Çalıkuşu - 26

Total number of words is 2829
Total number of unique words is 1521
38.0 of words are in the 2000 most common words
52.4 of words are in the 5000 most common words
60.8 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
şimdi, sözü kesmek için kalfaya lakayt bir tavırla şu cevabı verdim:
- Sizinle görücü gider, Reşit Beyefendi'ye bir hanımcık arardık. Ne çare ki, ben
bir iki güne kadar Kuşadası'na gidiyorum. Birkaç ay sonra nişanlım oraya
gelecek, evleneceğiz, de-1 dim. Sonra şaşkın şaşkın yüzüme bakan ihtiyar kadına:
- Allah rahatlık versin, kalfacığım, ben erken yatacağım, deyip odama çekildim.
Kuşadası, 25 Kasım
"Kuşadası'na gider misiniz?" dedikleri vakit, birden sevinmiş, kendi kendime:
"Kuşadası, benim adam, bu kadar zamandan beri aradığım saadeti, gönül rahatımı
mutlaka orada bulacağım!" demiştim. Bu his beni aldatmamıştı. Burasını her
yerden ziyade sevdim. Pek güzel bir memleket diye mi? Hayır. Kuşadası, evvelce
zannettiğim gibi. Munise ile -bu sarı papağanımla avare, yalnız bir hayat
geçireceğim bir Robenson adası çıkmadı.
Rahatım pek yolunda olduğu için mi? Bu da değil. Bilakis her zamankinden ziyade
çalışıyorum. Şu halde? Verilecek cevap biraz gülünç. Fakat ne yapayım ki
hakikat. Bej) Kuşadası'nı güzel ve rahat yer olmadığı için seviyorum. Öyle
sanıyorum ki, kudret, yalnız güzel simaları değil güzel toprakları, güzel
denizleri de insana gizli gönül azapları versin diye yaratmış.
Bir ay evvel buraya geldiğim vakit, mektebin başmualli-mesi beni karşısına aldı.
Elli yaşlarında kadar, hasta, bitkin bir kadın, bana dedi ki:
- Kızım.birbirinden tam üç ay fasıla ile dağ gibi iki oğlumu kara toprağa
verdim. Dünyayı gözüm görmüyor. Seni buraya ikinci muallimelikle göndermişler.
Gençsin, malumatlı görünüyorsun, mektebi sana bırakıyorum. Bildiğin gibi idaret
et. iki muallimimiz daha var, yaşlı iki hanım, onlardan hayır yok.
Elimden geldiği kadar çalışacağımı vaat ettim ve sözümde durdum.
Başmuallim Hanım, bana dün dedi ki:
- Feride Hanım kızım, sana ne kadar teşekkür etsem az, vaat ettiğinden on kat
ziyade çalıştın. Bir ay içinde gerek mektep,
gerek çocuklarımız çiçek gibi oldu. Allah senden razı olsun.
Arkadaşlarından en minimini çocuklara varıncaya kadar herkes seni seviyor Ben
bile vakit vakit derdimi, yüreğimin acısını unutuyorum, sen gülerken gülmeye
başlıyorum.
Zavallı kadın, kendi kara gözleri için çalıştığımı zannediyor, minnettar
oluyordu.
Çalışmak, bütün ruhuyla, kendini başkalarına vermek ne güzel şey! Çalıkuşu
tamamıyla eski Çalıkuşu oldu. Ne o, Ç.'deki müphem yaşamak yorgunluğu, ne
Đzmir'deki isyanlar, hiçbiri kalmadı, bir yaz semasına musallat olmuş geçici bir
bulut gibi'hepsi dağıldı.
Saçlarım, birer birer ağarıncaya kadar başkalarının çocuklarına, onların
saadetlerine kendimi vakfetmek artık beni korkutmuyor, iki sene evvel, bir
sonbahar akşamı, gönlümün içinde öldürülen küçüklerin boş yerini başkalarının
çocuklarına verdim.
Kuşadası, l Aralık
Bir zamandan beri etrafımda bir muharebe sözü dolaşıyordu. Hayatımı mektebe
vakfettiğim için kulak bile vermiyordum. Bugün kasaba birbirine girdi. Muharebe
başlamış.
