Çalıkuşu - 03

Total number of words is 2794
Total number of unique words is 1629
32.2 of words are in the 2000 most common words
48.0 of words are in the 5000 most common words
55.6 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
Bu mevsimde kızlar ikişer, üçer kişilik gruplara ayrılır ve birbirlerine kene
gibi yapışırlardı.
Ben biçare, bahçede ve sınıfta tek başıma kalırdım. Arkadaşlarım bana karşı
adeta bir esrar kumkuması kesilirlerdi. Onlar, sörlerden ziyade benden
çekinirlerdi. Niçin mi diyeceksiniz? Çünkü gevezeydim, sakallı dayının dediği
gibi ağzımda bakla ıslanmazdı. Birinin mesela bir bahçe parmaklığı arasından bir
komşu genciyle masum bir çiçek alışverişini duydum mu, bahçede adeta tellal
çağırırdım. Fazla olarak da böyle şeylere karşı son derece mutaassıptım.
Hiç unutmam, bir kış akşamı mütalaahanede derse çalışıyorduk. Misel isminde
çalışkan bir kız, kalın kafalı bir arkadaşına Roma tarihini müzakere ettirmek
için sörden müsaade almış, en arka sıraya çekilmişti. Mütalaahanenin sessizliği
içinde birdenbire bir hıçkırık duyuldu. Sor başını kaldırdı:
- Ne o Misel, sen ağlıyor musun? Niçin? dedi. Misel, elini gözyaşlarından
sırılsıklam kesilmiş yüzüne kapadı. Cevabı onun yerine ben verdim:
- Misel, Kartacalıların mağlubiyetine meraklandı, ona ağlıyor, dedim.
Sınıfta bir kahkaha koptu.
Hasılı arkadaşlarımın beni aralarına almamakta hakları vardı. Fakat herkesten
ayrı kalmak, koskoca bir kız olduğum halde zevzek bir çocuk muamelesi görmek pek
de hoş bir şey değildi.
Yaş on beşe gidiyordu. Aşağı yukarı annelerimizin gelin oldukları,
büyükannelerimizin "Aman evde kalıyoruz," diye telaşla Eyüp'teki Niyet Kuyusu'na
koştukları yaş...
Boyum fazla uzamamıştı. Fakat hırçınlığıma rağmen vücudum gelişiyor, yüzümde
acayip renkler, ışıklar yanıp sönmeye başlıyordu.
Sakallı dayı, ara sıra ellerimden tutup beni pencere kenarlarına çekerek yüzümü
miyop gözlerine sokacakmış gibi yüzüne yaklaştırarak, "Kız bu ne cilt, bu ne
renk böyle? Perkal basması mübarek! Ne solacak, ne eskiyecek!" diyordu.
Hadi canım, kız dediğin böyle mi olur? Topaç gibi bir vücut, fırça ile boyanmış
bir yüz... Aynaya baktıkça bonmarşe camekânında bebek seyrediyorum zanneder,
dilimi çıkarıp gözlerimi şaşılatarak kendimle eğlenirdim.
*
Tatiller içinde en sevdiğim Paskalya yortusu idi. Bu iki haftayı geçirmek için
Kozyatağı'na gittiğim zaman kirazlar yetişmiş, büyük bahçenin caddeye bakan
yüzünü baştan başa kaplayan kiraz ağaçlan yemişlerle donanmış bulunurdu.
Kirazı çok severdim. Bu on beş gün içinde serçe kuşları gibi hemen hemen yalnız
kirazla geçinir, en yüksek dal tepelerinde kalmış son kirazları bitirmeden
mektebe dönmezdim.
Bir akşamüstü yine bir ağaç tepesinde kiraz yiyor, çekirdeklerini fiskeyle
uzaklara savurarak eğleniyordum.
Bunlardan biri yoldan geçen yaşlıca bir komşunun ta burnunun ucuna tesadüf
etmesin mi?
