İnce Memed - 1 - 04

Общее количество слов 3388
Общее количество уникальных слов составляет 1750
34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
Güzün dertli, belalı evlerine döndüler. Bir buzağıları bulunduğunu o
zaman fark ettiler. Unutup gitmişlerdi. Buzağı dana olmuştu. Ana, ocağa
büyücek bir kütük atmıştı. Dışarda kara bulutlar güneyden kuzeye
akıyorlardı. Biraz sonra evin içini bir şimşek aydınlattı. Ocakta, yalımlar
birbirini yiyordu. Bu sırada Memed içeri girdi. Elleri kıpkırmızı kesilmişti.
Ocağın başına çömeldi. Arkasına dönünce, yatmış geviş getiren ineği
gördü. İnek rahattı. Önünde saman vardı. Yemiyordu. Evin öteki ucu da
samanla doluydu.
Kalktı ineğin yanına gitti. İneğin başucunda duran danayı kulağından
tuttu. Dana, buna huylandı. Başını elinden kurtardı, ineğin öteki yanına
kaçtı. Oğlan gülümsedi.
Ana:
Sen yoğiken Alıçlı derede doğurdu bunu Fındık. Gece yarısı araya
araya bir çalının içinde buldum. Anası başına durmuş yalıyordu. Beni bir
zaman yanına yaklaştırmadı. Sonra önlüğüme sardım eve getirdim.
Memed:
Kocaman oldu, dedi.
Ana:
Yaa! dedi.
Sonra, konuşmayı kesiverdiler. Birbirlerinin yüzüne bakamadılar.
İkisinin de başı önüne düşmüş, gözleri ocağın közlerine dikilmişti.
Ana:
Vermezsek olmaz. Un daha şimdiden kalmadı, dedi.
Memed, cevap vermedi.
Ana, devam etti:
Abdi Ağa da kızgın bize. Ölü fiyatına alır elimizden. Gene yazı
bulamayız.
Memed susuyordu.
Ana:
Başka çaremiz yok yavrum! dedi. Şu senin kaçman yok mu? Büktü
belimizi.
Başını yavaş yavaş kaldırdı anasına baktı. Gözleri dolu doluydu:
Beni, dedi, bahane ediyor. Ben olmasam başka bir bahane bulurdu.
Ana:
Bulurdu yavrum, dedi. O gavur zaten babayın da düşmanıydı.
Bu anda, ikisi de ineğe doğru döndüler. Kırmızı, dolgun, alm nokta
benli bir inekti bu.
Kış geldi çattı. Kar diz boyu. Öğleüstünün karlı, bulutlu karanlığı var.
Ana, is tutmuş kapkara bakır tencereyi ocağa vurmuş. Epeydir beri su,


kaynayıp duruyor.
Bu sırada içeriye Cennet girdi.
Döne:
Gel otur, dedi. Cennet hatun, gel otur.
Cennet, bir ah çekti:
Oturuyum mu ki bacım? Oturuyum mu ki, diye bir köşeye ilişti.
Sabahtan beri ev ev dolanıp duruyorum. Ne yaptığımı, nereye gittiğimi
bilmiyorum. Duydum ki sende de kalmamış buğday. Arpayı da
tüketmişsin. Biz de tüketeli bir hafta oldu. Çuvalların dibi görüneli çok
oldu. Bu yıl bizim ekin olmadı bacım. Sizinkisi gibi olsaydı...
Bizim herif her yeri her evi gezdi. Ödünç istedi. Kimsede yok ki versin.
Cennet Karı ocakta kaynayan suyu gördü.
Ne vuracaksın ocağa? diye sordu. Cennet Karının sorusunda bir
maksat vardı.
Dönenin dudaklarının yanından beyaz, ölü bir gülümseme geçti:
Su vurdum işte! dedi.
Cennet Karı:
Hiçbir şey kalmadı mı? diye hayretle sordu.
Döne:
Olanımız ocakta, dedi.
Cennet Karı:
Ya nedeceksin? diye acıyarak sordu.
Döne:
Bilmem, dedi.
Cennet:
Gidip Muştuludan bir daha istesen?
Döne:
İsterim ya, dedi. Onda da kalmamış...
Tipi, yukardan beri, alabildiğine savuruyor. Tipi, göz açtırmıyor
günlerdir. Ev aralarında köpekler bile yok. Köy, bir dağ başı gibi ıpıssız.
Herkes, kapısını bacasını örtmüş içeri çekilmiş. İneği olanın evinde
samanı da var. Kimsenin kimseyle bir ilişiği yok.
Döne de gitmedik ev, başvurmadık kapı komadı: Belki bir hafta. Belki
de on gün:
Ölürüm de Abdi Ağaya yalvarmam, dedi. Ölürüm de...
Her yıl böyle olurdu. Köyün yarıdan çoğu aç kalır dökülürdü kapısına
Abdi Ağanın.
Döne edemedi. Bir başına olsa neyse ne! Oğlan var. Günlerden
beridir ki oğlanın ağzını bıçaklar açmıyor. Yüzünde, dudaklarında bir


