İnce Memed - 1 - 12

Общее количество слов 3441
Общее количество уникальных слов составляет 1602
37.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
53.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
Aldırma. Yiğeninin de avradını. O ölmüş işte...


Memed:
Kardaş, dedi, sizler için yakı getirdim. Merhem de getirdim.
Kerimoğlu verdi. Kendi eliyle yapmış. Eski adam. İki, güne kalmaz iyi
eder yaraları...
Horali:
Merhemin de avradını... dedi.
Memed:
Öyle deme Horali kardaş, dedi, belki bir faydası olur.
Horali:
İnşallah.
Recep Çavuş:
Senin Kerimoğlu da çok atmış, dedi, doğrularak: Bir ayda iyi etsin
yaralarımı ben razıyım.
Memed ikisinin de yarasını açıp ilaçladıktan sonra ocağın yanına
oturdu.
Ooof, dedi, bir yorulmuşum ki...
Durdu:
Bak Memed, dedi, Cabbar ne diyor senin için? Diyor ki, Memed
Kerimoğlunun çadırının içini görünce ağzı ayrık kaldı.
Memed:
Öyle oldu, dedi. Böyle bir çadır içi hiç görmemiştik. Cennet köşkü gibi
bir yer...
Cabbar:
O, Kerimoğludur o! Ona Kerimoğlu demişler. Adıyla sanıyla
Kerimoğlu... Onun çadırının içi öyle olmayacak da, kimin çadırının içi
olacak!
Durdu:
Sen onu bilir miydin eskiden?
Cabbar:
Duyardım, dedi. Çok, çok paralı bir adammış. Gözümüzlen de gördük.
Milyonların üstünde yatıyormuş.
Memed:
Şu dünyada ne kadar iyi insan var, dedi. Her şeyimizi düşündü.
Yaramı sardı. Karnımızı doyurdu. Çamaşırlarımızı yıkattı. Birer kat da
çamaşır hediye etti.
Cabbar:
Çok büyük bir Ağadır o.
Durdu:
Bu kadar ünlü bu kadar zengin bir Ağa da biz niye duymadık

şimdiyedek onun adını?
Cabbar:
Bu, dedi, yörüklerin Ağası. Bunlar konar göçerler.
Memed:
Konarlar mı, göçerler mi, ne ne yaparlarsa yapsınlar, adamlar iyi
adamlar. Çadırının direği som sedef işlemeliydi.
Durdu şaşkınlıkla:
Çadırının direği som sedef işleme miydi? Vay anasını! Demek zengin
herifçioğlu? Vay anasını! Demek çadırının direği som sedef işleme?
Memed:
Ne derin! dedi. O kadar büyük bir çadır ki, on mu, on beş mi direği var.
Bir gelin bize yemek getirdi. Boynunda belki elli tane beşibir yerde vardı.
Hem zengin, hem de iyi adam. Hoş adam. Yüzü de güleç.
Cabbar:
Abdi Ağayı vuranın sen olduğunu öğrenince nasıl da afalladı.
Gözlerini dikmiş, sana yiyecekmiş gibi bakıyordu. Değil mi Memed?
Memed:
Bakıyordu ya, dedi. Amma da bakıyordu.
Durdu, gözlerini yalımlara dikmişti. Konuşmuyor, soru sormuyordu
artık. Derin düşüncelere dalmıştı. Yüzünü öylesine bir düşünce almıştı
ki... Durdunun adetiydi. Durdu bir şeye karar vermeden önce, gözlerini
nereye olursa olsun, bir insana, bir ağaca, bir buluta, çiçeğe, kuşa,
tüfeğe, ateşe diker, saatlerce kımıldamadan öylece dururdu.
O susunca ötekiler de sustular.
Yanındakilere çok sert bir çıkış yaptı:
Siz gidin yatın. Bu gece nöbeti Horali, ben, Recep Çavuş
bekleyeceğiz.
Bu anında Durduya ses çıkarılamazdı. Çeker vururdu. Babası olsa
vururdu. Onlar da hiç ses çıkarmadan gittiler, kayanın dibine kıvrıldılar.
Bazı insanlar vardır, sırf doğuştan hoşturlar. Recep Çavuş da onlardandır.
Bunlar, yalnız insanlar kendilerini sevsinler diye doğmuşlardır.
Sevilmelerine karşılık öteki insanlardan fazla bir yanları mı vardır? Hayır!
Recep Çavuş konuşkan mıdır? Hayır. Çok neşeli mi? O da yok. Güler mi,
oynar mı? Çok fazla iyilik mi yapar başkalarına? O da yok. Bu, bir sırdır:
Üç yıldır Deli Durdu çetesinde. Ondan önce, iki aydan fazla bir çetede
kalmamıştı. Millet şaşıyordu Recep Çavuşun Deli Durdu çetesinde üç yıl
kalışına.
Recep Çavuş, Deli Durduya ilk rastladığında:
Bana bak ulan Deli, demişti. Sen de o akıllı pezevenklerden olsaydın,


