Mesnevi'den Hikayeler - 05
总字数为 3602
唯一单词总数为 2045
29.0 个单词位于 2000 个最常用单词中
43.6 个单词位于 5000 个最常用单词中
51.2 个单词位于 8000 个最常用单词中
Bütün kuşlar, cik cik ötmeyi bırakmışlar; kardeşinin seninle konuşmasından daha fasih bir surette Süleyman'la konuşmaya başlamışlardı. Aynı dili konuşma, hısımlık ve bağlılıktır. İnsan yabancılarla kalırsa mahpusa benzer.
Nice Hintli, nice Türk vardır ki dildeştirler. Nice iki Türk de vardır kibirbirlerine yabancı gibidirler. Şu halde mahremlik dili, bambaşka bir dildir. Gönül birliği dil birliğinden daha iyidir. Gönülden sözsüz, işaretsiz, yazısız yüz binlerce tercüman zuhur eder. Kuşların hepsi, bütün sırlarını, hünerlerine, bilgi ve işaretlerine ait şeyleri.
Süleyman'a birer birer apaçık söylüyorlar, kendilerini bildirmek ve tanıtmak için öğünüyorlardı. Bu öğünmek kibirden, varlıktan dolayı değildi. Her kuş, onun huzuruna varsın, yakınlarından olsun diye öğünüyordu.
Bir kul, bir efendiye kul olmak dilerse hünerinden bir miktarını ona arz eder. Fakat o efendi tarafından satın alınmayı istemezse kendisini hasta, sağır, çolak ve topal gösterir. Hüthüdün hünerini arz etme sırası geldi; sanatını ve düşüncelerini bildirme nöbeti erişti.
Dedi ki; "Ey Padişah, en küçük bir hünerimi kısaca arz edeyim. Kısa söylemek daha iyidir."
Süleyman "Söyle bakalım, o hangi hünerdir?" dedi. Hüthüt, "Gayet yükseklerde uçtuğum zaman, havadan bakınca yerin ta dibindeki suyu görürüm. O su nerededir, derinliği ne kadardır, rengi nedir, topraktan mı kaynıyor, taştan mı? Hepsini görür, bilirim.
Ey Süleyman! Ordu kurulacak yeri tayin etmek üzere beni sefere beraber götür" dedi. Süleyman da "Ey iyi yoldaş! Susuz ve uçsuz bucaksız çöllerde sen bize arkadaş ol; bu suretle su bulur, seferde yoldaşlara saka olursun" dedi.
Karga, bunu işitince hasedinden ilerleyip Süleyman'a "Hüthüt aykırı ve kötü söyledi. Padişah huzurunda söz söylemek, edebe aykırıdır. Hele yalan ve olmayacak söz olursa. Eğer onun böyle bir görüşü olsaydı bir avuç toprak altındaki tuzağı nasıl görmezdi? Nasıl olur da tuzağa tutulurdu, nasıl olur da ümitsiz bir halde kafese girerdi?" dedi.
Bunun üzerine Süleyman dedi ki: "Ey Hüthüt! Daha ilk kadehte böyle bulunman layık mı, akla sığar mı? Ayran içen! Kendini nasıl oluyor da sarhoş gösteriyor, huzurumda sonu yalan çıkacak bir söz söylüyorsun?"
Hüthüt dedi ki: " Padişahım, Allah aşkına bu çıplak yoksul hakkında düaAşmanın söylediği sözü dinleme! Eğer ettiğim dava yalansa işte başımı koydum, boynumu vur! Kaza hükmünü inkar eden karga, binlerce aklı olsa yine kafirdir. Sende "kafirler" sözünden " " harfi, küfür sıfatlarından bir sıfat bulunsa kadının ferci gibi şehvet yerisin, pis pis kokarsın .
Eğer kaza gözümü ve aklımı kapatmazsa ben tuzağı havada da görürüm. Fakat kaza gelince bilgi, uykuya dalar, ay kararır gün tutulur. Kazanın bu çeşit hilesi nadir midir ki? Kaza ve kaderi inkar edenin inkarı bile bil ki kaza ve kaderdendir".
"Allemelesma" ya bey olan, her damarında yüz binlerce ilim bulunan insanlar atası, her şeyin adını, nasılsa öylece bilmiş sonunda ne olacaksa sonuna kadar da agah olmuştu. O, eşyaya ne lakap verdiyse değişmemiştir; çevik dediği tembel çıkmıştır.
Sonunda mümin olacak kimseyi önceden gördü; sonunda kafir olacak adamda ona belli oldu.
Her şeyin adını bilenden işit; "Allemelesma" remzinin sırrını duy! Bize göre her şeyin adı, görünüşe tabidir; nasıl görünüyorsa biz, ona öyle deriz. Fakat Tanrı'ya göre iç yüzüne hakikatine tabidir.
Musa'ya göre sopasının adı asa; Yaratan yanında ise ejderha idi. Bu alemde Ömer'in adı puta tapan idi, halbuki "Elest" te onun ismi mümindi.
Bizim yanımızda adı meni olan şey, Hak yanında şu benlikle zahir olan süretti. Bu meni yokluk aleminde vardı; eksiksiz, artısız aynen Tanrı'nın ilminde mevcuttu.
Hasılı Tanrı indinde sonumuz ne olacaksa hakikatte adımız o olmuştur. Tanrı insana akıbetine göre bir ad koyar. Halkın taktığı ödünç ada göre değil!
Adem'in gözü Tanrı'nın pak nuru ile gördüğünden adların hakikati ve iç yüzü ona ayan olur. Melekler onda Hak nurunu görünce hepsi ona yüzüstü secdeye vardılar.
Adını andığım şu Adem'i kıyamete kadar övsem, vasıflarını saysam yine övmekten acizim! Adem bunların hepsini bildi. Fakat kaza gelince nehyi bilme yüzünden hataya düştü. Acaba bu nehiy, haram olduğundan mıdır, yoksa korkutmak için mi?
Gönlünce tevili üstün tutunca kendisi hayrette iken tabiatı, buğdaya doğru koştu. Bahçıvanın ayağına diken batınca hırsız fırsat buldu, esvabını çalıp kaçtı.
Adem hayretten kurtulup tekrar yola gelince gördü ki hırsız eşyayı iş yerinden götürmüş! "Rabbena İnna zalemna" deyip ah etmeye başladı. Yani "karanlık bastı yol kayboldu" dedi.
Bu kaza, güneşi örten bir buluttur. Aslan ve ejderha bile ondan feryat ve figan etmektedir. "Kaza ve kader zuhur edince bir tuzağı bile görmüyorsam bu yolda cahil olan yalnız ben değilim ya!"
Zorlamayı bırakıp feryad ü figana koyulan kişi ne kutlu kişidir; o, iyi bir işe sarılmıştır. Eğer kaza, seni gece gibi sararsa sonunda yine elinden tutacak odur. Yüz kere canına kastederse yine sana can veren, derdine derman olan kazadır. Bu kaza yüz kere yolunu kesse de yine senin çadırını göklerin üstüne kurar. Seni eminlik mülküne götürmek için bu korkutmasını inayet bil!
Bu sözün sonu gelmez, söz de uzadı. Sen tavşanla aslan hikayesini dinle.
Kuyu yanına gelince aslan, tavşanın geri kaldığını gördü. Dedi ki: "Niçin ayağını geri çektin. Ayağını geri çekme ileri gel!"
Tavşan "Ayağım nerede? Elim ayağım kesildi. Canım tir tir titriyor,yüreğim yerinden oynadı. Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.
Tanrı yüze "bildirici" demiştir. Onun için ariflerin gözü, yüze dalmış kalmıştır. Renk ve koku, can gibi haber verir; atın kişnemesi atın mevcudiyetini bildirir.
Eşeğin sesini kapının sesinden fark edesin diye her şeyin sesi, o şeyi haber verir. Peygamber insanları ayırt etmek hususunda "insan sözünde gizlidir" dedi.
Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır. Bana acı sevgimi kalbinde tut! Kırmızı yüz sahibinin, refah ve saadetine delalet eder, sarı yüz, meşakkat ve bela içinde olduğunu bildirir.
Elimi, ayağımı alana, yüzümün rengini uçurana, kuvvetimi giderene, çehremi bozana uğradım. Önüne geleni kırana, ağaçları kökünden, dibinden söküp çıkarana sataştım. Adamları, hayvanları, cemadat ve nebadatı mat edene rastladım.
Bunlar cüziyattır, küllüyatın da onun yüzünden renkleri sararmış, kokuları bozulmuştur. Cihan; gah sabredip gah şükrettikçe bağlar, bahçeler gah giyinir, gah çırılçıplak kalır. Güneş ateş renginde doğmuşken diğer bir saatte baş aşağı batar; göklerde parıldayan yıldızlar; zaman zaman ihtirake uğrarlar. Güzellikte yıldızlardan daha parlak olan ay da ince ağrıya tutulup hilal olur. Çok sakin ve edepli olan bir yeri de sarsıntı sıtmaya düşürür.
Nice dağlar, bu ansızın gelen felaketten dolayı yeryüzüne kumlar gibi dağılıvermiştir! Ruhla eş olan hava bile kaza baş gösterince veba kesilir, ufunetlenir:
Ruhun kız kardeşi olan latif su, bir gölcükte sarı, acı ve bulanık bir hale gelir; azametli ve kibirli ateşi bile bir yel söndürüverir!
Denizin halini de ıstırabından, coşkunluğundan anla, akılının değişik durduğunu, kalıptan kalıba girdiğini bil! Tanrı rızasını arayıp duran başı dönmüş feleğin hali de oğullarının hali gibidir:
Gah en altta, gah ortada, gah en tepede. Onda da bölük bölük kutlu ve yomsuz zamanlar var! Ey külliyat ile karışmış olan, ey insan! Basit cisimlerin halini de kendinden kıyas et! Külliyatın böyle hastalıkları, böyle dertleri olunca onların cüzilerinin yüzü nasıl sararmaz?
