Michael Kohlhaas - 7

Süzlärneñ gomumi sanı 4044
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1964
31.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
45.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
53.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
Tam bu sırada bilmediğimiz bir nedenden dolayı, Polonya tahtı, Saksonya hanedanıyla kavgalıydı ve Brandenburg Elektör Prensi'nden Saksonya'ya karşı kendisiyle birleşmesini ısrarla rica etti; bu gibi işlerde usta olan Başbakan Bay Geusau, Kohlhaas'a yapılan haksızlığı, efendisinin buyrukları üzerine, her ne pahasına olursa olsun, hem de herkesin rahatını bir tek kişinin hakkını arayacağım diye bozmadan, düzeltebileceğini umuyordu. Bunun üzerine başbakan, Kohlhaas'ın suçu varsa, Dresden'in Berlin'e (20) göndereceği bir avukat tarafından ileri sürülecek dilekçeye dayanılarak Brandenburg yasalarına göre cezalandırılacağını, onların büsbütün keyfi ve hiç kimsenin hoşuna gitmeyecek davranışlarından dolayı, at tüccarının kayıtsız şartsız ve hemen gönderilmesini istediklerini bildirdi; Elektör Prens'in Kohlhaas'ın Saksonya arazisinde yağızlarının alınması ve başka biçimlerde uğradığı kötü davranış ve zorbalıktan dolayı soylu Wenzel von Tronka'dan hakkını almak üzere Dresden'e göndermek istediği avukat için de pasaport istedi. Saksonya'da görevlerde yapılan değişiklik sırasında devlet şansölyeliği başkanlığına atanmış olan, birçok nedenden ve içinde bulunduğu sıkıntı yüzünden Berlin'i küstürmek istemeyen vekilharç Bay Kunz, gönderilen notadan pek üzgün olan efendisi adına yanıt verdi; ülkede işlediği suçlardan dolayı yasalara göre Kohlhaas'ı cezalandırmak hakkını Dresden Mahkemesi'nden almak istemekle işlenilen haksızlık ve dostça olmayan davranışa şaşıldığını, çünkü onun Saksonya başkentinde oldukça büyük bir mülke sahip bulunduğunun herkesçe bilindiğini, kendisinin de Saksonya uyruğunu asla yadsımadığını yazdı. Fakat bu sırada Polonya hükümdarlığı, istediklerini yerine getirmek için, beş bin kişilik bir orduyu Saksonya sınırına yığdığından ve Başbakan Bay Heinrich von Geusau, at tüccarının adını aldığı Kohlhaasenbrück'ün, Brandenburg arazisinde bulunduğunu ileri sürüp, onun hakkında verilen idam yargısının yerine getirilmesinin devletler hukukuna aykırı sayılacağını bildiğinden Elektör Prens, bu işten elini ayağını çekmek isteyen vekilharç Bay Kunz'un öğüdü üzerine Meissen Prensi Christiern'i çiftliğinden çağırdı ve bu akıllı kişinin birkaç sözüyle Kohlhaas'ı Brandenburg'un isteğine uygun olarak Berlin'e göndermeye karar verdi. Şimdiye kadar gerçekleşen uygunsuz olaylardan dolayı hoşnut olmayan prens, sıkışık bir durumda bulunan efendisinin isteği üzerine Kohlhaas sorununu kendi üstüne almak zorunda kaldı ve ona, Berlin Mahkemesi'nde at tüccarına karşı hangi nedenden dava açılmasını istediğini sordu. Kohlhaas'ın Nagelschmidt'e göndermek istediği mektup çok kötü koşullar altında yazılmış olduğundan, mahkemeye verilmeye bir neden oluşturmayacağı, önce yaptığı yağma ve kundakçılığı da, bildirilerle bağışlanmış olduğundan, anımsatılmak bile istenilmediği için, Elektör Prens Viyana'da bulunan haşmetli İmparatora (21), Kohlhaas'ın Saksonya'daki baskınını haber vermeye, ülkenin düzenini bozduğu için onu şikâyet etmeye ve hiçbir genel afla bağlı olmayan haşmetpenahtan bu konuda Kohlhaas'a karşı dava açmak için Berlin'e bir avukat göndermesi ricasında bulunmaya karar verdi. Bundan bir hafta sonra, Dresden'e gönderdiği şövalye Friedrich von Malzahn tarafından Kohlhaas, ricası üzerine yetim evlerinden toplattırılan çocuklarıyla birlikte, kapalı bir arabada Berlin'e götürülüyordu. Bir raslantı sonucu olarak Saksonya Elektör Prensi de, vekilharç Bay Kunz ve eşi, valinin kızı ve başkanın kız kardeşi olan Bayan Heloise, başka baylar ve bayanlar, avcı soylular ve başka saraylılarla birlikte, Saksonya sınırında büyük emlak sahibi bulunan vali Kont Aloysius von Kallheim'ın çağrısı üzerine, kendisini eğlendirmek amacıyla onuruna düzenlenen bir geyik avı için Dahme'ye gitmişti. Bütün bu kalabalık bir tepede caddeye dikey bir biçimde