Çalıkuşu - 12

Total number of words is 2881
Total number of unique words is 1774
32.0 of words are in the 2000 most common words
46.5 of words are in the 5000 most common words
53.3 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
M5rat;£tli butlu ablasının tersine, çiroz gibi kuru, renksiz, bücür bir çocuk.
Hacı Kalfa, okuryazar bir adam değilmiş ama, ilmin kıymetini takdir edermiş,
insan her şeyi bilmeliymiş. Sırasına
göre yankesicilik bile lâzım olurmuş. Mirat, iki sene Ermeni mektebine gitmiş,
iki seneden beri de Osmanlı mektebinde okuyormuş.
Hacı Kalfa'nın programına göre bu çocuk, iki senede bir mektep değiştirecek,
yirmi yaşına kadar sıra ile Fransızca, Almanca, ingilizce, Italyancayı mükemmel
öğrenerek tam bir adam olacakmış. Tabii, bu solucan gibi sıpsıska çocuk o zamana
kadar bu yükün altında ezilip ölmezse!
Hacı Kalfa, bir gün oğlundan bahsederken dedi ki:
- Mirat'ın adına dikkat etmişsindir. Ne arifane isimdir o, bulmak için bir hafta
kafa patlattım, iki lisana da uyar. Ermenice Mirat, Osmanlıca Murat.
Sonra fevkalâde zekice bir şey söyleyeceğine işaret olmak üzere gözlerinden
birini kırparak ilave etti:
- Mirat, namünasip bir halt yeyip, beni kızdırdığı zaman ben de ona, sen, ne
Mirat'sm, ne Murat; ancak bir meretsin, derim.
î.
ihtiyar Ermeninin bu hiddet sahnelerinden biri de, benim evlerinde bulunduğum
zamana tesadüf etti. Görülecek şeydi! Çocuğun kabahati, anasının pişirdiği bir
yemeği beğenmemiş olmaktı.
Hacı Kalfa, onu adeta darbımeseller ve beyitlerle azarlıyordu:
- Hele şu miskine bak. Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var. Dilenciye
hıyar verdilerse beğenmemiştir, eğridir diye sokağa atmış. Eşek hoşaftan ne
anlar? ihtarlarımı semi itibar kulağına(c) sok. Yoksa, tekdirat ile uslanmayanın
hakkı kötektir. Sen kim oluyorsun ki Allah'ın verdiği ekmek ve nimeti
beğenmiyorsun?!..
Sen seni bil sen seni Sen seni bilmez isen Patlatırlar enseni.
Hayganuş'a gelince, kız olmasına rağmen onun tahsiline de Mirat'ınkinden daha az
ehemmiyet veriliyor değildi.
Hayganuş, Ermeni Katolik mektebine gidiyordu. Hacı Kalfa bir gün, komşularından
inmeli bir ihtiyarla siyah şalvarlı bir dudu karşısında kızını sıkı bir
imtihandan geçirmemi istedi.
Dünyada bundan daha gülünç manzara olmazdı... Hacı-Kalfa, kızcağızın
kitaplarını, defterlerini zorla dizlerimin üzerine koyuyor:
- Haydi bakalım Hayganuş, hocanıma karşı yüzümü kara çıkarırsan yedirdiğim ekmek
burnundan gelsin, diyordu.
Bir iki zarp, taksim ameliyesinden sonra resimli bir "Peygamberler Tarihi"
açtım, Đsa ve vaftize dair bir parça tesadüf etti. Kızcağız, vaftizi anlatırken
saçma sapan bir şeyler söyledi. Mektepten kulağım dolu olduğu için tashih ettim,
vaftize dair bazı sade malumat verdim.
Hacı Kalfa, beni dinlerken gözleri büyümüş, başında saç olmadığı için kaşlarının
kılları dimdik olmuştu. Hıristiyanlık hakkındaki bilgilerim ona bir mucize kadar
yüksek görünüyor:" Bu ne'iştir ki! Bir Müslüman muhadderat benim dinimi
papazlardan iyi biliyor. Ben, seni şöyle böyle bir hanım sandımdı, anladın mı?
Meğerki, sen hakikat eli öpülecek bir ulema imişsin," diye istavroz çıkarıyordu.
Yerinden kıpırdanması iskeleden mavna kalkması gibi zorlu bir iş olan şişman
karısını ensesinden tuttu, bana doğru getirerek: "Şu çocuğu benim tarafımdan, ta
alnının ortasından öp, anladın mı?" diye üstüme attı.
Zavallı Hacı Kalfa, kendini erkekten sandığı için bu vazifeyi karısına
yaptırmıştı.
ihtiyar odabaşı, o günden sonra önüne gelene benden, benim derin ilmimden bahse
başlamış. Öyle ki, otele girip çıktığım zaman kahvedeki işsizler beni görmek
için suratlarını camlara yapıştırıyorlardı.
Ben: "Hacı Kalfa, Allah aşkına vazgeç. Böyle şeylere
lüzum var mı?" diye kızıp söylendikçe, o adeta, isyan ediyor: "Mahsus
söylüyorum. Hani sanki, büyüklerin kulaklarına gitsin de, sana ettiklerinden
utansınlar gibilerinden" diyordu.
Hacı Kalfa'nın ailesiyle tanışmak, bana başka bir cihetten de kârlı oldu.
Samatyah Madam, gayet güzel reçel ve şekerlemeler yapmasını biliyordu. Benim
"Peygamberler Tarihi" hakkındaki bilgilerimden, herhalde, çok daha hayırlı bir
ilim.
Kendisinden hem kolay, hem ucuz reçel tarifleri aldım ve Gülmisal Kalfa'nm
yemeklerini yazdığım deftere özene bezene not ettim. Bundan sonra, bizim
oburluğumuzla kim meşgul olmayı hatırına getirecek?
inşallah işlerim yoluna girsin, benim de başımı sokacak küçücük bir evim olsun,
kendim için bir reçel dolabı yapacağım. Hacı Kalfa'nm evindeki gibi, raflarımı
oymalı uçurtma kâğıtlarıyla süsleyeceğim; bu raflara yakutlar, kehribarlar,
sedefler gibi parlayacak renk renk kavanozlar dizeceğim. Ne âlâ, bunları, her
aklıma geldikçe yemek için kimseden izin istemek, yahut büfe hırsızlığı etmek
mecburiyeti de yok. Allah vere de hasta olmasam.
Evet, al, sarı, beyaz, reçel kavanozları. Aralarında sadece yeşil yok. Artık
aklıma bile getirmediğim Kâmran'ın o kadar nefret ettiğim gözleri, beni yeşil
renge garez ettirdi.
Şimdi gayet iyi hatırlıyorum. Kâmran, ben evvelden de, senden şimdiki kadar
nefret etmediğim zamanlarda da gözlerine garezdim. Bu garez başladığı zaman,
daha on iki yaşımda yoktum. Kendin de, elbette unutmamışsındır. ikide bir
avuçlarıma toz doldurarak yüzüne serperdim. Bu, yalnız bir çocuk yaramazlığı
mıydı acaba? Hayır, güneş işlemiş yosunlu denizler gibi içlerinde hileli hareler
dolaşan gözlerini acıtmak içindi.
*
Yine sapıttım. Halbuki maksadım sadece bugünün vakalarını kaydetmekti.
Nerede kalmıştım? Evet Hacı Kalfa benim günlerden beri ilk defa açan güneşten
doğan neşemi bir yerden iyi bir havadis öğrendiğime vermiş ve beni sıkıştırmaya
başlamıştı. Kendime ait bir haberin ondan evvel benim kulağıma gelmesi mümkün
mü? Neredeyse acıktığımı ve uykum geldiğini bile bu garip otel odacısından
öğreneceğim!
Hacı Kalfa:
- Hele nazlanma söyle. Böyle fıkır fıkır gülüşün boş değil. Sen Allah bilir iyi
bir şey işittin? diyordu.
Ondan daha kulağı delik görünmek, nedense izzetinefsimi okşuyor, yarı şaka, yarı
ciddi bir tavırla manalı manalı gülüyor, göz kırpıyordum:
- Kim bilir belki söylenmemesi lâzım gelen bir sırdır. Güneş, o kadar güzeldi
ki, kaybolmak tehlikesini göze alarak otelin biraz ilerisindeki köprüyü geçtim,
karşıma çıkan dik bir yokuşa vurdum, sonra, bir çayır, bir ağaçlık ve ikinci bir
köprüden geçtim. Daha da dolaşacaktım, fakat kaybolmaktan daha büyük bir tehlike
baş gösterdi. Babayani çarşafıma, sımsıkı kapalı peçeme rağmen kılıksız birtakım
erkekler peşime takılmaya, söz atmaya başlamışlardı.
Hacı Kalfa'nın nasihatlerini hatırlayarak korktum ve tekrar tersyüzü geri
döndüm.
Maarif Müdürlüğü'nde kuşaklı başkâtibin: "Hâlâ Đstanbul' dan bir ses seda yok,
hemşire hanım" cevabıyla karşılaşacağıma emindim. Fakat, sokağa çıkmışken bir
kere oraya da uğramak zaruriydi.
Müdürün hademesi merdivende beni görünce: "isabet ki, geldin hocanım," dedi. Ben
de seni arıyordum, birazdan otele gelecektim."
Bey dediği Maarif Müdürü idi. Hayret! O, yine kırmızı çuha kaplı yazıhanesinin
önünde, ebedi yorgunluğunu dinlendirir gibi elini, kolunu salıvermiş, yakasını
gevşetmiş, gözleri yarı kapalı düşünüyordu.
Beni görünce, esnedi, gerindi ve tane tane söylemeye başladı:
- Hanım kızım, Nezaret-i Celile'den henüz bir cevap almış değiliz. Ne irade
buyurulacağmı kestiremiyorum. Ancak, Huriye Hanım kıdemli bir muallime olduğu
için sanırım ki onu iltizam ederler. Aksi bir cevap geldiği takdirde müşkül
mevkide kalacaksınız. Aklıma bir çare-i tesviye geldi. Buraya bir, iki saat
mesafede bir "Zeyniler" nahiyesi var. Havası, suyu güzel, menazır-ı tabiiyesi
ferahfeza, ahalisi haluk ve müstakim, cennet gibi bir yer. Orada bir Vakıf
Mektebi vardı. Geçen sene, bir-hayli fedakârlıkla tamir ve tecdit ettik. Birçok
levazım-ı tedrisi-ye ve ikmal-i nevakısına muvaffak olduk. Mektebin içinde
muallimlerin ikametine mahsus daire de var. Şimdi bir genç muallimimizin himmet
ve fedekârlığına muhtacız. Gönül ister ki, oraya sizin gibi güzide bir hanım
gitsin. Cidden iyi bir yer. Hem de aynı zamanda ecirli bir hizmet-i vataniye
olur. Gerçi, maaşı sizin burada alacağınız maaştan noksan. Fakat buna mukabil,
et, süt, yumurta vesaire fiyatları, buradakiyle nispet kabul etmeyecek kadar
ucuz. isterseniz bol para da biriktirebilirsiniz. Mamafih, ilk fırsatta
maaşınıza zam yaparak bugünkü miktara iblağ ederim. O takdirde buradaki Đdadi
Müdürlüğü'nden daha kârlı bir vaziyete gelirsiniz.
Bu teklif karşısında ne söyleyeceğimi bilmeyerek susuyordum.
Maarif Müdürü devam etti:
- Mektepte ihtiyar bir hatun var. Hem derslere devam ediyor, hem mektebin
hizmetlerini görüyor. Kendi halinde, namazında, niyazında bir kadıncağız.
Yalnız, yeni tedris usullerine vâkıf değil. Gayri, siz onu da çeker
çevirirsiniz. Maahaza, Zeyniler'i beğenmeyecek olursanız bana iki satır bir şey
yazarsınız, derhal sizi buraya münasip bir yere alırım. Hoş, siz orayı gördükten
sonra merkeze tayin edilseniz de "istemem" diye ayak direyeceksiniz ya.
Hava güzel, manzara güzel, yiyecek içecek ucuz, ahalisi iyi. Şöyle böyle isviçre
köyleri gibi bir şey. insan, Allah'tan daha ne ister?
Gözümün önüne güneşli yollar, bahçeler, dereler, ormanlar geliyor, yüreğim
şiddetle çarpıyordu.
Bununla beraber, birdenbire "evet" demeye cesaret edemedim. Hiç olmazsa bu işi
Hacı Kalfa'ya bir kere danışmalıy-dım.
- Şimdi müsaade buyurunuz, iki saat sonra gelir, cevabımı veririm efendim.
Müdür Bey biraz canlanır gibi oldu:
- Aman kızım, bu iş müstacel. Başka talipleri de var, elden kaçırırsan karışmam
sonra.
- O halde, yalnız bir saat beyefendi, dedim.
Maarif Müdürü'nün yanından çıkınca, sofada ortağım Huriye Hanım'la burun buruna
gelmeyeyim mi? B.'de bizim ismimizi, iki ortaklar koyduklarını birkaç gün evvel,
yine Hacı Kal-fa'dan öğrenmiştim. Bu kadın gözümü o kadar yıldırmıştı ki, yüzünü
görünce korktum, görmezliğe geldim ve acele acele oradan sıvışmak istedim. Fakat
yolumu kesti, şımarık bir dilenci gibi çarşafımın ucunu tutarak benimle
konuşmaya başladı:
- Hanımefendi kızım, geçenlerde size karşı bir terbiyesizlik ettim. Allah aşkına
kusuruma bakmayınız. Sinir hali, pek fazla müteessirim de... Ah kızım, benim
neler çektiğimi bilseniz, halime acırsınız. Ne olur terbiyesizliğimi affedin.
Ben korkarak:
- Ziyanı yok efendim, dedim ve geçmek istedim.
Fakat nedense o, yakamı bırakmamaya karar vermişti. Evvela halinden şikâyet
etti, başındaki beş canın sokak ortasında kalacağını ve dileneceğini anlattı.
Huriye Hanım gittikçe coşuyor, perde perde sesini yükselterek iğrenç bir tarzda
yalvarıyordu. Ne söyleyeceğimi, ne yapacağımı şaşırmıştım.
Çalıkuşu - F. 11
Daha fenası, bu garip komedyayı gören yanımıza geliyor, etrafımızda kalem
odacılarından, kâtiplerden, kahve, şerbet taşıyan peştemallı esnaf çıraklarından
bir daire çevriliyordu.
Yüzüm, ellerim ateş gibi kesilmişti. Utancımdan yerlere giriyordum.
Bu defa, ben yalvarmaya başladım:
- Rica ederim hocanım, yavaş konuşun. Herkes bize bakıyor.
Fakat o, inadına kameti artırdı. Şimdi adeta saçlarını yolarak, yakasının
düğmelerini kopararak ağlıyor, ellerimi dizlerimi öpmeye kalkıyordu.
Etrafımızdaki kalabalığın gittikçe büyümekte olduğunu dehşetle gördüm. Hani
Đstanbul'da sokak ortasında diş çeken, leke sabunu, nasır ilacı satan yaygaracı
esnafın etrafına nasıl üşüşürler, biz de öyle bir kalabalığın ortasında
kalmıştık.
Etraftan: "Yazıktır zavallıya, ağlatma fukarayı küçükha-nım," yolunda sözler de
işitilmeye başlamıştı. Birdenbire omuz başımda peyda olan yeşil sarıklı, ak
sakallı, iri yarı bir hoca, doğrudan doğruya bana hitap etti:
- Kızım, yaşlılara hürmet ve muavenet bir vazife-i diniye ve insaniyedir. Gel,
şu hatunun rızkına mani olma. Allah'ı da, Peygamber'i de hoşnut etmiş olursun.
Cenab-ı Hak rezzak-ı âlemdir. Elbet, sana da garip hazinesinden başka bir kapı
açar, dedi.
Çarşafımın içinde bir yandan titriyor, bir yandan buram buram ter döküyordum.
Durmadan elindeki maşayı şakırdatan bir kahveci çırağı öteden:
- Öyledir öyle, diye bağırdı. Sen evvel Allah nerede olsa ekmeğini çıkarırsın!
Kalabalığın bir kısmı kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Bu esnada kırmızı kuşaklı
kâtip de sahnede göründü. Kahveciyi yakasından yakalayıp hemen merdivenlerden
atarak:
- Ahlâksız herif, şimdi senin ağzını yırtarım, diye bağırdı.
Niçin gülmüşlerdi? Kahvecinin söylediği, Hoca Efendi'nin söylediğinden başka bir
şey değildi ki!
Huriye Hanım, öyle ağladı, rezalet o kadar büyüdü ki, bu maskara vaziyetten
kurtulmak için canımı isteseler verirdim. Nihayet:
- Peki, peki, nasıl isterseniz öyle olsun. Fakat, Allah aşkınıza yakamı
bırakınız, dedim ve yere kapanarak öpmeye çalıştığı dizlerimi zorla kurtardım ve
Maarif Müdürü'nün odasına döndüm.
Biraz sonra bana Merkez Rüştiyesi'ndeki derslerimden kendi arzumla istifa
ettiğime ve Zeyniler mektebi muallimliğine talip olduğuma dair bir kâğıt
imzalattılar.
Bir saate kalmadan bütün muamele bitmiş, o yerinden kımıldamaya üşenen Maarif
Müdürü araba ile valinin konağına giderek emrimi imzalatmıştı.
Bazen aylar ayı masadan masaya süren muameleler istedikleri zaman öyle kolay
çıkıyor ki...
Otele döndüğüm zaman Hacı Kalfa, beni kapıda karşıladı, hem sitemli, hem memnun
bir tavırla:
- Sen sakladın da ben öğrenmedim mi sanki? Allah mübarek etsin, dedi.
- Neyi öğrendin?
- Emrinin geldiğini canım...
- Ne emri Hacı Kalfa?
- Canım Merkez Rüştiyesi'nde seni alıkoymuşlar. Huriye Hanım'ın pasaportunu
eline vermişler.
- Yanlış, Hacı Kalfa. Ben şimdi Maarif Müdürü'nün yanından geliyorum. Öyle bir
şey yok.
ihtiyar adam, şüpheli şüpheli yüzüme baktı:
- Hayır, emir dün akşam gelmiş, iyi bir yerden işittim.
Demek ki, Müdür, senden sakladı. Bu işte bir oyunbazlık var mı dersin? Anlat,
hele anlat.
Hacı Kalfa'nın saf vesvesesiyle alay ederek bir nefeste vakayı anlattım ve
çantamdan emrimi çıkararak elimde salladım:
- Yaşadık Hacı Kalfa! isviçre gibi bir yere gidiyoruz. Hacı Kalfa beni dinlerken
iri burnu horoz ibiği gibi kızarı-yordu. Ellerini birbirine vurarak dövünmeye
başladı:
- Ne ettin behey cahil çocuk, ne ettin? En sonunda seni tongaya bastırdılar ha!
Hemen git, Müdüre baltayı as! Tekrar omuzlarımı silktim:
- Değmez Hacı Kalfacığım. Sen üzülme o kadar. Sonra hasta olursan ne yaparız?
Adamcağızın benim hesabıma kızmakta, telaş etmekte hakkı varmış. Akşama doğru iş
bütün tafsilatıyla anlaşıldı. Maarif Müdürü, Huriye Hanım'ı tutuyormuş. Nezarete
yazdığı tezkerede onun daha kıdemli bir muallim olduğunu ileri sürerek benim
başka bir yere kaldırılmamı istemiş. Fakat, Nezaret, nedense beni bırakıp
ortağımı ileride açılacak başka bir yere göndermeyi muvafık görmüş.
Dün akşam gelen emir üzerine Maarif Müdürü, Rüştiye Müdiresi ve galiba Huriye
Hanım'ın Rumeli'den hemşehrisi olan Muhasebe Müdürü geç vakit bir toplantı
yapmışlar, beni bir köye atıp yerime Huriye Hanım'ı alıkoymak için plan tertip
etmişler.
Huriye Hanım'ın Maarif Müdürlüğü koridorunda benimle karşılaşması evvelden
hazırlanmış bir şeymiş. Hatta o ak sakallı hocayı bile, mahsus getirmişler.
Maarif Müdürü'nün sözleri üzerine şık bir Avrupa köyü gibi görmeye başladığım
Zeyniler'e gelince, dağlar arasında kuş uçmaz, kervan geçmez bir yermiş! Bir
seneden beri boş olduğu halde en düşkün muallimler bile oraya gitmeye
yanaşmıyorlar mış.
Ben bunları öğrendikçe şaşırıyor, saçlı sakallı bir büyük memurun, bu kadar
sefaletle beni aldatmasını bir türlü aklıma sığdıramıyordum.
Hacı Kalfa, sinirli bir tavırla başını iki yana sallıyor:
- Sen bilmezsin o uyur yılanı, diyordu, uyur uyur da sonra adama öyle bir vurur
ki, nereden geldiğini fark edemezsin, anladın mı efendim?
- Adam sen de! insanı en yakın akrabaları kalpsizce vurduktan sonra yabancılar
vurmuş ne çıkar? Ben, o Zeyniler'de de mesut olmasını bileceğim. Gönüller şen
olsun!
Zeyniler, 28 Ekim
Bugün, akşama doğru bir Çeçen arabasıyla Zeyniler'e geldim. Maarif Müdürü,
galiba yolları şimendifer yürüyüşüne göre ölçüyor. Çünkü: "Nihayet iki saat"
dediği yol tam sabahın onundan geceye kadar sürdü. Ne yapsın mübarek adamcağız!
Kabahat kendisinin değil, kâh dağ yamaçlarına tırmanan, kâh kurumuş sel
çukurlarına inen Zeyniler yoluna dişli şimendifer yaptıramamış olanların.
Hacı Kalfa'nın ailesi, beni şehirden yarım saat uzaktaki bir çeşme başına kadar
selametlemeye geldi. Bütün aile, bir düğüne, daha doğrusu bir cenaze alayına
gider gibi giyinmişti.
Arabanın hazır olduğunu haber vermeye geldiği vakit, az kaldı Hacı Kalfa'yı
tanıyamıyordum. Beyaz peştemalını, taşlıklar, sofalar ve merdivenlerde, kendine
göre bir ahenkle sürüdüğü şıp şıp terliklerini çıkarmış, arkasına soluk çuhadan
yakası kapalı uzun bir ceket, ayaklarına imam galoşları giymişti. Aziziye
biçiminde kocaman bir kırmızı fes, saçsız başını kulaklarına kadar örtüyordu.
Samatyalı Madam'la Hayganuş'un ve Mirat'ın tuvaletleri de onunkinden aşağı
değildi.
içinde çok acı saatler geçirmiş olmama rağmen küçük odamdan adeta hüzünle
ayrıldım. Mektepte bize bir şiir ezber-letmişlerdi. Đnsan, yaşadığı yerlerde
beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde
bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, hep
birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış. Bunu yazan şair
ne kadar haklıymış!
*
Bir tesadüf eseri olarak Manastırlı komşum da, benimle aynı günde B.'den
ayrıldı. Fakat o, herhalde benden çok daha acınacak bir vaziyette olarak...
Dün gece, çantamı hazırladıktan sonra yatmıştım... Uykumun arasında iri iri
konuşma sesleri işitiyor, fakat bir türlü kendimi açamıyordum.
Birdenbire korkunç bir gürültüyle yataktan fırladım. Sofada bir şeyler yıkılıp
devriliyor, gecenin sessizliği içinde çocuk feryatları, boğuk hırıltılar, sille
tokat seslerine karışıyordu. Uyku sersemliğiyle ilk aklıma gelen şey yangın
oldu. Fakat yangına uğrayanlar herhalde birbirlerini dövmezlerdi.
Dağınık saçlarım, çıplak ayaklarımla odadan fırladım ve feci bir dayak vakasıyla
karşılaştım. Dev yapılı, palabıyık bir zabit, Manastırlı komşumu yerden yere
sürüyor, çizmeleriyle çiğniyordu.
Çocuklar, bir ağızdan, "Anamız... Babam anamızı öldürüyor!" diye haykınyorlardı.
Zavallı kadın her tekmeden, yılan gibi ıslık çalarak inen her kamçıdan sonra
inleyerek tahtaların üzerine yuvarlanıyor, fakat inanılmaz bir kuvvetle yine
yerinden kalkarak zabitin dizlerine tırmanıyordu: "Kulun kurbanın olayım
efendiciğim, öldür beni, lâkin bırakma, boşama!..."
Yarı çıplak olduğum için tekrar odama girmiştim. Zaten öyle olmasa da elimden ne
gelirdi?
Alt katta yatanlar da uyanmış olacaklardı. Aşağı sofadan ayak patırtıları,
anlaşılmaz sesler geliyordu.
Sofanın tavanında bir aydınlık gezinmeye başlamıştı. Merdiven aralığında Hacı
Kalfa'nın çıplak başı parladı. Adamcağız, gürültüyü işiterek uyanmış, bir teneke
lamba yakalayarak don gömlek dışarı fırlamıştı.
ihtiyar odacı: "Ne ayıptır, ne rezalettir, otelde bu olur mu?!" diye bağırarak
aralarına girmek istedi. Fakat zabit, Hacı Kalfa'nın karnına çizmeli ayağıyla
öyle bir tekme savurdu ki, biçare adeta kocaman bir futbol topu gibi havaya
fırladı ye aralık kapıdan sırtüstü odama yuvarlanarak çıplak bacakları havaya
kalktı. Bereket versin ben, atik davranmış kollarımla adamcağızın kafasını
yakalamıştım. Yoksa, çıplak kafa, kocaman bir balkabağı gibi tahtalara çarpıp
patlayacaktı.
Uyku sersemliği, korku, şaşkınlık, sonra Hacı Kalfa'nın hali hep bir araya
gelmiş, fena halde sinirlerimi bozmuştu.
ihtiyar adam: "Vay aman! Vay aman! Hay nalçasına tükürdüğüm katırı!" diye
söylenerek ayağa kalkıyordu.
Fakat bu sefer ben, karyolamın üstüne düşmüştüm. Ömrümde başıma gelmemiş bir
kahkaha krizi içinde bunalıyor, tıkanıyor, ellerimle yorganları burarak
kıvranıyordum. Artık dışarıda ne olup ne bittiğini anlayacak halde değildim.
Sesler, gürültüler tamamıyla kesilip otel sükûnuna dö-nünceye kadar kendime
gelemedim.
Vakayı sonradan bana anlattılar:
Manastırlı Hanım'ın, arsız muhabbeti, nihayet kocasının canına yetmiş, zabit, ne
pahasına olursa olsun kadını çocuklarıyla beraber memlekete göndermeye karar
vermiş. Bu gece, biletlerin alınmış olduğunu, ertesi sabah erkenden hazır
bulunmasını söylemeye gelmiş.
Manastırlı Hanım, kolay kolay onun yakasını bırakmaya razı olur mu? Tabii
yalvarmaya, sırnaşmaya başlamış. Aralannda
^mbilir ne gibi sözler ve sahneler geçtikten sonra bu korkunç dayak faslı
başlamış.
Belki iki saat sonra, tekrar uyumaya hazırlandığım sırada Hacı Kalfa, hafifçe
kapıma vurdu: "Bak bakasın, hocanım, otelde başka kadın yok. Fakir hatuncağız
bayılıp duruyor. Salt gülmek olmaz. Gel dinini seversen şuna biraz bak. Adımız
erkeğe çıkmış diye yanına giremiyorum. Sonra ölür, mölür de başımız derde girer
he!" dedi.
Kapı aralığında Hacı Kalfa'nın yüzünü görünce beni tekrar bir gülme aldı:
"Geçmiş olsun!" demek istiyordum, fakat bir türlü kelimeler ağzımdan çıkmıyordu.
Hacı Kalfa, dargın dargın yüzüme baktı; yarı mahcup bir eda ile başını
sallayarak:
"Gülürsün! Salt kıkır kıkır gülürsün. Ha çapkın seni! Şuna bak hele!" dedi.
"Gülüyorsun" kelimesini "gülürsün" diye o kadar tuhaf söylüyordu ki, şimdi bile
gülmekten kendimi alamıyorum. Hemen bir saatten fazla dertli komşumla uğraştım.
Zavallının vücudu yara bere içindeydi, ikide bir bayılıyor, gözlerinin siyahı
kaybolarak çenesi kilitleniyordu.
Bir baygınla uğraşmak, ilk defa başıma gelen şey. Ne yapmak lâzım geleceğini
kestiremiyordum. Fakat iş başa düşünce, insana öyle gayret geliyor ki...
Bu, her biri en aşağı beş dakika süren bayılmalarda kadıncağızın kollarını,
vücudunu ovuşturuyor, kızına sürahiden su döktürerek ıslatıyordum. Alnı,
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 13
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.