Hele birbirine zıt olan şeylerden; su, toprak, ateş ve yelden meydana gelmiş cüzü...
Koyunun kurttan kaçmasına şaşılmaz; şaşılacak şey bu koyunun kurda gönül vermesidir! Sağlık zıtların sulhüdür; aralarında savaşın başlamasını da ölüm bil!
Tanrı'nın lütfu, bu aslanla yaban eşeğine, bu iki zıtta, vefakarlık hususunda bir ülfet vermiştir. Dünya hasta ve mahpus olunca, hastanın fani olmasına şaşılır mı?"
Tavşan aslana bu çeşit nasihatler verip "Ben bu sebepler yüzünden geriledim" dedi.
Aslan dedi ki: "Sen bu sebepleri bırak ta şu geriye çekilmenin sebebini söyle, benim maksadın o."
Tavşan, O "aslan bu kuyunun içinde oturuyor; bu kalenin içinde bütün afetlerden emin" dedi.
Aklı olan kimse oturmak için kuyu dibini seçmiştir. Çünkü gönül, sefaları halvetler.
Kuyunun karanlığı, halkın verdiği karanlıklardan daha iyidir. Halkın ayağını tutan, halkla karışıp görüşen; başını kurtaramamış, selamete erişememiştir.
Aslan "İleri yürü. Benim açacağım yara, onu kahreder, bir bak , o aslan orada mı?" dedi.
Tavşan "Ben o ateşten bir kere yanmışım. Sen beni kucağına alırsan, ey kerem madeni, ancak o vakit yardımınla gözümü açar, kuyuya bakabilirim" dedi.
Aslan onu kucağına aldı. O da aslanın himayesinde kuyuya kadar vardı. Kuyunun içine, suya bakınca aslanın ve onun aksi parıldadı. Aslan su içinde parıldayan aksiiini gördü. Suda bir aslan şekliyle kucağında şişman bir tavşan şekli gördü. Su içinde düşmanını görünce tavşanı bırakıp kuyu içine sıçradı.Kendi kazdığı kuyuya kendi düştü. Çünkü yaptığı zulüm kendi başına geldi.
Zalimlerin zulmü karanlık bir kuyudur; bütün alimler böyle dediler:
Daha ziyade zalim olanın kuyusu, daha korkunçtur. Adalet "daha kötüye daha kötü ceza verilir" buyurmuştur. Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun. İpek böceği giiibi kendi etrafını örme; kendine kuyu kazarsan bari kararlıca kaz! Zayıfları sen yardımcısız, kimsesiz sanma; Kur'andan "İza cae nasrullah"ı oku.
Sen filsen, düşmanın senden ürkmüşse sana ceza olarak işte ebabil kuşu gelip çattı.
Yerde bir zayıf aman dilerse, gökyüzü askerleri birbirlerine karışırlar. Sen birisini dişinle ısırıp da kan içinde bırakırsan diş ağrısına tutulunca ne yaparsın?
Aslan, kuyuda kendisini görünce hiddetinden o anda kendini düşmanından ayırt edemedi. Kendi aksini kendi düşmanı sandı,
hulasa kendine kılıç çekti.
Ey Adam! İnsanlarda gördüğün bir çok zulümler, senin huyundur; sen kendi huyunu onlarda görüyorsun.
Senin varlığın, nifakın, zulmün, gafletin onlara aksetmiştir. Sen o sun, sen kendini yaralamaktasın. O anda lanet ipliğini kendine kendin dokuyorsun!
O kötülüğü sen kendinde açıkça görmüyorsun. Görsen kendine kendin candan düşman olurdun. Ey ahmak kendine saldıran o aslan gibi sen de kendine saldırıyorsun. Ahlakının künhüne erişir, hakikatini anlarsan o adam olmamazlığın senden olduğunu bilirsin. Aslan; başka bir aslan gibi görünen şeklin, kendi aksinden ,ibaret olduğu kuyu dibinde zahir oldu. Bir zayıfın dişini söken, o ters gören aslanın işini işlemektedir.
Ey başkasının yüzünde kötü bir ben gören! Gördüğün kendi beninin aksidir, ondan nefret etme! "Müminler birbirinin aynasıdır". Bu haberi Peygamberden rivayet etmediler mi?
Gözünün önüne gök renkli bir cam koymuşsun, o sebepten alem sana gök görünüyor. Kör değilsen bu körlüğü kendinden bil. Kendine kötü de başkasına deme!
Eğer mümin Tanrı nur ile bakmamış olsaydı; gaip mümine bütün çıplaklığı ile nasıl görünürdü? Fakat sen Tanrı nuru ile değil Tanrı ateşi ile baktığından kötülükte kaldın iyilikten gafil oldun.
İyiliği kötülükten ayırt edemedin, kötülükten de gafil oldun; iyilikten de. Ey gama kedere dalmış adam! Azar azar ateşe nur serp ki ateşin nura dönsün.
Ya Rabbi, sen de o tertemiz suyu serp de alemin şu ateşi tamamıyla nur olsun.
Denizin suyu hep ferman altındadır; ya Rabbi su da senindir, ateş de.
Sen istersen ateş, latif su olur; dilemezsen su bile ateş kesilir. Bizim şu niyazımızı da yine sen ilham etmektesin. Zulümden kurtulmamız, senin ihsanındır. Sen bize bu isteği, biz istemeksizin verdin, hadsiz, hesapsız ihsanlar da bulundun.
Tavşan kurtulduğuna sevinerek ovaya, av hayvanlarına koştu. Aslanın kuyuda öldüğünü görünce çayıra doğru güle oynıya gitmekte idi. Ölümün pençesinden kurtulduğundan ayağı yerden kesilmiş, sevinmiş; el çırpmakta, dallar, yapraklar gibi yeşermiş neşelenmiş, oynamaktaydı.
Dallar, yapraklar toprak hapsinden kurtulunca başlarını yükseltir, rüzgarın eşi arkadaşı olurlar. Yapraklar, daldaki tomurcukları yarıp çıkınca ağacın ta üstüne çıkarlar.
Her meyve ve her yaprak, tomurcuğunun diliyle Tanrı'nın şükrünü terennüm eder. Bizim aslımızı ihsan sahibi Tanrı yetiştirdi, nihayet ağaç kalınlaştı, doğrulup yükseldi de. Su çamur içinde olan canlar da bataklıklardan, su ve çamurdan kurtulunca gönülleri sevinç dolu bir halde.
Tanrı aşkının havasında raks ederler; ayın on dördü gibi noksansız ve tam bir hale gelirler. Tenleri oynayıp durur, ya canları ne haldedir? Sorma! Tamamı ile can olanlara gelince; onları hiç sorma (anlatmaya imkan yok!)
Tavşan aslanı zindana soktu, aslan için ne ayıp şey; bir tavşancıktan geri kaldı! Böyle bir ayıba sahip olduğu halde şaşılacak şey şurasıdır ki bir de kendisine Fahrettin lakabını takmalarını ister!
Ey kişi! Sen bu dünya kuyusunun dibinde mahpus kalan bir aslansın. Tavşan gibi olan nefsin seni nasıl kahretti? Senin tavşan nefsin sahrada yiyip içmekte, zevk ve sefa etmekte. Sen ise şu dedikodu, bahis ve münakaşa kuyusunun dibindesin!
O aslan avcısı tavşan, av hayvanlarının bulunduğu yere koşup "birbirinizi muştulayın. Size müjdeci geldi. Müjde ey zevki sefaya dalmış olanlar! Müjde ki o cehennem köpeği, geldiği cehenneme gitti.
Müjde! Tanrı, o can düşmanının dişlerini söktü. Pençesiyle nice başlar ezen düşmanı, ölüm süpürgesi çerçöp gibi süpürdü gitti" dedi.
O zaman bütün hayvanlar, sevinçli bir halde gülüp oynayarak, onun yüzünü öptüler. Etrafına halka oldular. O çırağ gibi ortalarındaydı. Bütün sahradakiler ona secde ettiler.
"Sen gökten inen bir melek misin, yoksa peri misin? Hayır ne meleksin ne peri! Sen, erkek aslanların azrailisin! Ne olursan ol; canımız sana kurban olsun! Ona galip geldin, elin kolun sağ olsun!
Tanrı bu suyu senin arkından akıttı; eline koluna aferin. Bir daha söyle! Onu hile ile nasıl inandırdın; o zalimi düzenle nasıl kahrettin?
Bir daha söyle ki hikayen dertlere derman, canlara merhem olsun! Bir daha söyle ki o sitemkarın zulmünden canlarımızda yüz binlerce yaralar var" dediler.
Tavşan dedi ki: "Ey ulular! Tanrı yardım etti, yoksa dünyada bir tavşan kim oluyor ki? Koluma kuvvet, kalbime kudret verdi, cenneti, huriyi kucağıma attı.
Üstünlükler Hak'tan gelir, hallerin değişmesi de ondandır. Hak; bu kuvvet kudreti zan ve yakin ehline nöbetleşe göstermektedir.
Ey ikbal nöbetine erişen! Kendine gel, sevinme! Sen nöbetle mukayyetsin, hürlük taslama! Saltanatı nöbetten üstün olan, ikbali ebedi bulunan nöbet davulunu yedi yıldızdan üstün bir yerde çalarlar.
Nöbetten üstün olanlar, baki padişahlardır; onlar daima ruhlara sakidir. Bir iki gün su içmeyi terk edersen ağzını ebediyet şarabına daldırır, o hakikat şarabını içersin.
