Çalıkuşu - 28

Total number of words is 2820
Total number of unique words is 1611
35.0 of words are in the 2000 most common words
49.5 of words are in the 5000 most common words
57.1 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
Munise'yi son defa öpmek istiyordum. Cesaret edemedim, yalnız çıplak kolunu
tuttum. Küçüğüm, ara sıra ellerimi tutar, avuçlarımı çevirerek içlerinden
öperdi. Bende onun gibi yaptım. Bu zavallı buruşuk avuçlarının içinden küçük
küçük buselerle öptüm, abasına ettiği bütün iyilikleri için teşekkür ettim.
Bu dakikadan sonra Munise'yi bir daha göremedim. Beni yatağımın üstüne uzattılar
ve yalnız bıraktılar.
Bir yandan titriyor, bir yandan ter döküyordum. Evin içine yayılan keskin
elyotrop kokusu bir dalga gibi içime gömülüyor, göğsümü tıkıyordu. Bana öyle
geldiki bu koku, bu ikindi aydınlığındaki kuşların sesi, senelerce devam etti.
Sonra yavaş yavaş ortalık karardı. Gözlerimin önünde Munise'nin, kar
fırtınasında kaybolduğu o karanlık gecenin hayali titriyordu.
Küçüğümün kapıya vurduğunu, fırtınanın içinde ince sesiyle inlediğini
duyuyordum.
Gecenin bilmem hangi saatindeydi. Kuvvetli bir ışık gözlerimi yaktı; saçlarıma,
alnıma bir el dokunduğunu hissettim, gözlerimi açtım, ihtiyar doktor, elinde bir
şamdanla yüzüme eğiliyor, sönük mavi gözlerinde, beyaz kirpiklerinde yaşlar
titriyordu. Rüya içinde gibi:
- Saat kaç? Bitti, değil mi?
Dediğimi hatırlıyorum, sonra yine yavaş yavaş o Zeyniler gecesinin karanlığına
daldım.
*
Gözlerimi, tekrar açtığım vakit, bulunduğum yeri tanıyamadım; başka oda, başka
pencereler... Dirseklerime dayanarak kalkmaya çalıştım, başım benim değilmiş
gibi, tekrar yastığın üstüne düştü. Şaşkın şaşkın, etrafıma bakmıyordum. Yine
doktorun mavi gözlerini gördüm.
- Fende, beni tanıdın mı?
- Niçin tanımayayım Doktor Bey? dedim.
- Çok şükür, çok şükür. Cümlemize geçmiş olsun.
- Bir şey mi oldu, doktor?
- Sen yaşta bir çocuk için ehemmiyetsiz, biraz uyudun kızım, biraz uyudun,
ehemmiyet verilecek birşey değil...
- Ne kadar uyudum?
- Epeyce zaman, ziyanı yok... On yedi gün kadar...
On yedi gün uyku1 Ne tuhaf!.. Aydınlık, beni rahatsız ettiği için tekrar
gözlerimi kapadım, bu on yedi günlük uykuya; başkasının göğsünden geliyor,
dudaklarından çıkıyor gibi bir tuhaf ses veren kahkahalarla güldüm; sonra tekrar
uyudum.
*
Büyükçe bir beyin humması geçirmişim. Doktor Hayrul-lah Bey, beni kendi evine
nakletmiş, on yedi gün başucumdan
ayrılmamış. Bu, benim hayatta ilk büyük hastalığımdı. Nekahet zamanım kırk
günden ziyade sürdü. Günlerce yerimden kalkamadım. Hastalıktan sonra saçlarım
demet demet inmeye başlamıştı. Bir gün, makas istedim; onları ensemin hizasından
kestim.
Nekahet ne tatlı şey. Đnsan, yeniden dünyaya gelmiş gibi oluyor; en ehemmiyetsiz
yerlere -renkli oyuncaklara bakan küçük çocuk gibi sevinçle, saadetle bakıyor.
Cama kanatlarını çarpan bir kelebek, aynanın kenarında renkli akisler uyandıran
bir güneş aydınlığı, uzak bir sürünün hafif çıngırak sesleri, kalbimi lezzetli
titremelerle çırpındırıyordu.
