Bir Düğün Gecesi - 10

Total number of words is 2751
Total number of unique words is 1624
31.9 of words are in the 2000 most common words
44.3 of words are in the 5000 most common words
50.5 of words are in the 8000 most common words
Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
aydaki özeti: Engin adlı öğrencisinin ona olan eğilimi. Aysel’in bu öğrencisine eğilimi.
Gövde birlikteliğine kadar uzanıp orada noktalanmış bir eğilim. “Bütün ayrıntılarını
vermek zorunda değilsin,” diye kesmiştim sözünü.
Bir gecekondu cinayeti işleyecek değildim elbet. Buna karşın Aysel, uygarlığı da,
aşkınlığı da, denetimsiz bir doğallık, içgüdülerine tutsak başıboş bir özgürlük olarak
almadığımı da bilir. Tıpkı kendisi gibi. Yine de Aysel’in sözünü kesişimde ne öfke, ne
kırgınlık, ne yıkkınlık vardı. Çünkü Aysel anlatırken korkunç bir şey algılamıştım o gece:
Bir insan narkoz almadan, kesilip biçilecek yerini uyuşturmadan kendini kendi eliyle
ameliyat eder, bunu da ölmeden başarırsa, insanoğlu için yaşamın en güç yanını, adı
yapayalnız olmak denen şeyi de başarır.
Kendinden gayrı kimseye verecek hesabı bulunmayan bir Aysel vardı karşımda. İçinde
tek kaçamak nokta barındırmayan apaçık bakışları. Gelecek günlerin yeni yüklerini
yüklenmeye iyice hazır. Hep yanlış yapmaktan korkardı. Şimdi yanlışa da hazır bir Aysel.
Ama yeni yanlışa. Eskitilmiş olana değil.
Yüreğini oyup önüne koymuş. Beynini çıkarıp eline almış. Görebildiği bütün kötü urları,
kılçıkları, tozları, geçmişin biriktirdiği, tarihinin yığdığı nice hastalıklı hücre varsa hepsini,
elbet bir gözün görebildiği, bir mikroskobun seçebildiği oranda tek tek cımbızla ayıklamış.
Buna dayanan, yalnızlığa en iyi dayanır. Kesip biçtikleri, ayıklayıp attıkları arasında
değilsem, birlikteliğimizin sürmesinden onur duyacağımı söylemiştim ona. Bunu ben
istemiştim. Onur, evet. Birlikteliğimizi pamuklara sarıp, ancak böyle korumuş olacağını
sanan ben, onu pamuklardan çıkarıp ovan, üstüne çaba harcayan, yalnız bu birlikteliğin
değil, varoluşumuzun da, bulunduğumuz yerin de üstüne çaba harcayan ben değilim.
Aysel. Kanayarak, acı çekerek, ödeyerek. Yarayı deşmekten kaçınmayarak. Oysa ben,
Doğululukla Batılılık arasında bir savaş vermekten bile kaçındım. Ne diye yoracakmışım
kendimi? Bizim kendimizi yoracağımız nice yerler, nice konular var daha? Ben Batılıyım,
bitti. Ayşen’in şimdi bana karşı duyduğu eğilimi kendimden bile gizlemeye yeltenecek
denli Batılı ama. Bu akşamüstü Aysel, “Engin’den mektup var,” deyince, “Bu ne sevinç!”
diye hırçmlaşabilecek denli Batılı... Kaç zamandır gizlenmiş bir öfke varmış demek içimde.
O aşkınlık bir numaraymış, bir yapaylık; kendini beğenmişlik ya da. Ayşen’in sana hayran,
sevdalı bakışlarından duyduğun uçarı sevince, külleri eşeleyip bir özür bile bulmak
gerekiyordu değil mi? Bir zamanlar Engin’i tanımak isteğinin altında yatan da o miskin
gururun olmasın? Bu ülkenin kalburüstü bir aydınının, koskoca Ömer’in yerine el uzatan,
o yeri nerdeyse aşmaya aday bir Engin, nasıl Engin’miş bakalım!