Adamcağız neye uğradığını anlayamamıştı. Şaşkın şaşkın etrafına bakıyor, fakat
başını ağaca kaldırmaya akıl edemiyordu.
Sesimi çıkarmasam, olduğum yerde kımıldamasam belki de münasebetsiz bir kuşun,
tepesinden geçerken düşürdüğü bir çekirdek sanarak çekilip gidecekti. Fakat son
derece korkmuş ve utanmış olmama rağmen, kendimi tutamadım, gülmeye başladım.
Adamcağız iri bir dalın üstüne ata biner gibi oturmuş, at gibi bir kızın arsız
arsız güldüğünü görünce dayanamadı. Hiddetten kaşını, gözünü oynatarak:
- Bravo hanım kızım, dedi. Hiç yakıştıramadım, maşallah sizin gibi erişmiş,
yetişmiş koskoca bir hanıma...
O dakikada yer yarılsa yerin içine girecektim. Biçare Per-kal basması kimbilir
ne renklere girmişti? Ağaçtan düşmek tehlikesine rağmen, ellerimi mektep
gömleğimin göğsü üzerine kavuşturdum, hafifçe boynumu büktüm.
- Beni affediniz beyefendi, dedim. Kaza vallahi... Daha doğrusu dikkatsizlik...
Bu masum yalvarma jesti mektepte sörler ve dindar talebelerin Meryem ve Isa
karşısında dua ederken aldıkları bir jestti. Tesiri herhalde çok zaman tecrübe
edilmişti. Asırlarca müddetle bu ilahi ana oğlu bile kandırmış olduğuna göre, bu
ihtiyarcığı da haydi haydi rikkate getirecekti.
Tahminimde aldanmamıştım. Komşu, bu riyakâr nedamete ve sesimdeki titreyişe
aldandı, yumuşadı; neyse bana güzelce bir şey söylemek lüzumunu hissederek:
- Böyle dikkatsizliklerin yetişmiş bir küçükhanıma zararı dokunabileceğini
düşünmüyor musunuz? dedi.
Maksadı gayet iyi anladığım halde, gözlerimi açarak:
- Niçin acaba efendim? dedim.
Elini güneşin yandan vuran ışıklarına siper ederek dikkatli dikkatli bana
bakıyor, gülüyordu:
- Mesela sizi oğluma almakta tereddüt edebilirim. Ben de güldüm.
- O cihetten sigortalıyım beyefendi; zaten uslu bir kız olsam da almazdınız.
- Nereden biliyorsunuz?
- Çünkü benim ağaca çıkmak, kiraz çekirdeği atmaktan çok daha büyük suçlarım
vardır... Bir kere zengin değilim... işittiğime göre zengin olmayan kıza pek
iltifat eden olmazmış... Sonra güzelliğim de yok... Bana sorarsanız bu,
fukaralıktan daha büyük bir kusur...
Bu sözler, ihtiyar beyi pek eğlendirmişti.
- Siz çirkin misiniz kızım? dedi. Somurttum:
- Ne demezsiniz? dedim. Ben kendimi bilmez miyim? Kız dediğiniz böyle mi olur?
Uzun boy, sarı saç, mavi yahut yeşil gözler lâzım...
Bu ihtiyar bey vaktiyle biraz yaramazmış galiba... Acayip bir bakış ve değişik
bir sesle:
- Ah, zavallı çocuğum, dedi. Sen güzelliğin ne olduğunu anlayacak, kendinin ne
olduğunu fark edecek yaşta mısın acaba? Her neyse... Sizin adınız ne bakayım?
- Çalıkuşu...
- Bu, nasıl isim böyle?
- Pardon, beni mektepte böyle çağırırlar da... Asıl ismim Feride. Kendim gibi
yuvarlak, zarafetsiz bir isim.
- Feride Hanım... Sizin adınız da kendiniz gibi güzel, emin olun... Keşke oğluma
sizin gibisini bulsam...
Bilmem neden, bu kibar tavırlı, tatlı sesli adamla gevezelik etmek hoşuma
gidiyordu:
- Şu halde kendilerine de kiraz atabileceğim demek? dedim.
