Çalıkuşu - 17

Total number of words is 2771
Total number of unique words is 1607
35.7 of words are in the 2000 most common words
51.3 of words are in the 5000 most common words
59.2 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
hastabakıcıya düşeceğimi bilsem, ben bile bir tarafımı şöyle zararsızca
kestirirdim.
Đhtiyar doktor, bir saat sonra sakallı yüzbaşı ile beraber köyden ayrıldı.
Dünyada bundan daha sade bir vaka olamaz, değil mi? Fakat ben, şimdiye kadar bu
derece tuhaf bir heyecanla bu kadar için için sarsıldığımı bilmiyorum.
Zeyniler, 24 Şubat
Bu sene, yaz erken gelecek diyorlar. Bir haftadan beri havalar açtı. Ortalık
günlük güneşlik, tepelerde kar olmasa insan kendini mayısta sanacak.
Bugün cumaydı. Öğle yemeğinden sonra odamda Muni-se'nin suluboya bir resmini
yapmaya uğraşıyordum. Birdenbire kapı çalındı. Hatice Hanım, başörtüsü boynuna
düşmüş, eli ayağı titreyerek içeri girdi. Onu hiç bu kadar telaşlı ve heyecanlı
görmemiştim.
- Aman hocanım aşağıya iki efendi geldi. Birisi Maarif Müdürü'ymüş, teftişe
gelmiş. Çabuk in! Ben konuşmaya sıkılırım.
Acele acele çarşafımı giyerken kendi kendime gülüyordum; odasında elini kolunu
hareket ettirmeye üşenen bir tembeller şahı buraya kadar zahmet etsin, inanılır
şey değil!
Aşağıda, dershane kapısı önünde, biri gayet uzun, öteki gayet kısa boylu iki
adamla karşılaştım. Ben, gözlerimle etrafta onu ararken kısa boylu adam, bana
doğru yürüdü. Karanlıkta pek iyi seçemediğim yüzünden bir tek gözlük parladı:
- Muallime Hanım mı? Teşerrüf ettim. Ben, Maarif Müdürü Raşit Nâzım. Bu ne
karanlık yer böyle. Mektep değil, adeta ahır.
- içerisi biraz daha aydınlıktır efendim, dedim.
Minimini vücuduna göre bacaklarını tuhaf bir surette açarak öyle azametli bir
yürüyüşü vardı ki...
Kapıdan içeri bir adım attıktan sonra durdu, nutuk verir gibi elini sallayarak:
- Monşer, şuraya bak, dedi. Ne mizer, ne mizer!.. Mektep demeye bin şahit ister.
Nasıl radikal olmak lâzım? "Ya hep, ya hiç!" dediğime bir kere daha hak
veriyorsun ya!
Şimdi, onları daha iyi görüyorum, ilk bakışta bir çocuk, yeni yetişen bir dandy
sandığım Maarif Müdürü, hemen hemen elliye dayanmış bir köseydi. Durmadan
kaşını, gözünü oynatıyor, söylediği her kelime için kırış kırış yüzüne ayrı bir
mana veriyordu.
Ötekine gelince o, inadına uzun, kuru, esmer ve ince bıyıklı bir adamdı. O kadar
uzun ki, adeta kamburu çıkmıştı.
Maarif Müdürü, tekrar bana döndü:
- Efendim, arkadaşımı takdim edeyim: "Vilayet Nafia Mühendisi Mümtaz Bey."
Ben lakırdı olsun diye:
- Öyle mi efendim? Pek güzel, dedim.
Maarif Müdürü, sınıfın mukavemetini muayene eder gibi topuklarını vurarak
dolaşıyor, sıralara, levhalara bastonunun ucuyla dokunuyordu:
- Azizim, büyük projelerim var. Her şeyi yıkıp yeniden yapacağım. Tertemiz
müesseseler, istediğim tahsisatı vermezlerse vay hallerine. Çok tedarikli
geldim, istanbul matbuatı ateş etmeye hazır bir batarya vaziyetinde, benden
küçük bir işaret üzerine bam bum... Müthiş bir bombardıman. Anlıyorsun ya, ya bu
kafanın içindeki dünya hakikat olacak, ya ben postu vereceğim.
