Çalıkuşu - 19

Total number of words is 2877
Total number of unique words is 1684
34.9 of words are in the 2000 most common words
48.8 of words are in the 5000 most common words
55.8 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
çember çeviren şık bir küçük hanım gibi.
Ayrıldığımız zaman Kristiyan, beni bir köşeye çekti:
- Feride, sana onu soracağım. Sen nişanlıydın, niçin evlenmedin?
- Cevap vermiyorsun, nişanlın şimdi nerede? Başımı önüme eğdim, gayet yavaş:
- Geçen sonbahar onu kaybettik, dedim. Bu cevap, Kristiyan'a çok tesir etti.
- Nasıl Feride, doğru mu söylüyorsun? dedi. Ah, zavallı Çalıkuşu!... Hangi
rüzgârın seni buraya attığını şimdi anlıyorum.
Sımsıkı bileklerimi tutan elleri titriyordu:
- Feride, onu çok severdin, değil mi? Saklama küçüğüm, itiraf etmekten
kaçınırdın, fakat herkes bunu bilirdi.
Kristiyan, uzak bir rüyayı takip eder gibi gözleri dalgın, sesi hareketli devam
etti:
'l, ı!l(
- Hakkın vardı, onu sevmemek mümkün değildi. Birkaç defa seni görmeye gelmişti O
zaman, gördüğümü hatırlıyorum Hiç kimseye benzemeyen bir tavrı vardı. Ne yazık!
Sana çok acırım, Feride. Zannederim ki, bir genç kız için sevdiği bir nişanlının
ölümünü görmekten büyük felaket olamaz.
*
"Sana çok acırım Feride, bir genç kız için sevdiği bir nişanlının ölümünü
görmekten büyük felaket olamaz!" dediği zaman gözlerimi önüme indirerek kapadım:
"Doğrusu, hakkın var" dedim. O vaziyette başka ne diyebilirdim7 Fakat ben, sana
yalan söyledim Krıstiyan
Ben, bir genç kız için daha büyük bahtsızlıklar da biliyorum. Sevdiği bir
nişanlının ölümünü gören genç kızlar zannet j tiğın kadar acınacak insanlar
değillerdir Bir büyük tesellileri vardır onların... Aradan aylar, yıllar
geçtikten sonra, bir gece yabancı bir memleketin karanlık ve soğuk bir odasında
yalnız kaldıkları vakit, o nişanlının çehresini göz önüne getirmek im-1 kânına
maliktirler; "Bu zavallı gözlerin son bakışı benimdi!" de-1 mek hakkına
maliktirler. Bu hayalin yüzünü kalplerinin duda-[ ğıyla . Halbuki, ben bu haktan
mahrumum Kristiyan!.."
*
Bu sabah B... Darülmaullimatf nda derse başladım. Bura-1 ya galiba çok
ısınacağım. Mamafih, Zeyniler'den sonra, burası-] nı beğenmediğimi söylersem
esasen ayıp düşer.
Yeni arkadaşlar, görünüşte fena insanlar değil, talebemi yaşça bana yakın, hatta
zannederim, bir kısmı benden büyük, | akıllı hanımlar.
Hele Recep Efendi isminde sarıklı bir müdür var ki, ömür. l Mektebe geldiğim
vakit Muavine Hanım, beni doğru müdürün odasına götürdü. Recep Efendi'nin
idareye gittiğini, neredeyse) geleceğini söyleyerek beklememi rica etti.
Kâh pencereden teneffüs bahçesini seyrederek, kâh duvardaki levhaların karışık
yazılarını okumaya çalışarak yarım saate yakın onu bekledim.
Nihayet geldi, yolda bir sağanağa tutulmuş, latası fena halde ıslanmıştı.
Beni odada görünce:
- Hoş geldin.kızım, idareden şimdi haber verdiler. Allah cümlemize mübarek
etsin, dedi.
Ağarmış top sakalının çerçevesi içinde yuvarlak yüzü, elma gibi kırmızı
yanakları, her bir tarafa bakan şaşı gözleri vardı..
Üstünden akan sulara bakarak:
- Tu, Allah belasını versin, dedi. Şemsiyeyi almayı unutacak olduk. Başımıza bu
hal de geldi, akılsız kafanın derdini ayaklar çeker, derler ama, bu seferlik
bizim lata çekti. Kusura bakma kızım, ben, biraz kurunacağım.
Latasını çıkarmaya başlamıştı Ben ayağa kalkarak:
- Efendim, rahatsız etmeyeyim, sonra gelirim, diye dışarı çıkmak istedim O, bir
el işaretiyle tekrar oturmamı emretti:
- Yok canım efendim, teklif mi var? Bir bakıma senin pederin sayılırız, dedi.
Arkasında mor çizgili sarı atlastan bir yelek yahut gömlek vardı. (Yakasına
bakarsan gömlek, ceplerine bakarsan yelek).
Sobanın yanına bir iskemle çekerek oturdu. Kocaman meşin kunduralarının at nalı
şeklinde çivilerle süslü tabanlarını ateşe vererek benimle konuşmaya başladı.
Çekiçle üstlerine vurulan madenler gibi, kulakta çınlayan tuhaf bir sesi vardı;
bütün K'leri G gibi telaffuz ederek konuşuyordu.
- Sen bayağı çocukmuşsun, be kızım. "Her yerde işittiğim bu söz artık canımı
sıkmaya başlamıştı." Dün de işlerin amma tıkırında gitmiş ha! Şu var ki, bir
memuriyetin muhafazası, o memuriyetin istihsalinden daha müşküldür. Gayri ona
göre çalışırsın, Benim muallimlerim kendi öz kızlarım demektir.
Đlle velâkin gayet ciddi olmalı. Bir tanesi geçenlerde bir hal yiyecek
olduydu: Tövbeler olsun, Maarif Müdürü'ne sormadan pasaportunu eline verdim,
kapı dışarı ettim. Öyle değil mi, Şehnaz Hanım? Ağzını açmaya tövbe mi ettin?
Şehnaz Hanım, mektebin müdür muaviniydi. Öksürmeden lakırdı söyleyemeyen orta
yaşlı, cılız, hasta yüzlü bir kadıncağız. Deminden beri bir şey söylemek
istediğine dikkat ediyordum. Sinirli sinirli.
- Evet, evet, öyle olmuştu, dedi. Sonra söz söylemek fırsatını kaçırmamak
istiyor gibi:
- Hamalları iki mecidiyeden aşağı razı edemiyorum, ne yapalım? diye ilave etti.
Müdür Efendi, sobanın yanında dumanlan çıkmaya başlayan ıslak kundurularının
naili tabanlarından tutuşmuş gibi yerinden fırladı:
- Bak tereslere, tövbe olsun arkalığı sırtıma alır, eşyayı kendim taşırım. Ben
delibozuk bir herifim. Yapar mıyım, yapa-, rım, sen git, öyle söyle.
Sonra tekrar bana döndü:
- Sen, benim bu şaşı gözlerimi görüyor musun? Onların l yan bakışlarını
alimallah bin liraya satmam. Şöyle bir bakıver-l dim mi, akılları başlarından
gider. Yani demem o demek ki, ari-l fe olmalı, fadıla, edibe olmalı Vazifede
kusur etmemeli, hariç-j ten muallimlik vakarını muhafaza etmeli. Muavine Hanım,
ders f vakti oldu mu dersin?
- Oldu efendim, talebe sınıfa girdi.
- Haydi kızım, seni talebeye takdim edeyim, ille velâkin | evvela git, şu yüzünü
iyi bir yıka.
Müdür Efendi, bu sözleri biraz sıkılarak, sesini alçaltarak! söylemişti. Fena
halde şaşırdım, acaba yüzüme bir şey mi sü-| rülmüştü?
Muavine Hanım'la birbirimize baktık. O da benim gibij mütehayyirdi:
- Yüzümde bir şey mi var efendim? dedim.
- Kızım, kadın kısmının süs ve altına tutkusu bir yaradılış eğilimidir, ille
muallim kısmının öyle yüzü, gözü boyalı sini fa girmesi caiz değilir. Bugün sana
pederane ihtar ediyorum.
Ben, şaşkın şaşkın:
- Fakat bende boya yok, Müdür Efendi, ben dünyada yüzüne boya sürmüş insan
değilim, dedim.
Recep Efendi, aksi aksi yüzüme bakıyor'
- Amma yaptın ha, amma yaptın ha, diyordu. Birdenbire işi anladım ve kendimi
tutamayarak güldüm:
- Müdür Efendi, o boyalardan ben de şikâyetçiyim. Ama ne yapalım ki Allah
sürmüş, su ile çıkarmaya imkân yok, dedim. Muavine de benimle beraber gülmeye
başlamıştı:
- Hanımın tabii rengi efendim, dedi.
Bu defa, kahkahalar Müdür Efendi'ye sirayet etti. Fakat, onun gülüşü de
herkesten başka türlü idi. "Ha, ha, ha" diye gülerken (h) harflerini, yine
mektebe gelmiş çocuklara alfabe talim eder gibi tane tane döküyodu.
- Amma tuhaf iş ha, Allah'tan ha, Allah'tan ha? Allah da verdi mi verir. Sen,
böyle parlak yüz gördün mü Muavine Hanım? Kızım, annen sana süt yerine gül
reçeli mi emzirdi be? Hay Allah!..
Herhalde bu Recep Efendi, pek hoş bir insan olacaktı. Çarçabuk kanım kaynamıştı.
Müdür Efendi, hâlâ üstünde ince ince dumanlar tüten latasını giymiş, beni sınıfa
götürmeye hazırlanmıştı. Bir koridor penceresinden talebelerimi görür görmez
yüreğim ağzıma geldi. Ne kabalık Yarabbi! Dershanede belki elli çocuk vardı.
Hepsi de hemen hemen benle akran genç kızlar. Birdenbire üstüme dikilen bu bir
yığın göz karşısında adeta eriyordum.
Müdür Efendi, hemen bu dakikada çekilip gitseydi, müşkül bir vaziyette kalacak,
lakırdılarımı şaşıracaktım. Bereket versin, onda müthiş bir dinletme merakı
vardı:
- "Çık kızım, makamına bakalım!" diye hemen hemen zorla beni kürsüye çıkardıktan
sonra, uzun bir nutuk verdi. Aman, neler söylüyordu! Avrupalılar tıbbı, kimyayı,
felekiyat ve riyaziyatı Araplardan aldıkları halde biz ne halt karıştırıp
Avrupalılardan yeni bilgileri almıyoruz? Avrupalıların hazaini ilm-ü irfanına
payzeni duhul olup gücün yettiği kadar ganimetler almak meşru bir çapul imiş. Bu
çapul öyle topla, tüfekle olmaz, ancak Fransız diliyle olurmuş.
Müdür Efendi, iyiden iyice coşmuştu. O maden gibi kulaklardan çınlayan sesiyle
bağırarak beni gösteriyordu:
- O memalik-i irfanın anahtarları, na, şu parmak kadar kızın elindedir. Siz,
onun heybetine bakmayın, parmak kadar görünür ama, içi cevherlidir. Maşallah.
Sıkı yapışın, boğazına basın, ilmi ağzından alın, limon gibi sıkın ha...
O melun kahkaha nöbetlerinden birinin tutmak üzere olduğunu hissediyor, yerlere
geçiyordum. Aman Yarabbi, rezil olacaktım! Đlk defa doğrudan doğruya sınıfa
bakmaya cesaret ettim. Onlar da gülüyordu. Böylece talebemle ilk bakışımız tatlı
bir tebessüm oldu. Öyle zannederim ki, bu bakış, bu gizli gülüş, o anda bizi
birbirimize sevdirdi.
Sınıfta gülüşmenin artması nihayet Müdür Efendi'nin dikkatini celp etmişti.
Birdenbire yumruğunu kürsüye vurdu. Şaşı gözlerinin bin liraya satmayacağını
söylediği o korkunç yan bakışlarından biriyle sınıfı süzerek:
- O ne ya?.. O ne ya, o ne ya?.. Size, az yüz verdiler mi, astarını da
istersiniz. Bu kadın kısmına yüz vermeye gelmez ya, tövbe olsun, berbat ederini.
Kapayın çabuk ağızlarınızı. Pişmiş kelleler gibi ne sırıtıp duruyorsunuz, diye
bağırdı.
Kızlar, o kadar aldırış etmiyorlardı. Doğrusu ben, onlardan daha ziyade
ükmüştüm. Nutuk, on beş dakika kadar devam etti. Ara sıra gülüşmeler arttıkça
Recep Efendi, kürsüyü yumrukluyor: "Ne sırıtıyorsunuz? Kalpatanı getiririm ha!"
diye yarı şaka, yarı ciddi onları tehdit ediyordu. Nihayet, son bir
defa daha: "Sıkı tutun, yakasını bırakmayın, limon gibi sıkıp ilmini ağzından
almazsanız, yuh sizin ervahınıza; ananızdan babanızdan, devletten, milletten
yediğiniz ekmek zıkkım olsun!" diye bağırdıktan sonra çıktı gitti.
Talebemle yalnız kaldığım bu ilk dakikanın bu kadar müşkül olacağını
düşünmemiştim. Sabahtan akşama kadar durmadan söylenen geveze Çalıkuşu, dut
yemiş bülbüle dönmüştü. Başımın içi bomboştu. Söyleyecek bir kelime
bulamıyordum. Kendimi tutamadım, gayri ihtiyari, hafifçe güldüm. Bereket versin,
talebelerim beni hâlâ Müdür Efendi'nin nutkuna gülüyor sandılar. Onlar da
gözlerime bakarak gülümsemeye başladılar. Birdenbire bana bir cesaret geldi.
Artık, kendimi toparlamıştım.
- Hanımlar, diye söze başladım. Bir parça Fransızcam var, bunun size faydası
olursa bahtiyar olacağım.
Artık, tılsım bozulmuştu; dilim açılmıştı. Hiç güçlük çekmeden söylüyor,
kızlarımın yavaş yavaş bana ısındıklarını hissediyordum. Böyle kocaman hanımlara
karşı kızlarım diyebilmek ne saadet! Yalnız ara sıra biraz fazla gülüyorlardı,
benim için hava hoş. Fakat maşallah Recep Efendi, o bin liradan fazla değer yan
bakışlarıyla sınıf penceresinden bakarsa dehşet! Onun için talebelerime ayrıca
bir ihtarda bulunmaya lüzum gördüm:
- Hanımlar, gülmeleriniz tebessüm derecesini geçmemeli, sizi tehdit etmek için
benim elimde Müdür Efendi'nin galiba "kalpatan" dediği şeyher neyse ondan yok.
Fakat size kırılırım, dedim.
Hasılı, ilk dersim pek güzel geçti.
Sınıftan çıkarken kızlarımdan biri yanıma geldi. Bana "kal-patan"ın sadece
"kerpeten" demek olduğunu söyledi. Müdür Efendi fazla gülenleri "kalpatanla
dişlerinizi sökerim ha!" diye zarifane tehdit edermiş.
B.. 28 Mart
Kızlarımdan çok ama pek çok mennunum. Beni o kadar sevdiler ki, teneffüste bile
peşimi bırakmıyorlar. Arkadaşlarıma gelince, doğrusu onlara da fena insanlar
diyemem. Bana karşı fazla soğuk duranlar, odanın bir köşesinde yan yana bakarak
benim için herhalde iyi olmayan şeyler fısıldaşanlar yok değil. Fakat, insan,
evinde bile herkesle sevişebilir mi?
Arkadaşlar arasında en hoşuma giden, Nezihe ve Vasfiye diye iki sevimli istanbul
çocuğu. Birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar. Fakat, muavin Şehnaz Hanım bana,
bunlarla sıkı fıkı arkadaş olmamamı tavsiye etti. Sebebi nedir, bilmiyorum!
Bunlardan başka iki tane eski bildik var. Birisi vaktiyle Merkez Rüşti-yesi'nde
beni müdafaa eden uzun boylu, keskin kara gözlü kadın ki, burada haftada bir gün
ders veriyormuş. Müdür Efen-di'nin yan bakışlarından kokmayan yegâne arkadaşımız
bu. Bilakis Recep Efendi, ondan çekiniyor, gizli gizli mavi latasının yakasını
silkerek: "Vah ne şirrettir o! Şunu bir atlatsam yok mu, tövbe olsun gözüm
açılacak!" diyor.
Eski bildiklerden ikincisi kocaman gözlüklü, dişlek bir ihtiyar muallime.
Vaktiyle arası sıra tren arkadaşlığı ederdik. Göztepe taraflarından bir yerde
muallimeydi.
Onun da gözü beni ısırıyor, dikkatle yüzüme bakarak:
- Allah, Allah! Bu kadar benzeyiş görmedim. Vaktiyle trende afacan bir mektep
kızı görürdüm. Size öyle benzerdi ki... Fakat o, galiba, Fransız filandı. Türlü
maskaralıklar eder, bir vagon dolusu halkı güldürmekten kırar geçirirdi, diyor.
Ben, önüme bakarak:
- ihtimal, olabilir, diyordum.
Mektepte birkaç erkek muallim de var. Zahit Efendi, ihtiyar bir din dersleri
hocası. Coğrafya hocası Ömer Bey, kıranta bir miralay mütekaidi, ismini
bilmediğim bir yazı muallimi, nihayet musiki muallimi Şeyh Yusuf Efendi. Yalnız
mektebin
değil, bütün B.'nin en ehemmiyetli bir şahsı, Yusuf Efendi, bir Mevlevi
şeyhiymiş, birkaç sene evvel B.'ye gelmiş, iki kardeş, kendi kendilerine küçük,
sessiz bir evde yaşıyorlarmış. Bu küçük evi bilenler söylüyorlar, bir musiki
müzesi gibiymiş. Her çalgıdan, her sazdan varmış. Zaten Şeyh Efendi, meşhur bir
bestekâr... Öyle parçaları varmış ki, insan, onları ağlamadan dinleyemezmiş.
Kendisini ilk defa soğuk, yağmurlu bir günde gördüm. Teneffüste talebelerimle
beraber bahçeye çıkmış, onlara yepyeni bir top oyunu öğretmek bahanesiyle biraz
oynamış, eğlenmiş-tım. Đçeriye girdiğim vakit siyah önlüğüm ıslanmıştı. Arada
şunu da söyleyeyim ki, benim kendi icat ettiğim bu kıyafet mektepte yavaş yavaş
yayılmaya başladı. Hatta, talebelerim arasında bile. Müdür Efendi bunun rengine
itiraz ediyor: "Müslüman kısmına kara giymek yakışmaz, yeşilden yapmalı!" diyor,
ama leke olacağını bahane ederek aldırmıyoruz.
Muallim odasında kocaman bir çini soba yanıyordu, iki duvar köşesiyle bu soba
arasındaki aralığa girerek ayakta durmuş, ellerimi önlüğümün ceplerine sokarak
üstümü kurutuyordum. Kapı açıldı, içeriye otuz beş yaşlarında, ince uzun boylu
bir efendi girdi. O, bildiğimiz siviller gibi giyinmişti. Böyle olduğu halde
bahsedilen Şeyh Yusuf Efendi'nin mutlaka bu zat olduğunu anladım. Mektepte onu
çok seviyorlar. Arkadaşlar, hemen etrafını aldılar, paltosunu çıkardılar. Soba
borusunu kendime siper ederek ona bakmaya başladım. Halim, tatlı bir adamdı.
Süzgün yüzünde, ekseriya ölmeye mahkûm hastalarda görülen renksiz, nazik, şeffaf
bir beyazlık vardı, ince sarı sakalı, açık mavi gözleri bana, pansiyonun loş
dehlizlerinde mahzun mahzun gülümseyen Isa resimlerini hatırlattı. Hele söz
söyleyişi doyulmayacak kadar tatlıydı. Bu halim, tallı seste belli belirsiz bir
şikâyet! Etrafında bir daire çeviren arkadaşlarıma bir türlü bitmeyen
yağmurlardan şikâyet ediyor, açık havalan, hırçın bir sabırsızlıkla beklediğini
söylüyordu. Bir
aralık gözlerimiz birbirine tesadüf etti. Köşenin karanlığında beni biraz daha
iyi görmek için hafifçe gözlerini büzdü:
- Kim bu küçükhanım, talebelerimizden mi? diye sordu Arkadaşlarım hep birden
bana döndüler. Vasfiye gülerek
- Affedersiniz beyefendi, dedi. Takdim etmeyi unuttuk. Yeni Fransızca
muallimimiz Feride Hanım.
Bulunduğum yerden başımla selamladım:
- Büyük bestekârımızı tanıdığıma çok memnun oldum efendim, dedim.
Sanatkârlar böyle cümlelere karşı pek hassas oluyorlar. Beyaz teninde bir
pembelik uçtu. Ellerini ovuşturarak boynunu büktü:
- Bendeniz bestekâr sıfatına layık olacak bir1 eser vücuda getirdiğime kanı
değilim. Birkaç parça eserimde küçük bir meziyet varsa, o da Hâmıt, Fikri gibi
bazı büyük şairlerdeki ilahi melali samimi bir sesle ifade etmesinden ibarettir,
dedi.
Hülasa, bu Yusuf Efendi'yi bir ağabey gibi seviyordum.
B 7 Nisan
En büyük bir emelime daha kavuştum. Dünden beri güzel, küçük, temiz bir evim
var; bunu bana, Allah razı olsun Hacı Kalfa buldu. Kendi evine iki üç dakikalık
mesafede, aynı semtin kenarında üç odalı, minimini, bahçeli, şirin bir evceğiz.
Daha iyisi, bunu bana içinin eşyalarıyla beraber kiraladılar.
Munise de, ben de dün çok neşeliydik. Sözde biraz temizlik yapacak, eşyayı
düzeltecektik. Ne gezer? Gülmekten, birbirimizi kovalamaktan, alt alta, üst üste
boğuşmaktan göz açamadık ki...
Hele biçare Munise, gözlerine inanamıyor, kendisini saraya girmiş zannediyor.
Sadece Mazlum -Çoban Mehmet'in verdiği keçinin ismini Mazlum koyduk bizi epeyce
korkuttu. Bu
yaramaz, açık kalan mutfak kapısından bahçeye, oradan dereye inen bayıra kaçmış,
aşağısı minare boyu var. Allah esirgesin, hafifçe ayağı kayşa doğru dereye
düşecek Hoş, bu şeytan mahluklar ayaklarını basacakları yeri benden iyi bilirler
ya. Neyse, içeri alıncaya kadar epeyce yürek üzüntüsü çektik.
Evet, evimizden çok memnunuz. Munise, taşlıktaki mavi çinilere ayağını sürüyor
duvardaki çiçek resimlerini elleriyle seviyor.
Yalnız.akşamüstleri ortalık kararırken biraz mahzun oluyoruz. Komşu evlere,
ellerinde mendillerle babalar, kardeşler geliyor. Bizim kapımızı bu saatlerde
hiç kimse çalmayacak; bu daima böyle olacak.
Bu memleketin, öyle güzel bir baharı var ki.. Her taraf yemyeşil. Bahçemde renk
renk çiçekler açıyor, odamın pencerelerine sarmaşıklar tırmanıyor. Hele
bahçemizin önündeki dik bayır, adeta bir zümrüt çağlayanı Bu dalgalı yeşillik
içinde gelincikler, taze yaralar gibi kanıyor Bütün boş günlerimi bu bahçede
Munise ile koşmaca oynamak, ip atlamakla geçiriyorum Yorulduğumuz vakit ben,
resim yapmaya başlıyorum; Munise, keçsiyle beraber çimenlerin üstüne uzanıyor
Resim merakı bende yeniden uyandı. Birkaç günden ben Munise'nin suluboya bir
resmiyle uğraşıyordum. Yaramaz kız uslu dursa çabucak bitecek, fakat pozdan pek
sıkılıyor. Başında kır çiçeklerinden bir çelenkle, çıplak kollarında keçisiyle
karşımda oturmak ona pek güç geliyor
Ara sıra Mazlum, hırçınlık etmeye, uzun ince bacaklarıyla debelenmeye başlıyor.
O vakit Munise: "Abacığım, vallahi ben durmak istiyorum ama, Mazlum durmuyor. Ne
yapayım?" diye kaçıyor. Bazı kızıyorum, parmağımla onu tehdit ederek:
- Ben, senin şeytanlığını anlamıyor muyum sanıyorsun? Sen hayvanı mahsus
gıdıklıyorsun, diyorum
Mektepteki derslerim galiba fena gitmiyor. Müdür Efendi benden çok memnun.
Yalnız, gülmeyi fazla sevdiğim için ara
il M ıl'ı
sıra darıhyor: "Kalpatanı sana da getiririm ha!" diyor. Ben, yalandan surat
ediyorum: "Ne yapayım, Hoca Efendi? Üst dudağım bir parça kısa da ciddi durduğum
vakit bile gülüyorum sanıyorsunuz!" diyorum.
Şeyh Yusuf Efendi ile ahbaplığımız çok ilerledi. Bu nazik mahsun hastaya
bayılıyorum. Sesinin o gizli şikayetiyle öyle güzel, ince şeyler söylüyor ki...
On gün evvel tuhaf bir ,vaka geçti: Mektebin kullanılmayan eşya ile dolu metruk
bir salonu var. O gün, bir ders levhası almak için o salona girmiştim. Panjurlar
kapalı olduğundan buraya adeta bir akşam karanlığı basmıştı. Etrafıma
bakınırken, köşelerden birinde gözüme, toza, toprağa bulanmış bir eski org
ilişti, birdenbire gönlümde tatlı ve mahzun bir ihtizaz uyandı. Çocukluğumun
mesut günleri bir orgun çaldığı ağır, derin ilahiler içinde geçmişti. Unutulmuş
bir dost mezarına yaklaşır gibi titreye titreye onun yanma gittim. Bu salona ne
yapmaya geldiğimi, nerede olduğumu unutmuştum. Yavaşça ayağımı bastım, tuşlardan
birine parmağımı koydum. Org, yaralı bir gönülden gelir gibi ağır, derin bir ses
verdi. Ah, bu ses!
Ne yaptığımı düşünmeden bir sandalye çektim Orgun önünde oturdum; yavaş olarak
sevdiğim cantique'lerden birini çalmaya başladım.
Org inledıkçe yavaş yavaş kendimi kaybediyor, ağır bir rüya içine gömülmeye
başlıyordum. Mektebimin loş koridorları gözlerimin önünde açılıyor, siyah
önlüklü, kesik saçlı arkadaşlarım, kafile kafile bu dehlizden geçiyordu. Ne
vakitten beri burada olduğumu, neler çaldığımı bilmiyordum. Eski günlerimin eski
rüyasına tamamıyla kendimi terk etmiştim.
Arkamda derin bir ah, yapraklar içinden rüzgâr geçmesine benzer bir ses işittim.
Hafifçe titreyerek başımı çevirdim. Karanlıkta gözüme Şeyh Yusuf Efendi'nin
sarışın siması göründü. Kırık bir dolaba dayanmış, boynunu bükmüş, mavi
gözlerinde ağır bir melal ile beni dinliyordu.
- Devam et yavrum, devam et, rica ederim, dedi.
Cevap vermedim. Orgun üzerine başımı daha ziyade eğerek gözlerimden akan yaşlar
kuruyuncaya kadar çaldım. Sonra göğsümde tutuk nefeslerle yorgun, bitkin bir
halde durdum.
- Sizde ne derin bir istidad-ı musiki, ne hassas bir kalp varmış Feride Hanım!
Bir çocuk ruhunun bu engin hüznü nasıl bildiğine mütehayyirim.
Ben, lakayt görünmeye çalışarak cevap verdim:
- Bunlar, cantique denilen bir nevi ilahilerdir ki, esasen böyle yanık şeylerdir
efendim. Hüzün bende değil, onlarda.
Yusuf Efendi, bu sözlerime inanmadı. Hafifçe başını sallayarak:
- Kendime bir üstad-ı sanat diyemem, fakat bir musiki-parçasındaki meziyetlerden
hangisinin bestekâra, hangisinin musikişinasa ait olduğunu tefrikte yanılmam.
Sesler gibi parmakların da bazı ihtizazları vardır ki, ancak bir hassas kalbin
melalinden akar. Bu cantique dediğiniz ilahilerden bazılarının notasını bana
ihsan edebilir misiniz?
- Bunlar kulaktan kapma şeyler efendim, notalarını ne bileyim.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 20
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.