damla kan eseri kalmamış. Dudakları incelmiş, aynen kağıt gibi. Bütün
yüz, bütün beden durgun. Ölü gibi. Bir yere oturdu muydu, akşama kadar
oradan kalkmıyor. Başını iki eli arasına alıyor, dalıp gidiyor. Bütün canı,
hayatiyeti, kini, sevgisi, korkusu, gücü kocaman gözlerine toplanmış.
Gözlerinde arada bir, iğne ucu gibi bir pırıltı yanar söner. Keskin, batan
bir pırıltıdır bu! Bu pırıltıdan korkulur. Korkunçtur. Parçalamaya, atılmaya
hazırlanmış kaplanın gözlerinde de aynı pırıltı yanar söner mutlak. Bu
nereden gelir? Belki yaratılıştadır. En doğrusu, çekilen işkencede, dertte,
beladadır. Memedin gözlerine bu pırıltı, son bir yıl içinde gelip
yerleşmiştir. Ondan önce Memedin çocuk gözleri bir hayranlık, bir sevinç
içinde parlardı.
Gökte kara bulutlar yuvarlanıp duruyordu. Abdi Ağanın kapısında
üşümekten iki büklüm olmuş, yırtık, el dokuması giyimli bir kalabalık,
birbirlerine sokulmuş titriyordu. Bir tek kişi vardı kalabalığın dışında:
Döne. Onlar, Abdi Ağayı bekliyorlardı. İçerden, Abdi Ağa çıkacak da
onlara bir şey söyleyecek. Derken Abdi Ağa, elinde doksan dokuzluk
tespihi, başında devetüyünden örülmüş takkesi, sivri sakalıyla göründü:
Gene aç mı kaldınız? diye söylendi.
Kalabalıktan hiç ses çıkmadı.
Kalabalığın arkasında tek başına duran Döneyi gören Abdi Ağa:
Döne! Döne! diye bağırdı. Sen doğru evine git! Sana bir tek tane bile
vermem. Evine git! Döne! dedi. Şimdiye kadar benim köyümden, benim
kapımdan adam kaçıp da başka köye, başka adama çoban olmadı,
yanaşma olmadı. Bunu senin bir karış oğlun icat etti. Sen doğru evine...
Kalabalığa döndü:
Siz arkamdan yürüyün!
Geniş şalvarının cebinden bir tutam anahtar çıkardı, eline aldı.
Ceketinin cebinden de bir defter çıkardı.
Neden sonra kendini toplayabilen Döne arkasından:
Ağam o, bir kımık çocuktur, diyebildi. Bizi aç koma.
Ağa durdu. Döneye döndü. Arkasındaki kalabalık da durdu, döndü.
Çocuk, çocukluğunu bilir, dedi Ağa. Şimdiye dek, ben kendimi bildim
bileli, kimse Değirmenoluk köyünden kaçıp da başka köyde çobanlık,
yanaşmalık etmedi. Etmez de... Sen doğru evine Döne!
Abdi Ağa, ambarın kapısını açınca, sıcak, tozlu bir buğday kokusu
fırladı dışarı.
Kapıda durdu:
Bana bakın, dedi. O Döneye bir tek tane bile vermeyeceksiniz.
Acından ölecek. Şimdiye kadar Değirmenoluk köyünde acından ölen