Bütün bu güzel sözlerin benim, zavallı bir köy hocasının gözlerini kamaştırmak
için söylendiğine şüphe yoktu. Tekrar tek gözlüğünü yerleştirerek:
- Ne kadar talebeniz var? dedi.
- On üç kız, dört erkek çocuk, efendim.
- On yedi çocuk için bir mektep. Garip lüks! Sen binayı görecek misin Mümtaz?
- Mal meydanda. Ne hacet?
Maarif Müdürü, grandiose projesinden bahsederken mühendisin, yan yan bana
baktığını fark ediyordum. Sonunda bana belli etmemek için gayet bozuk bir
Fransızca ile:
- Aman azizim, bir bahane ile şunun yüzünü açtır, yüzünün rengi peçenin altında
yangın gibi yanıyor. Nereden düşmüş buraya? dedi.
Maarif Müdürü, göründüğü gibi değilmiş; arkadaşının bu sözlerinden adeta sıkıldı
ve ötekinden daha fena bir Fransızca ile cevap verdi:
- Rica ederim azizim, mektepteyiz. Ciddi olunuz!
Müdür çenesinin altındaki porsumuş deriyi lastik gibi uzatarak bir şeyler
düşünüyordu. Birdenbire kararını vererek bana döndü:
- Efendim, ben bu mektebi kapatacağım. Ben, şaşkın şaşkın:
- Niçin efendim, bir şey mi oldu? dedim.
- Efendim, böyle kepaze binada çocuk terbiye edilemez. Sonra talebe de az.
Vilayette kaldığım müddetçe bütün gayretimi sarf edeceğim, köylerden birçoğunu
ucuz, fakat zarif, sıh-hi, modern, yani müceddet mekteplere sahip etmeyfe
çalışacağım. Şimdi bana lütfen izahat veriniz.
Bonjurunun cebinden şık bir karne çıkarmıştı. Mektebe ait bazı malumat isteyerek
kaydetti, sonra:
- Size gelince, efendim, dedi. Sizi başka münasip bir yere tayin ederim.
Mektebin kapanma enirini alınca B.'ye gelirsiniz, icabına bakarız, isminiz
lütfen?
- Feride.
- Efendim, Avrupa'da güzel bir âdet vardır. Baba adını da ilave ediyorlar. Daha
muvazzah bir isim olur. Siz muallimler, bu yenilikleri tatbik edivermelisiniz.
Faraza künye defterine talebenizi, Melahat babası Ali Hoca, diye yazacağınıza,
Mehalat Ali deyiverirsiniz, olur biter. Anlaşıldı mı, efendim? Pederinizin ismi?
- Nizamettin.
- Efendim, size Feride Nizamettin diyeceğiz. Bu şekil size birdenbire garip
görünür, ama alışırsınız. Nereden mezunsunuz?
Mektebimi söylemeye çekindim. Çünkü Fransızca bildiğim anlaşılırsa mühendis
biraz evvelki sözleri için belki bozulacaktı. Onun için sadece; "Hususi tahsil
gördüm efendim" dedim.
- Dediğim gibi B.'ye geldiğiniz vakit beni ziyaret edersiniz. Size münasip bir
yer ararız. Haydi Mümtaz, programda daha iki köy var.
Talebe sıralarından birine oturarak uzun, ince bacaklarını sallayan mühendis
yine o güzelim Fransızcasıyla sırnaştı:
- Bu fevkalâde bir parça. Beni bırak da sen git. Bir çare bulup mutlaka yüzünü
açtırmalıyım.
Maarif Müdürü, yeniden telaşlandı, bana bir şey sezdirmemek için Türkçe:
- Vaktimiz yok. Raporunuzu sonra yazarsınız. Haydi buyurun, dedi ve yürüdü.
Đnadıma arkamı döndüm ve bir şeylerle meşgul görün-düm.
Adamcağız, bahçeyi geçerken, bir iki kere daha başını çevirdi. Sokak kapısından
çıktıktan sonra tahta havalenin kenarını
takip ediyor, ara sıra ayaklarının ucunda yükselerek içeriye bakıyordu.
