İnce Memed - 1 - 13

Общее количество слов 3336
Общее количество уникальных слов составляет 1768
34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
50.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
Anamın hırkası, dedi. Gider elimle Göksünde terziye yaptırırım.
Haşan, Alinin yüzüne doğru eğildi. Nefesini duydu.
Sen, dedi, köyden ayrılalı ne kadar oldu?
Ali:
Üç yıl.
Haşan:
Varır varmaz nişanlını eve getirmek olsun, ilk işin.
Ali:

Çok bekledi fıkaracık beni. Bu yılla altı yıl oluyor, nişan takalı. Varır
varmaz babasının eline saydığım gibi parayı... İkinci gün...
Haşan:
İşte bunu iyi yaparsın kardaş, dedi.
Ali:
Çukurovada çektiğimi bir günde unuturum, dedi.
Yokuş yukarı çıktıkları için, konuşmayı kesmişlerdi. Yokuşu çıkıp
tepeyi aşınca önlerinde upuzun bir düzlük salındığını gördüler. Yolun
kıyısında bir ses duyup durdular. Bir de mekanizma sesi geldi.
Kıpırdamayın.
Haşan:
Öldük, dedi.
Ali:
Öldük.
Haşan:
Kaçalım, dedi. Vurursa vurur. Vurulmak soyulmaktan daha iyi.
Vurulmazsak evimize yetişiriz.
Ali:
Haydi, dedi.
Kaçmaya başladılar. Arkalarından kurşun, kaynadı. Bağırarak yere
yattılar.
Kıpırdama diyen ses:
Olduğunuz yerden kımıldamayın: Geliyoruz, diye bağırdı.
Aliyle Haşan oldukları yerden hiç kımıldamadılar. Korkudan
kıpırdayacak halleri de kalmamıştı.
Memed, Cabbar, Recep Çavuş, üçü birden koşarak yatmakta
olanların başuçlarına geldiler durdular.
Memed:
Kalkın ayağa, dedi.
Ölü gibi, usul usul ayağa kalktılar.
Memed:
Böyle nereden? diye sordu.
Haşan:
Çukurovadan kardaş, dedi.
Ali:
Oradan işte, dedi.
Cabbar gülerek:
Çok para kazandınız öyleyse. Sizler olmasanız, bizler acımızdan
ölürüz. Çıkarın paraları.


Haşan:
Beni öldürün, dedi. Tam dört yıl...
Cabbar:
Çıkarın, dedi.
Haşan:
Vur beni Ağam, dedi.
Ali:
Benim nişanlım tam altı yıldır bekler. Nolursun beni vuruver.
Haşan:
Tam altı yıl, dedi.
Cabbar, Haşanın koltuğunun altına elini soktu, bir çıkın çıkardı. Çıkın
su gibi tere batmıştı. Çıkını açtı. Çıkının içinden balmumuyla yapılmış bir
muşamba çıktı. Muşambanın içinde kağıt paralar vardı.
Cabbar:
Bak, hele, ne de çok para! Nasıl da saklamış!
Haşan:
Daya tüfeğini sık ağzıma. Vur beni. Çoluk çocuğuma böyle eli boş
gidemem.
Ali:
Tam altı yıldır, dedi. Hiç mümkünü yok. Beni vuracaksınız.
Gidemem.
Haşan:
Tam dört yıl, Çukurovanın zehir gibi suyunu içtim. Sıtması karnımda.
Ali:
Elinizi ayağınızı öpüyüm öldürün beni.
Haşan:
Öldürün.
Memedin gözleri yaşla dolmuştu.
Bana bakın, dedi sevgiyle. Paranıza kimse dokunamaz sizin.
Cabbar ver şunun parasını. Al paranı.
Haşan, inanmadı. Korktu. Titreyen elini uzattı. Aldı. Ne diyeceini
bilemedi. Ancak:
Allah uzun ömür versin size, diyebildi. Sonra da ağlamaya başladı.
Ali:
Uzun ömür, dedi.
Memed:
Bakın size ne deyim. Çanaklının düzünden geçmeyeceksiniz. Orayı
Deli Durdunun çetesi tutmuştur şimdi. Donunuza kadar soyar. Uğurlar
ola. Sen de inşallah nişanlına kavuşursun kardaş, dedi. Sesi


