Çalıkuşu - 21
Đhtimal, daha kırk sene, elli sene yaşayacağım. Đhtimal daha elli yaş bu hazin
muzafferiyetin hazin yıldönümünü gör-1 mem lâzım gelecek. Hayat, ne uzun,
Allah'ım, ne uzun?
Đhtimal, Munise de bana kalmayacak.
Saçlarıma yavaş yavaş aklar düşecek.
Ümit edeyim, tahammül edeyim, güzel. Ben, buna razı-' yım, fakat niçin, neyi
beklemek için?
Bu bir sene içinde, birkaç defa, kendimi zapt edemedim, ağladım. Fakat bunların
hiçbirisinde bu gece gözkapaklarımın içini yakan yaşlardaki acılık yoktu. O
vakit, sadece gözlerim ağlamıştı. Bu gece gönlüm ağlıyor.
Dersler başlayalı iki hafta oluyor. Muallim arkadaşlarımın birçoğu B.'ye
döndüler. Hatta, mutlaka istanbul'da kalmak isteyen Vasfiye bile. Biçare, bir
türlü açık yer bulamamış.
Nezihe'nin başına bir devlet kuşu konmuş. Bir cuma günü Surlar'da bir genç
zabite tesadüf etmişler. Zabit, onları Boğaziçi'nden Fatih'e kadar takip etmiş.
Bu iki arkadaşımın şimdiye kadar tesadüf ettiği her erkek gibi, o da Vasfiye'yi
tercih ediyormuş. Hatta, bilmem hangi parkta birbirlerine randevu vermişler.
Fakat aksi olacak, Vasfi-ye'nin o gün misafirleri gelmiş. Zabiti merakta
bırakmamak için Nezihe'ye yalvarmış:
- Kuzum Nezihe' Sen, benim yerime git, bugün gelemeyeceğimi söyle. Başka gün
için mülakat al, demiş.
Nezihe, akşam eve uğradığı vakit, delikanlıyı göremediğini söylemiş. Fakat,
kızın halinde bir tuhaflık varmış. Birkaç gün sonra iş anlaşılmış. Meğer o gün,
Nezihe ne yapıp yapmış, genç zabitin zihnine girmiş, hain kız, bir hafta sonra
onunla nişanlanmış
Vasfiye, çok mahzun, bir yandan, aziz bir arkadaşı tarafından aldatılmak gücüne
gidiyor, bir yandan da yalnız kaldığından şikâyet ediyor. Đkide birde içini
çekerek:
- Ah Feride Hanım, Sizinle ne güzel iki arkadaş olabilirdik. Fakat nasıl
anlatayım, siz o kadar neşeli, iyi, munis bir kız olduğunuz halde, yaşamak
zevkini alamamışsınız, diyor.
Yuvalarda yeni yavruların yumurtadan çıkma zamanında nasıl neşeli bir hayat
uyanırsa, mektepte de öyle bir hal var.
Hele birkaç gün evvel şimşekle, gök gürültüleriyle başlayan şiddetli bir yağmur,
sıcak ve sakin bir yazın bana verdiği müzmin hüznü, anlaşılmaz yaşamak
yorgunluğunu dağıttı. O kadar hafif, o kadar neşeliyim ki...
Yağmurlar on günden beri devam ediyor, hem de ne şiddetle, ilk günlerde benim
gibi sevinen, solgun benizlerine taze bir hayat rengi gelen son çiçekler harap
oldular. Biçareler, bahçede durmadan yağan yağmurun altında başlarını eğiyorlar:
"Artık yeter!" der gibi büzülüp titreşiyorlar.
Bu akşam, mektepten döndüğüm vakit benim de aşağı yukarı onlardan kalır yanım
yoktu. Sırılsıklam olmuştum. Çarşafım vücuduma, peçem yüzüme yapışıyor, sokakta
rast geldiğim insanları halime güldürüyordu,
Munise'nin, bu akşam benzi biraz soluktu. Nezle olmasından korkarak erkenden,
zorla yatağa yatırmış, ıhlamur kaynat-mıştım. Yaramaz kız, yatakta şikâyet
ediyor, benim ihtimamlarımla eğlenerek:
- Abacığım, soğuk, insana ne yapar? Geçen sene karda, samanlıkta yattığım geceyi
unuttun mu? diyordu.
