Çalıkuşu - 10

Total number of words is 2815
Total number of unique words is 1612
36.8 of words are in the 2000 most common words
52.4 of words are in the 5000 most common words
59.9 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
O, bıyıklarının ucunun ne şekil aldığını görebilmek için dudaklarını büzüp cevap
verdi:
- Böyle şey için Nazır Bey rahatsız edilmez. Git, dairesine söyle. Usulü
dairesinde muamele yap!
Usulü dairesinde muamelenin ne olduğunu öğrenmek istedim. Fakat o, artık cevap
vermeye lüzum görmedi; aynı mağrur ve şahane eda ile başını öbür tarafa çevirdi.
Peçenin altında, korku ile dilimi çıkardım. Bu, böyle olursa, efendisi, kim
bilir ne olacak? Vay başımıza gelen, diye düşündüm.
Merdiven parmaklığının kenarına sekiz on su kovası dizmişler, üzerine -Köşkte
tahterevalli oynamak için kullandığımız tahtalara benzer bir uzun tahta alarak
garip bir peyke meydana getirmişlerdi. Peykenin üzerinde kadınlı erkekli bir
yığın insan oturuyordu.
Siyah yün çarşafını çenesinin altından iğnelemiş, çini mavi gözlü bir ihtiyar
kadını gözüme kestirdim, yanma yaklaşarak halimi anlattım. Acı bir bakışla:
- Meslekte müptedi olduğunuz görülüyor. Nezarette tanıdığınız kimse yok mu?
dedi.
- Hayır. Belki bir tanıdık vardır ama, bilemiyorum, dedim. Fakat buna ne lüzum
var?
Söylediği kelimelere göre âlim bir hocahanım olduğu anlaşılan mavi gözlü kadın
gülümsedi:
- Bunu daha sonra anlarsınız kızım, dedi. Gelin sizi Ted-risat-ı Đptidaiye
Dairesi'ne götüreyim, bir kere Müdür-i Umumi Beyefendi'yi görmeye çalışın.
Müdür, siyah sakallı, yer yer çiçek bozuğundan yenmiş kocaman kafalı, kalın
kaşlı gayet esmer bir adamdı. Odasına girdiğim zaman, yazıhanesinin önünde
ayakta duran iki genç kadınla konuşuyordu.
Bir tanesi fark edilecek kadar titreyen elleriyle çantasının içinden buruşuk
kâğıtlar çıkarıyor, birer birer yazıhanenin üstüne koyuyordu.
Müdür, kâğıtlara şöyle bir göz gezdirdi, imzalarına, damgalarına baktı, sonra:
- Gidin, ismizini şubeye kaydettirin, dedi. Hanımlar, geri geri giderek bir
temenna ettiler.
- Siz ne istiyorsunuz hanım?
Bu sual, bana sorulmuştu. Biraz şaşırarak, kekeleyerek halimi anlatmaya
başladım. Fakat o, birdenbire sözümü kesti. Sert bir sesle:
- Muallimlik değil mi? istidanız var mı? dedi.
Daha ziyade şaşırdım:
- Yani diplomam mı demek istiyorsunuz, dedim. Müdür, sinirli bir istihfafla
dudaklarını büktü; köşede oturan cılız bir misafire başını salladı:
- Görüyorsunuz ya hali. insan, nasıl çıldırmaz? istida ile şahadetname
arasındaki farktan haberleri yoktur. Sonra muallimlik isterler; daha sonra da
maaş az, yer uzak diye kafa tutarlar.
Odanın tavanı fırıl fırıl başımda dönüyordu. Ne diyeceğimi kestiremeyerek
şaşkın-şaşkın etrafıma bakıyordum.
Müdür, daha sert bir sesle:
- Ne bekliyorsunuz? dedi. Haydi bilmiyorsanız bir biline sorun, istida yapın!
Ben, şaşkınlıkla bir yere çarpmadan odadan çıkmaya çalışırken köşede oturan
küçük efendi araya girdi:
- Beyefendi hazretleri, müsaade buyrulur mu? Hanım kıza halisane bir nasihat
vereyim.