karıncalandı. Konuşacaktı daha. Konuşamadı. Haşan, çocuklar gibi
hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ağlaması bir türlü dinmiyordu. Giderken:
Sağolun, dedi. Sağolun kardaşlar. Berhudar olun. Allah sizi bu
dağlardan kurtarıp sevdiklerinize kavuştursun.
Gidiyor gidiyor geriye dönüp bir dua ediyor, yeniden gidiyordu.
Ali de:
Kavuştursun, diyordu.
Kayboldular.
Haşanın ağlaması daha durmamıştı.
Ali:
Yeter bre Haşan, dedi. Ne bu ağıt?
Haşan:
Şu dünyada ne kadar da iyi insanlar var. Şu bir lokma eşkıya çocuğa
baksana. O olmasaydı, paramızı alırdı, o dev gibi herif.
Ali:
Yok, dedi. Almazlardı.
Çanaklının düzünden gitmezsek bizim köye ancak iki gün sonra,
varabiliriz.
Ali:
Ne yapalım? diye sordu.
Haşan:
Çanaklının düzünü tüm bana verseler, yolumuz iki gün değil
iki ay uzasa gene oradan geçmem.
Ali:
Gel öyleyse oturup bir iyice yornuk alalım. Bir daha da yoldan
gitmeyelim. Kıyıdan kıyıdan.
Oturdular.
Memed, gidenlerin arkasından:
Paralarını aldıktan sonra onları öldürseydik sevinirlerdi, dedi.
Cabbar:
O uzun boylusu vurun diye nasıl yalvarıyordu!
Memed:
Kim bilir nasıl, ne umutlarla çalıştılar!
Cabbar:
Nişanlısı tam altı yıldır onu bekliyormuş.
Memed:
Çanaklıdan gitselerdi, Deli Durdu onları mutlaka soyardı.
Cabbar:
Bu Delinin yaşaması haram amma... dedi.


Gidip eski yerlerine oturdular. Bu işe hiç karışmayan Çavuşun sarılı
boynu bir tarafa eğrilmişti.
Çavuş, gerindi gerindi:
Ben bir tuhaf oldum çocuklar, dedi. Yüreğimde bir soğukluk, bir
titreme var. Ölürsem... dedi, sonra pişman olmuşçasına sustu.
Memed:
Bu kadar yaradan insana bir şey olmaz, dedi.
Cabbar:
Başını koy da azıcık uyu, diye salık verdi.
Çavuş, uyumak için gözlerini yumdu.
Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Memed, Cabbara büyük bir
sır verirmiş gibi sokuldu:
Seninle biz kardaşız gayri Cabbar, dedi. Öyle değil mi kardaş?
Cabbar buna sevindi: Ona ne şüphe kardaş, dedi.
Memed:
Meraktan çatlayacağım. Yüreğim ateş almış yanıyor kardaş.
Cabbar:
Söyle kardaş da çaresini birlikte arayalım.
Memed:
Aylar oldu, ben bu işi işleyeli. Duyduk ki Abdi Ağayı yaralamışım.
Ölmemiş. Hatçenin hali ne oldu? Ya anamın hali ne oldu? Çatlayacağım.
Şu Delinin ardından soygundan soyguna, çarpışmadan çarpışmaya... Bir
türlü bir yolunu bulup da öğrenemedim...
Cabbar:
Köye gider öğreniriz kardaş, dedi. Ne merak ediyorsun bunu.
Memed:
O gavur ölmemiş. Hatçeye mutlak bir kötülük etmiştir. İçimde bir şey
var... anlaşılmaz... bir acı... bir yara... yüreğim, durma Memed, git diyor.
Cabbar:
Şu Çavuşun yarası bir hal olsun, hemen gideriz.
Memed:
Yüreğim, durma! diyor, Cabbar kardaş, dedi. Durma!


13

İndirdiler Heletenin düzüne
Kellesi yokkine bakam yüzüne
Benden selam söylen Nukrak kızına
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık dağlar başına bana eleyle.
Nukrağı dersen de Ofunun dağı
Derde derman derler kartalın yağı
Ayağına düştüm Besninin beyi
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık dağın başına ordan eleyle.
Kucağında dokuz aylık yavrusuyla Iraz yirmisinde dul kaldı. Kocasını
çok severdi.
Ölüsü başında:
Hüseyinin üstüne, dedi, erkek bana haram olsun.
Dediğini de tuttu. Evlenmedi.
Kocası öldükten birkaç gün sonra, çocuğunu bir akraba kadına
emanet ederek, sabanın arkasına geçti. Kocasının bıraktığı yerden tarlayı
sürmeye başladı. Bir ay içinde tarlayı sürdü, ekti bitirdi.
Yaz gelince de hasadını yaptı tek başına. Güçlü kuvvetli, gençti.
Tınmadı. Çocuğu kucağına alıyor, onunla oynaşa oynaşa köyü
dolanıyordu:
Benim bebek büyümez mi emmileri bakmayınca? Benim Rızam
büyümez mi? diyordu.
Amcalara nisbet olsun.
Amcanın büyüğü Irazla evlenmek istiyordu.
Iraz:
Evlenmem, diyordu. Hüseyinimin yatağına başka erkek sokmam.
Kıyametedek yaşasam gene evlenmem.