senin de çetende ancak iki ay kalırdım. Karışmazdım çetene. O allame
heriflerin işleri güçleri tuzağa düşüp, kurşun yemek. Anladın mı?
Durdu:
Anladım, demişti.
Bundan sonra, o gün bu gündür Reçep Çavuş, bu konu üstünde
konuşmamıştı. Deli Durdu ne yapmışsa hiç karşı koymamıştı. Birkaç
kere, hiç sebepsiz yere yaralanmış, Durduya gene bir laf söylememişti.
Yaşamı üstüne tam tamına hiç kimse bir şey bilmiyordu. Konuşması
Antep yörelerinin konuşmasını andırıyordu. Ama pek açık değildi.
Antepte uzun zaman kaldığı muhakkaktı. Antepten çok söz açardı.
Yaşamı üstüne türlü söylentiler vardı. Birisi şu: Recep Çavuş, bir gece
uykudan uyanıp, karı, demiş, ver benim şu tüfeğimi. Bir de azık hazırla.
Ben, gidiyorum. Kadın, tüfeği getirmiş yanına koymuş. Azığı da
hazırlamış. Çavuş tüfeği bir iyice yağlamış. Fişekleri takınmış. Karı,
demiş sonunda, şu benim eski kalpağı da ver. Ben dağa çıkıyorum.
Hakkını helal et. Karı buna çok şaşmış, delirdin mi sen, herif? demiş.
Gece yarısı uyurken yatağından kalk da dağa çık! Görülmüş mü bu?
Recep Çavuş, canım öyle istiyor avrat, demiş. Ben gidiyorum. Başka
hiçbir şey söylememiş, evden çıkmış. Bir daha da dönmemiş.
Bazıları da der ki, Recep Çavuş damadına kızmış. Sebebi de,
damadın kızına küfretmesiymiş. Bir gün damadın kapısından geçerken,
damadın kızına: Senin babayın... dediğini duymuş. Ona kızmış, dağa
çıkmış. Damadı öldürmeye kıyamamış.
Bazılarının da dediğine bakılırsa, Çavuş çok zenginmiş, ama, yol
parası, vergi vermekten hiç hoşlanmazmış, köye tahsildar geldiğinde
hasta olur, yataklara düşermiş. Yol parası vermemek için çıkmış. Kimi de
kaynanasını öldürmüş de onun için çıkmış, diyor. Herkes uydurup
uydurup bir şey söylüyor. Hangisi doğru, hangisi yalan belli değil. Suçu
var mı yok mu, o da belli değil. Ama, eskiden ne için çıkmışsa çıkmış
olsun Recep Çavuş, şimdi yakayı ele verirse en azından bir otuz yılı var.
Adı o kadar baskına, o kadar müsademeye, o kadar yol kesmeye, adam
öldürmeye karışmıştır ki...
Gün doğdu. Gün kalktı kuşluk oldu. Durdu uyanmıyordu. Oysa üstüne
gün ışığı düşürmek adeti değildi. Öğle oldu, gene uyanmadı.
Cabbar sezinliyordu. İçinden de, bunda mutlak bir iş var. Bu Deli hiçbir
zaman bu vakitlere kadar yatmaz. Bir baskına gidilecek. Bazı zor
baskınlardan önce kalkmamak adetidir. O da, yılda, iki yılda bir. Şimdi
nereye gidecek ola? geçiriyordu. Merakla bekliyordu.
Recep Çavuş, bugün çok neşeliydi. Türkü söylüyordu. Yaşlı, yanık

sesiyle.
Bir ara:
Bana bakın çocuklar, uyandırın şu Deliyi, dedi. Uyandırın da ağzımıza
bir lokma bir şey koyalım.
Memed:
Ben, karışmam.
Cabbar:
Ben de.
Güdükoğlu, vardı Durdunun başına dikildi:
Durdu Paşam, dedi, uyansana Durdu Paşam.
Güdükoğlu Durduya her zaman, Paşam diye söylerdi. Bu da
Durdunun çok hoşuna giderdi. Güdükoğlunun çetede birkaç ödevi vardı.
Birisi soytarılıktı. Durduya soytarılık ederdi.
Uyansana Paşam. Vakit öğleyi geçti Paşam. Durdu, iri yumruklarıyla
gözlerini ovuşturarak ağır ağır kalktı.
Hemen yemek yiyelim. Sonra gideceğiz.
Cabbar:
Yaralıları ne yapalım? dedi. Recep Çavuşun, Horalinin hali duman...
Durdu, yaralılara sordu:
Nasılsınız? Bizimle yürüyebilir misiniz?
Recep Çavuş:
Ben yürürüm. Ağrı o kadar kalmadı.
Horali:
Ben de yürürüm, dedi. Bu yaranın da anasını avradını...
Büyük bir halka oldular, sofrayı ortaya aldılar.
Gölgeler kuzeyden doğuya dönerken, kayalıklardan aşağı indiler.
Yörük çadırlarından köpek havlamaları geliyordu.
Memed:
Şimdi nereye gidiyoruz böyle? diye sorunca Durdu karşılık vermedi.
Yalnız kızgın kızgın baktı.
Memed de üstelemedi.
Durdu yönünü köpeklerin havladığı tarafa dönünce Memedle Cabbar
işi çaktı.
Cabbar, Memedin kulağına:
Durdunun gözü göz değil, diye fısıldadı.
Memed:
Gözü göz değil.
Cabbar:
Ya bir iş yaparsa Kerimoğluna. Ne yaparız?



