Çalıkuşu - 24

Total number of words is 2799
Total number of unique words is 1616
32.3 of words are in the 2000 most common words
46.6 of words are in the 5000 most common words
55.9 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
severdi. "Burası uğurludur, bana ne
kadar saadet geldiyse bu bağdan geldi!" demeyi mutat edinmişti. Tenezzülen
teşrif ettiğinizi öğrenince, merhumun bu sözlerini tam bir keramet gibi tesdik
ettim.
Bu, hesapça bir kompliman olacaktı. Fakat bu Burhanet-tin Bey'in ne alakası
vardı?
Hayretle Nazmiye'nin yüzüne bakarak cevap bekledim. Fakat, o, bana bakmıyor,
gözlerini gözlerimden kaçırmakta inat ediyordu. Bu dakikaya kadar bağ sahibi
sandığım hanım, Munise'yi elinden tutarak dışarı götürmüştü.
Yarım saatten ziyade bir zaman bu odada beraber oturduk. Şuradan, buradan
konuşuyorduk. Daha doğrusu konuşuyorlardı. Çünkü bende konuşmaya değil, söylenen
sözleri bile anlamaya mecal kalmamıştı. Demir bir pençe kalbimi sıkıyor,
nefesimi daraltıyordu. Zihnim durmuştu. Hiçbir şey düşünmüyor, hiçbir şey
duymuyor, yuvasında tecavüze uğramış bir hayvan yavrusunun idraksiz korkusuyla
köşeme büzülüyor, küçülüyordum.
Aşağıda bir keman taksimi yaptılar, bunu bir gazel, daha sonra kalınlı, inceli
birçok seslerin söylediği şarkılar takip etti.
Bir kanepede yan yana oturan Nazmiye ile nişanlısı, gittikçe daha ziyade
birbirlerine sokuluyorlardı. Yavaş yavaş onlara arkamı çevirdim. Bunlar çok adi
ruhlu insanlardı, iki yabancının önünde, sinemadaki o çirkin aşk sahnelerinden
birini oynar gibi çekinmeden, utanmadan baş başa... Evet, bunlar çok adi ve fena
insanlardı.
Biraz evvel şişman hanım, masanın üstüne şişeler, tabaklarla dolu bir tepsi
bırakmıştı. Burhanettin Bey, elleri cebinde, odanın içinde dolaşıyor, ara sıra
bize arkasını çevirerek bu masanın önünde duruyordu.
Bu gezinmelerden birinde binbaşının önümde durduğunu, hafifçe eğildiğini gördüm:
- Inayeten kabul buyurmaz mısınız, küçükhanım?
Hayretle gözlerimi kaldırdım. Elindeki küçük bir kadehin
içinde yakut kırmızı bir içki parlıyordu. Başımla reddettim. Gayet yavaş:
- istemem, dedim.
O, daha ziyade eğildi, sıcak nefesi yüzüme dokunarak:
- Zararlı bir şey değil, küçükhanım. Dünyanın en nazik ve masum bir likörü.
Değil mi, Nazmiye Hanım? Nazmiye, ona başıyla işaret etti:
- Israr etmeyiniz Burhanettin Bey, Feride, burada kendi evinde sayılır. Nasıl
isterse öyle yapsın.
Burhanettin Bey, ağarmaya başlamış saçları, munis ve kibar çehresi bu dakikaya
kadar bana müphem bir emniyet vermişti. Neydi bu başıma gelen şey Yarabbi?
Kendimi nasıl kurtaracaktım?
Odadaki ışıklar yavaş yavaş sönüyor, gözlerime çöken bu karanlığın içinde
kıvılcımlar uçuşuyordu. Çalgı sesi kulağıma uzak bir denizin uğultusu gibi
geliyordu:
- Elmas kızım yemek vakti geldi, sofrada birkaç misafirimiz var, sizi
bekliyorlar.
Bu sözleri o şişman kadın söylemişti. Biraz kendimi toplar gibi oldum:
- Teşekkür ederim, rahatsızım, beni burada bırakınız, diyebildim.