Mesnevi'den Hikayeler 6
HZ.ÖMER'İN KERAMETİ
"KÜÇÜK MUHAREBEDEN BÜYÜK MUHAREBEYE DÖNDÜK" SÖZÜNÜN TEFSİRİ
Ey padişahlar! Dışarıdaki düşmanı öldürdük; içimizde ondan beter bir hasım var. Bunu öldürmek, aklın fikrin işi değil. İçerideki aslan öyle tavşan maskarası olmaz. Cehennem, bu nefistir; cehennem, bir ejderhadır ki harareti denizlerle eksilmez. Yedi denizi içer de yine kocakarıya benzeyen nefsin harareti ve coşkunluğu azalmaz.
Taşlar, taş yürekli kafirler; ağlayıp inleyerek mahcup bir halde cehenneme girerler. Hak'tan ona şu nida gelmedikçe bu kadar azaba da kanaat etmez:
"Doydun mu" denir. O kurt ve sırtlan gibi "Hayır doymadım" der. İşte ateş, işte sana hararet! Bütün bir alemi, bir lokma edip yutar da yine midesi "Daha fazla yok mu" diye bağırır.
Nihayet Hak onun üstüne Lamekan aleminden ayağını koyar da işte o vakit derhal sakinleşir. Bizim nefsimiz de cehennemin bir parçasıdır. Onun için cüziler daima küllün tabiatındadır. Nefsi öldürecek ayak da ancak Hak'ın ayağıdır. Zaten nefsin yayını Hak'tan gayrı kim çekebilir? Yaya ancak doğru ok koyarlar. Bu yayın ters ve eğri okları da vardır. Ok gibi doğru ol da yaydan kurtul! Çünkü her doğru okun, yaydan fırlayacağına şüphe yok.
Dış savaşından kurtulunca iç savaşına yüz tuttum. Biz şimdi küçük muharebeden döndük; Peygamberle beraber büyük muharebedeyiz. Tanrı'dan denizleri yaran bir kuvvet isterim ki bu kaf dağını iğne ile yerinden koparıp atayım.
Şunu bil ki safları bozup dağıtan aslanla savaşmak kolaydır. Asıl aslan nefsini mağlup edendir. "
Bunun hakkında sen bir hikaye dinle de sözümden hisse al:
Rum Kayseri'den, Medine'de Ömer'e uzak çölleri aşarak bir elçi geldi. Medine halkına "Halifenin köşkü nerededir ki atımı, eşyamı oraya çekeyim" dedi.
Halk dedi ki: "Onun köşkü yok; Ömer'in köşkü ancak aydın canıdır.
Gerçi emir diye adı sanı duyulmuşsa da onun, yoksullar gibi ancak bir kulübeciği var.
Kardeş onun köşkünü nasıl görebilesin? Gönül gözünde kıl bitmiş. Gönül gözünü kıldan ve hastalıktan arıt, sonra köşkünü görmeyi gözet. Kimin canı heveslerden arınmışsa derhal tertemiz Tanrı tapusunu, Tanrı dergahını görür.
Muhammed, bu ateşten, bu dumandan temizlendiğinden nereye yüz çevirse orada Allah cemalini gördü. Seni kötülüğe sevk eden vesveselere yoldaş, oldukça "Semme vechullah"ı nasıl bilebilirsin?
Kimin kalbinde kapı açılırsa gönül göğünde yüzlerce güneş görür. Yıldızların içinde ay nasıl görünürse başkaları arasında Tanrı da öyle görünür. Fakat iki parmağını iki gözünün üstüne koy; bir şey görebilir misin? İnsaf et!
Sen görmesen de dünya yok değildir. Kusur, ancak şom nefsin parmağında. Kendine gel! Gözünden parmağını kaldır da ne istiyorsan gör.
Nuh'un ümmeti, Nuh'a "nerede sevap" dediler. Nuh "duymamak, görmemek için elbisenize büründüğünüz cihette. Elbiselerinizi bürünüp yüzünüzü, başınızı sardınız; ondan dolayı gözünüz olduğu halde görmediniz" dedi.
İnsan gözden ibarettir. Geri kalanı bir deridir. Göz de dostu gören göze derler. İnsan dostu görmeyince kör olsun, daha iyi. Böyle adam Süleyman bile olsa karınca ondan yeğdir".
Bu yepyeni sözler, Rum elçisini semaa getirdi, Ömer'i görmek iştiyakı arttı. Gözünü o padişahı aramaya dikti, eşyasını da kaybetti, atını da. O iş erinin ardına düşmüş, her tarafa koşmakta, delicesine onu aramaktaydı. "Dünyada böyle adam da olur mu ki cihandan can gibi gizlenmiş" diyordu.
Candan kul olmak için onu aradı. Şüphesiz, arayan bulur. Bir bedevi karısı, onun yabancı olduğunu gördü; Ömer'i aradığını anlayıp "İşte şuracıkta, şu hurma ağacının altında ; hurma ağacının dibinde, halktan ayrılmış, yapayalnız gölgelikte uyuyan Tanrı gölgesini gör" dedi. Elçi oraya gelip uzakta durdu. Ömer'i görünce titremeye başladı.
O uyuyandan elçiye bir heybet, gönlüne hoş bir hal geldi. Muhabbet ve heybet birbirinin zıttı iken gönlünde bu iki zıttın birleştiğini gördü.
Kendi kendine "Ben nice Padişahlar gördüm; büyük sultanların makbulü oldum. Onlardan korkmaz, ürkmezdim. Bu adamın heybeti aklımı başımdan aldı. Aslanlar, kaplanlar bulunan ormanlara daldım, yüzümün rengi bile kaçmadı. Bir çok savaşlarda bulundum; savaş başlayınca ağır yaralar aldım, düşmanları ağır bir surette yaraladım. Bütün bu ahvalde kalbim, diğerlerinden daha kuvvetli idi.
Bu adam silahsız, kuru yerde yatıyor; benim yedi azam tir tir titremekte; bu ne? Bu heybet Hak'tan halktan değil; bu heybet şu abalı adamdan gelmiyor" dedi.
Bir kişi Hak'tan korkup takva yolunu tuttu mu: cin olsun, insan olsun, onu kim görse korkar. Bu düşünce içinde hürmetle ellerini bağladı. Bir müddet sonra Ömer, uykudan uyandı.
Elçi Ömer'i tazim etti, ona selam verdi. Peygamber "önce selam sonra söz" demiştir.
Ömer, selamı alıp onu yanına çağırdı, onu teskin etti, karşısına oturdu.
Korkanı, emin ederler, gönlünü yatıştırırlar. "Korkmayın" sözü, korkanlara sunulan hazır yemektir. Ve bu yemek tam onlara layıktır.
Korkusu olmayana nasıl" korkma" dersin? Niye ona ders veriyorsun? O, derse muhtaç değil ki! Ömer, o yüreği oynayan kimseyi sevindirdi, yıkılmış gönlünü yaptı. Ondan sonra en güzel bir yoldaş olan Tanrı'nın tertemiz sıfatlarına dair ince bahislere daldı. Elçiye makam nedir? Hal neye derler? Anlasın bilsin diye Tanrı'nın Abdallara gönderdiği lütuf ve ihsanları nakletti.
Hal güzel bir gelinin cilvesidir; makam ise o gelinle halvet olup vuslatına erişmektir.
Gelinin cilvesini padişahta görür, başkaları da. Fakat onunla vuslat ancak aziz padişaha mahsustur. Gelin, havassa da cilve eder, avama da. Ama onunla halvete giren ancak padişahtır.
Sufiler içinde hal ehli çoktur, fakat aralarında makam sahibi nadirdir. Ömer elçiye can mevzilerini söyledi, ruh seferlerini anlattı.
Zamandan dışarı olan, zamana sığmayan bir zamandan, azamete mensup kutsiyet makamından. Ruh simurgunun, bu aleme gelmeden önceki geniş uçuşlarından bahsetti. Ruhun, o alemde bir uçuşu ufukları aşıyordu; iştiyak çekenlerin ümitlerinden de ileri gidiyordu, hırslarından da! Ömer, o yabancı çehreli zatı tam dost buldu, canının Tanrı sırlarını dilediğini anladı.
Şeyh, kamildi, talibin de tam bir isteği vardı. Yolcu çevikti, at da kapıdaydı. O mürşit, onun irşat edilmeye kabiliyeti olduğunu gördü; tertemiz tohumu temiz yere ekti.
Elçi "ya Emirülmü'minin! Can yücelerden yere nasıl indi? Hiçbir şeyle mukayyet olmayan can kuşu nasıl kafese girdi?" diye sordu. Ömer dedi ki: "Hak, ona afsunlar okudu, hikayeler söyledi.
Tanrı; gözü kulağı olmayan yokluklara afsun okuyunca onlar, coşmaya başlarlar; varlık alemine konarlar. Yok olanlar, onun afsunu ile varlık diyarına takla atarak ve derhal gelirler. Sonra var olana yine bir afsun okuyunca onu yokluğa derhal ve iki çifte atla sürer.
Gülün kulağına bir şey söyledi, güldürdü. Taşın kulağına bir şey söyledi, akik ve maden haline getirdi. Cisme bir ayet okudu, can oldu. Güneşe bir şey söyledi parladı. Sonra yine güneşin kulağına korkunç bir şey üfler yüzüne yüzlerce perde iner. O kelam sahibi Tanrı, bulutun kulağına bir şey okur; gözünden misk gibi yaşlar akıtır. Toprağın kulağına ne söyledi ki murakebeye vardı, dalgın bir halde kaldı!
Tereddüt içinde kalan, hayretlere düşen kişinin kulağına da Hak, bir muamma söylemiştir. Bu süretle onu iki şüphe arasında hapseder. "Ey yardımı istenen Tanrı! Şunu mu yapayım, bunu mu?" der. İki şıktan birini üstün tutar, üstün tuttuğunu yaparsa o da yine Hak'tandır.
Can aklının tereddüt içinde bocalamasını istemezsen o pamuğu can kulağına tıka. Ki Tanrı'nın o muammalarını anlasın, gizlice ve açıkça söylenen sözleri idrak edesin. Böyle yaparsan can kulağı vahiy yeri olur. Vahiy nedir? Zahiri duygudan gizli söz.