Kuşadası, 15 Aralık
Muharebe başlayalı on beş gün oldu, hastaneye her gün kafile kafile yaralı
geliyormuş. Mektebe bir neşesizlik çöktü, küçüklerimden birçoğunun orduda
babaları, kardeşleri, var. Biçareler tehlikeyi, şüphesiz, bilmiyor, fakat
hissediyorlar. Üstlerine büyük adam gibi halim bir mahzunluk çöktü.
Kuşadası, 16 Aralık
Ne aksilik, Yarabbi, ne aksilik! Bugün kumandanlığın emriyle mektebi işgal
ettiler. Muvakkat hastane yapacaklarmış. Ne isterlerse yapsınlar, umrumda değil.
Fakat mektep kurtuluncaya kadar ben ne yapacağım, nasıl vakit geçireceğim?
Kuşadası, 24 Aralık
Bugün, mektepte kalan birkaç kitabı almaya gitmiştim. Öyle bir karışıklık ki,
insan, kitabını değil, kendini kaybetse bulamayacak. Çaresiz geri dönüyordum.
Bir hastabakıcı kadın, kapılardan biri açarak:
- Bir kere de Başhekim Bey'e soralım. O, galiba birkaç kitap kaldırmıştı!...
dedi.
Odanın içi şişeler, sargılar, ecza kutularıyla doluydu. Başhekim, sırtından
ceketini atmış, inleye oflaya bu karışık şeyleri düzeltmeye çalışıyordu.
Arkasını döndüğü için, yalnız boynunu, ak saçlarını ve sıvalı bileklerini
görüyordum. Bu halde bir adamdan kitap sormak saygısızlıktı. Hastabakıcıyı
eteğinden çektim.
- Vazgeçiniz, dedim. Fakat o, farkında olmadı:
- Beyefendi hani siz Fransızca resimli kitaplar bulmuştunuz, nerede onlar? dedi.
ihtiyar doktor birdenbire kızdı. Başını çevrimeden öyle fena, öyle ayıp bir
cevap verdi ki, gayri ihtiyari ellerimi yüzüme kapadım, oradan kaçmak istedim.
Fakat, tam bu dakikada, yüzünü çevirmişti. Birdenbire:
- Vay küçük yine mi sen? diye bağırdı.
Yüzünü görür görmez, ben de kendimi tutamadım:
- Doktor Bey, Zeyniler'deki Doktor Bey! diye feryat ettim.
Mübalağa etmiyordum. Bu, bir feryattı.
Şişelen devirerek yanıma geldi, ellerimi tuttu; başımı çekerek, çarşafımın
üstünden saçlarımı öptü. Yalnız bir gün, hatta bir gün bile değil, birkaç saat
birbirimizi görmüştük. Hangi gizli ruh alakası bizi birbirimize bağlamış, iki
sene sonra kırk yıllık iki dost, hatta bir baba kız gibi bizi birbirimizin
kollarına atmıştı? Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!...
Hayrullah Bey, tıpkı Zeyniler'deki gibi bana:
- Söyle bakalım, yaramaz, senin burada ne işin var? diye sordu.
Çocuk gözleri gibi berrak mavi gözleri, beyaz kirpiklerinin içinde tarif edilmez
bir tatlılıkla parlıyordu. Ben, yine tıpkı Zeyniler'deki gibi, bu gözlerin içine
gülerek:
- Biliyorsunuz ki, ben, muallimeyim Doktor Bey, dedim. Memleket memleket
geziyorum. Şimdi buraya tayin ettiler.
Bütün hayatımı ve gönlümü biliyor gibi nihayetsiz bir esefle:
- Hâlâ mı haber yok, küçük? dedi. Birdenbire yüzüme su serpilmiş gibi ürperdim,
gözlerimi kırpıştırdım. Hayret ediyor gibi görünmeye çalışarak:
- Kimden, Doktor Bey? dedim.
O, canı sıkılmış gibi beni parmağıyla tehdit etti:
- Ne yalan söylüyorsun küçük? Dudakların yalan söylemeyi öğrenmiş ama gözlerin,
halin daha pek toy. Kimden mi haber soruyorum. Seni böyle memleket memleket
gezdiren her kimse ondan.
