İnce Memed - 1 - 09

Общее количество слов 3352
Общее количество уникальных слов составляет 1660
36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
51.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
59.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
Adam güldü:
Şaka etme Allahaşkına. Benim elbiseleri ne yapacaksın? Bırak da
beni gideyim. Çok yorgunum. Tabanlarımın sızıltısından yıkılacak gibiyim.
Bırak beni güzel Ağam...
Durdu:
Sen soyun soyun hele, diye kaşlarını çattı.
Adam; şüpheli şüpheli, yüreği ikircikli, şaka mı ediyor, yoksa ciddi mi
diye Durdunun gözlerinin içine yaltaklanan bir köpek sevimliliğinde
gülümseyerek bakıyordu.
Durdu, sertçe:
Haydi haydi bekleme, diye çıkıştı.
Adam, hala inanmayarak gülümsüyordu. Durdu kaşlarını çatıp,
adamın bacağına şiddetli bir tekme attı. Adam, acıdan bağırdı.
Durdu:
Çıkar diyorum sana. Çıkar!
Adam, yalvarmaya başladı:
Paşa efendi, ben senin ayaklarını öperim. Ellerini de öperim. Benim
hiç elbisem yoktur ki... Ben çırılçıplak kalırım. Anadan doğma...
Şahadetparmağını ağzına soktu sonunda, çıkardı:
Aha işte böyle çıplak, böyle rut... Yoktur başka Paşa efendi. Senin
ellerini öperim. Ayaklarını da... Alma benim elbiseleri... Sen çok büyük bir
paşa efendisin. Ne yapacaksın benim partallarımı? Ellerini öperim,
ayaklarını da...


Durdu:
Ulan it oğlu it, çıkar diyorum sana. Paşa efendi! Paşa efendi!
Adam, durmadan yalvarıyordu. Sonra da ağlamaya başladı:
Ben beş aylık gurbetten geliyorum. Çukurovadan. Çalışmadan
geliyorum.
Durdu sözünü kesti:
Demek paran da var?
Adam, çocuk gibi burnunu çeke çeke ağlıyor:
Beş aylık gurbette ölmüşüm... Çukurovanın sinekleri öldürmüştür
beni...
Durdu tekrar etti:
Demek paran da var?
Adam:
Azıcık var, dedi. Şu ihtiyar halimle çeltikte çalıştım. Çamurun içinde,
öldüm Çukurovada. Şimdi evime gidiyorum. Etme bunu efendim.
Çırılçıplak gönderme beni çoluk çocuğumun arasına... Durdu, daha çok
kızdı:
Daha iyi ya. Çıkar çıkar...
Adam, kıvranıyordu. Durdu, hançerini çekti. Hançer pırıl pırıl etti
güneşi görünce... Ucunu azıcık adama batırdı. Adam, havaya hopladı,
bağırdı:
Öldürme beni, dedi. Çoluk çocuğumu göreyim. Çıkarayım elbiseleri.
Senin olsun.
Siperliktekiler gülüyorlardı. Bu işe yalnız Memed içerlemişti. O yırtıcı
kaplan ışığı gözlerine gelip çakılmıştı. Durdudan tiksindi. Adam, telaşla,
korkuyla elleri birbirine dolaşarak ceketini, şalvarını çıkarırken Durdu:
Ha şöyle işte, diyordu. Ha şöyle... Adamı ne üzersin bre adam?
Adam elleri titreye titreye elbiselerini çıkarıp bir tarafa koydu.
Durdu:
Donu da, gömleği de çıkar, diyerek bağırdı. Hançerin ucunu da bir
daha batırdı.
Adam, hem titriyor, hem gömleğini çıkarıyordu:
Peki Ağam, Paşam öldürme beni. Hepiciğini çıkarayım.
Gömleği de çıkardı, elbiselerinin üstüne koydu. Mintanı yoktu zaten.
Durduya, bu sefer yalvarırcasına, boynunu büktü baktı.
Durdu:
Haydi haydi, dedi. Bakma gözlerimin içine. Donu da çıkar.
Adam, donu da güç bela çıkarabildi. Titremekten elleri uçuyor gibiydi.
Elleriyle önünü kapatarak koşa koşa eşeğine doğru gitti. Eşek, yolun