olmadı. O ölecek. Ya da satacağı bir şeyi varsa, satacak. Verirseniz,
verdiğinizi duyarsam, hepinizin evine gelir verdiklerimi alırım. Demedi
demeyin.
Kalabalık:
Bize yetmez ki... diye cevap verdi.
Bize yetmez ki...
Yetmez ki...
Döneye...
En arkadan cırlak bir kadın sesi:
Kaçmayaydı Dönenin oğlu da... Bize ne! Varsın acından ölsün.
Her biri sırtında çavdar, buğday, arpa karışığı zahireyle evine döndü.
Değirmen köyün öte ucunda, ulu çınarın az aşağısındaydı. İkinci gün
değirmenin önü çuvallarla doldu. Değirmen çoktandır bağlıydı. Kulaksız
İsmaile gün doğdu.
Akşamüstü her evden, bir sıcak ekmek kokusu geliyordu.
Durmuş Ali, tam altmışında. Köyün en iri adamı. Yaşlı bir çınar kadar
sağlam. Büyük yüzü, küçücük gözleri var. Ömrü boyunca ayağına
ayakkabı giymemiştir. Ayağının altında kara, karış karış yırtılmış kalın bir
tabaka ayakkabı yerini tutar. Ayakları kocamandır. Bu ayaklara göre,
hiçbir ayakkabı bulunmaz. Bütün numaraların, hatta çarık büyüklüğünün
bile dışındadır. Ama isteseydi çarık giyebilirdi. Bu, ona sorulduğunda,
hiçbir şey söylemez, sadece küfreder.
Kadının biri hamur yuğuruyor, biri ekmeği açıyor, biri de sacda
pişiriyordu. Pişiren kadının sağına kırmızı, kalın sac bazlamaları
yığılmıştı. Ali, bir iki tanesini iştahla yedi. Sonra gözleri sulandı. Karısına
döndü:
Avrat, dedi, hiç boğazımdan aşmıyor doğru dürüst.
Kadın:
Neden ola Ali? diye hayretle sordu.
Ali:
Şu bizim İbrahimin çocukları... Abdi gavurunun yaptığı hiç aklımdan
çıkmıyor, dedi. Döneyi kovdu. Dün bir tek tane bile vermedi.
Kadın:
Yazık, dedi. İbrahim olaydı...
Ali:
Abdi bize de tembih etti ki...
Kadın:
Duydum, dedi.
Ali:


Şu koskocaman köyün ortasında, göz göre göre iki kişi aç mı
kalacak?
Ali, kızdı köpürdü. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Bağırtı ta köyün
öteki ucundan işitiliyordu.
Kalk bakalım avrat, dedi, şu ekmekten iyi bir çıkın yap! Bir torbaya bir
ölçek de un koy! İbrahimin çocuklarına götüreceğim.
Kadın eteklerinin ununu çırparak ekmek tahtasının başından kalktı.
Ali, elinde torba ve çıkın, hızla, gürleyen dallı bir ağaç gibi kapıdan
çıktı. Dönenin kapısına geldiğinde yatışmıştı.
Döne! Döne! diye bağırdı. Aç kapıyı.
Döneyle oğlu ateşi geçmiş ocağın başına büzülmüşler, birer taş
parçası gibi hareketsiz duruyorlardı.
Ali, birkaç kere daha:
Döne! Döne! diye bağırdı.
Neden sonradır ki, Döne sesi tanıdı, toparlanıp kalkabildi.
Vardı kapıyı isteksiz isteksiz açtı:
Buyur Ali Ağam, dedi.
Ali:
Kız, dedi ne bekletiyorsun sabahtan beri dışarda?
Döne:
Gel içeri Ağam, dedi.
Ali, kapıdan eğilerek içeri girdi.
Bu ateş niye yanmıyor? diye sordu.
Memedin gözlerine, o, iğne ucu gibi ışık çakılıp kalmıştı. Alinin iyi,
güleç babacan yüzünü görünce ışık kayboluverdi.
Ali, çıkını gösterdi:
Allah kerim, dedi.
Döne:
Öyledir zaar, dedi.
Ali:
Üşüdüm Döne! dedi. Bak çocuk da büzülmüş. Yaksana şu ateşi...
Döne, boş boş ocağa baktı:
Sönmüş mü? dedi. Hiç farkında olmamışım.
Ocağa odun attı, tutuşturdu Döne:
Bu gavur Abdiyi...
Abdi lafını duyunca, Memedin gözlerine o ışık gene geldi, oturdu.
Ali:
Vuranın, dedi, eli nurlanır. Doğru Cennete gider. Babası bunun gibi
değildi. Köylüyü de düşünürdü.



Aliden sonra, birkaç köylü daha yiyecek getirdi Döneye. Bunu, Abdinin
tüyü bile duymadı. Ama, bu köylülerin getirdiği ancak on beş gün yetti.
Ana oğul iki gün aç kaldılar. Üçüncü günün sabahı Döne hiçbir şey
söylemeden, ineği yattığı yerden kaldırdı. Boğazına bir ip bağlayarak
dışarı çıkardı.
İnek dışarı çıkınca Memed:
Ana!... dedi.
Döne:
Yavrum, dedi.
Döne ineği çekerek, geldi Abdi Ağanın evinin önünde durdu.
Dana, ineğin memelerinin arasına başını sokmuş emiştiriyordu. Döne,
evin önünde bir zaman dikildi kaldı. Döneyi, dışarda Dursun görüp
ağasına haber verdi. Haber üstüne Ağa dışarı çıktı. Döne başını yerden
kaldıramıyordu. Sivri, ince çenesi titriyordu, çocuk dudakları büzüşerek
titriyordu. Bütün bedenini de hafif bir titreme almıştı.
Abdi Ağa, ineğin sırtına elini vurarak:
Satmaya mı getirdin Döne? diye sordu.
Başını yerden kaldırmadan:
Heyye Ağam, dedi.
Abdi Ağa, Dursuna emir verdi:
Şu ineği al Döne bacının elinden de, götür bizim ahıra!
Elini cebine soktu anahtar tutamını çıkardı.
Çuval getirdin mi kızım Döne? diye sordu. Sesi yumuşak şefkatliydi.
Döne:
Heyye, dedi.

