Küçük Ağa - 32

Total number of words is 2986
Total number of unique words is 1678
31.1 of words are in the 2000 most common words
44.3 of words are in the 5000 most common words
51.7 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
Reis bey geçen sobayı yeniden tutuşturmadan, üstüne bir battaniye ile bir yorgan alarak sedire uzandı.
Sinirleri o kadar sağlamdı, öylesine terbiye edilmişti ki, gün nasıl geçerse geçsin, istedi mi, başını yastığa kor
komaz uyurdu. En netameli günlerde bile olagelmişti bu. Ama bu gece düşünmek, bütün hayatını ve bütün
hayatı didik didik etmek istiyordu.
Kötü yetişen, hiç yetişmeyen toplumlardan söz açmıştı. Kendisinin de iyi yetişmediğini acı acı kabul etti.
Onun yetişme çağlarında bir ters rüzgâr esmiş, her şey altüst olmuştu. Reis bey, bugün, Osmanlı
İmparatorluğunun dâvayı Tan-zimatla birlikte kaybettiğine, asıl düşüşün Meşrutiyet günlerinde başladığına
inanıyordu. Halbuki Tanzimat ye Tanzimatın beslediği siyasi ve edebî isimleri nasıl sevmiş, nasıl büyütmüştü
gözünde. Aynı aldanış Meşrutiyet ve Meşrutiyet şöhretlerini de kendisine ve nesline aynı kuvvetle kabul
ettirmiş, böylece de çöküntü önlenemez hale gelmiş, çünkü -işte- sorumlu sınıf, aydınlar aldanmış, mil etten
ve devletten kopmuş, mil eti hor, devleti düşman görmeye başlamıştı.
Reis bey Fransızcayı biraz geç öğrenmişti. Tarih ve siyasî tarih ile ilgisi de öyle idi, sonradandı. Hele felsefe.,
felsefeyi hatırlamazdı bile. Şimdi öyle sanıyordu ki, aldanışını kavramaktaki gecikmesi bu yüzdendi. Ama asıl
acısı, memleket hâlâ uyanamayanlarla doluydu; nitekim kavga, işte sürüp gidiyor, bünyenin kendi kendini
kemiriş? bitmiyordu. Tanzimatın o kalpazan yaygaracıları olmasaydı, onları da o Servet-i Fünun hokkabazlığı
kovalamasaydı, bu buhran günlerinde acaba bu Pontus kuruntusu, acaba bu Ermenistan megalomanisi
imparatorlukta tutunabilir miydi?
Reis bey buna ihtimal veremiyordu. Demek bütün dâva o dönüm çağlarında meselelerin sağlam ellere,
sağlam kafalara geçmemiş olmasında idi. O çağlarda söz hakkını, Avrupa diye te-pindikleri, fen, ilim diye
tepindikleri halde Avrupa'nın da, ilmin de, fennin de, hele hele meşrutiyetin ve cumhuriyetin, hepsinden
önemlisi, insanın ve toplumun da ne olduğunu, hatta ne olmadığını bilmeyenler €İe geçirmişlerdi. Kuru
taklitçiler, ağzı açıklar, züppeler, şarlatanlar... Ve elbette satılmışlar Vb hainler, kasıtlılar.
Reis beyin aklı birdenbire kanşıverdi. Geçmişin iğrenç, ama aynı zamanda trajik panoramasını gözden
geçirirken, birdenbire içinde yaşadığı zamanı hatırlayıvermişti. Belli belirsiz söylentilerden beliriyordu ki, işte o
kuru taklitçiler, o züppeler, o ağzı açıklar ye gene o satılmışlarla hainler türü gene kımıldamaya başlamışlar,
her dönüm çağında, her buhran devresinde olduğu gibi başlarını kovuklarından çıkarmışlardı. Onlar şimdi de
iştirakiyyun diye, bolşeviklik dize sızdırıyorlardı zehirlerini. Meşrutiyetle herşe-yin değişivereceğine, herşeyin
güllük gülistanlık oluvereceğine inanıldığı gibi, şimdi de bolşevik-likten mi aynı mucize beklenecek, imkânlar
ve kuvvetler şimdi de bolşeviklik için mi kubura gömülecekti?
Reis bey, büyük bir çabayla bu henüz pek belirsiz olan ihtimali kafasından itti.
Terakki...
Terakkiperverlik...
Teceddüt...
İnkılâp... İlim, fen.Bunlar -seksiz, şüphesiz- elzem olan, şart olan yaşama unsurları idi. Ama bu iş şekil
taklitleri, bu taklitlerin kavgacıları ile olamazdı ki... Hele ruh dondurulduktan, inkâr edildikten, mizaç
bozulduktan sonra! Mumya ha setre pantol giymiş, ha potur, ne değişirdi?
Reis bey o çağlarda hürriyetin bile ters anlaşıldığını ve bilhassa ters anlatıldığını acı acı düşündü. Meşrutiyet
keşmekeşi dün gibi gözlerinin önünde idi ve Reis bey Balkan bozgununun da, Cihan harbi trajedisinin de asıl
sebeplerini işte gün gibi biliyordu. Tarihçiler, harp tarihçileri yarın kim bilir ne teknik kırıntılar arasında
boğulup gideceklerdi? Onlara, çıkıp da, asıl sebep, kör olası sebep, şu ters hürriyet anlayışı, şu hürriyet ve
Avrupa gibi, ilim gibi, fen gibi sö-mürülüşüdür, ters anlaşılmasıdır, mil ete ışık tutacakların bu konularda
aldatılışıdır, deseydiniz belki de size, meselâ Muallim Naci Efendiye yaptıkları gibi, sürmeyecekleri kara
kalmazdı.
Ve Reis bey inanıyordu ki, Taşnak çetesi Ermenileri, Mavru Mavri de Rumları İmparator-luk'tan kopmaya bu
türedi, bu şartlatan bayraktarlar kadar teşvik etmemişlerdi. Reis bey terak-kiperverliğin, teceddüt ve inkılâp
isteğinin nasıl olup da mil et düşmanlığı halini aldığını, imparatorluk yaratan, medeniyet kuran mil eti hor
görmeye sebep olduğunu, olabildiğini bir türlü anlayamıyordu. Şaşkınlığı ancak "İhanet" ihtimali ile
yatışabiliyor, ihtirasları bile hesaba katmak istemiyordu.
Bu yanlış anlayışlar -ne çare ki- yalnız okur yazarları bozmakla kalmamış, öbür yandan da mizacını tehlikede
gören mil eti geri ve asılsız, boş alışkanlıklarında, göreneklerinde taassuba zorlamıştı. Bugün her konuda
hatta herkesi bir çerçeve içinde ilgilendiren ölüm kalım meselesinde bile patlak veriveren ikilikler, üçlükler,
Reis beye göre, işte o tutumların zehirli meyveleri idi. Ve bugün tekerlek kırılmıştı. Ümit artık İstanbul'da
değil Ankara'da idi ve bu ümit pırıl pırıl-dı, muhteşemdi, insanı hayata yeniden kavuşturacak kadar kudretli
idi. Ali emmiye "zaferi görmeden ölür müyüm len!" dedirtecek gibi birşeydi.
Reis bey de zaferle birlikte herşeyin yeniden başlayacağına, en iyi şekilde başlayacağına inanıyordu. Kısacası
-işte öyle- zafer Allah'ın bütün inayet ve in'amlarına yeniden ve lâyık bir şekilde doğuş olacaktı!
Reis bey üstündeki odada uyuyan küçücük ve annesiz kızlarının güzel günler göreceğini düşünerek kendini
uykuya bıraktı. O yemyeşil rüyalar gördü, yavrucaklar acaba rüya görüyor, sayıklıyorlar mıydı? Ve bunlar
acaba nasıl şeylerdi? Biri bir korkulu rüya ile uyanıp ağlasa idi, acaba, Hayganoş çimdiği basar mıydı?
* * *
Çolak Salih'in kaçar gibi terk ettiği Akşehir'de bu meselenin hemen ardından yiyecek, giyecek ve yakacak
derdi gelirdi. Son zamanlarda ise Ali emminin hastalığı bu derde eşit bir endişe konusu oldu.
Kasabanın ileri gelenleri hemen her gün ziyarete gidiyorlar, buna cesaret edemeyenler de haber almak için
onların etrafında dört dönüyorlardı.
«— Ali emminin vaziyeti ağırmış...» lâfı her evde her gün birkaç kere tekrarlanır olmuştu. Akşehir için için,
ağlaya ağlaya acı haberi bekliyordu artık.
Fakat Ali emmide doktor Minas efendiyi hayran eden bir direniş vardı. Bitkin haline rağmen ilk ziyaretleri hoş
karşılıyor; buna karşılık en sevdiği bile olsa devresi gün yine geldi mi çileden çıkıyordu.
«— ölümümü mü beklersin len densiz!..» diye bağıracak kuvveti nasıl bulduğuna gerçekten de şaşılırdı.
Böyle bağırır, sonra da dudaklarını sıkarak eklerdi:
«— Senin gibi kof herifleri cebimden çıkarırım ben, anladın mı?»
Sevgi ağır basıp yatışınca da çok iyi bildiği bir haberi verir gibi:
«— ölmen ben len, korkma sen. Zaferi görmeden ölür müyüm?» derdi.
Karşısında dertli dertli susanların bu sözlere inanması gerekti. Yoksa Ali emmi yeniden öfkelenecek takati
bulur, yeniden sövüp saymalara başlardı. Böylece beş gün daha geçti. Kâh açan, kâh büsbütün kuduran, esiş
ve yağışlarıyla beş gün. Fakat Ali emminin bugünleri farkettiği yoktu. Kışın son çırpınışları gibi, baharın
habercileri de, bütün dünya gibi onun dışında idi artık.
Beşinci günün ikindisine doğru kendini tamamen kaybetti. Yetmiş küsur yılın dertleriyle, mutlulukları ile,
harpleri, darpları ve hastalıkları ile savaşa gelmiş bulunan beden son irade direnişini de yitirmiş, pes ediyordu
artık. Minas efendi yüzüne endişeli endişeli bakanlara başını -nahzun bir çaresizlikle sal ayarak:
— Benim yapacağım bir şey kalmadı, dedi.
Küçük Hacı ile Haşim Hoca'nın geceyi orada geçirmeleri kararlaştırıldı. Bunlar, Reis beyle diğer ziyaretçiler
gittikten sonra Ali emminin baş-ucuna oturup Kur'an okumaya başladılar.
Aşağı katın odalarında.belki de -belki de değil muhakkak- sessiz sessiz ağlayan, hıçkırıklanm boğmaya
çalışan kadınlar ve kızlar vardı. Ve elbette ki koca kasabada insanlar ve hayvanlar günlük hayatlarını her
zamanki gibi, her zamanki sesleriyle yaşıyorlardı. Ama sanki kâinat -Ah* emminin odasından bakınca-
boşalmış, yaradılıştan önceki kimsesizliğine dönmüştü. Sanki hayat bütün görünüşleri ile donup gitmişti.
Sanki dünyada bir hareket, bir kıpırtı, bir ses kırıntısı bile yoktu. Sanki dünyada -ve kâinatta- yalnız -sıra ile-
Küçük Hacı ile Haşim Hoca'nın dudaklarından, basık ve insanin içini isimsiz bir ışıkla yıkayan bir sesle dökülen
âyetler vardı.
Zaman sonsuzluğun ötesinde sakin ve büyük bir nehir gibi akıyor, akıyor, fakat idraki imkânsız bir şekilde
akıyordu. Ali Emmi bilinen ve bilinebilecek bilinmeyen ve asla bilinmeyecek olanın eşiğinde idi. Belli belirsiz
nefeslerle, gözleri kapalı ve hareketsiz yatıyordu, büyümüş, büyümüş, bedenden bambaşka bir şey olmuş
gibiydi. Artık Küçük Hacı ile Haşim Hoca'nın sesleri de çok daha başka idi, apayrı seslerdi, hiç bir insan
sesinin benzemediği, benzeyemeyeceği bir yumuşaklık ve tatlılıkları vardı, hiç bir insan sesi, insandan bu
kadar ayrı olamaz, bu kadar ilâhi, bu kadar avutucu olamazdı. Şimdi Kur'an gerçek mânâsını, şimdi Allah o
idrake sığmayan kudretini, şimdi hayat asıl mânasını buluyordu. Ve artık Küçük Hacı ile Haşim Hoca da
kendilerini Ali emminin yakınında, o büyük sırrın yakınında sanmakta idiler. Ama yakınında, yanında değil.
Aradan kıl kadar boşluk, o kıl kadar, fakat herşey demek olan boşluk kalkmıyordu. Kalkamazdı da. Ama,
onlar bir vait almışlar gibi, biraz daha, birazcık daha vecdin kendilerini büyük sır ile haşır neşir edeceğine
inanmış gibi okuyor, okuyor, okuyorlardı.
Akşam çoktan geçmiş, yatsı kılınmıştı. Donmuş gibi, yok olmuş gibi yatan Ali emmi önce birkaç defa
kımıldadı. Sağa dönmek istedi olmadı, sola denedi olmadı, ayağını çekmek istedi yine olmadı. Çaresizlik dolu
bir inilti ile yeniden kendini o kesin hareketsizliğe bıraktı. Fakat sonra, on dakika kadar sonra, nereden
bulduğunu kimsenin ve hiç bir zaman anlayamayacağı bir canlılıkla gözlerini açtı. Küçük Hacı ile Haşim Hoca'-
ya yepyeni, bambaşka bir âlemin görüntülerine bakar gibi baktı. Açıkça görüyor ama anlayamı-yordu. Küçük
Hacı'nın kuşağındaki çift kapaklı Serkisofu saniyeler noktalıyor ve çıt çıtlan büyülü sessizliğin içinde iyice
işitiliyordu.
Bir saniye, bir saniye daha, bir daha, bir daha... Her saniyede bir büyük sezişin ufuk genişliği vardı ve Ali
emmi açıkça görüyor, ama an-layamıyordu. Sonra birdenbire o bambaşka âlemden dönüvermiş gibi
beklenmedik bir keşif şaşkınlığı ile mırıldandı:
— Kur'an mı okur?..
îdrak daha da berraklaştı ve mucizeli canlılık vahşi bir isyan gücü kazandı:
— ölmen ülen ölmen!..
Ses zayıftı, ama yine de bir nâra gücü taşıyordu. Bu ses Küçük Hacı'ya, dağlarda yankıla-nabilirmiş gibi geldi.
Ve Ali emminin vücudu, yorganın altında yay gibi gerildi. Gözlerinde sindiri-ci bir öfke vardı.
— Zaferi görmeden ölmen ben!..
Ve yetmiş yılın varlıkları yoklukları, harpleri, dostları, hastalıkları, çeşitli kayıpları ile mertçe. yiğitçe savaşan
beden kendini bırakıverdi. Artık. Hiçbir şey, ama iyi, kötü biç bir şey... ve arzu, ve umut, ve sevgi, ve hak
dâvası... hiç bir şey, hiç bir şey bu binlerce adale ve sinirin en ince, en küçüğünde de, en güçlü, en
büyüğünde de mikronluk bir karşılık bulamayacaktı. Küçük Hacı sesinin tonunu hafifçe yükselterek Ali
emminin o güzel, o sevgi ve anlayış dolu, o erkek gözlerini kapadı.
Kar lapa lapa, sessiz sessiz yağıyordu. Havada en ufak bir esinti bile yoktu. Küçük Hacı fısıldar gibi:
— Hadi gaari Reis bey., hasta olacan, dedi. Reis bey üzeri çoktan karla örtülen mezarın
yanına çömelmiş şıpır şıpır ağlıyordu. Sen git deyecek kuvveti bulamadı ve Küçük Hacı'nın içini burkan bir
uysallıkla doğruldu. Kasabaya doğru yürüdüler.
Cenazeye gelmeyen yoktu. Hâlâ Kuvvaya karşı olanlar bile ordaydı. Fakat onlar döneli çok olmuştu. Reis bey
ise mezarın başından ayrılmıyordu. Gelinlik kızını, delikanlı oğlunu toprağa vermiş gibiydi. İçi tam öylesine
yanıyordu. Mezarlıktan çıkarken:
— Zaferi görmeliydi... demek istedi. Fakat artık boğamadığı hıçkırıklar kelimeleri darmadağın, param parça
etti. Küçük Hacı yine de anlamıştı. O üstün, o insan denen fâniyi tam değerine ulaştıran imanı ile:
— Allah zaferi millete göstersin... dedi.
Çolak Salih'in kaçar gibi terk ettiği Akşehir'de bir de Emine vardı. Doğumdan sonra büsbütün serpilip gelişen,
güzelleşen, bağrına bastığı hüzünle güzel iği büsbütün büyüleyici bir hal alan körpe dul vardı. Yetim
Mehmed'in anası, Is-tanbul'lu Hoca'nın karısı Emine. Artık anası ile bile dertleşmek hakkı kalmayan Emine.
Dul, ana, fakat küçücük Emine.
Emine hiç bir şey anlayamıyordu. Bütün bu olup bitenlerin sanki kendisi ile hiç bir ilgisi ilişiği yoktu. Hatta
olup bitenleri de kendisine üs-tünkörü, yarım yamalak anlatmışlar, düğüm noktalarını can alacak yerlerini
atlayıp geçmişlerdi. Kocası neden bırakıp gitmişti? Kaçtı diyorlardı. Neden kaçacaktı? Vur emri çıkmış,
düşmanları varmış! O büyük, o pırlanta gibi kalpli, o sevmesini, okşamasını bilen adamı neden vurmak
isteyeceklerdi? îstanbul'lu Hoca'ya kim ve neden düşman olacaktı? Hele bunları Emine zerre kadar
anlamıyordu. Anlayamayacağını da pek iyi biliyordu. Yalandı bunlar elbette. Kocasının başına mutlaka bir
kaza gelmişti de sütü kesilmesin, bir hal olmasın diye ondan saklıyorlardı.
Böylesi daha mı iyiydi sanki?
Ama birgün oldu, bütün bu sözlerin doğru olduğunu anasının halinden anladı. O zaman da başladı bir haber
beklemeye. Bu bekleyiş hiç de kötü değildi. Nasıl olsa eden bulacak, hak yerine gelecekti. Hoca gibi bir
adamı bu hallere düşürenler er-geç pişman olacak, onu yine baştacı yapacaklardı.
Bu arada günler geçiyor. Mehmet bakmasını öğreniyor, tanımalara başlıyor, ellerinin, ayaklarının farkına
varıyordu. Emine, yalnız kaldıklan zaman Mehmet'e, "Gel babası geeel, gel" bile yaptırmayı başarmıştı. Sonra
bunu ilk emekleme ve ilk diş takip etti ve Emine soğuk algınlıklarının, ateşlerin, kızamığın telaşıyla çırpındı.
Fakat özleyişi, bekleyişi daha sancı, daha yakıcı yapan bu basamaklann hiçbirinde "buba" gelmedi,
"buba"dan bir ses çıkmadı. Halbuki Mehmet'e artık "buba-bub-buba..." demeyi de öğretmişti.
Ve bir gün Emine'ye kara haberi verdiler.
Kocası vurulmuştu!
Asıl vurulan o oldu.
Ve bir gün ona bu körpeliği, bu güzel iği ve bu yetimi ile yalnız yaşayamayacağını söylediler, söylemeye,
söylemeye, çeşitli ağızlardan söylemeye başladılar.
Körpe miydi o? Güzel miydi o? Yalnız mıydı? Ve bir gün anası evermekten bahsetti. O zamana kadar hiç bir
şey anlamayan, hiç bir şey duymayan Emine birdenbire vahşileşti, yırtıcı bir hal aldı. Tepindi bağırdı,
anasına, şaşılacak bir öfke ile karşı durdu. Ve bir gün, onu everdiler. Emine'nin bildiği, inandığı, öyle olacak
sandığı tek şey vardı. Bu bir evlenme değildi. O tekrarlanamaz şeyi yapmış, bir defa atlanan geçiti atlamış
geçmişti. Bu başka birşeydi, duyguların, düşüncelerin, canlılığı dışında bir şey, basit bir toplum -belki de- bir
fizik hadise idi.
Emine'yi ancak anasını, konusunu komşusunu ilgilendirdiği kadar ilgilendirdi, ancak o kadar ilgilendirebilirdi.
Çankçı Hasan da bu anlayışa aykm bir davranışta bulunmadı. Bulunamazdı da ihtimal. Yaşlıydi, bezgindi, zor
bir ev düzeninin altında ezilip gitmişti. Evine bakan dul bacısı da öldükten sonra ateşini kendi yakar, çorbasını
kendi ısıtır olmuştu. Herşeyi kendi eline bakıyordu. Emine'y-le evlenmemiş, sanki evlâtlık edinmişti. Fakat
nikâhları kıyılmış, yeni bir hak hukuk düzenine girmişlerdi. Aynı yatakta yatacaklar, vücutlarının sıcaklığını
paylaşacaklardı ve Çarıkçı Hasan canı istediği zaman Emine'yi -onun canı istemese de- kucaklayıp öpebilirdi.
Bunun aksini kimse -Emine'nin kendisi de dahil- kimse düşünemezdi. Nitekim pek seyrek de olsa böyle
geceler olmuştu.
Ve emine böyle gecelerden sonra, yalnız kalır kalmaz, kucağında Mehmet'i, dal ı çiçekli teneke kaplı
sandığının önüne oturur, kapağı açar, İstanbullu Hoca için yaptırılan, onun için diktirdiği entarilerini, iç
eteklerini, ipek çarşafını, fesini, baş örtülerini, gümüş ve altın kemerlerini dalgın dalgın elden geçirir, okşar,
sonra da sessiz sessiz ağlardı. Mehmet'in bu hüzün anlarına, bu göz yaşlarına dudak büze büze, hiç bir şey
diyemeden, iri ve dert dolu gözlerle bakışı yürek pa-ralayıcı idi. Böyle zamanlarda Emine onu bütün
kuvvetiyle bağrına basar ve:
«— Mehmet'im, Mehmet'im... Büyüyecek kocaman adam olacaksın... Paşa olacaksın, bey olacaksın, ben de o
zaman rahat edecem» derdi.
II
Büyük İhanet
Tevfik beyin küfürleri Küçük Ağa'nın kulaklarında bütün gece gümbürdedi durdu. Arada sırada, sanki kapkara
bulutlar parçalanmış, mavi bir parça ışıldamış gibi, dost, sevgi dolu cümle de kulaklarında yeniden ses
buluyordu.
«— Küçük Ağa'ya tez döşek serin. Burada yat Küçük Ağa, dinlen, yarın kendine gel ki görüşüp, konuşalım!»
Ve kazanmak, elden kaçırmamak isteyen sokuluş, hem de Tevfik beyin öfke için var olan mizacını kenara iten
sokuluş ve kazanma isteği-
«— Kafası işleyen bir sen varsın yanımda!..»
Sonra, Küçük Ağa iyice ısıtılmış odadaki pufla yatağa girmiş, yün yorganların dinlendirici, yatıştırıcı ağırlığına
kavuşmuştu. Yarım saatçı-ğa sığan, fakat biri ötekilerden, ötekiler de birbirinden tehlikeli ve hepsi de bir
ölüm-kalım ne-tamesi taşıyan zincirleme olaylardan sonra bu yatak, bu yorganlar ve bu ısıtılmış oda, kısık
lâmbanın esmer, turuncu aydınlığı ile tam bir sığmak idi.
Küçük Aga, -İstanbul u Hoca- şeriatın mubah gördüğü harp hilesinin en büyüğünü, en netamelisini
oynuyordu. Oyun bitmemişti, bütün tehlikeleri ile devam ediyordu, bir küçük başarısızlık birkaç saat önce
kazanılanları bozgun haline getirebilirdi.
Küçük Ağa olup bitenleri bir kez daha, hem de kırıntılarına kadar aklından geçirdi.
Pehlivan ile adamlarının temizlenmesi tam manasıyla mükemmel olmuştu, geride hiç bir iz bırakmamışlardı.
Küçük Ağa bundan emindi. Fakat Topal İsmail'in işinde tereddütleri vardı. Çıradan çıkan yangın büyük bir
şans olmuştu. Ateş yakar ve yok eder. Fakat eve girip çıkarken bir gören olmuşsa, Tevfik bey de bunu
öğrenirse ne olacaktı?
Küçük Ağa, her zaman eli kolu bağlı kalınca yaptığı gibi yaptı ve çaresizliğin fasit dairesine kapılıp gideceğine,
o tatlı tevekkülü ile tatlı muzipliğine sığındı:
"Kim görecekmiş yahu!" Bu noktayı da aşınca bütün mesele ertesi günü ayarlamaktan, Tevfik beyi zerrece
olsun kuşkuya düşürmemekten ibaret kalıyordu. Bunu da -Al ah'ın izniyle- becereceğine emindi.
«— O kolay. Fakat, ahh, Tevfik beyi doğru yola getirmenin bir imkânı olsaydı!..»
Küçük Ağa kafasını zorluyor, ama bir açık kapı bulamıyor, göremiyordu. Tevfik bey, ağası Etem ve kardeşi
Reşit beylerle zarını atmış, kendisini kaderin eline teslim etmişti. Şimdi Küçük Ağa'nın yapıp yapabileceği, bu
kaderin kal eş oyunundan mümkün olduğu kadar çok şey kurtarmaktan ibaretti. Çerkez kardeşlerin
ihanetinden doğacak sarsıntıyı hafifletmek de büyük bir şeydi. Bunu başaracağına inanıyordu. Canının
tehlikede olduğunu aklına bile getirmedi.
Gece irkiliyor, göz kapaklan ağırlaşıyor, kolundaki yara da gittikçe kendini duyurmaya başlıyordu. Pansuman
bir rahatlık vermişti ve kemikte bir zedelenme bile yoktu. Fakat yine de, parçalanan adaleler dağlanır gibi
yanıyor, vücudu ateş basıyordu. Uyku en güzel olacaktı; en güzel, en iyi ve tek imkân!
Küçük Ağa kendini yavaş yavaş uykuya bırakırken, kafası ondan ayrı bir varlık gibi işlemeye devam ediyordu.
«— Yarın ve yarını kovalayacak yarınlar!» Sonra bir de dün vardı, dünler geride bıraktığı dünler vardı, öyle
günler ki, çoğu zaman Küçük Ağa'nın düşünceleri onlardan dayanılmaz dertlerden kaçar gibi kaçmıştı.
Emine'-yi düşünmekten, Mehmet'i düşünmekten, Akşehir'i, Sarayyaka'yı kısacası İstanbullu Hoca"yi
düşünmekten vahşi bir korku ile kaçtığı çok olmuştu. Belli belirsiz bir seziş ona, İstanbullu Hoca ile birlikte ve
İstanbullu Hoca yüzünden kazandığı, elde ettiği herşeyi de ebediyen yitirdiğini söyler dururdu. Kendisi yoktu,
İstanbul u Hoca vardı. O gitti, herşey gitti... Küçük Ağa bu vahşi korku anlarında bir hafıza kaybından sonra
bambaşka bir iklim ve toplumda, kendine gelmiş gibi olurdu. Hâtırasız ve bomboş.
İstanbul u Hoca'dan Küçük Ağa doğmuştu ve hangi doğum o kadar sancılı olabilirdi? Sancılı ve annenin
hayatına mal olan bir doğumdu bu. Geçmiş günler Küçük Ağa için işte bu demekti ve ona öyle geliyordu ki,
artık Çolak Salih'i de bir daha görmeyecek, onun getireceği haberler için beslediği ümitle birlikte İstanbul u
Ho-ca'nın son hâtıra kırıntıları da gömülüp gidecekti.
Peki Küçük Ağa ne olacaktı? Yarın ve yarını kovalayacak günler ne olacaktı? Yarınların ömrü olacak mıydı?
Ateşi yükseliyor, ağrı artıyor. Küçük Ağa uykuya daldığı ölçüde bir kâbus havasına kayıyordu.
Küçük Ağa yeni bir nehre, nehirlerin en delidolusuna geçiyordu ve akışın yönü yordamı belli değildi. Kimlerle
karşılaşacak, kimlerle elbirliği edecek, kimlerle didişmek zorunda kalacaktı? Çerkez Etem ve onun kardeşi
Tevfik bey bunların en zorlusu, en çetini olarak kalacak mıydı? Yoksa bambaşka kozları, büsbütün kancık
silâhları olan ve yanında, yan yana göründükleri halde Etem'e rahmet okutturacak kadar gaddarlaşa-bilen
vurma fırsatını orospuca kul ananlarla mı karşılaşacaktı?
inançların, amaçların, yeminlerin ve sözleşmelerin macerası ne olacak, kaderi ne olacaktı? Hangi hesaplar,
hangi çıkarlar -örümcekler gibi- ağlarını örmeye çalışacak, hangi dürüstlükler, hangi iyi niyetler ve sağ
düşünceler bu ağlardan kurtulabilecek, hangileri bu ağlara takılıp kalacak, can vereceklerdi?
Bir millet mezarının kıyısında boğuşuyor, yeniden hayata katılmak için dişini tırnağına takıyordu. Bu trajik
savaşta yenilişin hesabını yapmak kolaydı. Zor olan Küçük Ağa'yı terleten, diken üstünde gibi tedirgin eden
zaferdi, zaferden sonrası idi.