Memed:
Ne yaparız? diye tekrarladı.
Cabbar:
Ne yaparız?
Durdunun gidişinde bir kötülük vardı. Hem de kötülüğün dikalası.
Durdunun yüzü, şimdiki gibi öyle kolay kolay kararmazdı. Şimdiyse öyle
azgın bir yüz ki... Bir sinek konsa bin parça olur.
Durdu, adımlarını yavaşlatıp Cabbara sordu:
Kaç çadır vardı, çadırının yanında Kerimoğlunun?
Cabbar:
Üç tane, dedi.
Çadırlara geldiklerinde, onları gene kocaman çoban köpekleri
karşıladı. Köpeklerin arkasından çocuklar dışarıya fırladılar. Onlardan
sonra da kadınlar. Sonra da erkekler... Kerimoğlu erkeklerin önlerinde
duruyor, gelen eşkıya kalabalığına gülümsüyordu. Çadırların yanını
yönünü sürülerle ak koyunlar sarmış, kara çadırlar bir sütbeyazlık
ortasında kalmıştı. Koyunlar, kuzular meleşiyor. Kocaman çoban
köpekleri pehlivan gibi dolanıyorlar, develer yatmışlar. Rahat.
Ağızlarından köpükler dökülüyor.
Kerimoğlu:
Hoş geldiniz misafirlerim. Sefalar getirdiniz, diye muhabbetle teker
teker her birinin elini sıktı.
Memed, gülerek:
Hoş bulduk, dedi. Yüzünde gülümsemesi dondu kaldı sonra.
İçini bir şüphe kurdu kemirip duruyordu. Deli Durdu ne yapacaktı
acaba?
Sonra, Kerimoğluna Durduyu gösterdi:
İşte çetebaşımız bu.
Kerimoğlu gün görmüş adamdır. Kaş altından Deli Durduya şöyle bir
baktı. Ondan bir şey anlamadığını Memede belli etti. Durduysa yüzü asık,
başı dimdik, etrafına bakmadan yürüyordu.
Kerimoğlu:
Bunun adı ne? dedi Memede.
Deli Durdu.
Kerimoğlu hayret etti:
O, bu mu?
Memed:
Odur işte.
Kerimoğlunun kırmızı yüzündeki gülüş dondu. Gözleri buğulandı.



Donuna kadar soyarmış soyunca öyle mi?
Öyle.
Çadırın içine girince, Memed kadar değilse de, Durdu da şaşırdı.
Duvarda nakışlı bir tüfek asılıydı. Durdu, Kerimoğluna kinli bir bakış
attıktan sonra:
Şu tüfeği getir de bir görelim Ağa, dedi. Bir de Ağa tüfeği görelim.
Kerimoğlu, bu sözlerdeki kini fark etti. Yüreği sızladı. İçi, kendisine bir
felaketin yaklaştığını söylüyordu. Bu adamın suratı surat, gözleri göz
değildi.
Kerimoğlu, tüfeği getirip Durduya verirken:
Yemeğiniz hemen mi gelsin? diye sordu. Yoksa akşama mı yersiniz?
Durdunun gözleri kıvılcımlandı:
Ben, dedi, soymaya geldiğim adamın ne ekmeğini yer, ne de
kahvesini içerim. Ekmeğini yer, kahvesini içersem soyamam.
Hışımla ayağa kalktı. Onun arkasından ötekiler de ayağa fırladılar.
Kerimoğlu:
Yemeğini ye de, gene soy! Kerimoğlunun evine gelen yemek
yemeden ayrılmaz, dedi. Ama sesi titriyordu. Yanaklarından da hafif bir
kızıllık burnuna, alnına doğru yayılıyordu. Biraz sonra, alnında boncuk
boncuk ter peydahlandı. Bana bak Durdu Ağa, dedi. Bu dağlar eşkıya
dolu. Şimdiye dek hiçbir eşkıya Kerimoğlunun evini soyamadı. Sen
soyacaksan soy! İşte ev önünde.
Memedle Cabbar bu durum karşısında bitmiş, yok olmuşlardı.
Tepelerinden kaynar sular dökülmüş gibi olmuşlardı.
Durdu:
Ben de hiçbir eşkıyaya benzemem, dedi.
Kerimoğlu yerinden hiç kımıldamadı. Çadırın direği gibi sessiz,
vurdumduymaz durup duruyordu.
Durdu:
Önce paraları getir Ağa.
Recep Çavuşla Horali ayağa kalkanlarla kalkmışlar, sonra geri
oturmuşlar, olanı biteni seyrediyorlar. Nedense Recep Çavuşun gözlerinin
içi gülüyor.
Kerimoğlunun yerinden kıpırdamadığını gören Durdu, yavaş yavaş
yaklaşıp, tüfeğinin dipçiğiyle omzuna var gücüyle indirdi. Kerimoğlu yere
düştü. Durdu elinden tuttu, kaldırdı.
Çadırın öteki bölmesinde kadınlar, çocuklar gürültüyle ağlıyorlardı.
Baksana bana Ağa, senin ağalığın Saçıkaralı obasınadır, bana değil. Bu
dağlarda da Deli Durdunun ağalığı söker.

