Çalıkuşu - 29

Total number of words is 2859
Total number of unique words is 1575
33.9 of words are in the 2000 most common words
48.5 of words are in the 5000 most common words
55.8 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
ettiğim talebelerim. Yavrularını tehlikede gören bir ana kuş hır-çmhğıyla
üstlerine titrediğim bu şeyler, sonbahar yaprakları gibi birer birer sararıyor,
dökülüyor. Daha yirmi üç yaşıma girmedim; yüzümden, vücudumdan çocukluğun izleri
silinmedi; halbuki gönlüm, baştan başa bütün sevdiklerimin ölüleriyle dolu.
Hayrullah Bey, beni üç gün yalnız bırakmadı. Bu kadar felaket karşısında
gösterdiğim sükûn ve tahammüle inanamıyor, geceleri ben yattıktan sonra odamın
kapısına gelerek:
- Feride, bir şeye ihtiyacın var mı? Uykun yoksa geleyim, diyordu.
Üçüncü gecenin sabahıydı. Bir mayıs günü gibi taze, ılık bir sabah vakti
erkenden kalktım. Hayrullah Bey'e elimle süt sağdım, kahvaltı hazırladım.
Elimde tepsi, sakin çehremde hemen hemen neşeli bir tebessümle odasına girdiğim
zaman, doktor pek memnun oldu:
- Aferin Feride! Çok memnun oldum. Nene lâzım, dünyanın gamını çekecek sen mi
kaldın? dedi
Penceresini açtım, dağınık birkaç eşyasını düzelttim. Çiftliğe ait şeylerden,
koyunlardan bahsettim. Mütemadiyen söylüyor, gülüyor, hatta eskiden mektepte
yaptığım gibi aıa sıra ıslık çalıyordum.
Hayrullah Bey o kadar seviniyordu ki, tarif edilemez. Onun memnun olduğunu
gördükçe daha neşeleniyordum.
Nihayet, vaktin geldiğine hükmettim. Doktorun koltuğunu pencerenin yanma çektim,
dizlerine bir örtü örttüm. Sonra, pervazın kenarına çıkıp oturarak:
- Sizinle konuşacak şeylerim var, Doktor Bey, dedim. Hayrullah Bey, eliyle
gözlerini kapayarak:
- SöyleP.fakat aşağı in. Maazallah yuvarlanırsın...
- Siz merak etmeyin, benim çocukluğum ağaç dalları üstünde geçti. Şimdi, size
memnun olacağınız bir karardan bahsedeceğim. Görüyorsunuz ya, ne kadar sakinim
.. Ben, dün akşam mühim bir karar verdim.
- Neye?
- Yaşamaya.
- Bu ne demek?
- Gayet sade, kendimi öldürmemeye. Çünkü birkaç gün, olgun bir ciddiyetle bunu
düşünmüştüm.
Bu sözleri şaka eden bir çocuk hafifliğiyle, gülerek söylüyordum, ihtiyar
doktor, heyecanla yerinden fırladı:
- Ne söylüyorsun, yumurcak? Bu ne? Eğer şimdi senin yerinde olsaydım, hayretten
aşağı düşer, parça parça olurdum. Fakat sen aşağı in Allah aşkına, ne olur, ne
olmaz!
Ben gülerek:
- Yaşamaya karar verdiğimi söyledikten sonra artık aşağı düşmemden korkmak
manasız değil mi, Doktor Bey? Bu kararı niçin verdim? Bunu size söyleyeyim.
Birçok sebep var. Evvela cesaret edemeyeceğim. Siz, benim ara sıra ölümden
bahsetmeme bakmayınız. Ne olursa olsun, ben ölmekten çok korkarım. Bundan başka
çarem kalmadığı halde yine cesaret edemiyorum, Doktor Bey.
Bu sözü, ellerimi uzatarak, boynumu bükerek, sakin, saf bir tavırla söylemiştim.