Bu gece, hiç uykum yoktu. Munise'yi uyuttuktan sonra elime bir kitap alarak
sedire uzandım. Yağmurun saçaklarda, su oluklarında çıkardığı sesleri, on beş
günden beri bitmeyen bu matemi dinlemeye başladım. Ne kadar vakit geçmişti,
bilmiyorum? Birdenbire hızlı hızlı kapı çalındı. Bu saatte kim olabilir?
Kapıyı açmaya cesaret edemedim. Misafir odasının cumbasından uzandım. Karanlığın
içinde uzun boylu bir kadın hayaleti, cumbanın altında yağmurdan korunmaya
çalışıyor, elin- [ deki muşamba fenerden çıkan ışıkla, sokaktaki su
birikintileri içinde çırpınıyordu.
- Kim o? diye sordum. Titrek bir ses:
- Açınız, Feride Hanım'ı görmeye geldim, dedi.
Kapıyı açtığım vakit titriyordum. O akşamdan beri yaban-1 cı kadınlardan gözüm
yılmıştı. Ne vakit böyle birinin, beni ara-1 dığını görsem, fena bir haber
alacağımı sanıyorum. Bu vakitsiz
misafir, yüzümü görmek için feneri kaldırmıştı. Solgun bir çehre, iki mükedder
mavi göz fark ettim.
- Müsaade eder misiniz içeri gireyim, hocanım?
Bu çehre, bu ses, bana emniyet verdi. Kim olduğunu, niçin geldiğini sormaya
lüzum görmeden: "Buyurunuz" dedim. Yanımdaki misafir odasının kapısını açtım.
Kadın, odayı ıslatmaktan çekiniyor gibi, etrafına bakmıyor, oturmaya cesaret
edemiyordu.
Bir şey söylemiş olmak için:
- Ne yağmur, ne yağmur, insanı adeta yıkıyor! dedi.
Dikkatle yüzüne bakıyordum. Halbuki perişanlığının yağmurdan daha başka bir
şeyden geldiği besbelliydi. Asıl maksadını söylemek için, daha sakinleşmek
istediğini anladım, birdenbire ne istediğini sormadım.
ilk hissim, beni aldatmıştı. Bu munis çehreli, asil bir kadındı.
Nihayet: "Kiminle görüşüyorum efendim?" diye sordum. Benden korkuyor gibi başım
eğdi:
- Feride Hanımefendi, ben yabancı değilim. Gerçi şimdiye kadar görüşmedik ama,
sizi uzaktan tanıyorum.
Biraz sustu, sonra bir cesaret hamlesiyle ilave etti:
- Bir meslektaşınızın kardeşiyim. Mektebinizin musiki hocası Şeyh Yusuf
Efendi'nin.
Birdenbire yüreğim ağzıma geldi. Fakat kuvvetli olmak, hiçbir şey sezdirmemek
lâzımdı:
- Öyle mi efendim? Görüştüğümüze memnun oldum. Şeyh Efendi, biraz daha iyiler
inşallah, dedim.
Bu saatte, bu halde gelen bir misafire söylenecek söz, elbette bu değildi. Fakat
başka ne diyebilirdim?
O, cevap bulamayarak susuyor. Ben, yüzüne bakmaya cesaret edemeyerek gözlerimi
yere indiriyordum. Hafif bir hıçkırık sesi işittim. Kurtulma imkânı olmayan bir
felakete razı olur gibi başımı daha ziyade eğerek bekledim.
O, ağlamamak için elleriyle göğsünü, boynunu tutarak'
- Kardeşim bu gece ölüyor, dedi. Akşama doğru birdenbire ağırlaştı. Altı saatten
beri kendini bilemiyor. Sabaha çıkmayacak.
Cevap vermedim. Ne söyleyebilirdim?
