Nasreddi̇n Hoca Fikralari - 4
Total number of words is 1556
Total number of unique words is 757
39.6 of words are in the 2000 most common words
54.4 of words are in the 5000 most common words
60.8 of words are in the 8000 most common words
138. Elbette Eşekle Birlikte Ben de Kaybolacaktım
Günün birinde Nasreddin Hoca eşeğini kaybeder. Bunun üzerine Hoca’nın bütün eşi dostu
toplanarak kaybolan eşeği aramaya başlarlar. Bu arada Nasreddin Hoca bir taraftan eşeğini
ararken bir taraftan da;
“Çok şükür ya Rabbi! Çok şükür ya Rabbi!” deyip durur.
Bu sesi işiten Hoca’nın dostları;
“Hocam, eşeği aramaya başladığımızdan beri ‘çok şükür ya Rabbi! Çok şükür ya
Rabbi!’ deyip duruyorsun, bunun sebebi nedir?” diye sorunca Nasreddin Hoca;
“Bu soruyu niçin sorduğunuzu anlayamadım. Bunu bilmeyecek ne var, eşeğin üzerinde
olmadığım için şükrediyorum.” der.
Hoca’nın dostları merakla bir defa daha sorarlar.
“Pekiyi, eşeğin üzerinde olsan ne olacaktı?” deyince Hoca, bir şey olmamışçasına;
“Efendiler, bunu bilmeyecek ne var, elbette eşekle birlikte ben de kaybolacaktım.”
139. Elinden Almak Kolay Olur
Bir gece Hoca’nın evine hırsız girer. Tuhaf sesler işiten hanımı Hoca’yı uyandırarak;
“Hoca, kalk bir tıkırtı var, galiba eve hırsız girdi.” deyince Hoca;
“Hanım, boş ver, sen yatmana bak, o çalacak bir şey bulabilirse elinden almak kolay
olur.” deyiverir.
140. Hanım Sen de Haklısın
Nasreddin Hoca’nın kadılık yaptığı yıllarda evinin kapısı çalınır. Hoca, kapıyı açında karşısında
komşusunu görür. Komşusu çıkışırcasına Hoca’ya seslenir:
“Kadı Efendi, filan adamdan şikâyetçiyim.”
Hoca, komşusunu sakinleştirmeye çalışarak sorar:
“Nedir, anlat bakayım.”
Şikâyetçi adam, anlatır, anlatır ve Hoca başını kaldırarak;
“Haklısın.” der ve adamı yolcu eder.
Çok geçmeden Hoca’nın kapısı tekrar çalınır, bu defa gelen de yolcu ettiği adamdan
şikâyetçidir. Hoca Efendi adamı dinler ve ardından;
“Haklısın.” der ve onu da yolcu eder.
Olanları içeriden işiten Hoca’nın hanımı hayretle;
“Yahu, sen ne biçim kadısın? İki şikâyetçi de birden haklı olur mu?” deyince, Hoca
çaresiz bir şekilde;
“Hanım sen de haklısın.” demek zorunda kalır.
141. Hem İnsan Dövüyorlar Hem de Zorla Helva Yediriyorlar
Hoca, günün birinde Konya’da bir helvacı dükkânına girer ve hiçbir şey söylemeden helva
yemeye başlar. Dükkân sahibi;
“Yahu arkadaş, kimsin, nesin, para yok pul yok, sen kime danıştın da helvamdan
yiyorsun?” der.
Fakat Hoca, bu sözleri duymazdan gelerek helva yemeye devam eder. Dükkân sahibi de para
alamayacağı bir adam olduğunu zannederek, Hoca’yı dövmeye başlar. Bu sırada bir taraftan
dayak yiyen Hoca bir taraftan da helva yemeye devam eder. Araya girenlerin de yardımıyla
şöyle bir kenara çekilen Hoca;
“Yahu bu Konyalıları da anlamak çok zor, hem insanı dövüyorlar hem de zorla helva
yediriyorlar.” deyiverir.