- Elbette... Elbette... Ona ne şüphe...
- Yalnız şimdilik müsaade edin de size birkaç kiraz vereyim. Beni affettiğinizi
ispat için bunları mutlaka almanız lâzım... iki dakika...
Bir sincap hafifliğiyle dallara tırmanmaya başladım, ihtiyar komşu, ellerini
yüzüne kapatarak:
- Aman dallar çatırdıyor... Sebep olacağım... Düşeceksiniz Feride Hanım, diye
bağırıyordu.
Ben bu telaşa aldırmıyor, söyleniyordum:
- Merak etmeyin... Düşmeye o kadar alışığım ki... Mesela yakın olsak şakağımda
bir yara izi görürdünüz. Bir iz ki; bütün öteki güzellikleri tamamlar...
- Aman kızım... Düşeceksiniz...
- Bitti efendim, bitti... Yalnız, onları size nasıl vereceğim? Buldum efendim,
ona da çare buldum...
Önlüğümün cebinden mendilimi çıkardım, kirazları içine doldurarak bir çıkın gibi
bağladım:
- Mendili hiç merak etmeyin... Henüz burnumu silme-dim... Gayet temizdir...
Şimdi onu yere düşürmeden tutmanızı rica ederim... Bir... Đki... Üç...
ihtiyar komşu, beklenmez bir çeviklikle kiraz mendilini yakalamıştı.
- Çok teşekkür ederim kızım, dedi. Yalnız ben şimdi mendilinizi nasıl iade
edeceğim?
- Ziyanı yok... Size hediyem olsun!
- Nasıl olur?
- Niçin olmasın? Hem başka bir şey de var... Ben, birkaç güne kadar pansiyona
döneceğim... Bizim mektepte bir âdet vardır... Kızlar tatil günlerinde genç
erkeklerle kur yaparlar, sonra mektep açıldığı zaman bunları birbirlerine
anlatırlar. Ben, daha böyle bir şey beceremediğim için yanlarında küçük
düşüyorum. Yüzüme karşı bir şey söylemeye cesaret edemiyorlar ama muhakkak benim
ahmaklığımla eğleniyorlar... Bu sefer ben, bir şey kurdum... Mektebe gittiğim
zaman mühim bir sırrım varmış gibi başımı önüme eğip düşüneceğim, mahzun mahzun
gülümseyeceğim. Onlar: "Çalıkuşu, sende bir şey var!" diyecekler... Gevşek
gevşek, "Hayır... Nem olacak?" diyeceğim... inanmayacaklar, beni
sıkıştıracaklar... O vakit: "Peki, öyleyse... Ama kimseye söylemeyeceksiniz,
yemin edeceksiniz!" diyeceğim ve bir yalan uyduracağım.
- Ne yalanı?
- Sizinle tanışmam bu yalanı kolaylaştırıyor... "Duvarın üzerinde sarışın, uzun
boylu bir erkekle kur yaptık, birbirimize!" diyeceğim... Tabii, beyaz saçlı
diyemem... Hem siz küçükken sarışınmışsınız galiba... Arkadaşların huyunu
bilirim, "Ne konuştunuz?" diye soracaklar... "Beni güzel bulduğunu söyledi,"
diye yemin edeceğim... Ben de mendil içinde kiraz verdim, demek tabii münasebet
almaz... Gül verdim diyeceğim... Fakat bu da olmadı... Gülü mendil içinde vermek
âdet değildir... Hediye mendil verdim, derim olur biter...
Biraz evvel birbirimizle kavga etmemize bıçak sırtı kaldığı halde şimdi ihtiyar
komşu ile gülüşüyor, ayrılırken birbirimize el sallıyorduk...
*
O senenin yazında bu ağaca çıkmak illeti yüzünden başıma bir şey daha geldi.
Bir ağustos mehtabı gecesiydi. Köşke bir alay misafir gelmişti. Bunlar arasında
Neriman diye yirmi beşlik bir dul vardı ki, ara sıra köşkü şereflendirmesi bir
vaka olurdu.