Iraz, diyorlardı, bu da onun kardaşı. Yabancısı sayılmaz. Çocuğun
emmisi. Ona babası gibi de bakar...
Iraz Nuh diyordu da...
Bunun üstüne Iraza kin bağlayan amca, Hüseyinden kalan tarlayı
onun elinden aldı. Oysa tarlada hiçbir hakkı yoktu. Babaları öldüğünde,
üç kardeş kalan tarlaları eşit olarak paylaşmışlardı. Bu parça da Irazın
kocası Hüseyin'e düşmüştü. Ne çare. Iraz genç kadın. Hükümet yolu,
karakol kapısı bilmez. Ne yaparlarsa yanlarına kalır.
Iraz tarlasızdı ama, gene de dayandı:
Benim bebek büyümez mi emmileri gavurluk yapınca? Benim Rızam
büyümez mi? Büyümez mi tarlası olmayınca?
Yazın ırgatlık, kışın zenginlerin evinden hizmetçilik etti. Gününü gün
etti. Çocuğu nur topu gibiydi. Dilinde, bir ağıt, bir ninni, acı bir türkü gibi:
Benim öksüz büyümez mi?
Büyüdü.
Neden yoksulluk içindeler? Neden tarlasızlar? Bunun sebebini her
gün anasından, köylülerden duya duya büyüdü. İçine yanık bir türkü
yerleşti kaldı. Bir ananın acısını, gücünü, yürekliliğini döktüğü bir türkü...
Benim yavrum büyümez mi? Rıza yirmi birine bastı. Fidan gibi. Dal gibi.
Sakarköyün içinde onun gibi ata binen, cirit oynayan, nişan atan, halay
çeken yok. Ama, ana da, oğul da rahat değiller... Yüreklerinde onulmaz
dertleri var.
Kendi tarlan olsun da, sen git el kapılarında yanaşmalık et, yarıcılık et.
Sakarköyün toprakları çok verimli... Öteki köylere bakarak geniş de.
Büyük bir düzlük. Bu düzlüğün tam orta yerinde bir nokta gibi, Adaca
denilen kocaman kaya parçası var. Cümle düzlük ekilip yeşerince, tarlalar
yeşile kesince, Adaca kayası bembeyaz, yeşilliğin ortasında parlar.
Adacanın dibindeki tarlalardan bir tanesi, en büyüklerinden birisi Rızanın
babasının tarlasıdır. Yıllardır amcası sürer. İşte o tarla... Rıza bereketli,
yağlı bir toprağı hayal eder. Hayal eder, yüreğindeki hınç büyür, taşar...
Nereye gitse, nerede çift sürse, gözleri Adaca kayasının dibindedir.
Adaca kayasının dibi bir aşk gibi.
Anası her zaman, her Allahın günü:
Aaah oğul, der, Adacanın tarlası... Baban bizi bu tarlayla gül gibi
geçindirirdi. Gözleri kör olası...
Rıza boynunu büker, dalar giderdi. Burnunda yağlı ışıl ışıl bir
toprağın kokusu... Toprağın özlemi içini yakardı...
Anası:
O senin gavur emmin, der, o senin gavur emmin!.. Burnundan fitil fitil