142. İyi ki Gömleğin İçinde Ben Yoktum
Nasreddin Hoca’nın hanımı günün birinde çamaşır yıkar. Daha sonra da yıkadığı çamaşırları
kurusun diye evinin arkasındaki ağaçlara asar. Bunlardan kalın olanlarını daha çabuk kuruması
için iyice gerer.
O gece bahçeden bazı sesler duyan Nasreddin Hoca hanımına seslenir:
“Hanım hanım, çabuk benim yayımı okumu ver, bahçede hırsız var.”
Hanımından oku ve yayı alan Nasreddin Hoca, bahçedeki bir karaltıya nişan alır.
Sabah olunca bir de bakar ki insan zannettiği kendi gömleği değil mi? Bu duruma çok sevinen
Hoca hanımına dönerek;
“Hanım, iyi ki gömleğin içinde ben yoktum, aksi takdirde çoktan ölmüştüm.” deyiverir.
143. Kazan Doğurdu
Nasreddin Hoca komşusundan bir kazan ister, kazanın dışını külle sıvar, bulgurunu kaynatır,
sonra da kazanı güzelce temizler ve içerisine küçük bir tencere koyarak komşunun kapısını
çalar. Komşu kazanın içindeki tencereyi görünce şaşkın bir şekilde Hoca’ya sorar:
“Hocam, bu tencere ne?”
“Komşu, senin kazan hamiyleymiş, doğurdu.” der.
Komşu bu işten memnun kalır. Bir gün böyle, iki gün böyle derken günün birinde Hoca,
komşusundan bir daha kazanı ister. Komşusu da sevinçle kazanı verir. Fakat aradan günler
geçmesine karşılık Hoca kazanı bir türlü getirmez. Bir şeyler sezinleyen komşusu Hoca’nın
kapısı çalar:
“Hocam, bizim kazanı verir misin?”
“Komşu, senin kazan öldü.” der.
Bunun üzerine komşu sinirli bir şekilde Hoca’ya çıkışır:
“Yahu Hocam, hiç kazan ölür mü?”
Hoca, bıyık altından gülerek komşusuna cevap verir:
“Be adam, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun?”
144. Kürsüden İnmek de mi Aklına Gelmiyor?
Hoca, günün birinde vaaz etmek için caminin kürsüsüne çıkar, fakat bir türlü konuşamaz.
Sağına döner, soluna döner, tavana bakar, cemaate bakar ve;
“Ey cemaat, görüyorsunuz, birkaç dakikadır düşünüyorum ama size söyleyecek bir söz
aklıma gelmedi.” der.
Bu sırada Hoca’nın oğlu da kürsünün önündeymiş, başını kaldırır ve babasına;
“İlahi baba, kürsüden inmek de mi aklına gelmiyor?” deyiverir.
145. O Ters Bir Kadındır
Günün birinde Nasreddin Hoca’nın hanımı ırmak kenarına çamaşır yıkamaya gider. O,
ırmaktan kova ile su alırken, ırmağa düşüverir.
Hanımının ırmağa düştüğünü gören komşuları hemen Hoca’ya koşarlar ve;
“Hocam, hanımın ırmağa düştü.” derler.
Haberi alan Hoca, ırmağın akıntısının tersi yöne doğru koşmaya başlayınca komşuları;
“Hocam, yanlış yerde arıyorsun, bak ırmak aşağıya doğru akıyor.” derler.
Bu söz üzerine Nasreddin Hoca;
“O ne ters bir kadındır, siz onu bilmezsiniz, ırmağın tersine gider!” der.
146. Secdeye Kapanmasından Endişe Ediyorum
Hoca günün birinde Konya’ya gelir ve geceyi geçireceği bir hana gider. Hava da soğuk mu
soğuk, rüzgârlı mı rüzgârlı… Gece olunca handan çatır çutur sesler gelmeye başlayınca, Hoca
hancıya seslenir:
“Hancı, hancı! Neredeyse bu han yıkılacak.” deyince hancı hiç oralı olmaz:
“Hocam, bir şey olmaz, sen istirahat et, o duyduğun sesler binanın Allah’ı
zikretmesidir.” der. Bunun üzerine Nasreddin Hoca dayanamaz ve;
“Hancı, hancı! Ben de ondan korkuyorum. Zikrederken birden bire coşup da ya secdeye
kapanırsa…” der.