kurulmuş olan flamalarla süslü çadırların altında, avın bütün tozu üzerlerinde olduğu halde, yemek sofrasında oturup bir meşe ağacından gelen neşeli müziği dinledikleri ve sakilerle nedimler tarafından hizmet görüldüğü sırada, süvari korumanlarıyla birlikte Dresden yolundan yavaş yavaş gelmekte olan at tüccarının arabası göründü. Çünkü Kohlhaas'ın narin yapılı çocuklarından birinin hastalanması, onları götüren şövalye von Malzahn'ı üç gün Herzberg'de kalmak zorunda bırakmıştı. O, yalnızca hizmet ettiği prense karşı sorumlu olduğu için, Dresden hükümetine bu konuda haber vermeye gerek görmemişti. Avcılar gibi çam dallarıyla süslenmiş olduğu halde, göğsü bağrı yarı açık, gençliğinde ilk göz ağrısı olan Bayan Heloise'nin yanında oturan Elektör Prens, çevresinde sürüp giden eğlencenin şenliğinden neşelenerek: "Haydi gidelim, kim olursa olsun, bu talihsiz adama şu şarap dolu kadehi sunalım!" dedi. Bayan Heloise ona tatlı tatlı bakarak ayağa kalktı, bir nedimin uzattığı gümüş bir kabı masadan yağma edercesine kaptığı meyvalar, gevrek ve ekmekle doldurdu. Bütün orada bulunanlar her çeşit çerezden birer parça alarak büyük bir uğultuyla çadırdan henüz çıkmışlardı ki, vali şaşkın bir çehreyle karşı geldi ve oraya gitmemelerini rica etti. Elektör Prens'in şaşkınlık içinde, ona heyecanının nedenini sorması üzerine vali, vekilharca dönerek arabada bulunanın Kohlhaas olduğunu söyledi. Bu, hiç kimsenin düşünmediği bir haberdi; çünkü herkes onun daha altı gün önce hareket ettiğini biliyordu. Bunun üzerine vekilharç Bay Kunz, şarap dolu bardağını aldı, çadıra dönerek kumun üstüne boşalttı. Elektör Prens kıpkırmızı kesilerek elindekileri, vekilharcın işareti üzerine, bir nedimin önüne tuttuğu tabağın içine koydu ve şövalye Friedrich von Malzahn tanımadığı bu kişileri saygıyla selamlayarak yolu kesen çadır iplerinin arasından yavaş yavaş Dahme'ye doğru yol alırken, Elektör Prens ve yanındakiler valinin çağrısı üzerine, daha fazla ilgi göstermeden çadıra döndüler. Elektör Prens oturur oturmaz, vali, at tüccarının mola vermeden yola devam etmesini sağlamak için, el altından Dahme Belediyesi'ne bir adam gönderdi. Şövalye vaktin geç olduğunu ileri sürerek kesinlikle orada kalmak istediğini söyleyince, onları Belediyeye ait olan ve fundalıklar arasında saklı bulunan küçük bir çiftlik yapısına sessizce yerleştirmeyi yeterli buldular. Fakat akşama doğru, efendilerin şarap ve fazlaca yedikleri meze ve çerezlerle neşeleri yerine geldi; bütün olayı unuttular. Vali, gözlerine çarpan bir geyik sürüsünü avlamak için yeniden pusu kurma düşüncesini ortaya attı. Bu öneriyi orada bulunanların hepsi büyük bir sevinçle karşıladı; tüfeklerini aldıktan sonra ikişer ikişer çukurlardan, hendeklerden geçerek yandaki ormana daldılar. Elektör Prens ve bütün bu sahneyi seyretmek üzere onun koluna giren Bayan Heloise, yanlarına verilen bir kılavuz tarafından Kohlhaas'ın Brandenburg süvarileriyle birlikte bulunduğu evin avlusundan geçirildiler. Onları iyice şaşırtan bu raslantı karşısında, bayan: "Geliniz, iyiliksever efendimiz! Geliniz! Kalabalık bastırmadan eve gidelim ve içerde geceyi geçirecek bu garip adamı görelim!" dedi ve boynunda sallanan altın zinciri şaka ederek ipek gömleğinin içine soktu. Elektör Prens kızarak onun elini tutarken: "Heloise! Ne yapıyorsunuz?" dedi. Fakat bayan alınmış bir biçimde ona bakarak bu avcı giyimiyle kimsenin tanıyamayacağını söyleyip onu sürükledi. Tam bu sırada meraklarını giderip evden çıkan birkaç soylunun valinin aldığı önlemler sayesinde ne şövalye, ne de at tüccarının Dahme yakınlarında kimin avlanmaya geldiğini bilmediklerini söylemeleri üzerine Elektör Prens, gülerek şapkasını gözlerine indirdi ve: "Ey çılgınlık, dünyaya egemen olan yalnızca sensin ve senin yerin de güzel bir kadın ağzıdır!" dedi. Hükümdar ve bayan, Kohlhaas'ı görmek için çiftlik yapısından içeri girdikleri sırada o, sırtı duvara dayalı olduğu halde bir saman yığını üstüne oturmuş, Herzberg'de hastalanan çocuğunu beyaz ekmek ve sütle besliyordu. Bayan bir söyleşi ortamı yaratmak için: "Kimsin? Çocuğun nesi var? Suçun ne? Bu korumanlarla nereye götürülüyorsun?" gibi şeyler sorunca, at tüccarı meşin kasketini hafifçe kımıldatarak, işini görmeyi sürdürürken kısa ama doyurucu yanıtlar verdi. Avcı soylunun arkasında duran ve Kohlhaas'ın boynunda ibrişime asılı küçük kurşun bir muska gören Elektör Prens, konuşmak için daha iyi bir konu bulunmadığından: "Bunun anlamı nedir ve içinde ne var?" diye sordu. Kohlhaas yanıt verdi: "Evet, soylu efendim, bu muska..." Onu boynundan çözdü, açtı ve içinden mühür mumuyla kapatılmış bir tezkere çıkardı. 