kıyısında durmuş otluyordu. Sol eliyle yularından tuttu çekti. Bacakları
çöp gibi ince, kıllıydı. Bacak adaleleri kemik gibi sert dışarı çıkmıştı. İçeri
doğru çekik karnı kırış kırış, aynen bir pösteki gibi...
Göğsünün kılları ağarmıştı. Kirliydi. Saman kiri. Kamburdu. Omuzları
da düşmüştü. Bütün teni de pire, böcek yeniği ile doluydu, Kırmızı
kırmızı. Büyük lekeler kaplamıştı her yerini. Hasır gibi. İşte Memed,
önünden geçen yolcuyu böyle görüp bir kat daha acıdı.
Bu sırada yolun öteki ucuna diktikleri nöbetçi:
Geliyorlar, diye onlara koşuyordu.
Durdu:
Atlılar geliyor, dedi.
Siperdekiler, hala bir eliyle önünü kapatmış, yavaş yavaş gitmekte
olan pörsümüş vücutlu ihtiyara gülüyorlardı. Adam beş on adım gidiyor,
sonra dönüyor, hasretle, korkuyla elbiselerine bakıyordu.
Gidiyor, gidiyor, durup bakıyordu.
Durdu, ona seslendi:
Gel, dedi. Gel de al öteberini. Bizim avlar geliyor. Kurtardın yakayı...
O, büzülmüş, bitmiş gibi görünen ihtiyar, kendinden beklenilmyen bir
çeviklikle koşa koşa geldi bir paçavra yığını olan, kayış gibi kirlenmiş
elbiselerini kucakladı. Koşa koşa geri döndü. Eşeğin önünde, habire
koşuyordu. Memedin yüzü kapkara kesilmişti. Elleri de titriyordu. Elindeki
tüfeğin içinde ne kadar kurşun varsa, bir tanesini araya vermeden hepsini
Durdunun kafasına boşaltmak istiyordu. Yani boşaltmamak için kendini
zor tutuyordu.
Durdu, bu sefer daha gür:
Teslim, diye bağırdı.
Gelen beş atlının beşi de birden, atlarının başını çektiler.
Bir adım daha atar, kıpırdarsanız yakarım. Alimallah yakarım.
Siperdekilere seslendi:
Ben, onların yanına gidiyorum. Davranacak olurlarsa, hepiniz her
yerden ateş edeceksiniz.
Sallana sallana, ortada hiçbir şey yokmuş gibi atlıların yanına vardı.
İnin atlardan, dedi.
Ötekiler, hiç ses çıkarmadan atlardan indiler.
Atların takımları gümüş savatlıydı. Adamların hepsi de iyi giyinmişti.
İki tanesininki şehirli giyimiydi. Beş atlıdan birisi on yedi yaşlarında
gösteren bir çocuktu.
Durdu, siperdekilere yeniden seslendi:
Üç kişi daha gelsin.


Tam bu sırada on yedi yaşlarında gösteren çocuk, yüksek sesle
ağlamaya başladı:
Beni öldürmeyin nolursunuz? Ne isterseniz alın. Beni öldürmeyin.
Durdu çocuğa:
Aslanım, dedi, çırılçıplak, anadan doğma olacak, ondan sonra
gidebileceksin.
Çocuk, birden bir sevinç çığlığı attı:
Öldürmeyeceksiniz ha?
Elbiselerini çabuk çabuk soyarken:
Demek öldürmeyeceksiniz? diye minnetle soruyordu. Göz açıp
kapayıncaya kadar, elbiselerini, gömleğini, iç gömleğini, donunu her
şeyini çıkardı. Durduya getirdi:
Al! dedi.
Hiçbir şey söylemeden ötekiler de soyundular. Üzerlerinde, yalnız
donları kaldı.
Durdu:
Donları da çıkaracaksınız ağalar, dedi. Esas don gerek bana!
Adamlar, gene hiç ağızlarını açmadılar. Donlarını da çıkarıp önlerini
elleriyle kapattılar, yola düştüler.
Atları, elbiseleri, neleri varsa her şeylerini aldılar. Dağa doğru
yöneldiler.
Dağa çıkarlarken Durdu Memede:
Talihin varmış İnce oğlan. Bugün kısmetimiz iyi gitti. Üzerlerinden de
tam bin beş yüz lira çıktı. Atları, elbiseleri de cabası... Çocuğun elbiseleri
sana iyi gelir. Daha yepyeni. Nasıl da bağırıyordu it oğlu it! Canı şekerden
tatlı...
Karanlıkkayasının dibine geldiklerinde, Durdu attan iner inmez,
çocuğun elbisesini Memede giydirdi. Baktı baktı da:
Bre İnce Memed, dedi, sana ne kadar da yakıştı, bu it oğlu itin
elbisesi... Aynen mektepli gibi oldun...
Memed, üzerindeki yabancı elbiseyle içinde bir küçülme, bir eziklik
duydu. Boğulur gibiydi. Nereye gideceğini, ne yapacağını bilemiyordu.
Yoldan beri içinde tuttuğu, bir türlü sormaya cesaret edemediği soruyu,
ortaya atıverdi bu anda:
Her şeylerini alıyoruz almaya ya bunların. Peki, donlarını neden
alıyoruz? Bunu anlamadım...
Bunu söyleyince içinde bir hafiflik duydu. Bir an için olsa da üstündeki
yabancı elbiseyi unuttu.
Durdu, Memedin bu sorusuna güldü:


Şan olsun memlekete diye, alıyoruz donlarını, dedi. Deli Durdudan
başka eşkıya don almaz. Bilsinler ki bu soyulanları Deli Durdu soydu...