Bir düğünde hemen herkes, bir ucundan eski nikâh defterlerini kurcalar. Geçmiş,
evlilikte adanma ya da adanmama bölümleriyle yeni bir yuvanın temelleri atılırken elden
geçirilir en çok. O bölümleri incelemeden, o bölümler içindeki kendi kuramlarını
irdelemeden bir yastığa baş koymuşlar tarafından şöyle: Yürekler cızlayarak, gözler
sulanarak, içler çekilerek... Değilse, dudaklarda bir “EhhhL”, bir “Hey gidi günler!..”
tebessümüyle. Bazan böyle bir yaşamadan en güzel, bazan en çirkin dakikalar yakalanarak.
Bazan bir konuşmanın, akılda tutulabilmiş bir iki tümcesine olumlu ya da olumsuz, ama
kesinlikle abartılmış, olağanüstü anlamlar yüklenerek.
Böyle günlerde, bir düğünde yani, ne kendini adayarak, ne kendine adatarak
sürdürülebilmiş ender birliktelikler bile elden, gözden geçirilir. O da şöyle:
Evet. Engin’le tanışmayı ben istemiştim. Ne ki, olanağı sağlayan yine Engin’in kendisi.
Aynı nedenle! Koskoca Ömer, bu türden bir isteği dışa vuramaz. Yaraşır mı Ömer’e böyle,
çok insanca bir isteği, çok insanca bir zayıflığı ya da, açığa vurmak? Koskoca Ömer’e,
birlikte yaşadığı kadın coşkuyla: “Engin’den mektup var, cezaevinden!” der demez, ters bir
surat, ilkel adam sesiyle: “Bu ne sevinç!” diye yanıtlamak yaraşır. Ama ondan önce de,
nerdeyse dört yıl boyu, Engin’in bir süre üstünden atamadığı ürkekliği altedip onunla dost
olmak yaraşır bu Ömer’e.
Kötü acılaştım bu son aylar. Oysa Engin’i yalnız sevmem değil, saymam da onun
kişiliğinden gelen bir şeydi. Ona karşı içimde sinsi sinsi nice düşmanlık duyguları
yeşertmeye çalış–mışsam da, başaramamıştım. Çok güç koşullar altında şimdi geldiği çok
boyutlu bir yeri küçümsemeyi başaramamıştım.
Önümden pek çok öğrenci geçti. Hâlâ da geçiyor. Pek çoğunu sevdim. Pek çoğunun
toyluklarını sevecenlikle karşıladım. Bir kez, Tunce/in “İn aşağı, in aşağı!..”lara öncülük
ettiği gün dışında, gerçek bir öfke duymadım çoğuna. Hepsini tek tek anlamaya çalıştım.
Nicesine, yaşamı kuramsal kitaplardan indirerek tanıtmaya çabaladım. Sayılarla,
örneklerle... Sayılar, örnekler yetmezse, bir sistemi açıklamaya yeterli değilse bu sayılar,
belgeler, örnekler; şiirlere, romanlara da başvurdum. Tek tek insanlara bile. Tek tek...
Bunların içinde pek az öğrencim bana öğretmenlik de etmiştir. Pek az gençten pek çok şey
öğrendim. Seve seve, sevine sevine. Ama yaşamasını bildikleriyle özümlemiş,
öğrenebildiğini insanlığına yedirmiş; kendini sınava çekmeden başkalarını sınamaya
kalkmayan, kendini anlatmada gösterdiği acemilikleri bile tam kendisi olan; şimdi
bulunduğu yerde sahiciliği belirgin çok ender gençlerden biriydi Engin benim için.
Başka biri, başka koşullarda daha güzel, daha ‘tam kendisi’ bir insanla karşılaşmış,
ondan daha güzel, eli yüzü düzgün mektuplar almış olabilir. Benim içinse, Engin’in ya
bana, ya Aysel’e, ya ikimize birlikte yazdığı cezaevi mektupları, bu günlerin tek ışığı, tek
pırılhsıydı. Öyleyse nasıl “Bu ne sevinç!” diyebiliyorum Aysel’e? Ona nasıl şaşkınlık ve
yıkkınlık arasında: “Öyle ya, apaçık olmak suçtur. Apaçıklık er geç cezalandırılmalıdır!”
dedirtiyorum? Yıkkınlıktan öte, dudağının kıyısında bir küçümsemeyle.