Can kulağı ile can gözü, zahiri duyguya yabancıdır; o duygu, bu duygudan bambaşkadır. Akıl ve duygu kulağı bu hususta muhlistir
Cebir meselesi, aşkımı ihtiyarsız bir hale getirdi, sabrımı elden aldı. Aşık olmayansa cebri hapsetti, onu inkar yahut takyid eyledi.Halbuki bu, Hak'la beraberlik ve birliktir, cebir değil... Bu, ayın tecellisidir bulut değil. Cebir bile olsa, herkesin bildiği cebir; yalnız kendi menfaatini gözeten Nefsi Emmarenin cebri değildir.
Ey oğul! Tanrı, kimlerin gönül gözünü açtıysa bu cebri onlar anlar. Gayb ve istikbal onlara apaçık görünmektedir. Maziyi anış onlarca değersiz bir şeydir. Onların ihtiyarı da başka türlüdür, cebri de. Yağmur damlaları sedeflerin içinde inci olur. Sedeften dışarıda küçük, büyük damlalar var, sedefin içinde ise küçük, büyük inciler.
Onlarda misk ahusunun göbeğindeki kabiliyet vardır. Dışarıdaki kan damlaları, bunların içlerinde misktir. Sen dışarıdaki kan, göbeğin içinde nasıl misk olur? Deme! Bu bakır, dışarıda adi ve bayağı bir şeyken iksirin içinde nasıl altın olmuş da deme!
İhtiyar ve cebir, sende bir hayalden ibarettir. Onlardaysa Tanrı azametinin nuru haline gelmiştir. Ekmek sofrada durduğu müddetçe cansızdır. Fakat insan vucudunda neşeli ruh kesilir. Sofranın ortasında duran o ekmeğin can olması imkansızdır. Fakat can, sel sebil suyu ile o olmayacak şeyi yapar, ekmeği ruh haline getirir.
Ey doğru okuyup doğru anlayan! Bu can kuvvetidir; bir düşün, o canlar canının kuvveti ne olabilir? İnsanın bir tek kolu, candan gelen kuvvetle dağı, denizle madenlerle yarıp delmekte. Dağ yaran (Ferhat) ın candan gelen kuvveti taş delmek, canlar canının kuvveti de ayı ikiye bölmektir.
Gönül, Tanrı sırları dağarcığını açarsa can, arşa doğru süratle koşar gider.
Ömer'den, bu sözleri işitince elçinin gönlünde bir parlaklık belirdi. Sual de mahvoldu cevapta... hatadan da kurtuldu, doğrudan da.Aslı anladı, ferilerden geçti. Ancak bir hikmete erişip faydalanmak için sormaya başladı:
Ömer'e "O duru suyun bulanık yerde hapsedilmesinin hikmeti ne, bunda ne sır var? Duru su, toprakta gizlenmiş; saf can cisimlerde mukayyet olmuş, sebebi ne?" dedi.
Ömer dedi ki: "Sen derin bir bahse dalıyorsun. Mesela manayı harflerle takyid eder(bir söz söylersin). Serbest olan manayı hapsettin, nefesi bir kelime ile takyid eyledin. Sen faydadan mahçup iken; ruhun bedene gelmesindeki faydayı bilmezken; bunu bir fayda elde etmek için yaparsın da.
Fayda, kendisinde zuhur eden Tanrı, bizim gördüğümüzü nasıl görmez? Mananın kelimelerle söylenmesinde yüz binlerce fayda var. Bu faydaların her biri, canın cesede girmesindeki faydaya nispetle pek değersiz.
Cüzilerin cüz'ü olan senin bu nefesin, bu söz söylemen, külli bir fayda temin ederse ruhun bedene girmesiyle meydana gelen kül, neden faydasız olsun? Sen bir cüz iken fayda görüyorsun. O halde neden kınama elini külle uzatıyor, onu neden kınıyorsun?
Nice Hintli, nice Türk vardır ki dildeştirler. Nice iki Türk de vardır kibirbirlerine yabancı gibidirler. Şu halde mahremlik dili, bambaşka bir dildir. Gönül birliği dil birliğinden daha iyidir. Gönülden sözsüz, işaretsiz, yazısız yüz binlerce tercüman zuhur eder. Kuşların hepsi, bütün sırlarını, hünerlerine, bilgi ve işaretlerine ait şeyleri.
Süleyman'a birer birer apaçık söylüyorlar, kendilerini bildirmek ve tanıtmak için öğünüyorlardı. Bu öğünmek kibirden, varlıktan dolayı değildi. Her kuş, onun huzuruna varsın, yakınlarından olsun diye öğünüyordu.
Bir kul, bir efendiye kul olmak dilerse hünerinden bir miktarını ona arz eder. Fakat o efendi tarafından satın alınmayı istemezse kendisini hasta, sağır, çolak ve topal gösterir. Hüthüdün hünerini arz etme sırası geldi; sanatını ve düşüncelerini bildirme nöbeti erişti.
Dedi ki; "Ey Padişah, en küçük bir hünerimi kısaca arz edeyim. Kısa söylemek daha iyidir."
Süleyman "Söyle bakalım, o hangi hünerdir?" dedi. Hüthüt, "Gayet yükseklerde uçtuğum zaman, havadan bakınca yerin ta dibindeki suyu görürüm. O su nerededir, derinliği ne kadardır, rengi nedir, topraktan mı kaynıyor, taştan mı? Hepsini görür, bilirim.
Ey Süleyman! Ordu kurulacak yeri tayin etmek üzere beni sefere beraber götür" dedi. Süleyman da "Ey iyi yoldaş! Susuz ve uçsuz bucaksız çöllerde sen bize arkadaş ol; bu suretle su bulur, seferde yoldaşlara saka olursun" dedi.
Karga, bunu işitince hasedinden ilerleyip Süleyman'a "Hüthüt aykırı ve kötü söyledi. Padişah huzurunda söz söylemek, edebe aykırıdır. Hele yalan ve olmayacak söz olursa. Eğer onun böyle bir görüşü olsaydı bir avuç toprak altındaki tuzağı nasıl görmezdi? Nasıl olur da tuzağa tutulurdu, nasıl olur da ümitsiz bir halde kafese girerdi?" dedi.
Bunun üzerine Süleyman dedi ki: "Ey Hüthüt! Daha ilk kadehte böyle bulunman layık mı, akla sığar mı? Ayran içen! Kendini nasıl oluyor da sarhoş gösteriyor, huzurumda sonu yalan çıkacak bir söz söylüyorsun?"
Hüthüt dedi ki: " Padişahım, Allah aşkına bu çıplak yoksul hakkında düaAşmanın söylediği sözü dinleme! Eğer ettiğim dava yalansa işte başımı koydum, boynumu vur! Kaza hükmünü inkar eden karga, binlerce aklı olsa yine kafirdir. Sende "kafirler" sözünden " " harfi, küfür sıfatlarından bir sıfat bulunsa kadının ferci gibi şehvet yerisin, pis pis kokarsın .
Eğer kaza gözümü ve aklımı kapatmazsa ben tuzağı havada da görürüm. Fakat kaza gelince bilgi, uykuya dalar, ay kararır gün tutulur. Kazanın bu çeşit hilesi nadir midir ki? Kaza ve kaderi inkar edenin inkarı bile bil ki kaza ve kaderdendir".
"Allemelesma" ya bey olan, her damarında yüz binlerce ilim bulunan insanlar atası, her şeyin adını, nasılsa öylece bilmiş sonunda ne olacaksa sonuna kadar da agah olmuştu. O, eşyaya ne lakap verdiyse değişmemiştir; çevik dediği tembel çıkmıştır.
Sonunda mümin olacak kimseyi önceden gördü; sonunda kafir olacak adamda ona belli oldu.
Her şeyin adını bilenden işit; "Allemelesma" remzinin sırrını duy! Bize göre her şeyin adı, görünüşe tabidir; nasıl görünüyorsa biz, ona öyle deriz. Fakat Tanrı'ya göre iç yüzüne hakikatine tabidir.
Musa'ya göre sopasının adı asa; Yaratan yanında ise ejderha idi. Bu alemde Ömer'in adı puta tapan idi, halbuki "Elest" te onun ismi mümindi.
Bizim yanımızda adı meni olan şey, Hak yanında şu benlikle zahir olan süretti. Bu meni yokluk aleminde vardı; eksiksiz, artısız aynen Tanrı'nın ilminde mevcuttu.
Hasılı Tanrı indinde sonumuz ne olacaksa hakikatte adımız o olmuştur. Tanrı insana akıbetine göre bir ad koyar. Halkın taktığı ödünç ada göre değil!
Adem'in gözü Tanrı'nın pak nuru ile gördüğünden adların hakikati ve iç yüzü ona ayan olur. Melekler onda Hak nurunu görünce hepsi ona yüzüstü secdeye vardılar.
Adını andığım şu Adem'i kıyamete kadar övsem, vasıflarını saysam yine övmekten acizim! Adem bunların hepsini bildi. Fakat kaza gelince nehyi bilme yüzünden hataya düştü. Acaba bu nehiy, haram olduğundan mıdır, yoksa korkutmak için mi?
Gönlünce tevili üstün tutunca kendisi hayrette iken tabiatı, buğdaya doğru koştu. Bahçıvanın ayağına diken batınca hırsız fırsat buldu, esvabını çalıp kaçtı.
Adem hayretten kurtulup tekrar yola gelince gördü ki hırsız eşyayı iş yerinden götürmüş! "Rabbena İnna zalemna" deyip ah etmeye başladı. Yani "karanlık bastı yol kayboldu" dedi.
Bu kaza, güneşi örten bir buluttur. Aslan ve ejderha bile ondan feryat ve figan etmektedir. "Kaza ve kader zuhur edince bir tuzağı bile görmüyorsam bu yolda cahil olan yalnız ben değilim ya!"