11

Yağmur sonu sıcağı çökmüştü. Islak, yapış yapış bir sıcak... Velinin
ıslak elbisesi vücuduna yapışmış, kana, çamura belenmiş ölüsünü Abdi
Ağanın avlusunda bir çulun üstüne yatırmışlardı. Yeşil sinekler, ıslak ıslak
parlayarak ölünün üstünde dolanıyorlardı. Bir gariplik, bir yalnızlık
içindeydi ölü. Sapsarı kesilmiş elleri mahzun mahzun iki yanına sarkmıştı.
Abdi Ağa, kurşunun birini sol omuzundan yemişti. Kurşun omzu
deldikten sonra, dönüp kürekkemiğinin altında kalmıştı. İkinci kurşun sol
bacağından girmiş, kemiğe rastlamadan çıkıp gitmişti. Abdi Ağanın
yaraları, daha ormandayken köyün cerrahı tarafından yakılanarak
sarılmıştı. Bu sebepten Abdi Ağa kan da kaybetmemişti. İllaki
kürekkemiğinin altındaki kurşun... Çok rahatsızlık veriyordu. Ciğerine
işliyordu.
Abdi Ağanın biri on dört, öteki on altı yaşında iki oğlu vardı:
Oğulları, akrabaları, fedaileri, yanaşmaları başına toplanmışlar, onun
ağzından bir çift laf çıkmasını bekliyorlardı. Oysa hafif hafif boyuna
inleyerek, of çekiyordu. Karıları, başucuna oturmuşlar sessiz sessiz
ağlaşıyorlardı.
Birden tuhaf tuhaf gözlerini açan Abdi Ağa:
Yiğenim nasıl? Velim nasıl oldu? diye sordu.
Kadınlar, birer hıçkırıkla cevap verdiler.
Abdi Ağa:
Demek? dedi.
Köylülerden biri:
Başın sağ olsun, diye cevap verdi. Sen sağ ol Abdi Ağamız.
Abdi Ağa, gözleri parlayarak:
O melunu? diye sordu.
Boyunlarını bükerek ince bir sesle:
Kaçırdık, dediler.
Abdi Ağa gözlerini belerterek yeniden sordu:
Ya kız dedikleri o orospu?


Aldık getirdik, dediler.
Abdi Ağa, gözlerini yumdu, başını yastığa koydu. İnlemeye başladı.
Bir zaman sonra gözlerini açtı:
Kızı dövmediniz ya? diye sordu.
Hiç incitmedik, dediler.
İşte bunu çok iyi etmişsiniz. Bir fiske bile vurmadınız ya?
Bir fiske bile vurmadık, dediler.
Çok iyi yaptınız.
Herkes bilirdi ki, köylülerden biri bir kabahat işlediğinde Abdi Ağa onu
dövmezse çok büyük bir kötülük yapacaktır ona. O adam ömrünün
sonuna kadar, işlediği suçun cezasını çekecektir. Eğer döverse unutulur
giderdi suç. Abdi Ağaya karşı suç işlediklerini sanan köylüler gelir onun
önüne otururlar, dayak yiyinceye kadar önünden kalkmazlardı.
Gene gözlerini yumdu. Yüzü sapsarı kesilmiş, uzamıştı. Bir zaman
sonra tekrar gözlerini açtığında, yüzünden belli belirsiz bir sevinç dalgası
geçti.
Benimle birlikte ormana gelenlerin hepsi burada mı? diye sordu.
Topal Aliyle Rüstem yok, dediler.
Gidin onları da hemen bulun, diyerek kesin emir verdi.
Biraz sonra avlu kadın çığlıklarıyla doldu. Velinin anası, babası,
köylüleri gelmişti. Ana, oğlunun üstüne atılmış, kan çamur içindeki ölüyü
öpüyordu. Babaysa bir elini şakağına dayamış, kanı çekilmişcesine
duruyordu. Anayı güç bela oğlunun ölüsü üstünden kaldırıp götürdüler.
Baba da o kanı çekilmiş haliyle, başı önünde ağır ağır kalktı.
Uzun boylu, ince bir adamdı. Çok uzun bir yüzü, geniş bir alm vardı.
İşlemeli yakasız bir mintan giyiyordu. Şalvarı çizgili, pamuk kumaştandı.
Ayağına bir ham çarık geçirmişti. Çarığın, daha tüyleri dökülmemişti.
Ayağa kalktıktan sonra şaşkın şaşkın, elleri yanlarına düşmüş kalakaldı...
Yüzünde keder, tarifsiz bir acılık çöreklenmiş kalmıştı. Oğlunun ölüsüne
bir türlü bakamıyordu. İçi götürmüyordu.
Biri, o öyle dikilmiş dururken, geldi koluna girdi. Abdi Ağanın yanına
götürdü. Abdi Ağa onu görünce:
Kader, diye başını salladı.
Adam, bir boşandı:
Kader kader... Buna kader demezler Abdi Ağa! dedi. Bu kader değil.
Bu kedinin, köpeğin, uçan kuşun, neyin üstüne bu kadar varırsan
birincisinde korkar, İkincisinde... Üçüncüsünde canını dişine takar kaplan
kesilir... Parçalar seni. İnsanların üstüne bu kadar varmamalı. Almış
kaçmış... Allah belalarını versin. Ko gitsinler... dedi.


