Uzayda Büyük Sıçrayış - 8

Süzlärneñ gomumi sanı 1490
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 958
39.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
54.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
60.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
Peter cevap vermedi. Gözlerini Comyn'e dikmiş bakıyordu. Yüzünde yorgun bir ifade vardı. Omuzlan bile çökmüş görünüyordu.
Bir dakika sonra:
— Belki haklısın, diye fısıldadı. Fakat, Comyn... Peter cevap vermedi. Gözlerini Comyn'e dikmiş bakı-
onu çimdi daha iyi anlıyordu. Peter'in bütün yüz hatları sinirlerinin ne kadar gergin olduğunu gösteriyordu.
— ... fakat Comyn,bir insan çıöyle böylebir insan mı olmalıdır? Transuranlar böylesine parlak bile görünseler, insanları melek bile yapsalar, insanların körü körüne bir şeyi bilmeden, o şeye dalmaları hatalıdır. Belki asırlar sonra biz de onlar gibi olacağız, ama içinde bulunduğumuz şartlar bizi engelliyor.
Comyn:
— Tabiî, bu düşüncelere sadık kılmalısın, dedi. Bildiğimiz tek hayat şekli bu, şu halde bildiğimiz hayat şekline bağlı kalmalıyız. Barnard II yıldızının sakinleri ne uzay gemisi yapabilirler ne de Ay'da bir şato inşa edebilirler. Bu bakımdan biz daha iyiyiz. Yoksa hatalı mıyım?
Peter ağır ağ:r başını sallayarak:
— Düşünüş meselesi, dedi. Bir soru, fakat cevap vermek zorunda olursam verebileceğim tek cevap vardır. Zamanla beni anlayacağını sanıyorum.
Bir müddet sustu sonra ekledi.
— Ballantyne anlamıştı. Ya zırhı dayanamadı, ya da zırhını çıkarmıştı, çünkü vücudundaki doz yüksekti. Fakat cennetin kapılan içinde kalamazdı. Belki, o cenneti başka bir gözle görmüş ve gördüklerinden hoşlanmamıştı.
Comyn:
— Muhtemel, dedi.
Son dakikada Stanley'in yüzünün aldığı ifadeyi düşünüyordu. Hayatta hiç bir zaman tatmin olmamış bir adam, küçük bir insandı ve hayatın anahtannı Transuranlann arasında bulmuştu. Stanley orada kalmış, Comyn burada kalmıştı. Nedense Stanley'e karşı nefreti bir kat daha arttı.
Peter kamaradrjı çıkmak üzere döndü.
— Fren eh dolaşabileceğini söyledi. Burada oturup düşünceye dalma. Durumunu kötü yapmaktan başka bir şey yapmış olmazsın.
Comyn, kendisine içtenlikle küfür edince Feter gülümsedi.
— Senden iyi bir melek olamazdı, dedi, sonra kamaradan çıktı.
Comyn, yüzünü avuçlarının arasına aldı. Kapalı gözlerinin arkasından bile parlak parlak uçuçnn yıldızlan görebiliyordu, Büyük bir el tarafından kavranmış, iyice silkelendikten sonra bomboş bırakılmıştı.
Gemide dolaşmak istemiyordu. Daha önce yaptığı işleri yapmak için geri dönmek istemiyordu. Kimseyi görmek arzusunda değildi. Fakat içmek istiyordu. Kamarasında içki olmadığı için dışarı çıkmak zorunda kaldı.
French'le Roth'un ne yaptıklarım bilmiyorlardı, nma kendisini bir çocuk kadar kuvvetsiz hissediyordu. Sanki gördüğü her sey asılsızdı. Ana kamaraya girdiği zaman masanın etrafında oturan adamlann, hastalıklı yüzlerini görünce şaşırdı. Comyn'm, girmesi üzerine taşlarını çevİrip
baktılar, sonra kendilerine kötü şeyler hatırlatmasından Ötürü olacak, başlarını yine çevirdiler.
Masanın üstünde bir gişe vardı. Comyn, şişede kalan içkiyi bir bardağa boşalttı vebasına dikti. Viski gırtlağını yakarak midesine kadar indi. Pek fazla etkili olmamakla beraber uyuşuk sinirlerinin gevşemesine yardımcı oluyordu. Çevresine bakındı, ama kimse ondan tarafa bakmıyordu.
