Çalıkuşu - 16

Total number of words is 2830
Total number of unique words is 1630
34.9 of words are in the 2000 most common words
51.0 of words are in the 5000 most common words
58.6 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
geceden, ne fırtınadan, ne sefaletten, hiçbir şeyden korkum kalmayacak. Onu,
kendi elimle büyüteceğim, mesut edeceğim. Ben, bunu bir zamanlar başka küçükler
için ümit etmek çılgınlığına kapılmıştım, fakat onlar, bir akşamüstü kalbimde
kucak kucağa öldüler.
Artık, hayatla barıştım. Her şeyi tekrar seviyorum. Kâm-ran, bir akşamüstü,
kalbime gömdüğüm o zavallı miniminileri öldüren sen olduğun halde bu gece,
senden bile eskisi kadar nefret etmiyorum.
Zeyniler, 18 Aralık
Bu gece yine, galiba gözlerimi uyku tutmayacak. Hastalar gibi mesut olanlara da
geceler öyle uzun geliyor ki...
Sabahleyin Hatice Hamm'la beraber muhtarın evine gittim, ihtiyar adam, Munise
için havadis sormaya geliyorum sandı.
- Daha bulunamadı ama, bakalım bir iki yerde ümidim var, gibi sözlerle beni
teselli etmeye başladı.
Ben, akşamki vakayı anlattım. Sözümün sonuna gelirken yüreğim çarpıyor, gözlerim
kararıyordu. Dünyada en olmayacak bir şey için yalvarır gibi ellerimi
kavuşturdum:
- Bu küçük kızı bana verin. Kendime evlat edeyim, bağrıma basayım. Görüyorsunuz
ki, biçare onların elinde ziyan olacak, dedim.
Muhtar Efendi, gözlerini kapadı, sakalını çekiştirerek bir zaman düşündü, sonra:
- Pekâlâ kızım, hakikaten sevap işlemiş olursunuz, dedi.
- Demek Munise'yi bana vereceksiniz?
- Babası zaten öteki çocuklara bakmaktan âciz. Vermeyip de ne yapacak. Olmazsa
eline beş, on kuruş da veririz.
O dakikada, sevinçten nasıl çıldırmadığıma hayret ediyorum. Bu kadar kolay ele
geçireceğimi umar mıydım? Akşamdan beri saatlerce düşünmüş, edebilecekleri
itirazlara cevaplar bulmuş, yüreklerini rikkate geçirmek için zihnimde adeta
nutuklar hazırlamıştım. Daha olmazsa annemden kalan birkaç parça mücevheri
verecektim. Onları, bu zavallı küçük esiri kurtarmaktan daha iyi bir yere sarf
edebilir miydim? Fakat, işte bunların hiçbirine hacet kalmıyor, Munise bir canlı
oyuncak gibi kollarıma bırakılıyordu.
Ben, başkaları gibi değildim. Çok sevindiğim, mesut olduğum vakit, duygularımı
sözle anlatamam. Mutlaka karşımdaki-nin boynuna sarılmak, onu öpmek ve
hırpalamak isterim. Mühtar
Efendi de o dakikada işte böyle bir tehlike geçirdi ve sadece buruşuk elinin
bir defa öpülmesiyle benden kurtuldu.
iki saat sonra, muhtar, Munise'nin babasıyla beraber mektebe geliyordu. Ben, bu
adamı fena çehreli, korkunç, zalim bir insan diye düşünüyordum. Halbuki,
bilâkis, ufak tefek, hastalıklı düşkün bir ihtiyardı.
Bana, istanbullu olduğunu, fakat kırk seneye yakın bir zamandan beri memleketini
görmediğini söyledi; karışık bir rüyayı anlatır gibi tereddütlerle Sarıyer'den,
Aksaray'dan bahsetti.
Munise'yi bana vermeye razı oluyordu. Fakat ona çok acıdığını hissettim. Çocuğu
mesut etmek için elimden geleni esirgemeyeceğimi, onu daima kendisine
göstereceğimi vaat ettim.