Sonra durgunlaştı. Eski, kanı çekilmiş halini gene aldı. Sanki odaya
girdi gireli ne konuşmuş, ne kımıldamıştı. Taş gibi durup durmuştu olduğu
yerde.
Abdi Ağa, dişlerini gıcırdatarak:
Bilseydim bunu yapacağını... Bir bilseydim... Bir bak onların başına
neler getireceğim. O melun da, o oruspu da bin kere ölümü arayacaktır.
Bin kere... Aratacağım... Bunu kor muyum onların yanına? Öyle mi
sanıyorsun? Bir çam ağacına bağlayacağım onları, altından ateş
vereceğim. Şimdi nasıl olsa yakalanır o.
Yanındakilere sordu:
Takibine çıkıldı mı?
Akşamdan beri...
Karakola adam gönderildi mi?
Akşamdan gönderildi.
Candarmalar daha gelmediler mi?
Akşama doğru ancak gelirler. Hükümete haber göndermişler,
müstantiği bekliyorlar, doktoru da bekliyorlar her halde...
Abdi Ağa:
Doktor olmayınca, olmaz, dedi. Onlar gelmeden benimle ormanda
bulunanların hepsi gelsin. Burada mutlak eksiksiz bulunmalılar...
Bir yanaşma:
Topal Aliyle Rüstem dışardalar, dedi.
Abdi Ağa:
Demek hepsi tamam oldu?
Tamam, dediler.
Abdi Ağa:
Öyleyse hepsi yanıma gelsin. Odada kimse kalmasın. Hiç kimse...
Ölen çocuğun babası o donmuş haliyle kalktı, ağır ağır dışarı çıktı. Bir
kere olsun Abdi Ağanın yüzüne bakmadı. Onun arkasından, odada başka
kim varsa hepsi çıktı.
Onların yerine ormanda bulunanlar geldiler, oturdular. Abdi Ağanın
karşısında da halka oldular. Meraktaydılar. İfadenizi şöyle verin, böyle
verin diyeceğini biliyorlardı. Bir hükümet işi oldumuydu, onlar
kendiliklerinden hiçbir şey söyleyemezlerdi. Ne söyleyeceklerse, Abdi
Ağa onları karşısına alır ezberletirdi. Ondan sonra geçerler hükümet
adamının karşısına bülbül gibi şakırlardı. Ezberledikleri bitip de başka
soru karşısında kalırlarsa, gerisini bilmiyorum derlerdi.
Ne sorarlarsa sorsunlar, bilmiyorumdu karşılığı. Abdi Ağa, bu sefer
teker teker hepsinin yüzüne baktı. Hepsinin de yüzü sapsarıydı. Bir