Bu sefer, Nazmiye yanıma yaklaştı:
- Ferideciğim, vallahi yabancı değil, Feridun'la, Burhan Bey'in iki arkadaşı,
sonra, onlardan bazılarının nişanlıları, zevceleri, öyle ya zevceleri, gelmezsen
çok ayıp olur. Mahsus senin için geldiler.
Bileklerimi Nazmiye'nin elinden kurtarmaya çalışıyor, koltuğun kenarlarına
tutunarak köşeme büzülüyordum. Söz söylemek mümkün değildi. Dişlerimi sıkmasam,
onların birbirine çarpacağını hissediyordum.
Burhanettin Bey:
- Misafirimiz ne emreder, nasıl isterse öyle hareket et-
,1111
g^^^Hlflflj^^^^^^Hl----n.
mek borcumuz. Siz misafirlerin yanına ininiz. Feride Hanım'ın biraz rahatsız
olduğunu söyleyiniz. Binnaz Hanım, siz de bizim yiyeceğimizi buraya getiriniz.
Misafirimi yalnız bırakmamak benim vazifem.
Bu dakikada çıldırıyordum. Bu odada, Burhanettin Bey'le yalnız kalmak, beraber
yemek yemek!
Ne yaptığımı bilmeden, düşünmeden yerimden fırladım, var kuvvetimi tolayarak:
- Peki, istediğiniz gibi olsun., dedim.
Nazmiye ile nişanlısı kol kola önümüzden iniyorlardı. Burhanettin Bey, bir adım
geriden beni takip ediyordu.
Karanlıkta taşlığın nihayetinde bir kapı açıldı. Kamaştırıcı bir pırıltı
birdenbire gözlerimi yaktı. Avizelerin tavandan döktüğü ışık selleri içinde
sendeleye sendeleye birkaç adım yürüdüm.
Duvarlarda, salona hudutsuz derinlikler veren endam aynaları parlıyor,
avizelerin aksi, karanlık bir yolda koşan meşaleler gibi ta uzaklara gidiyordu.
Birçok gözler, çehreler, rüyada görülmüş gibi karışık, bulanık kadın, erkek
çehreleri. Sonra korkunç bir el şakırtısı koptu. Çalgının uğultusu içinde sesler
derinleşiyor, bulanıyor, fakat bir türlü sönmüyor, uğultulu dağ rüzgârları gibi
ta uzaklara haykırıyordu: "Yaşasın Burhanettin Bey, yaşasın Gülbeşeker,
Gülbeşeker, Gülbeşeker."
*
Gözlerimi açtığım vakit kendimi Munise'nin kollarında buldum. Küçüğüm:
"Abacığım" diye ağlayarak yüzünü yüzüme sürüyor, ıslak saçlarımı, kolonyadan
yanan gözlerimi öpüyordu. Üstüm başım sırılsıklam olmuştu. Odanın yarım
aydınlığında birçok gözün bana baktığını hissediyordum, ilk hareketim,
kollarımla açık boynumu saklamak oldu.
Tanımadığım bir ses:
- Dışarı çıkın, rica ederim, dışarı çıkın.diye bağırıyordu. Hafifçe çırpınmak,
yerimden kalkmak istedim. Bir el beni omzumdan tuttu:
- Korkma kızım, hiçbir şey yok, korkma, dedi.
Kirpiklerimin arasından bu sözü söyleyenin yüzüne baktım, her zaman ceketinin
önü açık duran şişman kolağasıydı. O da bana baktı, sonra yanındakilere dönerek:
- Biçare, sahiden çocukmuş, dedi.
Nazmiye, yere diz çökmüş, bileklerimi ovuşturuyor: "Feri-1 deciğim, biraz
açıldın mı? Aklımızı başımızdan aldın!" diyordu.
Yüzünü görmemek için başımı öte tarafa çevirdim, gözle-1 rimi kapadım.
Sonradan öğrendiğime göre, bu baygınlık bir çeyrekten l fazla devam etmiş,
Kolonyalar, yün yakıp koklatmalar, hiçbir şey tesir etmiyormuş. O kadar ki,
artık ümit kesmeye başlamışlar, şehirden doktor getirmek için bir bağ arabası
hazırlatmışlar.
Kendime geldikten sonra, o araba ile beni şehre götürme-1 lerini istedim. Razı
olmazlarsa gece vakti tek başıma yola düş-1 mekten çekinmeyeceğimi söyledim.