Aman Yarabbi, neler söyleniyordu! Benim gibi kadınlar, hocalıktan ziyade, sanata
heves etmeliymişler. Beyefendinin buyurdukları gibi, istida ile şahadetname
arasındaki farkı henüz anlamamış olduğuma göre hocalıkta muvaffak olacağım
esasen şüpheliymiş. Fakat çalışırsam, mesela iyi bir terzi olur, hayatımı
kazanırmışım.
*
Merdivenden inerken gözlerim etrafı kapkara görüyordu. Kolumu biri tuttu. O
kadar dalgındım ki, az kaldı bağıracaktım.
- işin nasıl oldu kızım?
Bu suali, yine o çini mavi gözlü hanım soruyordu. Öfke ve ümitsizlikten
ağlamamak için dişlerimi sıkarak halimi anlattım. Tatlı bir gülümseme ile:
- Tanıdığın olup olmadığını bunun için sormuştum, kızım, dedi. Mamafih, meyus
olma. Yine bir çaresi bulunur belki.
Gel seni tanıdıklardan bir şube müdürüne götüreyim. Eksik olmasın, iyi
adamcağızdır.
Tekrar merdivenleri çıktık, ihtiyar hocanım, bu sefer beni, büyük bir kalem
odasından buzlu bir camekânla ayrılmış, minimini bir hücreye soktu. Bugün,
hakikaten şansım yoktu. Çünkü, orada da pek ümit vermeyen bir manzara ile
karşılaştım. Sakalının bir tarafı siyah, bir tarafı adeta ağarmış bir efendi,
hiddetten ateş püskürüyor, karşısında benim biraz evvelki halime benzer bir
vaziyette tir tir titreyen bir hademeyi dövecek hareketler yapıyordu.
Önünde duran bir fincan kahveyi, bulaşık suyu döker gibi, pencereden sokağa
serpti, sonra hademeyi ite kaka kapıdan dışarı çıkardı.
Yeni arkadaşımın yavaşça eteğinden çektim:
- Aman, buradan kaçalım, dedim.
Fakat buna vakit kalmadı. Müdür, bizi görmüştü;
- Hayrola Naime Hocanım? dedi.
Öfkeli bir insanın bu kadar çabuk yatıştığını ömrümde ilk defa görüyordum. Ne
çeşit huyları var bu memurların, Yarabbi?
Mavi gözlü hocanım, birkaç kelime ile halimi anlattı. Müdür, tatlı bir gülümseme
ile bana:
- Pekâlâ kızım, pekâlâ. Geç şöyle otur bakalım, dedi.
Bu kuzu gibi adamın, biraz evvel sokağa kahve döken, ihtiyar bir hademeyi dut
ağacı silker gibi tartaklaya tartaklaya dışarı atan insan olduğuna bin şahit
isterdi.
- Aç yüzünü bakayım kızım. OooL Sen daha hemen hemen çocuksun. Yaşın kaç?
- Yirmiyi bitirmek üzereyim efendim.
- Acayip. Mamafih, her neyse. Ancak sen, dışarı gidemezsin. Senin için hayli
tehlike var.
- Niçin efendim?
- Niçini var mı, kızım? Sebep meydanda.
Müdür Efendi gülüyor, eliyle yüzümü göstererek Naime
hocanıma işaretler yapıyor, fakat meydanda olan bu sebebi bir türlü
söylemiyordu.
Nihayet, mavi gözlü hanıma göz kırparak;
- Ben daha çok söyleyemem. Sen kadınca daha iyi anlatırsın Naime Hanım, dedi.
Sonra, sakalını iki yana sallayarak kendi kendine konuşur gibi ilave etti:
- Ah, sen bilsen dışarılarda ne yaman oğlu yamanlar vardır!
Ben, saf bir hayretle:
- Efendim, o çok yaman dediğiniz adamlar kimlerdir, bilmiyorum. Fakat siz de
bana onların olmadığı yerde ders bulursunuz, dedim.
Müdür, bu sefer elini dizkapaklarına vurarak daha fazla güldü:
- Eh!.. Bu hakikaten hoş!
Ben, bir insanı ilk görüşte ya severim ya sevmem. Sonradan bu ilk hissimin
değiştiğini hiç hatırlamıyorum.