147. Senin İşine Akıl Sır Ermez
Nasreddin Hoca’nın parası çalınır; o da namazdan sonra parasının bulunması için dua etmeye
başlar. Bu sırada Hoca’nın hemşerilerinden birisi de deniz yolculuğu sırasında fırtınaya
yakalanır, o da;
“Ya Rabbi, eğer bu fırtınadan kurtulur, sağ salim memleketime varırsam, Hoca
Efendi’ye iki yüz akçe vereceğim.” diye dua eder.
Hoca’nın hemşerisi fırtınadan kurtulur. Sağ salim Akşehir’e geldiğinde Hoca’ya iki yüz akçeyi
verir. Hoca parayı aldıktan sonra;
“Allah’ım, ben bu parayı nerede kaybettim, sen nerede buldurdun, gerçekten senin işine
akıl sır ermez.” der.
148. Tasla Ortaya Getirecektim
Hoca’yı bütün konu komşu sırayla yemeğe çağırır. Bir gün, bir hafta, bir yıl derken günün
birinde Hoca’nın ahbapları;
“Hocam, hep biz sizi yemeğe çağırıyoruz, bir de siz bizi çağırsanız olmaz mı?” deyince
Hoca;
“Komşular, ben fakir bir adamım, kıt kanat geçiniyorum, ben size vereceğim ziyafetin
altından kalkamam.” derse de işin içerisinden çıkamaz ve komşularını davet eder.
Hoca’nın hanımı bu işten rahatsız olur:
“Bu kadar adama ne yedireceksin, ne diye eve çağırdın, evde yiyecek hiçbir şey yok.”
deyince Hoca, hanımına;
“Hanım, sen üzülme, sen bana bir boş çorba tası ver, gerisini merak etme.” der.
Misafirler eve geldikten sonra Hoca boş çorba tasını alır ve onların yanına varır:
“Komşularım beni bağışlayın, evde odun yok, yağ yok, pirinç yok… Eğer bunlar olsaydı
çorbayı pişirip gördüğünüz bu tasla ortaya getirecektim” der.
149. Taşları Bağlamışlar, Köpekleri İnsanın Üzerine Salıyorlar
Hoca soğuk bir kış günü, eşeğine binerek başka bir köye doğru yola çıkar. Hoca, köye doğru
yaklaştığında köpekler havlayarak üzerine doğru gelince o da savunmaya geçer ve yerde
bulduğu taşlara sarılır, fakat taşlardan hiçbirisini yerinden kaldıramaz. Çünkü bütün taşlar buz
tutmuştur. Hoca bir dener, iki dener, fakat kurtuluşun olmadığını anlayınca elini açar ve;
“Allah’ım, burası nasıl bir memleket, şaşırdım. Görmüyor musun, taşlarını bağlamışlar
köpeklerini insanın üzerine salıyorlar.” der.
150. Utancımdan Buraya Saklandım
Günün birinde Hoca’nın evine hırsız girer. Hoca da korkusundan bir dolabın içerisine saklanır.
Hırsız evi epeyce bir karıştırdıktan sonra çalacak hiçbir şey bulamaz ve son olarak bir de
dolabın içine bakmak amacıyla kapağı açar ki bir de ne görsün; içeride Nasreddin Hoca…
Hırsız şaşkın bir vaziyette;
“Yahu Hocam, sen burada mısın? Burada ne yapıyorsun?” deyince Hoca;
“Arkadaş, kusura bakma evde çalınacak bir eşyam olmadığı için utancımdan buraya
saklandım.” deyiverir.
151. Üzerine Bir Altın Daha Vermen Gerekir
Günün birinde Hoca’nın yanına heyecanlı bir adam gelir ve elindeki altını uzatarak;
“Hocam, bu altını bozabilir misin?” der.