Engin’in mektupları. Bu mektuplardan salt güzellikler ulaşabilir. Şunca insansızlık,
durmadan üreyen şunca suçlamalar arasında “Ömer abi, beni suçlu, mahkûm ilân
etmemeniz, burda, içerde benim kurtuluşum oldu. O kurtuluşla burda birçok hastalığın
kökenini çok daha iyi kavrayabiliyorum. O kurtuluşladır ki, geçmişten içinde öçle,
duyumsuzlukla kabarmış urlar, kinler biriktirmişlerin tekmelerinden incinmiyorum.
Sadece anlamaya çalışıyorum. İnsan, insanlığının bilincinden nasıl bu denli uzaklaştırılmış
olabilir, diyorum,” diye yazan Engin’den.
Beni derinden sevindiren o mektuplara ansızın bir düşmanlıkla işte...
“Al bak, ikimize de içki buldum.”
Kalın çerçeveli gözlüklerimi düzeltiyorum.
“Çarçabuk nasıl yaptın bu işi Tezel?”
“Sen uyuyorsun Ömer! Emekli albayın karısının adının Gönül olduğunu bile öğrendim.
Görümcesi Ayten’in Cincinatti’den getirdiği saçın renginden de, etolün renginden de
hoşnut değilmiş.”
“Gönül hanımın seni önemsemesine sevindin galiba?”
Tezel yine güldü. Ama çok hoş bir gülüş bu. Adamakıllı kavrayan bir gülüş. Elleri de
daha az titriyor. Kadehlerimizi kaldırdık. Birbirimize doğru. Usulca. Ne garip!.. Aramızda
tatlı, utangaç bir esinti...
“Ömer bey, sizinle hep yakından tanışmak istiyordum.”
Önüme uzanıveren eli sıkıyorum. Kim bu adam? Gözlerinde yuvarlak gözlükleriyle bana
gülümseyen yüze bakıyorum. Ben bu adamı hiçbir yerden tanımıyorum. Bu, üstten bir dişi
beyaz maden adamı hiçbir yerden gözüm ısırmıyor. Tezel’e dönüyorum. Tezel çoktan iki
adım geriye sıyrılmış, kendim devetabanının yaprakları ardına gizliyor: Aman boş ver,
sakın tanıştırma beni kimseyle...
Bununla da yetinmiyor. Ne olur ne olmaz, belki tutar, bu bilmediğim adamın önüne
kendisini sürüveririm kaygısıyla:
“Annemin yanındayım ben...” diyerek kendini daha da güven altına alıyor. Üstelik
annesinin yanına falan gitmiyor. Arkasını bir duvara dayayıp, sözümona düğün
salonundaki kalabalığı seyrediyor.
“Özür dilerim, tanıyamadım sizi,” diyorum adama.
“Konferanslarınıza gelirdim. Kızım haber verirdi. Nerde konuşacak olsanız, oraya
koşardım. Sizden çok şey öğrendim...”
Benden çok şey öğrenmişler! Hâlâ da öğretiyorum bayım, biliyor musunuz? Ama artık
kimse dinlemiyor. Anlattıklarım aynı oysa. Değişen ne peki? Adamcağız adını söyledi,
arada Gül, kızım, falan diyor. Uğultudan mı işitemiyorum, başka bir şey mi giriyor
aramıza? Ne oluyor? Yok. Onun polis molis olduğu geçmiyor aklımdan. Nerden
çıkarıyorum? Kimse polis değil. Çünkü herkes polis. Herkes polis olunca, kimse polis
olmaz artık. Bu adam benim kim olduğumu biliyor. O zaman ben de polisten başka bir şey
olamam. Hepsinin hakkı var. Bütün arkadaşlarımın, bütün toplumcuların. Herkes, hepsi
içerde. Ben neden değilim? Beni kim korudu? Kim beni kısa bir süre alıp bıraktı? Şimdi de
polis olabilecek biriyle tanış çıkarıyorlar burada.
“Tarım Bakanlığı’nda çalışıyorum. Bütün incelemelerinizi okudum. Bir zamanlar
anlayamadığım birçok şeyi, kızımın da anlamadığı birçok şeyi anlamaya başladım, biliyor
musunuz?”
Bu adama bir şey söylemeliyim.
“Teşekkür ederim.”
“Asıl bizler sizlere teşekkür borçluyuz.”
Bizler sizlere, sizler bizlere. Borç. Teşekkür. Böyle nur saçan bir polis yüzüyle de hiç
karşılaşmamıştım.
“Şimdi ne yapıyorsunuz?”