gelecek.
Son günlerde Rızaya bir hal oldu. Hiç böyle değildi. Sabahları çok
erkenden uyanıyor, düşüyor yollara... Ver elini Adaca... Adacanın
dibindeki tarlaya varıyor. Bir taşın üstüne oturuyor, dalıyor hayallere...
Ekinler göcek olmuş. Toprakta böcekler. Gün doğarken toprak buğulanır.
Buğulu toprağa özlem, özlemlerin en yamanıdır. Rıza elini yumuşacık
toprağa daldırıyor. Toprak sıcacıktır. Parmaklarının arasından altın bir
toprak akıyor yere. Rıza, Bu toprak benim, diyor.
Bütün etinde bir ürperme, bir tat... Bu toprak benim ha, diyor. Benim
amma yirmi yıldır el ekiyor, el biçiyor... Kalkıyor. Yorgun, karar vermiş
evine dönüyor. Anası soruyor:
Şafaktan beri neredeydin?
Karşılık vermiyor. Yüzü karanlık.
Bu böyle, tam tamına iki ay sürdü. Ekinler dize çıktı. Sarı, yeşil, koyu,
karanlık bir yeşile döndü.
Rıza bir gün:
Ana, dedi, bu tarla bizim.
Ana:
Bizim ya yavru, dedi. Kimin olacak?
Rıza:
Ben, dedi, hükümete başvuracağım.
Ana:
Ben de, dedi, ben de bu günü bekliyordum.
Rıza:
Yaşlılara sordum. Dedemden kalan tarlayı babam sağlığında
amcalarımla paylaşmış. Paylaşmasa bile bizimki bizim. Dedemden bana
kalacakmış.
Ana:
Ya yavru, dedi, bizim bizim.
Bu bir miras davası olduğu için mahkeme o kadar uzun sürmedi.
Adacanın dibindeki, yağlı, yumuşacık toprak Rızaya geçti. Yılların
mihnetinin altında ezilmiş genç Rıza, bir sevgiliye, bir anaya babaya
kavuşur gibi tarlasına kavuştu. Tarla kendisine teslim edildiğinde mevsim
yazdı. Toprak sıcacık, kavruluyordu. Ekinler biçilmiş, firezler pırıl pırıl
yanıyordu.
Rıza, yazyeri çıkarmak için bir çift öküz buldu. Pulluğu arkasına taktı
öküzlerin. Toprak, pulluğun ağzında ufalanıyordu. Bütün derdi
hemencecik tarlayı sürüp bitirmek, kendisinin olan tarlayı şöyle sürülmüş,
tohumunu almaya, bire otuz, bire kırk vermeye hazır görmekti. Yazyeri

çıkarılırken çift iki kere koşulur. Biri şafaktan iki saat önce, öteki ikindin,
garbi yeli çıktıktan sonra. Şafaktan önce koşulan çift gün kızıncaya kadar
sürdürülür. Gün iyice kızdıktan sonra, artık çift sürülmez. Öküzler
sineklenirler. Gitmezler. Bu arada ikindine kadar, bir ağaç gölgesinde
dinlenilir. İkindiüstü, Akdenizin üstünde yelken bulutları yükselirken
yeniden çif koşulur. Bu, ay ışığı varsa gece yarısına kadar devam eder.
Yoksa, ortalık kararıncaya kadar sürer.
Ayışığı vardı. Rıza, gün kızıncaya kadar, sonra gece yarısından
ikindine kadar durmadan sürüyordu. Sıcak demiyor, yorgunluk
demiyordu. Bazen kendisini alamıyor, sabaha kadar sürüyordu. Sürülmüş
yumşak toprak, ay ışığında daha güzel görünüyordu. Gece... Sessizlik...
Pulluğun toprağı yararken çıkardığı ses daha iyi duyuluyor.
Iraz, fidan gibi bir oğlan büyütmekten, hayırsız amcalardan tarlasını
koparıp almaktan dolayı onurluydu. Köyün içinde, bu günler, bir sevinç
kasırgası halinde dolanıyordu.
Rıza... dediler miydi:
O, tarlasını sürüyor, diyordu.
Ayın on dördü. Ay, yusyuvarlak. Cümle tarlaları, daha çok Rızanın
sürülmekte olan toprağını yaldızlıyor. Serince de bir yel esiyor. Rızanın
öküzleri, ayakları toprağa gömülerek, ağır ağır arkalarındaki pulluğu
çekiyorlar. Ayışığına, kalaylanmış gibi parlayan toprağa rağmen, ağır bir
uyku dört bir yandan bastırıyor.
Rıza yorgun. Öküzleri bırakıp, bir toprak tümseğini başına yastık
yapıp uyuyor. Koca ovada sürülmüş, ovaya kara bir el işi kağıdı gibi
yapışmışçasına duran tarlanın ortasında kıvrılmış bir leke gibi...
Sabahleyin, akraba çocuklarından on bir yaşındaki Durmuş çocuk, her
günkü gibi Rızaya gene azığını getirir. Gün iyice kızarmıştır. Ortalık çatır
çatır eder. Çocuk, ağaçların dibinde, her günkü gibi Rızayı araştırır. Rıza,
onun geldiğini görünce, ayağa kalkıp gülerek ona doğru gelecektir. Azığı
elinden almadan, iki koltuğu altından tutup havaya kaldıracaktır. Çocuk
şaşkın. Ağaçların dibini bir bir tarar. Yok. Sonra, tarlanın ortasına kıvrılıp
yatmış Rızayı görür. Öküzler de ortada yok. Kıvrılıp yatmış Rızanın
yanına geldiğinde ürker. Elinden azık düşer. Çocuk döner, bağıra bağıra
kaçmaya başlar.
Köye girdiğinde soluk soluğaydı, çocuk. Yıkılacak gibi. Bağırıyordu.
Bağırıyordu ama, sesi bir ıslık gibi çıkıyordu. Geldi, evlerinin önünde
kendini yere attı. Kadınlar başına biriktiler. Korkmuş diye dilini çektiler.
Soğuk su içirdiler. Başına su döktüler. Çocuk azıcık kendine gelince:
Rıza Ağam kan içinde yatıyordu. Yere birçok kan göllenmişti ki... dedi.