Dünyada kendilerinden başka kimseyi beğenmeyen teyzelerimden alık hizmetçi
kızlara kadar herkes bu kadına hayrandı.
Neriman'ın çok sevdiğini söyledikleri kocası bir sene
evvel ölmüştü. Bunun için daima siyah giyerdi. Fakat bende öyle bir his vardı
ki, siyah bu kadının sarışın çehresine çok iyi gitmese; matem devam etmeyecek,
elbiseler takımıyla çöplüğe atılacaktı.
Neriman; kedi, köpek okşar gibi hareketlerle beni de avlamaya çalışmıştı. Fakat
nedense ben, ona ısınamamıştım. Aramız hayli şekerrenkti. Bana yaptığı avansları
daima soğuk karşılıyordum.
O soğukluk hâlâ devam etmesine rağmen, şimdi itiraf etmeye mecburum ki, bu
Neriman, haincesine güzeldi. Benim onda çekemediğim şey fazla koketliğiydi.
Yalnız, kadınlar arasında bulunduğu zaman şöyle böyle çekiliyordu. Fakat araya
kazara bir erkek karışacak oldu mu yüzü değişiyor, sesi, kahkahaları, bakışları
bambaşka oluyordu. Hasılı, benim mektepteki saman altından su yürüten
arkadaşlarım daha fen-lenmişti...
Kocanın lakırdısı açıldıkça bu kadının: "Benim için artık hayat bitti!" diye bir
yalancı teessür rolü oynayışı vardı ki, beni mahvederdi. O, böyle yaparken ben,
fena halde içerler: "Karşına dişe dokunacak biri çıksın, görürüz!" diye
söylenirdim.
Bizim köşkte Neriman'a akran sayılacak kimse yoktu. Lapacı Necmiye'yi insandan
saymak tabii doğru olamazdı. Teyzelerim saçları, başları ağarmış koskoca
kadınlardı. Ara sıra ötekinin, berikinin ayağına ip takmaktan başka konuşacak
lakırdıları olamazdı. O halde, o halde?...
Ben, bu Neriman'ın köşke dadanmasındaki sebebi sezer gibi olmuştum. Galiba bizim
budala kuzeni gözüne kestirmişti. Evlenmek için mi? Zannetmem. Otuzuna yaklaşmış
bir dul kadının yirmi yaşındaki bir çocukla evlenmek istemesi, kepazeliğin dik
âlâsı... O, böyle bir kepazelikten çekinmese bile, benim cadaloz teyzelerimde,
yavrularını öyle acemi çaylağa kaptıracak göz var mı?
O halde, o halde?
O haldesi var mı? Mesut dul, lüksüne, fantazisine uşaklık edecek yeni bir kısmet
avlaymcaya kadar benim kuzenle dalga geçecek, gönül eğlendirecek...
Kâmran'a budala dedim ama, kızgınlığımdan... Yoksa ne yere bakan, yürek yakan
cinsinden sinsi bir sarı çıyandır. Neriman'la konuşurken güya bir şey belli
etmemek istiyor ama, benim gözümden kaçar mı?
Çocuklarla boğuşurken, kendi kendime ip atlarken, yahut yere yatarken, iskambil
falı açarken, gözlerim onlardaydı.
Kuzenim, neredeyse kadının ağzına girecek... Ara sıra hiçbir şeyin farkında
değil gibi görünerek yanlarından geçerdim. Hemen seslerini kısarlar yahut
lakırdıyı değiştirirlerdi. "Ne isterse yapsınlar, sana ne?" diyeceksiniz. "Bana
ne olur mu?" Kâmran, düşmanım da olsa kuzenim... Đster miydim, neyin nesi olduğu
belli olmayan bir kadın onun ahlâkım bozsun?
Ne anlatıyordum?... Evet, bir ağustos mehtabı gecesiydi. Onlar, köşkün önündeki
verandada, lüzumsuz bir lüks lambası ışığında, kalabalık bir grup halinde
konuşup gülüşüyorlardı.
Neriman'ın müzik notaları gibi hesaplı ve ahenkli kahkahaları sinirime dokunduğu
için kendi kendime uzaklaşmış, bahçenin bir köşesinde ağaçların karanlığına
dalmıştım.
Ta öbür uçta dallarından bir kısmını komşunun bahçesine sarkıtmış ihtiyar bir
çınar vardı. Biçarenin işe yarayacak bir yemişi olmamasına rağmen, babayani
halini severdim; bir sofa gibi üzerlerinde hiç korkusuz gezilen, iri, yayvan
dallarına çıkıp dolaşır yahut otururdum.
O gece de öyle yaptım, hayli yüksekçe bir dalına çıkarak oturdum.
Biraz sonra kulağıma hafif bir ayak sesi, arkasından kısık bir kahkaha geldi.
Hemen gözlerimi açtım, kulaklarımı diktim... Ne görsem beğenirsiniz? Kuzenim,
mesut dulla beraber bana doğru geliyor...
Oltasına balık yaklaştığını gören bir balıkçı gibi baştan ayağa dikkat
kesilmiştim. Oturduğum yerde bir gürültü yapacağım diye ödüm kopuyordu. Boş
korku!
Onlar, o kadar kendilerinden geçmişlerdi ki, oturduğum yerde davul çalsam galiba
farkında olmayacaklardı. Neriman önden yürüyordu. Kuzenim bir Arap köle gibi
dört, beş adım gerideydi. Duvarların arasından geçip yollarına devam etmeye
kudretleri olmadığı için bulunduğum ağacın altında oturdular.
Gelin yavrularım, gelin kuzularım... Sizi bana Allah gönderdi. Biraz sonra
görüşürüz... Bu güzel mehtap gecesinden sizde unutulmaz bir hatıra bırakmaya
elden geldiği kadar gayret ederiz.
Tam bu esnada ağustosböceği cırlamaya başlamaz mı? Çıldıracağım. Kuzenimin mesut
dula çektiği nutku işitemiyorum... Elimden gelse: "Miskin, korkacak ne var?
Buralarda kim olur?... Sesini çıkarsana!" diye bağıracağım.
Bu nutuk arasından kulağıma yalnız: "Neriman, cicim, meleğim," diye birkaç
kelime geldi. Zangır zangır titremeye başladım. Düşmesem bile gürültü edeceğim,
yaprakları hışırdatacağım diye korkuyorum. Arada Neriman Hanım'ın da bir iki
kelimesini yakalıyordum... "Rica ederim, Kâmran Bey, rica ederim..." diyor.
Nihayet, sesler kesildi. Neriman yavaş yavaş duvara yürüyor, komşunun bahçesinde
karanlıkta başka bir şey varmış da görmek istiyormuş gibi ayaklarının ucuna
basarak kalkıyordu.
Bu vaziyette tabii arkası, ne yapacağını bilemiyor gibi görünen Kâmran'a
dönüktü.
Kuzenimin birdenbire ona yürüdüğünü, ellerini kaldırdığını görüyorum... Yüreğim
oynuyor, "Nihayet aklı başına geldi, bu fena kadına güzel bir tokat atacak!"
diyorum. Kâmran bunu yapsa ben de ağlayarak kendimi ağaçtan atacağım, onunla
ölünceye kadar barışacağım. Fakat o canavar, bunu yapmadı. Sıska kollarından,
bembeyaz kız ellerinden umulmaz bir
kuvvetle onu evvela omuzlarından, sonra bileklerinden yakaladı. Kucak kucağa,
soluk soluğa boğuşuyorlardı. Çınar yaprakları arasında kaçan ay ışıklarından
saçlarının birbirine karıştığını görüyordum.