Şimdi ne yapıyorum? İşte sizinle Anadolu Kulübü’nde, karımın abisinin kızının
düğününde tanışıyorum ya? Burda duruyorum. Bir viski içiyorum. İkincisini yani. Çok
sulu ve çok kötü bir viski. Sonra, Engin’i düşünüyorum. Mektuplarından cümleler
anımsıyorum. O, her adımını, her deneyini bir güzelliğe dönüştüren delikanlıya düşmanlık
beslemeye çalışıyorum. Müjgân’ın kulaklarından sarkan zevksiz, çok gösterişli küpelere
bakıyorum. Kayınvalidemin romatizmadan şiş bacaklarının kan kırmızısı bir halının
üstünde nasıl ayrık durduğunu görüyorum. Sık sık Tezel’e sığınıyorum. Tezel’in beni kendi
alkol dünyasına çekmesine izin veriyorum. Generalin karısının asıl adının Nuriye
olduğunu, ama ona artık çoktandır Nuriş hanımefendi denildiğini öğreniyorum. Damadın
teyzesinin bu düğün için ta Amerikalardan kalkıp gelmiş olduğunu, gelirken de yanında
okuttuğu Ertan’a –Ercan mıydı yoksa?– fırfırlı bir smokin gömleği getirdiğini, ayrıca
elektrikli elektriksiz bir yığın öteberi getirdiğini ve bunların bir bölüğüne karşılık eniştesi
Tümgeneral Hayrettin Paşa’dan büyük saygı, gelinin babası İlhan Dereli’den de, kurduğu
yeni bloklardan birinde bir kata şimdiden sahip olma hakkını aldığını öğreniyorum.
Öğreniyorum. Aylardır, günlerdir öğreniyorum. Sizin öğrenmekte gecikmiş kafanız gibi,
durmadan öğreniyorum. Şimdi öğreniyorum. Arada bir karım Aysel’i düşünüyorum. Arada
bir, eski defterleri bile karıştırıyorum. Burada. Temeli atılacak yeni bir yuvanın eşiğinde, o
eşiğe sıralanmış kız ve erkek yanına baka baka, bu öğrenmenin nasıl bir öğrenme
olduğunu düşünüyorum. Sizin kim olabileceğinizi de düşünüyorum.
“Ne olacak dersiniz?”
Ne, ne olacak derim? Biraz içkiye alışırım belki. Belki bundan böyle ömrümün geri
kalan yıllarını Aysel’e şaşmakla geçiririm. İlerici bilim adamlığımdan emekliye ayrılmış
bulunuyorum anlayacağınız. Şimdi gericilerin sırıtık bakışlarıyla dışarda artakalmış birkaç
ilericinin kuşkulu, uzak bakışları arasında, geçmişi yalnız kendi gözünde bir değer taşıyan
züğürt baronlar gibi, derslerime gülünç bir kasılmayla girip çıkmaktayım. Aysel’e
büsbütün yük olup kalmasam bari. Ayrılsak mı?
“Olanlar oldu ya.”
Aptalca bir konuşma bu. Adamın karşımda bunca saygıyla durması, benden bir ışık, bir
umut beklemesi de aptalca. Tarım Bakanlığı’nın neresinde çalışıyormuş?
“Kızım içerde, Gül. Ayşen’in çok iyi arkadaşı,” diyor adam. “Ayşen benim kızım gibiydi.
Bir zamanlar sık sık bizde kalırdı. Sizin, karınızın yakını olmaktan çok gurur duyardı.
Yani... Duyar, demek istiyorum... Şüphesiz benden iyi bilirsiniz...”
Şüphesiz efendim!
Alay ediyor bu adam. İşte her şey ortada. Yoksa o da Ayşen’in ‘kırgın bir gelin’ olduğunu
mu görmeye gelmiş? Belki de kızının yiğitliğini anlatmaya gelmiştir. Bekliyor. Sormamı
istiyor: Kızınız içerde ha? Demek Ayşen Generalin oğluna ‘hı’ derken, kızınız bir adım
gerilememiş olarak, yumrukları sıkılı, dimdik öyle?..
Sormayacağım. Ona kızının başından neler geçmiş ve geçmekte olduğunu
anlattırmayacağım. Bir generalle bir Anadolu Kulübü üyesinin kurdukları düğündeyim
ben. Burdayım. Her şeyin bir kuralı var. Kızından söz edecekse buraya gelmeseydi. Hele
onunla övünecekse... Peki, bu devrimci kız babasını Ayşen mi çağırmış düğüne? Garip.