Hoca altını eline şöyle bir alır, altını üstünü inceler gibi yapar ve;
“Bu altın eksik olduğu için bozamam.” der.
Bu defa adam;
“Tamam eksik bozuver, benim acilen paraya ihtiyacım var.” deyince Hoca;
“Yavrum altının o kadar eksik ki üzerine bir altın daha vermen gerekir.” deyiverir.
152. Ya Tutarsa?
Hoca, günün birinde kepçeyi, tencereyi alıp Akşehir Gölü’nün kıyısına gider; başlar elindeki
kepçeyle bir şeyler yapmaya. Bu durumu görenler merakla izlemeye başlar. İçlerinden biri
dayanamayıp sorar:
“Hocam, ne yapıyorsun?”
“Görmüyor musunuz? Göle yoğurt mayalıyorum.”
“İlahi Hocam, hiç göl maya tutar mı?”
“Arkadaşlar, dostlar, ben de biliyorum tutmayacağını; ancak, ya tutarsa!” deyiverir.
153. Yanlışlık İlamda Değil Bal Çömleğinde
Kadının biri, yaptığı iş karşılığında bir çömlek bal veya tereyağını rüşvet olarak almaktadır.
Hoca Efendi de bu işi bilmekte olup çömleğin alt kısmına güzelce sığır pisliğini doldurur,
üzerine bir parmak kadar bal koyarak Kadı’nın yanına varır. Kadı, çömleği görünce sevinir ve
Hoca’nın ilam işini hemencecik çözer.
Kadı, akşam evine vardığında çömleği açar, bir de ne görsün, çömleğin ağzından bir parmak
bal, geriye kalanı sığır pisliği. Bunun üzerine Kadı hemen Hoca’ya haber gönderir ve;
“Hoca’nın ilamında küçük bir eksiklik var, onu düzeltmemiz lazım, mahkemeye
gelsin.” der.
Haberi alan Hoca gülümsedikten sonra;
“Yanlışlık ilamda değil, bal çömleğinde!” cevabını verir.
154. Yeni Aldığım Çarıkları Giymemiştim
Hoca, sonbaharda tarlasına tohum attıktan sonra çift sürmeye başlar. Olacak bu ya tarlada
bulunan kocaman bir diken Hoca’nın ayağına batmaz mı!Hoca, zorlanarak da olsa dikeni
çıkardıktan sonra;
“Oh! Hele şükür, iyi ki yeni aldığım çarıkları giymemiştim.” der.
155. Yeter ki Dostlar Alışverişte Görsün
Nasreddin Hoca zaman zaman pazarda yumurta satar. Yumurtayı satar satmasına da, dokuzunu
bir akçeye alırken; onunu aynı fiyata satar.
Herkes bu alışverişten Hoca’nın kazancının ne olduğunu merak eder ve;
“Yahu Hocam, iyi hoş da sen bu alışverişten ne kazanıyorsun, zararına bu iş yapılır mı?”
deyince Hoca;
“Ne yapalım dostlar, ziyan da faydadandır, yeter ki dostlar alışverişte görsünler.” der.
156. Yoksa Bizim Ölçü Bozulacak
Günün birinde pazara gidecek olan Hoca’ya hanımı;
“Hoca Efendi, bana pazardan bir elbiselik alıver.” deyince Hoca da;
“Hanım, ne kadar olsun?” diye sorar.
Hanım kollarını açınca, Efendi de kendi kollarını açarak bir uzunluk belirler ve pazara doğru
koşmaya başlar. O sırada Hoca’nın karşısından bir tanıdığı gelince Hoca;
“Arkadaş, çekil yolumdan, yoksa bizim ölçü bozulacak.” deyiverir.
Günün birinde Nasreddin Hoca eşeğini kaybeder. Bunun üzerine Hoca’nın bütün eşi dostu
toplanarak kaybolan eşeği aramaya başlarlar. Bu arada Nasreddin Hoca bir taraftan eşeğini
ararken bir taraftan da;
“Çok şükür ya Rabbi! Çok şükür ya Rabbi!” deyip durur.