Çaresiz, razı oldular. Şiş-| man kolağası paltosunu giyerek arabacının yanına
atladı.
Yola çıktığım vakit Burhanettin Bey, çekine çekine bana| yaklaştı, yüzüme
bakmaya cesaret edemeyek:
- Feride Hanım, dedi, siz bizi çok yanlış anladınız, emini olunuz ki, kimsenin
size karşı fena bir niyeti yoktu. Sadece ik-l ram etmek, bir bağ eğlencesi
göstermek istemiştik. Istanbul'dal terbiye görmüş, sonra mesela birkaç gün evvel
arkadaşlarımız-! dan biriyle konuşmakta bir beis görmemiş bir küçükhanımınj bu
kadar vahşi tabiatlı olacağını nasıl tahmin ederdik? Tekrar| temin ederim ki,
size karşı bir fena niyet yoktu. Mamafih, üzüldüğünüz için sizden af rica
ederim.
Araba, ince dağ yollarının karanlıklarına dalmıştı. Bir köşede üşür gibi
titreyerek büzülüyor, gözlerimi kapıyordum. Yavaş yavaş başımda bir başka
gecenin hayali uyanıyordu. Kozyatağf ndaki köşkten kaçtığım, ne yaptığımı
düşünmeden bir başıma, karanlık yollara düştüğüm gece...
Baygın kokulu iğde dallan, ara sıra arabanın penceresinden giriyor, yüzüme,
gözlerime dokunarak beni rüyamdan uyandırıyordu.
Başını arabanın öbür penceresine dayayan Munise'nin derin derin içini çektiğini
işittim. Yavaşça:
- Munise, sen uyumadın mı? diye sordum.
Cevap vermedi, başını daha ziyade eğdi. O zaman dikkat ettim; küçüğüm ağlıyor,
hem de bir büyük insan gibi gözyaşlarını karanlıkta gizlemeye çalışarak:
Ellerini tuttum:
- Ne var, kızım? dedim.
Benden daha çok yaşamış, daha çok anlaşmış büyük bir insan ıstırabıyla başımı
kollarının içine aldı, kulağıma eğilerek:
- Abacığım, ben bu gece ne kadar ağladım. Ne kadar korktum. Seni niçin oraya
çağırdıklarını anladım, abacığım. Bir daha öyle yerlere gitmeyelim E mi? Ya sen?
Allah esirgesin, annem gibi... Ben ne olurum sonra abacığım!
Ah, ne zillet ne sefalet, Yarabbi! Düşmüş bir kadın gibi bu çocuktan utanıyor,
yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum.
Başımı, onun küçük dizlerine koydum, eve gidinceye kadar annesinin kucağında
ağlayan bir çocuk gibi için için ağladım.
Müdire Hanım'ın evine gittiğim vakit güneş yeni doğmuştu. Đhtiyar kadın, sabahın
bu saatinde ağlamaktan şişmiş gözlerim, sararmış yüzümle beni görünce şaşırdı:
- Hayırdır inşallah. Feride Hanım. Ne oldu, kızım? Seni hiç böyle görmedim.
Hasta mısın? dedi.
Bu hanımın sakin ciddiyeti, çatkın çehresi beni daima biraz korkutmuş, kalbimi
açmaya mani olmuştur. Fakat bu saatte, bu yabancı memlekette ondan başka derdimi
anlatacak kimsem yoktu. Sonra vazifem, mesleğim beni buna mecbur ediyordu.
Utuna utana, titreye titreye dün geceki vakayı anlattım. Hiç bir noktasını
gizlemedim. Đhtiyar kadın, biı şey söylemeden dinliyor, kaşlarını çatıyordu.
Hikâyenin sonunda boynumu büktüm, yaşlı gözlerimle gözlerinden bir teselli
cevabı dileyerek:
- Müdire Hanım, dedim, sız benden yaşlısınız. Benden çok fazla şeyler
biliyorsunuz. Allah için bana doğrusunu söyleyin. Şimdi ben, artık fena bir
kadın mı sayılırım?