Hastalık, son üç senemin bütün zehirlerini alıp götürmüştü. Hatıralarım bile
başkasına ait şeyler gibi geliyordu. Onlar, artık bende ne bir keder, ne bir
heyecan uyandırıyordu. Zaman zaman hayretle kendime soruyordum:
- Sakın bunlar bir uzun rüyanın hatıraları olmasın! Yahut onları bir eski
romandan okumuş olmayayım? Evet, vakaları rüyada, çehreleri, boyaları solmuş,
çerçeveleri tozlanmış eski fotoğraflarda görmüş gibiyim.
Doktor Hayrullah Bey, bu nekahet zamanında bana arkadaşlık etti. Bir gün yalnız
bırakmadı. Kâh hikâyeler söylüyor, kâh romanlar okuyarak beni eğlendirmeye,
güldürmeye çalışıyordu. O biçare de çok yoruldu.
- Hele şöyle bir adamakıllı ayağa kalk... Alimallah hasta bile olmasam, keyif
için patiska entari diktirip üç ay yatakta yatacağım. Sana bin türlü naz
edeceğim, diyor.
Ara sıra benim, uykuya benzeyen dalgınlıklarım oluyor, incelmiş gözkapaklarımın
arasından pembe güneş ışıklan sızarak bir zaman o halde kalıyordum
O vakit, Hayrullah Bey, karşımdaki koltukta kitap okuyor yahut uyukluyordu. Bu
dalgınlık saatlerinde ruhumun vücudumdan ayrıldığını, ışık gibi ses gibi
boşluklarda dolaştığını hissediyordum.
Nerelere, hangi memleketlere gidiyordum, bilmiyorum. Yalnız birdenbire
uçurumlara düşmek hissi içinde, içim ılınarak silkinip uyandıkça öyle
hissediyorum ki, uzak, pek uzak bir yerlerden dönüyorum. Kulaklarımda ışık
süratiyle aşılmış mesafelerin rüzgârları hışıldıyor, gözlerimde havanın en
yüksek tabakalarında görülmüş dumanlı memleketlerin dağınık, sönük hatıraları
titriyordu.
Evvelki gün Hayrullah Bey'e dedim ki:
- Doktorcuğum, artık büsbütün iyileştim. Onu ziyaret edebiliriz.
Evvela razı olmadı, daha hiç olmazsa on beş gün, bir hafta sabretmemi söyledi.
Fakat hastaların inatçılığına, titizliğine tahammül etmek mümkün olmuyor.
Đhtiyar arkadaşımı nihayet razı ettim. Bahçeden iki kucak çiçek, deniz
kenarından birçok renkli taş -küçüğüm bunları çiçeklerden ziyade severditopladık.
Munise, Akdeniz'e karşı bir tepeciğin üstünde, kendi gibi incecik bir küçük
servinin altında yatıyor. Saatlerce yanında oturduk. Hastalığımdan beri ilk defa
olmak üzere doktorla onu konuştuk. Küçüğümün nasıl öldüğünü, nasıl gömüldüğünü
bilmek istiyordum. Bütün ısrarlarıma rağmen Hayrullah Bey bana tafsilat vermedi.
Yalnız bir şey öğrenebildim: Gömüldükten sonra imam, Munise'nin annesinin ismini
sormuş, bunu, tabii kimse bilmiyor doktor benim, bu küçük kız için hemen hemen
bir anne olduğumu hatırlamış, ismimi vermiş. Yavrumu "Munise bin Feride" diye
toprağa teslim etmşiler...
Kuşadası, l Eylül
Doktor Hayrullah Bey bu sabah bana:
- Küçük, dedi. Beni yine bir köyden istemişler. Düldül sana emanet, sakın
hayvanın pansumanını o "Odabaşı" ayısına bırakma. Kendi bacağı gibi Düldül'ün
bacağını da kestirmeye mi azmetti, hain nedir? Bir türlü ayak iyi olmuyor,
pansumanı biliyorsun. Yarayı tekrar bağladıktan sonra Düldül'ü sekiz, on dakika
bahçenin içinde dolaştır, hatta mümkünse bir parça, ama çok değil, koştur
anladın mı? ikinci işe gelince, fırıncı Hur-şit Ağa bugün fırın kirasını
getirecek, yirmi sekiz lira mı ne, benim tarafından parayı alırsın. Ayrıca,
neydi o söyleyeceğim? Kafa kalmadı ki... Ha, evet, benim kütüphanemi aşağıya
naklettir. Deniz tarafındaki odayı sana vereceğim. Orası daha güzel, hem kışın
lodosa karşıdır, üşümezsin...