Hayrullah Bey heyecanla bileklerimi tuttu, beni zorla pencerenin kenarından
indirdi. Hemen hemen hırpalayarak alçak bir iskemleye oturttu:
- Ne anlaşılmaz bir mahluksun sen, Feride! Bakıyorsun parmak kadar hiçten bir
oyuncak oluyorsun. Bakıyorsun öyle derinliklerin, tuhaflıkların, sonra öyle
inanılmaz bir metanetin var ki... Peki Feride, söyle, dinliyorum.
- Yegâne arkadaşım, hamim, babam sizsiniz, yaşamaya devam edeyim. Güzel. Ölmeye
cesaretim olmadığını anladıktan sonra, ben de bundan başka bir şey istemiyorum.
Fakat nasıl? Bana bir yolunu gösteriniz. Bir kolayını bulabilirseniz ne âlâ!
Hayruüah Bey, kaşlarım çatarak düşünüyordu.
- Feride, dedi. Bunları ben de düşündüm. Konuşmak için biraz daha beklemek
istiyordum. Fakat, mademki bu kadar kendine hâkim olabiliyorsun. Peki kızım,
konuşalım. Bir kere, muallime olmaktan katiyen ümidini kesmemelisin. Vaka
hakkında sana bugün biraz tafsilât verebilirim:
On gün evvel vilayetten bir müfettiş geldi. Fok balığı gibi azıdişleri dışarı
fırlamış, lanet çehreli bir şey. Bu müfettişin riyaseti altında bir tahkikat
komisyonu teşkil ettiler. Azlini tebliğ etmeden seni sorguya çekmek
istiyorlardı. O gece "Onba-şı"nın getirdiği kâğıt bir nevi celpname idi. Düşün
Feride, sen böyle bir heyetin karşısına nasıl çıkardın? Yabancıların ağzından
işiteceğin o iğrenç ithamlara nasıl cevap verebilirdin? Bunu haber alınca aklım
başımdan gitti. O, encümen odasını gözümün önüne getirdim; seni siyah
çarşafınla, zavallı, sararmış çocuk çehrenle, bükük boynunla o fok balığının
yırtıcı dişleri karşısında gördüm. Gerçi o kapının kurallarıyla seni parçalamaya
azmeden bu adam "kurt ile kuzu" masalındaki canavar gibi sudan sebepler arıyor,
o oudala olduğu kadar iğrenç iftiraları tekrar ediyor. Seni, bunak bir askerin
az buçuk çiğ kelimeleri karşısında bile renkten renge giren masum yüzün, ürkmüş
eiâ gözlerinle o fok balığının karşısında yalnız bırakmak!
Hayrullah Bey, halim mavi gözleminde hiç görmediğim korkunç parıltı, çenesinde
lakırdılarını boğan, dişlerini birbirine çar ptıran bir titreme ile yumruğunu
sallayarak:
- Güzel ağzımı öyle bir açtım, o fok balığını öyle bir kalayladım ki Feride... O
anda kurşunla vursalar bir damla kanı çıkmayacaktı.
Đki gün evvel, benim aleyhimde mahkemeye müracaat ettiğini haber aldım.
Müfettişlere yaptıkları işin temizliğini bir kere de mahkeme huzurunda tekrar
için o günü sabırsızlıkla bekliyorum.
ihtiyar doktor gözlerindeki o vahşi parıltı, şakaklarmdaki korkunç kırmızılık
sönünceye kadar sustu. Sonra yine eski halim sesi, bön, saf tavrıyla devam etti:
- Bu arada ne olduysa sana oldu. Arada sen, ateşe yandın. Hemen zorla sana
istifanı yazdırdım diye ileride benim için fena düşünmeni istemem. Alakanı
katiyen kesmen lâzımdı. Allah bu gözleri, bu dudağı gülmek ve etrafındakilere
saadet vermek için yarattı. Fok balıklarının karşısında ağlasın, titresin diye
değil... Feride, sana bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi sana karşı mesuliyetim
iki kat oldu. Çünkü başına bu felaketin gelmesine ben sebep oldum. Onun için
lâzım ki, bunu yine ben tamir edeyim. Dediğim gibi, meslekten artık bir şey ümit
edemezsin. Bugün bir çaresini bulsak bile, yarın başka bir bahane ile seni
vuracaklar, fazla olarak o vakit belki ben de bulunamayacağım. Haydi, beraber
düşünmeye devam edelim. Đstanbul'a, ailenin yanına dönmeye imkân var mı?