*
Zeyniler'in, fakir, karanlık mektebi bugüne kadar, böyle bir bayram, böyle
şenlik görmedi. Bundan eminim. Munise ile sevincimizden odalara, sofalara,
sığmıyorduk. Kahkahalarımız, saçaklardan uyuşmuş kuşları uyandırıyor gibi
tavanlardan şen cıvıltılar geliyordu.
Munise, birkaç saat içinde nazlı bir küçükhanım halini almıştı. Al faniladan bir
elbisem var ki, ben giyemezdim. Onu bir parça daraltıp kısaltarak ona koket bir
kostüm yaptım. Kız, bu elbise içinde, nasıl anlatayım, bir içim su, ağza
alınınca eriyen fondan şekerleri gibi bir şey oldu.
Kar, bir gün evvelki şiddetini kaybetmiş olmakla beraber hâlâ devam ediyordu.
Akşamdan evvel, çocuğu elinden tutarak bahçeye çıkardım. Hatice Hanım, Zeyni
Baba'nın kandillerini yakmaya gidinceye kadar gezdik, birbirimizi kovaladık,
mezar taşları arasında top muharebesi yaptık.
Neşemiz, ihtiyar kadının çatık yüzünü bile güldürmüştü:
- Haydi artık içeri gîrin, üşüyeceksiniz, hasta olacaksınız, derken tatlı tatlı
sırıtıyordu.
Üşümek mi? insanın içinde güneş yanarken üşümek mi? Bu akşam, gökyüzü bana,
batıdan doğuya kadar dallarını uzatmış bir ağaç gibi göründü; yavaş yavaş
sallandıkça, üstümüze beyaz çiçeklerini döken kocaman bir yasemin ağacı!
Zeyniler, 30 Aralık
Munise ile öyle canciğer olduk ki... Bu küçük kız, derslerimden artakalan bütün
saatlerimi alıyor. Ona ne biliyorsam öğretmek istiyorum. Günde bir saat
Fransızca ders veriyorum, resim yaptırıyorum. Hatta, ara sıra -köyde duyarlar da
bizi taşa gömerler kapıları, pencereleri kapatarak ona bir parça dans bile
öğretiyorum. Bazen, kendi kendime güleceğim geliyor.
- Çalıkuşu! Sen, her şeyi öğreteceğim diye Munise'yi Allah esirgesin, Hacı
Kalfa'nın Mirat'ına çevireceksin, diyorum.
Bu fakir köy çocuğu, birdenbire, bir asilzadeye benzedi. Her halinde, her
sözünde ince bir sevimlilik var. Evvela, buna hayret etmiştim. Fakat, şimdi
sebebini anlamaya başlıyorum. Munise'nin annesi herhalde dedikleri kadar adi
olmayacak.
Çocuk bana, son derece minnettar. Bazen, hiç sebepsiz yanıma yaklaşıyor,
ellerimi tutarak yanaklarına, dudaklarına sürmeye başlıyor. O vakit ben de onun
nazik bileklerini ellerimin içine alıyorum, minimini parmaklarını birer birer
öpüyorum.
Zavallı küçük, asıl iyiliği kendisinin bana ettiğini bilmiyor, onu yanıma
almakla bir fedakârlık ettiğimi sanıyor.
Çalıkuşu - F. 14
Bu çocuğun öyle ümit edilmeyen tuhaf sözleri var ki... Geldiğinin ikinci
günüydü:
- Munise, istersen bana anne de, daha iyi olur, dedim. Tatlı tatlı gülümseyerek
yüzüme baktı:
- Olur mu abacığım?
- Niçin olmasın?
- Sen, küçüksün, abacığım, sana nasıl anne derim? Bu sözü, adeta izzetinefsime
dokundu, parmağımla onu tehdit ederek:
- Seni şeytan seni, dedim. Neden ben küçük olayım? Ben yirmi yaşını geçmiş
koskoca kadınım.
Munise, dilini dişlerinin arasına sıkıştırarak bana bakıyor, bir şey söylemeden
gülüyordu.
- Yalan mı? Koskoca kadınım ya, diye tekrar ettim.
- Sen, benden o kadar büyük değilsin ki abacığım, on dört-on beş yaş.
Kendimi tutamayarak gülmeye başladım. Munise yüz bulmuştu, utana utana:
- Sen daha gelin olacaksın abacağım. Ben, saçımın iki tarafına teller takacağım.
Kendin gibi güzel bir... Elimle, çocuğun ağzını kapadım:
- Bir daha böyle bir şey söylersen dudaklarını koparırım, dedim.
*
Küçüğümün bir hali de, süsü çok sevmesi, fazlaca koket olması. Ben koket ruhlu
kızlardan öteden beri pek hoşlanmam ama, Munise'nin ayna karşısında süslenmesi,
beğene beğene kendisine gülümsemesi beni eğlendirmiyor değil. Hatta, dün elinde
yanmış bir kibrit ucu da yakaladım. Gizli gizli gözüne sürme çekmeye
uğraşıyordu. Maskara, kimden öğrenmiş bilmem ki? Şimdi neyse ama, birkaç seneye
kadar bir genç kız olup çıkarsa birini bulup sevmeye, evlenmeye kalkarsa fena.
Bunlar, aklıma geldikçe hem kız anneleri gibi heyecanlanıyorum, hem de bir
yandan hoşlanıyorum.
Munise, dün kızara bozara benden bir ricada bulundu. Saçlarının benim saçlarım
gibi olmasını istiyormuş.
Bebek oynar gibi, Munise ile oynamak benim zaten Allah'tan aradığım şey. Küçük
kızı dizlerimin arasına aldım, saçlarının örgülerini çözerek istediği gibi
tarayıp fırçaladım.
Rafın üzerinde duran küçük aynayı aldı:
- Kuzum, abacığım, gel. Đkimiz yan yana aynaya bakalım, dedi.
Fotoğraf çektiren kardeşler gibi baş başa verdik. Aynanın içinde gülüyor,
birbirimize dilimizi çıkarıyorduk.
Munise, lacivert gözleri, duru beyaz teni, ince şirin yüzüyle bir melek gibi
güzeldi. Fakat memnun görünmedi; eliyle burnumu, yanaklarımı okşayarak:
- Nafile abacığım, sana benzemiyorurn ki, dedi.
- Daha iyi ya çocuğum.
- Nemelâzım abacığım, ben senin gibi güzel değilim ki... Başını daha ziyade
yaklaştırıyor, boynumun altından geçirdiği küçülj eliyle, yine yüzümü okşuyordu:
- Abacığım sen kadife gibisin. Senin yüzünde insan ayna gibi kendini görüyor,
diyordu.
Bu münasebetsiz çocuğun saçmalıklarına gülüyor, o kadar emekle düzelttiğim
saçlarını karıştırıyordum. Fakat ne saklayayım, defterimi benden başkası
okuyacak değil ya, kendimi güzel zannettiğimden çok güzel buluyor: "Feride, sen
kendini bilmiyorsun. Sende, kimseye benzemeyen başka bir şey var!" diyenlere hak
verecek gibi oluyordum.
Neler söylüyorum? Ah, bu küçük kız! Ben, onun aklı başında bir kız haline
getirmeye çalışırken o, beni kendi gibi koket yapacak.
Defterime, bir aydan beri el sürmemiştim. Yazı yazmaktan, herhalde daha fazla
işlerim vardı. Hem de mesut günlerin yazılacak nesi olur ki?
Bir aydan beri derin bir gönül sükûnu içinde yaşıyordum. Yazık ki devam etmedi.
Đki gün evvel buradan geçen bir posta arabası benim için dört mektup bırakmış.
Onları görür görmez içime bir ateş düştü. Kimden geldiğini, içlerinde ne
olduğunu bilmeden:
- Keşke bunlar, ben görmeden yolda kaybolsaydılar, dedim.
tik tahminimde yanılmamıştım. Zarfın üzerindeki yazıyı tanıyordum. Mektup ondan
geliyordu.
Zarflar, beni buluncaya kadar elden ele dolaşmış, üzerleri mavili, kırmızılı
yazılar, damgalarla dolmuştu.
Elimi sürmeye cesaret edemeden bir tanesinin üstündeki adresi okudum:
"B... Merkez Rüştiyesi muallimlerinden Feride Hanımefen-di'ye."
Zarflan avucumda buruşturduktan sonra ocağın yanındaki rafa fırlattım. Pencereye
başımı dayayarak dalgın dalgın uzaklara baktığımı gören Munise:
- Abacığım, neren ağrıyor? Yüzün sapsarı, dedi. Kendimi toplamaya çalışarak
gülümsedim:
- Bir şeyim yok, çocuğum. Bir parçacık başım ağrıyor. Seninle biraz bahçeye
çıkarsak geçer.
Gece yatağımda, gözlerim karanlığa dikili, saatlerce uykusuz kaldım. Büyük bir
kararsızlık içinde perişan oluyordum; yüzsüz, zalim bu mektuplarda, kim bilir
bana neler söylemeye cesaret ediyordu? Birkaç defa lambayı yakarak onları okumak
istedim. Fakat kendimi zapt ettim. Onları okumak ayıptı, benim için tenezzüldü.
Aradan iki gün geçti. Mektupları hâlâ orada duruyor, odanın havasına bir zehir
neşreder gibi, beni, için için eritiyordu. Müzmin hüznüm, Munise'ye de geçmişti.
Zavallı kız derdimin nereden geldiğini biliyor, beni hasta eden bu kâğıtlara
kinle, nefretle bakıyordu.
- Abacığım, dedi. Ben bir şey yaptım ama, bilmem darı-lacak mısın?
Birdenbire döndüm. Gözlerim gayri ihtiyari ocağın yanındaki rafa giti. Mektuplar
orada yoktu, teessürden göğsüm tıkanarak.
- Nerede onlar? dedim. Çocuk, başını eğdi:
- Ben onları yaktım abacığım. Ne yapayım, sen pek üzülüyordun...
- Ne yaptın Munise? dedim.
Çocuk, benim şiddet göstermemi, omuzlarından tutup sarsmamı bekliyor,
titriyordu. Başımı bileğime koyarak yavaş yavaş ağlamaya başladım.
- Abacığım, ağlama. Ben onları yakmadım, sana mahsus öyle söyledim. Üzülmeseydin
o vakit yakacaktım. Al işte.
Küçük kız, bir eliyle başımı okşuyor, ötekiyle mektupları elime tutuşturmaya
çalışıyordu:
- Al abacığım, onlar galiba, senin sevdiğin birisinden geliyor.
- Yumurcak, o nasıl lakırdı? diye bağırdım.
- Ne bileyim abacığım? Sevdiğinden olmasa böyle ağlar mısın?
Bu çok bilmiş bücürün sözlerinden ve gözyaşlarımdan utandım. Bu hale bir nihayet
vermek lâzımdı. Artık kararımı vermiştim.
- Küçüğüm, keşke bu sözleri söylemeseydin. Fakat mademki bir kere söyledin. Bak,
sana ispat edeyim. Mektuplar
benim sevdiğim bir insandan gelmiyor, nefret ettiğim bir düşmandan geliyor. Gel
seninle beraber yakalım onları.
Oda karanlıktı, yalnız ocakta bitmeye yüz tutmuş bir çalı demeti ara sıra
parlayıp sönüyordu. Mektuplardan birini ateşe fırlattım. Zarf, kıvrıla kıvrıla
yanmaya başladı. Biterken ikincisini, sonra üçüncüsünü attım.
Munise, anlayamadığım bir hisle göğsüme sokulmuştu. Mektuplar birer birer
yanarken, karşımızda ölmek üzere olan bir insan varmış gibi susuyorduk. Sıra
dördüncüye geldiği vakit, içime dayanılmaz bir pişmanlık acısı çöktü. Fakat
ötekiler yandıktan sonra, bunu bırakamazdım. Kalbimin bir parçısı-nı koparır
gibi ıstırapla onu da attım.
Son mektup ötekiler gibi birdenbire tutuşmadı, bir ucundan ince bir duman
çıkarak için için yanmaya başladı. Sonra, zarfın gevşeyip açıldığını, ince
yazılarla dolu bir kâğıdın yavaş-yavaş yanmaya başladığını gördüm. Artık
tahammül edemiyordum. Munise, gönlümden geçenleri biliyor gibi, birdenbire
eğildi elini ateşe sokarak son mektubun bir parçasını kurtardı.
*
Onu ancak çocuğu uyuttuktan sonra okumaya cesaret ettim. Yalnız şu satırlar
kalmıştı.
"Annem geçen sabah yüzüme bakarken ağlamaya başladı: 'Ne var anne? Niçin
ağlıyorsun?' diye sordum. Evvela söylemek istemedi: 'Hiçbir şey yok. Bir rüya
gördüm!' dedi. Đnat ettim, yalvardım, nihayet söylemeye mecbur oldu. Sakin sakin
ağlayarak şunları söyledi:
"Rüyamda onu gördüm. Karanlık bir yerlerde dolaşıyor önüne gelene: 'Feride
buralarda mı? Allah rızası için söyleyin! diyordum. Yüzü örtülü kadın beni
elimden tutarak tekkeye benzeyen loş bir yere soktu:
işte Feride şurada yatıyor. Boğaz hastalığından öldü' dedi. Baktım, evlatçığım,
gözleri kapalı yatıyor. Daha yanağının
rengi bile solmamış. O acı ile, ağlaya ağlaya uyandım. Ölü, diri getirir
derler, değil mi, oğlum? Feride'yi yakında göreceğim, değil mi, Kâmran?
Annemin sözlerini sana aynen yazdım. Beni bir tarafa bırak. Fakat annen demek
olan bu ihtiyar kadını daha ziyade ağlatmak doğru mu? Teyzenin rüyası o günden
beri benim de rüyam oldu. Ne vakit gözlerimi kapayacak olsam seni uzak bir
memleketin karanlık bir odasında; gözlerin kapalı, siyah saçların, taze
yüzün..."
Mektup parçası burada bitiyor, bana sadece teyzemin matemini anlatıyordu.
Kâmran, görüyorsun ki, bizi her şey birbirimizden ayırıyor. Seninle artık iki
düşman bile değiliz; birbirimizi hiç, ama hiç görmeyecek iki yabancıyız.
Zeyniler, 5 Şubat
Dün gece, geç vakit bataklık tarafından silah sesleri gelmeye başladı. Ben
korktum; fakat Munise, hiç telaş etmedi.
- Her zaman olur, jandarmalar eşkıya kovalıyor, dedi.
Silah sesleri seyrek fasılalarla on dakika kadar devam ettikten sonra durdu.
Bu sabah, havadisi öğrendik. Munise'nin tahmini doğruymuş.
Postacı soyan birkaç serseri ile jandarma arasında bir çarpışma olmuş.
Jandarmalardan biri ölmüş, öteki ağır yaralı olarak Zeyniler'in misafir odasına
getirilmiş.
Öğleye doğruydu, küçük Vehbi, soluk soluğa mektebe geldi, beni elimden
yakalayarak:
- Kız hocanım, çabuk zarnını (çarşaf olacak) giyin, gel be. Seni misafir odasına
çağırıyorlar, dedi.
- Kim çağırıyor?
- Hekim çağrıyor, babam söyledi.
Hemen çarşafımı giydim. Vehbi önde, ben arkada misafir odasına gittik.
Burası, iki basık oda ile merdivenli, çarpık bir sofadan ibaret viran bir hayat.
Gece, kar, hastalık gibi sebeplerle yoluna devam edemeyen yolcuları burada
barındırıyorlar. Sevaplarına biraz yiyecek veriyorlar.
Kapıda burnundan havaya soğuk dumanlar çıkararak eşinen güzel bir atın yüzünü
okşadıktan sonra içeri girdim. Avlu, karanlık olduğu için lamba yakmaya mecbur
olmuşlardı.
Kalın kaputlu; kocaman çizmeli, şişman bir askeri doktor, merdiven basamağına
oturmuş bir şeyler yazıyor, avluda yüzü seçilmeyen birkaç kişi ile konuşuyordu.
Çehresini yandan görüyordum. Dolgun beyaz bıyıklı, kalın kaşları, canlı ve
sevimli bir yüzü vardı. Fakat, Yarabbi, bu adam konuşuyorken ne kadar kaba hatta
ayıp kelimeler kullanıyordu. O kadar ki, bir ara, tersyüzü geri dönmeyi aklımdan
geçirdim.
Mutlaka yine fena bir kelime söyleyeceğini anlatan sert bir kahkaha ile gülerek
başını çevirince beni gördü, birdenbire durdu; boz renkli ceketi üzerinde
kocaman siyah sakalını görebildiğim birisine:
- Yahu, yüzbaşım, hatırın kalmasın ama sana: "Ayı Dayı" adını takanların yerden
göğe kadar hakları varmış. Aramızda kadın varmış da ne diye beni kibar kibar
söyletiyorsun, dedi ve bana döndü:
- Hemşire Hanım, kusura bakmayın. Geldiğinizi göremedim. Geçiniz yukarı. Ama
biraz durun da ben ineyim. Merdivenler yufka gibi; ikimizi birden çekeceğe
benzemiyor. Haydi geçin şimdi. Ben geliyorum.
Basamakları ikişer ikişer atlayarak yukarı çıktım.
ihtiyar doktorun "Yüzbaşım" dediği adama takılmakta j devam ettiğini
işitiyordum.
- Yüzbaşım, bu muallime istanbullu. Nereden anladığı- ]
ma şaşıyorsun, değil mi? Ah, yüzbaşım, sen kâinatta hangi hadiseye böyle koyun
gibi bön bön bakmadın? Merdiveni çıkışından anladım. Gördün mü, nasıl keklik
gibi sekiyor? Şimdi istersen yaşını da söyleyeyim: Bu kadıncağız, taş çatlasa
kırktan fazla değil.
Böyle delidolu sözler, öteden beri, beni pek eğlendirir. Kendi kendime güldüm:
- işte bunda yanıldın Doktor Bey, dedim.
Beş dakika sonra ihtiyar doktor, çizmeleri altında merdivenleri çatırdatarak
yukarı çıktı, yüzüme bakmadan konuşmaya başladı:
- Efendim, vaka malum, bir yaralımız var. Ehemmiyetli bir şey değil. Fakat
bakılmaya muhtaç. Kendim biraz sonra gideceğim. Yapılacak şey, ehemmiyetsiz bir
pansuman, ama ağızlarına, yüzlerine bulaştırmalarından korkuyorum. Onların
doktora da emniyetleri zayıftır. Fırsat buldular mı, hemen kocakarı ilaçlarına
başvururlar, ister misiniz, yaranın üstüne türlü müzahrefat yapıştırsınlar? Siz
mektep, medrese görmüşsünüz. Yapılacak şeyleri ben size tarif ederim. Adamcağız,
ayak-lanıncaya kadar bakıverirsiniz artık, yalnız bilmem içiniz dayanır mı?
- Dayanır Doktor Bey. Benim sinirlerim kuvvetlidir. Hiçbir şeyden korkmayın,
efendim.
- Sen, açsana yüzünü bakayım, dedi.
Bu teklifsiz sözlerde garip bir ehemmiyet vardı ki, hiç fütursuz peçemi
kaldırdım, hatta biraz da güldüm.
Đhtiyar doktor, kollarını kaldırdı, saf yüzünde komik bir hayretle gülmeye
başladı. Hem de kahkahalarla...
- Sen ne arıyorsun burada?
Bu sefer de ben şaşırdım. Bu adam beni, acaba bir yerden mi tanıyordu? Mamafih,
ben de işi biraz maskaralığa vurmaktan korkmadım, insana o kadar emniyet ve
yakınlık hissi veren bir çehresi vardı ki...
- Zannederim, beni tanıdığınızı iddia etmeyeceksiniz, Doktor Bey...
- Şahsını değil, nev'ini tanırım kızım, nev'ini. Hatta, maalesef yeryüzünde çok
azalmaya başlayan nev'ini.
- Mamutlar gibi mi efendim?
Beş aydan beri zorla içime hapsettiğim yaramazlıklar yeniden taşmaya başlıyordu.
Sor Aleksi'nin daima söylediği gibi, bana hiç yüz vermeye gelmez. Hemen
şımarmaya, küçük bebekler gibi ağzımda kelimeleri ezip büzmeye, maskaralık
yapmaya başlarım.
Herhalde doktor, çok gün görmüş, temiz bir adamdı. Aynı gür kahkaha ile gülerek:
- O ipiri, şuursuz fil azmanlarının tam tersine ufacık, neşeli, sıhhatli, zarif
-hatta ihtiyar olduğum için güzel sıfatını da ilave edebilirim güzel bir kibar
çocuğu... Söyle bakayım bana, sen nereden düştün buralara?
Bu kaba saba asker doktorunun çiğ kelimeleri, gürültülü kahkahaları altında
derin bir rikkat sezmeye başlıyordum. Nihayet, ciddi görünmeye çalışarak:
- Ben muallimim, Doktor Bey. Hizmet etmek istiyordum, buraya gönderdiler. Ben,
yer ayırt etmem. Nerede isterlerse çalışırım.
Ben, bunları söylerken o, dikkatli dikkatli yüzüme bakıyordu:
- Demek sen, buraya hizmet için geldin? Sırf maarife hizmet için öyle mi?
- Evet, maksadım bu.
- Bu yaşta, bu çehre ve yaradılışla mı? Sen doğruyu söylesene bana. Gözlerime
bak bakayım. Ha, şöyle! Ben, bunları yutar mıyım sanıyorsun?
Yumuk yanaklarına gömülerek tatlı tatlı gülümseyen beyaz kirpikli gözleriyle ta
gönlümün içini görür gibi devam etti:
- Değil, kızım. Asıl sebep başka. Hatta, maişet derdi de değil. Sen, saklanmaya
çalışıtıkça, daha iyi görüyorum. Kim olduğunu, aileni, evini falan sorsam
söylemezsin, değil mi? Bak, bak nasıl biliyorum. Burada bir muamma var. Derin
karıştıracak değilim. Aramızda bir işaret kâfi..
ikimiz de sustuk, ihtiyar doktor biraz düşündükten sonra:
- Sana bir küçük hizmet etmeme müsaade eder misin? Seni daha iyi bir yere
göndertsem ister misin? Benim tek tuk bildiklerim var Maarifte.
- Hayır teşekkür ederim, yerimden memnunum. Yine gülerek omuzlarını silkti, alay
eder gibi bir sesle:
- Çok âlâ, çok âlâ. Fakat fedakârlıklar öyle kolay gitmez. Günün birinde canın
sıkılırsa bana iki satırlık bir şey yaz, adresimi de bırakayım sana. Đnsanlıktır
bu.
- Teşekkür ederim.
Odalardan birisinin kapısını açtı. Çarpık bir kerevetin üstünde, vücudu ve yüzü
bir asker yağmurluğuyla örtülü bir adamcağız yatıyordu.
Doktor:
- Nasılsın molla, biraz ferahladın mı? diye seslendi. Yaralı, eliyle yağmurluğu
kaldırarak davranmaya çalıştı:
- Kımıldama, yat. Ağrın, sızın var mı?
- Yok, çok şükür; sade elmacıkkemiğim az sızlıyor. Doktor, yine güldü:
- Ah benim sevgili ayılarım! Dizkapağını elmacıkkemiği sanır. Midesini tabanında
farz eder ama, yerine göre karşısına dikilenlere duman attırır. Geçer molla, bir
şey kalmaz. Allah'a şükret ki, az sola sapmadı o kurşun. Sen bir haftaya kadar
dipdiri ayağa kalkmak ister misin? Yok, burası rahat geldi de, biraz yatayım
dersen o başka. Öyleyse, bu kızcağız ne derse yapacaksın, anladın mı? Doktorun
artık o. Yaranı o değiştirecek. Eğer ev ilacı falan diye bir halt ettiğini
duyarsam, vay haline... Alimallah tekrar gelir, çatır çatır keserim bacağını.
Sargılarını çözmeye başlamıştı. Yarayı biraz fazla hırpalayarak adamcağızı:
"Aman Bey!" diye bağırtıyordu.
- Kes sesini be. Yazık senin erkekliğine! Koskoca bıyıklı, sakallı herif, parmak
kadar kızın yanında bağırmaya utanmaz mısın? Bu yara değil oyuncak. Böyle
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 17
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.