Artık o yörelerden kimseyi görmek istemediğini sanıyordum. Kim çağırmışsa çağırmış. Bu
da koşa koşa gelmiş işte. Bakarsın arkadan şu çıkar: Bu sıralar General Hayrettin Özkan’ın
sözü her yerlerde geçer. Herkeslerden her şeyi isteyebilir ve herkeslere her şeyi yaptırabilir
o. Buyruklar verebilir: Bunun kızını derhal çıkarın! Herkesi içerde tutun, bunun kızını
çıkarın.
Ben de böyle çıkarılmamış mıydım? Şunca yıllık karım bile kuşkuda, ‘acaba?’ diyor:
Öyle olmasa, bunların düğününe gitmezdi...
Adam suskunluğumdan sıkılıyor. Aradığını bulamadı. Bulamasın. Kim diyor ona,
uzaktan kafanda kurduğun bir dağın tepesine tırmanmaya kalk diye? İşte böyle,
kalakalırsın. İlle de konuşacak bir şeyler bulunmalı. ‘Çocuklar ne çabuk büyüyor’ denmeli.
‘Durumlar kötü’. ‘Havalar bozuk’, falan... ‘Ne olacak?’
Ne olacağını da hep bir kişi söylesin, her şeyi o tek kişi biliversin isterler. Hazıra
konsunlar. İşte bu da beni beklemiş, belli.
Şimdi düş kırıklıkları içinde. İşte, ne soğuk adammış bu, diyor üstelik. Kızından, onun
Ayşen’le arkadaşlıklarından söz açıyor da, kılım kıpırdamıyor. Yok, istiyorum. Adamcağıza
bir şeyler söyleyebilmeyi, onun gözüne girmeyi, onu kazanabilmeyi istiyorum. Yüreğine
sular serpmeyi: Geçer bu günler. Böyle sürmez. Bu düğün biter. Biraz zayiat olur, biraz
tabak bardak kırılır, bu doğal. Halılar sigaralarla bir iki yerinden yanar, tüter; ama bu
düğün biter. Geçer bu günler...
Mendilini çıkarıyor işte. Durup dururken ağzını siliyor. Ne yemişti ki? Meze tepsileri
asker karavanasındaki et parçalan gibi ender. Üstelik daha gecenin başlangıcındayız. Daha
aperatiflerimizi alıyoruz. Daha Ankara tavası üstüne peşmelbayı indirmedik midelerimize.
Ne diye ağzını siliyor bu? Ne yemiş ki? Ne yapsın? Bir hareket, bir şey. Kapıya bakıyor işte.
“Ne güzel bir gelin olmuş,” diyor.
Sevinerek değil, üzülerek söylüyor bunu.
“Yaa...” diyorum.
Kendimi aynı hüzne kapılmış buluyorum.
Ayşen’in başına Ondokuzuncu Yüzyıl sonlan bir Tuilleries’li düşes şapkası
kondurduğunu ilk kez bu an seçebiliyorum.
Sütbeyaz, uçuk mavi dantelalar, uçuk pembe çiçeklerle bezenmiş bir şapka. Bembeyaz
gelin giysisi, kalçalardan aşağı yormadan akıyor. O eteği, o arsız kızdan, pembe banyo
köpüğünden hep korumak gerek. Ayşen’in elinde dantelalı bir şemsiye olmalıydı,
diyorum... Şu kızı şemsiyenin ucuyla havuzdaki nilüferleri karıştırırcasına karıştırmalıydı,
sırnaşıklığının köpüğünü söndürmeliydi.
Yazık ki, elinde şemsiye yerine bir demet mum çiçek. Nilüferler yok. Şemsiye olsaydı,
Boulogne’da gezintiye çıkmaya hazır, denebilirdi ayrıca. Az sonra da Baron Ömer’le
buluşacak...
Tarım Bakanlığı’nda çalışan baya, darısı kızınızın başına, desem mi? Böyle diyeceğim
ama, gözlerinin sulanmasından korkuyorum.
“Özel Kalkınma Mantığı adlı incelemeniz tarımdaki fiyat artışlarının kimin işine
yaradığını ne güzel açıklıyordu...”