Güdükoğluna emir verdi:
Ağayla git de ne kadar parası varsa al getir. Anladın mı? Kadınların
altınlarını da topla getir. Anladın mı?
Güdükoğlu:
Anladım Paşam.
Güdükoğlunun çetede bir de bu işi vardı. Baskına gittiklerinde,
işkence yaparak paraları çıkarttırırdı. Bu işin ustasıydı. O, hangi evi
aramışsa, geride bir kuruş bile bırakmamıştır. Kurutmuştur.
Güdükoğluna gün doğdu. Ağanın kolundan tuttu, çekti:
Geeel bakalım Kerimoğlu. Paraların yerini söyle. Yoksa, Güdüğün bir
kurşunu taşlı köyü boylatır sana.
Durdu:
Kerimoğlu, diye bağırdı, ya canını vereceksin, ya da ne kadar paran
varsa onu...
Çadırın önüne, öteki çadırların çocukları, kadınları birikmişlerdi.
Durdu, bunları böyle kapıya çöküşmüş görünce, dışarı çıktı bağırdı:
Yallah evlerinize. Yakında size de sıra gelecek.
Kerimoğlu, gözleriyle Cabbarı, Memedi araştırdı. Onlar arkasında
duruyorlardı. Arkasına dönünce, Memedle göz göze geldiler. Memed
gözlerini indirdi. Kerimoğlu, sonra da Cabbara baktı. Bana yapacağınız
bu muydu? der gibi kırgınlık vardı gözlerinde. Göz çukurlarında birer
damla yaş birikmişti. Arkasına döndü. Güdüğün önüne düştü. Öteki
bölmeye geçtiğinde, koyunlar gibi birbirlerine sokulmuş, ağlaşan
kadınlardan birisine işaret etti:
Aç sandığı. Ne kadar para varsa, çıkar da şu adama ver. Üzerinizde
de ne kadar altın, bilezik, yüzük varsa çıkarın bana verin, dedi.
Kerimoğlu, Durdunun niyetini sezmişti. Bir metelik bile bırakmayacaktı
kendisinde. Onun için ne var, ne yok eliyle vermeliydi. Güdükoğlu bir
tomar kağıt para, bir torba da altını getirdi. Durdunun eline verdi.
Kerimoğlu da kadınların gerdanlık, yüzük, bilezik, başlık yaptıkları altınları
toplayıp getirdi.
Durdu, Güdükoğluna:
Tamam mı? Hiçbir şey kalmadı mı? diye sordu.
Güdükoğlu:
Kalmadı, diye kestirdi attı.
Oysa, bütün öteki baskınlarda Durdu, Güdükoğluna, kalmadı mı? diye
sorar, öteki, daha var Paşa, derdi. Sonra gider bir altın, bir kağıt lira
getirirdi. Böyle böyle evi on kez, yirmi kez araştırır, kıyıda köşede ne
kalmışsa teker teker çıkarırdı. En sonunda bir kalmadı işareti yapardı.