- Küçükhanım, Yusuf; benim üç yaş küçüğümdür ama, evladım sayılır. Annemiz
öldüğü vakit, Yusuf, miniminicikti. Ben de büyük değildim. Böyle olduğu halde
ona analık ettim. Ömrümü ona bağladım. Dul kaldığım vakit sizin yaşınızda ancak
vardım. Tekrar evlenebilirdim, istemedim. Tek Yusufçuğum yalnız kalmasın diye.
Halbuki şimdi o, beni yalnız bırakıp gidiyor. Bunları size niçin mi söylüyorum
küçükhanım? Beni ayıplamayınız. Bu saatte sizi rahatsız ettiğim için, yalvararak
sizden isteyeceğim şey için bana darılmayın, beni kovmayın diye...
Sözünün burasında bitkin vücudunun birdenbire çöktüğünü gördüm. Bir fenalık
zannederek omuzlarından tutmak istedim. Dizlerimi öpüyor, yerlere sürünerek
çırpına çırpına ağlıyordu.
Hafif bir hareketle kendimi kurtardım. Bu dakikada ne kadar sakin olmak mümkünse
o kadar sakin bir sesle:
- Hanımefendi, felaketinizi anlıyorum, söyleyiniz. Elimden gelecek bir şeyse,
dedim.
Kadının ağlamaktan şişen soluk mavi gözlerinde bir ümit ışığı canlandı Zavallı,
göğsünün sarsıntılarını eliyle zapt etmeye çalışarak:
- Yusuf, on seneden beri hastaydı. O kadar uğraştım, o kadar çırpındım, melun
hastalık, bir türlü durmuyor, kardeşimi için için yiyip bitiriyordu. Nihayet bu
vaka oldu. Sizi gördü. Zaten fazla içli bir adam. Gözle görünürcesine eriyip
bitmeye başladı.
Sözün burasında hafif bir isyan feryadını men edemedim.
- Hanımefendi yemin ederim ki, ben kardeşinize bir şey
yapmadım. Kendim de zaten bir yaralıdan başka bir şey değilim, dedim.
- Hanım kızım, evladım, sizin de belki bir sevdiğiniz var; darılmayınız. Yemin
ederim ki bunları şikâyet için söylemiyorum. Ben göründüğü kadar kaba ruhlu bir
kadın değilim, işin nihayetinde Yusuf'un kardeşiyim. Senelerden beri onun
musikisi içinde yaşadım. Sizden değil, hatta bu tesadüften bile şikâyetim yok.
Yusuf'un yatağında mum gibi eridiğini görüyorum. Fakat öyle anlıyorum ki, mesut
ölüyor. Ne şikâyet var, ne acı söz, ne çırpınma. Bazen kendini kaybediyor. O
vakit, gözka-pakları hafif hafif titriyor, soluk dudakları gizli bir gülümseme
ile yavaşça isminizi tekrar ediyor. Düne kadar bu derdinden bana hiç
bahsetmemişti. Dün ellerimi tuttu, birer birer parmaklarımı öperek:
- Onu bir kere daha göster bana abla! diye çocuk gibi yalvarmaya başladı. Yusuf
için her fedakârlığa razıydım. Fakat buna imkân göremiyordum. içim parça parça
oldu.
- iyi ol. Yusuf, çabuk iyi ol! Elbet bir gün yine göreceksin... diye alnını,
saçlarını okşadım.
- Feride Hanım, bu hastanın hiçbir şey söylemeden bana nasıl darıldığını, başını
öte tarafa çevirerek nasıl ümitsizlikle gözlerini kapadığını görseydiniz!
Anlatmak mümkün değil ki... Bugün akşama doğru büsbütün gözlerini kapadı.
Onların bir daha açılmayacağını biliyordum. Uğruna ömrümü, saadetimi vakfetmiş,
onu hiçbir şeyden mahrum etmemiştim. En çok istediği şeyi bir kere göstermeden
hasret içinde gözlerini kapadığını görmek... Bu acıyı size anlatmak mümkün
değil, Feride Hanım, mümkün değil. Bu, öyle bir sevap ki, can çekişenlerin
dudaklarına verilmiş bir damla su gibi.
Artık devam edemedi. Yüzünü eteklerine saklayarak çocuk gibi hıçkırdı.
Bu gecenin vakalarını bir rüya gibi hatırlayacağım.