'Bu muskanın tuhaf bir öyküsü var! Yedi ay olmalı, tam karımın gömüldüğünün ertesi günü, bana birçok haksızlık yapan soylu von Tronka'yı yakalamak için, belki sizin de bileceğiniz Kohlhaasenbrück'ten yola koyuldum. Yolumun üstünde vardığım Jüterbock adındaki bir sınır kasabasında bilmediğim bir sorunu çözmek için Saksonya ve Brandenburg Elektör Prensleri buluşmuşlardı. Akşama doğru anlaşmış olduklarından, o sırada kurulan yıllık panayırı görmek için dostça konuşa konuşa caddeden geçiyorlardı. Orada bir iskemle üzerine oturmuş, çevresini saran ahaliye insanlara fal açan bir çingeneye rasladılar ve şakadan, kendilerine de hoşlarına gidecek şeyler söyleyip söylemeyeceğini sordular. Ben yardımcılarımla bir hana inmiştim ve o sırada bu olayların geçtiği alandaki halkın arkasında bir kilisenin kapısı önünde bulunuyordum. Falcı kadının efendilere neler söylediğini duymadım. Halk gülüşerek birbirlerine onun bilgisini kimseyle paylaşmak istemediğini fısıldıyor ve olanları görmek için birbirini itiyordu; ben araştırmaktan çok araştıranlara yer vermek amacıyla arkamda kilisenin girişine oyulmuş olan bir sıranın üzerine çıktım. Bu yerden rahatça hükümdarları ve önlerinde iskemleye oturmuş olduğu halde bir şeyler yazar görünen kadını ancak görmüştüm ki, kadın koltuk değneklerine dayanarak ayağa kalktı ve çevresindeki halkı gözden geçirdi; sonra kendisiyle bir tek sözcük bile konuşmamış olan ve yaşamında bildiklerini öğrenmeyi asla istemeyen beni gözüne kestirdi, sık kalabalık arasından bana kadar sokuldu: "İşte! Efendi öğrenmek isterse, onu senden sorsun!" dedi ve bu sözlerle, soylu efendim, zayıf kuru elleriyle bu tezkereyi bana uzattı. Bütün halk bana döndüğü sırada ben: "Nine, bana ne veriyorsun?" diye sorunca, şaşkınlıkla içinde adımın da geçtiğini duyduğum ve anlayamadığım birçok mırıltılardan sonra: "Bir muska, at tüccarı Kohlhaas; onu iyi sakla, bir gün senin yaşamını kurtaracak!" dedi ve kayboldu. Kohlhaas safça konuşmayı sürdürdü: "Evet! Gerçeği itiraf etmek gerekirse bu muska, o kadar sert davrandıkları Dresden'de canımı kurtardı! Berlin'de bana ne olacağını, orada da bununla yaşamımı kurtarıp kutaramayacağımı zaman gösterecek!" dedi. Kohlhaas'ın bu sözleri üzerine Elektör Prens bir sıranın üstüne oturdu ve her ne kadar bayanın "ne oldu?" diye şaşkınlıkla sorduğu soruya: "Bir şey değil, bir şey değil!" yanıtını verdiyse, de, bayan yanına koşup onu kolları arasına almaya vakit bulamadan baygın bir durumda döşemenin üstüne yuvarlandı. Bir iş için tam bu anda içeriye giren şövalye von Malzahn: "Aman Tanrım! Efendiye ne oldu?" dedi. Bayan bağırdı: "Su getirin!" Avcı soylular onu yerden kaldırdılar, yandaki odada bulunan bir yatağa götürdüler. Bir nedimin çağırdığı vekilharcın gelip onu ayıltmak için harcadığı boşa giden birçok çabadan sonra: "Bu darbe ona pek dokunmuşa benziyordu!" demesi üzerine, şaşkınlık iyice arttı. Saki, hekim getirtmek üzere bir atlıyı Luckau'a gönderdiği sırada gözlerini açtığı için, vali de onu bir arabaya koydurdu ve yavaş yavaş hareket ederek yakınlarda bulunan ve kendisinin avlanmak için gittiği köşküne gönderdi. Fakat bu yolculuk onun oraya vardıktan sonra iki baygınlık daha geçirmesine neden oldu. Ancak ertesi gün geç vakit Luckau'dan hekimin geldiği sırada sinirsel hummalar içinde bu baygınlıklardan bir parça kurtulabildi. Aklı başına gelir gelmez yatakta yarı doğruldu; ilk sözü Kohlhaas'ın nerede bulunduğunu sormak oldu. Sorusunu yanlış anlayan vekilharç, elini tutarken bu korkunç adam yüzünden hiç meraklanmamasını, Dahme'deki çiftlikte geçen o garip ve anlaşılmaz olaydan sonra verdiği buyruk gereği onun Brandenburglu korumanlarıyla birlikte orada kaldığını söyledi. Onu bu adamın yanına götürdüğünden dolayı karısını fazlasıyla azarladığını ve bu iş yüzünden çok üzülmüş olduğunu söyledikten sonra, Kohlhaas ile konuştuğu sırada kendisine böyle garip ve korkunç bir biçimde dokunan şeyin ne olduğunu sordu. Elektör Prens başına gelen bu kötü olaya, bu adamın boynunda asılı duran kurşun kap içindeki bir tezkereyi görmesinin neden olduğunu söyledi. Bu durumu açıklamak için vekilharcın anlamadığı bazı şeyleri de sözlerine ekledi. Birdenbire elini elleri arasında sıkarak bu tezkereye sahip olmanın kendisi için son derece önemli olduğunu söyledi ve vakit geçirmeden ata binip Dahme'ye gitmesini, her ne pahasına olursa olsun Kohlhaas'tan tezkereyi satın almasını rica etti. Şaşkınlığını saklamakta çok güçlük çeken vekilharç, eğer bu tezkerenin kendisi için bir değeri varsa bunu Kohlhaas'a açmamanın çok yerinde bir davranış olacağını söyledi; "çünkü o, dikkatsizce söylenen birkaç sözle bundan haberdar olursa, azgın ve kana susamış heriften tezkereyi almak için bütün servetiniz yetmez" dedi. Elektör Prensi yatıştırmak amacıyla bir çare düşünülmesi gerektiğini, bu işle ilgisi olmayan üçüncü bir kişi aracılığıyla kendisi için o kadar değerli olan bu tezkereyi ele geçirmenin belki de mümkün olacağını, çünkü bu uğursuzun aslında tezkereye pek de bağlı bulunmadığını sözlerine ekledi. Elektör Prens terini silerken, bu amaçla birini hemen Dahme'ye gönderip her ne biçimde olursa olsun tezkereyi ele geçirinceye kadar at tüccarının gönderilmesini şimdilik geri bırakmanın mümkün olup olmayacağını sordu. Duyduklarına inanamayan vekilharç, akla gelecek her türlü olasılık hesaba katılsa bile, at tüccarının o anda Dahme'den hareketle sınırı çoktan geçip Brandenburg arazisinde bulunması gerektiğini söyledi; onun gönderilmesini geciktirmenin ya da göndermekten vazgeçmenin ise çok kötü, hatta belki de çözümü mümkün olmayacak birçok güçlük doğuracağını sözlerine ekledi. Elektör Prens umutsuz bir kimsenin tavrıyla ses çıkarmadan yastığa yaslanınca, tezkerenin ne içerdiğini ve içindekilerin gerçekten kendisiyle ilgili bir şeyi sakladığını nereden, nasıl öğrendiğini sordu. Elektör Prens bu sorunda iyi niyetine güvenemediği vekilharca kuşkulu bir bakış fırlattı ve yanıt vermedi. Kalbi düzensiz çarpıyor, yatağında uzanmış, elinde tuttuğu mendilinin oyalarına kımıltısız ve düşünceli bakışlarla bakıyordu. Birdenbire önceleri kendisine birçok kez gizli işler verdiği genç, güçlü ve becerikli bir kimse olan avcı soylu von Stein'ı, onunla başka bir sorunu konuşacağını söyleyerek odaya çağırmasını rica etti. Elektör Prens genç soyluya sorunla ilgili bilgi verdikten ve Kohlhaas'ın elinde bulunan tezkerenin önemini açıkladıktan sonra, kendisiyle sonsuz bir dostluk kurmak ve at tüccarı Berlin'e varmadan tezkereyi getirip getirmek istemediğini sordu. Soylu, bu garip sorunu biraz kavrar kavramaz, bütün gücüyle buyruğuna hazır olduğunu söyleyince Elektör Prens ona, Kohlhaas'ın arkasından yetişmek, belki de parayla yaklaşılamayacağı için, kurnazca yönlendirilen bir konuşma arasında tezkereye karşılık ona özgürlük ve yaşam sözü vermek, eğer diretirse, doğal olarak yine tetik davranarak, kendisini götüren Brandenburg süvarilerinin elinden kaçması için at, adam ve parayla yardım etmek görevini yükledi. Avcı soylu, Elektör Prensten bir güven yazısı rica ettikten sonra birkaç uşakla hemen yola koyuldu; atları alabildiğine sürdüğünden Kohlhaas'a bir sınır köyünde yetişmek mutluluğuna kavuştu. O, şövalye von Malzahn ve beş çocuğuylüa birlikte, evin önünde hazırlanmış bir masada öğle yemeğini yiyordu. Soylu, kendisini şövalye von Malzahn'a yolculuk yapan ve bu arada yanında götürdüğü adamı görmek isteyen bir yabancı diye tanıttı; o da onu, hemen nazik bir biçimde Kohlhaas ile tanıştırdı, sofraya oturttu. Şövalye yola çıkma hazırlıklarıyla uğraştığı, süvariler de evin öbür yanındaki masada yemek yedikleri için, soylu kim olduğunu ne gibi özel bir görevle geldiğini at