zaman da gözlerini onların yüzünden alıp, önüne eğdi. Sessizce öyle
kaldı. Başını kaldırdığında teker teker delici bakışlarını üzerlerinde
dolaştırdı. Dudakları usuldan kıpırdadı. Zayıf bir sesle:
Beni dinleyin kardeşler, dedi. Önce elinizi vicdanınızın üstüne şöyle
bir koyun... Koydunuz mu? Haaa işte ondan sonra bir düşünün... Sîzlere
soruyorum şimdi: Yal döktüğünüz kapınızdaki köpek, sizi dalar,
çoluğunuzu çocuğunuzu öldürürse ne yaparsınız? Bunun cevabını isterim
sizden... Eliniz vicdanınızın üstünde... Ondan şaşmayın...
Bakışlarını her birinin üstünde uzun zaman durdurarak gene teker
teker baktı.
Bir cevap söyleyin. Ne yaparsınız siz olsanız?
Bu sefer de şiddetli şiddetli gözlerini bir yıldırım hızıyla üzerlerinde
gezdirdi.
Siz olsanız ne yaparsınız, söyleyin.
Mırıltı halinde:
Olacak olur, dediler.
Abdi Ağa gözlerini belerterek:
Yani?
Senin dediğin Ağa, dediler, Sen bilirsin.
Bunu duyunca Abdi Ağa, sanki mühim şeyler söylemişler gibi, onları
tasdik edercesine:
Hah, işte kardaşlar, benim itim benim çocuğumu daladı. Çocuğumu,
beni parçaladı. Bir tanesi kaçtı gitti. Yakalanacaktır. Kuş olup uçsa, gene
yakalanacaktır. Kurtuluş yok. Burda onun suç ortağı kaldı.
Bütün kötülükler bu kızın yüzünden oldu zaten. Bütün suç da onun...
Oğlanı da kız vurdu yani... Gözümüzle gördük ki Veliyi kız vurdu. İkisinin
elinde de tabanca vardı. Hepiniz gördünüz. Önce melun beni hedef aldı
ateşledi. Sonra da kız, oğlanı hedef aldı ateşledi.
Abdi Ağa, dışarı bağırdı:
Çocuklar, biriniz buraya gelsin.
İçeriye büyük oğlu girdi.
O silahı getir oğlum, dedi.
Oğlan odadaki, duvara oyulu bir dolaptan yepyeni bir tabanca çıkardı
babasına verdi. Abdi Ağa elindeki tabancayı yanındakilere uzattı:
Teker teker bakın, dedi. Kızın elinden aldığınız bu tabanca mı? Veliyi
vuran tabanca bu tabanca mı? İyi bakın...
Tabanca elden ele dolandı, geri Abdi Ağaya geldi.
Gördünüz değil mi? dedi Abdi Ağa.
Gördük, dediler.



Bu tabanca kızın elindeki, Veliyi vuran tabancadır. Kız Veliye ateş etti.
Veli yere düşünce, tabanca da kızın elinden toprağa düşüverdi. Yerden
tabancayı Hacı aldı. Kızı da Hacı tuttu. Hepiniz gördünüz bunu. Öyle
değil mi Hacı?
Hacı, kısa boylu, çakır gözlü, kocaman burunlu, zamanından önce
yaşlanmış, yırtık yamalı elbiseli, yüzü gözü kir pas içinde, bıçak
görmemiş, karmakarışık saçlı sakallı, toza batmış çıkmış gibi bir adamdı.
Öyle oldu canını sevdiğim Ağam. Tam öyle oldu işte. Tabanca yere
düşünce... Yani yere düşünce canını sevdiğim Ağam, yerden ben aldım.
Kız, arkasını dönmüş kaçıyordu. Yani oğlanın elini tutmuş... Oğlan
dediğim o melun İnce Memed var ya, işte o. Onun elini tutmuş ikisi birden
kaçıyorlardı. Vardım Hatçeye sarıldım. Göndermedim. Gözümün önünde
Hatçe vurdu Veliyi. Başını salladı. Gözlerini yaşarmış gibi kuruladı. Aaah
Veli Ağam. Veli Ağam gibi var mıydı? Kötüler kıyar zaten babayiğide.
Yiğidin yiğide kıydığını kim görmüş zaten. Aaah Velî Ağam, beş paralık
bir avrat kurşunuyla giden Veli Ağam... Gözümün, önünde vurdu kafirin
kızı... Bir de nişan alıyordu köpoğlunun kızı... Bir de nişan... Kim bilir
nerede öğrenmiş...
Abdi Ağa:
Duydunuz ya, dedi. Hepiniz böyle gördünüz değil mi? Zekeriya sen?
Sen de böyle mi gördün?
Aynen böyle gördüm, dedi Zekeriya.
Topal Ali sen?
Topal Ali, çoktandır patlamaya hazırlanmıştı:
Ben, dedi, ben hiçbir şey görmedim Ağa. Hiçbir şeycik. Bir iz sürdüm
diye köylü yüzüme bakmıyor. Ne bu köylü, ne de bizim köylü. Ben
geçerken çocuklar bile arkasını dönüyor. Avradım bile bana tiksinerek
baktı. Konuşmadı benimle. Ben, hiç mi hiçbir şey görmedim Ağa.. Bunu
böyle bilesin. Memedin seni vurduğunu bile görmedim, dedi, ayağa kalktı
kapıya doğru hışımla yürüdü. Bütün vücudu isyan kesmişti. Müşekkel bir
isyan gibi yürüdü.
Abdi Ağa böyle bir hareketi, böyle bir isyanı hiç kimseden beklemezdi.
Aptallaştı. Dudakları sarktı. Az kendine gelince sinirlendi.
Sinirden başı sallanmaya başladı. Arkasından koşacakmış gibi ona
doğru uzandı:
Topal Ali! Topal Ali! O köyde durma gayrı. Köye varır varmaz evini
yükle; nereye gidersen git! Bir gün daha kalırsan evde, adam gönderir,
evini başına yıktırırım. Duydun mu Topal Ali? diye bağırdı.
Sonra, kendi kendine:


Namussuzlar, nankörler, ekmeksizler...
Köpürdü:
Hepiniz böyle gördünüz öyle mi?
Hep bir ağızdan:
Böyle gördük, dediler.
Elinizi alın da vicdanınızın üstüne koyun köylülerim, kardaşlarım... Bir
karış çocuk öldürmeye kalksın beni... Beş tane koca köyün ağasını...
Sahibini... Bir kız için. Ben ölseydim sizin haliniz neye varırdı? Bir
düşünün hele! Bir düşünün benim yokluğumu... Bir kız bana gelin
olacakken, gitsin bir baldırıçıplakla kaçsın. Bu hangi kitapta yazar? Elinizi
iyice vicdanınıza koyun... Vicdanın karışmadığı işte iş yoktur. Hayır
gelmez. İlle de vicdan...
Tomruk Musa:
Ağamız için değil mi, koyduk da gittik, dedi.
Ağa takdirle:
Varol Musa, dedi.
Teke Kadir:
Ağamız için değil mi? dedi. Hepimiz koyduk gittik.
Ağa:
Hepiniz sağolun; dedi. Bu yıl sîzlerden ancak mahsulün dörtte birini
alacağım. Haydi, dedi, hayvanları da size bağışladım. Elinizdeki
hayvanlar sizin olacaktır. Haydi gidin ellerinizi vicdanınıza koyun,
hükümete ne söyleyeceğinizi belleyin...
Ağanın yanından neşeli, güleryüzle çıktılar. Mahsulün dörtte üçü!
Hayvanlar da! Vay anasını be! Avlunun bir köşesine, elli metre kadar
uzağına çömelmişler, söyleyeceklerini ezberliyorlar...
Hacı efendim... İşte bu Hacı efendim, vardı tabancayı yerden aldı.
Kız, oğlanın elinden tutmuş kaçıyorlardı. Kız, oğlanın elinden boşandı...
Vardık yakaladık...
Hacı sözünü kesti:
Burası olmadı, dedi. Diyeceksin ki, Hacı, yani ben, vardım, onlar el ele
tutuşmuşlar kaçıyorlardı. Sarıldım Hatçeye... Ben sarılınca, yani Hacı
sarılınca diyeceksin, oğlan, yani İnce Memed, kızı bıraktı kaçtı.
Hacı vardı kıza sarıldı. Hacı kıza sarılınca, oğlan, yani İnce Memed,
bıraktı kaçtı.
Kız bir nişan alıyordu. Nereden de öğrenmiş köpoğlunun kızı? Nişan
aldı Veliye, üç kurşun sıktı. Üçü de değdi! Vay köpoğlunun kızı. Üçü de!...
Sonra Veli cansız yere düşünce, kızın da elinden tabanca yere düştü.
Hacı vardı, işte bu Hacı tabancayı yerden aldı.



Hacı:
Tamam, dedi. İşte böyle oldu. Onlar gelinceye kadar, daha iyice ezber
ederiz.
Öğlen sonuydu ki, önde iki süngülü candarma, arkada doktorla savcı,
candarma gedikli çavuşu gelip Abdi Ağanın evine indiler. Avludaki ölünün
üstüne çiçekli bir yorgan atılmış, ölünün sapsarı kesilmiş kolu, yorganın
dışına çıkmıştı.
Doktor, genç, mavi gözlü, kıza benzer bir adamdı. Attan inince, ölüye
tiksintiyle baktı. Yorganı üstüne geri örttü. Gömebilirsiniz, dedi.
Asık suratlarla içeri gidip Abdi Ağanın yanına oturdular. Çok
yorulmuşlardı. Üçü de Abdi Ağayı kasabadan tanıyordu. Candarma
gediklisi Abdi Ağanın çok dostuydu. Bu olaydan duyduğu kederi, her
fırsatta, durup durmaksızın ortaya atıyordu.
Hiç üzülme sen Ağa, dedi. Katili ben elimle koymuş gibi bulurum.
Getiririm. Cezasını bulur. Onun için sen hiç üzülme... Takibine dört tane
candarma gönderdim.
Çavuş beraberinde daktilo da getirmişti. Daktilo heybeden çıkarılıp,
ekmek tahtası üzerine kondu. Bir de candarma gönderdiler. Hatçeyi
getirttiler. Kızın ifadesini aldılar. Kız, ifadesinde olayı olup bittiği gibi
anlattı. İfade zapta geçirildi. Onun arkasından olayda bulunmuş şahitlerin
ifadeleri alındı. Önce Hacı ifade verdi. Olayı baştan sona kadar
anlattıktan sonra:
Memed, Abdi Ağaya ateş ederken, bir de baktım bu kız, yani bu Hatçe
elinde bir tabanca nişan almış, bir de nişan almış ki... Veliye ateş ediyor.
Veli, yandım anam diyerek yere düşünce Hatçe de dondu kaldı. Tabanca
da elinden düştü. Ben vardım tabancayı çamurun içinden aldım. Memed,
kızı, yani bu Hatçeyi kolundan tutmuş kaçıyorlardı. Vardım üstlerine
atıldım. İkisini de tuttum. Memed kaçtı. Ben kızı bırakmadım. Yaaa
bırakmadım. Bırakmadım işte. Bırakır mıyım!
Hatçe, Hacının bu ifadesine şaştı kaldı. Ne demek istiyordu
Hacı, anlamadı.
Savcı:
Veliyi senin vurduğunu söylüyor, dedi, ne diyorsun Hatçe?
Hatçe:
Yook, dedi. Ben nasıl vururmuşum kocaman adamı?
Hiç de olay bu Hacının dediği gibi olmamıştı. Neden böyle
söylüyorlardı acaba?
Sonra, Zekeriyanın ifadesi alındı. O da tıpkı Hacı gibi söyledi.
Ne bir sözcük az, ne de bir sözcük fazla. Şahitlerin hepsi aynı ifadeyi

verince Hatçe kendi aleyhinde bir şeyler sezinledi. Yüreğine korku düştü.
Gözlerinden de yaşlar sızıyordu.
Savcı şahitlere tabancayı gösterdi:
Bu tabanca mıydı Hatçenin elindeki? diye sordu.
Yaa işte bu tabancaydı, diye cevap verdiler.
O gece Abdi Ağanın evinde misafir kaldılar. Altlarına çifte döşekler
serildi. Şereflerine kuzular kızartıldı. Toprak kızartması. Savcı dağ
köylüklerine her gelişinde toprak kızartması yaptırırdı. Etin en lezzetli
pişme biçimi, mutlak toprak kızartmasıdır.
Gece, Hatçeyi de yandaki odaya hapsettiler. O gece hiçbir şey
düşünemeyen Hatçe, başını iki dizinin üstüne koyarak, sabahlara kadar
sessiz sessiz ağladı. Sabah olunca, Hatçeyi hapsedildiği odadan çıkarıp
iki candarmanın önüne kattılar. Hatçe mahpusaneye götürülüyordu.
Hiç kendinde değildi. Ne olacağını, ne yapacaklarını bir türlü
bilemiyordu. Yürürken ayakları birbirine dolanıyordu. Bu onun, köyünden
uzaklara gitmek için ikinci çıkışıdır. Birincisinde yanında dayanağı,
sevdiği vardı. O zaman nereye gideceğini, ne yapacağını biliyordu. O
zaman sıcacık bir tarla, bir ev hayalinin peşinde koşuyorlardı. Şimdi ise
yüreğinde bir korku, bir umutsuzluk var. Bu adamların kendisine ne
yapacaklarını düşünüyor. Köyden ayrılırken anası bile gelmemişti
kendisini uğurlamaya... Kız arkadaşları bile gelmemişti. Bu, gücüne
gidiyordu işte. Bu öldürüyordu onu. Kendini dayanılmaz bir efkara
kaptırmış gidiyor. Bazı bazı da hiçbir şey duymuyor, düşünmüyor,
görmüyordu. Yalnız, arada bir; kendine gelince, iki yanındaki
candarmalara bakıp ürperiyordu. Hatçe için ötesi karanlık. Her adımda
biraz daha karanlığa gömülüyordu. Gözlerinin önünde dev gibi bir
hükümet... Candarmalar... Önde giden iki hükümet adamı...
Ertesi gün kasabaya geldiklerinde Hatçe bitmişti. Yorgundu. Sürünür
gibiydi. Kasaba, içine bir hoşluk verdi. Yüreğine de azıcık emniyet geldi.
Korkusu azaldı. Memedi anımsadı. Memed, durup durmaksızın bir sarı
pırıltı anlatmıştı. Portakalları, sütbeyaz çakıl taşlarını, akan suyu, kebap
kokusunu... Bir evin önünde leylek yuvası gibi, bir oda varmış cıncıktan.
Hangi ev acaba? Bir evin camına gün vurmuş kızartmıştı. Kırmızı cıncık
takmışlar pencereye... Birden burcu bulandı. Memed olduğu gibi geldi
gözlerinin önüne dikildi.
Neredeydi şimdi ola? Memedi yakalarlarsa öldürürlerdi. Benim
yüzümden fıkara, dedi.
Candarma dairesinin altındaki nezaretin tabanı çimentodur. Ayak
bileklerine kadar suyla doludur. Neden suyla duludur, niçin böyle