Ağzından da kan gelmişti. Böyle görünce onu, koşa koşa geldim işte.
Kadınlar, işi anladılar. Başlarını önlerine eğip sustular. Biranda bütün
köy haberi işitti. Iraz da duydu. Iraz, saçlarını yolarak, çığrışarak önde,
köylüler arkasında tarlaya geldiler. Rızanın başı tümsekten düşmüş, yana
sarkmıştı.
Iraz:
Öksüz yavrum, gün görmemişim, diye oğlunun üstüne atıldı.
Rıza, dizlerini göğsüne doğru çekmiş, kıvrılmıştı. Önündeki çukura
kan göllenmiş. Kan donmuş. Kanın üstünde böcekler, sinekler... Ortalığa
keskin, tüten, kan kokusu gibi köpüklenen bir güneş de çökmüştü. Güneş
buğulanıyordu. Ölünün üstünde bir sürü sinek, şimşek yeşili... Parlayıp
kayıyorlar... Kan köpürmemiş, kerpiç gibi donmuştu. Ama, bu sıcakta
köpürmüş gibi duruyordu. Yahut da öyle geliyordu insana.
Öksüz yavrum! Gün görmemişim.
Kadınlar, çocuklar, erkekler ölünün yöresine halka olmuşlardı.
Kadınların çoğu ağlıyordu.
Babayiğidim, sana kim kıydı?
Iraz kendinden geçmiş. Dövünüyor, çırpınıyor. Yürek koymuyor
insanda.
İki kadın varıp Irazı ölünün üstünden almak istediler. Yapışmıştı.
Ayıramadılar.
Beni de diri diri, diyordu, beni de Rızamla beraber gömün.
O gün, Iraz akşama kadar oğlunun ölüsü üstünde kaldı. Olayı
kasabaya haber verdiler. Candarmalar, savcı, doktor geldi. Candarmalar,
gözleri kan çanağına dönmüş, ağlaya ağlaya morarmış kadını
sürükleyerek ölünün üstünden kaldırdılar. Kadın toprağa kapandı, ölü gibi
kıpırtısız kaldı... Bir daha da uzun zaman sesi sedası çıkmadı.
Gerekince, toprakta yatan, toprağa yapışıp kalmış kadını Savcının
karşısına getirdiler.
Savcı:
Hatun senin oğlunu kim öldürdü acaba? diye sordu. Kimden şüphe
ediyorsun?
Kadının yüzü gerildi. Sonra boş gözlerle pel pel Savcının yüzüne
baktı.
Savcı yineledi:
Senin oğlunu kim öldürdü? Şüphen kime?
Iraz:
O gavurlar, dedi. O gavurlar... O gavurlardan başka kim öldürecek?
Emmisi oğlu öldürdü. Tarlanın yüzünden.