Havadis, çabuk köyün içine yayılmıştı. Cuma olmasına rağmen çocuklar, çocuk
anaları mektebe koşuyorlar, mekteplerinin kapanmasından pek müteessir
görünüyorlardı. Mektep gibi kendime karşı da yabancı ve hissiz sandığım
çocukların ağlayarak elimi öpmeleri bana çok dokundu.
Hatice Hanım, başına kocaman bir çatkı çatarak odasına çekildi. Ben de, müşkül
vaziyete düşüyordum ama, doğrusunu söylemek lâzım gelirse bu işte asıl yanan o
biçare oldu.
Akşamüstü muhtarın karısı ile Ebe Hanım tekrar mektebe geldiler, ikisi de
müteessirdi. Hele Ebe Hanım, bana manalı manalı bakışlarla içini çekiyor:
- Benim başka niyetim de vardı ama, Cenab-ı Hak yardım etmedi, diyordu.
Bu teessüre benim de yapmacık bir teessürle mukabele etmem lâzımdı. Gözlerimi
önüme indirerek:
- Ne yapalım Ebe Hanım, kısmet değilmiş, diye cevap verdim.
Hasılı, bu tek gözlüklü, minimini efendi, bir sözle Zeyni-ler'i altüst etti.
Köylülerin ağzını bıçak açmıyor.
Yeryüzünde Zeyniler'den daha kötü bir köye düşmenin mümkün olmadığını bildiğim
halde bu teessür, bana sirayet ediyor. Yalnız, Munise müstesna. O yaramaz,
sevincinden uçuyor: "Ne vakit gideceğiz, abacığım iki güne kadar gider miyiz?
diye kuş gibi çırpınıyor.
Zeyniler, 3 Mart
Yarın yola çıkıyoruz.
Munise, ilk günlerde pek seviniyordu. Fakat dünden beri onda tuhaf bir
neşesizlik baş göstermeye başladı.
Ara sıra gözlerini uzaklara dikerek düşünüyor, sorduğum şeylere dalgın dalgın
cevap veriyordu:
- Munise, benimle gitmek istemiyorsan seni bırakayım, dedim.
Hemen cevap verdi:
- Allah esirgesin, abacığım, kendimi kuyuya atarım.
- Kardeşlerinden ayrılacağına üzülüyor musun?
- Üzülmüyorum, abacığım.
- O halde babanı göreceğin gelecek!
Babama acırım ama, o kadar sevmem abacığım.
- Peki, öyleyse derdin ne?
• ^
Gözlerini indirerek susuyor, daha ısrar edersem yalandan gülmeye, boynuma
sarılmaya başlıyor. Fakat ben, bu yalancı neşeye inanmıyordum. Munise'nin asıl
sevincini ben bilmez miyim? Mamafih, bu berrak çocuk gözlerinde her zaman bir
parça hüzün bulmuştum. O kadar söyletmeye çalıştım. Bütün emeklerim boşa gitti.
Bir gün bir tesadüf, bana bu çocuk kalbinin gizli derdini öğretti. Akşama doğru
bir aralık, Munise ortadan kaybolmuştu. Halbuki tam bu saatte kendisine
ihtiyacım bulunduğunu biliyordu. Yol hazırlığı için bana yardım edecekti.
Birkaç defa çağırdım. Cevap gelmedi. Mutlaka bahçede olacaktı. Pencereyi açtım:
"Munise, Munise!" diye seslendim.
ince sesiyle uzaktan, Zeyni Baba'nın türbesi yanından:
"Efendim, şimdi geliyorum! diye cevap verdi.
Yanıma geldiği vakit, tek başına, niçin oralarda dolaştığını sordum. Cevap
verirken şaşırıyor, manasız bahaneler göstererek, beni aldatmaya çalışıyordu.
Dikkatle yüzüne baktım. Gözleri kıpkırmızıydı. Hafifçe solmuş yanaklarında yeni
kurumuş gözyaşı izleri vardı. Birdenbire telaşlandım. Orada ne yaptığını, niçin
ağladığını söyletmek için, sıkıştırmaya başladım. Bilekleri ellerimin içinde,
yüzünü
Çalıkuşu -F.15
gizlemek için boynunu gevriyor, dudaklarında hafif bir titreme ile sükût
ediyordu.
Ben, mutlaka söyletmeye azmetmiştim. Eğer hakikati benden gizlerse onu burada
bırakacağımı söyledim. O vakit tahammül edemedi. Büyük bir günahı itiraf eder
gibi, başını önüne eğerek utana utana söyledi:
- Annem beni görmeye gelmiş. Gideceğimi duymuş da... Darılma bana abacığım.
Bu büyük günahı söylerken bütün vücudu titriyor, gözleri yaşla doluyordu.
Anladım küçük, minimini gönlünün acısını, benden ümit edeceğinden çok daha derin
ve iyi anladım.
Yüzüne düşmüş saçlarını düzelterek, yavaş yavaş çenesini okşayarak halim, sakin
bir sesle:
- Bunda korkacak, ağlayacak ne var? Annen değil mi, elbete göreceksin, dedim.
Biçare; hâlâ inanamıyor, korka korka gözlerime bakıyor; herkesin nefretle,
lanetle andsğı bu kadını sevmediğine beni inandırmak için, çocukça sebepler
arıyordu. Fakat, onu öyle seviyor, öyle yana yana seviyordu ki...
- Çocuğum, eğer anneni sevmiyorsan ben seni çok ayıplarım, dedim. Anne sevilmez
mi hiç? Haydi koş, onu çevir: "Abam mutlaka seni görmek istiyor" de. Ben,
türbenin yanına geliyorum.
Munise, dizlerime sarılarak eteklerimi öptü, sonra koşa koşa bahçeye gitti. Bu
yaptığım, büyük bir ihtiyatsızlıktı, biliyorum. Eğer bu kadınla görüştüğümü
duyacak olurlarsa, fena şeyler söyleyecekler, belki de burada ismimi lanetle
anacaklardı. Fakat, olsun...
Türbenin altındaki ağaç kümesi içinde onları bir hayli bekledim. Kadıncağız,
epeyce uzaklaşmış, Munise onu yolundan çevirmek için sazların öte tarafına
koşmuş olacaktı.
Nihayet, göründüler. Onların ana, kız yan yana gelişleri öyle hazin, öyle hazin
bir şeydi ki... Birbirinden çekinir, utanır gibi ayrı ayrı yürüyorlar, çamurlara
batıyor gibi yaparak, gecikiyorlardı. Bu kadına muhabbetle, şefkatle dolu bir
şeyler söylemeye hazırlanmıştım. Fakat, nedense karşı karşıya geldiğimiz zaman,
birbirimize söyleyecek söz bulamadık.
Uzun boylu, narin yapılı bir kadıncağızdı. Arkasında yamalı bir eski çarşaf,
yüzünde peçe yerine mor bir yemeni, ayağında topukları kopmuş, sırılsıklam,
yırtık iskarpinler vardı. Birden korkuyor gibi titrediğimi hissediyordum. Mümkün
olduğu kadar sakin, heyecansız görünmeye çalışarak:
- Yüzünüzü açsanıza, dedim.
Küçük bir tereddütten sonra peçesini kaldırdı. Çok taze olduğu belliydi. Nihayet
otuz, otuz beş yaşlarında. Fakat sarışın çehresi öyle yorgun, öyle yıpranmıştı
ki...
Böyle kadınları ben, çok boyalı diye bilirdim. Halbuki yüzünde boyadan eser
yoktu. En ziyade içime dokunan şey, Munise'ye çok benzemesiydi. Birdenbire bana
öyle geldi ki, Munise büyümüş, bu yaşa gelmiş. Sonra, sonra...
Çocuğu gayri ihtiyari bir hareketle omuzlarından tutarak dizlerime doğru çektim.
Göğsüm, derin nefesle şişiyor, gözlerim doluyordu. Üstüme aldığım; büyük, çok
büyük bir vazifeydi. Fakat ben, bunu yapacak, Munise'yi güzel ahlâklı bir kadın
olarak yetiştirecektim. Ömrümün en büyük tesellisi bu kadın olacaktı. Zihminden
geçen şeyleri o da benimle bareber düşünüyormuş gibi, dedim ki:
- Hanımcığım, görüyorum ki, talih size, bu küçük kızı elinizde büyütmek
bahtiyarlığını nasip etmemiş. Ne yapalım, dünya bu! Şunu size söylemek isterim
ki, gönlünüz rahat etsin. Ben onu bağrıma bastım. Kendi kızım gibi büyüteceğim.
Hiçbir şeyden mahrum etmeyeceğim.
ilk defa söz söylemeye cesaret etti:
- Biliyorum küçükhanım. Munise, bana söylüyordu...
Ara sıra yolum düştükçe onu .görmeye geliyordum. Allah sizden razı olsun.
- Demek, Munise'yi görüyordunuz?
Küçük kollarını belime dolayan Munise'nin tekrar titremeye başladığım hissettim.
Yeni bir kabahati bulunmuştu. Demek gizli gizli anasını görüyormuş. Sonra, daha
hazini, bu görüşmeleri benden gizlediğini kadına söylemeye nedense utanmış.
- Eğer burada kalmış olsaydık, çocuğu her zaman size gösterirdim, dedim. Halbuki
ben yarın ...'ye hareket ediyorum. Oradan nereye gideceğim belli değil.
Yüreğiniz rahat olsun hanımcığım. Ona ana olacağım diyemem. Çünkü annenin yerini
hiçbir şey tutamaz. Fakat iyi bir abla olmaya çalışacağım.
Aşağıdaki sazlıkta bir adamın dolaştığını gördük. Bu, benim talebem Cafer
Ağa'nın babasıydı. Sık sık batalıkta yaban ördeği avlamaya gelirdi.
Munise'nin annesi, birdenbire telaşlandı:
- Gideyim hanımcığım, dedi. Beni sizin yanınızda görmesinler.
Bu söz, zavallı kadında, ince bir ruh olduğunu gösteriyordu. Zaten halinden,
tavrından, yüzündeki manalarından da anlamıştım. Đlk tahminim doğruydu. Munise,
yüzü gibi ruhunun inceliğini ve kibarlığını bu talihsiz anneden almıştı.
Kadıncağızın, beni, dedikodudan korumak için gösterdiği telaş adeta kibrime
dokundu. Onda iyi bir his bırakmadan ayrılmak istemiyordum. Dedikodulara hiç
ehemmiyet vermediğimi göstermek için:
- Niçin acele ediyorsunuz? Bir parça daha kalmaz mısınız? dedim.
Zavallı kadın, derin bir minnetle ellerime bakıyor, onları öpmek için dudakları
titriyordu. Fakat, bana dokunmaya cesaret edemediği belliydi.
Son fırtınanın devirdiği cılız bir kavak ağacının gövdesine
oturduk. Munise'yi aramıza aldık. Şimdi, söylemek sırası ona gelmişti.
Zavallıcık, hayatını bana anlatırsa daha hafifleyeceğini hissediyormuş gibi bir
hareketle söylüyordu ve öyle düzgün konuşuyordu ki...
Bu kadının sade, fakat hazin bir sergüzeşti vardı, istanbul'da Rumelikavağfnda
doğmuştu. Küçük bir memur olan babasıyla anası birbiri arkasına ölünce onu
Bakırköy'de kibar bir aileye evlatlık vermişlerdi. Evin çocuklarıyla beraber
büyümüş, hemen hemen bir küçükhanım muamelesi görmüştü. On beş, on altı yaşına
geldiğinde ona adeta iyi kısmetler çıkmaya başlamıştı. Fakat, o hiçbirisini
istemiyor, hepsine bir bahene buluyordu. Çünkü onun bir sevdiği vardı: Evin
küçük beyi, o vakit Harbiye Mektebi'ne giden, bıyıkları henüz terlemiş bir genç.
Gerçi bir ümidi yoktu, ne de olsa bir evlatlık parçası olduğunu biliyordu.