Ne rezalet Yarabbi, ne rezalet! Bütün vücudum zangır zangır titriyordu. Biraz
önce onlara güzel bir oyun oynamaya karar verdiğim halde şimdi beni
sezmelerinden ödüm kopu-yordu. Sahici bir kuşla yer değiştirip bu dalların
üstünden gökyüzüne kanatlanmayı, yukarıdaki ay illerinde kaybolup giderek bu
dünyadaki insanların yüzlerini artık görmemeyi ne kadar istiyordum.
Dudaklarımı parmaklarımla sıkmama rağmen, ağzımdan bir ses çıktı. Bu, galiba bir
feryattı. Fakat aşağıdakiler tarafından duyulunca hemen bir kahkahaya döndü.
Namussuzların o dakikada şaşkınlıklarını görmeliydiniz!
Biraz önce ay ışığı gibi ayaklarını yere dokundurmadan yürüyor hissini veren
mesut dul şimdi ağaçlara çarparak, topuklarını burkularak alabildiğine
kaçıyordu.
Kuzenim de öyle yapmak istemişti. Fakat o hızla biraz gittikten sonra ne
düşündüyse düşündü, süklüm püklüm geri döndü.
Ben yapacak başka şey bulamadığım için hâlâ gülmeye devam ediyordum. O, meşhur
"karga ile tilki" masalındaki tilki gibi ağacın altında sinsi sinsi dolaşmaya
başladı.
Nihayet utanıp sıkılmayı bırakarak bana:
- Feride, çocuğum; azıcık aşağı iner misin? dedi. Ben, gülmeyi kestim; ciddi bir
sesle:
- Ne münasebet? dedim.
- Hiç... Seninle konuşacağım var da...
- Benim sizinle konuşacak bir şeyim yok... Rahatımı bozmayınız...
- Feride, şakayı bırak!...
- Şaka mı? Ne münasebet?
- Ama sen de çok oluyorsun... Sen aşağı gelmek istemezsen ben yukarı çıkmayı
bilirim.
Ölür müsün, öldürür müsün? Yürürken yolunda bir incecik su birikintisi gördüğü
zaman telaş eden, atlamaya karar vermeden evvel üç, dört kere iskarpinlerine ve
suya bakan, bir sandalyeye oturacağı zaman pantolonunu parmaklarının ucuyla
dizkapaklarından tutup yukarı çeken nazlı ve nazenin kuzenimin ağaca çıkmak
istemine gel de gülme.
Fakat o, bu gece sahiden canavar kesilmişti. Yakın dallardan birini tutarak
ağacın gövdesine atlıyor, daha yukarılara çıkmaya hazırlanıyordu...
Bu gece ağacın üstünde onunla yüz yüze gelmek fikri nedense beni çıldırttı.
Böyle bir şey olursa felaketti. Onun yeşil, yılan gözlerinin yakından baktığını
görürsem, ağaç dalları arasında çarpışa çarpışa boğuşan iki yırtıcı kuşa
döneceğiz. Gözlerini oyduktan sonra muhakkak aşağı atacağım. Ya onu, ya kendimi.
Fakat nedense bu çılgınlığı göstermeyi doğru bulmı^ yordum.
Yerimden doğrularak sert bir emir verdim:
- Durunuz bakalım orada...
O, aldırmadı, hatta cevap vermedi. Çıktığı dalın üstünde
doğrularak daha yukarılara bakmaya başladı.
'
- Durunuz, dedim. Netice fena olacak... Bilirsiniz kij ben Çalıkuşu'yum. Ağaçlar
benim mülkümdür. Oralara bejden başkasının ayak basmasına tahammül edemem.
- Bu ne garip konuşma Feride?... Hakikaten bu ne garip konuşmaydı!... Çaresiz,
alaycı bir tavır aldım. Gelirse daha yukarılara ç\k-maya hazırlanarak:
- Biliyorsunuz ki, size hürmetim vardır, dedim. Sizi ağa' tan aşağı yuvarlamaya
mecbur olursam pek üzülürüm. Biraz evvel şiir okuyan sesiniz birdenbire
değişerek "aman aman aman" diye bağırmaya başlarsa feci olur.
Onun sesini taklit ederek kahkahalarla gülüyordum.
- Şimdi görürsünüz.
Korku, onu cesur ve çevik yapmıştı. Tehdidime aldırmadan akımdaki dallara
tırmanmaya devam ediyordu.
Ağaçta adeta bir kovalamaca oyununa başladık. O yaklaştıkça ben yukarılara
çıkıyordum. Fakat dallar gittikçe inceliyordu. Bir aralık duvarın üstüne atlayıp
kaçmayı düşündüm. Ancak, bunu yaparsam kaçamayıp, bir yerimi kırarak kuzenimin
yerine benim haykırıp bağırma ihtimalim vardı.
Mamafih ne pahasına olursa olsun, bu gece birbirimize yaklaşmamalıydık.
Politikayı değiştirerek sordum:
- Benimle konuşmayı niçin bu kadar istediğinizi anlayabilir miyim acaba?
Benim bu sözlerim karşısında o da değişti, ciddi bir tavır alarak durdu:
de..
ı
- Seninle şakalaşıyoruz ama, mesele çok mühim, Feri-. Korkuyorum senden...
- Öyle mi? Neyimden korkuyorsunuz acaba?
- Bir gevezelik etmenden...
- O, her gün yaptığım şey değil mi?
- Bu gecekinin her zamankilere benzememesinden...
- Bu gecede ne fevkalâdelik var ki?... Kâmran çok yorulmuş, üzülmüştü. Artık
pantolonunu falan düşünmeyerek dallardan birine oturdu; hâlâ şakaya devam ediyor
görülmekle beraber, ağlayacak haldeydi.
/ Ben, ona acıdığım için değil, fakat ne olursa olsun artık onunla konuşmaya
tahammülüm kalmadığı için, bir an önce kendimi kurtarmak için:
/ - Merak etme, dedim. Korkulacak bir şey olmadığına /min olabilirsin...
Hemen misafirinin yanına dön... Ayıp olur. Söz mü, Feride?... Yemin mi?...
- Söz, yemin... Ne istersen...
- inanayım mı?
- Zannederim ki, inanman lâzım... Artık eskisi kadar çocuk değilim...
- Feride...
- Hem ne biliyorum ki, ne söylememden korkuyorsun? Ben, kendi kendime
oturuyordum ağacımda. . .
- Bilmem, fakat inanmak gelmiyor içimden...
- Sana büyüdüğümü, hemen hemen bir genç kız olduğumu söyleyişimde elbet bir
maksat var... Hadi sevgili kuzenim... Fazla üzülmeyin... Bazı şeyler vardır ki,
çocuk görür... Fakat artık büyümeye başlamış bir genç kız hiç fark edemez...
Hadi gönlün rahat etsin...
Kâmran'ın korkusu yavaş yavaş hayrete dönüşüyor gibiydi. Beni mutlaka görmek
ister gibi ısrarla başını kaldırarak:
- Ne kadar başka türlü konuşuyorsun Feride. . . dedi. Söz uzarsa içinden
çıkamayacaktık. Yalancı bir hiddetle bağırdım:
- Yetişir artık... Uzatırsan sözümü geri alacağım... Kendin düşün...
Bu tehdit, onu korkuttu. Kös kös ağaçtan indi, Neriman'ın gittiği tarafa
gitmekten utanıyormuş gibi, bahçenin aşağı tarafına yürümeye başladı.
Mesut dul, o geceden sonra köşkte görünmez oldu. Kâm-ran'a gelince, onun da uzun
zaman benden korktuğunu hissettim.
istanbul'a her inişinde bana hediyeler getiriyordu. Resimli bir Japon şemsiyesi,
ipek mendiller, ipek çoraplar, yürek biçiminde bir tuvalet aynası, şık bir el
çantası...
Bir hoyrat çocuktan ziyade yetişmiş bir genç kıza yakışacak bu şeylerin bana
verilmesindeki mana neydi? Çalıkuşu'nun gözünü boyamak, gagasını kapatarak
gevezelik etmesine mani olmaktan başka ne olabilirdi?
Başkası tarafından hatırlanmaktaki zevki anlayacak yaşa gelmiştim. Sonra, güzel
şeyler hoşuma gidiyordu.
Fakat nedense bu hediyelere ehemmiyet verdiğimi ne Kâmran'a ne de başkasına
göstermek istiyordum.
Üzeri sazdan köşkler, çekik gözlü Japon kızlarıyla süslenmiş şemsiyemi yere,
tozların içine düşürdüğüm zaman almıyor, teyzelerimden:
- Feride, sana verilen hediyelerin kıymetini böyle mi bilirsin? diye azar
işitiyordum.
Parmaklarımı parlak ve yumuşak derisine sürerken adeta hürmet duyduğum çantama;
bir gün elimdeki sulu yemişleri dolduracak gibi bir jest yaparak onları çığlık
çığlığa bağırtmış-tım.
Biraz gözümü açabilsem, Kâmran'ın bu korkusundan ben daha ne istifadeler eder,
ufak tefek şantajlarla onu daha neler neler almaya mecbur edebilirdim.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Çalıkuşu - 04
  • Parts
  • Çalıkuşu - 01
    Total number of words is 2690
    Total number of unique words is 1666
    29.6 of words are in the 2000 most common words
    42.6 of words are in the 5000 most common words
    51.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 02
    Total number of words is 2748
    Total number of unique words is 1698
    31.6 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    54.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 03
    Total number of words is 2794
    Total number of unique words is 1629
    32.2 of words are in the 2000 most common words
    48.0 of words are in the 5000 most common words
    55.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 04
    Total number of words is 2894
    Total number of unique words is 1567
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 05
    Total number of words is 2755
    Total number of unique words is 1566
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 06
    Total number of words is 2715
    Total number of unique words is 1554
    33.3 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 07
    Total number of words is 2858
    Total number of unique words is 1509
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 08
    Total number of words is 2809
    Total number of unique words is 1533
    36.1 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 09
    Total number of words is 2835
    Total number of unique words is 1670
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 10
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1612
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    59.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 11
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 12
    Total number of words is 2881
    Total number of unique words is 1774
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 13
    Total number of words is 2779
    Total number of unique words is 1673
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    48.1 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 14
    Total number of words is 2800
    Total number of unique words is 1643
    33.7 of words are in the 2000 most common words
    47.8 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 15
    Total number of words is 2818
    Total number of unique words is 1600
    34.1 of words are in the 2000 most common words
    49.9 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 16
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1630
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    51.0 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 17
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1607
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    51.3 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 18
    Total number of words is 2832
    Total number of unique words is 1597
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.4 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 19
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1684
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    48.8 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 20
    Total number of words is 2785
    Total number of unique words is 1605
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.8 of words are in the 5000 most common words
    54.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 21
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1639
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    49.6 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 22
    Total number of words is 2743
    Total number of unique words is 1584
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 23
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1591
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 24
    Total number of words is 2799
    Total number of unique words is 1616
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    46.6 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 25
    Total number of words is 2762
    Total number of unique words is 1576
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 26
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1521
    38.0 of words are in the 2000 most common words
    52.4 of words are in the 5000 most common words
    60.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 27
    Total number of words is 2788
    Total number of unique words is 1572
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    50.2 of words are in the 5000 most common words
    57.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 28
    Total number of words is 2820
    Total number of unique words is 1611
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    57.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 29
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1575
    33.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 30
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1462
    37.3 of words are in the 2000 most common words
    51.6 of words are in the 5000 most common words
    59.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 31
    Total number of words is 2707
    Total number of unique words is 1405
    37.5 of words are in the 2000 most common words
    52.7 of words are in the 5000 most common words
    60.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 32
    Total number of words is 2851
    Total number of unique words is 1636
    34.2 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Çalıkuşu - 33
    Total number of words is 1234
    Total number of unique words is 750
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.