Savcı, tarla meselesini iyice araştırıp zapta geçti.
Kalabalık tarladan ayrıldı.
Üstünde yeşil sinekleriyle ölü, öküzleri kaçmış, bomboş öküz
bekleyen boyunduruğuyla pulluk, ağlamaktan gözlerinde yaş kalmamış
ana orada umarsız, ovanın mahzunluğunda kaldılar. Kara, yağlı toprak,
sapsarı ovanın ortasına yapıştırılmış bir el işi gibi kara kara ışıldıyordu.
Katil olarak, amcasının oğlu Aliyi yakalayıp karakola götürdüler.
Ali verdiği ifadede, o gün köyde olmadığını, Öküzlü köyünde düğünde
bulunduğunu şahitleriyle ispat etti. Öküzlü köyü Sakarköye dört saattir.
Iraz ve bütün köylüler biliyordu ki Rızayı vuran Alidir.
Tarla yüzündendir.
Köylü de şaştı. Iraz da şaştı. İki gün sonra Ali elini kolunu sallaya
sallaya köye geldi. Iraz, onu mutlak asacaklar diyordu. Öyle sanıp teselli
buluyordu. Oğlunu vuranın köyde elini kolunu sallaya sallaya gezdiğini
duyunca, kendinden geçti, deliye döndü. Evdeki baltayı alıp, doğru
Alilerin evine koştu. Oğlunu vuranı mutlak vuracaktı. Aliler, Irazın baltalı,
kendilerine doğru geldiğini görünce kapıları kapatıp, arkadan
sürmelediler. Iraz, kapıyı kapalı bulunca, başladı kapıyı baltalamaya... Ali
içerde değildi. İçerde olsa kapıyı kapamazdı. Ana, baba, iki kız ve bir
küçük çocuk vardı içerde. Kapı kırıldı kırılacaktı. Kapıyı kırıp içerdekileri
baltadan geçirmek için Iraz var kuvvetiyle kapıya sallıyordu baltayı.
Köylüler gürültüye gelmişler, evin dört bir yanına yığılmışlardı. Iraza
yaklaşamıyorlardı. Daha doğrusu, yaklaşmak içlerinden gelmiyordu.
Oğlunun öcünü eliyle alsın...
Bazı bazı bir erkek:
Etme anam, etme bacım, içerdekilerin ne suçu var? Alî yok evde,
diyordu. Vazgeç.
İçerden baba da:
Ali yok içerde. Vazgeç Iraz, diye bağırıyordu.
Nasıl oldu, nasıl olmadı, Ali kalabalığın arasından fırlayıp arkasından
Irazı yakaladı. Elindeki baltayı kaptı. Halsiz kadını var gücüyle bir tarafa
fırlattı. Kadını çiğnemeye başladı. Köylüler vardılar Irazı onun ayağının
altından aldılar.
Aynı günün gecesi, Iraz, Alilerin evine ateş verdi. Köylüler evi
söndürmeye çalışırken Ali atına atladığı gibi karakolun yolunu tuttu. O
gün sabahleyin olan biteni ve gece de Irazın evlerini yaktığını şikayet etti:
Evin halen yanmakta olduğunu da ekledi sözlerine. Candarmalarla birlikte
Ali, köye girdiğinde sabah oluyordu.
Bunu gören köylüler Alinin başına biriktiler:


Etme Ali, dediler, fıkaranın fidan gibi oğlu gitmiş, yüreği yangılı. Ne
yaptığını bilmiyor tıkara. Bir de sen tuz biber ekme yarasına.
Mahpuslarda çürütme fıkarayı. Evini köylü söndürdü...
Ali dinlemedi. Candarmalar, Irazı önlerine kattılar, aldılar karakola
götürdüler.
Iraz ifadesinde:
Kapıları da kırdım. Her bir şeyi de yaptım, dedi. Eğer içeri
girebilseydim, teker teker hepsini baltadan geçirirdim. Olmadı. Oğlumu,
biricik öksüzümü öldürenlerin hepsini öldürsem, çok mu? Evi de ben
yaktım. Hepsi içerde çatır çatır yansınlar diye de gece verdim ateşi.
Namussuz köylü durur mu? Haber verdiler. Evi söndürdüler.
Rızama karşılık çok mu görüyorsunuz? Benim öksüzüm bir
memlekete değerdi. Ben onu nasıl büyüttüm biliyor musunuz? Çok mu
görüyorsunuz?
Savcıda da, mahkemede de aynı ifadeyi verdi. Tutuklayıp
hapishaneye götürdüler, o gene ifadesinden şaşmadı. Boyuna
söyleniyordu:
Benim oğlum bir köyü, bir memleketi değerdi. Çok mu? Benim
oğlum... Çok mu?
Hapisanenin tek odalı kadınlar koğuşuna getirdiler soktular. İşte bunu
hiç beklemiyordu. Bir çınar gibi oğluna karşılık, bir ev yakmış. Bu
haksızlık ona oğlunun ölümünden de ağır geldi. Başını kaldırıp da hiçbir
yere bakmıyordu. Bastığı yeri görmüyordu. Gözleri hiçbir şeyi
seçemiyordu. Kör gibi, el yordamıyla dolanır gibi geziyordu ortalıkta.
Yalnız mıydı bu odada, başka birisi var mıydı, farkında değildi. Bir
köşeye, kuyu dibine düşmüş taş gibi, oturmuştu. Sessiz. Sütbeyaz
başörtü bağlardı. Yüzü yanık esmerdi. Ela gözleri kocamandı. Işıl ışıl
yanardı. Çekik kaşları yüzüne başka bir güzellik verirdi. Çenesi incecik,
yüzü genişti. Geniş alnına küçücük bir kara perçem düşer, kıvrılırdı. Şimdi
perişan. Yüzü çekilip kapkara kesilmiş. Gözlerinin akı kandan
görünmüyor. Gözleri ağlamaktan o derece kanlanmış. Çenesi kurumuş
gibi. Dudakları kansız. Susuzluktan, yarılmış gibi. Yalnız, gene başörtüsü
sütbeyaz. Lekesiz.
Durup durup:
Benim dal gibi oğlum,diyor. Bir ülkeyi değerdi. Çok mu? Bir köyü
taşıyla toprağıyla yaksam, kül etsem çok mu?
Hatçe, bu yeni gelen kadına bir şey soramıyor. Gelişine çok sevindi.
Şu yapayalnız koğuşta bir can yoldaşı... İçten içe sevindi ama, sonra
kadına acıdı. Kim bilir ne gelmiştir fıkaranın başına? Can yoldaşı man