Yağmurların içinde, önümdeki fenerin donuk izini takip ederek birçok dar,
karanlık sokaktan geçtim. Hiçbir şey hissetmiyor, hiçbir şey duymuyor, sele
düşmüş bir yaprak gibi iradesiz sürükleniyordum.
Beni gölgelerle dolu yüksek, geniş bir odaya aldılar. Duvarlarda tamburlar,
utlar, kemanlar sallanıyor, karışık raflarda neyler sürünüyordu. Bestekâr, bu
çalgılarla dolu odanın bir köşesinde geniş bir demir karyola içinde ölüyordu.
Ayaklarımın ucuna basarak yanına yaklaştım. Mum gibi sarı çehresine ölümün
sükûneti şimdiden çökmüş, kapalı gözlerinin çukuruna karanlık dolmuştu.
Yalnız, ağzındaki bembeyaz dişlerini gösteren aralık dudaklarında bir parça
hayat rengi kalmıştı.
Biraz evvel o kadar telaşlı ve perişan görünen kadıncağız, bu son vazife
karşısında hayret verici bir sükûn ve tahammül gösteriyordu. Sevgi, şefkat denen
şeyde ne mucizeler var Ya-rabbi! Mektebe gidecek çocuğunu uyandıran bir ana gibi
elini hastanın başına koydu:
- Yusuf, çocuğum, bak, arkadaşın, Feride Hanım sana hatır sormaya geldi. Aç
gözünü, Yusuf, dedi.
Hasta, hiçbir şey işitmiyor, hiçbir şey görmüyordu. Onun bir kere daha gözlerini
açmadan ölmesi ihtimali, biçare kadına, o güzel tahammülünü yavaş yavaş
kaybettiriyordu. Tekrar ağlamaya, sesi boğulmaya başlamıştı:
- Yusuf, yavurucuğum, bir kere daha gözlerini aç, görmeden ölürsen, daha ziyade
yanacağım.
Yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi
oluyordu. Karyolanın başucunda masaya benzeyen bir karanlık kümesine
dayanmıştım. Bunun bir org olduğunu fark ederek titredim. Kalbim, öyle söyledi
ki, bu biçare gözleri son defa açacak mucize ancak bu org olabilir. Düşündüğüm
şey belki cinayet, belki bundan daha büyük bir
günahtı. Fakat kenarından bakanları içine çeken uçurum gibi bu org da benim
tahammülümü elimden aldı. Gayri ihtiyari ayağımı bastım, parmağımı tuşlardan
birine koydum.
Org, yaralı bir gönül gibi derin derin inledi. Odanın karanlık köşeleri,
duvarlardan gölgelerini uzatan sazlar, gizli figanlarla titreştiler.
Hakikat mi, yoksa benim yaşlarla perdeli gözlerimin bir vehmi mi olduğunu
söyleyemeceğim. Bana öyle geldi ki hasta, bu sesle son bir defa mavi gözlerini
açtı.
Ablası yastığa yüzünü kapamış hıçkırıyordu.
Bir mukaddes vazife yapar gibi ölünün üzerine eğildim, henüz bir hayal
bakiyesiyle titriyor gibi görünen gözlerine dudaklarımı sürdüm.
ilk busemi ben, bir ölünün sönmüş gözlerine mi tevdi edecektim!
B... 2 Kasım
Bu akşam B.'deki evimde son gecem... Yarın erkenden hareket ediyorum.
O vakadan sonra tabii burada kalamazdım. Şehirde herkes benden bahsediyor,
herkes, beni merak ediyor. Mektebe gidip gelirken kaç kişi peşime takıldı, kaç
kişi artık iki kat örtmeye başladığım peçemin altında yüzümü seçebilmek için
yolumu kesti; kaç saygısızın, biraz sesini alçaltmaya bile lüzum görmeden:
- Ipekböceği, bu ha? Zavallı Şeyh! dediğini işittim.
Arkadaşlarımın yanında konuşmaya utanıyor, sınıfa girerken kıpkırmızı olduğumu
hissediyordum.