Fakat, hafta başlarında onun yüzünü görmeyi, sesini işitmeyi şimdilik kâr
sayıyordu.
O sırada Büyük Efendi, B'ye defterdar olmuş ve aile, yalnız Harbiyeli oğlunu
istanbul'da bırakarak tamamen buraya göç etmiş.
B.'de genç mektepliyi görmeden geçen dört ay, onu dört senelik bir ayrılık kadar
çıldırtmış ve nihayet Küçük Bey, yaz tatilini geçirmek için ailesinin yanına
gelince...
Çok geçmeden macera duyulmuş. Beyefendi, küçükha-nımlar hep birden onun üstüne
yürümüşler ve onu artık evde tutmak istemeyerek buraya yakın köylerden birine
bir ihtiyar kadının yanına göndermişler. Munise'nin dört yaşında kuşpa-lazından
ölen ablası orada dünyaya gelmiş. Bu halde bir kızı, elinde çocuğu ile kim
kabule razı olur? Nihayet o, ağlaya sızla-ya ihtiyar bir orman memuruna varmaya
razı olmuş, ilk zamanlar bir şey söylemez, talihine razı olurmuş. Fakat, kocası
bu Zeyniler Köyü'ne yerleştikten sonra ağır, dayanılmaz bir can sıkıntısı
başlamış. Karanlık odasında bunalıyor, günden güne sararıp soluyormuş.
Zavallı kadın, bunları anlatırken, hâlâ kendini o ağır karanlığın içinde görür
gibi gözlerine, vücuduna bir yorgunluk çöküyordu.
Đşte bu sıralarda eşkıya takibi için köye bir jandarma kolu gelmiş, iki üç
hafta, sazlığın karşısında çadır kurup oturan bu askerlerin genç zabiti onu
takibe başlamış. Kadın da nasılsa şeytana uymuş ve kocasını, çocuğunu bırakarak
zabitle beraber kaçmış...
Bu sade hikâye, bilmem neden, bana çok tesir etti. Akşam yaklaşıyordu. Munise'yi
annesiyle yalnız bırakarak mektebe doğru yürümeye başladım. Belki de artık
birbirini göremeyecek olan bu iki insanın bu ayrılık dakikasında birbirlerine
söyleyecek bir şeyleri olurdu. Yahut da benim gözümün önünde istedikleri gibi
kucaklaşıp ağlayamazlar, içlerinde bir hicran yarası kalırdı.
Mezar taşları üzerinden atlayarak mektebe dönerken derin derin düşünüyordum.
Munise, ben seni asıl kimsesizliğin, yapayalnızlığın için sevmiş, sana daima
acımıştım. Mamafih, bu dakikada seni kıskanıyorum. Senin sefil, düşkün bir
kadın, fakat ne de olsa bir anne olan anneni kıskanıyorum. Sen doğduğun,
büyüdüğün yerlerden ayrılırken gözlerinde bir anne bakışının hatırasını,
dudaklarında anne yaşlarının acı lezzetini göreceksin.
*
Bu sabah, Zeyniler Köyü'nden getirdiğim evrakı çantama doldurarak Maarif
Müdürlüğü'ne gittim. Munise'yi uykuda bırakmıştım. Vakit erkendi, daire yeni
açılıyordu, tek tuk gelen memurlar mahmur mahmur kahve, nargile içiyorlardı.
Kırmızı kuşaklı başkâtibin yerinde şimdi, kıvırcık kara sakallı, yağlı yakalı
bir efendi oturuyordu. Hademelerden birine sordum. Maarif Müdürü ile beraber
başkâtibin de değiştiğini, iş için bu sakallı efendi ile konuşmak lâzım
geldiğini söyledi.
Yanına yaklaşarak selam verdim. Maarif Müdürü Bey'in emriyle kapanan Zeyniler
mektebi muallimi olduğumu, mektebin evrakını teslime geldiğimi söyledim:
Başkâtip, biraz düşündü:
- Ha, evet, dedi, pekâlâ. Azıcık dışarıda bekleyin de Müdür Bey gelsin.