Zorlamayı bırakıp feryad ü figana koyulan kişi ne kutlu kişidir; o, iyi bir işe sarılmıştır. Eğer kaza, seni gece gibi sararsa sonunda yine elinden tutacak odur. Yüz kere canına kastederse yine sana can veren, derdine derman olan kazadır. Bu kaza yüz kere yolunu kesse de yine senin çadırını göklerin üstüne kurar. Seni eminlik mülküne götürmek için bu korkutmasını inayet bil!
Bu sözün sonu gelmez, söz de uzadı. Sen tavşanla aslan hikayesini dinle.
Kuyu yanına gelince aslan, tavşanın geri kaldığını gördü. Dedi ki: "Niçin ayağını geri çektin. Ayağını geri çekme ileri gel!"
Tavşan "Ayağım nerede? Elim ayağım kesildi. Canım tir tir titriyor,yüreğim yerinden oynadı. Yüzümün rengini görmüyor musun? Altın sarısı gibi. Rengim, ne halde olduğumu bildiriyor.
Tanrı yüze "bildirici" demiştir. Onun için ariflerin gözü, yüze dalmış kalmıştır. Renk ve koku, can gibi haber verir; atın kişnemesi atın mevcudiyetini bildirir.
Eşeğin sesini kapının sesinden fark edesin diye her şeyin sesi, o şeyi haber verir. Peygamber insanları ayırt etmek hususunda "insan sözünde gizlidir" dedi.
Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır. Bana acı sevgimi kalbinde tut! Kırmızı yüz sahibinin, refah ve saadetine delalet eder, sarı yüz, meşakkat ve bela içinde olduğunu bildirir.
Elimi, ayağımı alana, yüzümün rengini uçurana, kuvvetimi giderene, çehremi bozana uğradım. Önüne geleni kırana, ağaçları kökünden, dibinden söküp çıkarana sataştım. Adamları, hayvanları, cemadat ve nebadatı mat edene rastladım.
Bunlar cüziyattır, küllüyatın da onun yüzünden renkleri sararmış, kokuları bozulmuştur. Cihan; gah sabredip gah şükrettikçe bağlar, bahçeler gah giyinir, gah çırılçıplak kalır. Güneş ateş renginde doğmuşken diğer bir saatte baş aşağı batar; göklerde parıldayan yıldızlar; zaman zaman ihtirake uğrarlar. Güzellikte yıldızlardan daha parlak olan ay da ince ağrıya tutulup hilal olur. Çok sakin ve edepli olan bir yeri de sarsıntı sıtmaya düşürür.
Nice dağlar, bu ansızın gelen felaketten dolayı yeryüzüne kumlar gibi dağılıvermiştir! Ruhla eş olan hava bile kaza baş gösterince veba kesilir, ufunetlenir:
Ruhun kız kardeşi olan latif su, bir gölcükte sarı, acı ve bulanık bir hale gelir; azametli ve kibirli ateşi bile bir yel söndürüverir!
Denizin halini de ıstırabından, coşkunluğundan anla, akılının değişik durduğunu, kalıptan kalıba girdiğini bil! Tanrı rızasını arayıp duran başı dönmüş feleğin hali de oğullarının hali gibidir:
Gah en altta, gah ortada, gah en tepede. Onda da bölük bölük kutlu ve yomsuz zamanlar var! Ey külliyat ile karışmış olan, ey insan! Basit cisimlerin halini de kendinden kıyas et! Külliyatın böyle hastalıkları, böyle dertleri olunca onların cüzilerinin yüzü nasıl sararmaz?
Hele birbirine zıt olan şeylerden; su, toprak, ateş ve yelden meydana gelmiş cüzü...
Koyunun kurttan kaçmasına şaşılmaz; şaşılacak şey bu koyunun kurda gönül vermesidir! Sağlık zıtların sulhüdür; aralarında savaşın başlamasını da ölüm bil!
Tanrı'nın lütfu, bu aslanla yaban eşeğine, bu iki zıtta, vefakarlık hususunda bir ülfet vermiştir. Dünya hasta ve mahpus olunca, hastanın fani olmasına şaşılır mı?"
Tavşan aslana bu çeşit nasihatler verip "Ben bu sebepler yüzünden geriledim" dedi.
Aslan dedi ki: "Sen bu sebepleri bırak ta şu geriye çekilmenin sebebini söyle, benim maksadın o."
Tavşan, O "aslan bu kuyunun içinde oturuyor; bu kalenin içinde bütün afetlerden emin" dedi.
Aklı olan kimse oturmak için kuyu dibini seçmiştir. Çünkü gönül, sefaları halvetler.
Kuyunun karanlığı, halkın verdiği karanlıklardan daha iyidir. Halkın ayağını tutan, halkla karışıp görüşen; başını kurtaramamış, selamete erişememiştir.
Aslan "İleri yürü. Benim açacağım yara, onu kahreder, bir bak , o aslan orada mı?" dedi.
Tavşan "Ben o ateşten bir kere yanmışım. Sen beni kucağına alırsan, ey kerem madeni, ancak o vakit yardımınla gözümü açar, kuyuya bakabilirim" dedi.
Aslan onu kucağına aldı. O da aslanın himayesinde kuyuya kadar vardı. Kuyunun içine, suya bakınca aslanın ve onun aksi parıldadı. Aslan su içinde parıldayan aksiiini gördü. Suda bir aslan şekliyle kucağında şişman bir tavşan şekli gördü. Su içinde düşmanını görünce tavşanı bırakıp kuyu içine sıçradı.Kendi kazdığı kuyuya kendi düştü. Çünkü yaptığı zulüm kendi başına geldi.
Zalimlerin zulmü karanlık bir kuyudur; bütün alimler böyle dediler:
Daha ziyade zalim olanın kuyusu, daha korkunçtur. Adalet "daha kötüye daha kötü ceza verilir" buyurmuştur. Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun. İpek böceği giiibi kendi etrafını örme; kendine kuyu kazarsan bari kararlıca kaz! Zayıfları sen yardımcısız, kimsesiz sanma; Kur'andan "İza cae nasrullah"ı oku.
Sen filsen, düşmanın senden ürkmüşse sana ceza olarak işte ebabil kuşu gelip çattı.
Yerde bir zayıf aman dilerse, gökyüzü askerleri birbirlerine karışırlar. Sen birisini dişinle ısırıp da kan içinde bırakırsan diş ağrısına tutulunca ne yaparsın?
Aslan, kuyuda kendisini görünce hiddetinden o anda kendini düşmanından ayırt edemedi. Kendi aksini kendi düşmanı sandı,
hulasa kendine kılıç çekti.
Ey Adam! İnsanlarda gördüğün bir çok zulümler, senin huyundur; sen kendi huyunu onlarda görüyorsun.
Senin varlığın, nifakın, zulmün, gafletin onlara aksetmiştir. Sen o sun, sen kendini yaralamaktasın. O anda lanet ipliğini kendine kendin dokuyorsun!
O kötülüğü sen kendinde açıkça görmüyorsun. Görsen kendine kendin candan düşman olurdun. Ey ahmak kendine saldıran o aslan gibi sen de kendine saldırıyorsun. Ahlakının künhüne erişir, hakikatini anlarsan o adam olmamazlığın senden olduğunu bilirsin. Aslan; başka bir aslan gibi görünen şeklin, kendi aksinden ,ibaret olduğu kuyu dibinde zahir oldu. Bir zayıfın dişini söken, o ters gören aslanın işini işlemektedir.
Ey başkasının yüzünde kötü bir ben gören! Gördüğün kendi beninin aksidir, ondan nefret etme! "Müminler birbirinin aynasıdır". Bu haberi Peygamberden rivayet etmediler mi?
Gözünün önüne gök renkli bir cam koymuşsun, o sebepten alem sana gök görünüyor. Kör değilsen bu körlüğü kendinden bil. Kendine kötü de başkasına deme!
Eğer mümin Tanrı nur ile bakmamış olsaydı; gaip mümine bütün çıplaklığı ile nasıl görünürdü? Fakat sen Tanrı nuru ile değil Tanrı ateşi ile baktığından kötülükte kaldın iyilikten gafil oldun.
İyiliği kötülükten ayırt edemedin, kötülükten de gafil oldun; iyilikten de. Ey gama kedere dalmış adam! Azar azar ateşe nur serp ki ateşin nura dönsün.
Ya Rabbi, sen de o tertemiz suyu serp de alemin şu ateşi tamamıyla nur olsun.
Denizin suyu hep ferman altındadır; ya Rabbi su da senindir, ateş de.
Sen istersen ateş, latif su olur; dilemezsen su bile ateş kesilir. Bizim şu niyazımızı da yine sen ilham etmektesin. Zulümden kurtulmamız, senin ihsanındır. Sen bize bu isteği, biz istemeksizin verdin, hadsiz, hesapsız ihsanlar da bulundun.
Tavşan kurtulduğuna sevinerek ovaya, av hayvanlarına koştu. Aslanın kuyuda öldüğünü görünce çayıra doğru güle oynıya gitmekte idi. Ölümün pençesinden kurtulduğundan ayağı yerden kesilmiş, sevinmiş; el çırpmakta, dallar, yapraklar gibi yeşermiş neşelenmiş, oynamaktaydı.
Dallar, yapraklar toprak hapsinden kurtulunca başlarını yükseltir, rüzgarın eşi arkadaşı olurlar. Yapraklar, daldaki tomurcukları yarıp çıkınca ağacın ta üstüne çıkarlar.
Her meyve ve her yaprak, tomurcuğunun diliyle Tanrı'nın şükrünü terennüm eder. Bizim aslımızı ihsan sahibi Tanrı yetiştirdi, nihayet ağaç kalınlaştı, doğrulup yükseldi de. Su çamur içinde olan canlar da bataklıklardan, su ve çamurdan kurtulunca gönülleri sevinç dolu bir halde.