Ne vakitten beri söylemek istediğim sözün sırası gelmişti. Dedim ki:
- Doktor Bey, Düldül'ü merak etmeyin, kirayı da alırım. Fakat, ötekine ihtiyaç
var mı? Artık, misafirliğim kâfi derecede uzadı, müsaade ederseniz ben
gideceğim.
Doktor, ellerini kalçalarına dayadı, benim taklidimi yapmak için sesini
incelterek hiddetle:
- Misafirliğim kâfi derece uzadı. Müsaade ederseniz ben gideceğim, dedi. Sonra
daha sert bir tavırla yumruğunu sallayarak:
- Ne dedin? Gidecek misin? Yediği naneye bak. Ağzını kulaklarına kadar yırtarım
da asıl o vakit kıyamete kadar gülersin.
- Fakat, Doktor Bey, dedim, misafirlik fazla uzuyor. Yine elini beline
dayıyarak:
- Peki, küçükhanım hazretleri, gitmek istiyorsunuz, âlâ fakat Quo Vadis?...
Gülümseyerek cevap verdim:
- Doktor bey, nereye gideceğimi ben de kendi kendime soruyorum. Fakat şu var,
gitmek elzem. Đlanihaye yanınızda kalamam. Bu, tabii... En düşkün bir zamanımda
bana yardım ettiniz, bunu unutmayacağım, fakat...
Hayrullah Bey, çenemin altından tuttu:
- Küçük kız, gevezeliğe lüzum yok, biz, seninle "iki ahbap çavuş" olduk. Haydi,
münasebetsizliği bırak. Ben, hâlâ ısrar ediyordum:
- Doktor Bey, kalmak benim canıma minnet, emin olunuz, yanınızda çok mesut
oluyorum, fakat niceden Beri size yük olacağım? Gerçi çok insaniyetlisiniz,
fedakârsınız...
Doktor, kısa saçlarımı birbirine karışırarak eğlenmeye devam ediyor, yine benim
söyleyişimi teklit etmek için yanağını çukurlaştırarak, dudaklarını sivriltip,
sesini incelterek:
- insaniyet, fedakârlık... Trajedi mi oynuyoruz be deli çocuk? diyordu.
Anlatamadık gitti, insaniyet, fedakârlık bana vız gelir, küçük kız. Ben keyfim
için yaşadım, keyfim için sana hizmet ettim. Senden hoşlanmayayım da bak,
suratına bakar mıydım? Kendimi tepesi üstü minderden attığımı işitsen yine
fedakârlık ettiğime inanma. "Bu hodkâm ihtiyar, kim bilir, ne zevk buldu?" de.
Moliere'in bir kahramanı vardır, pek zevkime gider. Herife dayak atarken öteki
beriki kurtarmaya gelir, herif, hepsini kovar. "Haydi efendim işinize. Allah
allah! Belki ben, dayak yemekten hoşlanıyorum!" der. Haydi küçük, zevzekliği
bırak, geldiğim vakit odalar hazır olmazsa vay haline alimallah hani, bir iri
genç bekçi var, herifi çağırır zorla seni nikâh ederim. Cezayı görürsün ha?..
Hayrullah Bey'in, ara sıra yaptığı gibi, yine münasebetsiz şakalar edeceğini,
beni utandırıcağını biliyordum, hemen yanından kaçtım.
Hayrullah Bey, benim için hem iyi bir baba, hem iyi bir arkadaş oldu... Evinde,
kendimi yabancı bulmuyorum, benim gibi kalbi ve hayatı kırılmış bir kızın ne
kadar mesut olması mümkünse o kadar mesut oluyorum. Kendime bin türlü şey icat
ediyorum, ihtiyar sütnineye yardım, evi düzeltmek, bahçeye yemeklere hatta
doktorun hesaplarına bakmak, daha böyle bin türlü iş.