7

Meşe biten toprakta, hemen hemen hiç başka ağaç gözükmez. Dağ
taş, dere tepe sırf meşedir. Meşeler kalın, kısa gövdelidir. Dalları
güdüktür. En uzun dalın uzunluğu bir metreyi geçmez. Koyu yeşil
yapraklar üst üstedir. Toprakta, sağlam, toprağa bütün güçleriyle
yapışmış dururlar. Hiçbir güç onları oradan ayıramayacakmış gibi gelir.
Meşe toprağı kıraç, bembeyaz, kireç gibi bir topraktır. Üstünde
meşeden başka bitki yaşatmamaya ant içmiş gibidir.
Kadirliyle Çiğcik arası küçük küçük, yaygın tepelerdir. Bu tepelerin
toprakları killi, kapkara, yağlı, verimlidir. Buralar, eski Çukurova
bataklıklarının son ucudur. Batısına Ağcasaz bataklığı düştüğü gibi,
doğusuna da Torosların çamlığı düşer. Tepelerin her bir yerleri tepeden
tırnağa ekilir. İşte bu tarlaların içinde meşeler vardır. Her biri uzun, selvi
gibi meşelerdir. Dallarından taze bir yeşillik fışkırır. Gövdeleri, öteki kısa
meşelerin gövdeleri gibi nasırlı değildir. Kavak gövdesi yumuşaklığında
gözükürler. Dümdüz. Ekinlerin arasında meşe gibi değil de herhangi bir
ağaçmış gibi dururlar.
Çakırdikenlik yeşil, çakırdikenlik mor, çakırdikenlik sütbeyaz
dalgalanır. Şafağın yerine kırağı düşmüştür. Buza kesmiştir taş toprak.
Çakırdikenliğin ortasında bacakları parçalana parçalana çift sürdü. Yandı,
kavruldu. Topraktan dişiyle tırnağıyla söküp çıkardığının dörtte üçünü
Abdi Ağa aldı elinden. Öteki köylülerden üçte iki alırdı. O yıllardan sonra
garaz bağlamıştı. İnadından dönmedi. Fırsat buldukça da dövdü, hakaret
etti.
Toprağına göre yetişir, büyür, gelişir.
Kıraç toprakta büyüdü.
Bin bir bela... Boy atamadı. Omuzları, bacakları gelişmedi. Kolları,
bacakları kuru birer ağaç gibiydi. Kupkuru. Avurdu avurduna geçmişti.
Yüzü esmerdi. Gün yanığı esmeri... Ona şöyle alıcı gözle bakınca o
meşeler mutlak akla gelirdi. Kısa, küt... Toprağa meşe gibi sağlam
yapışmış. Her bir yanı sert, keskin. Yalnız bir yerinde, bir yerciğinde bir