Tanrı aşkının havasında raks ederler; ayın on dördü gibi noksansız ve tam bir hale gelirler. Tenleri oynayıp durur, ya canları ne haldedir? Sorma! Tamamı ile can olanlara gelince; onları hiç sorma (anlatmaya imkan yok!)
Tavşan aslanı zindana soktu, aslan için ne ayıp şey; bir tavşancıktan geri kaldı! Böyle bir ayıba sahip olduğu halde şaşılacak şey şurasıdır ki bir de kendisine Fahrettin lakabını takmalarını ister!
Ey kişi! Sen bu dünya kuyusunun dibinde mahpus kalan bir aslansın. Tavşan gibi olan nefsin seni nasıl kahretti? Senin tavşan nefsin sahrada yiyip içmekte, zevk ve sefa etmekte. Sen ise şu dedikodu, bahis ve münakaşa kuyusunun dibindesin!
O aslan avcısı tavşan, av hayvanlarının bulunduğu yere koşup "birbirinizi muştulayın. Size müjdeci geldi. Müjde ey zevki sefaya dalmış olanlar! Müjde ki o cehennem köpeği, geldiği cehenneme gitti.
Müjde! Tanrı, o can düşmanının dişlerini söktü. Pençesiyle nice başlar ezen düşmanı, ölüm süpürgesi çerçöp gibi süpürdü gitti" dedi.
O zaman bütün hayvanlar, sevinçli bir halde gülüp oynayarak, onun yüzünü öptüler. Etrafına halka oldular. O çırağ gibi ortalarındaydı. Bütün sahradakiler ona secde ettiler.
"Sen gökten inen bir melek misin, yoksa peri misin? Hayır ne meleksin ne peri! Sen, erkek aslanların azrailisin! Ne olursan ol; canımız sana kurban olsun! Ona galip geldin, elin kolun sağ olsun!
Tanrı bu suyu senin arkından akıttı; eline koluna aferin. Bir daha söyle! Onu hile ile nasıl inandırdın; o zalimi düzenle nasıl kahrettin?
Bir daha söyle ki hikayen dertlere derman, canlara merhem olsun! Bir daha söyle ki o sitemkarın zulmünden canlarımızda yüz binlerce yaralar var" dediler.
Tavşan dedi ki: "Ey ulular! Tanrı yardım etti, yoksa dünyada bir tavşan kim oluyor ki? Koluma kuvvet, kalbime kudret verdi, cenneti, huriyi kucağıma attı.
Üstünlükler Hak'tan gelir, hallerin değişmesi de ondandır. Hak; bu kuvvet kudreti zan ve yakin ehline nöbetleşe göstermektedir.
Ey ikbal nöbetine erişen! Kendine gel, sevinme! Sen nöbetle mukayyetsin, hürlük taslama! Saltanatı nöbetten üstün olan, ikbali ebedi bulunan nöbet davulunu yedi yıldızdan üstün bir yerde çalarlar.
Nöbetten üstün olanlar, baki padişahlardır; onlar daima ruhlara sakidir. Bir iki gün su içmeyi terk edersen ağzını ebediyet şarabına daldırır, o hakikat şarabını içersin.
Mesnevi'den Hikayeler 6
HZ.ÖMER'İN KERAMETİ
"KÜÇÜK MUHAREBEDEN BÜYÜK MUHAREBEYE DÖNDÜK" SÖZÜNÜN TEFSİRİ
Ey padişahlar! Dışarıdaki düşmanı öldürdük; içimizde ondan beter bir hasım var. Bunu öldürmek, aklın fikrin işi değil. İçerideki aslan öyle tavşan maskarası olmaz. Cehennem, bu nefistir; cehennem, bir ejderhadır ki harareti denizlerle eksilmez. Yedi denizi içer de yine kocakarıya benzeyen nefsin harareti ve coşkunluğu azalmaz.
Taşlar, taş yürekli kafirler; ağlayıp inleyerek mahcup bir halde cehenneme girerler. Hak'tan ona şu nida gelmedikçe bu kadar azaba da kanaat etmez:
"Doydun mu" denir. O kurt ve sırtlan gibi "Hayır doymadım" der. İşte ateş, işte sana hararet! Bütün bir alemi, bir lokma edip yutar da yine midesi "Daha fazla yok mu" diye bağırır.
Nihayet Hak onun üstüne Lamekan aleminden ayağını koyar da işte o vakit derhal sakinleşir. Bizim nefsimiz de cehennemin bir parçasıdır. Onun için cüziler daima küllün tabiatındadır. Nefsi öldürecek ayak da ancak Hak'ın ayağıdır. Zaten nefsin yayını Hak'tan gayrı kim çekebilir? Yaya ancak doğru ok koyarlar. Bu yayın ters ve eğri okları da vardır. Ok gibi doğru ol da yaydan kurtul! Çünkü her doğru okun, yaydan fırlayacağına şüphe yok.
Dış savaşından kurtulunca iç savaşına yüz tuttum. Biz şimdi küçük muharebeden döndük; Peygamberle beraber büyük muharebedeyiz. Tanrı'dan denizleri yaran bir kuvvet isterim ki bu kaf dağını iğne ile yerinden koparıp atayım.
Şunu bil ki safları bozup dağıtan aslanla savaşmak kolaydır. Asıl aslan nefsini mağlup edendir. "
Bunun hakkında sen bir hikaye dinle de sözümden hisse al:
Rum Kayseri'den, Medine'de Ömer'e uzak çölleri aşarak bir elçi geldi. Medine halkına "Halifenin köşkü nerededir ki atımı, eşyamı oraya çekeyim" dedi.
Halk dedi ki: "Onun köşkü yok; Ömer'in köşkü ancak aydın canıdır.
Gerçi emir diye adı sanı duyulmuşsa da onun, yoksullar gibi ancak bir kulübeciği var.
Kardeş onun köşkünü nasıl görebilesin? Gönül gözünde kıl bitmiş. Gönül gözünü kıldan ve hastalıktan arıt, sonra köşkünü görmeyi gözet. Kimin canı heveslerden arınmışsa derhal tertemiz Tanrı tapusunu, Tanrı dergahını görür.
Muhammed, bu ateşten, bu dumandan temizlendiğinden nereye yüz çevirse orada Allah cemalini gördü. Seni kötülüğe sevk eden vesveselere yoldaş, oldukça "Semme vechullah"ı nasıl bilebilirsin?
Kimin kalbinde kapı açılırsa gönül göğünde yüzlerce güneş görür. Yıldızların içinde ay nasıl görünürse başkaları arasında Tanrı da öyle görünür. Fakat iki parmağını iki gözünün üstüne koy; bir şey görebilir misin? İnsaf et!
Sen görmesen de dünya yok değildir. Kusur, ancak şom nefsin parmağında. Kendine gel! Gözünden parmağını kaldır da ne istiyorsan gör.
Nuh'un ümmeti, Nuh'a "nerede sevap" dediler. Nuh "duymamak, görmemek için elbisenize büründüğünüz cihette. Elbiselerinizi bürünüp yüzünüzü, başınızı sardınız; ondan dolayı gözünüz olduğu halde görmediniz" dedi.
İnsan gözden ibarettir. Geri kalanı bir deridir. Göz de dostu gören göze derler. İnsan dostu görmeyince kör olsun, daha iyi. Böyle adam Süleyman bile olsa karınca ondan yeğdir".
Bu yepyeni sözler, Rum elçisini semaa getirdi, Ömer'i görmek iştiyakı arttı. Gözünü o padişahı aramaya dikti, eşyasını da kaybetti, atını da. O iş erinin ardına düşmüş, her tarafa koşmakta, delicesine onu aramaktaydı. "Dünyada böyle adam da olur mu ki cihandan can gibi gizlenmiş" diyordu.
Candan kul olmak için onu aradı. Şüphesiz, arayan bulur. Bir bedevi karısı, onun yabancı olduğunu gördü; Ömer'i aradığını anlayıp "İşte şuracıkta, şu hurma ağacının altında ; hurma ağacının dibinde, halktan ayrılmış, yapayalnız gölgelikte uyuyan Tanrı gölgesini gör" dedi. Elçi oraya gelip uzakta durdu. Ömer'i görünce titremeye başladı.
O uyuyandan elçiye bir heybet, gönlüne hoş bir hal geldi. Muhabbet ve heybet birbirinin zıttı iken gönlünde bu iki zıttın birleştiğini gördü.
Kendi kendine "Ben nice Padişahlar gördüm; büyük sultanların makbulü oldum. Onlardan korkmaz, ürkmezdim. Bu adamın heybeti aklımı başımdan aldı. Aslanlar, kaplanlar bulunan ormanlara daldım, yüzümün rengi bile kaçmadı. Bir çok savaşlarda bulundum; savaş başlayınca ağır yaralar aldım, düşmanları ağır bir surette yaraladım. Bütün bu ahvalde kalbim, diğerlerinden daha kuvvetli idi.
Bu adam silahsız, kuru yerde yatıyor; benim yedi azam tir tir titremekte; bu ne? Bu heybet Hak'tan halktan değil; bu heybet şu abalı adamdan gelmiyor" dedi.
Bir kişi Hak'tan korkup takva yolunu tuttu mu: cin olsun, insan olsun, onu kim görse korkar. Bu düşünce içinde hürmetle ellerini bağladı. Bir müddet sonra Ömer, uykudan uyandı.
Elçi Ömer'i tazim etti, ona selam verdi. Peygamber "önce selam sonra söz" demiştir.
Ömer, selamı alıp onu yanına çağırdı, onu teskin etti, karşısına oturdu.
Korkanı, emin ederler, gönlünü yatıştırırlar. "Korkmayın" sözü, korkanlara sunulan hazır yemektir. Ve bu yemek tam onlara layıktır.