Gülerek omuzlarımı silktim:
- Maarif demek istiyorsunuz, sonra tabii memleketimin çocuklarına hizmet etmek
emeli.
Doktor, yine Zeyniler'deki iddiasını tekrar etti. Bu söz, beni çok müteessir
ettiği için kelimesi kelimesine aklımda kalmıştı:
- Bu yaşta, bu halle, bu çehreyle mi? Peki, öyle olsun yaramaz, öyle olsun, tek
sen vahşilik gösterme.
O ilaçlarını, ben kitaplarımı unutmuştuk, konuşmaya devam ediyorduk:
- Mektebimizi aldığınıza o kadar üzüldüm ki, Doktor Bey...
- Bana başka bir fikir geliyor... Ne musibetti o köyün adı? Orada sana
hastabakıcılık ettirdimdi. Hatırlarsın ya? Burada da bana yardım eder misin, ha?
Zaten arada büyük bir fark yok, ha senin minimini maymuncukların, ha benim
sevgili ayıcıklarım! Zaten ikisi ruh itibariyle öyle birbirlerine benzer ki...
Aynı saffet, aynı temiz çocuk yüreği, hem de ateş karşısında yandıkları bu
aylarda benimkilere yardım, daha ecirli bir iştir, küçük kız...
Birdenbire yüzüm güldü, çocuk gibi sevindim. Bana kuvvetimi ve sevgimi
harcayacak bir iş olsun da, ne olursa olsun.
- Peki Doktor Bey, ne vakit isterseniz işe başlarım.
- Hemen şimdi, bak şurasını ne hale koymuşlar? El değil ki, adeta...
Yine hatırı sayılacak derecede fena bir kelime. Ben utanarak:
- Fakat bir şartla Doktor Bey... Yanımda pek askerce konuşmayacaksın... O,
gülerek:
- Gayret ederim küçük, gayret ederim... Mamafih arada bir kaza olursa kusura
bakmazsın artık, dedi.
Akşama kadar beraber çalıştık, yarın geleceğini haber aldığım hasatları kabule
hazırlandık.
Kuşadası, 26 Aralık
Bir aydan beri Hayrullah Bey'in yanında hastabakıcıyım. Muhabere devam ediyor,
hastaneye gelen yaralı kafilelerinin
ardı arkası kesilmiyor. Đş o kadar çok ki... Bazı geceler evime bile
dönemiyorum.
Dün gece geç vakte kadar ağır yaralı bir ihtiyar yüzbaşı ile meşgul olmak lâzım
gelmişti. Sabaha kaşı yorgunluktan bitap düşmüş, ecza odasındaki bir koltuğun
içinde uyuklamış-tım.
Omuzlarıma hafif bir elin dokunduğunu hissettim; gözlerimi açtım, Doktor
Hayrullah Bey'di. Benim üşümemden korkmuş, uyandırmamaya çalışarak üstüme ince
bir battaniye örtmek istemişti; pencereden giren hafif seher aydınlığı içinde
daha solgun ve yorgun görünen mavi gözleriyle gülümsedi:
- Uyu küçük, rahatsız olma, dedi.
Bu dakikada, bu şefkat, bana öyle tatlı geldi ki... Bir şey söylemek, minnetimi
anlatmak istiyorum. Yorgunluk, uyku galebe etti, dalgın dalgın gülümseyerek
tekrar uyudum.
iki büyük kusuruna rağmen, bu ihtiyar doktoru çok seviyorum. Bunlardan biri kaba
kelimeler kullanması. Gerçi etrafındakiler de buna hak kazanacak
münasebetsizlikler yapıyorlar ama, bu da sebep olur mu ya? Bazı ağzından öyle
şeyler çıkıyor ki, yanından kaçıyorum. Günlerce yüzüne bakamıyorum. Mamafih,
kabahatini kendi de biliyor,
- Aldırma küçük, bunların irapta mahalli yok, askerliktir, diyor.
Hayrullan Bey, kabahatlerini, saf pişmanlıklarını, sevimli mahcubiyetleriyle
affettiren, hatta hoş gösteren çocuklara benziyor.