Bu sual, müdirede, umulmaz bir heyecan ve teessür uyandırmıştı. Çenemden tutarak
başımı kaldırdı, ta yakından gözlerimin içine baktı, hem de her vakıtki gibi bir
müdire gözüyle, bir yabancı gözüyle değil, seven ve anlayan bir anne gözüyle.
Sonra çenemi okşayarak, dizlerine koyduğum ellerimi elleriyle severek,
müterreddit, titrek kelimelerle şunları söyledi:
- Feride, ben, senin bu kadar masum, temiz bir kız olduğunu bugüne kadar
anlamamıştım. Seni, daha kendime yakın bulundurmak, daha iyi himaye etmek
mümkündür. Yazık. Ah, O Nazmiye! Kızım, ben birçok şeyler biliyorum. Her şeyi
anlıyorum. Fakat dünya öyle bir dünya ki, bildiklerinin birçoğunu saklamak
lâzım. Nazmiye, fena bir mahluktur. Mektebi onun şerrinden kurtarmak için
müracaatlarda bulundum, çok uğraştım. Fakat beyhude. Onu yerinden oynatmak
mümkün değil Çünkü mutasarrıfından, alay beyinden, tabur imamlarına kadar
hesapsız hamileri var. Nazmiye buradan giderse kibar hanımlara kim dalkavukluk
edeeek? Büyük memurların gizli gizli yaptıkları gece eğlenclerinde kim ut
çalacak, hatta oynayacak?
O Burhanettin Bey gibi azılı mirasyediler, senin gibi masum, saf, taze, güzel
çocukları nasıl ele geçirecek? Feride, sana tertipledikleri planı ben tamamıyla
anlıyorum. Bu Burhanettin Bey, babasından kalan serveti birçok biçare kadınları
iğfal etmek, birçok aile çocuklarını yakmak için israf etmiş bir ihtiyar
çapkındır. Bütün Ç.'nin, güzelliğinden bahsettiği bir genç kızı ele geçirmek,
onun için bir izzetinefis meselesi oldu.
Genç zabitlerin sokaklarda kılıç şakırdatarak yolunu beklediği, peçesi altında
yüzünü görmeyi bir muvaffakiyet saydığı bir genç kızı koluna takarak bir işret
ve safahat âlemine götürmek, birçok hasut çapkınları: "Yaşasın Burhanettin Bey"
diye bağırtmak için bir şerefti.
Bahusus, senin ihsan Bey'le konuştuğunu da duymuştu, işte kızım, Nazmiye'ye
müracaat ettiler, kim bilir, ne vaat ederek sana bu oyunu oynadılar? Bu kadarla
kurtulduğuna yine şükret, kızım! Mamafih, sana şunu da söylemeye mecburum ki,
artık burada kalamazsın. Vakanın bir iki güne kadar bütün şehirde duyulacağı
muhakkak. Đlk varupla buradan gitmelisin? Gidecek yerin, akraban, bildiğin var
mı, Feride?
- Müdire Hanım, kimsem yok.
- O halde izmir'e git. Orada benim iki bildiğin var. Biri bir muallim arkadaşım.
Bir tanesi de Maarif Başkâtibi Sana bir mektup vereyim, bir ders bulmak için
elinden gelen yardımı esirgemez ümidindeyim.
Bu şefkat, beni şaşırtmıştı. Yağmurda, karda ölmekten kurtarılmış bir kedi
yavrusu gibi sokuldukça sokuluyor, saçlarımı okşayan ellerine korka korka
yanağımı sürüyor, sonra, bu eli çevirerek, avuçlarının içinden öpüyordum.
Đhtiyar kadın, hafif bir göğüs geçirerek devam etti.
- Sen bu halle artık evine gidemezsin Feride. Hem artık bu, caiz olmaz. Haydi
kızım, yukarıda seni yatıracağım, bir parça uyu. Ben eşyan ile baraber Munise'yi
buraya getiririm. Gidinceye kadar burada kalırsın.
Müdirenin yukarıdaki odasında akşama kadar uyanıp uyanıp tekrar uyudum. Ben
gözlerimi açtıkça ihtiyar kadın, yanıma geliyor, elini alnıma koyuyor, artık
Ç.'nin kızları gibi iki kalın örgü ile ördüğüm saçlarımı okşuyor:
- Hasta mısın, Feride? Bir yerin ağrıyor mu, kızım? diye soruyordu.