Korkusu olmayana nasıl" korkma" dersin? Niye ona ders veriyorsun? O, derse muhtaç değil ki! Ömer, o yüreği oynayan kimseyi sevindirdi, yıkılmış gönlünü yaptı. Ondan sonra en güzel bir yoldaş olan Tanrı'nın tertemiz sıfatlarına dair ince bahislere daldı. Elçiye makam nedir? Hal neye derler? Anlasın bilsin diye Tanrı'nın Abdallara gönderdiği lütuf ve ihsanları nakletti.
Hal güzel bir gelinin cilvesidir; makam ise o gelinle halvet olup vuslatına erişmektir.
Gelinin cilvesini padişahta görür, başkaları da. Fakat onunla vuslat ancak aziz padişaha mahsustur. Gelin, havassa da cilve eder, avama da. Ama onunla halvete giren ancak padişahtır.
Sufiler içinde hal ehli çoktur, fakat aralarında makam sahibi nadirdir. Ömer elçiye can mevzilerini söyledi, ruh seferlerini anlattı.
Zamandan dışarı olan, zamana sığmayan bir zamandan, azamete mensup kutsiyet makamından. Ruh simurgunun, bu aleme gelmeden önceki geniş uçuşlarından bahsetti. Ruhun, o alemde bir uçuşu ufukları aşıyordu; iştiyak çekenlerin ümitlerinden de ileri gidiyordu, hırslarından da! Ömer, o yabancı çehreli zatı tam dost buldu, canının Tanrı sırlarını dilediğini anladı.
Şeyh, kamildi, talibin de tam bir isteği vardı. Yolcu çevikti, at da kapıdaydı. O mürşit, onun irşat edilmeye kabiliyeti olduğunu gördü; tertemiz tohumu temiz yere ekti.
Elçi "ya Emirülmü'minin! Can yücelerden yere nasıl indi? Hiçbir şeyle mukayyet olmayan can kuşu nasıl kafese girdi?" diye sordu. Ömer dedi ki: "Hak, ona afsunlar okudu, hikayeler söyledi.
Tanrı; gözü kulağı olmayan yokluklara afsun okuyunca onlar, coşmaya başlarlar; varlık alemine konarlar. Yok olanlar, onun afsunu ile varlık diyarına takla atarak ve derhal gelirler. Sonra var olana yine bir afsun okuyunca onu yokluğa derhal ve iki çifte atla sürer.
Gülün kulağına bir şey söyledi, güldürdü. Taşın kulağına bir şey söyledi, akik ve maden haline getirdi. Cisme bir ayet okudu, can oldu. Güneşe bir şey söyledi parladı. Sonra yine güneşin kulağına korkunç bir şey üfler yüzüne yüzlerce perde iner. O kelam sahibi Tanrı, bulutun kulağına bir şey okur; gözünden misk gibi yaşlar akıtır. Toprağın kulağına ne söyledi ki murakebeye vardı, dalgın bir halde kaldı!
Tereddüt içinde kalan, hayretlere düşen kişinin kulağına da Hak, bir muamma söylemiştir. Bu süretle onu iki şüphe arasında hapseder. "Ey yardımı istenen Tanrı! Şunu mu yapayım, bunu mu?" der. İki şıktan birini üstün tutar, üstün tuttuğunu yaparsa o da yine Hak'tandır.
Can aklının tereddüt içinde bocalamasını istemezsen o pamuğu can kulağına tıka. Ki Tanrı'nın o muammalarını anlasın, gizlice ve açıkça söylenen sözleri idrak edesin. Böyle yaparsan can kulağı vahiy yeri olur. Vahiy nedir? Zahiri duygudan gizli söz.
Can kulağı ile can gözü, zahiri duyguya yabancıdır; o duygu, bu duygudan bambaşkadır. Akıl ve duygu kulağı bu hususta muhlistir
Cebir meselesi, aşkımı ihtiyarsız bir hale getirdi, sabrımı elden aldı. Aşık olmayansa cebri hapsetti, onu inkar yahut takyid eyledi.Halbuki bu, Hak'la beraberlik ve birliktir, cebir değil... Bu, ayın tecellisidir bulut değil. Cebir bile olsa, herkesin bildiği cebir; yalnız kendi menfaatini gözeten Nefsi Emmarenin cebri değildir.
Ey oğul! Tanrı, kimlerin gönül gözünü açtıysa bu cebri onlar anlar. Gayb ve istikbal onlara apaçık görünmektedir. Maziyi anış onlarca değersiz bir şeydir. Onların ihtiyarı da başka türlüdür, cebri de. Yağmur damlaları sedeflerin içinde inci olur. Sedeften dışarıda küçük, büyük damlalar var, sedefin içinde ise küçük, büyük inciler.
Onlarda misk ahusunun göbeğindeki kabiliyet vardır. Dışarıdaki kan damlaları, bunların içlerinde misktir. Sen dışarıdaki kan, göbeğin içinde nasıl misk olur? Deme! Bu bakır, dışarıda adi ve bayağı bir şeyken iksirin içinde nasıl altın olmuş da deme!
İhtiyar ve cebir, sende bir hayalden ibarettir. Onlardaysa Tanrı azametinin nuru haline gelmiştir. Ekmek sofrada durduğu müddetçe cansızdır. Fakat insan vucudunda neşeli ruh kesilir. Sofranın ortasında duran o ekmeğin can olması imkansızdır. Fakat can, sel sebil suyu ile o olmayacak şeyi yapar, ekmeği ruh haline getirir.
Ey doğru okuyup doğru anlayan! Bu can kuvvetidir; bir düşün, o canlar canının kuvveti ne olabilir? İnsanın bir tek kolu, candan gelen kuvvetle dağı, denizle madenlerle yarıp delmekte. Dağ yaran (Ferhat) ın candan gelen kuvveti taş delmek, canlar canının kuvveti de ayı ikiye bölmektir.
Gönül, Tanrı sırları dağarcığını açarsa can, arşa doğru süratle koşar gider.
Ömer'den, bu sözleri işitince elçinin gönlünde bir parlaklık belirdi. Sual de mahvoldu cevapta... hatadan da kurtuldu, doğrudan da.Aslı anladı, ferilerden geçti. Ancak bir hikmete erişip faydalanmak için sormaya başladı:
Ömer'e "O duru suyun bulanık yerde hapsedilmesinin hikmeti ne, bunda ne sır var? Duru su, toprakta gizlenmiş; saf can cisimlerde mukayyet olmuş, sebebi ne?" dedi.
Ömer dedi ki: "Sen derin bir bahse dalıyorsun. Mesela manayı harflerle takyid eder(bir söz söylersin). Serbest olan manayı hapsettin, nefesi bir kelime ile takyid eyledin. Sen faydadan mahçup iken; ruhun bedene gelmesindeki faydayı bilmezken; bunu bir fayda elde etmek için yaparsın da.
Fayda, kendisinde zuhur eden Tanrı, bizim gördüğümüzü nasıl görmez? Mananın kelimelerle söylenmesinde yüz binlerce fayda var. Bu faydaların her biri, canın cesede girmesindeki faydaya nispetle pek değersiz.
Cüzilerin cüz'ü olan senin bu nefesin, bu söz söylemen, külli bir fayda temin ederse ruhun bedene girmesiyle meydana gelen kül, neden faydasız olsun? Sen bir cüz iken fayda görüyorsun. O halde neden kınama elini külle uzatıyor, onu neden kınıyorsun?