Bu, böyle devam edemezdi. Çaresiz, Maarif Müdürü'ne gittim. Buranın havasına
dayanamayacağımı söyledim; başka
bir memlekette bana bir ders bulmasını rica ettim. Dedikodulardan galiba onun da
haberi vardı. Çünkü hemen bana hak verdi. Yalnız, başka bir yerde bana göre ders
bulmak müşküldü. Daha az maaşlı daha küçük bir mektep olursa da kabul edeceğimi
söyledim; elverir ki uzakta bir yer olsun
iki gün evvel emri geldi- Ç... Rüştiyesine tayin etmişler.
Zavallı Çalıkuşu, rüzgâra kapılmış sonbahar yapraklarına döndü.
ÜÇÜNCÜ KISIM
JDUGÜN Hıdrellez. Evde yalnızım. Hatta, sadece evde değil, kasabada da hemen
hemen öyleyim. Evler boş, çarşılar kapalı. Bütün kasaba halkı, erkenden yemek
sepetlerıyle Söğüt-lük'te kuzu yemeğe gitti. Köşe başında her zaman kötürüm bir
dilenci oturur. O bile eğlenceden geri kalmak istemedi, arabaya biner gibi,
azametli bir eda ile bir hamalın sırtına binerek kafileye karıştı.
Mamafih, benim en ziyade hoşuma giden köpekler oldu. Kurnaz hayvanlar, ziyafetin
kokusunu almışlar, bohçalar, sepetler, ihramlarla yola çıkan her kafilenin
arkasında birkaç da onlardan takılmış.
Munise'yi komşulardan alay imamı Hafız Kurban Efen-di'nin karısıyla beraber
gönderdim. O, bensiz gitmemek için bir hayli sızlandı, fakat başıma bir çatkı
çattım: "Biraz hastayım, açılırsam belki arkadan gelirim," dedim.
Onları, hastayım diye aldattım ama bugün, bilakis çok iyiyim ve çok neşeliyim.
Gitmek istemememin sebebine gelince, ben, artık böyle kalabalık eğlence
yerlerinden hoşlanmıyorum.
Evde yalnız kalır kalmaz, başımdan çatkıyı attım. Yavaş sesle türküler
söyleyerek, ıslık çalarak hanım hanım evimin işini gördüm. Mektepte günlerce
erkek gibi çalıştıktan sonra ara sıra ev hanımlığı etmek bana öyle tatlı geliyor
ki...
Bu işler bitince sıra kuşlarıma geldi. Maskaraların kafeslerini temizledim,
sularını tazeledim, sonra güneş alsınlar diye bahçeye çıkardım. Şimdi tam yarım
düzine kuşumuz var Buraya gelirken Mazlum'u, Hacı Kalfa'nın oğluna bırakmak
mecburiyetinde kalmıştık. Munise, çok üzülmüş, ağlamıştı. Kızcağızım
içlenmesin diye ona bu kuşları aldım Sonradan, bana da bir merak geldi.
Fakat, komşunun sarı kedisinden bu hayvancıklara hiç rahat yok. Ne vakit
kafesleri bahçeye çıkarsam, gelip karşılarına oturuyor. Görünüşte sakin, halim
bir kedi. Yeşil gözlerini aralık ederek adeta şefkatle kuşlara bakıyor, hele ara
sıra çenesini titreterek hafif hafif sesler çıkarması var ki, onlarla konuşuyor
zannedersiniz. Bugün: "Bakalım ne yapacak?" diye kuşlardan birini kafesten
çıkardım, onun yüzüne doğru yaklaştırdım. Zalim hayvanın, üstünde bir rüzgâr
esmiş gibi, sarı tüyleri dalgalandı, yeşil gözlerinden kıvılcımlar parladı.
Yumuşak pençelerinin içinden tırnaklarını çıkarıyor, kuşun üstüne atılmaya
hazırlanıyordu.
Zavallı yavrucak, elimin içinde kanatlarını, boynunu kısarak öyle bir titriyordu
ki... Öteki elimle kediyi başından tuttum:
- Bu hain yeşil gözlerdeki tatlılığa bakan, seni gökyüzündeki melekleri
düşünüyor sanır, dedim. Halbuki senin derdin, bu biçareyi parçalamak değil mi?