Comyn, bomba gibi patlayan sesiyle:
-— Yeter artık, dedi. Merak etmeyin patlamam.
Masada oturanların bazısı sırıttı, bazısı mırıldandı. sonra yine kendi alemlerine daldılar.
İçlerinden biri konuştu.
— öğrenmek, bilmek istiyorum. Ne gördük? O gördüğümüz şeyler...
French içini çekti.
Hepimiz öğrenmek istiyoruz. Hiç birimiz kesinlikle öğrenemeyeceğiz* Fakat,,. Sustu, sonra:
— Onlar «şey» değüdi, dedi. Hayat tohumlarıydı, transuranik bir dünyada yaşayan insanlara yarayan hayat tohumlarıydı. Uraniumdan çok daha karışık atomlardan meydana gelmiş bir enerji zinciriydi. İnsanın çok zayıf olan hücrelerini kolaylıkla değiştirebilen bir atom zinciri...
Comyn, Vikcrey'in sözlerini düşündü. «Hayatın başlangıcı, hayat ağacı.» Birisi asık suratla:
— Bir şey biliyorum, dedi. Kimse fceni bir daha oraya götüremez.
Peter Cochrane:
— îçbm rahat etsin, dedi. Kimse Barnard üye gidecek değil.
Fakat, Comyn, Peter'la yalnız kalınca:
— 155
— Yanılıyorsun, dedi. Sonunda yine oraya gideceğim, Peter başını salladı.
— Gideceğim düşünüyorsun. Hâlâ etki altodasın. Fakat bu etki yavaş yavaş kaybolacaktır.
— Hayır.
Fakat Comyn yanılmıştı, Peter'in söylediği gibi etki yavaş yavaş kayboluyordu. Yine eskisi gibi insandı, insan gibi yiyor, içiyor, uyuyor ve konuşuyordu. Anılarını kaybetmiş olamazdı, fakat hayatm sonundaki bir hayat hiç bir insanı sürekli oîarak etkileyemezdi.
Nihayet zamansızlığın sonuna ulaştılar. Sür-vit esten çıkarken yine aynı tepkilerle karşılaştılar, yine kendilerini normal uzayda buldular. Kıra bir müddet sonra Ay gümüş parıltılanyla uzayda göründü. îkinci Büyük Sıçrayış da son bulmuştu.
Yeni yeni yüzler, insanın abgık olduğu havaya kavuşması az da olea bir şaşkınlık yaratıyordu. Bahçe, Comyn*-in gidişinden beri hiç değişmemişti. Comyn, bahçede bir yabancı gibi yürümekle beraber, ayaklarının altındaki toprağın yabancısı olmadığını biliyordu.
Böyle hisseden sadece Comyn değildi. Başarısız bir iş yapmışlardı. Claudia, Stanley'in ölüm haberi üeziren avaz avaz ağlıyordu. Sta-nley'in ölmüş olduğu söylenmişti; bir bakıma doğru sayılırdı. Hiç bir yıldızı fethetmemiş-lerdL Ama bir yıldız onların hepsini fethetmişti.
Comyn, kalabalık arasında göremediği bir kimseyi arıyordu.
Nerede olduğunu söylediler.
— Gemi gittikten sonra buruda kalmak istemedi. Söylediğine gör s burası uğursuzmus ve uğursuzluğa tahammül edemezmiş. Bu bakımdan New York'a döndü.
— Sydna'nm ne demek istediğini çok iyi biliyorum. Büyük evin holü serin ve loştu. Comyn de holde bekleyecekti, ama Peter bunu engelledi.
— 15ö —
— Sana ihtiyacım olabilir, Comyn. Bu ige hepimizden çok sen yakındın. İhtiyar Jonas'a dert anlatmak kolay değildir.
Comyn, bir kere daha istemeyerek eski eşyalarla döşeli küçük odaya girdi. Jonas yine eski yerinde oturuyordu. Elleri kupkuru gözükmekle beraber hâlâ canlıydı. Gözleri iki ateg parçasını andırıyordu.
Koltuğundan ileri doğru uzanarak:
— Aldın, ha, Peter?, dedi. Cochrane Transuranik! ' îyibir deyim, öyle değil mi ? Ne kadar, Peter ? Ne kadar
olduğunu söyle \
Peter tane tane:
— Onu alamadık, Büyükbaba, dedi. Dünya... zehirli. Ballantyne'in adamlar ve kendi adamlarımızdan üçü...
Bir an sustu, sonra birkaç teknik kelime eklemesinden sonra:
— Cochrane Transuranik diye bir şey olmayacak, ne §imdi ne de sonra.
Bir dakika kadar Jonas sustu. Yüzündeki deri patlayacak kadar kızarmıştı. Comyn, onun hesabına üzüldüğünü hissetti. Çok şeye sahip olduğu halde ölmünden önce bir de yıldıza sahip olmak istiyordu.
Jonas:
-— Demek elinden kaçırdın, dedi.
Sonra dilinin yettiği kadar, Peter'e küfür etti. Alçak ve korkak kelimeleri, ettiği küfürlerin en hafif kelimeleriydi.
Sonunda:
— Pekâlâ, dedi. Korkak olmayan bir adam bulacağım. Başka bir gemi göndereceğim...
Peter:
— Hayır, dedi. Hükümetin yetkilileri ile konuşacağım. Başka yıldızlara yolculuk yapılacak. Fakat Barnard yıldızına adım atılmamalıdır. Oradaki radyoaktif zehirlenmenin önüne geçilemez.
Jonas*ın ince dudakları kımıldıyor, ama ağzından tek kelime çıkmıyordu. Bütün vücudu öfkesinden tir tir titriyordu.
Peter, yorgun bir tavırla:.
— Özür dilerim, dedi. Fakat durum böyle. Jonas:
— Özür dilemek, diye mırıldan di. Eğer yine genç olsaydım, eğer ayakta durabilseydim, bir yolunu bulup...
Comyn sert sesle:
— Bulamazdın, dedi.
Birden heyecanlanmıştı. Hatırladığı birçok şey vardı.
Öfkeyle Jonas'a doğru eğildi,
•— Öyle şeyler var ki, Cochrane'lerin büyüklüğü büe onlarla başa çıkamaz. Açıklamaya çalışsaydım, anlamazdın, fakat Peter tamamen hakhdır.
Comyn topuklarının üzerinde döndü ve odadan çıktı. Onun peşinden Peter de odayı terk etti.
Comyn, yüzünü buruşturarak:
— Haydi, gidelim, dedi, New York'a gidelim, dedi.
Ne w York'a indikleri zaman, kendilerini karşılayanların arasından sıyrılıp kurtuldular. Comyn, Feter'e:
— Sen Hülrumet Yctküilerini görmeye git, dedi. Benim yapacak daha iyi işlerim var.
— Ya seni de isterlerse...
— Rocket Room barında olacağım.
Daha sonra Comyn, Rocket RoonVda baramerikanm taburelerinden birine çöktüğü sırtını video ekranına dönmüştü, ama spikerin sesine karşı kulaklarını tıkayamaz-
di.
«... ve bu akıllara durgunluk veren ikinci yolculuk, radyoaktif zehirlenmelere yol açan yıldıza bir daha imlemeyeceğini ispatlamıştır. Başka yıldızlara yolculuklar düzenlenecek, yeni yeni yıldızlar bulunacaktır ve...»
Oomyn, evet, diye düşündü. Başka yıldızlara da gidilecektir, ama hiç birisinin dünyamıza benzemediği anlaşılacaktır. İnsanlık komedisinin başka yıldızlarda sökmeyeceğini, oynanamayacağını benim kadar onlar da anlayacaklardır.
Genizden gelme tatlı sesi duyduğu zaman hemen dönmedi.
— Beaıa bir içki ısmarlasana, Comyn!
Arkasına döndüğü zaman Sydna'yı göreceğini çok iyi biliyordu.
Genç kadra hiç değişmemişti. Sırtındaki beyaz elbise yine omuzlannı çıplak bırakıyordu. Saçları yine aynı renkteydi, dudaklarmdaki tebessüm bile değişmemişti.
Comyn:
— Tabiî, ısmarlarım, dedi. Otur.
Sydna tabureye ilişti ve bir sigara yaktı. Dumanların arasından Co.myn'e baktı.
— îyi görünmüyorsun, Comyn,
— Acaba?
— Peter, orada pek hoş olmayan olaylarla karşılaştığını söyledi.
