Çalıkuşu - 02

Total number of words is 2748
Total number of unique words is 1698
31.6 of words are in the 2000 most common words
46.4 of words are in the 5000 most common words
54.9 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
ötesine, berisine diktim. Aylarca her sabah küçük bir kova ile onları suluyor,
bahçede bir hurma ormanı meydana gelmesini bekliyordum.
Zavallı büyükannem şaşkına dönmüştü. Benimle başa çık-mak hakikaten imkânsızdı.
Sabah karanlığında uyanır, gece yorgunluktan baygın düşünceye kadar gürültü ve
yaramazlık ederdim. Sesim kesildiği vakit yalıyı adeta telaş alırdı. Çünkü bu,
benim ya bir yerimi keserek sessiz sedasız kanımı dindirmeye çalıştığıma, ya bir
yerden düşerek acıdan bağırmamak için kıvrandığıma, yahut da sandalye ayaklarını
testerelemek, minder örtülerini boyamak gibi muzır bir işle meşgul bulunduğuma
delalet ederdi.
Bir gün kuşlara bez ve tahta parçalarıyla yuva yapmak için ağaçların tepesine
çıkar, bir başka gün ocak bacasından taş atıp aşçıyı korkutmak için dam
tepelerine tırmanırdım.
Yalıya ara sıra bir doktor gelip giderdi. Bir gün kapıda bu doktoru bekleyen boş
arabaya atlayarak hayvanları kamçılamış, bir başka gün de kocaman bir çamaşır
teknesini sürüye sürüye denize indirmiş, kendimi akıntıya salıvermiştim. Bilmem
başkalarında da öyle midir? Bizim ailede öksüzlere el sürmek günah sayılırdı.
Pek çekilmez hale geldiğim zaman verdikleri ceza, kolumdan tutarak bir odaya
kilitlemekti.
Bütün çocukların "Sakallı Amca" diye çağırdıkları tuhaf bir akrabamız vardı. Bu
sakallı amca, benim ellerime "Evliya parmaklığı" derdi. Çünkü parmaklarım bir
gün bile yarasız, be-resiz olmaz ve daima kına konmuş gibi bez parçalarıyla
sarılı bulunurdu.
Akrabalarımla bir türlü geçinemezdim. Yaşça kendimden
çok büyük olan akraba çocuklarını bile yıldırmıştım. Binde bir içimde bir sevgi
dalgası kabaracak olursa bu da ayrı bir felaketti, insan gibi sevmeyi, sevdiğimi
güzel güzel okşamayı öğrenmemiştim. Sevdiğim insanın üstüne bir canavar yavrusu
gibi atılır, kulaklarını ısırır, yüzünü tırmalar, tartaklaya tartakla-ya şaşkına
çevirirdim.
Akraba çocukları arasında yalnız birine karşı anlaşılmaz bir çekingenlik ve
cesaretsizliğim vardı: Besime Teyze'nin oğlu Kâmran. Maamafih ona çocuk demek de
pek doğru olmazdı. Bir kere yaşça büyüktü. Sonra çok uslu ve ağırbaşlıydı.
Çocukların arasına karışmaktan hoşlanmaz, elleri ceplerinde kendi kendine deniz
kenarında dolaşır, yahut ağaçların altında kitap okurdu.
Kâmran'ın kıvırcık san saçları, beyaz, nazik, parlak bir cildi vardı. O kadar
parlak bir cilt ki, cesaretim olsa da kulaklarına yapışsam, yakından yanaklarına
baksam, aynada gibi kendimi göreceğimi sanırdım.
Bununla beraber, çekingenliğime rağmen bir gün Kâm-ran'la da kavga ettim; deniz
kenarında sepete koyarak taşıdığım bir kaya parçasını onun ayağı üzerinde
bıraktım. Taş mı pek ağırdı, o mu fazla nazikti bilemiyorum. Birdenbire bir
çığlık, bir vaveyladır koptu. Şaşırdım. Bahçedeki ağaca saklanmak için
tırmandım. Ne azar, ne tehdit, hatta ne yalvarma beni aşağıya indiremiyordu.
Nihayet bahçıvanı, benim takibime memur ettiler. Öyle ki adamcağız, yoluna devam
ederse benim vücudumu çekemeyecek kadar ince dallara çıkmakta tereddüt
etmeyeceğimi ve bir kaza çıkacağını anladı, tekrar aşağı indi.
Hasılı o gece ortalık kararıncaya kadar, kuş gibi ağaç dalında tünedim.
Biçare büyükannemde hiç uyku bırakmamıştım. Kadıncağız, beni iyiden iyiye
sevgisiyle sarmıştı. Bazı sabahlar, bir gün evvelki yorgunluğunu dinlendirmeden
benim gürültümle uyandıkça yatağında doğruluyor, beni kollarımdan tutup sarsarak,
"Ne vardı ölüp de bu yaşında bu canavarı benim başıma musallat edecek?"
diye anneme çıkışıyordu.
Fakat şurası da muhakkaktı ki, bu dakikalarda annem karşısına çıkıp "Bu canavarı
mı, yoksa beni mi?" diyebilseydi, büyükannem hiç şüphesiz beni alır, onu geldiği
yere gönderirdi.
Evet, hastalıklı bir ihtiyar kadının bir gün evvelki yorgunluğunu dinlendirmeden
uykudan uyanması zordur. Fakat dinlenmiş bir vücut, ıstıraba susamış bir ruhla
yatakta uyanış ve hatırlayıştaki zorluğu da unutmamak lâzım...
Hasılı, verdiğim zahmetlere rağmen eminim ki büyükannem benimle çok avundu ve
mesut oldu.
*
Onu kaybettiğim zaman dokuz yaşlarındaydım. Babam da tesadüfen istanbul'da
bulunuyordu.
Zavallıyı bu sefer de Trablus'tan Arnavutluk'a kaldırmışlardı, istanbul'da ancak
bir hafta kalabilmişti.
Büyükannemin ölümü onu müşkül bir mevkide bırakıyordu. Bekâr zabit, dokuz
yaşında bir kız çocuğunu peşine takıp dağ taş sürükleyemezdi. Nedense, beni
teyzelerimin yanında bırakmaya yanaşamıyor, ihtimal, bir sığıntı vaziyetine
düşmemden korkuyordu. Ne düşündüyse düşündü, bir sabah beni elimden tutarak
vapura bindirdi; istanbul'a geçirdi. Köprüde tekrar bir arabaya binerek bitip
tükenmez yokuşlardan çıktık, çarşılardan geçtik, sonra büyük bir taş binanın
kapısı önünde durduk.
Burası, benim on sene kapalı kalacağım sor mektebiydi. Bizi kapının yanında
perdeleri ve panjurları kapalı loş bir odaya aldılar.
Her şey Önceden konuşulup hazırlanmış olacaktı ki, biraz sonra içeri giren
siyahlı bir kadın bana doğru eğildi; başındaki beyaz başlığın uçları garip bir
kuşun kanatlan gibi saçlarıma sürünerek yakından yüzüme baktı ve yanaklarımı
okşadı.
Mektebe ilk ayak atışımın yine bir kaza, bir yaramazlıkla başladığını
hatırlıyorum.
Babam, Sor Süperiyör'le konuşurken ben, dolaşmaya, öteyi beriyi karıştırmaya
başlamıştım. Üzerindeki renkli resimlere parmağımla dokunmak istediğim bir vazo
yere düşerek kırıldı.
Babam kılıcını çıkartarak yerinden fırladı, telaşla beni kolumdan yakaladı.
Kırılan vazonun sahibi Sor Süperiyör ise bilakis gülüyordu. Ellerini sallayarak
babamı yatıştırmaya çalışıyordu.
Mektepte ben, bu vazoya benzemez daha neler kıracaktım. Evdeki haşaralığım orada
devam ediyordu. Bu sörler ya hakikaten melek gibi sabırlı insanlardı, yahut da
benim hoş bir tarafım vardı. Yoksa başka türlü benim kahrımı çekmek mümkün
değildi.
Sınıfta mütemadiyen gevezelik eder, oradan oraya dolaşırdım. Herkes gibi
merdivenlerden inip çıkmak benim için değildi. Mutlaka bir köşeye sinerek
arkadaşlarımın inmesini bekler, sonra atar biner gibi tırabzanın üzerine
atlayarak kendimi yukarıdan aşağıya kapıp koyverirdim. Yahut da ayaklarımı
birbirine yapıştırarak zıplaya zıplaya basamakları atlardım.
Bahçede kuru bir ağaç vardı. Fırsat buldukça oraya tırmandığımı ve tehditlere
kulak asmadan teneffüs sonuna kadar daldan dala atladığımı gören muallim bir
gün, "Bu çocuk insan değil, çalıkuşu!" diye bağırmıştı.
işte o günden sonra adım unutulmuş ve herkes beni "Çalıkuşu" diye çağırmaya
başlamıştı.
Bilmem nasıl, sonradan bu isim, aile arasında aldı yürüdü ve Feride adı bayram
elbiseleri gibi pek sayılı günlerde kullanılan resmi bir ad olup kaldı.
Çalıkuşu benim hem hoşuma gider, hem işime yarardı. Bir münasebetsizliğimden
şikâyet edildiği vakit fütursuzca
omuzlarımı silker, "Ne yapayım? Bir Çalıkuşu'ndan ne beklenir?" derdim.
Ara sıra mektebimize, çenesinde keçi sakalına benzeyen bir küçük sakal taşıyan,
gözlüklü bir papaz gelip giderdi. Bir gün el işi makasıyla saçımdan kestiğim bir
parçayı zamkla çeneme yapıştırdım. Hoca benim tarafıma baktığı zaman çenemi
avuçlarımın içine saklıyor, o başını öte yana çevirince ellerimi açıp sakalımı
sallayarak papazın taklidini yapıyor ve çocukları güldürüyordum. Muallimimiz, bu
kahkahaların sebebini bir türlü anlamayarak öfkesinden çığlık çığlığa
bağırıyordu.
Bir aralık, başımı sınıfın koridora açılan penceresine çevirecek oldum. Camın
arkasında Sor Süperiyör'ün bana baktığını görmeyeyim mi?
Şaşkınlıktan ne yapsam beğenirsiniz? Boynumu bükerek, parmağımı dudağıma
götürerek "sus" işareti yaptım; sonra da parmaklarımla ona bir öpücük gönderdim.
Mektebin en büyüğü bu Sor Süperiyör'dü. En ihtiyar hocalara kadar herkes onu
Allah gibi sayardı. Böyle olduğu halde kendisinden hocaya karşı suç ortaklığı
rica etmem kadıncağızı neşelendirdi. Sınıfa girerse ciddiyetini muhafaza
edememekten korkuyormuş gibi gülerek ve parmağıyla beni tehdit ederek koridorun
karanlığında kayboldu.
Sor Süperiyör, bir gün de beni yemekhanede yakalamıştı. Sınıftan çalıp
getirdiğim kağıt sepetine yemek artıklarını doldurmakla meşguldüm.
Sert bir sesle beni yanına çağırdı:
"Buraya gel Feride," dedi. "Nedir bu yaptığın?"
Yaptığımda ne fenalık olduğunu anlamıyordum. Gözlerimi yüzüne kaldırarak:
- Köpeklere yiyecek vermek fena mı Ma Sor? dedim
- Hangi köpeklere? Ne yemeği?
- Viranedeki köpeklere... Ah, Ma Sor, beni görünce ne kadar sevindiklerini
bilseniz... Dün akşam ta köşe başında
4* i$*
karşıladılar, ayaklarıma dolaşmaya başladılar... "Sabredin... Ne oluyorsunuz?...
Viraneye gitmeden vermem!" diyordum... Zalimler bir türlü lakırdı anlamıyorlar,
beni yere yatırıyorlar-dı... Benim de inadım tuttu. Sepeti sımsıkı eteklerimin
arasında tuttum... Az kalsın beni parçalayacaklardı... Bereket versin bir
simitçi geçiyordu, beni kurtardı.
Sor Süperiyör, gözlerini gözlerime dikmiş beni dinliyordu.
- Peki, sen mektepten nasıl çıktın? diye sordu. Hiç çekinmeden:
- Çamaşırhanenin arkasındaki duvardan atladım, dedim. Sor, büyük bir felaket
haberi almış gibi ellerini başına götürerek:
- Nasıl cesaret ettin? dedi. Aynı saffetle:
- Merak etmeyiniz Ma Sor... Duvar çok alçak... Hem nasıl istiyorsunuz ki kapıdan
çıkayım?... Kapıcı beni bırakır mı hiç? Birinci defasında: "Ma Sor Terez seni
çağırıyor!" diye aldattım da öyle kaçtım... Rica ederim siz de beni haber
vermeyin... Çünkü köpeklerin aç kalmaları tehlikesi var...
Sörler ne garip insanlardı. Zannederim ki başka bir mektepte bunu yapsam ya
hapsedilir, yahut da bir başka ceza görürdüm.
O, benimle yüz yüze gelmek için yere çömeldi:
- Küçük hayvanları korumak güzel şey, dedi. Fakat itaatsizlik etmek hiç öyle
değil... Bırak sepeti bana... Ben kırıntıları kapıcı ile köpeklere gönderirim.
Hayatta kimse, galiba bu kadın kadar beni sevmedi.
Sörlerin buna benzer hareketleri o zaman yelin kayaya tesiri gibi bir şeydi,
haşarılığıma, intizamsızlığıma mani olacağa benzemezdi. Fakat zamanla, gizli
gizli içeriye işlemiş bu silinmez izlerin bende şifasız bir zaaf ve rikkat
tortusu bırakmış olmasından korkarım.
Evet, ben hakikaten garip, anlaşılmaz bir çocuktum. Hocalarımın zayıf
damarlarını yakalamıştım. Her birinin en ziyade neden üzüleceğini gayet iyi
keşfeder ve ona göre işkenceler hazırlardım.
Mesela Sor Matild isminde ihtiyar ve son derece mutaassıp bir musiki hocamız
vardı. O, mesela, duvardaki Meryem heykelinin önünde gözlerinde yaşlarla dua
ederken, heykelin etrafında uçuşan sinekleri göstererek: "Ma Sor, aziz annemizi
melekler ziyarete gelmiş!" gibi bir sözle en can alacak yerinden vururdum.
Bir başka hocamızın son derece temiz ve titiz olduğuna dikkât etmiştim. Yanından
geçerken kalemimin iyi yazmamasından şikâyet eder gibi yapar, onu şiddetle
sallayarak zavallının bembeyaz yakasına mürekkep sıçratırdım.
Yine bir tanesi vardır ki, böceklerden pek korkardı. Kitaplardan birinde boyalı
bir akrep resmi bularak makasla etrafını kestim, sonra bu kâğıt parçasını
yemekhanede yakaladığım iri bir at sineğinin sırtına zamkla yapıştırdım ve akşam
mütalaasında bir bahane ile hocamın yanına yaklaşarak kürsünün üzerine bıraktım.
Ben Sör'ü lakırdıya tutarken sinek yürümeye başlamıştı. Zavallı kız, havagazı
lambasının ışığında korkunç bir akrebin kıskaçlarını, kuyruğunu titreterek
kürsünün üzerinde yürüdüğünü görünce bir feryat kopardı. Yanında duran bir "T"
cetvelini yakalayarak bir vuruşta sineği kürsünün üstüne yapıştırdı; sonra
arkasını duvara dayayıp elini yüzüne kapayarak küçük bir baygınlık geçirdi.
O gece yatağımda ben de bir yarım saatçik sağdan sola, soldan sağa döndüm ve
kıvrandım.
Şöyle böyle on iki yaşında vardım, içimde ar ve haya duyguları hayli inkişaf
etmişti. Hocama yaptığımdan utanıyordum.
Sonra kabahatimin kolay geçiştirilecek kabahatlerden olmadığını anlıyordum.
Ertesi gün muhakkak istintaka çağrılacak ve kim bilir ne olacaktım?
Uykum arasında Sor Süperiyör'ü birkaç kere karşımda gördüm. Çatkın bir çehreyle
üzerime yürüyor, gözlerini açıyor, bağırıyordu.
Ertesi gün birinci ders vakasız geçti, ikincinin sonlarına doğru kapı aralandı;
içeri giren Sor, hocaya bir şey söyledikten sonra beni eliyle dışarı çağırdı.
Dehşet!
Ben, omuzlarımı kısarak, dilimi çıkararak kös kös dışarı çıkarken çocuklar
gülüyorlar, hoca cetveliyle hafif hafif kürsüye vurarak onları sükût ve
ciddiyete davet ediyordu.
Biraz sonra Sor Süperiyör'ün odasında idim. Fakat hayret! Müdirenin çehresi
rüyada gördüğüm çehreye hiç benzemiyordu. O kadar ki, bir an akrepli sinek
oyununu icat eden ve hocanın bayılmasına sebep olan yaramazın ben değil, o
olduğuna inanacak gibi oldum.
Yüzü mahzundu, dudakları titriyordu. Beni elimden tutup göğsüne çekecek gibi bir
hareket yaptı. Sonra yine bıraktı:
- Fende, çocuğum... Sana bir haber vereceğim... Üzücü bir haber... Baban bir
parça hastaymış... Bir parça diyorum, ama galiba ziyadece...
Sor Süperiyör, elindeki bir kâğıt parçasını buruşturuyor, sözünün arkasını
getirmeye muvaffak olamıyordu.
Beni sınıftan getiren Sör'ün birdenbire mendilini yüzüne kapayarak dışarı
çıktığını gördüm.
Anlamıştım, Bir şey söylemek istiyordum. Fakat Sor Süperiyör gibi benim de dilim
tutulmuştu. Başımı çevirerek açık pencereden karşıki ağaçlara baktım. Güneş
vurmuş tepelerinde kırlangıçlar uçuyordu.
Birdenbire bana da onlar gibi bir canlılık geldi:
- Anladım Ma Sor, dedim, üzülmeyiniz... Ne yapalım, hepimiz öleceğiz...
Bu defa da Sor Süperiyör başımı göğsüne dayadı ve uzun müddet bırakmadı.
Görüş günü olmadığı halde biraz sonra teyzelerim beni görmeye geldiler. Đzin
alarak eve götürmek istediler. Razı olmadım. Đmtihanların çok yakın olduğunu
söyledim. Mamafih imtihanların çok yakın olması, beni o gün her zamankinden
fazla azgınlık etmekten men etmedi. O kadar ki, akşam mütalaasında şiddetli bir
ateş bastı, tembellerin yaptıkları gibi kollarımı sıranın üstüne koyarak
uyukladım ve o gece yemek yemedim. Ertesi sabah uyandığım zaman her zamanki
Çalıkuşu idim.
*
Yaz tatillerimi Besime Teyzem'in Kozyatağı'ndaki köşkünde geçirirdim.
Buradaki çocuklardan bana hayır yoktu. Besime Teyzem'in kızı Necmiye, annesinin
dizi dibinden ayrılmayan, sessiz ve biraz da hastalıklı bir çocuktu. Kâmran
Ağabeyi'nin hemen hemen bir eşi idi.
Bereket versin, etrafta muhacir çocukları vardı. Onları bahçeye toplayarak
başlarına geçer, akşama kadar adeta ku-dururdum.
Bir aralık, zavallı arkadaşlarım istiskale uğramışlar, köşkün bahçıvanı
vasıtasıyla kapı dışarı edilmişlerdi. Fakat onlar, küçük, gönüllü çocuklardı.
Gördükleri hakarete aldırmayarak beni köşkten kaçırmaya gelirlerdi. Saatlerce
kırlarda serserilik eder, bahçenin çitleri üzerinden aşarak yemiş çalardık.
Geceye doğru güneşten yüzümün derisi pul pul olmuş, yaralı ellerimle eteklerimin
yırtıklarını kapatmaya çalışarak içeri girince, teyzem saçını başını yolar, bir
kucak parlak tüy yığını altında ara sıra pembe ağzını açarak esneyen ve o
haliyle alık ve tembel Van kedilerine benzeyen Necmiye'yi bana misal gösterirdi.
Usluluğu, okumuşluğu, nazikliği, terbiyesi ve daha bilmem neleri ikide birde
başıma kakılanlardan biri de Kâmran'di.
Necmiye, neyse ne... işin nihayetinde o, annesinin dizi dibinde büyümüş,
yumuşacık, sıcak bir külkedisiydi. Zaten kız kısmının da böyle olması lâzım
geldiğini içimden tasdik etmez değildim.
Fakat o yirmi yaşına yaklaşan ve sivri uçlu incecik dudakları üstünde incecik
bıyıkları çıkmaya başlayan koskocaman Kâmran'a ne oluyordu? Kız ayağı gibi
küçücük ayaklarında beyaz podüsüet iskarpinleri, ipek çorapları, yürürken ince
bir dal gibi sallanıyor zannedilen narin vücudu, sadakor gömleğinin açık
yakasından çıkan uzun beyaz boynu ile erkekten ziyade kıza benzeyen bu çocuğa
son derece içerledim.
Erkek akrabalar ve konu komşu tarafından ikide birde ballandırılan meziyetleri
fena halde kanıma dokunuyordu.
Kaç defa koşarken ayağım kaymış gibi yaparak üstüne düştüğümü, kitaplarını
yırttığımı, sudan bahanelerle kavga çıkartmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Fakat
Allah'ın kulu, bir gün bir parça canlan, kız, aksi bir şey söyle de kedi gibi
boynuna atılarak seni tozun, toprağın içine yuvarlayayım; saçlarını çekeyim;
yılan gözlerine benzeyen yeşil gözlerini parmaklarımla tehdit edeyim.
Ayağına taş atarak onu kıvrandırdığım günü hıncımdan, zevkimden titreyerek
hatırlarım. Fakat o kendini ermiş, yetişmiş bir insan sayarak bana tepeden
bakar, gözlerinde hain bir gülümsemeyle: "Ne zamana kadar bu çocukluk Feride?"
derdi.
- Peki ama sende de ne zamana kadar bu pısırıklık, bu görücüye çıkan eski zaman
kızı naz ve edaları?!...
Bu sözleri ne de olsa söyleyemem tabii... Yaş, maşallah on üç, on dört... Bu
yaşta bir kız, yaptığı bir kabalığı bu kadar nezaketle karşılayan bir
delikanlıya daha fazla sataşmaz. Dudaklarımdan gayri ihtiyari münasebetsiz bir
şeyler kaçmasından korkuyormuşum gibi eHmi ağzıma kapar, ona ferah ferah
küfretmek için bahçenin yalnız köşelerine kaçardım.
Yağmurlu bir gündü. Kâmran, köşkün alt katında akrabadan birkaç hanımla, kadın
tuvaletinden bahsediyorlardı. Kadınlar, yaptıracakları kış elbiselerinin rengi
hakkında ondan fikir alıyorlardı.
Ben, bir köşede dilimi çıkarmış, gözlerimi şaşılaştırmış, bütün dikkatimle
yırtık bir bluzun kolunu yamamakla meşguldüm. Kendimi tutamadım; kahkahalarla
gülmeye başladım.
Kuzenim:
- Ne gülüyorsun? diye sordu.
- Hiç, dedim. Aklıma bir şey geldi...
- Ne geldi?
- Söylemem...
- Haydi nazlanma... Zaten senin ağzında bakla ıslanmaz... Sonunda nasıl olsa
söyleyeceksin...
- Darılma o halde... Sen hanımlarla tuvalet konuşurken düşündüm ki, Allah seni
yanlış yaratmış. Kız olacakmışsın... Ama şimdiki yaşta değil... Şöyle on üç, on
dört sularında...
- Peki sonra?...
- Deminden beri bir karış yeri dikinceye kadar parmağımı delik deşik etmiş
olmama göre ben de yirmi, yirmi iki yaşlarında bir erkek...
- Ee, sonra?...
- Sonrası ne olacak, Allah'ın emriyle, Peygamber'in kav-liyle seni kendime
alırdım, olur biterdi.
Odada bir kahkahadır koptu. Başımı kaldırdım ve bütün gözlerin bana baktığını
gördüm.
Misafirlerden biri bir münasebetsizlik etti:
- Peki ama, bu şimdi de mümkün Feride, dedi. Alıklaştım, gözlerimi iri iri
açarak:
- Nasıl? dedim.
- Nasıl olacak? Kâmran'a varırsın... O, senin tuvaletlerinle uğraşır,
söküklerini diker... Sen de sokak işlerine bakarsın...
Öfkeyle yerimden kalktım. Fakat bu kızgınlığım daha ziyade kendimeydi. Lakırdıya
çanak tutmuştum. Ben, saçma söylemekte bu kadar ilerlemiş değilimdir, ama
anlaşılan elimdeki hain sökük, bütün dikkatimi almıştı.
Mamafih, "hem suçlu, hem güçlü" kavlince yine taarruza geçtim:
- Mümkün ama Kâmran Bey için zararlı olur sanırım, dedim. Çünkü Allah esirgesin
evde kavga çıkarsa kuzenimin hali ne olur? Vaktiyle nazik ayaklarına yedikleri
taşı unutmamışlardır sanırım...
Gülüşmeler arasında garip bir ciddiyetle odama çıkıyordum. Mamafih kapıdan
tekrar döndüm:
- Ayıp ettik, dedim, on dördüne gelmiş bir kız için pek ayıp oldu ama, kusura
bakmazsınız artık...
Topuklarımla merdiven tahtalarına vurarak, kapılara çarparak odama çıktım.
Kendimi top gibi karyolanın üstüne attım. Aşağıda kahkahalar devam ediyordu. Kim
bilir, belki de benimle eğleniyorlardı. Alacakları olsun.
Şu Kâmran'la evlenmek galiba iyi bir şey olacaktı. Çünkü yaşlarımız gittikçe
büyüyor, onunla kavga çıkarmak fırsatı günden güne uzaklaşıyordu. Bir kerecik
olsun saç saça, baş başa dövüşerek hıncımı çıkarmak için evlenmemizden başka
çare kalmıyor gibiydi.
*
Yaz tatili sonlarında mektebimiz, bir zaman için için kaynar, bu taşkınlık ancak
birinci üç ay imtihanına doğru yatışırdı.
Sebebi şu: On üç, on dört yaşına gelen Katolik arkadaşlarım, baharda, Paskalya
bayramında ilk komünyonlarını yaparlar, etekleri yere değen beyaz ipek
elbiseler, gelin duvaklarına benzeyen kucak kucak tüller örtülerek Isa
Peygamber'le nişan-lanırlardı.
Kilisede mum ışıkları, orgla çalınan ilahiler, her tarafı dolduran bahar
çiçekleri kokularıyla karışarak bir kat daha ağırlaşan günlük ve ödağacı
dumanları içinde yapılan bu nişan töreni pek güzel bir şeydi. Fakat ne yazık ki,
bu töreni takiben tatil aylarında hain arkadaşlarım, hemen nişanlılarına
vefasızlık ederler, balmumu renkli, mavi gözlü isa'yı, karşılarına ilk çıkan
bir, hatta birkaç erkekle aldatırlardı.
Mektep açıldığı zaman, arkadaşlarım bavullarının gizli bir köşesinde mektuplar,
fotoğraflar, hatıra çiçekleri ve daha ne bileyim, neler neler getirirlerdi.
Bahçede ikişer, üçer kol kola dolaştıkları zaman neler konuştuklarını bilirdim.
Kızların en masum ve dindarlarına hediye edilen renkli ve yaldızlı peygamber ve
melek resimlerinin altında saklanan fotoğrafların gençlere ait olduğunu
anlamakta güçlük çekmezdim. Bahçenin bir köşesinde kızlardan birinin -etrafında
uçuşan küçük böceklerin bile duyamayacağı bir sesle arkadaşının kulağına
fısıldadığı hikâyeyi gözümden kaçırmazdım.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 03
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.