Bak, ben şimdi senden ne güzel bir intikam alacağım.
Öteki elimi açtım. Zavallı kuş birdenbire sendeledi, azat olunduğuna inanamıyor
gibi durdu. Sonra, ince bir feryat kopararak uçmaya başladı. Kedinin hayran bir
yeis ile kuşu takip eden yeşil gözlerini yüzüme yaklaştırarak kahkahalarla
gülüyor:
- Nasıl, kuşu parçalandın mı, sarı zalim7 diye eğleniyordum, içimde derin bir
sevinç vardı. Yalnız bu sarı kediden değil, zavallı küçük kuşlara musallat olan
bütün sarı mahluklardan öç almış gibi seviniyordum.
Neşemi yalnız öteki kuşların şikâyeti kırdı. Bu, hakikaten bir şikâyet miydi,
bilmiyorum, fakat bana, öyle geldi ki, zavallılar: "Niçin bizi arkadaşımız gibi
mesut etmiyorsun?" diyorlar. Gönlümün o daima itaat etmek lâzım gelen hırçın,
sert emirlerinden biriyle kafese doğru yürüyordum.
Hepsini birden azat edecektim. Fakat, birdenbire Munise aklıma geldi. Yanağımı
kafeslerden birinin teline dayadım:
- Sizi bırakayım, güzel, fakat sonra Munise'ye, öteki sarı musibete ne cevap
vereceğiz? Ne yapalım küçükler, ne kadar uğraşsak bu sarı hainlerden kendimizi
büsbütün kurtaramıyoruz, dedim.
Kuşlardan sonra, sıra kendime geldi. Ben, havayı bir parça güneşli gördüğüm
vakit, daima soğuk su ile saçlarımı yıkarım. Onların yavaş yavaş güneşte
kuruması en büyük zevkim-dir.
Bugün, yine öyle yaptım; sonra kafeslerimin karşısındaki erik ağacına çıkarak
ıslak saçlarımı, hafif hafif esen bahar rüzgârına dağıttım. Saçlarım artık
uzamış, hemen hemen belime inmişti. B.'de saçlarımın niçin kısa olduğunu
arkadaşlarıma söylemeye utanmıştım. Onlar, bunu kadın için ayıp, daha doğrusu
bir kusur sayıyorlar. Hacı Kalfa'ya varıncaya kadar, herkesten bir türlü saç
ilacı salık almıştım. Saçlarımın bu kadar çabucak uzadığını görenler, kerameti
kendilerinde bildiler; Maçlarındaki tesire benim demet demet uzayan gür
saçlarımı şahit tuttular.
Erik ağacı kafeslerin tam karşısındaydı. Kuşlar, boncuk gibi parlıyor, gözlerini
güneşe dikerek ötüşüyorlardı. Ben, ıslık çalarak onları taklit ediyor, ince bir
dalın üstünde, salıncakta gibi sallanıyordum. Bir aralık yanımdaki evin
penceresine gözüm ilişti. Bir de ne göreyim? Komşu alay imamı Hafız Kurban
Efendi, ablak yüzünde iki cami kandili gibi parlayan yuvarlak çipil gözleriyle
bana bakmıyor mu?! Ne olduğumu anlatamam. Kılığım, kıyafetim bir şeye benzese
neyse. Fakat ayaklarım çıplak, arkamda açık bir beyaz gömlek, ilk hareketim,
arkama dökülen ağır saç kümesine sarınarak onu boynuma, göğsüme dağıtmak oldu.
Sonra kendimi bir yük gibi ağaçtan aşağı attım. Bereket versin, dal yüksek
değildi. Kulağıma: "Aman, eyvah!"
diye bir ses geldi. Düşen, biraz da canı yanan bendim. Fakat, bağıran komşum
Hafız Kurban Efendi'ydi.
ismini gülmeden söyleyemediğim bu Hafız Kurban Efendi, elli yaşlarında bir alay
imamıdır. Çok zengin olduğunu söyle-yorlar. Karısı pek taze, otuz yaşına bile
gelmemiş, güzel, kara gözlü, filiz gibi bir Çerkez kızı. Aramız pek iyidir.