Bu sesi işiten Hoca’nın dostları;
“Hocam, eşeği aramaya başladığımızdan beri ‘çok şükür ya Rabbi! Çok şükür ya
Rabbi!’ deyip duruyorsun, bunun sebebi nedir?” diye sorunca Nasreddin Hoca;
“Bu soruyu niçin sorduğunuzu anlayamadım. Bunu bilmeyecek ne var, eşeğin üzerinde
olmadığım için şükrediyorum.” der.
Hoca’nın dostları merakla bir defa daha sorarlar.
“Pekiyi, eşeğin üzerinde olsan ne olacaktı?” deyince Hoca, bir şey olmamışçasına;
“Efendiler, bunu bilmeyecek ne var, elbette eşekle birlikte ben de kaybolacaktım.”
139. Elinden Almak Kolay Olur
Bir gece Hoca’nın evine hırsız girer. Tuhaf sesler işiten hanımı Hoca’yı uyandırarak;
“Hoca, kalk bir tıkırtı var, galiba eve hırsız girdi.” deyince Hoca;
“Hanım, boş ver, sen yatmana bak, o çalacak bir şey bulabilirse elinden almak kolay
olur.” deyiverir.
140. Hanım Sen de Haklısın
Nasreddin Hoca’nın kadılık yaptığı yıllarda evinin kapısı çalınır. Hoca, kapıyı açında karşısında
komşusunu görür. Komşusu çıkışırcasına Hoca’ya seslenir:
“Kadı Efendi, filan adamdan şikâyetçiyim.”
Hoca, komşusunu sakinleştirmeye çalışarak sorar:
“Nedir, anlat bakayım.”
Şikâyetçi adam, anlatır, anlatır ve Hoca başını kaldırarak;
“Haklısın.” der ve adamı yolcu eder.
Çok geçmeden Hoca’nın kapısı tekrar çalınır, bu defa gelen de yolcu ettiği adamdan
şikâyetçidir. Hoca Efendi adamı dinler ve ardından;
“Haklısın.” der ve onu da yolcu eder.
Olanları içeriden işiten Hoca’nın hanımı hayretle;
“Yahu, sen ne biçim kadısın? İki şikâyetçi de birden haklı olur mu?” deyince, Hoca
çaresiz bir şekilde;
“Hanım sen de haklısın.” demek zorunda kalır.
141. Hem İnsan Dövüyorlar Hem de Zorla Helva Yediriyorlar
Hoca, günün birinde Konya’da bir helvacı dükkânına girer ve hiçbir şey söylemeden helva
yemeye başlar. Dükkân sahibi;
“Yahu arkadaş, kimsin, nesin, para yok pul yok, sen kime danıştın da helvamdan
yiyorsun?” der.
Fakat Hoca, bu sözleri duymazdan gelerek helva yemeye devam eder. Dükkân sahibi de para
alamayacağı bir adam olduğunu zannederek, Hoca’yı dövmeye başlar. Bu sırada bir taraftan
dayak yiyen Hoca bir taraftan da helva yemeye devam eder. Araya girenlerin de yardımıyla
şöyle bir kenara çekilen Hoca;
“Yahu bu Konyalıları da anlamak çok zor, hem insanı dövüyorlar hem de zorla helva
yediriyorlar.” deyiverir.
142. İyi ki Gömleğin İçinde Ben Yoktum
Nasreddin Hoca’nın hanımı günün birinde çamaşır yıkar. Daha sonra da yıkadığı çamaşırları
kurusun diye evinin arkasındaki ağaçlara asar. Bunlardan kalın olanlarını daha çabuk kuruması
için iyice gerer.
O gece bahçeden bazı sesler duyan Nasreddin Hoca hanımına seslenir:
“Hanım hanım, çabuk benim yayımı okumu ver, bahçede hırsız var.”
Hanımından oku ve yayı alan Nasreddin Hoca, bahçedeki bir karaltıya nişan alır.
Sabah olunca bir de bakar ki insan zannettiği kendi gömleği değil mi? Bu duruma çok sevinen
Hoca hanımına dönerek;
“Hanım, iyi ki gömleğin içinde ben yoktum, aksi takdirde çoktan ölmüştüm.” deyiverir.
143. Kazan Doğurdu
Nasreddin Hoca komşusundan bir kazan ister, kazanın dışını külle sıvar, bulgurunu kaynatır,
sonra da kazanı güzelce temizler ve içerisine küçük bir tencere koyarak komşunun kapısını
çalar. Komşu kazanın içindeki tencereyi görünce şaşkın bir şekilde Hoca’ya sorar:
“Hocam, bu tencere ne?”
“Komşu, senin kazan hamiyleymiş, doğurdu.” der.
Komşu bu işten memnun kalır. Bir gün böyle, iki gün böyle derken günün birinde Hoca,
komşusundan bir daha kazanı ister. Komşusu da sevinçle kazanı verir. Fakat aradan günler
geçmesine karşılık Hoca kazanı bir türlü getirmez. Bir şeyler sezinleyen komşusu Hoca’nın
kapısı çalar:
“Hocam, bizim kazanı verir misin?”
“Komşu, senin kazan öldü.” der.
Bunun üzerine komşu sinirli bir şekilde Hoca’ya çıkışır:
“Yahu Hocam, hiç kazan ölür mü?”
Hoca, bıyık altından gülerek komşusuna cevap verir:
“Be adam, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun?”
144. Kürsüden İnmek de mi Aklına Gelmiyor?
Hoca, günün birinde vaaz etmek için caminin kürsüsüne çıkar, fakat bir türlü konuşamaz.
Sağına döner, soluna döner, tavana bakar, cemaate bakar ve;
“Ey cemaat, görüyorsunuz, birkaç dakikadır düşünüyorum ama size söyleyecek bir söz
aklıma gelmedi.” der.
Bu sırada Hoca’nın oğlu da kürsünün önündeymiş, başını kaldırır ve babasına;
“İlahi baba, kürsüden inmek de mi aklına gelmiyor?” deyiverir.
145. O Ters Bir Kadındır
Günün birinde Nasreddin Hoca’nın hanımı ırmak kenarına çamaşır yıkamaya gider. O,
ırmaktan kova ile su alırken, ırmağa düşüverir.
Hanımının ırmağa düştüğünü gören komşuları hemen Hoca’ya koşarlar ve;
“Hocam, hanımın ırmağa düştü.” derler.
Haberi alan Hoca, ırmağın akıntısının tersi yöne doğru koşmaya başlayınca komşuları;
“Hocam, yanlış yerde arıyorsun, bak ırmak aşağıya doğru akıyor.” derler.
Bu söz üzerine Nasreddin Hoca;
“O ne ters bir kadındır, siz onu bilmezsiniz, ırmağın tersine gider!” der.
146. Secdeye Kapanmasından Endişe Ediyorum
Hoca günün birinde Konya’ya gelir ve geceyi geçireceği bir hana gider. Hava da soğuk mu
soğuk, rüzgârlı mı rüzgârlı… Gece olunca handan çatır çutur sesler gelmeye başlayınca, Hoca
hancıya seslenir:
“Hancı, hancı! Neredeyse bu han yıkılacak.” deyince hancı hiç oralı olmaz:
“Hocam, bir şey olmaz, sen istirahat et, o duyduğun sesler binanın Allah’ı
zikretmesidir.” der. Bunun üzerine Nasreddin Hoca dayanamaz ve;
“Hancı, hancı! Ben de ondan korkuyorum. Zikrederken birden bire coşup da ya secdeye
kapanırsa…” der.
147. Senin İşine Akıl Sır Ermez
Nasreddin Hoca’nın parası çalınır; o da namazdan sonra parasının bulunması için dua etmeye
başlar. Bu sırada Hoca’nın hemşerilerinden birisi de deniz yolculuğu sırasında fırtınaya
yakalanır, o da;
“Ya Rabbi, eğer bu fırtınadan kurtulur, sağ salim memleketime varırsam, Hoca
Efendi’ye iki yüz akçe vereceğim.” diye dua eder.
Hoca’nın hemşerisi fırtınadan kurtulur. Sağ salim Akşehir’e geldiğinde Hoca’ya iki yüz akçeyi
verir. Hoca parayı aldıktan sonra;
“Allah’ım, ben bu parayı nerede kaybettim, sen nerede buldurdun, gerçekten senin işine
akıl sır ermez.” der.
148. Tasla Ortaya Getirecektim
Hoca’yı bütün konu komşu sırayla yemeğe çağırır. Bir gün, bir hafta, bir yıl derken günün
birinde Hoca’nın ahbapları;
“Hocam, hep biz sizi yemeğe çağırıyoruz, bir de siz bizi çağırsanız olmaz mı?” deyince
Hoca;
“Komşular, ben fakir bir adamım, kıt kanat geçiniyorum, ben size vereceğim ziyafetin
altından kalkamam.” derse de işin içerisinden çıkamaz ve komşularını davet eder.
Hoca’nın hanımı bu işten rahatsız olur:
“Bu kadar adama ne yedireceksin, ne diye eve çağırdın, evde yiyecek hiçbir şey yok.”
deyince Hoca, hanımına;
“Hanım, sen üzülme, sen bana bir boş çorba tası ver, gerisini merak etme.” der.
Misafirler eve geldikten sonra Hoca boş çorba tasını alır ve onların yanına varır:
“Komşularım beni bağışlayın, evde odun yok, yağ yok, pirinç yok… Eğer bunlar olsaydı
çorbayı pişirip gördüğünüz bu tasla ortaya getirecektim” der.
149. Taşları Bağlamışlar, Köpekleri İnsanın Üzerine Salıyorlar
Hoca soğuk bir kış günü, eşeğine binerek başka bir köye doğru yola çıkar. Hoca, köye doğru
yaklaştığında köpekler havlayarak üzerine doğru gelince o da savunmaya geçer ve yerde
bulduğu taşlara sarılır, fakat taşlardan hiçbirisini yerinden kaldıramaz. Çünkü bütün taşlar buz
tutmuştur. Hoca bir dener, iki dener, fakat kurtuluşun olmadığını anlayınca elini açar ve;
“Allah’ım, burası nasıl bir memleket, şaşırdım. Görmüyor musun, taşlarını bağlamışlar
köpeklerini insanın üzerine salıyorlar.” der.
150. Utancımdan Buraya Saklandım
Günün birinde Hoca’nın evine hırsız girer. Hoca da korkusundan bir dolabın içerisine saklanır.
Hırsız evi epeyce bir karıştırdıktan sonra çalacak hiçbir şey bulamaz ve son olarak bir de
dolabın içine bakmak amacıyla kapağı açar ki bir de ne görsün; içeride Nasreddin Hoca…
Hırsız şaşkın bir vaziyette;
“Yahu Hocam, sen burada mısın? Burada ne yapıyorsun?” deyince Hoca;
“Arkadaş, kusura bakma evde çalınacak bir eşyam olmadığı için utancımdan buraya
saklandım.” deyiverir.
151. Üzerine Bir Altın Daha Vermen Gerekir
Günün birinde Hoca’nın yanına heyecanlı bir adam gelir ve elindeki altını uzatarak;
“Hocam, bu altını bozabilir misin?” der.
Hoca altını eline şöyle bir alır, altını üstünü inceler gibi yapar ve;
“Bu altın eksik olduğu için bozamam.” der.
Bu defa adam;
“Tamam eksik bozuver, benim acilen paraya ihtiyacım var.” deyince Hoca;
“Yavrum altının o kadar eksik ki üzerine bir altın daha vermen gerekir.” deyiverir.
152. Ya Tutarsa?
Hoca, günün birinde kepçeyi, tencereyi alıp Akşehir Gölü’nün kıyısına gider; başlar elindeki
kepçeyle bir şeyler yapmaya. Bu durumu görenler merakla izlemeye başlar. İçlerinden biri
dayanamayıp sorar:
“Hocam, ne yapıyorsun?”