Dairenin loş, basık sofasında tam üç saat müdürü beklemek lâzım geldi. Böyle
yerlerde gelen geçen, insana dik dik bakıyor, hatta söz atanlar bile oluyor.
Pencerelerden birinin kenarına kırık bir merdiven dayamışlardı. Basamaklardan
birine ilişerek beklemeye başladım.
Pencere, harap medrese avlusuna bakıyordu. Kollan sıvalı, mavi şalvarlı bir
softa, şadırvanın kenarında zerzevat ayıklıyor, dallan, yanımdaki pencerenin
içine kadar giren kocaman bir çınarın üstünde, serçeler oynaşıyorlardı.
Dirseklerim dizlerimde, çenem ellerimin içinde, düşünüyordum.
Dün sabah, bu vakit, daha Zeyniler'den ayrılmamıştım. Đrili ufaklı bütün
talebelerim kayalığın üstendeki araba yoluna kadar beni selametlemeye
gelmişlerdi. Ne arsız gönlüm var benim? Etrafımdaki insanları ne kadar çabuk
seviyorum. Aziz Eniştem'in tuhaf bir sözü vardı. Ara sıra beni ellerimden
tutarak:
- Ah, benim yapışkan kızım, evvela insanı yadırgarsın, kaçarsın; sonra çamsakızı
gibi öyle bir yapışırsın ki... derdi.
Adamcağızın hakkı varmış. Bu çocukların hepsine acıyordum. Güzellerine güzel,
çirkinlerine çirkin, sefillerine sefil oldukları için. Böyle her ayrıldığım
yerde kalbimin bir parçasını bırakırsam âlâ!
Zavallılar, birer birer elimi öptüler. Çoban Mehmet, Zehra ile, bana yeni doğmuş
bir keçi yavurusu göndermiş. Adamcağızın hediyesi öyle yüreğime dokundu ki...
Henüz gözleri açılmamış olan bu yavrucağı Munise'nin kucağına verdim.
Çeçen arabasının yanık sesli çıngırakları boş ova içinde titremeye başladı.
Yavaş yavaş Zeyniler'den uzaklaştık. Çocuklara, siyah renkli taşların içinde
kayboluncaya kadar Munise ile beraber arkalarından mendil salladık.
Arabanın otel kapısında durması, Hacı Kalfa'nın yine meraklı bir zamanına
tesadüf etmişti.
Đhtiyar adam, ağzında bir ciğerle kapıdan fırlayan kocaman bir kediyi
kovalıyordu. Elindeki nargile marpucunu kamçı gibi sallayarak:
"Dur, gâvurun kedisi, derini yüzeceğim!" diye bağırarak yanımdan geçerken" "Hacı
Kalfa" diye seslendim.
Sesin nereden geldiğini birdenbire anlayamayarak durdu ve arabanın içinde beni
görür görmez kollarını kaldırıp sokağın içinde avazı çıktığı kadar "Vay, iki
gözüm hocanım!" diye bağırdı.
Adamcağızın sevinci görülecek şeydi. Ağzında ciğerle karşıki viranenin
duvarlarına tırmanmaya çalışan kediye, neşeli neşeli,
- Var, güle güle, zıkkımlan, telaş etme. Helal olsun!., diye bağırdıktan sonra
yanıma geldi.
Hacı Kalfa, o kadar memnundu ki, kucağında keçisiyle beni takip eden Munise'yi
ancak otelin ikinci katında fark etti:
- Vay hocanım, bu da kim, nereden çıktı? diye sordu.
- Benim kızım, Hacı Kalfa, dedim. Senin haberin yok. Ben, Zeyniler'de evlendim,
şimdi bir kızım var. Hacı Kalfa, Munise'nin çenesini okşayarak:
- Söyleyene bakma, söyletene bak. O da olur inşallah. Kız da kız dediğine değer
ha! Tosun gibi, dedi.
Güzel bir tesadüf eseri olarak mavi kuşlu odam yine boş-muş. Buna çok sevindim.
Akşam, Hacı Kalfa beni zorla evine yemeğe götürdü.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 18
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.