Bugün Muni-se'yi gezmeye götüren de odur. Çocuğu olmadığı için benim küçük
yaramazı o da, kendi kızı gibi seviyor. Fakat, bugünkü vaka neşemi kaçırdı. Alay
imamından çok utandım, kim bilir, ne kadar ayıplamıştır? Şimdi bu satırları
yazarken utancımdan yüzümü ateş basıyor, kıpkırmızı olduğumu hissediyorum. Of,
Yarabbi! Mektep hocası da oldum, hâlâ deliliği bırakamıyorum. Tevekkeli B.'deki
Müdür Recef Efendi bana: "Allah geçinden versin, hanı ölüp de mezara girsen,
talkın veren imamı güldüreceksin!" demezdi.
Bugünkü programımın öğleden sonraki kısmı, geldim geleli çantamda duran
defterime son altı ayın vakalarını yazmaktı. Boğaz ile beraber sahildeki
istihkâmların bir kısmını gören penceremin önüne geçtim. Ben, bu eve zaten
yalnız bu pencereyi sevdiğim için geldim. Yoksa tamah edilecek hiçbir şeyi yok.
B.'den kaçmak için ilk teklif ettikleri yeri kabul etmiş, ne burayı sevip
sevmeyeceğimi düşünmüş, ne de aylığımın azlığına ehemmiyet vermiştim.
Fakat, talihime gayet iyi bir yer çıktı. Sakin, şirin bir asker memleketi. Yerli
olsun, yabancı olsun, kimin babasını, kardeşini, oğlunu, kocasını sorarsanız
mutlaka askerdi; ya zabit,ya nefer... Hocalarının bile bir kısmı tabur imamı,
alay müftüsü, filan gibi askerlikte bir ilişiği olan insanlar. Komşum Kurban
Efen-di'nin, sarığıyla beraber ara sıra üniforma giydiği, kılıç taktığı bile
oluyor.
Ç.'nın kadınları pek hoşuma gidiyor. Vefakâr, çalışkan, hayatlarından memnun,
munis ve sade insanlar Çalışmak gibi eğlenceyi de çok seviyorlar. Hafta geçmez
ki bir düğün olmasın.
Bir düğün, türlü türlü isimde kına geceleriyle tam bir hafta sürüyor. Demek
ki onlar hemen her gece eğleniyorlar.
Evvela, buna nasıl para dayandırıyorlar, diye şaşıyordum. Fakat sonradan sırrını
anladım.
Mesela, bir kadın, ağır gelinlik elbisesini on sene, yirmi sene, her düğüne
giyiyor, onu yine, tertemiz, kendi kızına giydiriyor. Eğlenceleri çok sade.
Çalgıları, armonika çalan bir ihtiyar ermeni kadını ki, küçük bir kurnaş
parçası, birkaç para ile memnun oluyor.
Evet, sade eğlenceler. Fakat değil mi ki memnun oluyorlar, pekâlâ Keşke ben de
onların içinde doğsaydım, keşke ben de bir gün parmaklarımda, avuçlarımın içinde
hurma gibi kınalarla... Her neyse başka bahse geçelim.
Komşularım, beni birdenbire sevdiler. Yalnız, aralarına karışmadığıma, bu
eğlencelerden zevk almadığıma darılıyor-lardı. Kibirli sanmasınlar diye onlara
kul, köle oldum, mektepteki kızları gibi kendilerinden de elimden gelen
nezaketi, yardımı esirgemedim
Burada en sevdiğim bir yer de: "Söğütlük" dedikleri dere kenarı. Kalabalık
günlerde pek cesaret edemiyorum Fakat bazı tenha akşamüstleri, mektepten
dönerken Munise ile oraya uğruyoruz. Söğütlük, adeta bir söğüt ve çınar ormanı.