Zira, Küçük Ağa inanıyordu ki, başlangıç bugünlerde değildi, milletin yeni kaderi zaferden sonra başlayacak
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Küçük Ağa - 33
  • Parts
  • Küçük Ağa - 01
    Total number of words is 2952
    Total number of unique words is 1658
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.3 of words are in the 5000 most common words
    54.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 02
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1557
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 03
    Total number of words is 2913
    Total number of unique words is 1559
    34.6 of words are in the 2000 most common words
    47.4 of words are in the 5000 most common words
    54.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 04
    Total number of words is 2868
    Total number of unique words is 1664
    31.2 of words are in the 2000 most common words
    45.0 of words are in the 5000 most common words
    52.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 05
    Total number of words is 2898
    Total number of unique words is 1727
    31.7 of words are in the 2000 most common words
    44.4 of words are in the 5000 most common words
    51.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 06
    Total number of words is 2841
    Total number of unique words is 1672
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 07
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1705
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 08
    Total number of words is 2958
    Total number of unique words is 1653
    31.5 of words are in the 2000 most common words
    44.6 of words are in the 5000 most common words
    51.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 09
    Total number of words is 2887
    Total number of unique words is 1674
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    48.3 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 10
    Total number of words is 2855
    Total number of unique words is 1594
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    50.3 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 11
    Total number of words is 3075
    Total number of unique words is 1746
    33.5 of words are in the 2000 most common words
    47.3 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 12
    Total number of words is 3047
    Total number of unique words is 1563
    36.9 of words are in the 2000 most common words
    50.9 of words are in the 5000 most common words
    58.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 13
    Total number of words is 2968
    Total number of unique words is 1715
    32.9 of words are in the 2000 most common words
    48.3 of words are in the 5000 most common words
    57.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 14
    Total number of words is 2927
    Total number of unique words is 1623
    33.4 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    51.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 15
    Total number of words is 2988
    Total number of unique words is 1677
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    49.1 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 16
    Total number of words is 2954
    Total number of unique words is 1674
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 17
    Total number of words is 3030
    Total number of unique words is 1524
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 18
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1623
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    45.9 of words are in the 5000 most common words
    52.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 19
    Total number of words is 2991
    Total number of unique words is 1671
    33.5 of words are in the 2000 most common words
    47.6 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 20
    Total number of words is 2964
    Total number of unique words is 1591
    36.5 of words are in the 2000 most common words
    51.7 of words are in the 5000 most common words
    59.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 21
    Total number of words is 2833
    Total number of unique words is 1623
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.0 of words are in the 5000 most common words
    57.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 22
    Total number of words is 2988
    Total number of unique words is 1725
    33.4 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    52.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 23
    Total number of words is 3004
    Total number of unique words is 1714
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    46.3 of words are in the 5000 most common words
    52.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 24
    Total number of words is 2899
    Total number of unique words is 1684
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    53.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 25
    Total number of words is 2965
    Total number of unique words is 1623
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    50.8 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 26
    Total number of words is 3043
    Total number of unique words is 1671
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.9 of words are in the 5000 most common words
    55.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 27
    Total number of words is 3032
    Total number of unique words is 1613
    36.9 of words are in the 2000 most common words
    51.4 of words are in the 5000 most common words
    58.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 28
    Total number of words is 2956
    Total number of unique words is 1686
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    46.7 of words are in the 5000 most common words
    53.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 29
    Total number of words is 2986
    Total number of unique words is 1574
    34.5 of words are in the 2000 most common words
    47.9 of words are in the 5000 most common words
    55.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 30
    Total number of words is 2970
    Total number of unique words is 1631
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 31
    Total number of words is 2943
    Total number of unique words is 1597
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    45.9 of words are in the 5000 most common words
    52.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 32
    Total number of words is 2986
    Total number of unique words is 1678
    31.1 of words are in the 2000 most common words
    44.3 of words are in the 5000 most common words
    51.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 33
    Total number of words is 2970
    Total number of unique words is 1617
    36.5 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 34
    Total number of words is 2979
    Total number of unique words is 1612
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 35
    Total number of words is 2935
    Total number of unique words is 1612
    34.6 of words are in the 2000 most common words
    48.7 of words are in the 5000 most common words
    54.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 36
    Total number of words is 2982
    Total number of unique words is 1635
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 37
    Total number of words is 2852
    Total number of unique words is 1527
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 38
    Total number of words is 2833
    Total number of unique words is 1694
    31.2 of words are in the 2000 most common words
    45.0 of words are in the 5000 most common words
    51.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 39
    Total number of words is 833
    Total number of unique words is 571
    42.0 of words are in the 2000 most common words
    54.4 of words are in the 5000 most common words
    61.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.