Daha, bir yerlerde para kalmış mıdır, kalmamış mıdır, Güdükoğlu adamın
yüzüne bakınca bilirdi. Hiç sapıtmaz, mutlak bilirdi.
Deli Durdu:
Sen akıllı bir adamsın Kerimoğlu, dedi. Ne var, ne yok hepsini kendi
elinle verdin. Nasıl olsa senden zorla alacaktık. Senden akıllısına
rastlamadım şimdiye kadar soyduğum insanlar arasında. Kerimoğlu taş
kesilmişti. Yüzü sapsarı, dudakları titriyordu.
Durdu yeniden, kesip, inatçı, buyurgan gürledi:
Deli Durdunun bir adeti vardır. Bilir misin Kerimoğlu? diye sordu. Bunu
başka eşkıyalar yapmaz. Zaten Kerimoğlunu da başka eşkıyalar
soyamazlar. Ha, bilir misin?
Kerimoğlu karşılık vermedi.
Deli Durdunun adeti şudur ki, soyduğu adamları donuna kadar soyar.
Çıkar giyitlerini Kerimoğlu, diye bağırdı.
Kerimoğlu kıpırdamadı.
Sana diyorum. Çıkar giyitlerini.
Kerimoğlunda gene bir kıpırtı yok.
Durdu öfkelendi. Öflcesinden yerinde duramıyordu. Kerimoğlunun
yöresinde fır dönüyordu. Birden, şiddetle kulağının dibine bir yumruk
çaktı. Göğsüne de birkaç dipçik... Kerimoğlu sallandı. Düşecekken,
Durdu kolundan tuttu. Bir, bir daha. Bir, bir daha:
Çıkar!
Kerimoğlu, acıyla konuştu:
Etme bana bunu Durdu. Kerimoğlunun evini şimdiye kadar kimse
basmadı. Yanına kalmaz bu!
Bu sözler Durduyu çileden çıkardı. Kerimoğlunun kolunu bırakıp
tekmelemeye başladı. Yere düşen Kerimoğlu:
Etme, diyordu. Etme. Yanına kalmaz.
Durdunun hiddeti daha arttı. Ayaklarının altında çiğnemeye başladı.
Ben de biliyorum yanıma kalmayacağını. Onun için seni donuna kadar
soyacağım. Hiç olmazsa, koskoca Kerimoğlunun bacağından donunu
almış derler. Anladın mı?
Öteki bölmede ağlamakta olan kadınlardan birkaçı gürültüyü duyunca,
bu yana geçtiler. Bir kadın kendisini Kerimoğlunun üstüne attı. Kadının
bağırtısı dört bir yanı tutuyordu. Güdükoğlu, bağıran kadını tuttu,
Kerimoğlunun üstünden alıp bir tarafa fırlattı.
Durdu bağırıyordu:
Çırılçıplak olmazsan, kendi elinle çırılçıplak olmazsan öldürürüm seni.
Kadınlar çığrışıyorlardı.


Kerimoğlu:
Etme bunu bana. Etme, çoluğumun çocuğumun içinde, diye inliyordu.
Bir ara gözü, öyle durup kalmış, dudaklarını yiyen, zangır zangır
titreyen Memede ilişti. Ona, yalvarırcasına baktı. Memedin içinden bir şey
cızz etti. Yandı. Cabbara döndü. Bakıştılar. O iğne ucu parıltısı geldi
Memedin gözlerine gene oturdu. Cabbar da hırsından avurtlarının içini
yiyordu. Çok kızdığı zaman, kan çıkıncaya kadar avurtlarının etlerini
dişleriyle çiğnerdi.
Kerimoğlu:
Etme bunu bana Durdu Ağa, diye boyuna yineliyordu.
Etme!
Durdu:
Soyun! diye bağırdı. Yoksa...
Tüfeğin namlusunu Kerimoğlunun ağzına dayadı.
Soyun
Tam bu sırada Memed, kaşla göz arası çadırdan dışarıya fırladı:
Kıpırdama Deli Durdu. Yakarım, diye bağırdı. Kusura kalmaya,
yakarım. Bu senin yaptığını...
Onun arkasından da Cabbarın alaylı sesi duyuldu:
Kıpırdama Durdu Ağa! Adamı koyver de git. Yakarım. Çok
arkadaşlığımız var. Ölümün bizim elimizden olmasın.
Memed:
Ölümün bizim elimizden olmasın.
Durdu, hiç böyle bir şey beklemiyordu. Şaşkına döndü:
Demek böyle ha?
Tüfeğine davrandı, dışarı iki el ateş etti.
Karanlık kavuşuyordu.
Bak Durdu Ağa, dedi Memed, öyle kurşun atılmaz. Durdunun
kulağının dibinden cıv cıv diye iki kurşun geçti.
Bırak da adamı git. Yeter ettiğin. Zulüm derler buna düpedüz.
Bırak da git!
Durdu:
Demek böyle İnce Memed? Demek?
İnce Memed:
Ölmek istemiyorsan eğer, dedi, bırak da adamı çadırdan çık git.
Durdu, yerde yatan adama bir tekme daha attı.
Haydi arkadaşlar gidelim, dedi.
Dışarda, bir çukura yatmış İnce Memedin karartısını gördü:
Alacağın olsun İnce Memed. Alacağın olsun Cabbar, dedi.

Çadırdan en son Recep Çavuş çıktı:
Yaptığınızı çok beğendim çocuklar, dedi. Ben de sizinle kalayım mı?
Kal Çavuş, kal! dediler.
Durdu:
Demek Çavuş sen de?... dedi.
Çavuş:
Ben de Durdu Ağa, diye karşılık verdi.
Durdu:
Senin de alacağın olsun Çavuş, dedi.
Durduyla arkadaşları elli metre açılmışlardı ki, Durdu yere yatıp:
Davranın arkadaşlar, dedi. Bugün ölüm kalım günümüzdür.
Altı el birden Memed ve Cabbarın üstüne kurşun yağdırmaya başladı.
Memedle Cabbar, Durdunun bunu böyle yapacağını iyi biliyorlardı. O
sebepten bulundukları çukurdan ayrılmamışlardı.
Memed:
Durdu Ağa, var git yoluna, dedi. Çocukluk etme! Durdu:
Ya siz, dedi, ya ben...
Recep Çavuş:
Git ulan yoluna. Musallat olma çocukların başına. Sen zaten
Kerimoğluna çatmakla belanı buldun. Saçıkaralı obası şimdiye
haberlendi. Biraz sonra dağları pire gibi tararlar, dedi. Var git yoluna!
Memed:
Var git yoluna, dedi.
Cabbar:
Ölümün bizim elimizden olmasın. Var git yoluna...
Karşı yanın silah sesleri kesildi.
Cabbar:
Gidiyorlar, dedi. Gidiyorlar Allahın belaları. Kerimoğlunun parasını
paylaşmaya gidiyorlar.
Recep Çavuş:
Gitsinler, dedi. Saçıkaralı obası burunlarından fitil fitil getirir. Az sonra
dağ taş insana keser... Eğer bu adam Kerimoğluysa, Saçıkaralı aşireti
Ağası Kerimoğluysa... Dolar Saçıkaralı obası yazıya yabana...
Memed:
Şimdi varıp Kerimoğluna ne diyelim? Adamın yüzüne nasıl bakarız?
Cabbar:
Adam bize iyilik, biz ona kötülük ettik, dedi. Varıp da yanına ne
diyelim? Beğendin mi sana yaptığımızı? Erkeklik dediğin böyle olur işte.
Biz adamı böyle soydururuz mu diyelim. Vazgeç! Görünmeden ona,


çeker gideriz şuna aşağı.
Memed:
Ben ne deyim, dedi, Ben ne deyim Kerimoğluna.
Yattıkları çukurdan doğruldu. Çadırlara doğru yöneldi. Krimoğlunun
çadırından bir gürültü, çığırtı, bir hayhuy geliyordu. Çadırın kapısını açtı.
Bir iki kadın, Kerimoğlunun kanlı başını bir leğene eğmişler yıkıyorlardı.
Hem yıkıyor, hem beddua ediyorlardı.
Memed:
Kerimoğlu Ağa, diye seslendi, bütün başlar kapıya çevrildi. Memedin
içinden, hiçbir şey söylemeden kaçmak geçti. Ama kaçamadı. Ağa, diye
kekeledi. Kusura kalma. Böyle olacağını bilmiyorduk.
Döndü, koşmaya başladı.
Arkasından, Kerimoğlu bağırıyordu:
Akşam yemeğini yemeden gitmeyin oğlum. Gitmeyin..
Cabbarın yanına geldi.
Haydi kalkın, dedi. Kalkın da gidelim. Burada daha fazla
kalamayacağım. Şu adama bir yüreğim yanıyor ki... Parça parça oluyor...
Cabbar ayağa kalktı:
Ne gelir elden, dedi. Oldu bir kere...
Memed, içini çekti:
Şu Deliyi öldürmeliydik, dedi.
Cabbar:
Onu öldürmek kolay değil Memed, dedi. Çok it adam. Yoksa ben...
Ben onu öyle bırakır mıydım!...
Memed:
Kurşunu yedikten sonra ne yapabilirdi?
Cabbar:
Yemezdi ki kurşunu, dedi. Onun gibi bir adamı hiç görmedim.
Recep Çavuş:
Bu adamda bir şey var, dedi. Bütün yaptıkları yanına kalıyor. Onun
yaptıklarını başka bir eşkıya yapsaydı, bir günden fazla yaşayamazdı. Bir
şey var bu adamda. Ayrıldığımız iyi oldu. Amma ne yürekli adam! Her
dakika ölümü bekleyen bir hali var.
Memed:
İşte o hali korkuttu beni. Onun için vuramadım onu. Yoksa...
Cabbar:
Her neyse... Bir hal var bu adamda... dedi, kesti.
Ali:
Şuracıkta, iki saat uyuyalım, dedi.


Haşan:
Ne kaldı ki bre Ali, dedi. Öğleye bizim köye varırız. Gece sen bizim
evde kalırsın. Yarın sabah da kalkar yola düşersin. İkindine senin köyü
buluruz.
Ali, çok uzun boylu, çiçek bozuğu, uzun yüzlü, incecik, üfürsen
yıkılacakmış gibi bir adamdı.
Bu gece yarısı, dedi, bu gece yarısı in cin belli değil. Gel şuracıkta
sabaha kadar uyuyalım. Sabaha bir iki saat ancak kaldı.
Haşan:
Ben bir dakika bile duramam, dedi. Dört yıldır evimin yüzünü
görmedim.
Ali:
Ben de görmedim ama.
Haşan:
Eeeee? diye sordu.
Yoruldum, dedi Ali.
Haşan:
Bak, dedi, bir su şırıltısı geliyof. Git yüzünü yu, geçer...
Ali:
Soğuk su yorgunluğa bire birdir, dedi.
Haşan:
Bizim köyün suyu... dedi. Bizim köyün suyu gibi var mı? Buz gibidir.
Süt gibi apak kaynar yerin altından... Eskiden, tam üstünde bir ulu çınar
vardı. Ben de gördüm gözümle... Bir gün bir yağmur yağıyordu. Kara,
kapkara bir yağmur... Birden bir top yeşil ışık patladı gökyüzünde. Yeşil
ışık çınarın üstüne ağdı. Vardık baktık, çınar yok yerinde... Çınar kül
olmuş... Alimallah gözümle gördüm. Kül olmuş. Yurdu yuvası bellisiz
şimdi çınarın...
Ali:
Tam üç yıl, üç koca yıl anam dinim ağladı. Çukurovada, dedi. Amma
sonunda kazandım kardaş.
Ali; yol boyunca, belki yüz kere, aynı cümle, aynı sözcüklerle
Çukurovayı, Çukurovada bin bir sıkıntı çekerek kazandığı parayı,
kazandığı parayla ne yapacağını anlatmıştı. Yolda konuşacakları bitiyor,
bir süre konuşmadan yürüyorlar, biraz önce anlattıklarını yeniden
anlatmaya başlıyorlardı. Haşan da köyünü, çocuğunu, kül olan çınarı,
Çukurovayı, Çukurovadaki ağasını durmadan durmadan yinelemişti.
Ali sözünü sürdürdü:
Paranın iki yüzünü kayınbabaya verip kızı eve getireceğim. Ötekine




de bir çift öküz alacağım. Anama da içi pamuklu bir hırka yaptıracağım.
Üşür fıkaracık. Evin de üstünü açıp yeniden döşeyeceğim.
Şu bizim ev yok mu, yağmurlar bir başlamaya görsün. Çok akar
gavuroğlu gavur...
Evi, yap kardaş yap! Ev akması kötü bir şey. Dayanılmaz.
Ali:
Öldüm Çukurovada. Yandım. Adamı kebap ediyor. Gavurun yurdu. Bir
daha mı tövbe! Sıtması karnımda. Bu kış işim iş!
Haşan:
Sıtma bende de var, dedi.
Ali:
Çukurovanın kahrını, eve bir avratla, bir çift öküz sokayım,
anama da bir kalın hırka alayım diye çektim. Yoksa dayanılır mı?
Haşan:
Dayanılmaz.
Sonra, lafı Alinin ağzından alıp:
Kardaş, dedi, yarın tam öğle vakti, eğer böyle yürüyecek olursak,
bizim köyün çayırlığına yetişiriz.
Ali:
Orada... dedi.
Haşan:
Orada, ötede, düzlüğün ortasında...
Ali:
Ulu... dedi.
Haşan:
Bir ağaç vardır, dalları gürler.
Ali:
Ağacı geçince, dedi.
Haşan:
Ağacı geçince sol yanda...
Ali:
Taşları birbirinin üstüne yatmış...
Haşan:
İçini de ot basmış bir mezarlık görünür.
Ali:
Mezarlığın içindeki ağacı söylemedin, diye anımsattı.
Haşan:
Ben köyden ayrıldığım gün, kim bilir kim, mezarlığın ortasına soluk
dallı, bilek kalınlığında bir ağaç dikmişti.



Fıkara yapayalnız bir ağaç... dedi Ali.
Haşan:
Öyle işte, dedi.
Ali:
Kurumamışsa eğer...
Kocaman... dedi, öteki. Ben mezarlığın yanından geçerken beni birisi
görür.
Ali düzeltti:
Birisi değil, dedi, Körcenin oğlu Bekir görür.
Haşan:
Bekir görür, dedi. Çünkü Bekir, her daim gelir çeşmenin taşına oturur:
Gözlerini şarıl şarıl akan suya çevirir düşünür.
Ali:
Adetidir değil mi? diye sordu.
Adetidir, dedi Haşan.
Ali:
Bekir gider haber verir eve.
Haşan:
Anam bükülmüş beliylen...
Ali:
Dizlerine çöke çöke...
Haşan:
Düşer yola, gelir beni karşılamaya.
Ali:
Ya çocuk? dedi.
Haşan:
Gel azıcık şuraya oturalım, diye önerdi.
Oturdular. Haşan, küçücük, zayıf, kuruyup, kavrulmuş bir adamdı.
Kocaman dişleri dudaklarının arasından gözüküyordu. Kirpikleri bir hoş,
tozlanmış gibi aktı. Mavi, pamuklu bir kumaştan şalvar giymişti. Şalvar
daha yepyeniydi. Fabrika kokuyordu. Kasketi de yeniydi. Başında eğreti
duruyordu. Kırmızı çiçekli mintanı ona tam yakışmıştı. Bir de ökçeleri
basık Adana ayakkabısı almıştı ya, yolda giymeye kıyamıyordu. Giydiği
ham gönden çarıktı. Kalın, köyden götürüp de eskitemediği çorabın
üstüne giymişti. Çorap nakışlıydı.
Amma da yorulduk, dedi.
Ali:
Yorulduk amma... dedi.
Haşan:



Kalk, dedi. Bu kadar dinlenmek yeter yolcu adama... Atalar ne
demiş...
Ali:
Yolcu yolunda gerek.
Haşan:
Köye gireriz kardaş. Benim oğlan şimdi altısındadır. Ben köyden
ayrılırken yaşı ikiydi. Şimdi...
Ali:
Şimdi altısındadır.
Haşan:
Beni anamla birlikte çocuk da karşılar.
Ali:
Çocuk sana baba der. Ondan sonra eve geliriz.
Haşan:
Bütün köylü bizim eve, başıma birikir. Eeee söyle bakalım Haşan
efendi, ne kazandın Çukurovada? Ben, hiç derim. Çukurovada ne kazanç
olacak. Gittik geldik işte, derim...
Ali:
Ben de ikinci sabah erkenden kalkar anayın pişirdiği çorbayı içerim.
Tarhana çorbasını... Yola düşerim...
Haşan:
Sen yola düştükten sonra, ben de çocuğu yanıma alırım, öteki köye,
ay boynuzlu kocaman bir çift öküz almaya giderim. Sonra da yalıdaki taşlı
tarlanın taşını birem birem ayıklarım...
Ali:
Sonra da iki üç kez üst üste sürersin tarlayı. Çukurova tarlaları gibi.
Un gibi eylersin. Sonra da ekersin.
Haşan:
Sonra bir ekin olur... Her göcek kaplan pençesi gibi toprağa
yapışmış...
Ali:
Вы прочитали 1 текст из Турецкий литературы.
Следующий - İnce Memed - 1 - 13
  • Части
  • İnce Memed - 1 - 01
    Общее количество слов 3328
    Общее количество уникальных слов составляет 1697
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 02
    Общее количество слов 3340
    Общее количество уникальных слов составляет 1610
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.7 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 03
    Общее количество слов 3283
    Общее количество уникальных слов составляет 1654
    37.3 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 04
    Общее количество слов 3388
    Общее количество уникальных слов составляет 1750
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 05
    Общее количество слов 3309
    Общее количество уникальных слов составляет 1704
    35.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.4 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 06
    Общее количество слов 3252
    Общее количество уникальных слов составляет 1727
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    49.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    56.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 07
    Общее количество слов 3436
    Общее количество уникальных слов составляет 1599
    37.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.1 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 08
    Общее количество слов 3410
    Общее количество уникальных слов составляет 1677
    37.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    52.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 09
    Общее количество слов 3352
    Общее количество уникальных слов составляет 1660
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 10
    Общее количество слов 3396
    Общее количество уникальных слов составляет 1704
    35.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 11
    Общее количество слов 3395
    Общее количество уникальных слов составляет 1644
    36.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 12
    Общее количество слов 3441
    Общее количество уникальных слов составляет 1602
    37.1 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.6 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 13
    Общее количество слов 3336
    Общее количество уникальных слов составляет 1768
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.2 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.1 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 14
    Общее количество слов 3383
    Общее количество уникальных слов составляет 1679
    34.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.8 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 15
    Общее количество слов 3432
    Общее количество уникальных слов составляет 1610
    37.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    54.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    61.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 16
    Общее количество слов 3456
    Общее количество уникальных слов составляет 1636
    35.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 17
    Общее количество слов 3302
    Общее количество уникальных слов составляет 1548
    35.5 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 18
    Общее количество слов 3322
    Общее количество уникальных слов составляет 1795
    33.7 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    46.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    53.5 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 19
    Общее количество слов 3415
    Общее количество уникальных слов составляет 1620
    35.6 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.3 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 20
    Общее количество слов 3344
    Общее количество уникальных слов составляет 1650
    37.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 21
    Общее количество слов 3442
    Общее количество уникальных слов составляет 1729
    36.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.9 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.3 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 22
    Общее количество слов 3346
    Общее количество уникальных слов составляет 1714
    36.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    51.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    59.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 23
    Общее количество слов 3300
    Общее количество уникальных слов составляет 1668
    35.9 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.8 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    58.9 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 24
    Общее количество слов 3351
    Общее количество уникальных слов составляет 1774
    34.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    50.0 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    57.6 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 25
    Общее количество слов 3364
    Общее количество уникальных слов составляет 1658
    36.2 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.7 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    60.2 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов
  • İnce Memed - 1 - 26
    Общее количество слов 2886
    Общее количество уникальных слов составляет 1519
    37.4 слов входит в 2000 наиболее распространенных слов
    53.5 слов входит в 5000 наиболее распространенных слов
    62.0 слов входит в 8000 наиболее распространенных слов
    Каждый столб представляет процент слов на 1000 наиболее распространенных слов