- Parts
- Çalıkuşu - 01Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2690Total number of unique words is 166629.6 of words are in the 2000 most common words42.6 of words are in the 5000 most common words51.8 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 02Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2748Total number of unique words is 169831.6 of words are in the 2000 most common words46.4 of words are in the 5000 most common words54.9 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 03Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2794Total number of unique words is 162932.2 of words are in the 2000 most common words48.0 of words are in the 5000 most common words55.6 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 04Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2894Total number of unique words is 156735.8 of words are in the 2000 most common words49.9 of words are in the 5000 most common words57.4 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 05Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2755Total number of unique words is 156632.3 of words are in the 2000 most common words48.1 of words are in the 5000 most common words55.8 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 06Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2715Total number of unique words is 155433.3 of words are in the 2000 most common words47.0 of words are in the 5000 most common words54.3 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 07Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2858Total number of unique words is 150935.3 of words are in the 2000 most common words49.4 of words are in the 5000 most common words56.1 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 08Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2809Total number of unique words is 153336.1 of words are in the 2000 most common words49.8 of words are in the 5000 most common words57.6 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 09Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2835Total number of unique words is 167033.2 of words are in the 2000 most common words47.7 of words are in the 5000 most common words55.4 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 10Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2815Total number of unique words is 161236.8 of words are in the 2000 most common words52.4 of words are in the 5000 most common words59.9 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 11Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2850Total number of unique words is 167733.6 of words are in the 2000 most common words47.8 of words are in the 5000 most common words55.4 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 12Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2881Total number of unique words is 177432.0 of words are in the 2000 most common words46.5 of words are in the 5000 most common words53.3 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 13Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2779Total number of unique words is 167333.2 of words are in the 2000 most common words48.1 of words are in the 5000 most common words56.6 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 14Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2800Total number of unique words is 164333.7 of words are in the 2000 most common words47.8 of words are in the 5000 most common words56.8 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 15Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2818Total number of unique words is 160034.1 of words are in the 2000 most common words49.9 of words are in the 5000 most common words57.3 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 16Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2830Total number of unique words is 163034.9 of words are in the 2000 most common words51.0 of words are in the 5000 most common words58.6 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 17Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2771Total number of unique words is 160735.7 of words are in the 2000 most common words51.3 of words are in the 5000 most common words59.2 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 18Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2832Total number of unique words is 159734.0 of words are in the 2000 most common words48.4 of words are in the 5000 most common words55.1 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 19Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2877Total number of unique words is 168434.9 of words are in the 2000 most common words48.8 of words are in the 5000 most common words55.8 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 20Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2785Total number of unique words is 160533.2 of words are in the 2000 most common words46.8 of words are in the 5000 most common words54.3 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 21Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2817Total number of unique words is 163934.7 of words are in the 2000 most common words49.6 of words are in the 5000 most common words57.7 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 22Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2743Total number of unique words is 158432.7 of words are in the 2000 most common words48.2 of words are in the 5000 most common words55.0 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 23Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2851Total number of unique words is 159134.4 of words are in the 2000 most common words48.9 of words are in the 5000 most common words56.4 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 24Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2799Total number of unique words is 161632.3 of words are in the 2000 most common words46.6 of words are in the 5000 most common words55.9 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 25Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2762Total number of unique words is 157634.8 of words are in the 2000 most common words49.5 of words are in the 5000 most common words56.3 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 26Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2829Total number of unique words is 152138.0 of words are in the 2000 most common words52.4 of words are in the 5000 most common words60.8 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 27Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2788Total number of unique words is 157234.4 of words are in the 2000 most common words50.2 of words are in the 5000 most common words57.7 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 28Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2820Total number of unique words is 161135.0 of words are in the 2000 most common words49.5 of words are in the 5000 most common words57.1 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 29Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2859Total number of unique words is 157533.9 of words are in the 2000 most common words48.5 of words are in the 5000 most common words55.8 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 30Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2717Total number of unique words is 146237.3 of words are in the 2000 most common words51.6 of words are in the 5000 most common words59.0 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 31Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2707Total number of unique words is 140537.5 of words are in the 2000 most common words52.7 of words are in the 5000 most common words60.3 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 32Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 2851Total number of unique words is 163634.2 of words are in the 2000 most common words49.3 of words are in the 5000 most common words56.0 of words are in the 8000 most common words
- Çalıkuşu - 33Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 1234Total number of unique words is 75037.0 of words are in the 2000 most common words51.9 of words are in the 5000 most common words59.6 of words are in the 8000 most common words