tüccarına açma fırsatını çarçabuk buldu. Dahmedeki çiftlikte, adı geçen koruyucu kabı görür görmez bayılan adamın artık konumunu ve adını bilen ve bunu öğrenmiş olmakla duyduğu zevkin doruğuna ulaşmak için bu tezkerenin gizlerini öğrenmekten başka hiçbir gereksinimi olmayan at tüccarı, bazı nedenlerden dolayı bu tezkereyi yalnızca merak ettiği için açmamaya karar vermişti. Kendisinin her türlü özveriye hazır olmasına karşılık Dresden'de karşılaştığı soyluca olmayan ve bir prense yakışmayacak davranışları anımsayarak, tezkereyi vermek istemediğini söyledi. Avcı soylunun, kendisine özgürlük ve yaşam gibi değerli iki şey sunulduğu halde, neden geri çevirdiği sorusuna, Kohlhaas: "Soylu efendim! Hükümdarınız gelse de, kendimi hükümdarlık asamı tutmama yardım edenlerle birlikte yok etmek istiyorum! dese, yok etmek, anlıyor musunuz? Bu en candan isteğim olduğu halde, kendisi için bütün varlığından daha değerli olan bu kâğıdı yine ona vermezdim; ve ona, 'sen benim boynumu uçurabilirsin; fakat ben sana üzüntü verebilirim, hem vereceğim de!' derdim," dedi. Bu sözler üzerine, ölümü andıran bir çehreyle tabakta artakalan güzel bir parça yemeği yemesi için bir süvari çağırdı; köyde kaldığı sürece masa başında oturan soylunun artık yüzüne bakmadı ve ancak arabaya bineceği zaman esenleşen bir bakışla yeniden ona döndü. Bu haberi aldığı zaman, Elektör Prens'in durumu o kadar kötüleşti ki aynı zamanda birçok yönden saldırıya uğrayan yaşamını korumak için hekim büyük bir endişe içinde üç üzüntülü gün geçirdi. Bununla birlikte yapısının güçlü olması sayesinde hasta döşeğinde birkaç sıkıntılı hafta geçirdikten sonra yeniden iyileşti; onu örtüler ve yastıklar içinde bir arabaya bindirerek Dresden'e hükümet işlerinin başına götürebildiler. Oraya varır varmaz, Prens Christiern von Meissen'ı çağırttı ve ondan İmparatorluk topraklarında düzeni bozma suçundan dolayı Kohlhaas aleyhindeki dilekçelerini haşmetli İmparator hazretlerine bizzat sunmak üzere Viyana'ya gönderme düşüncesinde oldukları adalet danışmanı Eibenmeyer'in hazırlıklarının ne aşamada olduğunu sordu; prens onun Brandenburg Elektör Prensi'nin soylu Wenzel von Tronka'ya karşı yağızlardan dolayı dava açmak üzere avukat olarak Dresden'e gönderdiği hukuk bilir Zäuner gelir gelmez hemen Viyana'ya hareket ettiği yanıtını verdi. Elektör Prens kızararak masası başına geçerken bu aceleye şaşırdığını ve Eibenmeyer'in hareketi için Kohlhaas'a genel affı sağlayan Doktor Luther ile yapılacak zorunlu bir görüşmeden sonra buyruk vermek istediğini anımsadığını söyledi. Bu sırada masanın üstünde duran birçok mektup ve dosyayı, gizlemeye çalıştığı bir hoşnutsuzlukla birdenbire karıştırdı. Prens şaşkınlıkla ona bakarak bir an sustu, sonra bu sorunda onu hoşnut edemediği için üzgün olduğunu, fakat avukatın adı geçen zamanda gönderilmesini buyuran Devlet Meclisi kararını gösterebileceğini söyledi. Devlet Meclisinde Doktor Luther ile görüşmenin hiçbir biçimde söz konusu olmadığını, Kohlhaas'a yaptığı şefaatten dolayı bu rahiple konuşmanın daha önce belki amaca uygun olacağını, fakat bütün dünyanın gözü önünde ona bağışlanan genel af bozulup kendisi tutuklanarak yargılanmak ve idam edilmek üzere Brandenburg Mahkemelerine teslim edildikten sonra böyle bir şeyin doğru olmayacağını sözlerine ekledi. Elektör Prens, Eibenmeyer'i göndermekle yapılan yanlışlığın büyük olmadığını, şimdilik onun Viyana'da davacı sıfatıyla görünmemesini söyledi ve bu konuda gereken buyrukları ona ulaştırmak için zaman geçirmeden acele bir haberci göndermesini prensten rica etti. Prens bu buyruğun bir gün geç verildiği, çünkü o gün gelen bir habere göre Eibenmeyer'in, avukat niteliğiyle dilekçesini Viyana Devlet Şansölyeliği'ne bırakarak işe başlamış olduğu yanıtını verdi. Elektör Prens'in bu kadar kısa bir zamanda bütün bunları yapmanın nasıl mümkün olduğu sorusu üzerine, avukatın hareketinden bu yana tam üç hafta geçtiğini ve kendisine gönderilen talimatta Viyana'ya varır varmaz bu sorunu hemen çözmeye çalışmasının yazılı olduğunu sözlerine ekledi. Prens bu durumda duraksayıp işi biraz