Böyle bir şey mi oldu? Belki binlerce yıl önce. Binlerce yıl önce bir yerde, bir zaman
içinde, bu tür şeylerle uğraşmış olmalıyım. Adam da –amma alçakgönüllü bir
gülümsemesi var bu adamın– o binlerce yıl öncesinden umudunu hâlâ kesmiş değil.
“Eski bir çalışma o.”
“Fakat sağlam bir çalışma.”
Tezel, nerdesin? Gel şuraya! Bu adamı kendine âşık mı edeceksin, bu adamı sarhoş mu
edeceksin, ne yapacaksan yap. Çek şunu karşımdan. “Özel Kalkınma Mantığı var, ama
bizler de varız,” falan de ona.
Tezel’se yeni bir garson arıyor. Elleri yeniden ve daha çok titriyor. Karanlıkta anasını
kaybetmiş çocuk elleri... Bu ellerle o turistik resimleri bile nasıl yapabildiğine şaşıyorum.
Bir elinden kadehi hiç bırakmıyor, öteki elini de böylece dizgine alıyordun
“ Tezel!”
Kendim sesleniyorum sandım. Oysa seslenen başka biriymiş. Müjgân mı, Fitnat hanım
mı?
“Tezel, beni tanıdın mı şekerim?”
Cırtlak bir kadın sesi. Upuzun, koyu kırmızı tırnaklarıyla Tezel’e saldırmaya hazır iki
pençe. Sonra şu: şakakları kaskatı favorili, bıyıksız bir Pierre Loti. Bu Pierre Loti çivit
mavisi, çok ince bir kumaştan, çok bol pantolon giyinmiş, pantolonun üstüne de hemen
hemen hiçbir şey giyinmemiş, daha doğrusu bir yığın incik boncukla, altınla, köstekle biraz
giyinmiş esmer, bodur ve kırmızı tırnaklı pençeleri Tezel’e doğru atlamaya hazır kadının
peşinden geliyor. Sert, geniz tıkayan bir koku. Korkunç bir koku. Elli yıl geçse insanın
burnundan çıkmaz. Ucuz bir koku. Giysileri, gelinlik modalarını, kumaş adlarını
bilmeyebilirim. Satenle kadifeyi, tülle şifonu, tobralkoyla pazeni her zaman birbirine
karıştırabilirim. Ama kokunun iyisini kötüsünden, bayağısını incesinden ayırmakta pek
güçlük çekmem. Annemin dışişleri yemekleri, kokteylleri, resepsiyonları ardından
kızkardeşim Zeynep’in Chanel’leri, Hermes’leri. Kocası Bülent’in basın ataşelikleri.
Mektuplar, kartlar. Dört yılda bir yüzü görülen Zeynep. O mektuplardaki, o kartlardaki
Zeynep: Ağa–beyciğim, Brüksel kasvet bir yer. Evimiz güzel. Apartmanın girişinde
koskocaman bir pano var. Dantel nefis bir şey. Sahi, sana bir şey olmadı değil mi? Her şeyi
açıkça soramıyorum, fakat çok merak ediyorum. Şimdi sana yazarken koca bir şişe
Hermes’imi kırmayayım mı? Bak kokla...
Bu çok bayağı bir koku. Tezel’e seslenen bodur kadının kokusu, olabileceği denli kötü
bir koku. Ardından gelen bordo yeleklinin, işte o Pierre Lori ile Keşanlı Ali karışımı genç
adamın ise nerdeyse ruganları gıcırdayacak. Favorilerinin bir teli yerinden
oynayıverecekmiş korkusuyla yürüyor. Bunlar beni Tarım Bakanlığı’nda çalışan fazla
iyimser suratlı baydan kurtaramazlar. Bunlar, kadının geniş bir “Şekerim!” çığlığıyla
üstüne atladığı Tezel’i hiç kurtaramazlar. İyice batar Tezel şimdi. Yanımda kalsa mı, gitse
mi artık, buna bir türlü karar veremeyen adamcağızın karşısında benim battığım gibi.
“Düğünler böyledir işte,” diyor Tezel. İşitiyorum. “Kırk yıldır görmediği kişileri
görüverir insan.”