“Görmüyor musunuz? Göle yoğurt mayalıyorum.”
“İlahi Hocam, hiç göl maya tutar mı?”
“Arkadaşlar, dostlar, ben de biliyorum tutmayacağını; ancak, ya tutarsa!” deyiverir.
153. Yanlışlık İlamda Değil Bal Çömleğinde
Kadının biri, yaptığı iş karşılığında bir çömlek bal veya tereyağını rüşvet olarak almaktadır.
Hoca Efendi de bu işi bilmekte olup çömleğin alt kısmına güzelce sığır pisliğini doldurur,
üzerine bir parmak kadar bal koyarak Kadı’nın yanına varır. Kadı, çömleği görünce sevinir ve
Hoca’nın ilam işini hemencecik çözer.
Kadı, akşam evine vardığında çömleği açar, bir de ne görsün, çömleğin ağzından bir parmak
bal, geriye kalanı sığır pisliği. Bunun üzerine Kadı hemen Hoca’ya haber gönderir ve;
“Hoca’nın ilamında küçük bir eksiklik var, onu düzeltmemiz lazım, mahkemeye
gelsin.” der.
Haberi alan Hoca gülümsedikten sonra;
“Yanlışlık ilamda değil, bal çömleğinde!” cevabını verir.
154. Yeni Aldığım Çarıkları Giymemiştim
Hoca, sonbaharda tarlasına tohum attıktan sonra çift sürmeye başlar. Olacak bu ya tarlada
bulunan kocaman bir diken Hoca’nın ayağına batmaz mı!Hoca, zorlanarak da olsa dikeni
çıkardıktan sonra;
“Oh! Hele şükür, iyi ki yeni aldığım çarıkları giymemiştim.” der.
155. Yeter ki Dostlar Alışverişte Görsün
Nasreddin Hoca zaman zaman pazarda yumurta satar. Yumurtayı satar satmasına da, dokuzunu
bir akçeye alırken; onunu aynı fiyata satar.
Herkes bu alışverişten Hoca’nın kazancının ne olduğunu merak eder ve;
“Yahu Hocam, iyi hoş da sen bu alışverişten ne kazanıyorsun, zararına bu iş yapılır mı?”
deyince Hoca;
“Ne yapalım dostlar, ziyan da faydadandır, yeter ki dostlar alışverişte görsünler.” der.
156. Yoksa Bizim Ölçü Bozulacak
Günün birinde pazara gidecek olan Hoca’ya hanımı;
“Hoca Efendi, bana pazardan bir elbiselik alıver.” deyince Hoca da;
“Hanım, ne kadar olsun?” diye sorar.
Hanım kollarını açınca, Efendi de kendi kollarını açarak bir uzunluk belirler ve pazara doğru
koşmaya başlar. O sırada Hoca’nın karşısından bir tanıdığı gelince Hoca;
“Arkadaş, çekil yolumdan, yoksa bizim ölçü bozulacak.” deyiverir.
You have read 1 text from Turkish literature.
- Parts
- Nasreddi̇n Hoca Fikralari - 1Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 4027Total number of unique words is 172033.9 of words are in the 2000 most common words48.7 of words are in the 5000 most common words55.4 of words are in the 8000 most common words
- Nasreddi̇n Hoca Fikralari - 2Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 4039Total number of unique words is 176432.9 of words are in the 2000 most common words47.3 of words are in the 5000 most common words54.6 of words are in the 8000 most common words
- Nasreddi̇n Hoca Fikralari - 3Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 4069Total number of unique words is 177731.9 of words are in the 2000 most common words46.6 of words are in the 5000 most common words54.3 of words are in the 8000 most common words
- Nasreddi̇n Hoca Fikralari - 4Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.Total number of words is 1556Total number of unique words is 75739.6 of words are in the 2000 most common words54.4 of words are in the 5000 most common words60.8 of words are in the 8000 most common words