Yaban - 01

Total number of words is 2653
Total number of unique words is 1600
24.0 of words are in the 2000 most common words
36.1 of words are in the 5000 most common words
43.0 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.

YAKUP KADRİ
KARAOSMANOĞLU
YAYINA HAZIRLAYAN:
Atilla Özkırımlı

İÇİNDEKİLER

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
HAYATI
Yakup Kadri, 17. yüzyılın sonlarından başlayarak Saruhan Vilayeti denilen Aydın ve Manisa
bölgesinde hüküm sürmüş Karaosmanoğlu sülalesindendir. Mısır'da İbrahim Paşa konağına
yerleşen ve orada İkbal Hanımla evlenen Kadri Beyin oğludur. 27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu.
İbrahim Paşa'nın ölümü üzerine altı yaşındayken ailesi ile birlikte Manisa'ya geldi. İlköğrenimine
Fevziye Mekteb-i İptidaisinde başladı. İki yıl sonra da İzmir idadisine gönderildi (1903).
Şahabettin Süleyman'la arkadaşlığı buradan gelir. Ama öğrenimini tamamlayamaz. Babası daha o
öğrenime başlamadan ölmüş, İkbal Hanımın satılacak mücevherleri kalmamıştır.
Aile yeniden Mısır'a dönünce İskenderiye'deki Freres'ler Fansız okuluna girdi. Burada bir yıl
okudu. İdadi özlemi onu İzmir'e çektiyse de, tatilini geçirmek üzere geldiği Mısır'da (1906) Jön
Türk'lerle tanıştı. İzmir'e dönmekten vazgeçti. Sınava yeniden girdiği Freres'ler okulunda iki yıl
sonra bakaloryasını vererek ortaöğrenimini tamamladı.
1908'de ailece yurda döndüler. İstanbul'a yerleştiler. Yakup Kadri Mekteb-i Hukuk'a girdi.
Ama bitirmeden, üçüncü sınıftan ayrıldı. Bu arada İbsen'den esinlenerek yazdığı Nirvana adlı tek
perdelik oyunu yayımlanmış; arkadaşı Şahabettin Süleyman'ın aracılığıyla Fecr-i Ati topluluğuna
katılmıştır. Bir yandan Fecr-i Aticilere yönelik eleştirilere cevap vermekte, bir yandan da Servet-i
Fünun'da küçük hikayeler yayımlamaktadır. Mensur şiirleri de bu ilk döneminin ürünleridir.
1912'de tüberküloza yakalandığını öğrenir. Ama ancak 1916'da tedavi için İsviçre'ye
gidebilecek, üç buçuk yıl orada kalacaktır. Bektaşilikle ilgisi de bu yıllarda, İsviçre'ye gitmeden
öncedir. O sıralar Paris'ten yeni dönmüş olan Yahya Kemal'in de etkisiyle Yunan ve Latin
kaynaklarına dayalı yeni bir sanat anlayışını savunmaya başlamıştı. Ayrıca Doğu mitolojisiyle de
ilgileniyor, bir mistisizme yöneliyordu. Bu eğilim onu Bektaşi tekkesine itti. Nur Baba romanını
yazdı gözlemlerinden yararlanarak. Ama hem karşılaşacağı tepkiler, hem İsviçre'ye gidişi romanın
yayınlanmasını engelledi.
1913'te ilk hikaye kitabını çıkarır: Bir Serencam. Ama önce Balkan, ardından da 1.Dünya
Savaşları, bu savaşlarla gelen yıkım, Yakup Kadri'de bir değişime yol açacak, sanatın şahsi ve
muhterem olduğu düşüncesinden yavaş yavaş uzaklaşacaktır. Mondros Antlaşmasından sonra
onu İkdam yazarı olarak görürüz (1919). Güncel olayları izleyen, Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen
bir gazetecidir artık. Hikayeleri de Milli Mücadele ile ilgilidir. Daha sonra o günlerin ürünü olan
makalelerini Ergenekon'da toplayacaktır.
1921'de Ankara'nın çağrısı üzerine Anadolu'ya geçti. Görevli olarak Kütahya, Simav, Gediz,
Eskişehir, Sakarya yörelerini dolaştı. Önce Mardin (1923-31), sonra Manisa milletvekili oldu (1931-
34). Evliliği de bu dönemdedir. Mutasarrıf Asaf Bey'in kızı, Burhan Asaf Belge'nin kızkardeşi
Leman Hanımla evlenmiş (11 Ekim 1923); yine bu dönemde Kiralık Konak, Nur Baba adlı
romanlarını yayımlamış. Cumhuriyet ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde makaleler yazmış
(1923-25), tedavi için ikinci kez gittiği (1926) İsviçre'den Alp Dağlarından başlığıyla izlenimlerini
kaleme almıştır. 1932 yılı ise Yakup Kadri için ayrı bir önem taşır. Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf
Belge, İsmail Hüsrev Tökin ve Şevket Süreyya Aydemir'le birlikte Kadro dergisini çıkarırlar.
Büyük yankı uyandıran ve tartışmalara yol açan romanı Yaban da aynı yıl yayımlanır.
Başlangıçta ilgiyle karşılanan Kadro'da savunulan düşünceler zararlı bulunarak derginin
imtiyaz sahibi Yakup Kadri Tiran elçiliğine atanınca (1934) dergi de kapanır. Bunu Prag (1935), La
Haye (1939), Bern (1942) elçilikleri izler. Tahran elçiliğinden sonra (1949-51) emekli oluncaya
kadar kalacağı Bern elçiliğine yeniden getirilecektir. Zoraki Diplomat adlı anıları bu yılların
ürünüdür.
1955'te emekli olunca yurda dönerek çeşitli dergi ve gazetelerde yazılarını sürdürdü. 27
Mayıs'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. 1961'de Manisa milletvekili oldu. 1957'de de Ulus
gazetesinin başyazarlığını yüklenmişti. 1962'de Atatürk ilkelerine ters düşüldüğünü ileri sürerek
CHP'den istifa etti. 1965'ten sonra ise politikadan çekildi. Son görevi Anadolu Ajansı Yönetim
Kurulu Başkanlığıydı. 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü. İstanbul'da, Beşiktaş'ta Yahya Efendi
mezarlığında annesinin yanında yatmaktadır.
ESERLERİ
Hikaye: Bir Serencam (1913), Rahmet (1923), Milli Savaş Hikayeleri (1947).
Roman: Kiralık Konak (1922), Nur Baba (1922), Hüküm Gecesi (1927), Sodom ve Gomore (1928),
Yaban (1932), Ankara (1934), Bir Sürgün (1937), Panorama (2 cilt, 1953-54), Hep O Şarkı (1956).
Mensur Şiirler: Erenlerin Bağından (1922), Okun Ucundan (1940).
Anı: Zoraki Diplomat (1955), Anamın Kitabı (1957), Vatan Yolunda (1958), Politikada 45 Yıl (1968),
Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969).
Monografi: Ahmet Haşim (1934), Atatürk (1946).
Çeşitli Makaleleri: İzmir'den Bursa'ya (H. Edip, F. Rıfkı, M. Asım ile, 1922), Kadınlık ve
Kadınlarımız (1923), Seçme Yazılar (F. Rıfkı, R. Eşref ile, 1928), Ergenekon (2 cilt, 1929), Alp
Dağlarından ve Miss Chalfrin'in Albümünden (1942).
Tiyatro Eserleri: Nirvana (1909), Veda (1909), Sağanak (1929), Mağara (1934).