— Evet, öyle kötü olaylar ki orada kalmaya cesaret edemedik, kaçıp dünyaya gelmeyi tercih ettik:
— Peki, Paul Rogers'ı buldun mu?
— Buldum.
Fakat onu geri getiremedin mi? — Hayır. Sydna içkisini aldı.
— Pekala. Sydna ağzım kapamasını bilir. Şerefine! Bir dakika sonra:
— Bir şey daha öğrendim, Comyn. Oldukça sert bir adamsın.
— Nihayet Öğrenebildin.
— Evet, öğrendim. Böyle olmasına rağmen seni özlediğimi de anladım.
— Yani?
— Fazla dolambaçlı konuşamıyorum. Evlenmek istiyorum ve düşünüyorum. Belki benim için daha hayırlı olur.
— Çahsmak zorunda kalmayacak kadar paran var mı?
— Hem de fazlasıyla, Comyn.
— Eh, belki bir şeyler düşünürüz. Mamafih, para harcamaktan bıkar tekrar çalışmaya başlayabüirim. Yalnız bir şey var.,.
— Neymiş o?
— Bir şeyi öğrenmen gerekiyor, Sydna. Tanıdığın aynı adam değilim. îçimde bazı değişiklikler oldu.
— Hiç göstermiyorsun.
— Göreceksin. Ay'daki şatonun uğursuz olduğunu düşünerek orada oturmak istememişsin. Peki, uğursuz bir adamla nasıl yaşayacaksın ?
— Senin uğursuzluğunu gidererek, Comyn.
— Yapabilecek misin?
— Denemek zevkli olacak. Birer içki daha içelim.
Comyn, döndü, garsona işaretle iki içki istediğini anlattı, Bu hareketi bazı amlarmın tazelenmesine sebep olmuştu.
«Kayıyorum. Yine geriye bakıyorum. Kendine gel, Arch Comyn! Nasıl olduğunu unutuyorsun, ama yine de bütün hayatın süresinde aklından çıkarmayacaksın ve oraya dönmek arzusunu yenemeyeceksin, ama korkacak-.SUl...
Birden düşüncelerini yarıda kesti ve Sydna'ya baktı.
— Anlaşma üzerine içecek miyiz?
Sydna bağıyla evetledi ve serbest elini Comyn'e uzattı. Comyn'in güçlü parmaklan Sydna'nm esmer elini kavladığı zaman, Sydna:
Birdenbire başka içki istemediğimi anladım, dedi. Ağlamak istiyorum.
Sydna hıçkıra hıçkıra ağlamaya bağladı.
SON
*
Kuş cıvıltısını andıran ses daha hafif olarak duyuldu, ama bu sefer sos, dnhe yakından gelmişti, Otuz metre kadar ilerde küçük bir koru vardı. İki adem geceleyin Öten bu kuşu veya yarattığı görebilmek İçin bu knruya doğru baktılar... Ağaçların büyük dallarının altı koyu karanlık olmakla beraber gecenin aydınlığında kalan ufak, tefek düzlükler gcirmnk mümkün oluyordu. Comyn. böyle düzlüklerin birinde, hareket eden bir şey gördüğünü zannetti...
İki edam, koruya doğru koştular... Agnçlann arasında İnce uzun boylu, soluk fildişi renkli, çırılçıplak adamlar vardİH.. Hatta, bunların çoğu kadındı...
Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
  • Büleklär
  • Uzayda Büyük Sıçrayış - 1
    Süzlärneñ gomumi sanı 3777
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2054
    32.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Uzayda Büyük Sıçrayış - 2
    Süzlärneñ gomumi sanı 3805
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2054
    32.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Uzayda Büyük Sıçrayış - 3
    Süzlärneñ gomumi sanı 3724
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1911
    32.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Uzayda Büyük Sıçrayış - 4
    Süzlärneñ gomumi sanı 3760
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2043
    32.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Uzayda Büyük Sıçrayış - 5
    Süzlärneñ gomumi sanı 3713
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1996
    31.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Uzayda Büyük Sıçrayış - 6
    Süzlärneñ gomumi sanı 3708
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1900
    32.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Uzayda Büyük Sıçrayış - 7
    Süzlärneñ gomumi sanı 3710
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1979
    30.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Uzayda Büyük Sıçrayış - 8
    Süzlärneñ gomumi sanı 1490
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 958
    39.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    60.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.