Buradan ayrılıktan sonra ne yapacağım? Ben, artık alil sayılırım. Sıhhatim yavaş
yavaş düzeliyor. Fakat nafile, öyle hissediyorum ki, içimde müebbeden kırılmış
bir şey var. Eski sıhhatimi, bana her şeyi hoş gösteren eski neşemi artık
bulamayacağım. Gülerken ağlıyorum, ağlarken gülüyorum, dakikam dakikama uymuyor.
Mesela, geçen akşam pek neşeliydim. Yatağımda gözlerimi kaparken adeta kendimi
mesut hissediyordum. Sabaha doğru karanlığın içinde hiç sebepsiz ağlaya ağlaya
uyandım. Neyim vardı? Niçin ağlıyordum? Bunu kendim de bilmiyordum. Öyle
sanıyorum ki gece, bu kocaman dünyanın bütün evlerini birer birer birer
dolaşarak ne kadar keder, ümitsizlik varsa hepsini toplamış, getirip benim
göğsüme doldurmuş. Bu sebepsiz, isimsiz dilsiz yeis içinde: "Anneciğim,
anneciğim!" diye titreye titreye hıçkırıyor, daha kuvvetle feryat etmemek için
parmaklarımla ağzımı kapıyordum. Birdenbire yanımdaki odadan Hayrullah Bey'in
sesi geldi:
- Feride, sen misin? Ne oldun kızım?
ihtiyar doktor, elinde mumla odama koştu, ne olduğumu, niçin ağladığımı bile
söyletmeye lüzum görmeden ehemmiyetsiz, belki manâsız şefkat kelimeleriyle beni
teskin etti:
- Bir şey değil, kızım, bir şey değil, ehemmiyetsiz bir sinir nöbeti, geçer
yavrum. Vah, çocuğum, vah.
Ben, gözlerimde bir türlü durmayan yaşlar, tıkanan kuş yavruları gibi açık
ağzımda boğuk hıçkırıklarla titrerken ihtiyar arkadaşım, pencereye döndü,
karanlıkta ta uzaklara yumruğunu saklayarak:
- Allah belanı versin, aslan gibi çocuğu berbat ettin, dedi. Yalnız kaldıktan
sonra da böyle hastalık ve ümitsizlik saatlerim olursa ben ne yapacağım? Adam
sende... Şimdiden bunu niçin düşünmeli? Herhalde daha en az bir ay, belki daha
ziyade, doktor beni bırakmayacak...
Alacakaya Çiftliği, 10 Eylül
Bir haftadan beri Alacakaya'da, sözüm ona bir çiftliğim var, hayli zamandan beri
gidip yoklamadım, işçileri boş bırakmaya gelmez. Seni on beş gün oraya
götüreyim. Sana da iyi bir tebdili hava olur; gözün gönlün açılır. Bak, yakında
mektep açılıyor. Bütün yıl kapalı kalacaksın.
- Doktor Bey, açıklık yerleri çok severim, fakat mektep açılmak üzere. Bilmem
ki, nasıl olur? diye cevap verdim. O, hiddetle omuzlarını silkti:
- A babam, ben sana gider misin? diye sormadım ki mülahazat söylüyorsun;
götüreceğim, dedim. Sen ne karışırsın? Bu, doktorca bir iş... Olmazsa rapor
yazar, zorla götürürüm. Haydi, haydi! Bir kaç parça çamaşır, kütüphaneden benim
"Ro-usseau"larımı al.
Hayrullah Bey, beni artık bir mektep çocuğu gibi idare ediyor. Hastalığımdan
sonra, zayıflayan irademle ona karşı koymak mümkün değil, hem de daha tuhafı,
bundan şikâyet de etmiyorum, bu itaat, adeta hoşuma gidiyor.
Doktorun çiftliği bakımsız kalmış. Fakat, ne güzel bir yer. Kışın bile buraları,
bir bahara benzermiş. Hele, bir kayalık var ki, seyretmekle doyulur şey değil.
Bu kayalar, güneşin sabah, öğle, akşam güneşi olmasına, havanın açık, yahut
kapalı bulunmasına göre renk değiştiriyor, lal kırmızısı, pembe, mor.beyaz yahut
siyah görünüyor. Onun için buraya: "Alacakayalar" demişler.
Çiftlik beni umduğumdan ziyade meşgul etti. Çiftçilerle beraber süt sağıyorum.
Artık, benim de samimi bir ahbabım olmaya başlayan Düldül'e binerek civar
koruluklarda geziyorum. Hasılı, düşündüğüm kır hayatı.
Mamafih, gönlüm pek rahat değil, birkaç güne kadar mektep açılacak, işimin
başında bulunmam, binayı silip süpürt-mem lazım. Hayrullah Bey'e söz anlatmak
kabil değil ki...
Doktor, geceleri bana roman okutuyor.
- Bu ipsiz sapsız lakırdılara tahammül edilmez ama, senin ağzından bayağı hoş
oluyor, diyor.
Dün gece, yine ona kitap okuyordum. Kitapta bazı açık sözler var. Onlar geldikçe
utanıyor, yerlerine süratle başka kelimeler koymaya, yahut cümleleri atlamaya
çalışıyordum. Hayrullah Bey, benim telaşımı fark ediyor, gür kahkahalarla
tavanları sarsıyordu.
Birdenbire karanlıkta köpekler havlamaya başladı. Pencereyi açtık. Çiftliğin
kapısından bir atlı giriyordu. Hayrullah Bey:
- Kim o? diye seslendi. Onbaşının sesi:
- Benim, yabancı değil, diye cevap verdi. Onbaşının bu saatte Kuşadası'ndan
buraya gelmesi mühim bir vakaydı. Doktor:
- Hayırdır inşallah! Ben, aşağı inip anlayayım bakalım. Gecikirsem sen yat
küçük, dedi.
Hayrullah Bey, bir saate yakın bir zaman Onbaşının yanında kaldı. Yukarı çıktığı
vakit, yüzü kırmızı, kaşları çatıktı:
- Onbaşı niçin gelmiş Doktor Bey? dedim. Sert bir sesle adeta bağırdı:
- Sana git yat, dedim yahu, sana ne? Olur rezalet değil bu kız çocuklarının
maskaralığı be! Bana ait bir iş.
Artık, onun tabiatını öğrenmiştim. Böyle zamanlarda üzerine varmaya gelmiyordu.
Çaresiz, şamdanı alarak odama gittim.
Bu sabah, uyandığım vakit Hayrullah Bey'in erkenden
mühim bir iş için gittiğini, mamafih, dönmezse merak etmememi söylediğini haber
verdiler.
Herhalde bu zarf bana ait olacak... Bu kâğıt parçası beni derin derin
düşündürüyor. Acaba bunu dün gece onbaşı mı getirdi? Öyleyse niçin Hayrullah
Bey, benden sakladı? Buna imkân yok; mutlaka bu zarf, kitaplar arasında
Kuşadası'ndan gelmiş olacak.
Kuşadası, 25 Eylül
Hayata paçavra diyen meğer ne doğru söylüyormuş!
*
Son vakayı defterimin son sayfasına olduğu gibi kaydediyorum. Kendimden ne bir
isyan, ne de bir damla gözyaşı ilave etmek istemiyorum.
Hayrullah Bey, beni, iki gün çiftlikte bekletti. Üçüncü gece merakım o dereceyi
buldu ki, ne olursa olsun, sabahleyin bir araba hazırlatacak, kendi kendime
kasabaya inecektim. Fakat ertesi sabah, uyandığım vakit onu gelmiş buldum.
O kayıtsız, kaygısız Hayrullah Bey'i, hiç bu kadar perişan ve yorgun gördüğümü
hatırlamıyorum. Her zamanki gibi saçlarıma dudaklarını kondurdu. Sonra dikkatli
dikkatli yüzüme bakarak:
- Hay Allah belalarını veresiceler, tuu! dedi.
Başımda yeni bir tehlikenin dolaştığını anlıyor, fakat bir şey sormaya cesaret
edemiyordum.
Hayrullah Bey, elleri ceplerinde düşüne düşüne epeyce dolaştı. Sonra, ellerini
omuzlarıma koyarak:
- Küçük, sen bir şeyler biliyorsun, dedi.
- Hayır, Doktor Bey.
- Biliyorsun, böyle olmasa işlerdeki tuhaflık nazarı dikkatini celp edecekti.
Mutlaka bir şeyler soracaktın. Gayet ağır, ciddi bir teessürle:
- Hayır, Doktor Bey, dedim. Hiçbir şey bilmiyorum, yalnız telaş ve ıstırap
içinde olduğunuzu görüyorum, bir kederiniz var. Benim hem hamim, hatta hemen
hemen babam olduğunuz için sizin kederiniz benim demektir. Neyiniz var?
- Feride, kızım, kendini kâfi derecede kuvvetli hissediyor musun?
Merakım, korkumdan daha üstündü. Sakin görünmeye çalışarak:
- Ben gayretli bir kızım, bunun birkaç misalini gördünüz, söyleyiniz Doktor Bey,
dedim.
- Feride, şu kalemi eline al, söyleyeceğim şeyleri yaz, haydi kızım ihtiyar
dostuna itimat et!
Hayrullah Bey, dura dura, düşüne düşüne bana şu satırları yazdırdı:
"Kuşadası Maarif Encümeni Riyaset Âlisine,
Hizmet-i maarifte devamıma ahval-i sıhhiyem müsait olmadığından, Kuşadası Inas
Rüştiyesi Müdürlüğü'nden affımı istirham ederim efendim."
- Şimdi kızım, düşünmeden, bir şey sormadan imzanı at, o kâğıdı bana ver.
Ellerin titriyor, Feride, yüzüme bakmaya cesaret edemiyorsun. Daha iyi kızım,
daha iyi. Çünkü sen, o temiz gözlerinle bana bakarken ben şaşıracağım. Fevkalâde
bir şeyler geçtiğini anladın, değil mi? Dinle beni Feride. Eğer heyecan, teessür
gösterirsen sözünü kesmek mecburiyetinde kalacağım. Halbuki her şeyi bilmen
lâzım. Feride, hayata karıştığın üç sene içinde insanın ne mal olduğunu anladın
sanıyorsun değil mi? Nafile, şu altmış seneye yakın hayatımda ben bile
anlayamamışım. Ben ki, dünyada şenaatin, rezaletin bin türlüsüne tesadüf ettim;
ben bu kadarını hâlâ ihtiyar kafama sığdıramıyorum. Biz seninle dünyanın en
temiz, en iyi iki dostuyuz değil
mi? Aylarca senin hasta vücudunu kendi çocuğum gibi kollarımda tuttum, bize ne
demişler,ne diyorlar, biliyor musun Feride? Mümkün değil, tasavvur edemezsin.
Ben senin âşığınmı-şım, ellerini yüzüne kapama, bilâkis başını dik tut. O
hareketi yüz karası olanlar yapar, bilâkis, gözlerime bak, nemiz var
birbirimizden çekinecek? Dinle beni Feride, dinle, sonuna kadar söyleyeyim. Bu
melun iftira, evvela mektepten çıkmış. Arkadaşların ötede beride aleyhimizde
olmayacak şeyler söylemeye başlamışlar. Sebep malum: Kendileri dururken senin
müdi-re oluşun. Ben, altı ay evvel sana haber vermeden küçük bir hizmette
bulunmak için bir mektup yazmıştım. Bu terfiin benim elimde olması şüpheleri
artırmış.
Bu fesat yangını aylardan beri için için yanıyormuş. iş Maarif Encümeni'nin,
kaymakamın kulağına gitmiş, uzun uzadıya tahriratlar yazılmış, tahkikat
yapılmış. Vilayet Maarif Müdürlü-ğü'nce tercüme-i halini tetkik etmişler, birçok
karanlık noktalar varmış. Mesela istanbul'dan B.'ye gelişin, sonra merkez
mektebinden istifa ederek ücra bir köye gelişin, şüpheli bir firara benziyormuş.
Birkaç ay sonra meçhul bir yerden yardım olmuş. Maarif hayatında misli
görülmemiş bir süratle terakki etmiş, köy muallimliğinden Darülmuallimat
muallimliğine yükselmişsin. Sonra yine sebepsiz bir istifa. Bu defa, başka bir
memlekete gidiyorsun, fakat orada da tutunamıyorsun. Ç. Maarif Encümeni'nden bir
cevap gelmiş. Okurken içim, zehir kesildi, Feride. Güya sen orada... Yok, yok
söylemeyeceğim. Terbiyeli, yüksek, ilim irfan adamlarının kaleminden, ağzından
çıkan şeyleri, benim o patavasız asker ağzım da söylemeye cesaret edemeyecek.
Ben ki bilirsin, ağzıma ne gelirse söylerim, en iğrenç kelimeyi bile dudağımda
hapsedemem. Hasılı Feridecik, yaralı geyikleri av köpekleri nasıl sararsa, senin
etrafını da öylece sardılar. En masum hareketin, aleyhine bir delil olarak
tefsir edilmiş; mazbatalara, tahkikat evrakına geçmiş. Ara sıra hasta
talebelerini tedavi için beni mektebe davet etmen, küçüğümüz
ölürken takatsiz başını bir lahza omzuma dayaman, sonra sen hasta yatarken
yatağının yanında geçirdiğim saatler birer cinayetmiş! Yüzsüzlüğü o derece ileri
vardırmışız ki, bir memleketin örf ve âdeti, ırz ve iffetiyle alay etmişiz.
Etrafımızdaki insanları hiçe saymışız. Herkese seni hasta diye ilan ederken
tarlalarda, kol kola düvene binmişiz. Vazifenle meşgul olacağın yerde, bahçemde
at koşturmuşsun, bunlar da kâfi gelmemiş şehir haricinde çiftliklere çekilmişiz.
Feridecik, sana bunları bütün çiğliğiyle söylüyorum. Mızmız tesellilerle seni
bir zaman daha avutabilirdim. Ümitlerini yavaş yavaş, birer birer kırabilirdim.
Fakat böyle yapmadım. Niçin biliyor musun? Mesleğim, yaşım bana bir kanaat
verdi. Bir zehri insan, bir kerede yutmalı, ya ölür ya kurtulur.
Zehri şurupla, daha bilmem ne haltla karışırıp yudum yudum içmek pis şey, iğrenç
şey. Felâketi ağır ağır haber vermek testere ile adam kesmeye benzer.
Evet Feride, hayatın en ağır sillesini yedin. Yalnız olaydın bu darbe seni
öldürebilirdi. Öyle ya, bu kadar insan, kuş kadar çocuğun üstüne çullanırsa ne
olur? Dua et ki tesadüf karşına çürüklüğe atılmış bir ihtiyar çıkardı. Benim
ömrümün saati alaturka on biri çalmak üzere. Fakat, ne ziyanı var? Sana hizmette
bulunmak için bu kadarcık bir zaman da kâfidir. Buna muvaffak olursam, bir yığın
manasız vukuat içinde ziyan olmuş günlerime acımayacağım. Korkma Feride, bu da
geçer. Sen gençsin, daha güzel günler görmekten ümidini kesme. Đstifanı kendim
götürecektim, vazgeçtim. Seni bu halde bırakmaya cesaret edemeyeceğim. Çocuk
kısmının türlü densizliği, denliliği olur. Haydi Feride, haydi seninle açık
havaya çıkalım, koyunlarla, ineklerle uğraşalım. Bu hayvanlar, gördükleri
iyiliğe karşı emin ol, daha nimetşinastırlar.
ihtiyar doktor, istifanamemi zarfa koyarak onbaşıya verdi.
Bu kâğıt parçasına sadece ömrümün bir parçasını değil,
gönlümün son bir tesellisini daha gömüyordum. Ne hazin, Ya-rabbi, ne hazin!
Hangi ümide sarılsam elimde kalıyor, neyi seversem ölüyor. Đşte üç sene evvel
bir sonbahar akşamıyla beraber ölen genç kızlık rüyalarım, kendi küçüklerim,
sonra Munise, onun arkasından belki kalbimin öksüzlüğünü avuturlar diye ümit
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 29
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.