YABAN ÜZERİNE
Yaban gerek Yakup Kadri'nin romanları içinde, gerekse Türk Edebiyatı tarihi açısından ayrı bir
önem taşır. Yayımlandığı yıldan bu yana da en çok tartışılan, yazarını ölmezleştiren romanların
başında gelir. Bu, hem Türkiye tarihinin belli bir dönemine tanıklık etmesinden, hem de bir tez
romanı olmasındandır. Nitekim, ne zaman halk-aydın kopukluğundan söz edilse akla hemen
Yaban gelecektir.
1932'de yayımlandığında, Nabizade Nazım'ın Karabibik'i (1890) ile Ebubekir Hazım
Tepeyran'ın Küçük Paşa'sından (1910) sonra köylü ve köylüyü konu alan, dönemin gerçekçilik
anlayışına uygun üçüncü romandır. Ama ilk ikisinden farklı olarak konuyu tarihsel ve toplumsal
bir sorun biçiminde gündeme getirir. Başından beri Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen, saygınlığını
koruyan, romancılığını kanıtlamış bir yazarın ürünü olduğu için övgüyle karşılanır. Getirdiği
eleştirideki doğruluk vurgulanır. Ama çok geçmeden Türk köylüsünü yanlış tanıttığı, gerçekleri
çarpıttığı öne sürülecektir. Bu yargı aradan on yıl geçtikten sonra geçersizleşir. Yaban 1942'de
açılan CHP Roman Mükafatı'nda, yayımlandıktan on yıl sonra Sinekli Bakkal'ın ardından ikinci
gelir.
Yaban'ın, Yakup Kadri'nin romancılığında köye, köylüye yönelik tek eseri olduğu söylenir.
Konusu açısından düşünüldüğünde belki doğrudur bu yargı. Ama Yaban'ı sanatçının
romanlarının oluşturduğu bütünden ayrı düşünmek zordur. Niyazi Akı, romanları üzerinde
dururken, -Başta, eserini bir cemiyetin panoraması saydıracak genişlik gelir- der ki, bu düşüncesi
doğrudur. Yine Akı'nın söyleyişiyle, -Romanlarından ikisine verdigi Panorama adı,
Panoramalardan önce yazılanları da içine alacak kadar şümullüdür. Bir Sürgün, Kiralık Konak,
Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban ve Ankara, cemiyetimizin son yetmiş küsur
yıllık hayatına dair yazılmış geniş bir Panorama'nın parçaları sayılabilir.
Yaban'da zaman olarak 1.Dünya Savaşı'nın bitiminden Sakarya zaferinin kazanılışına kadar
olan süre alınır. Savaşta bir kolunu kaybetmiş İhtiyat Zabiti Ahmet Celal'in kişiliğinde tanırız
yenilgiyi. Mekansa, adı verilmemekle birlikte, -Haymana ovasının ortasında, Porsuk Çayı
dolaylarında bir köydür. Anlatım biçimi olarak da anı türü seçilmiştir.
Bu saptama, Yaban'a açıklayıcı ipuçlarını getirir. Milli Mücadeleyi konu alan romanda, köyün
ve köylünün durumu, Kurtuluş Savaşı'ndaki tavrı Ahmet Celal'in gözüyle verilir. Yine onun
köylülerle ilişkisi halk aydın kopukluğu biçiminde belirir.
Köylülere göre bir yabandır Ahmet Celal. Konuşması, tavırları, giyimi, düşünceleri,
duyarlığıyla onların dünyalarının dışındadır. Kafasındaki, benliğindeki acılardan kurtulmak için
eski neferi Mehmet Ali'nin küyüne gelmiş, köylülerin arasına karışarak, kendini doğaya bırakarak
yenilenmeyi ummuştur. Ama çok geçmeden yabanlığının bir yazgı olduğunu farkeder: Onlar gibi
olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle
konuşmak... Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar
gibi hissedebilirim? Soru budur işte: Dış cephem değişmiş neye yarar? Sorun da şu: Ben asıl bu
toprağın malı olmayan ve hepsi dışarıdan gelen maddeler ve unsurlarla yuğrula yuğrula adeta
sınai, adeta kimyevi bir şey halini almışım. Böylece toplumsal bir boyuta yerleştirir konuyu Yakup
Kadri. Tarihsel oluşumu açısından Türkiye'nin aydın sınıfı'dır yargıladığı. Ahmet Celal, salt bir
roman kahramanı değil, bir prototiptir. Sonunda dayanamaz, roman tekniğine göre yapılmaması
icabeden tiradlardan birine başlar.
Yakup Kadri, Yaban'la gerçekdışı, bir düş ülkesi görünümündeki köy edebiyatını yıkmıştır.
Çirkin, kısır bir doğa, pis bir çevre; illetli, sakat insanlar, cehalet, kör inançlar, içgüdülerin yön
verdiği bir yaşama biçimi... çizilen tablonun renkleri bunlardır. Savaş sanki bu insanların dışında
olup bitmektedir. Askere çağrılma korkusu dışında ilgilenmezler savaşla. Milli Mücadele'ye karşı
köylülerin tavrıyla Ahmet Celal'in tavrı birbirinin tam karşıtıdır. Bozgundan sonra geri çekilen
düşman askerlerinin yaptıkları zulüm bile tepkiye yol açmaz. Tevekkülle kabullenilir. Bir kolunu
onlar için veren Ahmet Celal ise deliye dönecektir. Ama onu acıya salan bu durum kendi eseridir.
Anadolu halkını, hayvani duyguların, cehaletin ve yoksulluğun ve kıtlığın elinde bırakmıştır. Ne
ektin ki, ne biçeceksin? diye sorar Ahmet Celal Türk aydınına.
Romanın bir başka bölümünde, Ahmet Celal'in eski neferi Mehmet Ali'den söz edilirken sorun
daha kapsamlı bir biçimde konulacaktır. Burada Yakup Kadri'nin kişilerini ele alışının doğruluğu
üzerinde de durmak gerekir. İnsanın çevreyle ilişkisinin önemini kavramış bir romancıdır
karşımızdaki. Ahmet Celal, köye geldikleri günden beri başka bir Mehmet Ali'nin varlığıyla
tanışır. Eski neferi değildir bu. Asker olmazdan önceki haline dönmüştür Mehmet Ali.
Ona göre geriye doğru bir gelişmedir söz konusu olan. Bu gözlem Ahmet Celal'i şu doğruyu
saptamaya götürecektir: Talim, terbiye, iyi misal, bunların hepsi geçici şeylerdir. Ve çevre
değiştirmedikçe, insanın gelişmesine imkan yoktur. Bu küçük mülahazadan Türkiye'deki yenilik
ve garpçılık hareketlerinin, neden başarısızlığa uğradığı sorununa kadar çıkabiliriz. Bu düşünce
yukardaki alıntılarla birleştirilirse, Yaban'da işlenen tezin yüzeysel bir halk-aydın çatışması
olmadığı, romancının bu çatışmaya, bu kopukluğa yol açan temeldeki soruna dikkati çektiği
görülür.
Yalnız biçimsel gibi görünen, ama aslında Yakup Kadri'nin düşüncelerindeki gelişimi gösteren
bir ayrıntıdan da söz etmem gerek. İlk baskılarda, yukarda altını çizdiğim değiştirmek kelimesi,
değişmeyince biçimindedir. Cümle tıpkısı tıpkına şöyle: Ve muhit değişmeyince, ferdin
değişmesine imkan yoktur. Burada çevrenin, çok açık olmasa da, kişinin iradesi dışında değişmesi
söz konusudur. Oysa ikinci cümlede, sonradan yapılan bir degişiklikle, değişme olgusu kişinin
iradesine bağlanmıştır.
Yaban'ın, döneminin gerçekçilik anlayışına uygun bir roman olduğunu söylemiştik. Bu
gerçekçiliğin, Zola ve Balzac etkisi taşıdığı, giderek Yakup Kadri'nin, Toprak ve Köylüler
romanlarından esinlendiği de öne sürülmüştür. Gerçekten de Yaban'la söz konusu romanlar
arasında kimi benzerlikler bulmak mümkündür. Yaban'ın özellikle köylü kişilerinin sergilenişinde
natüralizmin izleri de görülür. Ama bu, birçok roman için de öne sürülebilecek teknik bir
ayrıntıdır. Roman yazarının eğitimine, düşünce birikimine bağlıdır, giderek kültürel bir ortamın
sonucudur. Böyle olduğu için de doğaldır. Önemli olan romanda kullanılan malzeme ve
malzemeyle verilen biçimdir. Konuya bu açıdan bakılırsa, Yaban'ın yerli ve ulusal nitelikler
taşıdığı görülür. Psikolojiye girildiği zaman bile evrensel boyutlara ulaşıldığı söylenemez.
Yaban'ın eskimeyişinin, okunurluluğunun sırrı da buradadır. Köyü ve köylüyü anlatan ilk
gerçekçi Türk romanlarından biri olarak değil, ilk yerli romanlardan biri olarak önem taşır.
Bunda gözlemin ve gözlenen gerçek üzerinde kafa yoruşun payı büyüktür. Biliyoruz ki, Yaban,
yazarının 1921'de çıktığı bir gezinin ürünüdür. Ayrıca romanın sonuna eklediğimiz yazılarda da
görüleceği gibi (özellikle Niyazi Akı) düşünsel bir hazırlığın sonucudur. Bu kadar da değil. Yakup
Kadri kişilerini verirken kaba bir tasvire girmez. Ayrıntılar titizlikle seçilmiş, anlatılan kişiyi
yansıtacak en tipik çizgiler kalınlaştırılmıştır. Kişilerinin dış görünümüyle ilgili ayrıntılardan çok,
kişiliklerinin, benliklerinin dışa vurumu olan davranışlar belirginleştirilmiştir.
Romanın, Ahmet Celal'in anıları biçiminde yazılmış olması, özbiçim uyumunda başarıyı sağlar.
Konuşan Yakup Kadri'dir, biliriz. Ama Ahmet Celal adının ardına gizlenmesi anlatım biçiminden
dolayı batmaz. Tersine işini kolaylaştırır bile. Bir yaban'ın gözlemleri, izlenimleri, düşünceleri,
duyularıdır bunlar. Elbette bölük pörçük olacaklardır. Ama bu parçalarla yavaş yavaş bir bütün
oluşturulduğu görülür. Yalnız Ahmet Celal'in köylülerce yaban sayılışının nedenlerini değil, onun
kendisinin yabanlığının bilincine varış sürecini ve köyün, köylünün durumunu da buluruz bu
bütünde.
Yaban meziyetleri kusurlarından çok olan bir romandır. Üstelik bu kusurlar, yazarında olduğu
kadar yazıldığı dönemde de aranmalıdır. Bu kısa önsöz, Yaban üzerine bir inceleme ya da eleştiri
olmaktan çok bir sunu niteliğini taşıyor. Yazarı artık yaşamayan, Türk edebiyatının klasikleşmiş
bir eserini okurken nesnel ipuçlarını vermeyi amaçlayan bir sunu. Dolayısıyla, metni basıma
hazırlarken ve bu yeni basımda bulunan eklerle ilgili kısa bir açıklama da yapmak gerekecek.
Üstelik Yaban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Bütün Eserleri dizisinin ilki olduğuna göre, bir
bakıma zorunlu bu.
Elinizdeki kitap Yaban'ın on birinci basımı oluyor. Yakup Kadri sağlığında romanın dilini
sadeleştirmiş. Yaptığım karşılaştırmaya göre bu sadeleştirmede eski kelimelerin yerine doğrudan
yeni karşılıkları konulmuş. Ya da daha anlaşılırları. Somut birkaç örnek sıralayalım: halihamur-
haşir neşir, emare-belirti, hırzıcan-dört gözle, levs-pislik, istihale-değişme, hassa-duygu, inhina-
kıvrım, v.b.
Ama yazarın metni sadeleştirirken üslup kaygısından sıyrılamadığı da görülüyor. Şöyle de
söyleyebiliriz bunu: Motamot bir değiştirme değil Yakup Kadri'nin yaptığı. Söz gelimi, bugün de
anlaşılabilecek hakikat kelimesini gerçek olarak değiştiriyor da, intikal etmek, tecerrüt gibi birçok
kelimeye dokunmayabiliyor. Bunu, cümle yapısını bozmamak düşüncesine bağlayabildiğimiz
gibi, eski kelimenin taşıdığı anlamın nüansını verememek kaygısına da bağlayabiliriz. Ayrıca, yine
diyelim hakikat kelimesinin bir yerde değiştirilmişken, başka bir yerde olduğu gibi bırakıldığını
da görüyoruz. İşte bunu açıklamak güç.
Sadeleştirmeden öte, üzerinde durulması gereken olumlu bir tavrı daha var Yakup Kadri'nin.
Bilindiği gibi birçok romanlarında Batı kaynaklı dediğimiz kelimeleri bolca kullanır yazar.
Yaban'ın ilk basımlarında da rastlıyoruz bu kelimelere. Ama daha sonra Yakup Kadri'nin bu
kelimelerin yerine Türkçesini kullandığını görüyoruz. Hepsini değilse bile, eğer özel bir anlam
taşımıyorsa, büyük bir bölümünü değiştiriyor yazar. Yine birkaç örnek verelim: klovn-soytarı, bas
relief-kabartma, peplos - entari, kask-kasket, trofe-çelenk gibi.
Öte yandan, çok az olmakla birlikte, kimi cümleleri degiştirdiğini de görüyoruz. Bunu ya
cümledeki eski kelimelerin zorlaması sonucu yapıyor, ya söyleyişte yalınlığı sağlamak için ya da
daha önce bir örneğini verdiğim gibi farklı bir düşünüşün etkisiyle. İşte örnekler :
Bu ayrılığa mahşer günü bile kar etmedi. (5. bas., s. 90).
Bu ayrılık bizi mahşer gününde bile bir araya toplayamadı.
Böyle bir hadise, bütün tarihi mukadderata ve bu mukadderatın konularına zıt bir şey olur. (5.
bas., s. 136).
Böyle bir olay, tarihi olaylar mantığına zıt bir şey olur.
Varsın, işini uydursunlar, kapısı kapalı evlerinde, yığdıkları zahireleri yiyip doysunlar. Varsın,
işini uydurmayan bu perişan, çıplak ve biçare kalabalık açlıktan kıvrana kıvrana ölsün. (5. bas., s.
159).
Varsın işini uydursunlar. Varsın, bu perişan, çıplak ve biçare kalabalık da açlıktan kıvrana
kıvrana ölsün.
Sonra bu basit bandajın üstüne iç gömleğini indirdi ve demin çıkarıp attığım ceketimle sırtımı
örttü. (5: bas., s. 165).
Sonra çıkardığım ceketimle sırtımı örttü.
Romanın sonuna eklediğim yazılara gelince... Yaban üzerine yazılmış yazılardan seçmeyi
yaparken, yayımlandığı günden bu yana romanın uyandırdığı yankıları, nasıl değerlendirildiğini
göstermeyi amaçladım. Birinci (1932) ve ikinci basımlardan (1942) sonra yazılanlar, döneminde
nasıl karşılandığını göstermeleri açısından ayrı bir önem taşıyorlardı. Bu nedenle o yazılardan
daha uzun alıntılar yaptım. 1960 sonrası değerlendirmelerde ise Yaban'a öncekilerin tersine,
edebiyatın ölçüleriyle yanaşılıyordu. Üstelik birkaçı dışında salt Yaban'ı konu alan yazı ya da
incelemeler değillerdi bunlar. Daha kısa alıntılarla değerlendirmenin genel bir görünümü
verilebiliyordu.
Son söz olarak, Yaban'ın bu yeni basımıyla işimin bitmediğini, gelecek basımlarda eksikleri
tamamlayarak daha iyiye gideceğimize inandığımı belirtmeliyim. (5 Ocak 1977)
ON İKİNCİ BASKI İÇİN
Yaban'ın on birinci baskısı, umulanın üstünde bir ilgi görerek kısa sürede tükendi. Bu ilgide,
basında övgüyle karşılanmasının etkisi büyüktü. Çıkan yazıları on ikinci baskıya ekleyerek
kendimize övünme payı çıkaracak değiliz. Ama bizi destekleyenlere teşekkür borçlu olduğumuzu
da belirtelim.
Yalnız Oktay Akbal'ın, bu girişiminin somut hedeflerini belirleyen ve bütün yazarlarca
paylaşılan şu yargılarını anmamak olanaksız: Edebiyatımızın ünlü yapıtlarını tanıtıcı önsözlerle,
geniş açıklamalarla, notlarla, daha önce yazılmış yazılarla birlikte yayınlamalı... Böyle incelemeli
baskıları artık yapmak gerek. Değerli araştırmacılar, inceleyiciler böyle olanaklara kavuşturulursa
yetişebilirler. Yayınevleri edebiyatımızın klasikleşmiş yapıtlarını diziler halinde basmalı, yetişen
kuşaklara sunmalıdırlar. Bu hem bir görev, hem de kazançlı bir iştir. Benim gibi, bu romanı daha
1938'lerde okumuş bir kişi bile böyle eleştirili baskılardan yararlanırsa, bugünün gençleri daha
fazla yararlanacaklardır. Edebiyatımızda, edebiyat tarihimizde her şeyi yerli yerine koymak,
gerçek yargılara varmak için bu tür yapıtlara gereksinme var. (Cumhuriyet, 12.3.1977).
Altını çizdiğim satırlar bir gerçeği vurguluyor: Türk edebiyatının bir bütün olduğu, yeterince
değerlendirilmediği gerçeğini... Kendi payıma, Türk edebiyatı tarihine birbirinin tam tersi
önyargılarla eğilindiği kanımı koruyor, doğrulara ulaşmanın ana koşulunun önce bu
önyargılardan kurtulmak olduğuna inanıyorum. Sonuç o önyargıları doğrulasa bile... Yaban'la
ilgili değerlendirmeler okunduğunda zaman içinde yargıların ne ölçüde değiştiği açık seçik
görülüyor, yeniden gözden geçirilmelerinin gerekliliği de.
Şunu da hemen açıklamalıyım: Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Bütün Eserleri dizisine neden
Yaban'la başladığımız, niçin yapıtlarının ilk yayımlanış sırasını izlemediğimiz soruldu hep. Oysa
yapıtlar arasında bir seçme yapmamız, birini ötekine yeğlememiz söz konusu değildi. Tükenmiş,
mevcudu bulunmayan yapıtlardan başlamak zorundaydık. Ticari değil, hukuki bir zorunluluktu
bu. Yaban'ı Nur Baba izledi. Bu yayın mevsiminde sunacağımız yapıtların sırası da şöyle: Hüküm
Gecesi, Bir Sürgün, Hep O Şarkı ve Zoraki Diplomat.
Yaban'ın elinizdeki on ikinci baskısı başta sayın Leman Karaosmanoğlu'nun uyarıları olmak
üzere dostların katkılarıyla daha eksiksiz sunuluyor. Türk Edebiyatında Yaban bölümüne, 1977'de
yayımlanan yazılardan ikisinin genel yargılar içeren bölümleriyle bir açık oturumun özetini
ekledim. Bibliyografya da yeniden gözden geçirildi ve eklerle genişletildi. Daha on birinci baskıda,
eski baskılarla karşılaştırarak, dizgi yanlışı olduğu belli, üstelik epeyce çok atlamaları saptayıp
doğru bir metin sunmaya çalıştık. Bu kez romanın yeniden okunması yetti. Yaban'ın yanlışsız ve
eksiksiz bir metnini verdiğimi söyleyebilirim bu nedenle.
Yine de amacımız, daha iyiye, daha güzele ulaşmak... Her baskıda bir şey ekleneceğine, en
doğruya adım adım yaklaşılacağına inanıyoruz. Uyarılara, katkılara açık olduğumuzu bir kez
daha yineleyelim. (9 Temmuz 1977)
ON SEKİZİNCİ BASKI İÇİN
On ikinci baskıdan bu yana yedi yıl geçti. Bu süre içinde Yaban on sekizinci baskıya ulaştı.
Gördüğü ilgi eksilmedi, arttı. Bu ilgide, romanın ders kitaplarında anılma, öğrencilere salık
verilme yoluyla okullara girmesinin payı büyük kuşkusuz. Ama Yaban'ın salık verilen tek kitap
olmayışı bir yana, hala tartışılan bir roman olduğu düşünülürse Yaban'a gösterilen ilginin
süreceğini söylemek kehanet sayılmaz.
Bu olgu, Yaban'ın eskimeyişinin nedeninin yerlilik olduğunu gösteren temel ölçütlerden biri
aslında. Yerliliğin göstergesi de Ahmet Celal. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin
uzantılarını kişiliğinde taşıyan Ahmet Celal... Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da
adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu

You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Yaban - 02
  • Parts
  • Yaban - 01
    Total number of words is 2653
    Total number of unique words is 1600
    24.0 of words are in the 2000 most common words
    36.1 of words are in the 5000 most common words
    43.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 02
    Total number of words is 2955
    Total number of unique words is 1746
    31.8 of words are in the 2000 most common words
    45.1 of words are in the 5000 most common words
    52.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 03
    Total number of words is 2944
    Total number of unique words is 1750
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    50.1 of words are in the 5000 most common words
    56.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 04
    Total number of words is 2831
    Total number of unique words is 1654
    36.3 of words are in the 2000 most common words
    51.8 of words are in the 5000 most common words
    60.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 05
    Total number of words is 2895
    Total number of unique words is 1633
    37.4 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 06
    Total number of words is 2852
    Total number of unique words is 1658
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    50.4 of words are in the 5000 most common words
    57.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 07
    Total number of words is 2951
    Total number of unique words is 1671
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    50.4 of words are in the 5000 most common words
    57.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 08
    Total number of words is 2909
    Total number of unique words is 1690
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 09
    Total number of words is 2947
    Total number of unique words is 1673
    36.5 of words are in the 2000 most common words
    50.3 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 10
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    35.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 11
    Total number of words is 2843
    Total number of unique words is 1623
    35.5 of words are in the 2000 most common words
    50.0 of words are in the 5000 most common words
    57.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 12
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1611
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    50.1 of words are in the 5000 most common words
    58.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 13
    Total number of words is 2910
    Total number of unique words is 1642
    36.4 of words are in the 2000 most common words
    50.8 of words are in the 5000 most common words
    58.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 14
    Total number of words is 2827
    Total number of unique words is 1672
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    56.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 15
    Total number of words is 2766
    Total number of unique words is 1590
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    50.4 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 16
    Total number of words is 2879
    Total number of unique words is 1731
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    45.4 of words are in the 5000 most common words
    52.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 17
    Total number of words is 2909
    Total number of unique words is 1655
    27.1 of words are in the 2000 most common words
    38.9 of words are in the 5000 most common words
    46.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 18
    Total number of words is 2802
    Total number of unique words is 1690
    27.9 of words are in the 2000 most common words
    40.2 of words are in the 5000 most common words
    47.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 19
    Total number of words is 1511
    Total number of unique words is 1016
    27.6 of words are in the 2000 most common words
    39.4 of words are in the 5000 most common words
    46.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.