uzatmanın iyi olmayacağına dikkatini çekti. Brandenburglu avukat Zäuner'in soylu Wenzel von Tronka'ya karşı olanca şiddetiyle hareket ettiğini, yeniden eski durumlarına getirilmeleri için yağızların yüzücünün elinden alınmasını mahkemeden istediğini ve karşı tarafın bütün itirazlarına karşın bu isteğini yerine getirdiğini anlattı. Elektör Prens çıngırağı çekerken: "Her neyse! Bunun hiçbir anlamı yok" dedi ve kendisi bulunmadığı zamanlarda Dresden'de başka neler olduğunu kayıtsızca sorarak prense döndü; içinden geçenleri saklamayı beceremeyerek, eliyle selamladı ve ona yol verdi. Aynı gün sorunun siyasal öneminden dolayı üzerinde bizzat uğraşma bahanesiyle Kohlhaas dosyalarının hepsini yazıyla istedi. Tezkerenin giziyle ilgili kendisinden bilgi alabileceği biricik adamı yok etmek düşüncesi, kendisi için artık dayanılmaz bir durum aldığından, İmparatora kendi eliyle bir mektup yazdı ve ondan yakında daha geniş bir biçimde açıklayabileceği bazı önemli nedenlerden dolayı Eibenmeyer'in Kohlhaas'a karşı açtığı davanın şimdilik yeni bir karara kadar geri alınması iznini, en candan ve gerekli bir biçimde rica etti. İmparator, devlet şansölyeliği tarafından hazırlanan bir notayla, düşüncesini böyle birdenbire değiştirmesinin kendisini son derece şaşırttığını, Saksonya tarafından yapılan suçlamanın Kohlhaas olayını Kutsal Roma Devleti (22) bütünlüğünü ilgilendiren bir sorun durumuna soktuğunu, buna göre devletin başkanı olarak İmparator'un Brandenburg hanedanı nezdinde davacı olarak görünmek zorunda olduğunu ve mahkeme başkan yardımcısı Franz Müller'in Kohlhaas'ı genel düzeni bozma suçuyla mahkemeye vermek için dava vekili olarak Berlin'e gitmiş bulunduğunu, şikâyetin hiçbir biçimde geri alınmayacağını ve sorunun yasalara göre gelişmesini sürdüreceğini yazdı. Bu mektup Elektör Prensi büsbütün yıktı; bunun üzerine bir de Berlin'den, gizli mektuplarla avukatının bütün çabalarına karşın Kohlhaas'ın idam edileceği haberi gelince, talihsiz prens bir mektup yazıp Brandenburg Elektör Prensi'nden Kohlhaas'ın yaşamını bağışlamasını rica etme kararını verdi. Mektubunda, ölüm cezasının yerine getirilmesinin, bu adama söz verilen özgürlüğe aykırı düşeceği bahanesini ileri sürdü. Her ne kadar ona karşı görünüşte sert davranıldıysa da, hiçbir zaman onu öldürme niyetinde olmadıklarını ileri sürdü ve Berlin'in at tüccarını koruma yolundaki girişiminin, birdenbire beklenmeyen bir sonuç doğurarak, bu adam hakkında ora mahkemesinin vereceği yargı Dresden'de kalıp Saksonya yasalarına göre giyeceği yargıdan daha ağır olursa, ne kadar üzgün olacağını anlattı. Bu sözlerin büyük bölümünü kuşkulu ve kapalı gören Brandenburg Elektör Prensi, haşmetli İmparator'un avukatının gösterdiği şiddet yüzünden, yasa maddelerinden ayrılma olanağı olmadığı için kendisinin bu isteğine uyulamayacağı yanıtını verdi. Çünkü Berlin Mahkemesi'nde, Kohlhaas'a karşı, cinayetini bir genel afla bağışlayan kendisi tarafından değil, aksine bu afla hiç de bağlı olmayan Devlet Başkanı tarafından dava açılmış olduğunu anlattı. İşitilmemiş bir küstahlıkla da Brandenburg toprağına kadar yayılmaya başlayan Nagelschmidt'in sürekli haydutluklarının halk için korkunç bir örnek oluşturduğunu anlattı ve bütün bu yazdıklarını dikkate almak istemediği takdirde, ancak haşmetli İmparator tarafından Kohlhaas'tan yana bir yargı verilebileceğinden, bizzat ona başvuruda bulunmasını rica etti. Sonucu kötü olan bütün bu başvurularının sonunda üzüntü ve öfkeden Elektör Prens yeni bir hastalığa tutuldu. Vekilharcın bir sabah ziyaretinde ona, zaman kazanmak ve elinden tezkereyi almak amacıyla, Kohlhaas'ın yaşamını uzatmalarını sağlamak için Viyana ve Berlin saraylarına yazdığı mektupları gösterdi. Vekilharç önünde diz çöktü ve kutsal bildiği her şey üzerine ant içerek ondan bu tezkerenin içeriğini söylemesini rica etti. Elektör Prens kapıyı sürmeleyip yatağın üzerine oturmasını söyledi ve elini yakalayıp derin bir iç çekişle yüreği üzerinde sıktıktan sonra aşağıdakileri anlatmaya başladı "Brandenburg Elektör Prensi'yle Jüterbock'da buluşmamızın üçüncü günü bir çingene karısına rasladığımızı, işittiğime göre, karın sana söylemiş olacak; Elektör Prens doğuştan neşeli olduğu için, sofrada da yakışık almayan bir biçimde becerilerinden söz edilen, başından birçok serüven geçmiş olan bu kadının ününü bir şakayla bütün halk önünde sıfıra indirmeye karar verdi. Kavuşturmuş olduğu kollarıyla kadının masasının önüne geçti ve doğru olup olmadığı hemen anlaşılabilecek bir fal açmasını söyledi; yoksa Romalı Sibylle (23) bile olsa sözlerine inanmayacağını ekledi. Bizi tepeden tırnağa süzen kadın, falın şu olacağını söyledi: Biz daha pazardan ayrılmadan bahçıvanın oğlunun koruda beslediği büyük boynuzlu geyik karşımıza çıkacaktı. Bilirsin, Dresden Sarayı mutfağına ayrılmış olan bu geyik, meşelerin gölgelendirdiği çevresi hatıllarla kaplı bir bölmeye kapatılmıştı; sonra, vahşi hayvan korkusundan ve kümes hayvanları yüzünden, koruyla bahçe kilitli ve koruma altında bulundurulur. Bu durumda falcı kadının söylediği gibi, hayvanın bulunduğumuz alana kadar nasıl geleceği hiç de merak edilmeyecek gibi değildi. Kadının bu sözleri üzerine Elektör Prens benimle kısaca konuştuktan sonra, falcının söylediklerini şaka olsun diye hiçe indirme kararıyla ve her türlü hileyi önlemek için, saraya bir haberci gönderdi ve geyiğin derhal kesilip ertesi günlerden biri için hazırlanmasını buyurdu. Bunun üzerine önünde bu buyrukların verildiği kadına döndü ve: "Güzel, pekâlâ! Şimdi geleceğim hakkında bana neler söyleyebilirsin?" dedi. Kadın onun eline bakarak şunları söyledi: "Yaşasın Elektör Prensim ve efendim! Zatı devletleri uzun zaman egemenliğini sürdürecek... Hanedan uzun süre payidar olacak, soyun büyük olacak, görkem içinde yaşayacak ve dünyanın bütün prenslerinden ve efendilerinden daha güçlü olacak!" Elektör Prens kadına düşünceli bir bakış attı ve bana bir adım yaklaşarak alçak sesle falını yalanlamak için birini saraya gönderdiğinden dolayı çok üzgün olduğunu söyledi. Onun adamları neşe çığlıkları arasında paraları kadının kucağına atarken, o da cebinden bir altın çıkarıp kadına uzattıktan sonra, bana açacağı falın da kendisine söyledikleri kadar güzel ve tatlı olup olmadığını sordu. Kadın yanında bulunan bir kutuyu açtı, içindeki paraları büyüklüğüne ve türüne göre uzun boylu ve güzelce yerleştirip kutuyu yine kapadıktan sonra, sanki kendisini rahatsız ediyormuş gibi elini güneşe tuttu, yüzüme baktı ve o elimi gözden geçirirken, ben soruyu yineleyip Elektör Prens'e şakayla karışık: "Galiba bana söyleyecek güzel şeyleri yok!" deyince, koltuk değneklerini yakaladı, onların yardımıyla yavaş yavaş iskemlesinden kalktı ve gizem dolu bir biçimde uzattığı elleriyle bana yaklaşınca ancak duyabilecek bir sesle: "Hayır!" diye fısıldadı... Ben şaşkın bir durumda "öyle mi?" dedim, sanki mermerden yapılmış gözlerle bana soğuk ve anlamsız bir bakış fırlatıp, arkasındaki iskemleye yeniden oturan kadının önünde bir adım geriledim: "Hanedanıma ne gibi bir tehlike gelecek?" dedim. Kadın eline bir parça kâğıt ve biraz kömür alıp ayaklarını çaprazladı; "Kâğıda yazayım mı?" diye sordu. Ve ben bu durum karşısında yapacak bir şey olmadığından: "Evet, yaz!" deyince, kadın: "Pekâlâ! Sana üç şey yazacağım: Hanedanının sonuncu hükümdarını; hükümdarlığı yitireceği yılı ve en sonunda da silah gücüyle onu alacak olanın adını." dedi. Bunları yazıp kalktı, soluk ağzında yumuşattığı mumu tezkereye yapıştırdı ve orta parmağında bulunan mührü üzerine bastı ve ben senin de kolayca anlayacağın gibi anlatılması mümkün olmayan bir istekle tezkereyi almak isteyince: Bağışlayın, soylum!" dedi, döndü, koltuk değneklerinden birini kaldırdı: "İstersen karşıda, halkın arkasında, kilisenin girişindeki sıra üstünde duran şapkası tüylü adamdan tezkereyi alabilirsin!" Daha ben ne dediğini iyice anlamadan, beni alanda şaşkınlık içinde bırakarak arkasında duran kutuyu kapayıp sırtına attı, ben ne yaptığının farkına varmadan çevresini saran halkın arasına karıştı. Bu anda Elektör Prens'in saraya gönderdiği şövalye geldi ve gülümseyerek geyiğin kesilip iki avcı tarafından mutfağa götürüldüğünü haber verdi; bu benim için büyük bir avuntu oldu. Beni oradan uzaklaştırmak için koluma giren Elektör Prens: "Mükemmel! Zaten falcılık her gün yapılan bir şey değildir; zamanımıza ve paramıza yazık oldu!" dedi. Fakat daha bu sözler bitmeden çevremizi saran halkın bağrışmalarını duyduk ve herkesin başı uşaklar ve hizmetçi kızlar tarafından kovalanan, mutfakta ensesinden kaptığı geyiği sürükleyerek ta bizim önümüze kadar getirip bırakan büyük bir kasap köpeğine çevrildi. Böylece gerçekten de kadının bize söylediklerinin doğruluğunun bir kanıtı olarak falı çıkmış ve ölü de olsa, geyik bizi karşılamıştı. Bir kış günü düşen yıldırım bile benim için bu görünümden daha yıkıcı bir darbe olamazdı. Elektör Prens'ten ayılır ayrılmaz, ilk işim kadının bana betimlediği bu şapkası tüylü adamı aratmak oldu. Ancak hiç ara vermeden çevreye saldığım adamlarım bana en küçük bir ipucu bile getirmediler. İşte böyle, dostum Kunz, birkaç hafta önce Dahme yakınındaki çiftlikte o adamı kendi gözlerimle gördüm." Bu sözlerle vekilharcın elini bıraktı, terini silerek yine yatağa gömüldü. Bu olay üzerine düşüncelerini söyleyerek Elektör Prens'in düşüncelerini kırmayı ve düzeltmeyi boşuna harcanacak bir emek sayan vekilharç, ondan herhangi bir yolla tezkereyi ele geçirmesini, sonra da herifi kendi yazgısıyla baş başa bırakmasını rica etti. Elektör Prens, tezkereden vazgeçmek ve hatta bu bilginin o adamla birlikte yok olup gitmesini düşünmek bile kendisini o kadar üzdüğü halde, bunu elde etmenin bir çaresini bulamadığını söyledi. Çingene kadını aratıp aratmadığı hakkında dostunun sorduğu soruya Elektör Prens: "Başka bir bahane göstererek hükümete gönderdiğim bir buyrukla bu kadını bugüne kadar Elektör Prensliğin her yanında boyuna arattırdım" dedi. Daha fazla açıklayamayacağı bazı nedenlerden dolayı, onun Saksonya'da bulunacağından kuşku duyduğunu söyledi. O sırada iyi bir raslantı sonucu olarak vekilharç, görevden alındıktan az sonra ölen Kont Kallheim'ın Neumark'taki arazisinden kendi karısının payına düşen mirası almak üzere Berlin'e gidiyordu. Elektör Prens'i gerçekten sevdiği için, biraz düşündükten sonra, Bay Kunz, ondan bu sorunun çözümü konusunda kendisine tam yetki verip vermediğini sordu. Elektör Prens elini yakalayıp göğsünde sıkarken: "Kendini benim yerime koyarak davran ve bana tezkereyi getir!" dedi. O da işlerini devir ve teslim ettikten sonra, karısını Dresden'de bırakarak yalnızca birkaç hizmetçiyle birlikte karar verdiği tarihten bir iki gün önce yola çıktı.
Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
Çirattagı - Michael Kohlhaas - 8
  • Büleklär
  • Michael Kohlhaas - 1
    Süzlärneñ gomumi sanı 3885
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2040
    30.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Michael Kohlhaas - 2
    Süzlärneñ gomumi sanı 2355
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1359
    37.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    57.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Michael Kohlhaas - 3
    Süzlärneñ gomumi sanı 3468
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1946
    32.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Michael Kohlhaas - 4
    Süzlärneñ gomumi sanı 3185
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1808
    32.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Michael Kohlhaas - 5
    Süzlärneñ gomumi sanı 3896
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1984
    29.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Michael Kohlhaas - 6
    Süzlärneñ gomumi sanı 2828
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1559
    30.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Michael Kohlhaas - 7
    Süzlärneñ gomumi sanı 4044
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1964
    31.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Michael Kohlhaas - 8
    Süzlärneñ gomumi sanı 2176
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1239
    35.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    56.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.