Bir şeyim yoktu, hasta değildim. Fakat halsiz halsiz yastığın üstüne başımı
bırakıyor; küçük bir çocuk gibi nazlanıyordum. Bana öyle geliyor ki, kendimi
daha fazla okşatıp sevdirir-sem, bu yeni bulduğum ana sevgisi gönlümün içine
daha fazla sinecek, ileride geçireceğim yalnızlık ve hastalık günlerinde -hediye
mendillerinde kalmış kokular gibi bana bir teselli olacak.
Prençıbeza Maryu vapuru, 2 Temmuz
Rüzgâra karşı mantoma burundum, ay batıncaya kadar yukarıda oturdum. Güverte
boştu. Yalnız, akşamdan beri hiç vaziyetini değiştirmeyen uzun boylu bir yolcu,
kollarını demir parmaklığa dayıyor, rüzgâra karşı ıslıkla mahzun havalar
çalıyordu. Ben, denizi, derin derin yaşayan, daima gülen, söyleyen, dinleyen,
darılan bir şey gibi tanır ve severdim. Halbuki bu gece sular bana çaresi,
tesellisi olmayan büyük bir yalnızlık gibi göründü.
Gecenin rutubeti iliklerime işlemiş gibi titreyerek aşağı indim. Munise
kamaranın ranzasında uyuyor. Bu büyük yalnızlığın kalbi vurur gibi ta
derinlerden gelen sarsıntılarını dinleyerek defterime yazmaya başladım.
*
Bugün müdirem, beni iskeleye kadar getirdi. Bildiklerimden kimseye veda etmedim.
Yalnız teyzeme benzeyen büyükhanıma
uğradım, gözlerimi kapayarak son bir defa "Feride" diye adımı söylemesini
dinledim.
B.'de Mazlum'u bırakmıştım. Burada da kuşlarımdan ayrılmak lâzım geldi. Onları
müdireye emanet ettim, yemlerini, sularını unutmayacağına söz verdirdim.
Müdire dedi ki:
-Feride, mademki onları bu kadar seviyorsun, kendi elinle azat et, daha sevap
olur.
Mahzun mahzun gülümsedim:
- Hayır, Müdire Hanım, dedim, ben de sizin gibi zannederdim. Fakat, artık
fikrimi değiştirdim. Kuşlar, ne istediğini bilmeyen zavallı, akılsız mahluklar.
Kafesten kaçıncaya kadar türlü türlü üzüntüler içinde çırpınıyorlar. Fakat,
sanır mısınız ki, dışarıda daha fazla bahtiyar olacaklar? Hayır, buna imkân yok.
Ben, öyle sanıyorum ki, bu biçareler her şeye rağmen kafeslerine alışıyorlar,
açık havaya kavuştukları zaman bir dal üstünde, başlarını kanatları içine
gizleyerek geçirdikleri gecelerde sabaha kadar bu kafesi düşünüyorlar, küçük
gözlerini pencerelerin aydınlığına dikerek hasret çekiyorlar. Kuşları zorla
kafeslerde alıkoymah Müdire Hanım, zorla, zorla.
ihtiyar kadın.çenemi okşadı:
- Feride, sen anlaşılmaz bir çocuksun. Bu kadar ehemmiyetsiz bir şey için
ağlanır mı? dedi.
*
Vapurda, benimle beraber Ç.'den binmiş birkaç yolcu vardı. Bunlardan iki zabit
arasında şöyle bir konuşmaya kulak misafiri oldum:
Genç, yaşlısına dedi ki:
- insan Bey dört gün evvel hareket edecekti. Birkaç gün bekle de Beyrut'a kadar
beraber gidelim, dedim. Bilmeden zavallıyı felakete sürüklemiş oldum. Öyle ya
dört gün evvel gitseydi, bu hal başına gelmeyecekti.
Yaşlısı:
- Hakikaten esef edilecek bir vaka. Bu ihsan, öyle pek titiz bir adam değildi
ama, bilmem nasıl oldu? Sen vakanın tafsilatını biliyor musun?
- Ben gözümle gördüm. Dün Belediye gazinosunda idik. Burhanettin bilardo
oynuyordu. Bu esnada ihsan kapıdan girdi, binbaşıyı bir köşeye çekerek bir
şeyler söylemeye başladı. Evvela sakin, nazik nazik konuşuyorlardı. Bilmem
aralarında ne geçti? Birdenbire Ihsan'ın bir adım gerilediğini, Burhan Bey'e
müthiş bir tokat indirdiği gördüm. Binbaşı, rovelverine davranmak istedi. Fakat,
ihsan daha evvel kendi silahını çekmişti. Birkaç kişi hemen üstlerine
atılmasaydı, muhakkak kan dökülecekti. Divanıharp yarın Đhsan'ın muhakemesine
başlıyor.
- Bizlerden birimiz bu işi yapsaydık, halimiz yamandı. Fakat ihsan zannederim,
Paşa'nın bir şeyi oluyor.
- Karısının yeğeni ve sütoğlu.
- Kendi söyleyişlerine göre politika kavgası. Şu ordudan politikayı
çıkaramadılar gitti.
- Vallahi bana kalırsa, bu, yine bir kadın meselesi olacak. Burhan'ı bilmez
miyiz?
Zabitler, konuşa konuşa yanımdan uzaklaşmışlardı. Biraz evvel ihtiyar bir
sandalcının kamarama getirip bıraktığı gül demetinin kimden geldiğini şimdi
anlıyordum.
ihsan Bey, hayatta belki bir daha size tesadüf edemeyeceğim, yahut edersem de
sizi tanımamış gibi görünmek lâzım gelecek. Fakat benim için divanıharp
karşısına çıkmaya hazırlandığınız bir günde yine beni andığınızı unutmayacağım.
Kimden olduğunu bile söylememek inceliğini gösterdiğiniz bu güllerin bir küçük
yaprağını defterimde, hatıranızı da, en temiz bir şey gibi kalbimde
saklayacağım.
Dışarıda, o kimsesiz yolcu, hâlâ çaldığı mahzun havalara devam ediyor. Kamaramın
açık penceresinden başımı uzattım. Denizde, suların içinde kaynıyor gibi görünen
berrak bir seher başlıyor.
Çalıkuşu, haydi yat artık, gece ve yorgunluk zavallı gözlerini ağrıtıyor.
Seherden sana ne? Seher, ta uzaklarda uykuya ve daha başka şeylere kanmış "sarı
çiçek"lerin mesut gözlerini açacakları vakittir.

DÖRDÜNCÜ KISIM
UÇ aya yakın bir zamandan beri izmir'deyim, işlerim iyi gitmiyor. Son bir ümidim
kaldı. Yarın, onu da kaybedersem, bilmem ne olacağım7 Düşünmeye bile cesaret
edemiyorum. Ç.'deki müdirenin beni tavsiye ettiği adam, ben gelmeden bir ay
evvel hastalanmış, altı ay tebdilihavayla istanbul'a gitmiş. Çaresiz kendi
kendime Maarif Müdürlüğü'ne gittim. Karşıma kim çıksa beğenirsiniz? B.'deki o
uyur gibi oturan, sayıklar gibi söyleyen battal zat değil mi? Kudretin,
bakmaktan ziyade uyumak için yarattığı o güzelim mahmur gözler, beni bittabi
tanımadı: "Birkaç gün sonra uğrayın da bakalım, bir şey buluruz" dedi. "Birkaç
gün" onun lisanında bir iki ay demekti. Nitekim öyle oldu.
Bugün tekrar uğramıştım. Lütfen bir parça iltifat gösterdi. O halim masum
sesiyle,
- Kızım, buraya iki saatlik bir mesafede bir nahiye mektebi var. Abuhavası
latif; manzarası ferahfeza, diye başladı.
Bu nutuk, beni Zeyniler'e gönderdiği vakit verdiği nutkun aynı idi. Birdenbire
deliliğim tuttu, gülerek sözünü ağzından aldım:
- Yorulmayınız beyefendi, sizin yerine ben söyleyeyim, dedim, idare birçok
himmet ve masrafı ihtiyar ederek yeni bir mektep vücuda getirdi. Yalnız, benim
gibi genç bir muallimin himmet ve fedakârlığına muhtaç değil mi? Mersi,
beyefendi. Bu lütfunuzu bir kere B.'de Zeyniler'e giderken görmüştüm.
Tabii ben, bunları söylerken kovulmayı göze almıştım. Fakat tuhaf değil mi? O,
hiç kızmadı. Bilakis, kahkahalarla güldü, gayet filozof bir tavırla:
- Ne yaparsın kızım? idarenin icapları. Sen gitme, o gitmesin... Maarif
müdürlerinin odalarında misafir eksik olmuyor. Köşedeki koltuktan çatlak bir ses
geldi:
- Ay, bu ne çıtıdık çıtıdık fmdıkkurdu böyle!
Fmdıkkurdu mu? Benim Đpekböceği ve Gülbeşeker'den zaten canım yanmış, burada da
fmdıkkurdu ha!
Şiddetle döndüm. Bana türlü isimler -hem de inatlarına böyle tatlı ve böcek
isimlen veren saygısızlardan birini nihayet yakalamıştım.
Ona güzel bir ders verecek, bütün ötekilerinin acısını bu beyden çıkaracaktım.
Müdür, hürmetle cevap verdi:
- Emredersiniz Reşit Beyefendi, fakat bugün cidden münhalim yok. Yalnız
Rüştiye'nin Fransızca muallimliği var. Tabii hanımın işine gelmez.
- Niçin gelmesin efendim? dedim. Zaten cariyeniz B.'de Darülmualimat Fransızca
muallımesiydi. Müdür, tereddüt ediyordu:
- Evet, fakat müsabaka ilan ettik. Yarın imtihan var.
- Pekâlâ küçükhanımda imtihana girıverir, ne çıkar? Ben de zaten imtihanda
bulunacağım. Allah kerim. Ben gelmeden sakın imtihan başlamasın ha...
Bu Reşit Bey, herhalde mühim bir adam olacak. Fakat, ne o tasavvura sığmaz
çirkinlikti Yarabim!
Yüzüne bakarken kahkahalarla gülmemek için dudaklarımı ısırıyordum.
insan, ya esmer olur, ya beyaz değil mi? Bu beyefendinin yüzünde yeni kapanmış
yaraların nazik beyazından kömür karasına kadar bin çeşit renk vardı. Öyle kirli
bir esmerlik ki, yakalığını nasıl kirletmediğine hayret edilirdi. Sanki birisi,
eğlenmek
için elini kömür tozuna sokmuş da bu yüzü şöyle karmakarışık karalayıvermiş.
Yara gibi kırmızı, kirpiksiz gözkapakları içinde birbirine gayet yakın iki şebek
gözü. Beyaz bıyıklarının üstünde ta dudaklarının ucuna sarkan bir acayip burun.
Hele öyle avurtları var ki, görülecek şey. Hani, maymunların ağzında fıstık
falan sakladıkları keseler vardır, tıpkı onlar gibi, yüzünün iki tarafından
sarkıyor.
Mamafih, ben de ileri gidiyordum. Bana birkaç sözle ettiği iyilik, doğrusu az
şey değil. Herhalde kudret, bu beyefendinin yüzünü yarattıktan sonra fazla ileri
gittiğini görmüş, haksızlığını güzelce bir kalbe tazmin etmiş olacak.
Bence, gönül güzelliği göz, yüz güzelliğinden daha iyi bir şey.
Kalpsiz bir güzelliğin, fakir teyze kızlarının hayatını kırmaktan, gönlünü
söndürmekten başka neye faydası var ki?..
Đzmir, 22 Eylül
Bugün, müsabakaya girdim. Tahriri imtihan fena gitti; istikrar, istismar istifa
gibi sekiz, on fiilin muzarilerini, emriha-zırlarını, tahriren tasrif ediniz,
dediler. Kelimelerin Türçelerini bilmiyorum ki, Fransızcasını yazayım. Fakat
şifahi imtihan iyi oldu, Reşit Beyefendi benimle Fransızca konuştu. Behemehal
kazanacağımı ümit ettirecek bazı sözler söyledi.
Allah, Munise'ye acısın.

You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 25
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.