Yaban - 17

Total number of words is 2909
Total number of unique words is 1655
27.1 of words are in the 2000 most common words
38.9 of words are in the 5000 most common words
46.7 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
ve diğer sanat sahalarında her gün yeni bir eserle şahsiyetini verir ve fütuhatını
derinleştirmeye çalışırken, fikirde istiklalin ve sanatta şahsiyetliliğin ve orijinalliğin heyecanını
tatmamış olan eski meşrutiyet münevverliğinin, filvaki, her adımda hücumlarına ve itaplarına
maruz kalmaktadır. Fakat hadiseler genç inkılap neslinin veya inkılapçı düşünüşün zaferi
istikametinde inkişaf ediyor. Türkiye'nin her bucağındaki gençlik teşekküllerinden duyulan
sesler zaferin alametleri ve aşağıdaki yazı ise, bu alametlerden yalnız biridir.
Bizim gibi yabanın biri; yani Türk okumuşu. Niçin garip buluyorsunuz? Bu toprakta
okumuşların yabandan farkı ne? Alfabeyi sökenlerin hepsi birden, kendilerini kümeden üstün
ve bütünden ayrı görmüyor mu? İşte Yakup Kadri, bu romanıyla, bizim diyarda ilk defa bu
mevzu üzerinde, hem de dokunaklı konuşandır. 315'inci sayfayı devirinceye kadar kafam
burkuldu, gönlüm kanadı, sinirlerime felç geldi, kan damarlarım şişti; ve ben'im eridi,
rüzgarlarımızın sırtına atladı, yaylamızda dolaşmağa çıktı, hala geri gelmedi. İstiklal
mücadelemiz, her manasiyle, yerli ile yabanın bir boğuşması idi ve Yakub'un kitabı, bunun bir
remzidir.
Kemalizm, Türk köylüsüne Efendi dedi. Fakat Türk köylüsünün ruhu, durgun ve derin bir
sudur. Bunun dibinde ne var? Bir yalçın kaya mı, bir yumuşak kum tabakası mı? Bunu
anlamayı da, kafası ile gönlünü bu toprakların ıstırabına verecek bir nesilden, artık bekliyor.
Bu topraklarda, on konserve kutusunun eşi olanlar! Siz, Kemalizm davacıları değilsiniz; boş
yere tünemeyin ve ötmeyin!..
Mektep görmüş bir İstanbul çocuğu ile bir Anadolu köylüsü arasındaki fark bir Londralı
İngilizle bir Pencaplı Hintli arasındaki farktan daha büyüktür. Usta! Bunu yazarken senin elin
mi titredi? Bunu, boğuşarak yaşarken, benim de alnım çizgilendi, saçlarım ağardı ve belim
büküldü.
Kalemin kırılsın Usta. Niçin bizi tatlı münevverlik uykumuzdan uyandırıyorsun? Niçin bizi
hülyalarımızla başbaşa bırakmıyorsun? Niçin bizi saran ve harap eden çıplak realite ile karşı
karşıya koyuyorsun? Biz, milleti, var biliyoruz; onun tariflerini münakaşa ediyoruz; onun
namına konuşuyoruz. Fakat sen, niçin bize dili, iş ve kültürü, mefkuresi bir olmamış bir
kalabalığı gösteriyorsun? Ve diyorsun; Sen derviş olamazsın!..
Senin bu kızoğlankız mevzuumuza yalın kaleminle dokunmak delikanlılığından, daha
çoooook şeyler bekliyoruz; çünkü ayarlı millet yaratacak sanat eserleri için dudaklarımız,
heeeey! çarık yırtıklarından dökülen çatlaklara benzedi.
Türk münevveri. Bu kitabı oku da, kendinin ne matah olduğunu düşünmeğe başla artık!
Zira bataklıklar kurutulacak: Ne sülük ne solucan!..
Vedat Nedim Tör de (Kadro; s. 16, Nisan 1933) gerçeği dile getirdiği için Yakup Kadri'yi
alkışlar. Bu romanda köy ve köylü çevresinde örülen edebiyat maskesinin alaşağı edildiğini
belirterek Türk sanatçısına toplumsal birgörev yükler:
Yakup Kadri, asırların ufunet ve cerahatini içinde taşıyan büyük bir çıbana neşter vurdu.
Şimdiye kadar Türk köyü ve Türk köylüsü etrafında örülen edebiyat maskesini erkek bir jestle
alaşağı etti.
Maskenin alaşağı edilmesinden hoşlanmıyanlar bulunabilir. Türk köyünü, cıvıltılar,
şarkılar, kaval sesleri, yeşiller ve sular içinde gösteren serabın bir anda yokoluvermesi
rahatımızı bozabilir.
Yakup Kadri, hiç şüphesiz ki, münasebetsiz bir harekette bulundu.
Bizi, bir hamlede hayal aleminin cennetinden çekip, hukikat cehenneminin ateşine oturttu.
Muhakkak ki, o bir (Halk düşmanı)dır.
İbsenin meşhur piyesinde de, hakikati söyleyen doktoru, bundan menfaatleri zarar gören
birkaç herifin tahrik ettiği efkarı umumiye, halk düşmanı diye taşlamaz mı? Hakikat, bu kadar
acı ve katı söylenir mi hiç? Sen, bu kadar toy musun behey Yakup?
İstanbul'un mondan Şişli alemlerinde, Boğaziçi'nin veya Adaların sihirli tabiatı arasında
geçen bir aşk macerası uyduramaz mıydın? Nene gerekti senin, Türk köyünü sanatına
malzeme olarak almak? Bıraksaydın, biz onu yine santimantal şairlerimizin bize gösterdikleri
gibi tanısaydık ve avunsaydık!..
Ya... Ya... Avunsaydık, avunsaydık. Fakat daha ne vakte kadar bu avunmak?
Türk san'atkarının içtimai rolü, bir şaklaban dadı olmak mıdır ki, şımarık, avare, köksüz
Türk münevverini boyuna avutup dursun?
San'atını inkılabın emrine vakfeden san'atkar, ancak böyle bir eser yaratabilirdi. Şımarık,
avare, köksüz Türk münevverinin suratına ancak böyle bir sille aşkedilebilirdi: Yaban!
Yaban'ı yazan adam, Türk köyünü ve Türk köylüsünü ne candan seviyor:
Yazıklar olsun, seni sevmesini bilmeyenler, ey gamlı ülke! Bu sevgi ne derin!.. Bu sevgi ne
içli! Ne özlü bir sevgi bu!
Sevmiyenler anlıyamaz:
Yakup, bizi içine çektiği cehennemde muhakkak ki, ilk önce kendisi yandı... Ve işte
kafasının potası içinde akot (narı beyza) haline gelen beyninden, böyle bu kadar yakıcı bir eser
döküldü. (...)
Yaban, bizce ilk orijinal Türk romanıdır.
Bu eser, herhangi bir yabancı dile çevrilse, yine zevkle ve alaka ile okunur.
Yaban, Türk edebiyatının cihan edebiyatına açılan ilk penceresidir.
Motifleri bu kadar orijinal olan, tekniği bu kadar ustaca olan bir eser Türkiye dışındaki
san'at sevenleri de doyurabilir.
Şevket Süreyya Kadro'da yayımlanan uzun yazısında (s. 18, Haziran 1933), önce, Bate
edebiyatından da örnekler getirerek milli roman üzerinde durur. Daha sonra Yaban'da nasıl
bir tez getirildiğini araştırır. Yazının bu bölümünden seçtiğimiz parçalarda da görülebileceği
gibi ona göre Yaban İnkılab'ın kuruluş dönemine uygun düşer:
(...)
Yaban ilk bakışta basit bir Bozkır hikayesidir ve mevzuu gayet sadedir: Sakarya
muharebesinden sonra düşman orduları, Haymana, Mihalıçcık ve Sivrihisar havalisini yer yer
taş yığınlarıyla örtülü ıssız ve engin bir virane halinde bırakıp çekiliyor.
İşte Yaban bu katliam günü ortadan kaybolmuş İstanbullu harp malulünün, Ferit Celal
Paşa'nın oğlu Ahmet Celal'in bu köydeki birkaç yıllık ömrünün ruznamesidir.
Mehmet Ali'nin köyü Orta Anadolu yaylasında çorak çıplak bir step köyüdür. Mehmet Ali
daha köye ayak bastığı gün diğer köylülerden biri oluyor ve onlara karışıyor. Ahmet Celal ise
bütün köylüler için sadece bir Yaban'dır! Artık hayatı, bu kurak gökle, bu katı yer arasında
kaybolmuş bu kara step köyü, bu bir avuç step insanı ve basık bir yer odası içinde geçecektir...
Fakat işte roman da asıl bundan sonra başlıyor. Vakıa bu roman sessiz, hareketsiz ve
vak'asızdır. Bütün maceralar bu köyün içinde cereyan ediyor. Fakat bu maceralar içinde biz
hatta köyün ismini bile öğrenemeyiz. Sahneye çıkan şahısların isimleri hatta yarım düzineyi
zor aşar!
Zaten bu şahıslar diğer köylülere, köylü stepin ortasında bir kara yığınından başka bir şey
olmayan köye ve köy bu stepe o kadar karışmıştır ki, biz Yaban'ı okurken, önümüzde hiçbir
zaman ferdi değil daima yığın'ı görüyoruz. Bu romanda rol alanlar kimlerdir.
Bir Zeynep Kadın mı? Bir Salih Ağa mı? Bir Ahmet Celal mi? Bir Emine mi?
Hayır canım ne münasebet! Bu romanın yalnız üç şahsı var: Vahşi bir tabiat: Anadolu
yaylası. Bu vahşi tabiat ortasında bunalmış ve terkolunmuş bir kara insan yığını: Anadolu
köylüsü ve bir de Ahmet Celal.
Bir Ahmet Celal ki bu kara tabiat ortasında bunalmış, bu kara insan yığını içinde; bu zavallı
insan yığınını asırlardan beri bu kara tabiatın eline terkeden Türk Münevverliğinin kefareti
zebununu yaşıyor. Türk milleti, Türk münevveri ve Türk köylüsü, Yaban'da karşı karşıya
geliyor ve hesaplaşıyorlar. Türk köylüsü münevveri yadırgıyor ve ona (Yaban!) diyor! Çünkü
bu iki insan arasında asırların açtığı ve henüz kapanmayan korkunç bir uçurum vardır. Bu
ayrılık onların dillerini, itikatlarını ve tefekkür tarzlarını da birbirinden ayırmıştır. Türk
münevverine gelince: O da Türk köylüsünü tanımıyor. Çünkü bu kalabalık asırlardan beri terk
olunduğu vahşi step tabiatın ortasında en güzel cevherlerini hareketsizliğin, hedefsizliğin ve
iptidailiğin haşin maskesi altında örtmüştür.
Niçin havada uçan düşman tayyaresi ve ufukları sarsan top sesleri karşısında bu Kerim
(Bekir olmalı. A.Ö.) Çavuş bu kadar duygusuzdur? Niçin Ahmet Celal'in evini düşman
askerleri basıyor da bu miskin imam bu düzenbaz Salih Ağa bilakis bu askerlerin önüne
düşüyor ve onlara seferlerinde yol gösteriyorlar?
Niçin bir Emine için bu malul gazi kolsuz bir herif'dir? Bir elin yabanıdır. Fakat bir sümüklü
İsmail'in koynunda bu kız bilakis kendi cinsinden bir sıcaklık buluyor ve ona can atıyor?
Bunlar öyle suallerdir ki, bunların cevabını verebilmek için en az on Yakup Kadri ve on
(Yaban) romanına muhtacız.
Yoksa Türk münevveri Türk köylüsünü terketmekte ve yaylalar, stepler bu kalabalığı
kabartmakta ve köreltmekte devam edip gidecekti. Hulasa Yaban Türk stepinde Türk
insanının hikayesidir.
Her inkılabin bir devri vardır ki o devirde mistik ve geniş kalabalıkların antozyazmı bütün
havaya hakimdir. Mistiğin sokak antozyazmının havaya hakim olduğu devirde san'atkar yerini
san'atkar olmayan coşkun insana bırakabilir. Çünkü bu devrin edebiyatı her şeyden evvel
gürültülü bir heyecanın edebiyatıdır. Fakat her inkılabın seyrinde bir de kuruluş devri vardır
ki, bu devirde harcıalem fikir ve harcıalem malzeme artık ikinci plana çekilmeli ve san'atkar
yerini almalıdır. Bu devir, inkılapta hissin, şuura, idrake inkılap ettiği devirdir.
Yakup Kadri'nin (Yaban)ı 1923'de yazılsaydı, belki yakılabilirdi. Fakat bugün (Yaban) Türk
münevverinin beklediği ve özlediği bir romandır.
Çünkü bu romanda kalabalıkların hareket enstenkleri değil, Türk stepinin insan malzemesi
tetkik olunuyor. Bu stepin kuruluşu, şenlenmesi için bu malzemenin olduğu gibi bilinmesi
lazımdır.
İşte Yaban'da akseden içtimai örgü, bu çorak stepler ortasında şimdiye kadar bilinmeyen,
şimdiye kadar terkolunan insan malzemesinin karakteridir.
Türk münevveri! Yaban'ı istersen yadırga! Fakat oku! Çünkü bu kitap senin milli
edebiyatında bir devrin başıdır. Ve bu açılan devirde senin bir yerin ve vazifen vardır!..
Kazım Nami Duru, Ülkü'deki yazısında (s. 3, 1933), daha öncekiler gibi tam siyasal bir tavır
takınmaz. Halk–ayden kopukluğu üzerinde durur yüzeysel bir biçimde. Gerçekçilikten yana
oluşunda da aydınca bir acıma sezeriz:
Yaban adında bir roman yazdı. Onun bilmem hangi yazısında İspanyollarla Anadolu
Türklerini karşılaştırdığını okumuştum. Anadolu köylü Türk'ün de bugünde yaşayan bir
şövalyelik görülüyordu. Bu görüş benim gibi Anadolu'yu oldukça gezmiş, köylüsünün içini
oldukça öğrenmiş olanlar, onun bu şövalyeliğini bilirler. Nasıl oluyor da bu şövalye Türk
köylüsü gene kendinden olan münevver'e Yaban diyor. Yaban gözüyle bakıyor. Türk köylüsü,
Avrupa'nın Amerika'nın bilmem neresinden gelen gezerken nasılsa köyüne uğrayan bir Frenke
bile Yaban gözüyle bakmaz. Hicaz'ın kumlu çöllerinden gelen çipil gözlü Arabı Peygamber
soyundandır diye başının üstünde taşır. Böyle iken neye bir Türk münevver'ine yaban deyip
geçer, ondan çekinir, korkar, kendi dilini söyleyen münevver'e içini açmaz, dökmez? Yaban
bize bunu ne iyi duyuruyor.
Paşa oğlu Ahmet Celal, büyük savaşta bir kolunu yitiren bu zabit köylüleri birer birer
önümüze açıyor. Emireri Mehmet Ali bozulmamış bir Türk'tür. Salih Ağa köyün kodamanıdır.
Köylüyü soymasını, ezmesini nasıl da iyi biliyor. Bekir Çavuş askerlikte köylü arıklığını
bitirmiş beğenmediğimiz bir biçime girmiş. Zeynep Kadın mal canın yongasıdır sözü tipinden.
Emine? Emine işte tipik bir Türk kızı. Ben de Ahmet Celal gibi Emine'yi sevdim. Anadolu'da
böyle eşsiz güzel, ama bahtsız kaç bin, hayır kaç milyon Türk kızı var. Zavallı Emineler. Onlara
içimizin varılmaz derinliklerinde uçsuz bucaksız bir sevgi bir acıma var. Bunlar bize eşsiz bir
soy yetiştirir! Yakup Kadri Yaban ile ilk Türk Romanını vermiş oldu. O bu romanıyla gözümde
öyle büyüdü ki... Bana İstanbul bucaklarında süslü salonlarda geçen sevgi masalları artık bir
şey söylemiyor. Ben bu çevreyi sevmiyorum; Yakup Kadri'nin Yaban'da anlattığı Türk çevresini
seviyorum, ona vurgunum. Bu yollu yazılar istiyorum, Türk köylüsünün iklimle, toprakla,
taşla, yoklukla, Yaban'larla çarpışmasına bakmak onu anlamak istiyorum.
Burhan Ümit Toprak'ın Yaban'a bakış açısı, şimdiye kadar sergilediklerinin tam karşıtıdır.
Varlık'ta yayımlanan (s. 4, 1933) yazısında Toprak, Yakup Kadri'nin gerçeği çarpıttığını öne
sürer. Ona göre Yakup Kadri tek yanlı davranmış, hamlet bozması bir paşazadenin gözüyle,
üstelik bir genelleme yaparak Türk köylüsüne iftirada bulunmuştur:
Bu kitabı okuyup bitirdikten sonra bir Türk değil herhangi bir insanın nefretle karışık derin
bir ıstırap duymamasına imkan yoktur. Bu ne cehennemi alem? Hiçbir yılan, çıyan yuvası bu
kadar korkunç, hiçbir hayat bu kadar acı ve hiçbir hapishane menfa havası bu kadar kasvetli
değildir. Bu lanetleme toprak nerededir? Ve bu insanlar kimlerdir? Altında tabaka tabaka
sayısız medeniyetler uyuyan, evliya ve kahraman kanıyla yuğrulan Anadolu toprağı bu kadar
nankör olsun, kabil değil izah edilemez. Şüphesiz ki, Yakup Kadri Bey bir romandan ziyade bir
essai'ye benzeyen bu kitabı bu intibar bıraksın diye yazmamıştır. O, sadece Türk devletinin
bütün ağırlığını sırtında taşıyan köylünün ıstırabını, onunla Türk münevveri arasındaki
uzaklığı, uçurumu gözönüne koymak için bu işe teşebbüs etmiştir. Her ideal için ölmüş ve
belkemiğine kadar çürümüş olan münevver Ahmet Celal buradaki tezadı basitleştiren bir
vesileden, bir aletten başka bir şey olmamalıdır ve değildir.
Ümit ederim ki, maksat sadece o zamanlar Orta Anadolu köylerinin akim sefil bir
süprüntülük olduğunu, köylünün mütemadiyen soyulduğunu, derisi yüzülecek bir hale
geldiğini, kadınların bile kütükten farkı kalmadığını, sıhhat namına her şeyden mahrum
bulunduğunu, ekserisinin kör–topal veya illetli, cüce, sıska, çirkin olduğunu, çocukların adeta
köpeklerin ağzından lokma kapacak kadar aç bulunduğunu, insanı hayvandan ayıran
hassalardan birisi gülmek olduğu halde burada hiç kahkahaya rastgelinmediğini, sonsuz bir
cehalet içinde gömülü bulunduğunu haykırmak ve hastalığı teşhis edip münevverleri vazifeye
çağırmaktır.
Bu itibarla Yakup Kadri Bey'in tasvir ettiği bu köy alemi ile muhayyel, çeşme başlarında asi
bakireleriyle, bahadır delikanlıların mani söyleyerek seviştikleri mesut köy hayatından çok
uzağız. Acı ve sert hakikat ile karşı karşıyayız. Hatta ortadaki cinayete benzeyen hadisenin
sebeplerini bile arıyoruz. Ahmet Celal hiçbir peşin hükümle, hatta sevgi ve şefkatla bile
bulunmayan gözlerle gördüklerini bir fotoğraf adesesi gibi tespit ediyor. Fakat acaba Ahmet
Celal tamamiyle afaki midir? Eşeğe geviş getirtecek kadar tabiatten uzak ve müşahedesi kıt
olan ve alelıtlak kadını ve kadınlığı bir hükümle idam eden adamın afakiliğinden şüpheye
düşmek hakkımızdır. Bahusus ki hiçbir edebi eser tamamiyle afaki olamaz.
Madame Bouary bile sadece bir itiraftan ibaret olan Adolphe romanı kadar enfüsidir. Yalnız
aynı şekilde ve tarzda değildir. Nitekim Yakup Kadri Bey de bu eserinde azami bir enfüsiliğe
varıyor.
Münevver kahramanı hakkında mümkün olduğu kadar sempatik ve sükuti, köylüler
karşısında ise daima beliğdir. 315 sahifelik romanda köylülerden bahsederken sevimli, müşfik
tek bir cümleye rastgelinmediği gibi bu zavallı mahlukları daima ya karınca sürüsüne, ya
kunduzlara, ya çamurlu bir karnıbahara, yahut bir meşe kütüğüne benzetiyor.
Keza Ahmet Celal yalnız onlar üzerinde yaptığı müşahedelerle insanların, hayvanların en
galizi olduğuna kani oluyor. Ve hayvanları, boz eşekleri onlara tercih ediyor ve hatta ölürse bu
köylülerin kendisini gömmiyeceklerini, köpeklere, kargalara yemlik bırakacaklarını ve yahut
da tezek ateşinde yakacaklarını söylüyor. Nihayet Anadolu hakkında tasavvur ve tehayyülün
fevkinde iftiralarda bulunuyor.
Öyleki Türk köylüsünün metanet ve vekan hissizlik, sükutiliği bulanık bir derinlik, lokma ve
abaya rızası, mecburi tevekkülü, miskinlik, imanı ise gülünç oluyor. Türk köylüsü ne
yaşamasını, ne sevmesini, ne inanmasını biliyor, ne dini, ne imam vardır; kaba bayağı
iştihalardan, düzenbazlıktan, nekeslikten, alçaklıktan, kinden ve sefaletten, hodbinlikten
yoğrulmuş bir külçedir. Yakup Kadri
Bey'in yahut Ahmet Celal'in bu tasvirine nasıl inanalım? Ahmet Celal'in kaleminden Yakup
Kadri Bey'in bize tasvir ettiği alem, ismini söylemediği köy müdür? Yoksa bütün Anadolu
köyleri midir?
Yahut bize bu köylüler vasıtasıyle muayyen bir sefalet derecesine düşmüş insaniyeti mi
anlatıyor? İnsanda bu sefil iştihalardan başka bir şey yok mudur? Şüphesiz ki Yunus Emre,
Mevlana, Fuzuli bunlardan büsbütün başka çapta adamlardı. Yokluk içinde var olabilecek bir
madenden yapılmışlardı. Lakin alelade insanın, insan yığınlarının ruhunda hiçbir şey yok
mudur? Yakup Kadri Bey bu sinemasiyle hakiki köylüyü mü anlatmış oluyor?
Zannetmiyoruz. Yakup Kadri Bey bu derece bedbin görünüyorsa bunun sebebi görünüşün
tek taraflı olmasıdır. Tam manasiyle ne fena, ne de iyi adam bulunamıyacağına ve tek
parçadan biçilmiş insanın yalnız klasiklerin uydurduğu bir efsane olduğuna kani olduktan
sonra bu köy tasvirini nasıl hakikat diye kabul ederiz.
Dişinden, tırnağından artırarak beslediği hükümetin sıhhati için doktorundan, ahlak ve
imanı için mualliminden, bakımsız toprakları için ziraatçısından ve hayvanları için
raylarından, yollarından, elektriğinden ve suyundan istifade edememiş ise kabahat kimin?..
Kabahat köylüden iğrenen ve istiklal mücadelesinin en tehlikeli devirlerde bir kolu yok diye
Türk ordusu tarafına geçemeyen ve bu sonsuz (?) fedakarlığının minnet ile karşılanmasını
bekleyen, sümüklü İsmail'in karısını kaçırdıktan sonra can çekişirken mezarlıkta terkedip yola
düşen Hamlet bozması paşazadede ve onun temsil ettiği değil midir?
İhtimal ki bu paşazade bir bakıma göre tiksintilerinde, nefret ve ithamlarında haklıdır.
Fakat Falih Rıfkı'nın dediği gibi iki küçük kusuru vardır. Evvela kendisini insan zannetmek.
İkincisi de kendisini
bu milletten saymak...
Köylüler yaptıkları veya sadece yapacakları rivayet edilen günahları için affedilebilirler. Zira
ne yaptıklarını bilmezler. Fakat bilenler ve bile bile yapanlar...
Allahın veya atinin laneti onların üzerinedir.
Geçenlerde bir muallimle (...) köyüne giden bir arkadaş acı bir hatırasını nakletti.
Abdülhamit devrinde, meşrutiyette askerlik etmiş yaşlı bir köylü ile konuşuyorlarmış, köylü
dayı bir aralık:
– İngilizler İstanbul'dan çıktı mı? diye sormuş.
– O... demişler. On sene oldu. Haberin yok mu?
Köylü bir müddet düşünmüş, düşünmüş sonra ilave etmiş.
– Peki ama... buralarda siz ne ararsınız?
Bu sual asırlardan beri terkedilmiş Anadolu köylüsünün bütün acılarını, sitemlerini,
isyanlarını ve münevverlere karşı hıncını hulasa etmektedir. Onlara hayrı olsun diye kitap
yazan Yakup Kadri Bey ne yazık ki bilerek ve bilmeyerek yahut sadece istisnayı
umumileştirerek ihtiyar Anadolu'nun ahlak ve vicdanını da itham etmiştir. Halbuki hala daha
ve her şeye rağmen varlığımızın en sağlam ve en saf tarafı orasıdır. Varlığımız onun üzerine
dayanmaktadır. Yıldırımdan beter belalarda çarpılmış bu insaniyet parçasının azıcık
tanınabilecek bir tarafım kompozisyonun içine koysaydı, Yakup Kadri Bey'in bu eseri kim bilir
sanat eseri olarak daha ne kadar kuvvetli olacaktı. Fakat her nedense onun her kitabında
mevcut olan rahmet ve sıcak şefkatten burada zerresi yoktur. Bununla beraber bizim nesil
Yakup Kadri Bey'in romanını ekşiten husumetten de insan kalplerinin fethetmek için
sevgiden, her şeye rağmen affeden sevgiden başka bir silah olmadığı dersini bir defa daha
öğrenerek istifade edebilir.
Filhakika gençlik içi köylü millet ve vatan karşısında yaratan, faal sevgiden, bedelsiz ve
ivazsız fedakarlıktan başka hiçbir vazife yoktur ve bu sevgiden başka her iddia çirkin bir
yalandır. İsmail Habib Sevük de aynı düşüncededir. Yaban'ın Almanca'ya çevrilişi
dolayısıyla yazdığı ilk yazıda (Cumhuriyet, s. 5704, 5714, 1940) Yakup Kadri'nin gerçekçilik
anlayışını eleştirir. Özellikle gerçeği yanlış yansıttığı, yabancıları aldattığı için yazarı kınar:
Nadir Nadi, idarehanedeki odasında, bana bir mektupla bir kitap uzatıyor. Mektup Türkçe,
kitap Almanca, Yakup Kadri'nin Yaban romanını Der Fremdling adı ile Almancaya tercüme
eden Max Schultz yanlışsız bir Türkçe ile yazdığı mektubunda ilk defa olarak Türk
edebiyatından mühim bir eserin Almanca lisanında intişar etmesinin gazetemizi alakadar
edeceğini düşünerek Leipzig'deki maruf A.H. Payne Basımevi tarafından gayet nefis bir şeklide
bastırttığı kitaptan bir nüshasının gönderildiğini bildiriyor. Basılış sahiden çok nefis. Kitabın
Türkçe aslı ile bu tercümeyi sırf basım bakımından yan yana koysanız, tercümeler ki asılların
astarıdır, burada bir Hind kumaşı nefaseti ile duran astara karşı kitabın aslı bir çul parçası
kadar zavallı kalıyor.
Muhterem mütercim mektubunda kitabın başına ilave ettiği mufassal mukaddemeye de
dikkatimizi celbediyor. 24 sahife tutan bu mukaddemeden icap eden yerleri Nadir Nadi
şifahen tercüme edip anlattı: Mütercim Türk İstiklal hareketine karşı Anadolu halkının
vaziyetini gösteren, içtimai kıymeti haiz bir eser aramış. Bu romanı bulmuş. Vak'a bir köyde
geçmekle beraber bütün bir milleti tasvir edecek kadar kuvvetlidir diyor.
Yakup Kadri hayrete şayan bir realizmle, hiç çekinmeksizin, katı bir şekilde, merhametsiz
bir dürüstlük göstererek, Türk halkının bir kısmında yaşayan milliyet duygusu eksikliğini
tasvir etmiş. Kitaba ne için ve ne bakımdan kıymet verdiğini görüyorsunuz.
Fakat zeki mütercim nazikdir de: Halkın bu noksanlığı hep, halka yabancı islami maya ile
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Yaban - 18
  • Parts
  • Yaban - 01
    Total number of words is 2653
    Total number of unique words is 1600
    24.0 of words are in the 2000 most common words
    36.1 of words are in the 5000 most common words
    43.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 02
    Total number of words is 2955
    Total number of unique words is 1746
    31.8 of words are in the 2000 most common words
    45.1 of words are in the 5000 most common words
    52.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 03
    Total number of words is 2944
    Total number of unique words is 1750
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    50.1 of words are in the 5000 most common words
    56.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 04
    Total number of words is 2831
    Total number of unique words is 1654
    36.3 of words are in the 2000 most common words
    51.8 of words are in the 5000 most common words
    60.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 05
    Total number of words is 2895
    Total number of unique words is 1633
    37.4 of words are in the 2000 most common words
    51.9 of words are in the 5000 most common words
    59.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 06
    Total number of words is 2852
    Total number of unique words is 1658
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    50.4 of words are in the 5000 most common words
    57.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 07
    Total number of words is 2951
    Total number of unique words is 1671
    34.9 of words are in the 2000 most common words
    50.4 of words are in the 5000 most common words
    57.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 08
    Total number of words is 2909
    Total number of unique words is 1690
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    49.3 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 09
    Total number of words is 2947
    Total number of unique words is 1673
    36.5 of words are in the 2000 most common words
    50.3 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 10
    Total number of words is 2850
    Total number of unique words is 1677
    35.9 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 11
    Total number of words is 2843
    Total number of unique words is 1623
    35.5 of words are in the 2000 most common words
    50.0 of words are in the 5000 most common words
    57.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 12
    Total number of words is 2830
    Total number of unique words is 1611
    35.8 of words are in the 2000 most common words
    50.1 of words are in the 5000 most common words
    58.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 13
    Total number of words is 2910
    Total number of unique words is 1642
    36.4 of words are in the 2000 most common words
    50.8 of words are in the 5000 most common words
    58.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 14
    Total number of words is 2827
    Total number of unique words is 1672
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    56.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 15
    Total number of words is 2766
    Total number of unique words is 1590
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    50.4 of words are in the 5000 most common words
    57.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 16
    Total number of words is 2879
    Total number of unique words is 1731
    32.0 of words are in the 2000 most common words
    45.4 of words are in the 5000 most common words
    52.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 17
    Total number of words is 2909
    Total number of unique words is 1655
    27.1 of words are in the 2000 most common words
    38.9 of words are in the 5000 most common words
    46.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 18
    Total number of words is 2802
    Total number of unique words is 1690
    27.9 of words are in the 2000 most common words
    40.2 of words are in the 5000 most common words
    47.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Yaban - 19
    Total number of words is 1511
    Total number of unique words is 1016
    27.6 of words are in the 2000 most common words
    39.4 of words are in the 5000 most common words
    46.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.