Her nedense, bu adamcağıza birdenbire kanım kaynayı-vermişti. Hele bir yanı
beyaz, bir yanı kara olan sakalı, öyle hoştu ki, yüzünü sağa çevirdiği zaman
hemen hemen genç bir adamı görüyordunuz; sola çeviıdiği zaman ise o adam,
birdenbire gidiyor, yerine beyaz sakallı o ihtiyar yüzü gülümsemeye başlıyordu.
- Darülmuallimat'tan bu sene mi çıktınız, hanım kızım?
- Hayır efendim, ben Darülmuallimat'tan çıkmadım. Dam do Sion mektebinden
diplomalıyım.
- Nasıl mektep bu?
Müdüre uzun uzun izahat verdim, sonra diplomamı uzattım. Galiba Fransızca
bilmiyordu. Fakat, belli etmemek için kâğıdın ötesine, berisine bakıyor, elinde
evirip çeviriyordu.
- Güzel, âlâ...
Naime Hocanım teklifsiz bir tavırla:
- Kuzum beyefendi, siz iyilik etmeyi seversiniz, şu çocuğu boş göndermeyin,
dedi.
Müdür, kaşlarını çatarak, sakalını çekiştirerek düşünüyordu:
- Pek güzel, pekâlâ ama, bizimkiler galiba bu mektebin diplomasını tanımıyorlar.
Aklına bir şey gelmiş gibi elini masaya vurarak:
- Kızım, sen istanbul rüştiyelerinden birinde Fransızca muallimliği istersin.
Bak, sana yolunu öğreteyim. Doğru Đstanbul Maarif Müdülüğü'ne gidersin...
Ben, müdürün sözünü kestim:
- istanbul'da kalmama imkân yok efendim, dedim, mutlaka vilayetlerden birine
gitmek mecburiyetindeyim. O, şaşırmıştı:
- Amma yaptın ha! dedi. Gönlünün rızasıyla Anadolu'ya gitmek isteyen muallimeye
ilk defa tesadüf ediyorum. Ayol, biz muallimlerimizi istanbul'dan çıkarıncaya
kadar akla karayı seçeriz. Sen ne dersin Naime Hocanım?
Müdür, hemen şüphelenmişti. Kurnazca bir istintak ediyor, ailem hakkında sualler
soruyordu. Adamcağızı kandırın-caya kadar başıma hal geldi.
Müdür, oturduğu yerden, "Şahap Efendi" diye seslendi. Camekânlı kalem odası
arasındaki kapıdan, ufak tefek, cılız bir genç göründü:
- Bak, Şahap Efendi, hanım kızı odaya al, Anadolu'da muallimlik istiyor, bir
istida müsveddesi yaz, bana getir.
Artık, işime olmuş gözüyle bakıyor, müdürün boynuna atılmak, sakalının beyaz
tarafından öpmek istiyordum. Şahap Efendi, beni kalem odasında karışık bir
masanın önünde oturttu, müdürün istediği müsveddeyi yazmak için bana sualler
sormaya, söylediklerimi bir kâğıt parçasına not etmeye başladı. Bu fakir
kıyafetli, hasta çehreli memurda korkak, mahcup bir
hal vardı. Sual sormak için bana baktıkça, adeta kirpikleri titriyordu.
Pencerinin yanında duran orta yaşlı iki kâtip, ağız ağıza bir şeyler
konuşuyorlar, ara sıra yan gözle bize bakıyorlardı. Bir tanesi;
- Şahap, evladım, sen bugün fazla yoruldun. Şu istidayı biraz da biz yazalım,
dedi.
Kuruyası dilim durmaz ki. Hele biraz sevindiğim vakit. Hiç münasebeti olmadığı
halde:
- Bu dairede, arkadaşlar birbirlerini ne iyi koruyorlar, dedim.
Şahap Efendi, kıpkırmızı kesilerek başını eğdi. Acaba bir pot mu kırmıştım?
Herhalde öyle olacak. Çünkü ötekiler de gülüşüyorlardı. Ne dediklerini pek
duyamadım. Yalnız birinin, "Muallime Hanım hayli pişkin ve mukaşşer" sözü
kulağıma çalındı. Bu sözlerin manası neydi? Bu efendiler ne demek istemişlerdi?
istida müsveddesi birkaç kere müdürün yanına gitti, geldi. Kırmızı mürekkeple
allanıp pullandıktan sonra temize çekildi.
Müdür:
- Haydi bakalım, kızım, Allah tesirini halk etsin. Ben, elimden geldiği kadar
yardım ederim, dedi.
Yanında başka kimseler olduğu için daha fazla bir şey söylemeye cesaret
edemedim. Fakat bu kâğıdı kime götüreceğimi, ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Belki
Naime Hocanım'ı tekrar görürüm ümidiyle etrafıma bakınırken gözüme Şahap Efendi
ilişti.
Küçük kâtip, merdiven başında, birini bekliyordu. Benimle göz göze gelince
mahcubane başını indirdi. Bir şey söylemek istediği, fakat cesaret edemediği
anlaşılıyordu. Yanından geçerken durdum:
- Size bugün çok zahmet verdim, dedim. Lütfen bunu nereye götüreceğimi de söyler
misiniz efendim?
- Muamele takip etmek güç bir şeydir, hemşire hanım, dedi. îzin verirseniz
istidanızla bendeniz meşgul olayım. Siz rahatsız olmayın. Yalnız, arada sırada
kaleme uğrayıverirsiniz.
- Ne vakit geleyim? dedim.
- iki, üç gün sonra.
işin iki, üç gün uzaması canımı sıkmıştı. Fakat, gelgit, tam bir ay sürüklendi.
Zavallı Şahap Efendi'nin gayreti olmasaydı, belki daha da uzayacaktı.
Şöyle böyle derler ama, erkeklerin içinde de ne insaniyetliler var. Bu çocuktan
gördüğüm iyiliği hiç unutmayacağım. Beni kapıdan görünce koşuyor, merdiven
başlarında bekliyordu.
O, elinde kâğıtlarımla odadan odaya dolaşırken utancımdan yerlere giriyor, nasıl
teşekkür edeceğimi bilemiyordum.
Bir gün, küçük kâtip, boğazına bir bez bağlamıştı. Boğula boğula öksürüyor,
konuşurken sesi kısılıyordu.
- Hasta mısınız? Niçin bu halde daireye geliyorsunuz? dedim.
- Bugün cevap almaya geleceğinizi biliyordum, dedi. istemeden güldüm. Bu, bir
sebep olabilir miydi?
-Tabii başka işler de var. Malum ya, mektepler yeni açıldı.
- Bana verilecek iyi bir cevabınız var mı?
- Bilmem. Evrakınız Müdür-i Umumi'de. Teşrif ettiğiniz vakit kendisiyle
görüşmenizi söyledi.
Müdür-i Umumi, çatık çehresine bir kat daha dehşet veren bir siyah gözlük
takmış, önünde duran bir yığın kâğıdı birer birer imzalayıp yere fırlatıyor, ak
bıyıklı bir kâtip namaz kılar gibi eğilip doğrularak onları topluyordu.
- Efendim, beni emretmişsiniz, dedim. Yüzüme bakmadan, sert bir sesle:
- Sabret hanım. Görmüyor musun? dedi.
Ak bıyıklı kâtip, kaşları ve gözleriyle işaret ederek beklememi anlattı. Ayıp
bir şey yaptığımı anlayarak birkaç adım geriye çekildim, paravanın yanında
beklemeye başladım.
Müdür, kâğıtları bitirdikten sonra gözlüğünü çıkardı, mendiliyle camlarını
silerek:
- istidanız reddedildi. Zevcenizin hizmeti otuz seneyi bulmuyormuş, dedi.
- Benim mi efendim, dedim, bir yanlışlık olmasın?
- Sen Hayriye Hanım değil misin?
- Hayır, ben Feride'yim efendim.
- Hangi Feride? Ha, aklıma geldi. Maalesef sizinki de öyle. Mektebiniz, Nezaret-
i Celile'ce musaddak değilmiş. Bu diploma ile memuriyet verilmez.
- Peki, ben ne olacağım?
Bu manasız söz, istemeden dudaklarımdan dökülüver-mişti. Müdür, tekrar gözlüğünü
taktı, benimle alay eder gibi bir tavırla:
- Artık orasını da, müsaadenizle, kendiniz düşünün, dedi. Bu kadar meşguliyet
arasında, bir de sizin ne olacağınızı düşünmeye kalkarsak vay halimize.
Ömrümde acısını unutmayacağım dakikalardan biri de bu olacaktır. Evet, ben, ne
olacaktım?
iyi kötü, senelerce çalıştım. Bu yaşımda en uzak gurbetleri göze alıyordum.
Böyle olduğu halde, yine beni kovuyorlardı. Ben, ne olacaktım? Yeniden teyzemin
evine dönmek, ölümden daha fena bir şeydi.
Son bir ümitle öteki müdüre başvurdum. Ağlamamak için dişlerimi sıkarak:
- Beyefendi, benim diplomam işe yaramazmış, ne yapayım ben şimdi? dedim.
Bu sözleri söylerken, fazla mı şaşkınlık gösterdim nedir adamcağız adeta
müteessir oldu:
"Ne yapayım kızım? Ben de söyledim ama varak-ı mihri-i vefayı okuyup dinleyen
var mı?" dedi.
Bu şefkat, beni adeta şımartmıştı:
- Beyefendi, ben mutlaka bir iş bulmaya mecburum.
Kimsenin beğenmediği, en uzak bir köy de olsa, ben güler yüzle kabul edeceğim.
Müdür, birdenbire bir şey düşünmüş gibi:
- Dur, kızım, bir tecrübe daha...
Köşede, pencerenin yanında, uzun boylu, irice yapılı bir bey gazete okuyordu.
Yüzü sokak tarafına dönük olduğu için yalnız, ağarmaya başlamış saçlarıyla
sakalının bir kısmını görebiliyordum.
Müdür, bağıra bağıra:
- Beyefendi, müsaade buyururlar rnı biraz? dedi. O, bir şey söylemeden döndü,
ağır ağır yanımıza geldi. Müdür, eliyle beni gösterdi:
- Beyefendi, siz sevabı seversiniz. Bu çocuk, bir Fransız mektebinden çıkmış.
Halinden, sözlerinden kibar bir ailenin çocuğu olduğu anlaşılıyor. Fakat malum
ya, düşmez kalkmaz bir Allah. Çalışmak mecburiyetinde kalmış. "En uzak bir
köşeye bile giderim" diyor. Fakat bizimkini bilirsin ya. Gülü tarife ne hacet!
"Olmaz" diye kesip attı. Siz Nazır Beyefendi'ye bir iki "kelime-i teyyibe"
lütfederseniz bu iş olur. Kuzum Beyefendi!
Müdür, bu sözleri söylerken, onun, vakitsiz bir mihnetle çökmeye başlamış
omuzlarını okşuyordu. Giyinişinden, halinden, tanıdığım inanların hepsinden
başka türlü bir insan olduğunu anlamıştım. Müdürü dinlerken hafifçe eğiliyor,
iyi işitmek için elini kulağının arkasına koyuyordu.
Biraz kanlı, fakat halim, munis gözlerini bana çevirdi, kı-, sık bir sesle
Fransızca konuşmaya başladı. Nereden çıktığıma, nasıl çalıştığıma, ne yapmak
istediğime dair sualler soruyordu. Verdiğim cevaplardan memnun kaldığı belliydi.
Biz konuşurken, şube müdürü keyifli keyifli gülüyor:
- Bülbül gibi söylüyor Fransızcayı maşallah. Bir Türk kızı için şayan-ı takdir
doğrusu, diyordu.
Gülmisal Kalfa, daima: "Ayın on beşi karanlıksa, on beşi aydınlıktır" derdi.
Sonradan, büyük bir şair olduğunu öğrendiğim
o insan bana bakarken, benim için, bu aydınlığın başlamak üzere olduğunu
hissediyordum. Bir aydan beri, yavaş yavaş kaybettiğim güzel neşemi tekrar
buldum.
O insan, bana yine şimdiye kadar kimseden işitmediğim güzel sözler söyledikten
sonra, beni yanına aldı, Nazır'ın odasına götürdü.
O geçerken hademeler ayağa kalkıyor, kapılar adeta kendiliklerinden açılıyordu.
Yarım saat sonra B... Vilayeti'nin.merkez rüştiyesinde açık bulunan bir coğrafya
ve resim muallimliğine tayin edilmiş bulunuyordum.
Çalıkuşu, o akşam Eyüp'e dönerken sevincinden adeta uçuyordu. Bundan sonra, o da
artık kendi ekmeğini kendi kazanan bir insandı. Kimse, artık ona, adına merhamet
ve himaye denen büyük hareketi yapmaya cesaret edemeyecekti.
Üç gün sonra, her muamele bitmiş, harcırahımı almış bulunuyordum.
Bir sabah, Gülmisal Kalfa beni vapura getirdi. Şahap Efendi, erkenden rıhtıma
gelmiş, bizi bekliyordu. Bu çocuğun insanlığını dünyada unutamayacağım. Her
işimle uğraşmış, gittiğim yerde, ineceğim otelin adresine kadar hiçbir şeyi
ihmal etmemişti. Şimdi de erkenden hâlâ sarılı hasta boğazıyla, rıhtımın
rüzgârı ve rutubeti içinde beni uğurlamaya geliyordu.
Bavulumu, yol hediyesi olarak getirdiği küçük bir kutu ile beraber, kamarama
kendi eliyle yerleştirdi. Tekrar tekrar inip çıkarak kamarotlara tembihler
veriyor, yorulup üzülüyordu.
Vapur kalkıncaya kadar, güvertenin bir köşesinde oturduk.
insan, ayrılık saatinde durmadan konuşmalı, nesi varsa söyleyip bitirmeli değil
mi? Halbuki bu bir saat içinde, Gülmisal Kalfa ile belki, on çift söz
konuşmadık. O, sönük mavi gözleriyle denizi seyrediyor, ellerimle oynuyordu.
Yalnız vapur kalkacağı zaman dayanamadı: "Anneni buradan vapura bindirdim,
Feride. Hem, o senin gibi yalnız değildi, inşallah yine seni böyle kucağıma
alırım." dedi, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Şahap Efendi'nin yanımızda olmasına rağmen, ben de galiba kendimi
tutamayacaktım. Fakat o esnada bir kargaşalık oldu; "Haydi hanım, merdiven
kalkıyor!" diye kalfacığımı omuzlarından yakaladılar, tartaklaya tartaklaya
merdivenden indirmeye başladılar.
Küçük kâtip hâlâ yanımda duruyordu. Teşekkür için elimi uzattığım vakit, benzini
sapsarı, gözlerini dolmuş gördüm, ilk defa dikkatle yüzüme bakmaya, adımı
söylemeye cesaret etti:
- Feride Hanım, büsbütün gidiyorsunuz demek, dedi. Bu ayrılık dakikasının bir
bulut gibi üstüme çöken ağırlığına rağmen gülümsemekten kendimi alamadım.
- Artık şüphe kaldı mı? dedim.
O, bir şey söylemedi, elini elimden çekerek koşa koşa merdivenden indi.
Deniz yolculuğunu çok severim. Altı, yedi yaşında bir küçük kızken, babamın
neferiyle beraber yaptığım seyahatin zevki hâlâ içimdedir. Vapur, vapurdaki
insanlar, hatta Hüseyin, unutulmuş, büyük bir denizi uçarak geçen bir kuşun
hayalinde ne kadar kalması mümkünse, bende de aşağı yukarı ona benzer bir şey
kalmıştır. Her tarafı akıcı parıltılarla dolu bir mavi boşluk içinde uçmak
sorhoşluğu. Denizin bendeki bu çılgın tesirine rağmen, güvertede kalmaya
tahammül edemedim, vapur Sarayburnu'nu dönerken, kamarama indim. Şahap Efen
di'nin getirdiği kutu, bavulumun üzerinde duruyordu. Ne oldu ğunu merak ederek
açtım. Bir kutu fondan... Benim dünyadc en delicesine sevdiğim şey.
Küçük kâtibin hediyelerinden birini dudaklarıma götür düm. Fakat birdenbire
gözlerimden yaşlar boşandı. Niçir
böyle ağlıyordum, bilmiyorum! Kendi kendime söz anlatmak istedikçe gözyaşlarına
artıyor, göğsümü tıkıyordu. Sebepsiz ıstırabım bu biçare şekerden geliyormuş
gibi, gayri ihtiyarı, kutuyu yakaladım, kamaranın minimini penceresinden denize
fırlattım.
Evet, dünyada bu gözyaşlarından daha manasız şey olamaz. Bunu anlıyorum. Fakat
buna rağmen, hâlâ şimdi, bu satırları yazarken kirpiklerimden yaşlar süzülüyor,
önümdeki defter kâğıdını fiske fiske kabartıyordu.
Bu, acaba dışarıda sessiz sedasız yağan yağmurun tesiri mi? Şimdi istanbul
nasıl? Orada da böyle yağmur var mı? Yoksa Kozyatağı'ndaki bahçe, şimdi ay
ışıkları içinde pırıl pırıl yanıyor mu?
Kâmran, ben sadece senden değil, senin olduğun yerlerden de nefret ediyorum.
Bu sabah, uyandığım vakit günlerden beri devam eden yağmuru dinmiş buldum.
Bulutlar dağılmıştı. Sadece, pencerenin karşısındaki yüksek dağ tepelerinde yer
yer ince dumanlar tütüyordu.
Gece yatarken pencereyi kapatmayı unutmuşum. Hafif bir sabah rüzgârı, karyolanın
örtülerine, dağınık saçlarıma vuran güneş ışıklarını sarı pullar gibi
titretiyor, parça parça dağıtıyordu.
Beş günden beri bu küçük otel odasında, sinirlerim iyice bozulmuştu. Gece bir
aralık uyanmış, yanaklarımı, üzerine kırağı yağmış yapraklar gibi ıslak
bulmuştum. Yastığım da öyleydi. Demek ki uykumda ağlamıştım. Halbuki, şimdi bir
parça güneş; neşemi hatta ümidimi yeniden canlandırıyor, vücuduma mektep
yatakhanesinde uyandığım bahar sabahlarının hafifliğini veriyordu.
Bugünün bana, güzel bir haber getirmesine imkân yoktu. Artık, bir şeyden
korkmuyordum. Sevinçle yatağımdan fırladım, eski biçim küçük lavabonun önünde
yıkanmaya başladım.
Temiz bir su birikintisine başlarını daldırıp çıkaran kuşlar gibi silkintilerle
suları etrafa, karşımdaki aynanın camına sıçratıyordum.
Kapı hafifçe vuruldu. Hacı Kalfa'mn sesi:
- Sabah şerifler hoyrolsun hocanım, sen yine erkencisin bugün, dedi.
- Bonjur Hacı Kalfa, dedim, öyle oldu. Sen nereden anladın benim uyandığımı?
Hacı Kalfa güldü:
- Ne bileyim, kuş gibi ıslık çalıp duruyorsun. Hakikaten, kuşa benzeyen bir
tarafım olduğuna kendim de inanmaya başlıyordum.
- Kahvaltını getireyim mi?
- Bugün kahvaltı etmesem olmaz mı? Ses, bu defa hiddetlendi:
- Yok... Olmaz. Ben, öyle şey istemem. Gezme yok, eğlenme yok, mahpus gibi
tıkıldın, kaldın. Bir de yiyecek yemez-sen karşıki komşuna dönersin sonra.
Hacı Kalfa, bu son sözü karşı odadaki komşuya işittirmemek için, ağzını anahtar
deliğine koymuş, sesini alçaltmıştı.
Bu Hacı Kalfa ile ne iyi dost olmuştuk. Đlk sabah uyanır uyanmaz giyinmiş,
çantamı koltuğuma alarak sıçraya sıçraya otelin merdivenlerinden inmeye
başlamıştım. Hacı Kalfa, yine o beyaz peştemalıyla küçük bir havuzun yanında
nargile temizliyordu.
Beni görünce kırk yıllık bir ahbap gibi:
- Hayrola Feride Hanım, sen niye böyle erken uyandın, ya? Ben seni yol
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 11
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.