Gittikçe çoğalıyoruz. Köşemizde kalabalıklaşıyoruz. Artık tek başıma Tezel’in titreyen
ellerine, her türlü inançtan kirişi kırmış bakışlarına da sığmamam. Geriye biraz daha
itilmiş koltuğunda, eli durmadan öpülmesine karşın hep yalnız kalan kayınvalidemin
yanına mı sığınsam? İlhan’ın, özellikle emekli albayın gözüne değmeden, hele Müjgân’ın
yüreğini ağzına getirmeden, onlara, şu iktisatçı artığı da bir işe yarasa, aile adına biraz bir
şeylerle ilgilense, hiç değil Tezel’in başını boş bırakmasa, dedirtmeden, bunu akıllarına
getirmeden durabileceğim yeni bir köşe arıyorum.
“Sizi tutmayayım,” diyor Tarım Bakanlığı’nda çalışan bay.
Çok ince düşünceli, duyarlı bir adam. Onun polis olabileceği geçmiş miydi aklımdan?
Geçmemiştir. Böyle bir düşünceyi kendime yasaklamıştım. Yüzüne bakıyorum. Bu yüz
artık bana, benimle ilk karşılaştığı andaki sıcaklıkla gülümsemiyor. Yazık. Ne iyi adam
oysa.
“Size bir yer bulayım.”
Böyle dedim. Demek karşımdakinin beni hep saymasından, bana sevgi duymasından
vazgeçemiyorum. O zaman da ne oluyor? Beyaz madenle kaplı dişi bütünüyle bir kez daha
görüyorum. Gül’ün babası çok seviniyor. Sevine sevine, rahatsız olmamamı, şöyle bir
köşeye ilişi vereceğini, Ayşen’in ‘Evet’ diyeceği dakikayı ordan izleyivereceğini, zaten onu
bir kutlayıp gideceğini... Buna benzer şeyler söylüyor. Geldiği gibi, elimi saygıyla sıkıp
gidiyor. Ne hali varsa görsün! Ben, ailenin dengeli damatlık görevimi yaptım. Birazcık
ilgilendim canım adamla. Büsbütün ilgilenmemiş de değilim. Hem daha bitmedi ki bu iş.
Daha başındayız. Kimbilir daha kaç kez onunla gözgö–ze geleceğiz. Bir ara “Ne sıcak oldu,
değil mi?” diyeceğiz. “Karınız yok mu?” Bunu sormadı neyse. Yine bir ara “Siz de oyna–
sanıza,” diyeceğim ben ona. Daha sonra. Artık saatin iyice ilerlediği bir sırada. Bankacılar,
generaller, milletvekilleri, halıcılık şirketinden, yapım şirketlerinden, Oyak’tan falan
olanlar; gömlekleri pantolonlarının dışına taşmış, birçoğunun şakaklarından aşağı terler
akarak ve artık kıvrak davranmakta çok güçlük çeken bacaklarını büküp, sırtlarını
dalgalandırarak ve nedense çoğu durup dururken yanındakinin ensesine bir tokat atarak
Misket ya da Aydın havası oynarlarken... Misket’i Volare, Volare’yi Dağ Başını Duman
Almış, Dağ Başını Duman Almış’ı Oh Guitare Guitare, onu da bir kaşık havası, kaşık
havasını Esperanza, Esperanza’yı Gül Ağacı Değilem, onu da Harp Okulu Marşı, Harp
Okulu Marşı’nı ise bir İsrail oyun havası izlemeye başladığı zaman...
“Şimdi mi? Şimdi Tufan Reklâm’m sahibiyim şekerim, duymadın mı?”
You have read 1 text from Turkish literature.