tazelik kalmış. Dudakları çocuk dudakları gibi pembe pembe... Çocuk
dudakları gibi incecik kıvrılıyorlar. Dudakların kenarında her zaman, bir
gülümşeme durur gibi... Acılığına, sertliğine yakışır.
İnce Memed, bu sabah sevinçten taşmakta. Dışarı, güneşe çıkıyor.
Güneşte dolaşıyor. İçeri giriyor. Kaçakçılardan alınmış, yeni ceketinin
cebinde bir mendil sokulu. Mendili türlü şekillere koyuyor. Uğraşıyor. Bazı
bir yaprak gibi açıp, bazı dürüyor. Kasketi de yeni. Kasketi başına
geçiriyor. Altından alnına, kara, uzun perçemlerini çıkarıyor. Sonra geri
koyuyor. Bir de böyle bakıyor aynaya. Beğenmiyor. Kara perçemlerini
tekrar çıkarıp döküyor alnına. Öyle bırakıyor. Şalvarı da yeni. Şalvarı iki
yıl önce almıştır ya, giymemiştir. İlk olarak giyiyor.
Çoraplar giydi, çoraplar çıkardı. Bu kadar çok çorap! Çorabı çoktu.
Anası iyi çorap dokurdu. Bir de... nakışın en güzelini anası vururdu. En
son giydiği çorabı da beğenmedi. Çıkardı bir köşeye koydu. Anasını yan
gözle süzerek sandığa gitti, açtı. Sandığın içi yaban elması kokuyordu.
Köşedeki nakışlı çoraba gözü ilişince titremeye başladı. Eğildi aldı. Yaban
elmasının kokusu dört yanı sarmıştı. Eli çoraba değince titremesi arttı.
Yüreğinden ılık bir şeyler geçti. Bir hoş oldu. Bir sıcaklık, bir yumuşaklık...
Sandığın loşluğunda çorabın renkleri koyu... Çekti ışığa götürdü. Renkler
ışıkta açıldı. Parladı.
Bir türkü duyulur... Gecede başka türlü, gündüzde başka türlüdür.
Çocuk söylerse başka tatta, kadın söylerse... Genç söylerse başka türlü
olur, yaşlı söylerse... Dağda söylenirse başka, ovada, ormanda, denizde
başka türlüdür. Hep ayrı ayrı tattadır. Sabahleyin başka, öğle, ikindin,
akşamlayın başkadır.
Bu nakışlı çorap bir türkü gibidir. Bir türkü sıcaklığında örülmüştür.
Sarısı, kırmızısı, yeşili, mavisi, turuncusu, türlü rengi karışıp uyuşmuş, bir
sıcaklık, bir yumuşakşlık meydana getirmiştir. Aşk gibi, şefkat gibi bir şey
olmuştur.
Bu çorap aşktır. Öyle bir gelenekten gelir. Memedin eli dokununca
titremesi, ışığa çıkınca irkilmesi boşuna değildir. Böyle çorapların üstünde
hep iki kuş nakışı bulunur. Gagalarını dayamış öpüşür gibi iki kuş...
Sonra, iki ağaç vardır, gövdeleri küçücük. Tek, kocaman çiçekli... İki ağaç
yan yana dururlar. Çiçekleri öpüşecek gibi burun burunadır. Sonra, bu iki
nakış arasından sütbeyaz bir su akar. Kırmızı kayalar vardır kıyıcığında.
Bir renkler, yalımlar cümbüşüdür almış başını gidiyor.
Çorapları giydi. Çarığını da üstüne çekti. Çorap, dize kadardı.
Dize kadar bir yığın kuş, çiçek öpüşüyor, bir sürü ak su akıyordu.
İçinden, şöyle bir Hatçeye de görünsem geçti. Hatçelerin evine doğru




yürüdü. Hatçe, kapının eşikliğindeydi. Memedi görünce kocaman ışıltılı
gözleri gülümsedi. Yaptığı çorabı da ayağında görünce sevindi.
Memed, oradan köyün içine doğru yürüdü. Evlerine geri döndüğü
zaman, gün epeyce yükselmişti. Bir taşın üstüne oturdu. Arkadaşını
beklemeye başladı. Az sonra arkadaşı damın arkasından çıkıp geldi.
Ana:
Çocuklar, dedi, çok eğlenmeyin. Abdi Ağa şehire gittiğinizi duymasın.
Haliniz perişan olur sonra.
Memed:
Duymaz, dedi.
Arkadaşı, Kel Alinin oğlu Mustafaydı. O da bu yıl on sekizine basmıştı.
İkisi bir olup kafa kafaya vermişler, kasabanın nasıl bir yer olacağı üstüne
tartışmışlar, en sonunda dayanamamış, gitmeye karar vermişlerdi. Oraya
içlerinden bir şey çekiyordu onları. Dursunun masal gibi anlattığı
Çukurova çekiyordu onları. Kararı bundan tam iki yıl önce vermişlerdi. O
gün bu gündür bir türlü gerçekleştirememişlerdi.
Bir kere Mustafa babasından, Memed anasından korkuyordu. İkisi
birden Abdi Ağadan korkuyorlardı. Bundan üç gün öncedir ki, ikisi bir
olup, meseleyi Memedin anasına açtılar.
Ana:
Nasıl olur? dedi. Siz nasıl gidersiniz kasabaya bu yaşta? Olur mu?
Sonra Abdi Ağa ne der? Bir duyarsa Abdi Ağa, vallaha bu köyden bizi
iyice kovar.
Memed, anasına yalvardı.
Ana:
Olmaz, dedi.
Olmaz, dedi ama, yüreğine de dert oldu.
Sonunda:
Kovarsa kovsun Abdi Ağa, dedi. Biz de...
Mustafanın babasına söylemediler. Ona, geyik avına gideceklerini,
birkaç gün dağda kalacaklarını söylediler. Oldum olası, hep geyik avına
giderlerdi. Memedin üstüne bir avcı daha yoktu köyde. Pireyi vururdu.
Öyle de atıcıydı. Kel Ali, onları böyle süslü püslü giyinmiş, ayaklarında
muhabbet çoraplarıyla görseydi imkanı yok ava gittiklerine inanmazdı.
Mustafa, ava gitmek için aldığı tüfeği Memedlere bıraktı.
O gece sabaha kadar hayaller kurdular. Bir dakika olsun gözlerini
yummadılar. Hep konuştular.
Daha şafağın yeri ışımadan, ortalık alacakaranlıkken yola çıktılar.
Koşarcasına gidiyorlardı. Aşağıdan ince bir yel esiyordu. Soğucak.



Günün ucu azıcık görününceye kadar ne konuştular, ne de azıcık durup
soluk aldılar.
Sonra Memed yeşil toprağın orada durup derin derin soluk aldı:
Bundan ötede Sarıboğa varmış... Önce oraya uğrayacağız. Sonra
Değirmenler, onun arkasından da Dikili köyü... Dikilinin arkasından da
kasaba...
Mustafa:
Arkasından da kasaba... diye söylendi.
Yürüdüler. Gene koşarcasına gidiyorlardı. Bir ara durup birbirlerine
gülümsüyorlar; sonra gene hızlanıyorlardı.
Bir hızda Süleymanlıdaki tahta, yanık köprüyü, yeraltı yolunu, kan
mezarını geçtiler. Torunlara geldiklerinde öğle olmuştu. Hava ılıktı. Nar
ağaçları kırmızı çiçeklerini açmışlardı. Toprakta bir ıslaklık vardı. Toprağa
oturdular. Nereden çıktıysa, nar ağacının arkasından, göğsünü bağrını
açmış uzun boylu, yorgun, terlemiş bir ihtiyar çıktı. Göğsünün uzun kılları
da ağarmıştı. Ağarmış kıllar kıvırcık kıvırcıktı.
Sütbeyaz sakalı da kıvırcıktı. Sırtındaki heybesini indirdi:
Selamünaleyküm delikanlılar, dedi.
İhtiyarın gür, tokmak gibi vuran bir sesi vardı. Oturur oturmaz,
heybesinden bir çıkın çıkardı açtı. Çıkında yufka, ince, beyaz ekmekler
vardı. Bir de kocaman kırmızı bir soğan... Soğanın yanında da çökelek
vardı.
Yemeye başlayan ihtiyar:
Buyurun delikanlılar, diye onları çağırdı.
Memed:
Ziyade olsun.
Mustafa:
Ziyade olsun.
İhtiyar:
Gelin canım, diye üsteledi.
Memed:
Ziyade olsun.
Mustafa:
Ziyade olsun.
İhtiyar habire ısrar ediyordu.
Memed:
Biz kasabada yiyeceğiz, diye kesti attı.
Mustafa:
Biz kasabada yiyeceğiz.


İhtiyar:
Öyleyse o başka, diye gülümsedi. Anladım. Şehir ekmeği...
Ama, daha şehire bir hayli yolunuz var.
Memed:
Orada yiyeceğiz.
Mustafa:
Orada yiyeceğiz.
Yanlarındaki su çağlayarak, köpüklenerek kayaların arkasından,
üstünden, yanından, yönünden hızla akıyordu.
İhtiyar, ağzı dolu dolu:
Bu suyu bırakmayacaksınız. Sizi doğru oraya götürür.
Memed:
Sen bizimle gelmeyecek misin?
İhtiyar:
Aaah yavrum, dedi, ben de kasabaya gidiyorum ya, size nasıl ayak
uydururum?
Memed sustu.
İhtiyar, yemeğini bitirdi. Çıkınını iyicene, sıkı sıkıya bağladıktan sonra
gitti, suyun kıyısına yatıp doya doya içti. Elinin tersiyle ağzını, bıyıklarını
silerek geldi oturdu. Kocaman cabakasını çıkardı, açtı. Cıgarasını sarı
defter kağıdına parmak kalınlığında sardı. Çakmağı çakmaya başladı.
Neden sonradır ki kav aldı, ortaya hoş bir koku salıverdi: Cıgarayı
yaktıktan, belini de nar ağacına bir iyice dayadıktan sonradır ki:
Bre delikanlılar, siz nereden olursunuz? diye sordu.
Memed:
Değirmenoluktan.
Mustafa:
Değirmenoluktan.
İhtiyar:
Keçi sakallı, gavur dinli Abdinin köyünden öyle mi? Duyduk ki gavur
Abdi de ağa olmuş. Duyduk ki köylüleri kul gibi çalıştırır, hepsini aç
kormuş. Kış gelince acından ölürmüş millet. Diyorlar ki Abdinin izni
olmayınca kimse evlenemez, kimse köyden dışarı bile çıkamazmış.
Diyorlar ki Abdi köylerde, sopayla döve döve adam öldürürmüş. Beş
köyün hükümeti, padişahı Abdi imiş. Astığı astık, kestiği kestik... Vay bre
keçi sakallı Abdi! Abdi ağa olmuş ha!
İhtiyarı bir gülmedir aldı. Boyuna hem gülüyor, hem de:
Vay bre Abdi! diye hayret ediyordu. Vay bre Abdi! Vay bre keçi sakallı
Abdi!


