Küçük Ağa - 38

Total number of words is 2833
Total number of unique words is 1694
31.2 of words are in the 2000 most common words
45.0 of words are in the 5000 most common words
51.7 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
pınarın başında kümeleniyorlardı. Böyle olunca da -kitapların tasnifi-post ve servet avcıları ile hakiki iyiniyet
erbabının ayırt edilmesi çok güçleşirdi. Üstelik birinciler dalavere ile, hile ve iftira ile ikincileri yıprat-m&ya
çalışır, savaşların en vahşisi, en kalleşi suyun altında, fakat gaddarlığı azalmadan, ara vermeden devam eder
giderdi.
Ayrıca bu keşmekeşin içine karşı kuvvetlerin sızdırdığı fitnecileri, fe. atçıları da hesaba katmak gerekiyordu.
Yemekten sonraki sohbetin bilhassa bu tehlikelere dokunan kısımları Küçük Ağa'yı tedirgin etmişti. Hiç de iyi
ısınmayan odasında, üstüne kaputunu da attığı yorganına sımsıkı sarılmış, kalıp gibi yatarken bütün bu
endişelerden sıyrılıp gelecek günlerin, vatan istikbalinin ne olabileceğini düşünmeye çalışıyordu. Bu boşuna
çaba sinirlerini adamakıllı germişti.
Boşuna çaba, zira Ankara'yı saran keşmekeşin kaderini kestiremedikten sonra gelecek için ne söyleyebilirdi?
Önemli olan, bu şehirdeki gizli savaşın nasıl biteceğini kestirebilmekti.
Küçük Ağa sarsılmaz imânı ile, eninde sonunda, zar zor olsa da, mutlaka fakat mutlaka iyi'nin, doğru'nun ve
hakh'nın kazanacağına inanıyordu. Büyük tereddütü kazanç cephesine sızacak kötülüğün ve kötü ihtirasların
nispetini kestirememekten doğmakta idi. Bu sızıntı ona sürmekte olan kalleş savaştan da korkunç geliyordu.
Çünkü bu sızıntı zaferin sömürülüşü, ke-mirilişi ve hedefinden uzaklaştırılışı olacaktı.
«— Ankara'da kalırsam...» diye bir öfke soluyuşu ile mırıldandı ve hemen ilâve etti:
«— Galiba kalmam lâzım.»
Sonra da bunu aşırı bir gurur yüzünden söylediğini düşünerek utandı:
•— Ben neyim ki...» .
Tevazu kelimesiyle anlatılamayacak bir psikoloji ile kendisini, bütün kuvveti iyini yet ve dürüstlükten ibaret
gibi görüyordu.
«— Yalnız iyiniyet ve dürüstlükle ne yapılabilir? Ne yapabilirim?..»
ömrünün hiç bir devresinde taktikçi ve tabyeci olmamış, hele kavgacılığa, mücadeleye daima hor
bakagelmişti.
Akla değer verirdi yalnız; akla yani bilgiye, muhakemeye, anlayışa, kısacası hakikate. Netice almak için ikna
edilmeliydi. Başkasına aklı ermiyor, başka silâh ve yol arı haysiyet kırıcı buluyordu. Böyle olunca, Ankara'da
kalmak, bu kalleş savaşta doğru'nun hakh'nın cephesini tutmak kime ne kazandıracaktı? Küçük Ağa, bir
ürperme ile sağına döndü, yorganına daha bir sarıldı; onu şimdi daha çok ısıtsın istiyordu. Üşüdüğünden mi?
Hava daha mı soğumuştu? Belki. Ama bu ürpertide başka bir şeyler de vardı; milleti ve ülkesi için duyduğu
korkuların yanında, doğrudan doğruya kendisi için, kendi adına, kendi varlığı adına içini sarsıcı bir şekilde
sarıveren tedirginlikler vardı.
Bir kere ve herşeyden önce, bu kadar güvenilmek, bu kadar kuvvetle benimsenmek istemezdi. Bunu
hatırlayınca dikenliğe yalın ayak düşmüş gibi oldu. Ürperişinde bunun payı büyüktü. Benimsenmek ve
güvenilmek -onun için, her zaman- borçlanmaların en ağırlarındandı... Hem de rızası alınmadan borçlandırılış.
Bir ara Ankara'dan uzaklaşmayı -kaçmayı-düşünürken. sebep daha çok bu idi. Güvenilmek, benimsenmek -
elbette- güzel şeylerdi; ama, insan kendisini, ölçmeden, biçmeden bu havanın içinde buluverecek olursa -
çoğu zaman- yapmak istemediklerini, yapmayacaklarını yapmak, aslında karşı duracağı ve durması gereken
saflarda bulunmak, içinde bulunmayacağı durumlarda, yapısına aykırı tutum ve davranışlarda bulunmak
/.orunda kalırdı. Aksinin, yani -ister istemez- geciken direnişlerin döneklik, satılmışlık ve kalleşlik sayılması az
görülmemişti.
Bu sarsıcı tedirginliğinin, bu ürpermenin sebebi, Mehmet Akif idi; ama avuntusunu da o geçiriyordu:
Akif gibi bir insanla beraber olmak, konuşmak, öyle birisinin bulunduğunu, zor durumlarda, çetin
dönemeçlerde ona akıl danışabileceğini bilmek büyük bahttı. Ama aynı Akif, Ankara'nın belli başlı ve herşeye
'etkili insanlarından öyle ı it ırtreler çizivermişti ki, Akif'in kendisinin bile İnindi aklını kul anmaya -çoğu
zaman, hem de .-a gerekli anlar ve durumlarda- fırsat bulup bulamayacağı kolay kolay kestirilemezdi;
Seçişlerinin, yargılarının; kısacası ruh ve kafa yapısının, önlenemez bir dürüstlük yüzünden mahkûm düştüğü
grubun yarattığı anafor içinde, atom hızıyla fırıl fırıl döne döne dibe batması olamayacak şey değildi.
Akif fazla konuşkan değildi. Aslında, gündüz pek şakacı ve ehl-i dil bulduğu Sait bey dahil, hiçbiri konuşmayı
fazla sevmiyorlardı. Ama Akif, usta bir portre ressamıydı; işini beş on cümlecikle pekâlâ yapabiliyordu,
meselâ bir Hüseyin Av-ni bey portresi çizivermişti ki, işte hatırlanışı ile Küçük Ağa'nın tedirginliğine baş sebep
olabiliyordu:
Akif'in anlattığı Hüseyin Avni, hatta ona korku veriyordu ve bu korku doğrudan doğruya büyük dâva adına
idi.
Küçük Ağa, dürüstlüğün, mertliğin, yiğitliğin ve feragatin bir noktadan sonra -veya belki bazı mizaçlarda-
kalleşlik, orospuluk, nifakçılık ve en adi ihtiraslara kadar -hatta onlardan da-ka çok- yıkıcı olabileceğini
düşünerek yeniden ür-perdi. Anlatılanlar birbirleriyle iyi bağlanabilir-se ortaya çıkan durum gerçekten de
korkunçtu. Millet Meclisi'nde, Ali Şükrü'lerin, Kara Vasıfların, Süleyman Necati'lerin, Sait ve Raif Hoca'-lann,
nihayet Hüseyin Avni ve Mehmet Akif'lerin etrafında bir "Muhalefet" oluşmuş gibiydi. Ortada bir "Grup" var
denilemezdi. Aslında böyle bir çalışma, hatta niyet yoktu. Sohbette adı geçenler sadece "Arkadaş-dost" idiler.
Ruh ve kafa yapılan, bunları birleştirmiş, daha doğrusu, aynı tutum ve davranışlara yöneltmişti. Bu yüzden
birbirlerini seviyor, sayıyor, benimsiyor ve arıyorlardı. Olayların ve durumların karşısında kendilerini hep
yanyana buluyorlardı. Gün gelip de herhangi bir olay veya durumun -sırf hazırlıkları olmadığı, üzerinde daha
önceden durup veya bir ihtimal er listesi yaparak hesaba katmadıkları için- kendilerini ayırabileceğini, bu
ayrılışın da tıpkı muhalefetlerinin her hali gibi sert ve kesin olabileceğini düşünmüyorlardı. Bu belliydi; Küçük
Ağa bunu apaçık olarak görmüştü.
Ve anlamıştı ki, "taraftar" toplamaya, muhtemel "yumruklara" karşı kuvvetli olmaya baktıkları da yoktu.
Yapılan bu idi işte. Haksızlık hattâ veya kötü niyet görünce kürsüye aslanlar gibi fırlayıp kükremek onlara
yetiyor, yetmeden de çoğunu veriyor, Dünya'nın en saf gururunu ve neşvesini veriyordu. Meclis'e
güveniyorlardı. Genel Kurul'un hakkın, vatanseverliğin, doğrunun, hakikat'in, millet menfaatlerinin sesine,
dürüstlüğün sesine destek olacağına güveniyorlardı. Bu güven eksiksizdi ve onlara yetiyordu. Bu durumlarla
bir noktaya varmak istedikleri de yoktu. Bu seslerin -kükreyişlerin- gün gelip de ustaca oyunlarla,
demagojilerle, safsata, hatta düzenlerle, iftiralarla açık düşürülebileceğini akıllarının kıyısından bile
geçirmiyorlardı.
Korkunçtu ya... Çünkü, kükreyişleri -dürüstlükleri, vatan endişeleri, hak ve hakikat dâva-cılıkları- öylesine idi
ki, ortada kasıt, suç, suç kastı olmasa bile, özellikle böyle hal erde karşısına çıktıklarını -hükümet üyelerini ve
öteki yetkilileri- idam hükmü giymişe döndürüveriyor, onları sırf söz konusu hata veya suçlarından ibaret
bırakıyor, özür dilemelerini, hatadan dönmelerini anlamsızlaştınyordu. Bu da kin doğurmaktan, düşmanlıklara


sebep olmaktan başka neye yararda anlayıveriyor, yani yenilmeye mahkûm olduklarını görerek, daha belli
olmayan galiplerin havasına kayıyorlardı.
Böyle gelip uzaklaşanları ille de kötü görmenin haksızlık olacağı da bel iydi; çünkü aralarında -pekâlâ-
mesleklerini -politikayı, idare sorumluluğunu- tek tek olaylar karşısında tavır takınmakla, sağlam bir ortama,
kararlı bir düzene bağlamadan yürütülemeyeceğini kavrayanlar da bulunabilirdi. Ve onların da ana düşüncesi
mil etin, ülkenin menfaatleri olabilirdi.
Zamandan kopup gitmişti. Bel i alışkanlığı ile olayları da, insanları da kendileriyle sınırlamaya yanaşmıyor;
akşam dinleyip gördüklerini üç boyuttan, tarih açısından, psikolojik açıdan ve nihayet toplum bakımından
yargılamaya çalışıyordu. Gerçeğin, hakkın ve hakikatin ancak böyle bulunabileceğine her zaman ve her
önemli durumda inanmıştı. Sonra bir de "karşı taraf" denilen şey vardı ve hiç bir durum hiç bir olay onsuz
beliremiyor "kendi gerçeği"ni bulamıyordu. Kimdi veya kimlerdi... Ve ne idi burada o; yani karşı taraf?
Mustafa Kemal Paşa'yı, Rauf beyi. Yunus Nadi'yi düşündü ve ötekileri düşünmeye çalıştı; çünkü ötekiler
Küçük Ağa için birer isim idi. Ali'ler denmişti, Salih denmişti, Topal Osman, Ekrem, Ahmet, Nazif, falan filan
denmişti. Bunların kimi Meclis içinde, kimi asker, kimi yazardı.
Ve Küçük Ağa öğrenmişti ki, Erzurum Kong-resi'ni hazırlayanlar, yani ilk kıvılcımı çakanlar Kâzım Karabekir
Paşa ile anlaşan Hüseyin Avni bey ile Raif Hoca idi. Onlar çağırmışlardı Mustafa Kemal Paşa ile Rauf beyi.
Hatta bunlar kongreye katılabilsinler diye kendileri üyelikten çekilmiş, yerlerini onlara bırakmışlardı. Şimdi ise,
Rauf bey için "elastiki" deyimi kul anılıyor, Paşa göğüs geçirmeden anılmıyordu.
Küçük Ağa, Akif'in çiziverdiği Mustafa Kemal portresini daha bir titizlikle canlandırmaya uğraştı.
Portre netti, kesin çizgili idi, ayrıntıları vermiyor, üstelik onları aratmıyordu, cümleleri de -tastamam hatırladı-
şu idi: "bir şey yapmadan duramayan, büyük şeyler yapmak isteyen, başkalarının en olmayacak hayal eri ve
ideallerini iş edinen birisi. Ziya Gökalp'çi. Düşünmeye zaman kaptırmıyor; ana çizgiler doğrultusunda hemen
harekete geçmek istiyor. Hataları da zaferleri kadar azametli olabilir."
Gene söylenenlerden çıkardığına göre, Mustafa Kemal Paşa, askerlerin de, siyasetçilerin de eksik yanlarını
tamamlayabilen seziş, kıvraklık ve karar verme hızı gibi önemli nitelikler taşıyor, "en büyük" adayı
bulunuyordu.
Küçük Ağa, onun da Hüseyin Avni'ler, Ali Şükrü'ler, Akif ve Kara Vasıflar grubuna değer verdiğini, bunlarla
kaynaşmak istediğini anlamıştı. Meclis içinde veya dışında geçen konuşma ve olayları dinlerken bu gerçek de
kendiliğinden beliriyordu. Ama, kendisini hiç zorlamadan seziyor, daha doğrusu sezgiden çok daha kuvvetli
bir biçimde, kestirmeden yapamıyordu ki, bu bağlantı mutlaka kopacak... Sonunda kimin, kimlerin kazanıp
hangi yanın kaybedeceği söylenmese de, birbirlerine, "ya karnı, ya sırtı" diyecek kadar düşman olacaklardı.
Kimi suçlamalı idi?
Küçük Ağa ürpermeyi bir kere daha önleyemedi, sola döndü, yorgana, sanki olabilirmiş gibi, daha da
sarılmak için debelendi:
Hoşgörüye, göz yummalara yanaşmayan bütün bağlantılar korkunçtu:
— Dürüstlük ve iyiliğinki daha da korkunç» diye mırıldandı.
Bir rastlantı idi elbette; ama Akif -ayni niyetle değil- bu konuya da dokunmuş, müsamaha -o, tesamüh
diyordu- için, aşağı yukan şunları söylemişti:
«En değerli faziletin tesamüh olduğunu öğrendim. Tek tek insanların da, topyekün insanlık ve milletlerin de,
gelişme yolunda ilk ve bırakılamaz gücü tesamüh olacaktır. Vay geldi bunu anlamadan iyi bir yaşayış, hatta
sadece yaşama hakkı umanların başına.»
Sonra, Akif, içini çekerek susmuş, epeyce süren sessizlikten sonra., çaresizliğin o yürek burkan hüznü ile
eklemişti:
«Ama tesamüh, kendine zıt ihtiraslar ve namussuzluklarla., budalalıklarla sınırlanmak zorunda bırakılıyor. Sık
da oluyor bu. İnsanoğlunun alınyazısı ile yanacaksanız, işte bu sınırlanış yüzünden yanın; çünkü taassup., en
haklı dâvaların çürütücüsü, en tehlikeli yanlış ve yamlış-ların besleyicisi taassup, bu sınırlanışın önlenemez
sonucudur.»
O konuşurken aklının ucundan bile geçir-meinişti; ama Küçük Ağa şimdi, "hüznü., acaba.. kendisi ve
arkadaşları için mi idi?" diye düşünmeden yapamıyordu. Akif, arkadaşlarının., ve kendisinin dürüstlük
taassubunu görmemiş olamazdı.
İçi daha bir başka ateşle yandı;" büyük günahı öğretmişti ona:
Haklı bir durumda, bir çelişkide dürüst tutumu, doğru yolu bulmuş adamın itici, ayırıcı, kırıcı olmaması onun
insanlığa ve Tanrı'ya karşı., çünkü hak'ka, hakikat'a, dürüstlük ve doğru'ya karşı bırakılmaz ödevi idi. Haklı
dâvaların adamları itici, ayırıcı, kırıcı olmasalardı çağların adla-n çok daha başka, çok daha güzel olurdu.
Aynı ateşi bir kere daha duyarak düşündü ki, Akif -ne çare- haklı idi. Hoşgörürlüğün sınırsız olmasını
dilemek., olabileceğini ummak, yanılmaz bir insanlık dilemeye eşittir.
«— Ne yürek yakıcı çıkmaz... Kurtulmak için iki yönlü çaba gerek... Hem de ne çaba!..»
Dürüstlüğün, haklılığın, doğruluğun yükünü taşımak ne kadar da zordu, ya Rabbi!..

***
Vatanın bahtı adına onlar Mustafa Kemal'e, Mustafa Kemal de onlara., mahkûm denecek kadar muhtaçtı.
Ama -Küçük Ağa, bunca düşünceden sonra- artık iyice biliyordu, kopacaklardı birbirlerinden., üstelik., can
yoldaşı iken can Fırlayıverdi yatağından. Soğuk moğuk yoklu şimdi; yanıyordu. Ateş basmıştı, öfkeliydi.
Kızgınlığını kendine yöneltmekten başka çıkar yol bulamadı; söylendi;
«— Teşe'üm yok.»
Doğru, hayra yormalıydı herşeyi. Ama bir de görünenler, elle tutulacak hale gelmişler vardı ortada. Bu
istenmeyen ve kimsenin istemeyeceği sonuç için Mustafa Kemal'in içkiciliği bile yeterdi, öteki taraf için de
bunların Meclis ve Ankara içi savaş isteğinden farksız olan çıkarcılık ve samimiyetsizlik tasfiyecilikleri!
«— Aptallar!..»
Kime söylediğini kendisi de bilmiyordu; ama bağırmamak için zorlanmıştı, öfkesini hakir çıkarmak ister gibi
düşündü:
«— Bu ip kopunca Akif'in çizdiği portreyi hatırlıyordu- Paşa'nın bir şey yapmadan duramayan, büyük şeyler
yapmak isteyen mizacı hangi çerveye kalacaktı? O mizacı kimlerin., hangi kasıt ve hesapların en olmayacak
hayalleri, ideal eri harekete geçirecekti? Ve ideal diye, gerçekleştirilecek büyük iş diye ne teklifler atılacaktı
bu mizacın önüne?»
Ve sıra asıl soruya, kördüğüme geliyordu:
«— Dürüstlükse.. vatan sevgisi ise, bu çevrede direnmek ve çevrenin dışına düşmemek için göz yummalar,
mizaçtan pay vermeler, bazı faturaları ödemeler dürüstlüğün ve vatan sevgisinin yükleri değil midir?»
İyice bunalmıştı. Hadis'i hatırladı: "Harp hiledir." Ve kendi durumunu düşündü.
Küçük Ağa Ankara'da çalışmanın da bir "gaza", bir "cihat" olduğunu anlamıştı. Mesele cephede mi, yoksa
burada mı daha çok faydası dokunacağını bilmekte idi ve bunu bilmek şarttı. Aklı boyuna cephenin
külügışsız, yigıt havasına kayıyor, Ankara'da daha beş, on kişi görmeden, şehri tanımadan dağlar, yaylalar,
vadiler, ormanlar, açıkta geçirilen karlı, boralı yağmurlu günler gözünde tütmeye başlıyordu. Bir kal eşle,
hırsın insanlıktan çıkardığı bir yüzegülücü, bir dost
görünen hainle uğraşmaktansa bir yaylım uu karşı hücuma kalkmak çok daha kolay, kolaydan da fazla bir
şeydi, insanın göğsünü esim u, türkü söyler gibi, ilâhi okur gibi nara attıran bir yiğit oyunu idi. Mûsikî ile
ünsiyeti olmadığını üzüle üzüle kabul ederdi. Bu öteden beri böyleydi. Ama ilk "Al ah Al ah" nidasında en
büyük müziğin veremeyeceği şevk ve heyecan sar-Miıtii.ını bulmuştu. Bunun böyle olduğuna yemin
edebilirdi. Şimdi dağlarla, bayırlarla ve bunların çeşitli halleriyle birlikte o "Al ah Allah" ünleyişlerini yakıcı bir
özleyişle arıyordu.
Fakat Küçük Ağa'nın bağrına taş basar gibi susturduğu bir başka özleyişi daha vardı. Bu özleyiş artık
rüyalarında bile hileye sığınacak ka-dar sindirilmişti. Çok geceler olduğu gibi, bu sefer de, Küçük Ağa dalıp
gittikten sonra, bu ebedi özleyişin, bu kendisiyle beraber mezara gelecek özleyişin, belirsiz sembollerin
ardına sığınmış, fakat kalbin çarpıntılarına yapabileceği, hatta yapılabilecek en buruk, en mahzun tosirlerini
tattı.
Ürkek şuuraltı Emine'yi de, ana sütü kokan Mehmet'i de hatırlamıyor, ama aynı işi, bu sefer Çolak Salih için
sahneler hazırlayarak yapıyordu. Bu insafsız oyun Küçük Ağa'yi bütün gece sayıklatmaya, ahlatıp,
puhlatrnaya yetti. Daima olduğu gibi bu rüya da kalbini pençeliyor, göğsünü daraltıyor, bütün hücrelerini, tek
tek dayanılmaz bir hüzünle dolduruyordu; o kadar ki, hüzün kâinatın tek ifadesi halini almakta idi. Tıpkı
mutlak çöküşten sonra peygamberlerin kaderi olan hüzün gibi.
Salih önce Hıdırlığa benzeyen bir sırtta görünüyordu. Arkasında bir bahar şafağının insana ebedi mutluluğu
sezdiren renkleri ve baharın cömertliklerini son zerresine kadar değerlendirmiş bir ova vardı. Yine önce Salih,
Küçük Ağa'ya, içinde bulunduğu havayı aksettiren lekesiz ve sıhhatli bir sevinç gülümseyişi ile, "bak Hocam
sağ kolum yeniden geldi" diyordu.
Gerçekten de Salih sapasağlam, arslan gibi, yakışıklı mı yakışıklı ve tertemiz bir delikanlı olarak görünmekte
idi. Küçük Ağa, "sus”, Hoca demeyecektin hani" diye hırçınlaşıyor, fakat bir yandan da seviniyordu. Salih'i
böyle görmekten çok memnundu. Salih gülüyor: "aldırma Hocam. Artık sana kimse bir şey diyemez. Şimdi
benim iki tabancam var., sana yan bakanları böyle..." susuyor ve yüzü birdenbire korkunç bir hal alırken
ellerinde, bir an içinde, birer tabanca beliriyor.
Aynı anda Küçük Ağa sebepsiz, fakat dayanılmaz bir acı duyuyor, sanki Salih'in ateş edeceği hedeflerde
kendisi varmış, iki ayrı canı olmuş da Salih bunlara nişan almış gibi bir acı. Ciğerlerini yırtan bir çığlıkla
"yapma" diye bağırıyor. Fakat çok geç. Salih'in gülüşü, hep o şimşek anının içinde, birdenbire çirkinleşiyor,
iblisçe bir mâna alıyor ve iki namludan, dilleri alevli iki ejder gibi iki fişek, çıkıyor, o, ne oldukları asla
bilinmeyen iki hedef, dünyanın en güzel, en değerli iki tablosu iki pala darbesiyle, çerçevelerinden kopup
azgın bir denize uçar gibi, yok oluveriyor.
«— Salih!»
Bu daha da iç yırtan bir çığlıktır. Ve Küçük Ağa bu çığlıkla beraber baktığı zaman, Salih artık iğrenç bir korku
içindedir:
«— Kollarım, kol arım...» diye inliyor. Artık sol kolu da yoktur Salih'in ve Salih'in yüzü de, vücudu da yara
bere, çizik ve çıbanlar içindedir, pislik içindedir. Gökyüzü isli gri bir renk almış, yeşilliği dev gibi kükreyen
çınar iskelet kesilmiş, ova bir buz çölüne dönmüştür.
Emine'siz, Mehmet'siz, Akşehir'siz bir rüya dahadır bu. Ama Emine'nin, Mehmet'in, Akşehir'in. ve Küçük
Ağa'nın ebedî kaybını haber veren bir hüzün tortusu bırakan rüyalardan biri dahadır.
Küçük Ağa kan ter içinde ve eli ayağı buz kesilmiş, ferden düşmüş bir halde uyandığı zaman sabah ezanına
daha birbuçuk saat vardı. Teri kuruyup kânun sabahının serinliği bütün vücudunu diken diken ederken
kendine gelir gibi oldu ve gördüğü rüyayı düşünmeden mırıldandı:
«— Bitti. Artık Emine yok...» Emine'sinin artık yok olduğuna yemin edebilirdi. Ama Mehmet'ini düşünmeye
cesaret edemiyordu. Pek belirsiz sezgiler içini derinden derine ve uzak aralarla yokladıkça deliriverecek gibi
oluyordu. Mehmet'siz bir Küçük Ağa, Mehmet'siz bir dünya mümkün müydü? Ankara mı, cephe mi?
Küçük Ağa bir karar veremeden günler, günler ve haftaları, ayları yiyip tüketen günler geçti; o da farkına
varmadan Ankara'nın malı olup çıktı. Tek başına kalsaydı o su altı savaşının dalavereleri içinde kolayca erir,
harcanırdı. Fakat Fevzi Paşa Küçük Ağa'daki dürüst kuvvetleri görmüş ve yanma almıştı. Paşa onu bütün
tuzaklardan kurtardı. Mehmet Akif gibi, Sait bey gibi hakiki vatanseverlerin hakiki dostu yaptı.
Ve bir gün Küçük Ağa kendisini, Garp Cephesi Karargâhı olan Akşehir'in yolunda buluverdi. Paşa'nın maiyeti
ile birlikte onu da götüren tren masmavi bir mayıs sabahı son virajı aldığı zaman, karşısında beliriveren vadiyi
görünce, kalbinin nasıl çatlamadığına, Küçük Ağa, yıl arca sonra bile şaşacaktı.
Tanınmasına imkân ve ihtimal yoktu. Fakat o her karşılaştığı Akşehirlinin:
«— A a.. İstanbul'lu Hoca!..» diye bağırıvereceğinden korkuyordu. Zaman geçti ve Küçük Ağa İstanbul'lu
Hoca'nın öldüğünü anladı. Belki bu ismi hatırlayan bile yoktu. Belki Emine bile unutup gitmişti.
Bir gün arkadaş edindiği bir yerli ile Hıdırlık'a çıktı. Kızılca yokuşuna kıvrılıp da, Mescidin karşısındaki evlerinin
önüne gelince, kendine hâkim olmaya çalışarak sordu :
— Kimindir bu ev?..»
Yanındaki, yüksek sokak duvarının ardından yalnız çatısı görünen eve baktı:
— Bu mu?.. Kirada.
— Kim oturuyor?
— Sandık emini... Dili çözülüverdi:
— Daha onca bir hoca otururdu. Yaman bir adamdı... Bir vaaz verdi mi yer yerinden oynar, Konya bile
sal anırdı.
— Gitti mi sonra?
— Yoo, kaçtı.
— Neden?
Kızılca yokuşunu çıkmış, İbre çeşmesinin gelmişlerdi. Küçük Ağa pelitlerin arasında dağa
tırmanan patikaya şöyle bir baktı. Kaçış yolu buradan başlamıştı. Durup geriye baktığı düzlüğü de gördü ve
o son bakışı hatırladı. El i metre kadar aşağıda, artık ebediyen bıraktığı evinln bacası tütüyordu. Sabahın
morumsu grisinde bu duman sanki ciğerlerine doluyor, boğacak gibi oluyordu. Emine ne olacaktı? Mehmet
ne olacak, kendisi ne olacaktı? Ayrılıkta kesin bir ölüm çeşnisi vardı. Aradan, şimdi, işte bir asır geçmiş
gibiydi. Lohusa yatağı, zencefil, tarçın kokusuu, nöbet şekeri, ıhlamur ve süt kokusu, doğum sonrası uykusu
ve o odanın hiç bir ısıtışa benzemeyen sıcaklığı... Bütün bunlar o kaçış sabahında Istanbul'lu Hoca'yı
hatırlanışları ile nasıl sarsmış, nasıl boğulacak gibi yapmışsa, şimdi de Küçük Ağa'ya aynı tazelik ve aynı
kuvvetle çarpıyordu.
Ova ve ta karşıdaki bakır rengi Emir Dağları aşağıda uzanıp gidiyordu. Küçük Ağa neden sonra Hıdırlığın
ihtiyar çınarının altında çayıra bağdaş kurarken tekrar sordu:
— Neden kaçtı?
Adam anlatmıştı halbuki... Şaşkın bir gülüşle:
— Söyledim ya hay ağa, dedi. O da güldü.
— Dalmışım. Anlatıver bi daha.
— Kuvâ aleyhindeydi, vur emri çıktı.
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Küçük Ağa - 39
  • Parts
  • Küçük Ağa - 01
    Total number of words is 2952
    Total number of unique words is 1658
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.3 of words are in the 5000 most common words
    54.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 02
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1557
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 03
    Total number of words is 2913
    Total number of unique words is 1559
    34.6 of words are in the 2000 most common words
    47.4 of words are in the 5000 most common words
    54.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 04
    Total number of words is 2868
    Total number of unique words is 1664
    31.2 of words are in the 2000 most common words
    45.0 of words are in the 5000 most common words
    52.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 05
    Total number of words is 2898
    Total number of unique words is 1727
    31.7 of words are in the 2000 most common words
    44.4 of words are in the 5000 most common words
    51.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 06
    Total number of words is 2841
    Total number of unique words is 1672
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 07
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1705
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 08
    Total number of words is 2958
    Total number of unique words is 1653
    31.5 of words are in the 2000 most common words
    44.6 of words are in the 5000 most common words
    51.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 09
    Total number of words is 2887
    Total number of unique words is 1674
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    48.3 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 10
    Total number of words is 2855
    Total number of unique words is 1594
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    50.3 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 11
    Total number of words is 3075
    Total number of unique words is 1746
    33.5 of words are in the 2000 most common words
    47.3 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 12
    Total number of words is 3047
    Total number of unique words is 1563
    36.9 of words are in the 2000 most common words
    50.9 of words are in the 5000 most common words
    58.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 13
    Total number of words is 2968
    Total number of unique words is 1715
    32.9 of words are in the 2000 most common words
    48.3 of words are in the 5000 most common words
    57.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 14
    Total number of words is 2927
    Total number of unique words is 1623
    33.4 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    51.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 15
    Total number of words is 2988
    Total number of unique words is 1677
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    49.1 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 16
    Total number of words is 2954
    Total number of unique words is 1674
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 17
    Total number of words is 3030
    Total number of unique words is 1524
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 18
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1623
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    45.9 of words are in the 5000 most common words
    52.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 19
    Total number of words is 2991
    Total number of unique words is 1671
    33.5 of words are in the 2000 most common words
    47.6 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 20
    Total number of words is 2964
    Total number of unique words is 1591
    36.5 of words are in the 2000 most common words
    51.7 of words are in the 5000 most common words
    59.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 21
    Total number of words is 2833
    Total number of unique words is 1623
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.0 of words are in the 5000 most common words
    57.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 22
    Total number of words is 2988
    Total number of unique words is 1725
    33.4 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    52.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 23
    Total number of words is 3004
    Total number of unique words is 1714
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    46.3 of words are in the 5000 most common words
    52.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 24
    Total number of words is 2899
    Total number of unique words is 1684
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    53.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 25
    Total number of words is 2965
    Total number of unique words is 1623
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    50.8 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 26
    Total number of words is 3043
    Total number of unique words is 1671
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.9 of words are in the 5000 most common words
    55.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 27
    Total number of words is 3032
    Total number of unique words is 1613
    36.9 of words are in the 2000 most common words
    51.4 of words are in the 5000 most common words
    58.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 28
    Total number of words is 2956
    Total number of unique words is 1686
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    46.7 of words are in the 5000 most common words
    53.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 29
    Total number of words is 2986
    Total number of unique words is 1574
    34.5 of words are in the 2000 most common words
    47.9 of words are in the 5000 most common words
    55.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 30
    Total number of words is 2970
    Total number of unique words is 1631
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 31
    Total number of words is 2943
    Total number of unique words is 1597
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    45.9 of words are in the 5000 most common words
    52.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 32
    Total number of words is 2986
    Total number of unique words is 1678
    31.1 of words are in the 2000 most common words
    44.3 of words are in the 5000 most common words
    51.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 33
    Total number of words is 2970
    Total number of unique words is 1617
    36.5 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 34
    Total number of words is 2979
    Total number of unique words is 1612
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 35
    Total number of words is 2935
    Total number of unique words is 1612
    34.6 of words are in the 2000 most common words
    48.7 of words are in the 5000 most common words
    54.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 36
    Total number of words is 2982
    Total number of unique words is 1635
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 37
    Total number of words is 2852
    Total number of unique words is 1527
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 38
    Total number of words is 2833
    Total number of unique words is 1694
    31.2 of words are in the 2000 most common words
    45.0 of words are in the 5000 most common words
    51.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 39
    Total number of words is 833
    Total number of unique words is 571
    42.0 of words are in the 2000 most common words
    54.4 of words are in the 5000 most common words
    61.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.