Next - Bir Düğün Gecesi - 11
  • Parts
  • Bir Düğün Gecesi - 01
    Total number of words is 2761
    Total number of unique words is 1577
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    44.6 of words are in the 5000 most common words
    50.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 02
    Total number of words is 2831
    Total number of unique words is 1671
    32.9 of words are in the 2000 most common words
    46.2 of words are in the 5000 most common words
    53.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 03
    Total number of words is 2980
    Total number of unique words is 1709
    30.3 of words are in the 2000 most common words
    42.5 of words are in the 5000 most common words
    49.2 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 04
    Total number of words is 2823
    Total number of unique words is 1626
    31.7 of words are in the 2000 most common words
    42.8 of words are in the 5000 most common words
    50.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 05
    Total number of words is 2943
    Total number of unique words is 1691
    30.3 of words are in the 2000 most common words
    42.0 of words are in the 5000 most common words
    48.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 06
    Total number of words is 2846
    Total number of unique words is 1635
    30.7 of words are in the 2000 most common words
    44.0 of words are in the 5000 most common words
    50.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 07
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1572
    33.0 of words are in the 2000 most common words
    45.3 of words are in the 5000 most common words
    51.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 08
    Total number of words is 2846
    Total number of unique words is 1613
    32.9 of words are in the 2000 most common words
    45.9 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 09
    Total number of words is 2844
    Total number of unique words is 1558
    32.3 of words are in the 2000 most common words
    44.1 of words are in the 5000 most common words
    50.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 10
    Total number of words is 2751
    Total number of unique words is 1624
    31.9 of words are in the 2000 most common words
    44.3 of words are in the 5000 most common words
    50.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 11
    Total number of words is 2927
    Total number of unique words is 1656
    31.9 of words are in the 2000 most common words
    44.2 of words are in the 5000 most common words
    51.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 12
    Total number of words is 3008
    Total number of unique words is 1667
    31.7 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 13
    Total number of words is 2918
    Total number of unique words is 1586
    32.6 of words are in the 2000 most common words
    44.9 of words are in the 5000 most common words
    51.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 14
    Total number of words is 2719
    Total number of unique words is 1531
    32.5 of words are in the 2000 most common words
    44.6 of words are in the 5000 most common words
    50.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 15
    Total number of words is 2816
    Total number of unique words is 1614
    33.6 of words are in the 2000 most common words
    46.9 of words are in the 5000 most common words
    54.6 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 16
    Total number of words is 2916
    Total number of unique words is 1579
    33.0 of words are in the 2000 most common words
    45.2 of words are in the 5000 most common words
    50.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 17
    Total number of words is 2781
    Total number of unique words is 1603
    32.1 of words are in the 2000 most common words
    44.9 of words are in the 5000 most common words
    51.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 18
    Total number of words is 2732
    Total number of unique words is 1516
    34.0 of words are in the 2000 most common words
    46.5 of words are in the 5000 most common words
    53.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 19
    Total number of words is 2771
    Total number of unique words is 1548
    33.5 of words are in the 2000 most common words
    46.3 of words are in the 5000 most common words
    53.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 20
    Total number of words is 2849
    Total number of unique words is 1711
    31.0 of words are in the 2000 most common words
    42.2 of words are in the 5000 most common words
    50.5 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 21
    Total number of words is 2717
    Total number of unique words is 1524
    31.9 of words are in the 2000 most common words
    42.3 of words are in the 5000 most common words
    48.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 22
    Total number of words is 2847
    Total number of unique words is 1572
    33.2 of words are in the 2000 most common words
    45.2 of words are in the 5000 most common words
    50.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 23
    Total number of words is 2798
    Total number of unique words is 1540
    31.4 of words are in the 2000 most common words
    43.5 of words are in the 5000 most common words
    50.0 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 24
    Total number of words is 2747
    Total number of unique words is 1460
    34.4 of words are in the 2000 most common words
    47.4 of words are in the 5000 most common words
    53.1 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 25
    Total number of words is 2714
    Total number of unique words is 1477
    32.7 of words are in the 2000 most common words
    45.4 of words are in the 5000 most common words
    51.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 26
    Total number of words is 2840
    Total number of unique words is 1503
    31.5 of words are in the 2000 most common words
    44.3 of words are in the 5000 most common words
    49.8 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 27
    Total number of words is 2815
    Total number of unique words is 1511
    32.6 of words are in the 2000 most common words
    45.6 of words are in the 5000 most common words
    51.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 28
    Total number of words is 2817
    Total number of unique words is 1669
    29.9 of words are in the 2000 most common words
    41.9 of words are in the 5000 most common words
    47.9 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 29
    Total number of words is 2722
    Total number of unique words is 1568
    30.8 of words are in the 2000 most common words
    42.9 of words are in the 5000 most common words
    49.4 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.
  • Bir Düğün Gecesi - 30
    Total number of words is 2266
    Total number of unique words is 1264
    34.3 of words are in the 2000 most common words
    46.0 of words are in the 5000 most common words
    51.3 of words are in the 8000 most common words
    Each bar represents the percentage of words per 1000 most common words.