yoldaşı istemezdi. Burası felaket yeridir. Kimsenin gelişine sevinmemeli.
Bir şeyler sormak istiyor kadına, dili varıp da bir türlü soramıyor. Böyle
durgun, böyle ölüm dirim kavgası yapan, can çekişen insanlara kolay
kolay bir şey sorulamaz. İnsan ne soracağını şaşırır. Hatçe de soramadı.
Kadına baktı kaldı.
Akşam oldu. Hatçe dışarda, maltızına bulgur çorbası vurdu pişirdi.
Soğan, acı yağ kokan çorbayı içeri aldı.
Çorba hafif hafif buğulanıyordu. Çorba soğuduktan sonra, korka korka
Iraza yanaştı:
Teyze, dedi, açsın herhalde. Azıcık çorba koydum. İç.
Irazın gözleri bomboştu. Kör gibi bakıyordu. Duymuyor gibiydi de.
Teyze, diye gene korka korka yineledi. Teyze, içsene şu çorbadan
azıcık. Çok değil, azıcık. Çok açsın herhalde şimdi.
Iraz, oralı bile olmuyordu. Gözleri bomboştu. Taşlaşmış. Gözlerini
kırpmıyor bile. Körlerden daha beter bir hali var. Kör gözlerde, gene bir
görebilme telaşı, isteği, çabası sezilir. Bunda o da yok. Sağır kulaklarda
bir çırpınma, bir gerilme, duymaya doğru bir koşma vardır. Bunda yok.
Hatçe, usuldan dürttü:
Teyze!
Kadının boşluktaki gözleri ağır ağır geldi, Hatçenin üstüne dikildi kaldı.
Hatçe şaşırdı. Kıvrandı. Gözlerin altından kaçmaya çalıştı. Bir şeyler
söylemek istedi. Dili diline dolaştı, beceremedi. Sahanı orada, kadının
önünde bırakıp kendisini dışarı attı. Soluğu tutulmuştu. Gardiyan gelip,
kapıyı kapayıncaya kadar dışarda kaldı. İçeri girmeye, Irazın haline
bakmaya korkuyordu. Daha doğrusu yüreği götürmüyordu. Kapı üstüne
kapanınça, hemencecik, titreye korka, Irazdan yana bakamayarak
yatağını açtı girdi. Yatağında bir zaman büzüldü kaldı. Karanlık kavuştu.
Kalkıp lambayı yakmadı. Her gün karanlık kavuşur kavuşmaz yakardı.
Bugün bir türlü yakmaya eli varmıyordu. Yakınca o ölüm dirim
kavgasında çırpınan yüzü görecekti.
Karanlıktan da korkuyordu. Ama, karanlık ışıktan daha iyiydi.
Karanlık, hiç olmazsa, aralarına bir duvar gibi geriliyordu. O gece
Hatçenin gözlerine hiç uyku girmedi. İlk ışık pencerenin tahta
aralıklarından içeri sızarken kalktı. Iraz, olduğu köşede duvara hafif bir
gölge gibi yapışmıştı. Kıpırdamıyordu. Yalnızca beyaz başörtüsü belli
oluyor, kirli duvarda sütbeyaz bir pencere gibi kalıyordu.
Öğle oldu, Iraz gene aynı durumda. Akşam oldu gene öyle. O gece de
Hatçe, birincisi gibi korkulu, yarı uyur, yarı uyanık bir gece geçirdi.
Sabahleyin gene ışıklar sızarken gözleri şiş şiş uyanırken Irazın


yanına vardı. Her şeye karar vermiş bir hali vardı.
Teyze! dedi. Kurban olayım teyze! Etme!
Kadının ellerine sarıldı:
Etme nolur?
Kadın, kocaman kocaman açılmış gözlerini onun üstüne çevirdi.
Gözler solmuş, bütün ışığını yitirmişti. Gözlerin hiç akı kalmamış, tüm
karaya kesmişti.
Hatçe dayandı:
Derdini bana söyle, teyze, dedi. Kurbanların olurum teyze. Dertsiz
insan buraya düşer mi? Dertsiz insanın burada ne işi var. Öyle mi teyze?
Ne diyorsun kızım? diye inledi Iraz.
Hatçe, Irazın ağzını açıp bir laf etmesine sevindi. Üstünden büyük bir
yük kalkmış gibiydi.
Neden böylesin teyze? dedi. Geldin geleli ağzını açmadın. Bir lokma
ekmek de yemedin.
Iraz:
Benim oğlum memleketi değerdi. Köyün yakışığıydı benim oğlum.
Çok mu? dedi, sustu.
Hatçe:
Seni görünce ben derdimi unuttum, dedi. Derdin ne teyze? Söyle de
açıl.
Iraz:
Oğlumu öldürenlerin evini yaksam, kapılarını kırsam, çok mu? Hepsini
birem birem öldürsem çok mu? Kıyık kıyık kıysam...
Hatçe:
Vay teyzeciğim vay! dedi. Gözleri körolasıcalar.
Iraz:
Köyün yakışığıydı, diye inledi. Hepsini öldürsem çok muydu?
Hatçe:
Vay ana, vay! dedi.
Bir de beni getirdiler buraya attılar. Oğlumu vuran elini kolunu sallaya
sallaya gezer köyde. Ben ölmeyim de kimler ölsün!
Hatçe:
Hatun teyzem, dedi, sen acından öldün. Geldin geleli ağzına bir lokma
koymadın. Ben gidip de bir çorba yapayım.
Bugün çorbaya bolca yağ da koymaya karar verdi. Geldiğinden bir ay
sonra, bazı zengin mahpusların çamaşırlarını yıkamaya başlamıştı. O
sebepten birikmiş birkaç kuruşu vardı. Çarşıdan, mahpuslara bir kız
çocuğu, yiyecek öteberi alırdı. Kızı çağırdı, eline bir elli kuruşluk verdi. Git

yağ al gel, buna, dedi. Sevinçten uçuyordu. Ne olursa olsun kadın
konuşmuştu. Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan
konuşmadı da içine gömüldü müydü, sonu felakettir. İşte buna
seviniyordu.
Hatçe, ne kadar hoş türkü biliyorsa hepsi teker teker içinden
geçiyordu. Maltıza kömür doldurdu, yellemeye başladı. Kömür çabucak
kırmızı köze kesti. Bir taraftan yelliyor, bir taraftan üfürüyordu. Küçücük
kalaylı tenceresine suyu doldurdu, maltıza vurdu. Çorba hemencecik
pişti. Bu kadar çabuk pişmesine çorbanın, Hatçe de şaştı.
Hatçe çorba lafını edince, Iraz, içinde bir eziklik, bir açlık duymuştu.
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 1 - 14
  • Части
  • İnce Memed - 1 - 01
    Общее количество слов 3328
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 02
    Общее количество слов 3340
    Общее количество уникальных слов составляет 1610
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 03
    Общее количество слов 3283
    Общее количество уникальных слов составляет 1654
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 04
    Общее количество слов 3388
    Общее количество уникальных слов составляет 1750
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 05
    Общее количество слов 3309
    Общее количество уникальных слов составляет 1704
    35.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 06
    Общее количество слов 3252
    Общее количество уникальных слов составляет 1727
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 07
    Общее количество слов 3436
    Общее количество уникальных слов составляет 1599
    37.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 08
    Общее количество слов 3410
    Общее количество уникальных слов составляет 1677
    37.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1660
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 10
    Общее количество слов 3396
    Общее количество уникальных слов составляет 1704
    35.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 11
    Общее количество слов 3395
    Общее количество уникальных слов составляет 1644
    36.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 12
    Общее количество слов 3441
    Общее количество уникальных слов составляет 1602
    37.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 13
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1768
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 14
    Общее количество слов 3383
    Общее количество уникальных слов составляет 1679
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 15
    Общее количество слов 3432
    Общее количество уникальных слов составляет 1610
    37.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 16
    Общее количество слов 3456
    Общее количество уникальных слов составляет 1636
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 17
    Общее количество слов 3302
    Общее количество уникальных слов составляет 1548
    35.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 18
    Общее количество слов 3322
    Общее количество уникальных слов составляет 1795
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 19
    Общее количество слов 3415
    Общее количество уникальных слов составляет 1620
    35.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 20
    Общее количество слов 3344
    Общее количество уникальных слов составляет 1650
    37.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 21
    Общее количество слов 3442
    Общее количество уникальных слов составляет 1729
    36.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 22
    Общее количество слов 3346
    Общее количество уникальных слов составляет 1714
    36.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 23
    Общее количество слов 3300
    Общее количество уникальных слов составляет 1668
    35.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 24
    Общее количество слов 3351
    Общее количество уникальных слов составляет 1774
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 25
    Общее количество слов 3364
    Общее количество уникальных слов составляет 1658
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 26
    Общее количество слов 2886
    Общее количество уникальных слов составляет 1519
    37.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    62.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов