedi.
- Kim bilir... Şemsiyesiz mehtapta mı dolaştı, nedir? dedim.
Gülüştük ve yürüdük.
Biraz sonra Ayşe Teyzem ile Müjgân, kuzenimi aralarına aldılar. Teyzemin
komşuları kırkı geçmiş yaşlarıyla kendilerini kadından, Kâmran'ı erkekten
sayarak biraz alarga gidiyorlardı.
Ben, önde çocuklarla beraber yürüyordum. Fakat kulağım arkadaydı. Kuzenimin
teyzemle Müjgân'a, kendisini hangi rüzgârın buraya attığını anlatmasını
dinliyordum:
- Bu yaz istanbul'da çok sıkıldım, dedi. Ama bilemezsiniz ne kadar çok...
Topuğumu hiddetle yere vurdum, içimdem "Elbette, dedim, mesut dulu yad ellere
kaçırdıktan sonra bundan tabii ne olur?"
O, devam etti:
- Evvelki gece ayın on beşi idi. Bir arkadaş grubuyla Alemdağı'na çıktık. Son
derece güzel bir geceydi. Fakat benim yorucu eğlencelere tahammülüm yok. Sabaha
doğru kimseye haber vermeden kendj kendime şehre indim. Hasılı, fena halde
sıkılıyordum. Birkaç gün Đstanbul'dan uzaklaşmayı düşündüm.
Fakat nereye gidersiniz? Yalova'nın mevsimi değil. Bursa bu aylarda cehennem
gibi yanar.
Birdenbire aklıma siz geldiniz. Zaten sizi de dehşetli göre j ceğim gelmişti.
Eniştemle teyzem o akşam Kâmran'ı geç vakte kadar" bahçede alıkoydular. Müjgân
da yorgunluktan ayakta duramayacak halde olmasına rağmen, burunlarının dibinden
ayrılmıyordu.
Ben, bilâkis gruba alarga duruyor, ikide birde içeride yahut bahçenin arka
taraflarında kayboluyordum.
Bir aralık, bilmem niçin, yanlarına yaklaşmak lâzım gelmişti. Kâmran, halimden
alındığını gösteren bir tavırla:
- Misafire hürmette kusur ediliyor galiba, dedi. Ben gülerek omuzlarımı
kaldırdım:
- "Misafir misafiri çekemez" derler dedim.
Müjgân, beni tekrar kaçırmamak ister gibi sımsıkı bileğimden eteğimden
tutuyordu. Silkindim ve yatmaya ihtiyacım olduğunu söyleyerek odama çıktım.
Müjgân, geç vakit odaya geldiği zaman ben yatağımda uyumuyordum. Karyolamın
kenarına oturdu, yüzüme baktı. Güleceğimi hissederek öte tarafa döndüm,
horlamaya başladım.
O, zorla başımı kaldırdı:
- Sahtekârlığa lüzum yok, aç gözlerini, dedi.
- Vallahi uyuyordum, diye gözlerimi iri iri açtım. Fakat ikimiz de kendimizi
tutamayarak gülmeye başladık. Müjgân çenemi okşayarak:
- Tahminim doğru çıktı, dedi.
Sert bir hareketle karyola demirlerini zangırdatarak doğruldum:
- Ne demek istiyorsun? O, birdenbire ürktü:
- Hiç... Hiç, dedi. Sonra gülerek ilave etti:
- Allah aşkına boğuşmaya falan kalkayım deme, yorgunluktan ölürüm. Sonra lambayı
söndürerek yatağına girdi.
Birkaç dakika sonra da ben onun karyolasına gitmiş, başını yastığından
kaldırarak kollanma almış bulunuyordum. Fakat o zavallı hakikaten uyumuştu.
Gözlerini açmadan: "Yapma, Feride" diye yalvardı.
- Peki, dedim. Yalnız dilinin ucunda bir şey var ki mutlaka söylemezsen bu sefer
ben uyuyamayacağım.
Odanın karanlığına, Müjgân'ın kapalı gözlerine rağmen yüzümü onun saçlarına
saklayarak kulağına fısıldadım:
- Senin aklından delice bir şeyler geçiyor. Anlıyorum... Ona bir şey söyleyecek
olursan seni zorla kucağıma alır, ikimizi birden denize atarım...
Müjgân:
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 06
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.