etmişlerdir, belli değil. Pis pis hela kokar üstelik de. Karanlıktır.
Mazgal deliği gibi tek penceresi vardır. O da kapalıdır sıkı sıkıya...
Hatçeyi oraya attılar işte. Bir gece orada kaldı. Tabii gene gözlerine uyku
girmedi. Uyuyacak da bir yer yoktu ama, gönlü rahat olsaydı ayakta da
uyurdu. Koskocaman, derya misali bir karanlık içinde erimiş gibiydi.
Kapıyı açmalarını da dört gözle bekliyordu. Kapı açılınca kurtulacağını
sanıyordu. Sabah olduğunu tahmin ediyordu. Hiçbir yerden, kapı
aralığından bile ışık sızmıyordu ama, gene de sabah olduğunu tahmin
ediyordu.
Birden kapı açıldı. Işık, kurşun gibi ağır, ona çarpıp sersemletti..
Aradan epeyce zaman geçincedir ki, ancak yavaş yavaş kendine
gelebildi. Bu sırada bir candarma onu kolundan tutmuş dışarı çekiyordu.
Dışarı, bir sürü insan birikmişti. Hatçe dışarı çıkınca, bütün başlar ona
çevrildi. İşte nişanlısını öldüren kız! lafı da kulağına kadar geldi. Anladı ki
bütün bu kalabalık kendisi için birikmiş. Kalabalığa bir kere olsun, başını
yerden kaldırıp da bakmadı. Öylecene kalabalığın ortasından geçti gitti.
İki yanındaki candarmalar şimdi ona korku değil, güç veriyorlardı.
Çok yaşlı bir yargıcın önüne çıkardılar. Yargıç, türlü deneylerden,
belalardan geriye kalmış yaşlı, gerdanı sarkmış, pos bıyıklı birisiydi. Kızın
kimliğini saptadıktan sonra sordu:
Mustafa oğlu, Veliyi vurduğun iddia ediliyor, doğru mu?
Hatçe, saf saf:
Veliyi ben öldürmedim vallaha, dedi. Ben neyle adam öldürürüm?
Ben, elime tabanca almaktan korkarım.
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 1 - 10
  • Части
  • İnce Memed - 1 - 01
    Общее количество слов 3328
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 02
    Общее количество слов 3340
    Общее количество уникальных слов составляет 1610
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 03
    Общее количество слов 3283
    Общее количество уникальных слов составляет 1654
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 04
    Общее количество слов 3388
    Общее количество уникальных слов составляет 1750
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 05
    Общее количество слов 3309
    Общее количество уникальных слов составляет 1704
    35.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 06
    Общее количество слов 3252
    Общее количество уникальных слов составляет 1727
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 07
    Общее количество слов 3436
    Общее количество уникальных слов составляет 1599
    37.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 08
    Общее количество слов 3410
    Общее количество уникальных слов составляет 1677
    37.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1660
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 10
    Общее количество слов 3396
    Общее количество уникальных слов составляет 1704
    35.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 11
    Общее количество слов 3395
    Общее количество уникальных слов составляет 1644
    36.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 12
    Общее количество слов 3441
    Общее количество уникальных слов составляет 1602
    37.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 13
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1768
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 14
    Общее количество слов 3383
    Общее количество уникальных слов составляет 1679
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 15
    Общее количество слов 3432
    Общее количество уникальных слов составляет 1610
    37.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 16
    Общее количество слов 3456
    Общее количество уникальных слов составляет 1636
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 17
    Общее количество слов 3302
    Общее количество уникальных слов составляет 1548
    35.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 18
    Общее количество слов 3322
    Общее количество уникальных слов составляет 1795
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 19
    Общее количество слов 3415
    Общее количество уникальных слов составляет 1620
    35.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 20
    Общее количество слов 3344
    Общее количество уникальных слов составляет 1650
    37.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 21
    Общее количество слов 3442
    Общее количество уникальных слов составляет 1729
    36.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 22
    Общее количество слов 3346
    Общее количество уникальных слов составляет 1714
    36.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 23
    Общее количество слов 3300
    Общее количество уникальных слов составляет 1668
    35.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 24
    Общее количество слов 3351
    Общее количество уникальных слов составляет 1774
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 25
    Общее количество слов 3364
    Общее количество уникальных слов составляет 1658
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 26
    Общее количество слов 2886
    Общее количество уникальных слов составляет 1519
    37.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    62.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов