Küçük Ağa - 09

Total number of words is 2887
Total number of unique words is 1674
34.7 of words are in the 2000 most common words
48.3 of words are in the 5000 most common words
55.0 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
«— Ee öyle işte. Oğlun sapasağlam. Üstelik İstanbul'da eşi dostu vardır. Ben? Bende kol kanat kalmamış,
üstelik orada bana Salih diyecek bir Niko var. O da karşılaşırsak! Anladın mı şimdi? Niko'ya oynattı diyen,
bana zırdeli demez de ne der? Hıhıhı...»
Niko ile karşılaşmayı nasıl da istiyordu... Adama da:
«— Niko'yu görsem çok iyi olacak» demişti.
«— Daha adresini yazmadı. Gelince sana veririm. Ama yazar mı, yazmaz mı Allah bilir.»
Ve Salih arsız arsız bir "Hıhıhı" gülmüştü:
«— Öyle ya, öyle ya, gurbet hali bu, ne yapacağını, ne olacağını insanın kendisi de bilmez.»
Rakı yok. Rumlarla düşüp kalkmak yok, sırnaşıklık yok. Zar zor, ama bunları derhal yaptı. Peki sonra ne
olacaktı? Bundan sonra yapacağı ne idi?
Salih'i artık çarşıda pazarda gören yoktu.
Hepsinde de Salih Hıdırlık tarafından geliyordu.
Bu acaip durum konuşulmaya başlandığı zaman ilk hüküm şu olmuştu:
«— Ne olacak? Beydoğdu'lu Hatçe'den geliyordur!»
Yaşlılar buna bir de küfür ekliyorlardı:
«— Aptessiz it sende...»
Fakat bir gün anlaşıldı ki, Salih daha öteden, Ucuzluk tarafından gelmektedir ve bu işin o kötü kadınla. ilgisi
yoktur. O zaman da Salih kahvelerin Kuvâyı Milliyeden de önemli konusu olup çıktı.
Onu yine bir sabah, tepeler yeni yeni pembeleşirken, sokaklar daha alacakaranlıkken Ab-dil Ağa gördü.
Doğrusu, bu bir rastlama değil, pusuya düşürme idi. Güllü'lerin. bahçesini köşeleyen daracık yolda buı un
buruna gelivermişlerdi. Abdil Ağa şaşırmış gibi yaparak sormuştu:
«— Ne o len koçum? Nerden gelin bu saatte?»
«— Teferrüçten Abdil Ağa, teferrüçten, hıhıhı...»
«— Ödümü patlattın len. Teferrüç ne demek oğlum?»
«— Teferrüç mü?.. Sana doğrusunu deyem mi Abdil Ağa... ben de pek iyi bilmem, öyle derler işte. Amma
çok merak ettiysen İstanbul u Hoca'ya soru ver, o bilir.»
Ve yürüyüp gitmişti. Abdil Ağa hikâyeyi anlatırken anlamını kendinin de bilmediği bir gülüşle :Teferrüşten
gelirmiş len bak namussuza sen..» "diyordu. Bu lâf acaip bir şekilde herkesin hoşuna gitmişti.
* * «
Salih caminin arka kapısından çıkmış, ne yapacağını, nereye gideceğini kestiremeden duruyordu. Aklına o lâf
geldi ve gülümseyerek düşündü :
«— Teferrüce mi çıksak acaba?.. Güpegündüz de olmaz ki.
Teferrücün aslı şu idi: Niko'ların meyhanesinde olup bitenleri gördükten sonra geceyi de, bütün günü de
evde geçirmiş, cepheden getirdiği torbaya bakıp durmuştu. Ertesi sabah, ortalık daha zifiri karanlıkken kalktı,
elini korka korka torbaya soktu ve dokunduğu madenin soğukluğuna alışmak ister gibi birkaç dakika öylece
kaldı. Sonra elini birden bire çekti. Şimdi avu-cunda kocaman bir toplu tabanca vardı. Onu iç cebine
yerleştirdi ve evden çıktı. Yandaki Halı-hânenin bahçesinden geçerek Çatırpatır'a vardı. Oradan da Hıdırlık'a
doğru yürüdü. Yamaçtaki patikadan gidiyordu. Ucuzluk bağlarına vardığı zaman, ovanın doğu sınırını çizen
Emirdağları-nın üstü ağarmaya başlamıştı. Biraz daha bekledi. Artık on onbeş adım ötedeki yaprakları da
seçebiliyordu. Cebindeki tabancayı çıkardı ve namluyu bir çalı köküne doğrulttu.
Hayata daha tam anlamıyla yatmayan sol kol gerginliğine rahatça razı olmuyor, titriyordu. Tabanca, yirmi ki
yıl ihmal edilen sol bileğe çok ağır geliyordu.
S Salih ümit kırıcı yirmi yirmibeş saniyeden sonra tetiğe bastı.Kararlama bir atıştı bu.Atışların en sağlamı!..
Fakat hedefi heyecanla ararken merminin iki adım sağa ve çok yukarılara vurduğunu gördü. Başında çavuş
olsaydı tekmeyi çoktan kıçına yemişti.
"Eyi ki çavuş mavuş yok" diye gülerek mırıldandı.
Sonucu hiç de fena bulmuyor, daha doğrusu bulmamaya ve bu işin tam bir sabırlı talim işi olduğunu kabule
çalışıyordu. İkinci mermi daha da uzağa vurmuş, üçüncüsünün ise nereye gittiğini bulamamıştı. Sol kol Jıer
atışta biraz daha takattan düşüyor, daha da itaatsizleşiyordu :
"Bugünlük bu kadar, her gün üç mermi" diye düşündü. Üzerinde bir ciddiyet vardı. Kendini büyük görmek,
mühimsemek istiyordu.
Dönüşte uzun müddet ağır şeyler kaldırıp indirdi. Bileği ve kolu kuvvetlendirmek lâzımdı. Sonra sedire oturup
sekiz on toplu iğne ile çeşitli şekiller yapmaya başladı. Hızlı... hızlı... daha hızlı diye parmaklarını zorlayıp
duruyordu. Bu kol, bu bilek ve bu parmaklar onun istediğini yine onun istediği hızla yapacak hale gelmeliydi.
İkinci deneme de aşağı yukarı ilki gibi geçti. Mermiler her seferinde nişan noktasından biraz daha uzağa
düşüyor, çünkü bilek her atışta bir öncekinden daha fersizleşiyordu. O sabah bıkmadan usanmadan taşlarla
talim yaptı. Attığı taşlar ya çok ağır, ya da çok küçüktü. Hafiflerle çalışmanın daha faydalı olduğunu
farketmişti. Bu işi her sabah tekrarladı. Gitgide yalnız kolu değil, ciğerleri de açılıyor, kuvvetleniyordu. Kuvvet
ve çevikliğini duymaya başlamıştı. Bu ona
su katılmamış hatta mutluluğa yakın bir neşe veriyordu. Artık uzun yürüyüş ve atlayıp zıplamalardan sonra
bile nabzında da, nefesinde de fazla bir artış olmuyordu. Bir sabah karnı kadar büyük bir taşı kaldırıp da altı
yedi adım öteye
fırlatıverince:
"Ah sağ kolum, ah, o da olacaktı ki" diye eseften çok gururla mırıldandı. Çünkü artık kendini eskisi gibi aciz
hissetmiyordu. Kendine karşı güveni belirmişti, çok şey yapabileceğine inanıyordu artık. "Ah sağ kolum"
deyişi o eski deyişlerden bambaşkaydı. "Sağ kolum da olsaydı dünyayı alt ederdim" demek istiyordu.
Onuncu gün mü ne idi, mermilerle düşünce ve kastının aynı şey olmaya başladığını gördü. Salih hangi
noktayı seçiyorsa, kurşun da orayı damgalıyordu. Toplu ile konuşur gibiydi. "Hadi bakayım oğlum-, şu budak
var ya, bildin değ mi? Uçur bakayım!.. Gümm..."
Ses Kapıkale'de kademe kademe yankılanır ve toplu sanki çapkın çapkın göz kırparak:
"Buydu değil mi?.." derdi.
Fakat namlusu ve topu nikelâjlı tabanca ile çekiştikleri hatta sövüp saymaya kadar vardıkları da oluyordu.
«— Eyi dinle beni Tekgöz. Hani şu gâvur parasına benzeyen bi taş var ya .. çaktırmadan bak len, yan gözle,
gördün mü? Yeter len! Ahooo, gün doğuyor. Amma da güzel ha! Alma da, moruna da kurban olayım! Uyuma
len Tekgöz. Ben mahsustan derini bunları. Bizi görmedi sansın. Şimdi biz birdenbire bir döneceğiz: Zımba!
Çaktın mı manzarayı. Ve sonra mırıltı fısıltı halini alıyordu.
«— Kır... iki... uv!..»
Fakat:
«— Çüşş!.. Çüş, eşeğim çüş!..»
Çünkü o gâvur parasına benzeyen taş olduğu yerde, olduğu gibi durmaktadır. Artık çekişme başlar:
«— Çüş sana ülen. Yangından mal mı kaçı-rın? Acele başka telâş başka!»
?— Dırlansam ne yapan?..»
«— Hadi hadi, kör sende...»
«— Asıl kör sensin, beyinsiz!»
«— Ağzını topla da yapacağın işe bak. Bu sefer de beceremezsen it ölüsü gibi gömerim seni val aha...»
Toplu bu kurusıkıdan yılmış gibidir, ikinci denemede taş kurşunu yiyince tıpkı ördek gibi bir arşın havaya
zıplar.
«— Hadi bi öpeyim de barışalım!..»
Hergün biraz daha uzaktan ve biraz daha çabuk. Bu iş olup bitmişti. Şimdi mesele : "Ben ne yapayım?.." diye
sorabileceği adamı bulmakta idi. Doktoru camide görünce kabına sığmayacak kadar sevinmesi işte bu
yüzdendi. Mahpushanenin üstüne kapanan demir kapısı açılacaktı. Salih hayata kavuşacaktı. Bu da ancak
doktorun sayesinde olabilirdi. Bundan emindi.
Babil kaç mil!.. Tam yetmiş!
Mum ışığında gidilir mi? Gidilir de, gelinir de!..
Kocaman, yusyuvarlak, turuncu bir ay Emir dağlarından yenice kurtuluvermişti. Topyeri, Ço-bankaya ve
minareler gümüşle yıkanır gibiydi. Fakat sokaklar karanlık mı karanlıktı. Kemiğe hasret itler uluyor, ciğer
nedir tanımayan bir kedi, neslinin beyin zarını tırmalayan miyavlarna-larıyla damdan dama düel o yapıyordu.
Yanaki'-nin meyhanesinde kasap havasının biri bitiyor, biri başlıyordu. Hristaki-Mavridis kardeşler: "Bunlar
İstanbul'a, hele Atina'ya gitseler meşhur olurlardı be." dedirttikleri akşamlarından birinde idiler. Masalar
bahçeye kurulmuştu. Lüks lâmbası küçük havuzun üstünde, dev gibi zerdali ağacının dallarından birine
asılmıştı. Çerkeş Reşit yine orada idi, fakat Niko ve daha birkaç delikanlı yoktu. Müslüman evlerin çoğu
uykuya varmış, geri kalanları da uykuyu arıyordu.
Salih duvar diplerinden yürüye yürüye taş medreseyi geçti. Ara sokaklardan birine saptı ve soldan üçüncü
evin kaldırımla bir kapısını tıkırdattı. Kapı hemen açıldı. İçerdeki sanki onun ayak seslerini bekliyordu.
Girdiği avlu zifiri karanlıktı. Salih durakla di.
Kalın, tok ve duygusuz bir ses .
— Gel... dedi.
kapıdan çiKtııar. pırıl görünüyordu: Bir iç avluda idiler. Sağda ahır olacaktı. Salih bir atın, dudaklarını birbiri
üzerine titreterek soluk koyverdiğini işitti. Şimdi önündeki adamın gövdesini iyice seçebiliyordu. Bu dev gibi
bir şeydi. Sola döndüler.
İki basamak çıkıldı. Yandaki pencereyi sıkı-sıkı örten perde çok dikkatli bakınca bile ancak belli oluyordu.
Adam kapıyı açınca Salih odanın bir tek mumla aydınlandığını gördü.
İçerisi sigara dumanı ile doluydu. Hava iyice bayatlamıştı. Salih'in gözüne ilk çarpan, avcı biçimi elbise ve
kalpağı ile doktor oldu. Dipte, ocağın yanındaki köşede bağdaş kurmuş oturuyordu.
— Gel bakalım Salih onbaşı... dedi.
Onun da sesi donuktu. Bir tuhaf oldu. Güvenemedikleri, hiç değilse benimsemedikleri belliydi. Kapıyı açan
adam kuru bir ev sahibi nezaketiyle :
— Buyur, otur... dedi.
Salih onun gösterdiği yere diz çöktü.
— Merhaba. Doktor söylemişti.
— Merhaba, diye karşılık verdi ve "Merhaba, merhabalar" altı defa tekrarlandı. Odada altı kişi vardı ve Salih
bunların, ev sahibi dahil dördünü tanımıyordu. Fakat ev sahibini kestire-biliyordu. O, kendinden efsane gibi
bahsedilen Halis olmalıydı. Yıl arca önce Hacı Yakup Ağa-nın kızma vurulmuş, ağa vermeyince de Akşehir'i
bırakıp gurbet el ere gitmişti.
Salih, onun ardından kendine kıyan kızın adını da biliyordu. Çünkü bu gönül macerası için yakılan türkü
harpten önce dillerden düşmezdi. Halis'in demircilik yaptığı, fakat Topbaşların vaziyeti bozulduğu için dükkân
açamadığı söylenirdi. Sonra sonra onun da öldüğüne dair bir rivayet çıkmış, unutulup gitmişti. Doktor
odadakileri yanındaki yamru yumru ve kırk, kırkbeş-lik adamdan başlayarak tanıttı ?.
— Yüzbaşı Hamdi... Mülazımı evvel Niyazi... Rıza'yi bildin, Ali çavuş; benim sıhhiye çavuşumdu... Sen
Topbaşların Halis'i tanıman, değil mi?
Salih:
— Biz yetişmediydik, dedi. Doktor sevgi taşan bir sesle •.
— Haliü, işte bu aslan, dedi. Şark cephesinden geldi.
Salih de ona karşı aynı heyecanlandıran sevgiyi duymuştu. İyice görmek istiyordu. Fakat o, sigara
dumanlarının bütün bütün fersizleştiği mum ışığının varamadığı köşede diz çökmüş oturuyordu. Elleri
dizlerinin üzerinde idi, gövdesi dimdikti. Yiğit bir alçak gönüllülüğün dev gibi yontulmuş heykeline
benziyordu.
Doktor birdenbire, yeniden donuklaşan bir
sesle:
— Söyle bakalım, onbaşı... dedi.
Salih kendine söylediğini hemen anlayamamıştı. Şaşaladı ve toparlanmak için işi şakaya
vurdu:
•— Hangi onbaşı be doktor bey? Zevklenin mi benimle? Bizim onbaşılığımız kalmış mı?
Gülümseyen filan olmadı. Doktor:
— Mühim diyeceklerim var dediydin...
— Dediydim. Var...
îyice bocalıyordu. O doktorla başbaşa konuşmak istemişti. Mühim dedikleri de haber maber değil, içini
kemirip duran dertlerdi, kendisi idi. Şimdi ise, burada kendisinin lâfı olmazmış gibi geliyordu.
Doktor, yumuşak, pes bir sesle, ama bal gibi emretti:
— Haydi söyle!.. Salih yutkundu:
— Ben... Şey... Bundan yirmibeş gün önceydi. Bi gece Niko'ların... Hani şeyine... Meyhanesine
gittiydim.
Yutkundu yine. Utanıyordu:
— Bahçeden girdiydim. Baktım ortalıkta kimseler yok. Perdeler de iyice çekilmiş, çalgı sesi de gelmez.
İçime bi kuşku düştü. Usulcana yanaştım, aşaneye girdim. Bi de ne göreyim? Hani ben Rumcayı çatpat
sökerin ya... Çocukluğumdan... Bütün kodamanları toplanmış içerde. Papaz da orda. Bi harhar bi gürgür.
Meğer Trabzon'daki büyük bi papazdan mektup gelmiş. Herif paralı, silahlı yardım istemiş. Bi çeşit seferberlik
senin anlayacağın. Pontus'u kuracaklarmış. Papaz hepsini bi coşturdu, bi coşturdu. Tıpkı bizim İstanbul u
Hoca gibi. Onlar da kavil-leştiler. Niko ile beş on arkadaşı hemen yola çıktılar. Ancak, hani bi manifaturacı
Vasil var ya? îşte o mugayir kaldı. Yazık herifi sıkboğaz edivereceklerdi. İyi direndi, doğrusu bu ya.
Biraz durakladı. Sonra tuhaf bir gülüşle itiraf etti:
söylemesi lazımmış gibi, önleyemedi.
— Şu İstanbullu Hoca hani hiç de iyi etmiyor, öle bi kanıyorlar ki ona...
Doktor, sardığı sigarasını doğrulup mumdan yaktı. Bu sırada yüzünün çizgileri büsbütün derinleşmiş, kederli
bir hal almıştı. İki üç nefes çektikten sonra:
— Doğru, dedi.
Bu "Doğru" anlattıkları için mi, yoksa İstanbullu Hoca için miydi bilemedi. Doktor gözlerinin içine bakıyor ve
susuyordu. Salih duyduğu tedirginlikten kurtulmak ister gibi konuştu:
— Ben de elimden geleni yapmak isterin. Doktor donuk bir sesle :
— Yap, dedi, iyi olur.
— Yapayım ya, naşı iyi olacağını ben de bilmen. Sen ne yapacağımı de bana.
Sesi öfkeliydi. Doktor gülümsedi. Galiba kararını vermişti.
— Ali Emmiye git, her şeyi anlat ve o ne derse yap!
Salih biraz tereddütle:
— Amma doktor bey, dedi. Ali Emmi, İstanbullu Hoca der, bi daha demez.
Doktor soğuk bir sesle :
— Bakma sen ona; dediğimi yap. Gider önce bir elini öpersin. Bizden selâm söylemeyi unutma... dedi.
Salih, "Vay moruk vay, diye düşündü; demek Ali Emmi Kuvvacılarla bir olmuş..."
Salih boynunu büktü:
— Git dersen gideyin.
Doktor gülümsedi ve yüzbaşı Hamdi'ye baktı. O da omuzlarını, "Sen bilirsin" gibilerden, oynattı. Bir şey
söyleyen çıkmadı. Bu da "Kal" demekti. Salih sevindi.
Mumun alevi milyonlarca kilometre uzaktaki bir yıldız gibi hafif titreyişlerle küçülüp büyü-yordu. Turuncu
aydınlık odanın köşelerine doğru önce süt rengi, sonra gri, daha da sonra barut rengi bir hal alıyor, sigara
dumanları da onun aksine, köşelerde ancak farkedilebilen bir akışla ocağa doğru kayıyor, yaklaşınca da
dönemeç yapan bir ırmak gibi birdenbire hızlanarak bacanın çekişine kapılıyordu.
önce kim kiminle konuşacaktı, bunu tespit ettiler, sonra da neler söyleyeceklerini kararlaştırdılar. Doktor:
— Tam da ayın ondördüne denk geldi. Şimdi sokaklar gün gibidir. Yoksa hemen bu gece bitirirdik bu işi...
dedi.
Yüzbaşı Hamdi bıyıklarını buruyordu:
— Yarına kalmayalım be doktor, dedi ve mülâzime döndü: Ne dersin Niyazi?
O da doktordan özür diler gibi cevap verdi:
— Bir mahzur yok sanırım. Doktor kabul etti:
— Pekâlâ. Hocaya ben gideceğim demek. Ama sana bir şey diyeyim Hamdi, Küçük Hacı daha
tehlikelidir. Her naneyi yer dikkatli ol; yumuşak başla, sert bitir ve övebildiğin kadar öv,hoşlanır
bundan,böylece de ancak sen ayrıldıktan sonra düşünmeye başlar. Niyazi'nin işi kolay. Ali emminin dediğine
göre, Mumcu yan hazırmış. Mesele bugün Hoca'nın yaptığı aşıyı çürütebilmekte. Bunun için de hepimiz şu
dört noktanın üzerinde duracağız: Kuvâyi Mil iyenin ilk hedefi, vatanı ve zât-ı şahaneyi düşman baskısından
kurtarmaktır, bu bir. Fırkalarla ve siyasetle hiç bir ilişiği, hiç bir makam ihtirası yoktur, bu iki. Kurtuluşumuz
ancak Kuvâyi Milliye sayesinde mümkündür, çünkü zât-ı şahanenin ve hükümetinin eli kolu bağlıdır.
Padişahımız, Kuvâyi açıktan açığa tutamıyorsa bunun sebebi düşmanın eline düşmüş bulunmasıdır-, yoksa
gönlü bizimle beraberdir, her fırsatta elçiler göndermekte teşci ve teşvik etmektedir, etti üç. Dördüncü de,
bize karşı duranlara, hele işimizi güçleştirenlere zerre kadar acımayacağız. Tamam mı?
Odadakiler "Tamam" diye mırıldandı. Doktor :
— Bir de, dedi. Sırasına getirip şunu söyleyin : Akşehir bize müzahir olursa civardaki eşkıyalar, derhal
temizlenecektir. Halkın temayülü de bizedir, eşrafın göstereceği anlayışsızlığın vebali büyük olacaktır.
Bir sigara daha sararken sözünü yine aynı kelime ile bitirdi:
— Tamam mı? Tamamdı.
— Şimdi bir bir çıkalım. Hayvanları, Ali Çavuş ile Rıza, Medi-esenin arkasında hazır tutar. Ne olursa olsun,
hiçbirimiz yarım saati geçirme-yeceğiz. Hazırlanalım.
tor, sonra yüzbaşı, sonra mülâzım, sonra çavuş, Rıza ve Halis. Salih'in ağzını sulandıra sulandıra fişekliklerini
kuşandılar, filintalarını aldılar. Doktor:
— önce ben çıkayım, en uzağı benimki, Salih'le beraber gideriz. Hadi Salih... dedi.
Fakat eli kapının mandalında durdu:
— Islık çalınıyor... Halis:
— Müsaade buyur, diye dışarı çıktı. Islık bu sefer daha açık işitildi. Rıza ;
— Haşim, dedi.
Halis bahçe kapısını açtı, içeri bir gölge kaydı. Beraberce geldiler. Salih Haşim'i tanıyordu: terzi yanında
çalışırdı, onsekiz yaşında ya var, ya yoktu. Odaya girince, nefes nefese:
— Doktor bey, dedi, zaptiyeler sizin evi bastılar. Seni sordular. Anan yok dedi. İnanmadılar, her tarafı
aradılar. Aralarında Seyit de vardı. Bana usulca, Hoca haber vermiş kaymakama, dedi.
Doktor sordu:
— Gittiler mi? Haşim:
— Yoo, dedi. İkisi sizin orada, ikisi de Hoca'nın evi önünde bekliyorlar. Sabaha kadar da duracaklarmış.
Yüzbaşı:
— Sen gitme artık doktor, dedi. Doktor, dalgın dalgın;
— Gitmek asıl şimdi icap ediyor galiba, diye söylendi
Salih hiç bir şey anlamamıştı, ama te" der gibi güldü.
— Tamam. Bizim işimiz üç dakika ya sürer ya sürmez. Hadi eyval ah, gel Salih.
Bahçeye geçtiler. Ay artık iyice yükselmişti. Ağaç gölgeleri dantelalar örüyor, yapraklar, damarlarında su
yerine nur dolaşıyormuş gibi, sanki içten içe, aydınlık görünüyordu. Kâinat masmaviydi, dağ tepeleri mavi,
gökyüzü mavi, gölgeler bile maviydi. Ayın sarışın ışıkları farkedilmiyor, onlar bile mavi sanılıyor, insana mavi
esintiler içinde uçüyormuş gibi bir duygu geliyordu.
Doktorun içine birdenbire bir hüzün çöktü. Bir hüzün ki asla, asla kaybolmayacak gibi geliyordu ona. Ve
doktor hayatın bu hüzünle başladığım, bitiminin de bununla olacağını ta can-evinde duydu. Hayatın çekirdeği
bu hüzündü galiba!
Allah'a imânı hiç bir macerasında, maceralarının hiç bir anında sarsılmamıştı. Tertemiz bir
Müslümandı. Talihin en kötü oyunlarında bi-lo sitemi uklının ucundan, gönlünün kıyısından geçirmemişti.
Fakat işte kâinatın masmavi bir nurla yıkandığı bu gece, bu eşsiz güzel ik karşısında bu derin, bu avuntusuz,
bu devasız hüznü önleyemiyordu.
Dünya bu kadar yaşamalı, bu kadar güzel olsun, insanlar imanı ta kendisi saysınlur da, bu korkuyu, bu zifir
gibi karanlık, bu km, kan, dai-
Hırsiar, kuçuk nesapıeu, reksizlikler, yüreksizlikten de beter uyuşukluklar, kararsızlıklar önlenemesin,
çöküntüyü önlemesi gerekenler hazırlasın çöküntüyü ha!
İsyan mı? "Haşa!.."
Doktor isyana kapılacak, hatta meyledecek tıynette değildi. Fakat bu hüznü önleyemiyor, bu hüznü
insanoğlunun kaderi saymaya başlıyordu.
Hayır, buna sebep bugün içinde bulunduğu durum değil, memleketinin durumu değildi. Sebep istanbullu
Hoca'nın va'zı değil, Istanbul'lu Hoca'mn gammazlığı ve ona kananlar, körü körüne aldananlar değildi.
Mesele bundan, bugünden ibaret olsaydı, ancak kuvveti kamçılanır, kavga iştiyakı körüklenirdi. Nitekim öyle
de olagelmişti. Fakat...
Doktor, Salih'in iki adım önünde, başı eğik, hafifçe kamburu çıkmış, el eri külot pantolonunun ceplerinde ağır
ağır yürüyordu. Salih onu başlangıçta düşünceli bir karar arıyor, bir şey tasarlıyor sanmıştı. Fakat yavaş
yavaş bitkin ve çökkün olduğunu anladı. Deminki, o mum ışığındaki, dünyanın dönüşünü değiştirebilecek gibi
görünen adam bu muydu?
' Çelimsiz yapısına anlaşılmaz bir kuvvet, hatta heybet veren avcı biçimi elbisesi ve çaprazlama astığı filintası
doktorun çökkünlüğüne şimdi, bu ışık dantelâlarının arasında bir belirip, bir kaybolurken ancak trajik bir
görünüş verebiliyordu, başka değil.
Doktor birdenbire:
— Biraz oturalım, dedi. Nasıl olsa vaktimiz var.
Salih, "Çok" emri almış gibi çimen yolun kıyısına çömeliverdi. Doktor da yavaş yavaş oturdu.
Evet mesele bundan, bugünden ibaret değildi, öyle olsa kuvveti artar, kavga iştiyakı kö-rüklenirdi. Nitekim
öyle de olagelmişti. Ama doktor, bahçeye çıkar çıkmaz bütün benliğini, hem de metafizik yönleriyle birlikte,
masmavi esintiler içinde dalgalanır bulmuş ve aynı anda bu hüznün, yani bu ikiliklerin, bu hırsların, bu
yüreksizlikler ve kararsızlıkların, sebep oldukları gaddarlıklarla birlikte sürüp gideceğini, çünkü sürüp
geldiğini, bunun yani bu duyduğu avun-tusuz, bu devasız hüzünün hayata eşit olduğunu sezivermişti.
Kâinat hep böyle masmavi nurlar, masmavi esintiler içinde dönüp duracak, güller hep aynı enfes renkleri ve
kokuları ile açacak, ormanlar şarkılarını ebediyete kadar söyleyecek, dereler, ışık oyunlarının binbir çeşidini
tekrarlayacak, tekrarlayacak; aşk insanı daima, Tanrısına yaklaştıracak, Tann daima gönüllere ve dağ
başlarına rahmetini yağdıracak, fakat insanlar, daima, daima, daima yaşadıkları sürece daima bu güzellikler
için, bu aşk için ve Tanrı için gaddarlaşacak, bu zifir gibi karanlık, bu kan, kan, sadece kan kokan faciayı
oynayacaklardı.
Zafer çoğu zaman haksızın, kalleşin, döneğin olacak, binde bir hakka, fazilete, hakikate akıl a beslenmemiş
iyi niyetlerin canavarlıkları kovalayacaktı.
Doktor yenilmez hüznünün içinde bu kaderi kıyametlik görüyor, mücadelenin, iyi - kötü, doğru-yanlış
mücadelesinin kıyamete kadar süreceğine inanıyordu.
Saniyelerin sert tırtıllarını, insanın sinirlerine sürte sürte geçmekte olduğunu artık Salih de duymaya
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Küçük Ağa - 10
  • Parts
  • Küçük Ağa - 01
    Total number of words is 2952
    Total number of unique words is 1658
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    46.3 of words are in the 5000 most common words
    54.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 02
    Total number of words is 2829
    Total number of unique words is 1557
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    48.5 of words are in the 5000 most common words
    55.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 03
    Total number of words is 2913
    Total number of unique words is 1559
    34.6 of words are in the 2000 most common words
    47.4 of words are in the 5000 most common words
    54.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 04
    Total number of words is 2868
    Total number of unique words is 1664
    31.2 of words are in the 2000 most common words
    45.0 of words are in the 5000 most common words
    52.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 05
    Total number of words is 2898
    Total number of unique words is 1727
    31.7 of words are in the 2000 most common words
    44.4 of words are in the 5000 most common words
    51.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 06
    Total number of words is 2841
    Total number of unique words is 1672
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    48.9 of words are in the 5000 most common words
    56.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 07
    Total number of words is 2859
    Total number of unique words is 1705
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 08
    Total number of words is 2958
    Total number of unique words is 1653
    31.5 of words are in the 2000 most common words
    44.6 of words are in the 5000 most common words
    51.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 09
    Total number of words is 2887
    Total number of unique words is 1674
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    48.3 of words are in the 5000 most common words
    55.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 10
    Total number of words is 2855
    Total number of unique words is 1594
    36.0 of words are in the 2000 most common words
    50.3 of words are in the 5000 most common words
    57.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 11
    Total number of words is 3075
    Total number of unique words is 1746
    33.5 of words are in the 2000 most common words
    47.3 of words are in the 5000 most common words
    55.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 12
    Total number of words is 3047
    Total number of unique words is 1563
    36.9 of words are in the 2000 most common words
    50.9 of words are in the 5000 most common words
    58.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 13
    Total number of words is 2968
    Total number of unique words is 1715
    32.9 of words are in the 2000 most common words
    48.3 of words are in the 5000 most common words
    57.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 14
    Total number of words is 2927
    Total number of unique words is 1623
    33.4 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    51.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 15
    Total number of words is 2988
    Total number of unique words is 1677
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    49.1 of words are in the 5000 most common words
    56.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 16
    Total number of words is 2954
    Total number of unique words is 1674
    35.3 of words are in the 2000 most common words
    49.5 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 17
    Total number of words is 3030
    Total number of unique words is 1524
    35.7 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    56.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 18
    Total number of words is 2877
    Total number of unique words is 1623
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    45.9 of words are in the 5000 most common words
    52.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 19
    Total number of words is 2991
    Total number of unique words is 1671
    33.5 of words are in the 2000 most common words
    47.6 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 20
    Total number of words is 2964
    Total number of unique words is 1591
    36.5 of words are in the 2000 most common words
    51.7 of words are in the 5000 most common words
    59.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 21
    Total number of words is 2833
    Total number of unique words is 1623
    35.0 of words are in the 2000 most common words
    49.0 of words are in the 5000 most common words
    57.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 22
    Total number of words is 2988
    Total number of unique words is 1725
    33.4 of words are in the 2000 most common words
    46.4 of words are in the 5000 most common words
    52.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 23
    Total number of words is 3004
    Total number of unique words is 1714
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    46.3 of words are in the 5000 most common words
    52.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 24
    Total number of words is 2899
    Total number of unique words is 1684
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    47.0 of words are in the 5000 most common words
    53.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 25
    Total number of words is 2965
    Total number of unique words is 1623
    37.0 of words are in the 2000 most common words
    50.8 of words are in the 5000 most common words
    58.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 26
    Total number of words is 3043
    Total number of unique words is 1671
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    47.9 of words are in the 5000 most common words
    55.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 27
    Total number of words is 3032
    Total number of unique words is 1613
    36.9 of words are in the 2000 most common words
    51.4 of words are in the 5000 most common words
    58.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 28
    Total number of words is 2956
    Total number of unique words is 1686
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    46.7 of words are in the 5000 most common words
    53.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 29
    Total number of words is 2986
    Total number of unique words is 1574
    34.5 of words are in the 2000 most common words
    47.9 of words are in the 5000 most common words
    55.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 30
    Total number of words is 2970
    Total number of unique words is 1631
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    47.7 of words are in the 5000 most common words
    55.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 31
    Total number of words is 2943
    Total number of unique words is 1597
    33.1 of words are in the 2000 most common words
    45.9 of words are in the 5000 most common words
    52.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 32
    Total number of words is 2986
    Total number of unique words is 1678
    31.1 of words are in the 2000 most common words
    44.3 of words are in the 5000 most common words
    51.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 33
    Total number of words is 2970
    Total number of unique words is 1617
    36.5 of words are in the 2000 most common words
    49.8 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 34
    Total number of words is 2979
    Total number of unique words is 1612
    34.7 of words are in the 2000 most common words
    48.6 of words are in the 5000 most common words
    56.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 35
    Total number of words is 2935
    Total number of unique words is 1612
    34.6 of words are in the 2000 most common words
    48.7 of words are in the 5000 most common words
    54.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 36
    Total number of words is 2982
    Total number of unique words is 1635
    34.8 of words are in the 2000 most common words
    48.2 of words are in the 5000 most common words
    55.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 37
    Total number of words is 2852
    Total number of unique words is 1527
    36.8 of words are in the 2000 most common words
    49.4 of words are in the 5000 most common words
    56.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 38
    Total number of words is 2833
    Total number of unique words is 1694
    31.2 of words are in the 2000 most common words
    45.0 of words are in the 5000 most common words
    51.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Küçük Ağa - 39
    Total number of words is 833
    Total number of unique words is 571
    42.0 of words are in the 2000 most common words
    54.4 of words are in the 5000 most common words
    61.7 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.