您已阅读土耳其语篇文献中的 1 篇文章。
下一个 - Mesnevi'den Hikayeler - 06
- 零件
- Mesnevi'den Hikayeler - 01每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3710唯一单词总数为 204429.6 个单词位于 2000 个最常用单词中43.1 个单词位于 5000 个最常用单词中50.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 02每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3738唯一单词总数为 209027.1 个单词位于 2000 个最常用单词中39.7 个单词位于 5000 个最常用单词中46.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 03每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3690唯一单词总数为 206128.4 个单词位于 2000 个最常用单词中41.2 个单词位于 5000 个最常用单词中48.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 04每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3642唯一单词总数为 196429.3 个单词位于 2000 个最常用单词中42.4 个单词位于 5000 个最常用单词中50.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 05每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3602唯一单词总数为 204529.0 个单词位于 2000 个最常用单词中43.6 个单词位于 5000 个最常用单词中51.2 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 06每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3690唯一单词总数为 193428.2 个单词位于 2000 个最常用单词中42.1 个单词位于 5000 个最常用单词中50.0 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 07每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3680唯一单词总数为 202228.4 个单词位于 2000 个最常用单词中40.8 个单词位于 5000 个最常用单词中47.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 08每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3635唯一单词总数为 200129.7 个单词位于 2000 个最常用单词中41.9 个单词位于 5000 个最常用单词中49.7 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 09每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3599唯一单词总数为 197129.9 个单词位于 2000 个最常用单词中43.8 个单词位于 5000 个最常用单词中50.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 10每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3628唯一单词总数为 200829.1 个单词位于 2000 个最常用单词中42.6 个单词位于 5000 个最常用单词中49.2 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 11每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3657唯一单词总数为 194230.3 个单词位于 2000 个最常用单词中43.4 个单词位于 5000 个最常用单词中50.1 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 12每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3619唯一单词总数为 202329.1 个单词位于 2000 个最常用单词中43.0 个单词位于 5000 个最常用单词中50.1 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 13每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3506唯一单词总数为 200930.3 个单词位于 2000 个最常用单词中44.6 个单词位于 5000 个最常用单词中51.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 14每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3586唯一单词总数为 201227.7 个单词位于 2000 个最常用单词中41.1 个单词位于 5000 个最常用单词中47.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 15每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3637唯一单词总数为 195429.1 个单词位于 2000 个最常用单词中43.0 个单词位于 5000 个最常用单词中50.7 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 16每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3642唯一单词总数为 204829.1 个单词位于 2000 个最常用单词中42.9 个单词位于 5000 个最常用单词中50.1 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 17每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3694唯一单词总数为 194931.0 个单词位于 2000 个最常用单词中44.7 个单词位于 5000 个最常用单词中51.7 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 18每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3656唯一单词总数为 197129.2 个单词位于 2000 个最常用单词中43.3 个单词位于 5000 个最常用单词中49.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 19每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3684唯一单词总数为 196428.7 个单词位于 2000 个最常用单词中42.1 个单词位于 5000 个最常用单词中48.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 20每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3666唯一单词总数为 198828.9 个单词位于 2000 个最常用单词中42.9 个单词位于 5000 个最常用单词中50.0 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 21每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3719唯一单词总数为 206429.2 个单词位于 2000 个最常用单词中42.2 个单词位于 5000 个最常用单词中48.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 22每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3832唯一单词总数为 203130.1 个单词位于 2000 个最常用单词中43.6 个单词位于 5000 个最常用单词中50.5 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 23每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3726唯一单词总数为 200629.7 个单词位于 2000 个最常用单词中43.0 个单词位于 5000 个最常用单词中50.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 24每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3668唯一单词总数为 205027.5 个单词位于 2000 个最常用单词中41.0 个单词位于 5000 个最常用单词中48.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 25每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3741唯一单词总数为 197129.3 个单词位于 2000 个最常用单词中43.3 个单词位于 5000 个最常用单词中49.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 26每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3731唯一单词总数为 198329.5 个单词位于 2000 个最常用单词中42.6 个单词位于 5000 个最常用单词中50.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 27每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3711唯一单词总数为 208827.1 个单词位于 2000 个最常用单词中40.9 个单词位于 5000 个最常用单词中47.7 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 28每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3630唯一单词总数为 203728.1 个单词位于 2000 个最常用单词中41.5 个单词位于 5000 个最常用单词中48.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 29每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3653唯一单词总数为 203128.2 个单词位于 2000 个最常用单词中41.4 个单词位于 5000 个最常用单词中49.0 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 30每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3616唯一单词总数为 202429.7 个单词位于 2000 个最常用单词中43.4 个单词位于 5000 个最常用单词中49.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 31每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3707唯一单词总数为 201129.9 个单词位于 2000 个最常用单词中43.6 个单词位于 5000 个最常用单词中51.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 32每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3777唯一单词总数为 199230.3 个单词位于 2000 个最常用单词中44.0 个单词位于 5000 个最常用单词中52.2 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 33每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3683唯一单词总数为 190830.5 个单词位于 2000 个最常用单词中45.3 个单词位于 5000 个最常用单词中52.3 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 34每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3601唯一单词总数为 194531.0 个单词位于 2000 个最常用单词中46.1 个单词位于 5000 个最常用单词中53.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 35每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3716唯一单词总数为 194630.3 个单词位于 2000 个最常用单词中44.7 个单词位于 5000 个最常用单词中52.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 36每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3704唯一单词总数为 201029.5 个单词位于 2000 个最常用单词中43.3 个单词位于 5000 个最常用单词中51.0 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 37每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3628唯一单词总数为 196230.0 个单词位于 2000 个最常用单词中42.9 个单词位于 5000 个最常用单词中48.5 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 38每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3642唯一单词总数为 193728.8 个单词位于 2000 个最常用单词中42.6 个单词位于 5000 个最常用单词中50.1 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 39每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3685唯一单词总数为 197329.1 个单词位于 2000 个最常用单词中42.3 个单词位于 5000 个最常用单词中49.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 40每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3578唯一单词总数为 194229.5 个单词位于 2000 个最常用单词中43.3 个单词位于 5000 个最常用单词中50.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 41每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3779唯一单词总数为 189130.8 个单词位于 2000 个最常用单词中44.1 个单词位于 5000 个最常用单词中52.5 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 42每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3591唯一单词总数为 199728.4 个单词位于 2000 个最常用单词中41.8 个单词位于 5000 个最常用单词中48.3 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 43每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3600唯一单词总数为 201329.0 个单词位于 2000 个最常用单词中41.9 个单词位于 5000 个最常用单词中48.7 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 44每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3789唯一单词总数为 204128.8 个单词位于 2000 个最常用单词中41.6 个单词位于 5000 个最常用单词中49.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 45每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3662唯一单词总数为 199827.3 个单词位于 2000 个最常用单词中40.8 个单词位于 5000 个最常用单词中47.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 46每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3602唯一单词总数为 195028.9 个单词位于 2000 个最常用单词中41.9 个单词位于 5000 个最常用单词中48.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 47每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3826唯一单词总数为 198829.3 个单词位于 2000 个最常用单词中44.2 个单词位于 5000 个最常用单词中52.5 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 48每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3622唯一单词总数为 196130.3 个单词位于 2000 个最常用单词中42.5 个单词位于 5000 个最常用单词中50.3 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 49每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3720唯一单词总数为 199830.2 个单词位于 2000 个最常用单词中43.4 个单词位于 5000 个最常用单词中51.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 50每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3774唯一单词总数为 206028.2 个单词位于 2000 个最常用单词中41.9 个单词位于 5000 个最常用单词中50.3 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 51每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3721唯一单词总数为 203029.7 个单词位于 2000 个最常用单词中44.1 个单词位于 5000 个最常用单词中52.5 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 52每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3688唯一单词总数为 194930.2 个单词位于 2000 个最常用单词中42.9 个单词位于 5000 个最常用单词中50.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 53每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3799唯一单词总数为 191330.7 个单词位于 2000 个最常用单词中44.9 个单词位于 5000 个最常用单词中53.2 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 54每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3878唯一单词总数为 199430.0 个单词位于 2000 个最常用单词中43.7 个单词位于 5000 个最常用单词中50.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 55每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3764唯一单词总数为 203830.7 个单词位于 2000 个最常用单词中44.8 个单词位于 5000 个最常用单词中52.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 56每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3733唯一单词总数为 196130.8 个单词位于 2000 个最常用单词中45.8 个单词位于 5000 个最常用单词中53.3 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 57每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3763唯一单词总数为 204629.6 个单词位于 2000 个最常用单词中43.4 个单词位于 5000 个最常用单词中50.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 58每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3668唯一单词总数为 196529.8 个单词位于 2000 个最常用单词中43.8 个单词位于 5000 个最常用单词中50.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 59每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3574唯一单词总数为 189028.9 个单词位于 2000 个最常用单词中42.6 个单词位于 5000 个最常用单词中49.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 60每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3639唯一单词总数为 195829.6 个单词位于 2000 个最常用单词中43.2 个单词位于 5000 个最常用单词中50.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 61每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3698唯一单词总数为 194530.2 个单词位于 2000 个最常用单词中44.5 个单词位于 5000 个最常用单词中52.0 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 62每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3553唯一单词总数为 194930.6 个单词位于 2000 个最常用单词中43.6 个单词位于 5000 个最常用单词中50.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 63每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3729唯一单词总数为 195229.4 个单词位于 2000 个最常用单词中43.4 个单词位于 5000 个最常用单词中50.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 64每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3705唯一单词总数为 198929.0 个单词位于 2000 个最常用单词中42.4 个单词位于 5000 个最常用单词中49.3 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 65每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3686唯一单词总数为 195430.2 个单词位于 2000 个最常用单词中44.1 个单词位于 5000 个最常用单词中51.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 66每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3778唯一单词总数为 205831.1 个单词位于 2000 个最常用单词中44.6 个单词位于 5000 个最常用单词中51.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 67每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3637唯一单词总数为 197330.1 个单词位于 2000 个最常用单词中44.5 个单词位于 5000 个最常用单词中51.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 68每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3702唯一单词总数为 202028.3 个单词位于 2000 个最常用单词中40.6 个单词位于 5000 个最常用单词中48.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 69每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3675唯一单词总数为 203130.6 个单词位于 2000 个最常用单词中43.5 个单词位于 5000 个最常用单词中50.3 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 70每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3674唯一单词总数为 202029.4 个单词位于 2000 个最常用单词中42.8 个单词位于 5000 个最常用单词中50.1 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 71每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3664唯一单词总数为 198428.2 个单词位于 2000 个最常用单词中41.5 个单词位于 5000 个最常用单词中49.8 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 72每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3737唯一单词总数为 207328.5 个单词位于 2000 个最常用单词中41.5 个单词位于 5000 个最常用单词中49.2 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 73每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3599唯一单词总数为 199229.9 个单词位于 2000 个最常用单词中42.9 个单词位于 5000 个最常用单词中50.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 74每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3656唯一单词总数为 206626.6 个单词位于 2000 个最常用单词中40.9 个单词位于 5000 个最常用单词中47.6 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 75每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3704唯一单词总数为 203929.8 个单词位于 2000 个最常用单词中42.3 个单词位于 5000 个最常用单词中49.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 76每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3784唯一单词总数为 199131.8 个单词位于 2000 个最常用单词中45.9 个单词位于 5000 个最常用单词中53.3 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 77每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3608唯一单词总数为 203129.7 个单词位于 2000 个最常用单词中43.1 个单词位于 5000 个最常用单词中49.9 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 78每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3648唯一单词总数为 205329.8 个单词位于 2000 个最常用单词中42.4 个单词位于 5000 个最常用单词中49.0 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 79每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3659唯一单词总数为 208028.6 个单词位于 2000 个最常用单词中41.7 个单词位于 5000 个最常用单词中49.1 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 80每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 3811唯一单词总数为 205829.3 个单词位于 2000 个最常用单词中43.0 个单词位于 5000 个最常用单词中51.4 个单词位于 8000 个最常用单词中
- Mesnevi'den Hikayeler - 81每个条形代表每 1000 个最常用单词中的单词百分比。总字数为 2152唯一单词总数为 128037.2 个单词位于 2000 个最常用单词中50.0 个单词位于 5000 个最常用单词中56.8 个单词位于 8000 个最常用单词中