Başımı önüme eğdim:
- Hayır, Doktor Bey, onlar benim için büsbütün bitti.
- Başka bir çare: iyi bir gençle evlenmen mümkün değil mi?
- Hayır, Doktor Bey. Ben ihtiyar bir kız olarak ölmeye azmettim.
- Evlenirsen bahtiyar olacağına benim de o kadar kanaatim yok, Feride. O melun,
kalbine öyle yer etmiş ki, söküp atmak mümkün değil.
- Doktor Bey, ayaklarınızı öpeyim, her şeyden bahsedin, fakat bu mesele...
- Peki küçük, peki.
- Teşekkür ederim, Doktor Bey.
Hayrullah Bey, beyaz bıyıklarını dişleriyle çiğneyerek düşünüyordu:
- Peki, öyleyse ne yapacağız? Zaruret falan çekmenden korkum yok. Çünkü benim az
buçuk servetim ikimize de yeter, paramı ne yapacağım diye düşünüyordum. Senin
saadetinden-iyi neye sarf edebilirim?
Vereceğim cevabın onu kızdıracağını biliyordum, fakat bu zaruriydi. Korka korka
dizlerimi kaşıyarak:
- Fakat Doktor Bey, ben hangi sıfatla sizden böyle bir para yardımı kabul
edebilirim? Nasıl bir insan mevkiine inerim?
Hayrullah Bey kızmadı, fakat gayet mahzun bir şikâyetle yüzüme baktı:
- Ayıp Feride, ayıp. Bu kadar birbirimizle anlaştıktan sonra ortaya böyle söz
atman ayıp. Fakat ne yapalım ki, sen bütün serbest, hiçbir şeye ehemmiyet
vermiyor gibi görünen tavırlarına rağmen sade ruhlu, mahdut, mazlum bir ev
kızısın: "Kınalı kuzu" dedikleri cinsten bir kızcağız... Böyle olmamalıydı,
fakat olmuş. Şimdi benim muhakememi takip et Feride. Senin gibi, bir ihtiyar,
samimi arkadaşından küçük bir yardım bile kabul edemeyecek kadar mağrur bir kız
bahusus bu işten, bu dedikodulardan sonra tek başına nasıl yaşar? Seni tekrar
evlendirmeyi düşündüğüm bunun içindi Feride. Kimseden yardım kabul etmek
istemezsen, çalışmak istersen buna imkân yok. Beraber yaşayalım, benden ayrılma
desem buna razı olmazsın, değil mi? Cevap vermeye cesaret edemiyorsun. Fakat,
başını eğiyorsun; doğrusunu istersen, bunu ben de emin bir çare telâkki
etmiyorum. Niçin bu saatte her şeyi açık açık konuşmamalı? Mahalle namına
kaymakama bir heyet gitmiş. Benim evimde ailemden, akrabamdan olmayan bir genç
kızla yaşamamın örfe ve şeriata aykırı göründüğünü söylemiş. Hatta hatta senin
başka bir memlekete gönderilmeni istemiş. Herkesin
kabahatini açık açık yüzüne söyleyen bir "kör kadı" olduğum için beni zaten
kimse sevmez. Bu vesile ile niçin bana da bir darbe indirmemeli, değil mi?
Hülasa, Feridecik, senin ne benimle yaşamana ne kendi kendine yaşamana imkân
var. Haksız şüpheler hayatını zehirleyecek, bu melun leke, nereye gitsen seni
takip edecek. Mazindeki şüpheli bir nokta, her çapkına, her serseriye seni
tahkir etmek hakkını verecek. Ne yapacağız Feride? Nasıl hareket edeceğiz? Seni
nasıl müdafaa edeceğiz?
Ölmeye mahkûm bir hasta mazlumluğuyla yüzüne baktım. Đçimdeki derin ümitsizliğe
rağmen hâlâ gülümseyerek:
- Nihayet siz de teslim ediyorsunuz ki, ölümü düşünmekte hakkım varmış. Şu
güneşe, şu ağaçlara, uzakta görünen şu denize bakınız Doktor Bey. Benim kadar
başı dara gelmeyen bir insan, kendi gönlünün rızasıyla bu güzel şeylerden
ayrılmak ister mi?
Hayrullah Bey, eliyle ağzımı kapadı:
- Yeter artık Feride, yeter artık. Ömrümde yemediğim bir haltı yedirteceksin.
Beni çocuk gibi hüngür hüngür ağlatacaksın.
Yapraklan dökülmüş kuru dalların arasında parlayan sonbahar güneşine elini
uzattı:
- Ben hayli ihtiyarım; sefaletin, acının türlü şeklini gördüm. Kollarımın
arasında nice gözler kapandı. Karşımda ölmek mecburiyetinden bu kadar sükûnla
bahseden bu güzel çocuk yüzünden, gülmek için vesile arıyor gibi titreyen
yaramaz dudaklarından daha büyük facia görmedim.
Hayrullah Bey, dizlerinden örtüsünü atarak odanın içinde epeyce dolaştı; sonra
önümde durarak:
- O halde, son çareye başvuracağız. Seni şeriatlerine uyacak bir sıfatla evimde
alıkoyacağım, müdafaa edeceğim. Hazır ol Feride. Öbür Perşembe...
Bir haftadan beri Kuşadası'ndayım. Yarın gelin oluyorum. Hayrullah Bey, hem
hususi işlerini görmek, hem de eve bazı yeni eşya almak üzere, evvelki gün
izmir'e gitti. Bu akşam döneceğine dair telgraf aldım.
Bu yeni eşyaya lüzum olmadığını söylemiştim. Tuhaf bir tavırla itiraz etti:
- Yok, nişanlı hanım, bu adeta benim yaşlılığımı başıma kakmak demek olur. Gerçi
kudret, bir yanlışlık etmiş, aramıza otuz beş, kırk senelik bir zaman sokmuş,
ama hiç ehemmiyeti yok. Asıl gençlik, ruhun gençliğidir. Sen bana bakma, ben
yirmi yaşında delikanlılardan daha dinç bir adamım. Hem seni öyle telli pullu
gelin olmuş görmek isterim. Ben, ergen adam sayılırım; emelim kursağımda kalır.
Sana Đzmir'den müthiş bir gelin elbisesi getireceğim.
Ben, bir şey söylemiyor, önüme bakıyordum. Hayrullah Bey, sözüne devam etti:
- Sana ben bir de yüzgörümlüğü veriyorum, ama müthiş bir yüzgörümlüğü. Keşfet
bakayım: Küpe, yüzük, inci, elmas, hiçbiri değil. Aklını yorma bulamazsın. Bir
yetimhane.
Hayretle yüzüne baktım. O, memnuniyetle gülerek:
- Hoşuna gidecek şeyi nasıl keşfettim. Bizim "Alacaka-ya"daki çiftliği ben otuz,
kırk kişilik bir yetimhane şekline sokuyorum. Etrafta bulduğumuz kimsesiz
çocukları oraya toplayacağız. Ben doktorluk edeceğim, sen hocalık ve analık.
Bu satırları, nekahat günlerimi geçirdiğim odanın penceresi önünde yazıyorum.
Bahçedeki dallarda hiç durmayan bir kuru yaprak yağmuru yağıyor.
Ağaçların çıplak kollarından döktüğü bu yapraklardan bazılarını rüzgâr,
pencereden içeriye defterimin sararmış yaprakları üzerine savuruyor.
ihtiyar arkadaşımın sönük mavi gözlerindeki şefkat, merhamet, temiz ve
menfaatsiz muhabbeti gönlümde son bir yeşil
yaprak gibi yaşıyordu; ona bir koca gözüyle bakmak mecburiyetinde kaldığım
günden beri bu son yaprak da sarardı. Ne yapalım, hayat böyleymiş! Buna da
katlanmak lâzım.
Karınca ayağı gibi minimini yazılarla dolan mektep defterimin son sayfalarına
geldim. Ne hazin tesadüf! Sergüzeştimle beraber defter de bitiyor. Yeni bir
deftere yeni hayatımı yazmaya başlamak mümkün değil, artık söyleyecek neyim
kalıyor ki? Hem yarın başkasının karısı olduktan sonra buna ne hakkım, ne
cesaretim olacak. Öbür sabah başkasının odasında uyanacak genç kadının, hayatı
bir parça nağme, birkaç damla gözyaşından ibaret olan Çalıkuşu ile ne alakası
kalacak?
Çalıkuşu bugün defterinin gözyaşlarından kirlenmiş sayfalarına dökülen sonbahar
yaprakları içinde müebbeden ölüyor.
*
Bu son ayrılık saatinde niçin hakikati saklamah? Bu okumayacağın defteri ben
senin için yazdım Kâmran. Evet, ne söyledim, ne yazdımsa hep senin içindi.
Yanlış, çok yanlış bir iş tuttuğumu bugün artık itiraf edeceğim. Ben, her şeye
rağmen seninle mesut olabilirdim. Evet, her şeye rağmen seviliyordum,
sevildiğimi de bilmiyor değildim; fakat bu bana kâfi gelmedi, istedim ki çok,
pek çok sevileyim, kendi sevdiğim kadar değilse bile -çünkü buna imkân yok ona
yakın sevileyim. Bu kadar sevilmeye benim hakkım var mıydı? Zannetmem Kâmran.
Ben, küçük, cahil bir kızdım. Sevmenin, kendini sevdirmenin de bir yolu var,
değil mi Kâmran? Halbuki ben bunları hiç, hiç bilmiyordum. Senin Sarı Çiçeğin -
taş atmak için söylemiyorum Kâmran, inan bana, mademki seni mesut etti, ben
hayalimde onunla barışıyorum kim bilir ne kadar cazibeli bir
kadındı? Kim bilir sana ne güzel şeyler söylüyor, ne güzel mektuplar
yazabiliyordu? Ben, belki senin çocuklarına, çocuklarımıza iyi bir anne
olacaktım. O kadar.
Kâmran, ben, seni sevmesini, senden ayrıldıktan sonra öğrendim. Hatta yaptığım
tecrübelerle, başkalarını sevmekle sanma sakın. Gönlümün içindeki derin, hazin,
ümitsiz hayalini sevmekle.
Zeyniler mezarlığının karanlığında, rüzgârın sonbahara kadar haykırıp ağladığı
uzun gecelerde, Çeçen arabalarının ince sesli, yanık çıngıraklarının tirediği bu
ovalarda, Söğütlük bahçelerinin ılık iğde kokularıyla dolu yollarında, ben hep
seninle yüz yüze, senin hayalinin kollarında yaşadım. Yarın, karısı olacağım
biçare adam, beni zambak gibi masum bir kız zannediyor, ne yanlış!
Sevdanın hiçbirinin, bu dul kadın ruh ve vücudunu benim kadar hırpaladığını,
yıprattığını zannetmiyorum.
Kâmran, biz asıl bugün birbirimizden ayrılıyoruz. Ben, asıl bugün dul
kalıyorum... Bütün olan, geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin; ben
bütün ruhumla senin...
(Feride jurnali burada bitiyordu.)

BEŞINCI KISIM
Kamran, seninle yol arkadaşlığı etmek işkence billahi, iki saatten beri belki
yüz şey sordum. "Evet" yahut "Hayır"dan başka cevap alamadım. Kendine gel,
oğlum.
Kâmran, bozuk yollarda sarsılan arabanın köşesinde akşam rüzgârına karşı
pardösüsünün yakasını kaldırmış, dalgın dalgın Marmara'yı seyrediyordu.
Gözlerini zorla denizden ayırarak gülümsedi:
- iki saatte, iki yüz suale, iki yüz cevap az değil zannederim, enişte, velev
"evet", "hayır" gibi kısa cevaplar olsun.
- iyi ama oğlum, sen o cevapları da düşünerek vermiyorsun ki... Makine gibi
söylüyorsun.
- Güzel tedavi ve tebdilihava usulü, enişte... Beni, boş yere düşündürüp yormak
için bir kastınız olmalı.
- Hayır nankör, hakikaten sana yaranmak kabil olmuyor... Seni gerçi düşündürmek
istiyorum, fakat maksadım yormak değil, öteki şeyi düşünmene mani olmak.
Mamafih, artık ümidimi kesiyorum. Seni canlandırmak kabil değil. Mesela, üç gün
evvel bir düğün bahanesiyle seni köye götürdüm. Çeşit çeşit insanlar gördün;
davul, zurna dinledin; köçek, pehlivan seyrettin; ben, kendi payıma müthiş
eğlendim; fakat sen eğlenmedin, inkâr etme, göz ve izan var.
- Size anlatmak kabil değil enişte, benim yaradılışım başka türlü.
- Yok oğlum, sen kendini fena bıraktın. Bak, ben altmışıma giriyorum, günden
güne daha gençleşiyorum.
- Ayşe Teyzem duymasın.
- Duysa da umurumda değil. Buraya ilk gelişimde ben, daha ihtiyar görünmüyor
muydum? Kâmran güldü
- Ben, Tekirdağ'a geleli on sene oldu. Hâlâ aklımdadır. Yine böyle bir ağustos
günüydü.
Aziz Bey ellerini birbirine vurdu:
- Etme, Allah aşkına, seneler amma çabuk geçiyor! Hakkın var ya. Bugün sade dört
yaşına yakın çocuğun var, dört beş sene kadar da Feridecikle nişanlı kalmıştın.
Ah Kâmran, şu Fe-ride'ye nasıl kıydığını hâlâ aklıma sığdıramıyorum. Çalıku-
şu'nun bülbül gibi sesini, gül yüzünü hatırladıkça hâlâ yüreğim sızlar. Aradan
on sene geçti, hâlâ benim evin arkasındaki arka bahçeye bakmaya yüreğim tahammül
etmez. Hani, ölsem, gitsem seni affetmeyeceğim Kâmran.
- Enişte, tebdilihava için memleketinize davet edilmiş bir hastaya böyle
söylenir mi?
- Evet, ama senin derdinin bununla alakası yok ki. Sevdiğin bir kadınla
evlendin, bir sene bile tamamıyla mesut olamadın. Münevver yatağa düştü, üç
senelik hayatını hastabakıcılı-ğıyla geçirdin. Adada, isviçre'de ve daha bilmem
nerelerde hastanı tedaviye çalıştın. Kadere ne denir? Geçen kış karın vefat
etti. Sana bir düşkünlüktür arız oldu. Bir türlü kendini top-layamadın. Hâlâ
hasta gibisin. Bunun Feride ile ne alakası var? Sen başka birisini seviyordun.
Kâmran, yine o acı gülümsemesiyle cevap verdi:
- Enişte, kimse bana inanmıyor, siz de, tabii inanmayacaksınız, garip
göreceksiniz. Hayatımın bazı sergüzeştleri, hatta epeyce heyecanlı sergüzeştleri
oldu. Fakat sizi temin ederim ki, ben dünyada hiçbir şeyi, hiçbir insanı Feride
kadar sevmedim.
Aziz Bey, dişleri arasından mırıldandı:
- Yamansevda, yaman aşk!..
- Söyledim ya, enişte, inanmıyorsunuz. Zaten kimse
inanmıyor. Müjgân, senelerden beri bana dargın. Feride sözünü ağzıma aldırmıyor;
kaşlarını çatarak: "Yok, Kâmran, ondan bahsetmeye hakkın yok!" diyor. Annem
öyle, teyzem öyle, herkes öyle. Burada Feride'den bahsedebileceğim yalnız Nermin
var. Nermin, bugün on yedi yaşında. Feride buraya geldiği vakit yedi yaşındaydı,
hayal meyal aklında kalmış. Feride'yi: "Beni salıncakta sallayan kırmızı
entarili ablam" diye hatırlıyor. Öyle günlerim oluyor ki, Nermin'e entarili
ablasından bahsettirmek için lisanımın bütün kuvvetini sarf ediyorum.
- Ne tuhaf insansın Kâmran? Peki, ya öteki?
- O, bir hastaydı, benim yüzümden ölmesi mümkündü. Feride'den ümidi kestikten
sonra, ona karşı olsun bir insanlık ve merhamet vazifesi ifa etmek istedim, o
kadar.
- Anlaşılır dava değil. Sen karışık ruhlu bir adamsın Kâmran.
- Burası doğru enişte. Ne istediğimi, ne yaptığımı hiçbir zaman kendim de
bilmedim. Emin olduğum yalnız bir şey var, Feride'ye karşı zaafım. Bir çocuğun
öyle halleri, öyle hatıraları var ki, unutmak mümkün değil. Öyle sanıyorum ki,
bunları ölürken hatırlarsam ağlayarak öleceğim. Size bir delil daha söyleyeyim,
enişte. Tebdilihavaya ihtiyacın vaf dedikleri zaman ilk aklıma gelen yer
Tekirdağ oldu. Beni buraya sizin davetleriniz mi getirdi zannediyorsunuz? Köy,
düğün eğlenceleri için mi bir aydır burada durduğumu sanıyorsunuz? Darılmayı-
nız. Ben burada, ilk gençliğimin birkaç kırık hatırasını aramaya geldim, o
kadar.
- Mademki münasebetsizlik etmiştin; bunu tamire imkân yok muydu?
- Yanlış hareket ettim enişte, çok yanlış hareket ettim. Feride, öyle derin bir
infial içinde bizden ayrılmıştı ki, izini keşfettiğim vakit, birdenbire üstüne
düşmekten korktum. Onun sadece kalbi değil izzetinefsi de yaralanmıştı. Bir
başına yabancı memleketlere gitmek için kim bilir, ne kadar müteessirdi
? Aradan hiç olmazsa altı aylık bir zaman geçmeden beni görürse belki
büsbütün hırçınlaşacak, vahşileşecek, daha büyük bir delilik edecekti. Baharı
zorla beklemiştim. Çahkuşu'nu, bulunduğu köy mektebinde yakalamak için yola
çıkmaya hazırlanıyordum. Tam o zaman o aksi hastalığım başladı. Üç ay yatakta
kaldım. B.'de onu bulmaya gittiğim vakit ise iş işten geçmişti. Bana, Feride'nin
hasta bir bestekârı sevdiğini, vefasız başını çağlayan kenarında sevgilisinin
dizlerine koyarak, gözlerine baka baka tambur çaldırdığını söylediler. Düşün
enişte, senelerce bu başı, bu gözlen: "Benim, yalnız benim!" diye bekledikten
sonra bir gün böyle...
Kâmran, devam etmedi. Marmara'dan gelen serin akşam rüzgârından çekiniyor gibi
boynunu pardösüsünün yakası içinde daha ziyade saklıyor, uzaklarda tek tuk
kızıllanmaya başlayan balıkçı ateşlerini seyrediyordu.
A/iz Beyin de neşesi kaçmıştı.
- Kâmran oğlum, sen korkarım ki o vakit de ikinci bir budalalık ettin. Çalıkuşu,
keşke bunu yapabilecek, kolayca kendini avutacak bir kız olsaydı, hiç olmazsa
mesut olurdu; takat hiç zannetmem.
Kâmran, acı bir gülümsemeyle başını salladı:
- O cihetten müsterih olunuz enişte. Feride, iki seneden beri çok bahtiyarmış,
gözüyle görenlerden işittim. Kocası ihtiyar, fakat zengin bir doktormuş.
Arkadaşlarımdan bir mülkiye müfettişinin karısı -ki Feride'nin eski bir
arkadaşıdır geçen sene bir gün Kuşadası'nda ona tesadüf etmiş, Çalıkuşu, eskisi
gibi mütemadiyen gülüyor, söylüyor, şaka ediyormuş. Şehirden üç dört saat uzak
mesafede bir çiftlikte yirmi kadar çocukla uğraştığını, pek mesut olduğunu
söylemiş. Kocasından yarım saat ayrılmaya tahammül edemiyormuş. Arkadaşı,
istanbul'dan, akrabalarından bahsetmek istemiş. Feride çabucak sözü kapatmış.

You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 30
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.