Đkinci kabahati bundan daha büyük. Bu kaba saba adamda anlaşılmaz bir nicelik
var. Đnsanın kendine bile itiraf eteme-diği en olmayacak şeyleri öyle ustalıkla
ağzından alıyor ki... Mesela, benim kimseye söylememek için o kadar çalıştığım
sergüzeştimin büyük bir kısmını biliyor. Bunları nasıl söyledim. Kendim de
farkında değilim. Ara sıra sorduğu tek tuk suallere kuru cevaplar vermekten
başka bir şey yapmamıştım.
Halbuki o, bu sözleri bir araya toplaya toplaya bütün bir hikâye meydana
çıkardı.
Doktorun kimsesi yok, yirmi beş sene evvel evlenmiş, dokuz ay sonra karısı
tifodan ölmüş. O vakitten beri bekâr kalmış, kendisi Rodosluymuş, fakat
Kuşadası'nda da bazı emlaki var. Miralaylık maaşına herhalde ihtiyacı olmayan
bir adam. Çünkü onun birkaç mislini hastalara sarf ediyor. Mesela bir gün evvel,
yaralı bir neferin memleketinden gelen mektubunu okumuştum. Neferin ihtiyar
anası, sefaletlerinin son dereceyi bulduğunu, çocukların açlıktan, sokaklara
döküldüklerini yazıyordu. Yaralı, bu mektubu dinlerken derin derin ah etti.
Hayrullah Bey, yanımızdaki yatakta bir askeri muayene ediyordu. Birdenbire bu
biçare nefere döndü:
- Çok memnun oldum, neyinize güvenir de böyle alay alay yumurcak çıkarırsınız
ortaya? dedi.
Bu zalim alay, ok gibi yüreğime saplanmıştı. Münasip bir vakitte bunu ihtiyar
doktara söyleyecektim. Fakat o, bana dah-ha evvel bu meseleden bahsetti:
- Küçük, belli etmeden o ayının anasının adresini al, beş on lira gönderelim,
dedi.
Öyle anlıyorum ki, bu ihtiyar doktor, ne para için ne de bir vazife fikriyle
askerlik ediyor, onun bir iptilası var: "Sevgili ayıcıklarım" dediği biçare
neferlere muhabbet! Fakat bilmem niçin, bu muhabbeti, utanılacak bir şey gibi
daima gizlemeye çalışıyor.
Kuşadası, 28 Ocak
Bu sabah, hastaneye geldiğim vakit ağır yaralı dört zabit getirildiğini haber
aldım. Hastabakıcılar, Hayrullah Bey'in beni aradığını söylediler. Ne vakit
nazik bir ameliyat yapacak olsa, beni yanında istiyor:
- Sana, böyle şeyler göstermek doğru değil, ama, küçük, elinden iş gelecek adam
yok, beni kızdırıp bağırtıyorlar, ne yapacağımı şaşarıyorum, diyor.
Çarşafımı attım, acele acele gömleğimi giydim. Fakat, ben hazırlanıncaya kadar
ameliyat bitmişti. Yaralıyı sedye içinde yukarıya gönderiyorlardı.
Hayrullah Bey, beni yanına çağırdı:
- Küçük, dedi. Ehemmiyetli bir terzilik ettik: "Ameliyata terzilik diyor." Genç
bir erkânıharp binbaşısı. Bir bomba, sağ kolu ile yüzünün bir tarafını berbat
etmiş, kendi odamı verdim. Artık, onunla sen meşgul olursun. Çok büyük ihtimama
ihtiyacı var.
Konuşa konuşa odaya girdik, yatakta yüzü, kolu sargılar içinde sessiz bir insan
yatıyordu. Doktorla yanına yaklaştık, yalnız yüzünün sol tarafı bir parça
görünüyordu. Bu çehre bana yabancı değildi. Fakat bu yüzü bir türlü bulup
çıkaramıyordum.
Hayrullah Bey, yaralının sol nabzını tutmuştu. Yüzüne | doğru eğilerek iki kere:
- ihsan Bey, ihsan Bey! diye seslendi.
Birdenbire zihnimde bir şimşek çaktı. Ç.'de Abdürrahim | Paşa'nın evinde
tanıdığım erkânıharp yüzbaşısı idi. Bir adım geri çekildim; odadan çıkacak, bir
daha beni bu yaralı zabiti yanına göndermemesini doktordan rica edecektim. Fakat
hasta, gözlerini açmış, beni görmüştü. Tanıdı, lâkin ben olduğuma ihtimal
vermedi. Yaralandığı günden beri, kim bilir, kaç defa kendini kaybetmiş,
hastalığı, ateşi, ona ne çılgın rüyalar vermişti? Evet, dalgın gözlerin
bakışlarından anladım ki, ben olduğuma ihtimal vermedi, bembeyaz dudaklarında,
hafif bir gülümsemeyle tekrar gözlerini kapadı.
ihsan Bey! Bir zaman evvel çocukluğumdan, beni müdafaa eden bir babam, bir
kardeşim, bir... Bildiğim olmamasından istifade etmişler, beni"gece âlemlerine
sürüklemişlerdi.
Yüreğimde, sürgüne gönderilen bir adi sokak kadını zilletiyle
elimi suçsuz yüzüme kapayarak şehirden çıkıyordum. Dünyayı baştan başa bir
zulüm, kendimi o zulme baş eğmekten başka çaresi olmayan bir sefil gibi
göründüğüm gibi o günde beni müdafaa ettiniz, mesleğinizi, istikbalinizi
tehlikeye koymak, hatta belki ölmeyi göze alarak mürüvvetini gösterdiniz.
Mademki hazin bir tesadüf, bugün bizi karşı karşıya getirdi, sizden
kaçmayacağım, bu ümitsizlik ve acı günlerimizde bir küçük kız kardeş gibi
kendimi hizmetinize vakfedeceğim.
Kuşadası, 7 Şubat
ihsan Bey'in yarası tehlikeli değilmiş, bir aya kadar kendini toplayabilirmiş.
Fakat sağ kaşının üstünden başlayarak çenesine kadar bütün yanağını kaplayan
yara onu korkunç bir surette çirkin bıracakmış.
Hayrullah Bey, sargıları değiştirirken yanında bulunmuyordum. Yüreğim
dayanamadığı için değil, -çünkü her gün yaranın bundan çok daha fenalarını
görüyorum fakat benim bakışımın ona, korkunç yarasına dokunmuş bir bıçaktan
daha fazla ıstırap verdiğini gördüğüm için...
Zavallı adam, ne çehre ile hastaneden çıkacağını biliyor, açıktan açığa bir şey
söylemediği halde, derin bir ümitsizlik içinde bulunuyor.
Hayrullah Bey:
- Biraz daha gayret delikanlı, yirmi güne kadar dipdiri ayağa kalkacaksın,
dediği zaman, adeta telaşa düşüyor.
Yaralının bugünlerini hoş geçirmesi için kalbimin bütün şefkat kabiliyetini sarf
ediyorum; bazen yatağının başucunda kitap okuyorum, hatta, masal bile söylediğim
oluyor.
Evet, biçarenin hiçbir şey söylemediği halde daima çirkin kalmak azabından bir
dakika kurtulamadığı o kadar belli ki...
Bazen gizli teselliler icadına çalışıyordum. Büsbütün başka şeylerden bahsediyor
gibi görünerek yüz güzelliği kadar dünyada lüzumsuz, hatta muzır bir şey
olmadığı, asıl güzelliği ruhta, gönülde aramak lâzım geldiğini söylüyorum.
Kuşadası, 25 Şubat
ihsan Bey, ümit ettiğimizden az zamanda iyi oldu. Bu sabah sütlü çayını
götürdüğüm zaman, onu giyinmiş buldum.
Bir sene evvel Abdürrahım Paşa'nın bahçesinde tesadüf ettiğim parlak elbiseli,
güzel ve mağrur çehreli erkânıharp yüzbaşısı gayri ihtiyari gözümün önüne geldi.
Bin başı üniformasının yakası içinde incecik boynunu yana doğru meylettiren,
yüzündeki yara yerinden, bir ayıp gibi utanan hasta asker, o güzel, mağrur
erkânıharp zabiti miydi?
Teessürümü galiba gızleyememiştirn. Onu, başka bir şeyle tevil etmeye çalışarak
yalandan darılmaya başladım:
- Đhsan Bey, bu yaptığınız adeta çocukluk, daha tamamıyla iyi olmadan niçin
giyindiniz? dedim. Gözlerini önüne indirdi:
- Yatmak daha ziyade hasta ediyor da ondan, diye cevap verdi.
ikimiz de susuyorduk. O, hırçın asabiyetini gizlemeye çalışarak:
- Artık gitmek istiyorum, bir şeyim kalmadı, tamamıyla iyi oldum, diye ilave
etti.
Yüreğim merhametten eziliyordu, renk vermemek için, şakaya vurdum:
- ihsan Bey, görüyorum ki, beni dinlemeyeceksiniz. Yine asker inadınız uyandı.
Fakat, şunu haber vereyim ki, ben, şimdi fitnelik etmeye gidiyorum. Doktorunuza
her şeyi haber vereceğim, sizi iyice paylasın da görürsünüz, dedim.
Tepsiyi bırakarak acele acele dışarıya çıktım. Fakat doktoru görmeye gitmedim.
25 Şubat (Akşama doğru)
Hayrullah Bey'le müthiş bir kavga ettim. Ama iş için değil, başkalarının işine
karışmak saygısızlığını pek ileri vardırdı da ondan...
Demin Đhsan Bey'den bahsediyorduk. Yüzünün onu fazla müteessir ettiğini
söyledim.
Hayrullah Bey, dudaklarını büktü:
- Hakkı var, ben, onun yerinde olsam, şuradan kendimi denize atardım. Öyle
surat, balıklara yem olmaktan başka neye yarar? dedi.
- Ben, sizi başka türlü sanıyordum, Doktor Bey. Ruh güzelliği yanında yüz
güzelliğinin ne ehemmiyeti olur? dedim. Hayrullah Bey gülmeye, benimle eğlenmeye
başladı:
- Lakırdıdır o küçük, o suratlı adama kimse metelik vermez. Hele siz yaştaki
kızlar yok mu?
Şikâyet eder gibi yakasını silkeliyordu. Đsyan ettim:
- Hayatımı bir parça biliyorsunuz, bazı esrarımı hemen hemen zorla benden
çaldınız. Benim güzel hem de çok güzel bir nişanlım vardı. Beni aldattı diye onu
kalbimden silip attım, ondan nefret ediyorum.
Hayrullah Bey, yeniden bir kahkaha kopardı. Sonra beyaz kirpiklerinin içinde
küçüle küçüle gülen mavi gözlerini ta kalbimin içine dikti:
- Bana bak küçük, dedi. Öyle değil, gözlerimin içine bak da söyle, onu sevmiyor
musun?
- Ondan nefret ediyorum.
Çenemi tuttu, hâlâ gözlerime bakmakta devam ediyordu:
- Ah, zavallı küçük, sen onun için senelerden beri çıra
gibi cayır cayır yanıyorsun. O hayvan, seninle beraber kendi kendine de yazık
etmiş. Bu aşkı, o, başkasında zor bulur. Hiddetten sesim boğularak:
- Niçin bana bu ağır iftirayı reva görüyorsunuz, nereden biliyorsunuz? dedim.
- Hatırlarsın ya, seni o köyde gördüğüm gün, bunu anladım. Saklamaya çalışma
nafile. Sevda, çocuk gözlerinden uyku gibi akıyor.
Gözlerim kararıyor, kulaklarım uğulduyordu. O, hâlâ söylüyordu:
- Başkalarının içinde yaşarken öyle herkese, her şeye yabancı bir halin, rüya
gören insanlara mahsus dalgın, mahzun bir gülümseyişin var ki, yüreğimi yakıyor
küçük. Sen, yaradılış itibariyle bile herkesten başkasın. Esatir, buseden doğmuş
buse ile gıdalanmış, büyümüş birtakım perilerden bahseder. Bunları yalnız bir
hayal zannetmemeli. Onların dünyada numuneleri vardır. Feridecik, sen onlardan
birisin. Sen, sevmek, sevilmek için yaratılmış bir mahluksun. Ah, deli kız, çok
yanlış hareket etmişsin, ne olursa olsun, bu sersem oğlanın yakasını
bırakmamalıydın. Mutlaka mesut olacaktın.
Bir isyan feryadıyla kıvrandım. Çırpınarak, ayaklarımı yere vurarak:
- Niçin bunları söylediniz? Benden ne istiyorsunuz? diye ağlamaya başladım.
O vakit, doktorun da aklı başına geldi:
- Doğru küçük, hakkın var, bunlar sana söylenecek şeyler değildi. Berbat bir
halt ettik, affet beni küçük diye beni teskin etmeye çalıştı.
Artık, darılmıştım, yüzüne bakmayı canım istemiyordu:
- Göreceksiniz, onu sevmediğimi nasıl ispat edeceğim, dedim. Şiddetle kapıyı
kapayarak dışarı çıktım.
Yine 25 Şubat gecesi
ihsan Bey'in lambasını gördüğüm vakit, o hâlâ soyunma-mıştı. Pencerenin önünde,
ayakta duruyor, akşamın denizdeki son kızıltılarını seyrediyordu.
Söz olsun diye:
- Üniformanızı ne kadar göreceğiniz gelmiş efendim, dedim.
Odaya, akşamın alacakaranlığı iyiden iyiye çökmüştü, ihsan Bey, bu karanlıktan
cesaret almış gibi muammalı bir tebessümle başını salladı, ilk defa açıktan
açığa derdini söyledi:
- Üniformam mı efendim? Evet, şimdi ümidim yalnız onda. Yüzümü o, bu hale
getirdi. Uğradığım felaketi tamir etmek kudretini onda görüyorum.
Bu sözlerin manasını anlamıyor, hayretle yüzüne bakıyordum. O hafif bir göğüs
geçirerek devam etti:
-Gayet sade, Feride Hanım anlaşılmayacak şey değil. Bir nizamiye zabiti gibi
geriye döneceğim. Bombanın yarım bıraktığı iş tamam olsun, ben de kurtulayım.
Genç binbaşı, bu sözleri bir çocuk saffet ve ıstırabıyla söylüyordu. Lambayı
yakmak için ona arkamı dönmüştüm. Tutuşturduğu kibriti, belli etmeden üfledim,
fitili düzeltmek istiyor gibi eğilerek gayet yavaş:
- Böyle söylemeyiniz ihsan Bey, siz isterseniz bahtiyar olabilirsiniz Mesela,
zararsız bir kızla evlenirsiniz, iyi bir aileniz, minimini çocuklarınız olur,
her şeyi unutursunuz.
Başımı çevirmediğim halde hissediyordum ki, o da bana bakmıyor hâlâ pencereden
denizi seyrediyordu.
- Feride Hanım, ne kadar temiz kalpli bir kız olduğunuzu bilmesem, benimle
eğleniyorsunuz, diyecektim. Beni bu halde kim ister? Ben ki böyle olmadan evvel,
bir kadının hiç olmazsa gülmeden yüzüme bakabileceği günlerde bile hoşa
gitmemiştim. Şimdi öyle bir alilim ki.
Artık devam etmek istemedi, kendisini toplamaya çalışarak:
- Feride Hanım, bunlar lüzumsuz sözler. Affedersiniz, lambayı yakar mısınız?
dedi.
Bir kibrit daha çaktım, fakat elim bir türlü lambaya gitmiyordu. Gözlerimi bir
titrek aleve dikerek düşüne düşüne onun sönmesini bekledim. Oda, eski karanlığın
içine düşünce yavaş yavaş:
- ihsan Bey, dedim. Siz o muvaffakiyetsizliğe uğradınız vakit mağrur, hodkâm bir
erkektiniz. Elem, ümitsizlik, kalbinize bu inceliği vermemişti. O vakit,
mesleğinizi çiğneyerek, belki ölümü göze alarak, bir küçük kızı, hakir bir
iptidaiye hocasını müdafaa etmiştiniz. Sonra bunların hepsinden daha mühim
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 27
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.