Gülmeyi bıraktı:
Doğru mu? diye sordu. Kaşları çatılmıştı.
Çocuklar bakıştılar. O iğne ucu gibi pırıltı geldi Memedin
gözbebeklerine yerleşti. İhtiyar çocukların cevap vermediklerini,
bozulduklarını görünce:
Bre delikanlılar, dedi, o keçi sakallı it var ya, o köylüye zulmeden
deyyus, o yiğit kesilen, avradını... Abdi var ya, bir tavşan kadar korkaktır.
O, bir karı gibidir bre! Geçti yavrularım. Geçti. Onun böyle bir namussuz
olacağını bilseydim canını cehenneme gönderirdim. Kaç para eder, geçti.
Demek, keçi sakallı Abdi ha?
Gene gülmeye başladı:
Demek Abdi padişahlık davasında? Kul etmiş beş köyü ha?
Tüüüüüüüh! Vay anasını!... Ulan Abdi senin böyle bir namussuz
çıkacağını bileydim... Bir bileydim Abdi!
Memedle Mustafa birbirlerine sokulmuşlar ihtiyara inanmaz bir tavır
takınmışlardı. Mustafa gülümsüyor gibiydi. Bu, ihtiyarın gözünden
kaçmadı:
Demek siz Abdinin köylüsüsünüz? Abdinin ayaklarıma kapandığı
günler geçti.
Bu laflar üstüne Mustafa belli edercesine ihtiyara alaylı bir gülümsedi.
Memed, bunu görünce Mustafayı dürttü. Belli etmesin diye. İhtiyar bunu
da gördü.
Siz, dedi, Koca Ahmet adını duydunuz mu hiç?
Memed:
Duyduk, dedi.
İhtiyar sertçe M usta faya sordu:
Sana diyorum, sen duydun mu?
Mustafa yılışarak:
Tabii duyduk, dedi. Onun adını duymayan var mı?
Sıyrıngaçtan giderken, iki eşkıya önüne çıkmışlar, soymuşlar Abdiyi.
Karısını da elinden almışlar. Bunu bana haber verdiler. Abdi de geldi
ayaklarıma kapandı: Gittim karısını aldım getirdim. Teslim ettim
kendisine. Böyle zulmedeceğini bilseydim fakir fıkaraya!...
Koca Ahmet bu dağlarda bir destandı. Analar, ağlayan çocuklarını,
Koca Ahmet geliyor diye avuturlardı. Koca Ahmet bir dehşet olduğu kadar
bir sevgiydi de. Koca Ahmet bu iki duyguyu yıllar yılı bu dağlarda yan
yana götürebilmişti. Bunun ikisini bir arada götüremezse bir eşkıya,
dağlarda bir yıldan fazla yaşayamaz. Eşkıyayı korkuyla sevgi yaşatır.
Yalnız sevgi tek başına zayıftır. Yalnız korkuysa kindir.


On altı koca yılda Koca Ahmedin burnu kanamadı. Koca Ahmet, on
altı yıl süren eşkıyalığında yalnız bir tek kişi öldürmüştü. O da kendisi
askerde iken anasına işkence ederek ırzına geçen adamı...
Köye geldiğinde bunu duymuş, adamı vurup dağa çıkmıştı. Adam
Hüseyin Ağa idi. Yol kesmezdi. Onun dolaştığı yerlerde başka hiçbir
eşkıya da yol kesemezdi.
Çukurovanın en zengin adamını seçer, bir çetesiyle ona bir mektup
yollardı. Şu kadar para isterim diye. Mektubu alan zengin adam;
hemencecik istenilen parayı gönderirdi. Kimden ne kadar para istemişse
eşkıyalığı süresince, santimi santimine almıştı. Öteki eşkıyalar giderler,
zenginlere işkence ederler, öldürürler, çoğu gene beş para alamazdı.
Elleri boş, Çukurovadan, arkalarında bir bölük candarma geri dönerlerdi.
Koca Ahmet aldığı parayı har vurup harman savurmazdı. Zaten
nereye harcasın? Dağ başı... Gezdiği bölgenin hastalarına ilaç,
öküzsüzüne öküz, fıkarasına unluk alırdı.
Affa uğrayıp da köyüne inince, yakın uzak köylerden onu görmek için
köylüler, günlerce Koca Ahmedin köyüne taşındılar.
Koca Ahmet aftan sonra evine çekildi: Kendisini çiftine çubuğuna
verdi. Karıncayı bile incitmedi. Yalnız, bir haksızlık görüp fazlaca
kızdığında:
Aaah! eski günler, diyordu. Sonra da bundan utanmışçasına
susuyordu. Kızgınlığı geçince de gülüyordu böyle söylediğine...
Koca Ahmedin kendisi köyünde unutulmuş gitmişti. Böyle bir adam
yaşıyor mu yaşamıyor mu kimse farkında bile değildi. Köylüleri ona
alışmışlardı. Bu ak sakallı ihtiyar, yıllar yılı Torosları tutmuş Koca Ahmet
değildi. Koca Ahmet yaşıyor mu yaşamıyor mu kimsenin umurunda bile
değildi.
Dağda bir eşkıya ünlendi miydi, Koca Ahmet gibi, diyorlardı.
Bir eşkıya kadına bakmadı, yol kesmedi miydi, Koca Ahmet gibi...
diyorlardı. Adam öldürmüyor, halka zulmetmiyorsa; Koca Ahmet... Cümle
iyiliklerde, Koca Ahmet gibi...
Mustafaya döndü sordu:
Nasıl bir adammış Koca Ahmet? Duydun mu?
Mustafa:
Babam der ki, Koca Ahmet gibi yiğit eşkıya, namuslu, fıkara babası
eşkıya gelmedi bu memlekete.
İhtiyar:
Boyu, bosu, yüzü nasılmış, hiç söylemediler mi?
Mustafa:

Babam der ki, uzun boylu, karayağız, koca bıyıklı dağ gibi bir
adammış Koca Ahmet. Babam konuşmuş onunla. Alnının ortasında
büyük, kara bir beni varmış. Gözlerinden ışık saçarmış. Meteliği
vururmuş. Yaaaaa... meteliği vururmuş. Babam onunla konuşmuş bile.
İhtiyar alaylı bir sesle sordu:
Gavur Abdinin avradını eşkıyalardan alıp da, ona geri veren kim?
Mustafa:
Kim olacak, sensin. Ben aldım verdim demedin mi?
İhtiyar hayıflı hayıflı başını salladı.
Ben değilim ben, dedi. Ben...
Memed, adamın yüzüne dikkatlice baktı. İki kaşın orta yerinde, ak
kılların arasında büyücek, yeşil bir ben gördü. Ben yeşil, kara değil...
Bundan sonra da gözlerini adamın yüzünden ayıramadı.
Mustafa sırnaştı:
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 1 - 05
  • Части
  • İnce Memed - 1 - 01
    Общее количество слов 3328
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 02
    Общее количество слов 3340
    Общее количество уникальных слов составляет 1610
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 03
    Общее количество слов 3283
    Общее количество уникальных слов составляет 1654
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 04
    Общее количество слов 3388
    Общее количество уникальных слов составляет 1750
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 05
    Общее количество слов 3309
    Общее количество уникальных слов составляет 1704
    35.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 06
    Общее количество слов 3252
    Общее количество уникальных слов составляет 1727
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 07
    Общее количество слов 3436
    Общее количество уникальных слов составляет 1599
    37.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 08
    Общее количество слов 3410
    Общее количество уникальных слов составляет 1677
    37.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1660
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 10
    Общее количество слов 3396
    Общее количество уникальных слов составляет 1704
    35.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 11
    Общее количество слов 3395
    Общее количество уникальных слов составляет 1644
    36.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 12
    Общее количество слов 3441
    Общее количество уникальных слов составляет 1602
    37.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 13
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1768
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 14
    Общее количество слов 3383
    Общее количество уникальных слов составляет 1679
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 15
    Общее количество слов 3432
    Общее количество уникальных слов составляет 1610
    37.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 16
    Общее количество слов 3456
    Общее количество уникальных слов составляет 1636
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 17
    Общее количество слов 3302
    Общее количество уникальных слов составляет 1548
    35.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 18
    Общее количество слов 3322
    Общее количество уникальных слов составляет 1795
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 19
    Общее количество слов 3415
    Общее количество уникальных слов составляет 1620
    35.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 20
    Общее количество слов 3344
    Общее количество уникальных слов составляет 1650
    37.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 21
    Общее количество слов 3442
    Общее количество уникальных слов составляет 1729
    36.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 22
    Общее количество слов 3346
    Общее количество уникальных слов составляет 1714
    36.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 23
    Общее количество слов 3300
    Общее количество уникальных слов составляет 1668
    35.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 24
    Общее количество слов 3351
    Общее количество уникальных слов составляет 1774
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 25
    Общее количество слов 3364
    Общее количество уникальных слов составляет 1658
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 26
    Общее количество слов 2886
    Общее количество уникальных слов составляет 1519
    37.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    62.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов