Türkmenler ve Irak - 1
Süzlärneñ gomumi sanı 3469
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1793
21.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
33.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
40.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
İÇİNDEKİLER
Birinci Bölüm: Türkmenler Kimdir?
_ Türkmenlerin aslı
_ Türkmen isminin aslı ve anlamı
İkinci Bölüm: Vatandaşlık
_ Irak devletinin vatandaşlık olgusu
_ Irak,ın Cemiyeti- Akvam,a girişi
_ Cumhuriyet rejiminin Etnik Gruplara bakışı
_ Türkmenlerin Devlete bakışı
Üçüncü Bölüm: Uluslararası Sözleşmeler
_ Uluslararası Sözleşmelerin Genel Hak ve hürriyetlere bakışı
_ Azınlıkların Korunması
_ İNSAN HAKLARI VE AZINLIKLARIN KORUNMASI
KONUSUNDA IRAK,IN UYGULAMALARI
Dördüncü Bölüm: Türkmenlerin Siyasi Mücadelesi
_ Irak Türkmenlerinin Siyasi Mücadele Tarihi
_ 1959 Kerkük Katliamı
_ Birinci Türkmen Öğretmenler Kongresi
_ Türkmen Kardaşlık Ocağı,nın Kuruluşu
_ 1963 Darbesinden Sonra cereyan eden Olaylar
_ Arif Hükmü
_ Irak Türkmenlerinin Kültürel Haklarının Kabulü
_ Türkmen Liderlerin İdam edilişi
_ İkinci Körfez Savaşı
Beşinci Bölüm: Türkmenlerin Adedi
Altıncı Bölüm: Türkmen Bölgelerinin Etnik Konumu
Yedinci Bölüm: Irak Türkmenlerinin Dünya Görüşü
_ Irak Türkmnlerinin Siyasi Çizgisi
_ Siyasi Hareketin Kaynağı
_ Türk Devleti Ve Türk Siyasi eğilimlerle İlişkiler
_ Irak,ın Geleceğine Bakış
_ Irak İçinde Örgütlenme
_ Irak Dışında Sosyo_Politik Örgütler
Ekler:
1- 1948 Yılı İnsan Hakları Bildirgesi
2- Milli Azınlıklara mensup Bireylere Dönük 1992 Beyannamesi
3- İlk Türkmen Öğretmenler Kongresi Sonuç Bildirisi, 1960
Kaynaklar:
SUNUŞ
Irak Türkleri
BİRİNCİ CİHAN HARBİ'nden sonra, Misak-ı Mili'ye dahil olmasına rağmen,
Türkiye hudutları dışında kalması önlenememiş Musul bölgesinde yaşamakta olan
Türklerin karşılaştıkları zorluklarla çok fazla ilgilenmediğimiz bir vakıadır. Bidayette
İngilizlerin, daha sonra da Irak hükümetlerinin, bu bölge Türklerinin, Türkiye
Türkleri ile bir ilgisi bulunmadığı iddialarını kuvvetlendirmek maksadıyla, onlara
ısrarla ' Türk' yerine 'Türkmen' deyişleri karşısında, Türkiye'de genç nesilerin bu
konuda doğru bilgilere sahip olmadıkları dahi söylenebilir.
Uzun senelerdir yakından tanıdığım kıymetli dost Erşat Hürmüzlü, bu soydaşlarımızın
yıllardır neler çektiklerini, her türlü zorluğa göğüs gererek geçmişlerini ve
kimliklerini nasıl muhafaza ettiklerini, olayların içinde yaşamış bir kişi olarak canlı
bir üslupla bizlere aktarmaktadır.
Irak'ta yeni bir düzen kurulması konusunun gündeme geldiği bu günlerde bu kitap,
Irak Türklerinin haklarının korunmasında şimdiye dek gereğince yerine
getiremediğimiz bir görevi bize hatırlatmaktadır.
Bütün Türklerin okumalarını ümit ve temenni ettğim böyle bir eseri bizlere
kazandırdığı için Sayın Hürmüzlü'ye kendi hesabıma teşekkür ederim.
Kamuran GÜRÜN
ÖNSÖZ
Irak hükümetleri Türkmen konusunu her zaman gündem
dışında tutmak için özel bir özen göstermiştir.Türkmenlerin en
doğal haklardan yoksun olarak yaşamlarını sürdürmelerine ve
geçici anayasalarda onlara hiç değinilmemeye dikkat edilmiştir.
Bu anayasalar ve resmi açıklamalar Araplara ve Kürtlere değnir
belirgin çelişki ortaya çıkınca da ,öteki azınlıklar, olarak
geçiştirilme yoluna gidilmiştir.
Aslında bu tutum uluslararası suskunluğun bir uzantısı olarak
alışagelmiştir. Irak,ın yapılanmasında büyük rol oynayan
ingilizler özel olarak Türkmenleri gündem dışı tutmaya onları
her zaman politik çerçevenin dışında ve azınlık haklarından bile
mahrum olarak yaşatma yolunu çizmiştir.
Arap ülkelerinin tutumu da bundan pek farklı olmamıştır. Arap
ülkelerinin toplu olarak ilan ettikleri Azınlık haklarına dönük
teahhütleri ve kararları Türkmenler konusunda işlerlik
kazanmamış ve Arap ülkelerindeki sivil toplum örgütleri dahil
hiç bir cihetin Türkmenleri dinleme veya onlarla bir diyaloğa
girme girişimi hiç bir zaman kaydedilmemiştir.
Türkmenlerin de bu konuda aksaklıkları ve sorumlulukları
inkar edilemez. Irak Türkmenleri Arap dünyasına ve
uluslararası camiaya kendilerini tanıtma çabaları çok yüzeysel
olmuş doyurucu olmaktan uzak kalmıştır. Irak Türkmenleri
konusunda Türkçe olarak çok kıymetli araştırmalar ve yayınlar
Irak Türkmenlerinin tarihi yerleşim bölgeleri kültür akımları
edebiyat ve folklorları konularını konu edinmiş ancak bu
çalışmalar ne Arapçaya ne İngilizceye ne de öteki dünya
dilerine çevrilmiş ve bu eserler hakkında uluslararası bilim
kurumlarına veya politika merkezlerine ulaştırılmamıştır.
Aslında İngilizce ve Arapça olan bu çalışmayı bugün Türk
kamuoyuna sunarken Irak Türkmenlerinin geleceğini kaygı ile
izleyen bilim çevrelerine ufak bir uğraşla da olsa ışık tutmaya
çalışmak istedik.Bu çalışmaların ileride Türkiyede bilim
çevreleri tarafından daha da genişletilerek yapılması ümidini
korumaktayız.
Erşat Hürmüzlü
2003
BİRİNCİ BÖLÜM
TÜRKMENLER KİMDİR
Türkmenler Orta Asyadan göç eden Oğuzlardır. Çoğu
tarihçilere göre islamiyeti kabul ettikten sonra Türkmen ismini
alan bu Türk kavmi islam ülkelerine yayılmış kurduğu devlet
ve beyliklerle bu ülkelerin kaderini çizmiş ve tarihinde çok
belirgin bir rol oynamıştır.
Türkmenler Orta Asyad,an göç eden Oğuzlar olup bir kısmı
kırsal alanda diğer kısmı ise şehirlerde yaşamakta idi.
Bunlardan konar-göçer olanlar Maveraünnehir ve Hürasan
bölgelerine yakın yerlerde bulunurlardı.
Oğuz boylarının ana vatanlarından yaptıkları göç bir hamlede
medana gelmemiş birbirini takibeden göçler uzun yıllar
sürmüştür.Tarihçilerin görüşüne göre doğudan Maveraünnehir
bölgesine göç eden Selçukluların yanında Osmanlı hanedanının
mensup olduğu Kayı-Han aşireti de yer almış ve bir müddet
orada kalmıştır. Daha sonra Sultan Gazneli Mahmut,un emri ile
Horasan ve Merv,e göç ederek Mohan,da oturmaya karar
kılmışlardır.
Oğuzların tarihi çok eskilere dayanır. Orhun Abidelerinin
kitabelerine göre o dönemde Oğuzların Türk kavimleri arasında
önemli yeri olduğu anlaşılmaktadır.Bu kitapbeler Göktürk
yurdunun kuzeyinde yaşayan Oğuzlara temas etmektedir.Oğuz
boyları diğer bir Türk boyu olan Kırgızların baskısına maruz
kalana kadar Anayurtları olan Orta Asya,da
yaşadılar.Kırgızların tehdidi üzerine Oğuzlar Uygurlarla
beraber anayurtlarını terketmek zorunda kaldılar.
Tarihi kaynakların çoğu 24 Oğuz boyunun efsanevi kimliği ile
ile Türkler tarafından çok sevilen Oğuz Hana,a intisap ettiğine
işaret etmektedir. Bilindiği üzere Oğuz Han milattan önce ilk
Türk impratorluğunu kuran Mete Han,ın resmi lakabıdır. Oğuz
boyları da Oğuz han,ın 24 torununa mensuptur.Selçuklu ailesi
de Kınık boyuna mensuptur.
İslam enseklopedisi,ne göre Türkmenler Orta Asyada oturan bir
Türk kavmidir.El- Biruni Kaşgarlı ve diğer eski müellifler
uygarlıkta ileri giden yerleşik Oğuzlarla Karluklar ve tarımla
uğraşan Halaçlara Türkmen adını vermişlerdir.
Abul-Fevz Muhammed Emin Bağdadi Türklerin Yafes oğlu
Kumer oğlu Türk,e intisap ettiklerini yazar. Partold ise Hazar
denizinden Çin hududuna yayılan Türk boylarının Türkmen
Oğuz Karluk ve Dokuz-Oğuz olduğunu söyler. Partold Tarihte
en büyük iki Türk impratorluğu olan Selçuklu ve Osmanlı
impratorluklarının bu Türkmenlerin eseri olduğunu yazar.
TürkmenlerinIrak,a girişleri birbirini izleyen çeşitli dönemlerde
gerçekleşmiş böylece sayıları çoğalarak önemleri artmıştır.
Emevilerin ve Abbasilerin ordularında görev verdikleri
Türkmenlerden çok faydalandıkları bilinmektedir.
Türkmenler Orta Doğuda büyük ve etkin rol
oynamışlardır.Mütakip Haçlı seferlerin yenilgiye uğramasında
büyük roleri olmuş Abbasi ordusunun bel kemiğini teşkil etmiş
ve Halife Mutasim zamanında Ankara civarındaki
Ammurya,nın fethinde etkin rolleri olmuştur.
Birçok tarihçinin Türk göçleri konusunda değişik görüşlere
sahip olmalarına rağmen Irak,a ardarda yapılan Türk göçlerine
işaret etiklerini görüyoruz.Irak,lı tarihçi Abdurazzak el-Hasani
de Türkmen boylarının birbirini takip eden devrelerde Irak,a
yaptıkları göçlere temas etmiş ve bugün Kürt bölgesini Arap
bölgesinden ayıran yerlerde yaşayanlara Türk ve Türkmen adı
verildiğini yazmıştır.Bunlar Kuzeybatıdan uzanan bölge
üzerinde yayılmaktadırlar.Bu bölge Musul,da Telafer,den
başlamak üzere Kerkük vilayetinde bulunan Altunköprü ve
Tuzhurmatu Kızlarbat ve Diyale vilayetine bağlı Mendeli,ye
kadar olan sahayı kapsamaktadır.
Türkmenlerin Irak,a yerleşmelerinin birinci dönemi Irak, ayak
bastıkları Hicri 54 yılına kadar uzanır. Bu dönem Ubeydullah
bin Ziyad,ın ikibin Türkmeni getirip Basra,ya yerleştirmesiyle
başlar.Abbasiler de savaş ve çarpışmalardaki kudret ve
maharetlerinden dolayı Türkmenlerden yararlanmışlardır.İleri
sürüldüğüne göre Halife el-Mansur ilk hilafet döneminde
Türkmenleri istihdam etmiştir.Özelikle Halife el- Mut,asım,ın
Türkmenlere büyük güven beslediği için göçlerin ardı
kesilmemiştir.
Bu ilk dönem ilişki kurma ve deneme devresi olarak
Türkmenlerin bu ülkeye yerleşme fikrini benimsemeleri ve
uygun bir ortam yaratması bakımından zemin hazırladığı
söylenebilir.
İkinci ve en önemli dönem Selçuklu devresinde sürüp giden
göçlerle olmuştur. Sultan Tuğrul Bey,in 25 Ocak 1055 yılında
Bağdat,a girişi ve Halife el-Kaim,in saltanatı kendisine
bırakmasıyla binlerce Türkmen de Irak,a girmiş arkasından
öbek öbek Türkmenler Irak topraklarına yerleşmeye
başlamıştır.
Selçuklular Türkmenlerin yoğun bir şekilde Irak,a gelmelerine
vesile olmuş ancak bu Türkmenler inzivaya çekilmeyerek
Iraktaki kavimlerle içiçe yaşamaya başlamış ve parçalanmakta
olan İslam alemini tekrar bayrakları altında birleştirmeye
başlayarak bu topraklarda uzun bir dönem için istikrarı
sağlamıştır.
Selçuklular Irak topraklarında özgür bir devlet kurdukları gibi
Musul Zengi Atabeğleri büyük bir beylik, Erbil Atabeğleri de
Musul, Erbil, Şehrizur, Hakkari, Harran, Sincar ve Tikrit,de
hüküm süren birer beylik kurmuşlardır.
İvakiler , İvaiyye,Kerkük ve Şehrizur,da ayrı bir devlet kurduğu
gibi Karakoyunlu ve Akkoyunlular da kendi devletlerini
kurmuşlardır.
Türkmenlerin Irak,a yerleşmelerinin üçüncü dönemi destekleme
ve besleme dönemi olarak Osmanlı impratorluğu zamanında
gerçekleşmiş 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman ve 1638,de
Sultan Dördüncü Murat zamanında kalabalık Türkmen
toplulukları Irak,da bulunan soydaşlarına iltihak etmişlerdir.
Türkmen İsminin Aslı Ve Anlamı
Selçuklu fütuhatını müteakip Anadolu ve Irak,ta yerleşen daha
sonra Irak,ı vatan olarak benimseyen Türk boylarına Türkmen
adı verilmiştir.Tarihçiler Türkmen kelimesinin anlamı
konusunda belirli bir görüş üzerinde birleşmemekle birlikte
Türkmenlerin Türk boylarından biri olduğu hususunda görüş
birliğine varmışlardır.
Bildiğimiz kadarı ile ,Türkmen, kelimesi Herth,in Alman
Baverya İlimler Akademisi Kongresinde işaret ettiği gibi ilk
olarak VIII. Yüzyılda,Tong-tin, Anseklopedisi,nde Çince
yazılışı ile ,Tokumenk, biçiminde geçmektedir.
Mukaddesi,nin eserinde geçen coğrafya kaynaklarında(El-
Mektebe el-Coğrafiyye cilt 3 s.274 vd.) ilk olarak TÜRKMEN
kelimesi zikredilmişse de bunun hangi manaya geldiği
belirtilmemiştir.Ancak Kaşgarlı,nın da işaret etiği gibi bu a
Oğuzlardan başka Karluklara da verilmiştir.
Fars tarihçiler ise Türkmen adını Hicri 5. yüzyıl(Miladi
11.yüzyıl)dan beri Gerdizi,nin eserlerinde geçtiği gibi Farsça
çoğul yapılarak ,Türkmanen, biçiminde kullanmışlardır. Ebul-
Fazl el-Beyhaki de Türkmen kelimesini Oğuz-Arapça Ghez-
karşılığında kullanılmıştır.
Rus şarkiyatçı Barthold,a göre Türkmen kelimesinin aslı ve
kaynağı hala bilinmemektedir.Zaten bu husus araştırıcı ve
tarihçilerin kararsızlığından da belli olmaktadır.
Bu yüzden Türkmen kelimesinin kökeni ve anlamını tarihi
kaynaklara dayanarak izah eden ve bizce önem kesbeden bazı
görüşleri sıralıyacağız:
1- Bazı tarihçilere göre ,Türkmen, deyimi ,Türk, ve
Farsça,Manend, kelimelerinin birleşerek ,Türk,e benzer,
anlamına gelen,Türkmanend,den doğmuştur.Bu görüşü
benimseyenlere göre müslümanlığı kabul eden Türkler bu
adla anılmışlardır. Dorblue,nun ileri sürdüğüne göre
Horasan yakınlarına göçeden Oğuz Han,a mensup bazı
boylar kendileine mahsus lehçelerini korumuşlardır. Bu
yüzden Horasanlılar tarafından kendilerine ,Türkmanend
= Türk,e benzer, adı verilmiştir.
2- Prof. Dr. Faruk Sümer,in de benimsediği başka bir görüşe
göre Türkmen adı XI. Yüzyıldan itibaren İslam ülkeleri ile
kurulan ticari ilişkiler sonucunda çoğunlukla İslam dinine
giren Oğuz boylarına verilmiştir. Bu tarihten iki yüzyıl
sonraki dönemden itibaren Türkmen sözü Oğuz
kelimesinin yerini alarak yaygınlaşmıştır.
Türk tarihçisi Yılmaz Öztuna,ya göre Türkmen adı
Müslümanlar tarafından ,İslamiyeti kabul eden Türkler,
anlamında Oğuzlar için kulanılmıştır.Ancak XI.
Yüzyıldan itibaren Türkmen sözü Oğuz kelimesi ile
beraber eş anlamda kulanılmış ve bu ad göçebe Oğuz
boylarına veilmiştir.
3- İbn-i Kesir ve Mehmet Neşri gibi yazarlara göre ise
Türkmen sözünün ,Türk, ve ,İman, kelimelerinden
meydana gelmiş bileşik bir deyim olduğu da
düşünülebilir.
4- Ebul-Fida,ya göre Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde
yaşayan Türklerin müslüman olanlarına Türkmen
denilmiştir.İslam dinini benimseyen bu Türklere Araplar
arasına karıştıkları bunlarla henüz müslüman olmamış
Türkler arasında tercümanlık etmekle tanındıkları için
önceleri ,Tercüman, adı verilmiştir. Böylece ,Tercüman,
kelimesi ağızlarda zamanla ,Türkman, biçimine
dönüşmüştür.
5- Deguignes,ye göre Selçuklu Türkleri İran Suriye ve
Anadolu,yu ele geçiren birçok Türk boyları yanında
Kumanlar da bulunuyordu. Kıpçak bölgesinden akıp gelen
Kumanlar iki bölüğe ayrılmışlardır.Bunlardan bir bölüğü
İslam impratorluüu ile Erminya ve Horasan sınırına
dayanan Maveraünnehir bölgesine yayılmışlardır. Diğer
Arap tarihçilerinin Ğuz dediği ve öbür bölüğü oluşturan
Uzlar ise Avrupa,ya doğru yönelmişlerdir. Deguignes,ye
göre Turkuman(sonradan Türkmen,e dönüşmüştür)
kelimesi adı geçen Kuman boyundan kaynaklanmıştır.
6- Necip Asım ise Türkmen sözünün Türk insanı veya Türk
savaşçısını ifade eden(Türk + man) kelimelerinden
oluştuğunu ileri sürmüştür.
7- Önem kazanan diğer bir görüş de J.Deny tarafından ileri
sürülmüştür. Türk gramerine dayanılarak ele alınan bu
görüşte ,men, veya ,man, takısının yücelik ululuk veya
sonsuz çoğunluk ifade ettiği üzerinde durulmuştur.
Kısacası birleşik bir kelime olan ,Türkmen,in asil veya saf
kan Türk insanını ifade etiği savunulmuştur.
8- Buna benzer bir görüşü de Türk müeliflerinden Hüseyin
Hüsametin ileri sürmüştür.Bu da ,man, takısının yücelik
veya büyüklüğü ifade ettiğini böylece ,Türkmen,
kelimesinin büyük veya yüce Türk anlamına geldiğini
benimsemiştir.
9- ,Osmanlı Türkiyesi, adlı eserinde Claude Cahen Türkmen
kelimesinin Türklerin İslamlaşma döneminde ortaya
çıktığını ve böylece müslüman olan göçebe Türkleri bu
kelime ile henüz müslüman olmayan ve yerleşik düzende
yaşayan medeni Türklerden ayırdedebilmek için
kulanıldığını söylemektedir.
10- Türkmen kelimesi hakkında ortaya atılan çeşitli görüş ve
düşüncelerin bulunmasına rağmen biz Prof. Dr. İbrahim
Kafesoğlu,nun bize daha sağlıklı görülen görüğüne
katılıyoruz. Kafesoğlu Türkmen deyiminin yine dil
gramerine dayanarak ortaya çıkış ihtimalleri üzerinde
durmuş ve bu durumda Türkmen tabirinin ancak halis asil
büyük üstün sağlam.Türk manasına gelebileceğini
benimsemiştir. Biz de bu görüşün doğruluğuna
inanıyoruz.
Aslında özetlemek gerekirse Türkmenler Orta Doğu Anadolu
ve Kafkaslarda yaşayan Oğuzlara verilen isimdir. Zaman zaman
siyasi çevreler Türkiye Türkleri ile hudut aşırı yaşayan Türkleri
ayırmak için özel bir çaba harcamışsa da bu bir yeniliği
getirmemiştir. Zaten şu anda Türkiyede yaşayan Türkler de
Türkmen Oğuz boylarına mensuptur.
İKİNCİ BÖLÜM
VATANDAŞLIK
Irak Devleti,nin Vatandaşlık faktörüne bakışı
Irak devletinin vatandaşa ve vatandaşlık faktörüne bakışı ilk kurulduğu günden
Anayasaları ile belirginlik kazanmıştır.Irak,ın ilk anayasası Kral Faysal,ın onayından
sonra 21 Mart 1925 yılında yayınlanmıştı.
Aslında ilk anayasanın taslağı 1921 yılında ve daha Irak bir devlet olarak teşekkül
etmeden manda rejimi tarafından hazırlanmış,dil, din, ırk, mezhep ayrımı olmadan
bütün vatandaşların eşit olduğunu içermişti. Bu prensip müteakip bütün Anayasalarda
da kaleme alınsa da maddeler arasında çelişkiye düşmekten kurtulamamıştır.Yüksek
Komiser Persi Cox kendi başkanlığında bir ihtisas komisyonu kurarak Anayasa
taslağını hazırlatarak geçici Irak Hükümetine göstermeden dahi İngilterede
Müstemlekeler Bakanlığına göndermişi. Bakanlık bazı düzeltmeler yapıp geri
gönderince ikinci bir komisyon kurulup buna bazı İngiliz memurlar dışında Naci
Süveydi Sason Huskayl ve Rüstem Haydar da alınmıştı. Komisyon bazı konular
hakkında çekinceler kaydetmiş Kral,ın hükümeti denetlemesi prensibi yerine yasama
meclisinin bu yetkiyi almasını önermişti. Müstemlekeler bakanlığı bu düzltmeleri
kabul etmiş ve kesin taslak ortaya çıkmıştı.
Irak halkının okuyup algılaması için Anayasa taslağı İngilizce yanında Irak,ın üç ana
halkının lisanı olan ArapçaKürtçe ve Türkçe olarak yayınlanmıştı.
Bütün bu geçikmelerden sonra Anayasanın kesin taslağı Haziran 1924 tarihinde
kurucu meclise gönderilmiş, oradaki özel bir komisyon tarafından son düzenlemeler
yapılıp 123 madde olarak tamamlanmış ve 10 Temmuz 1924 tarihinde Genel Kurul,a
sevkedilmiş ve onaylanmıştı. Ancak Irak- İngiltere antlaşmasının önce meclisten
geçirilmesi ve Hudutla Petrol konularındaki bazı düzenlemelerin yapılabilinmesi için
Anayasanın ilanı geçiktirildi. Bu bağlamda taslakta 114. madde ile 1914 yılından
itibaren İngilizlerin çıkardıkları kararlar ve daha sonra Kral Faysal tarafından
yayınlanan kararların geçerli olması karara bağlandı.
Irak anayasasına iki tadil getirildi. İlki 29 Temmuz 1925 yılında olup Kral,ın yurt
dışına çıkması ve Parlemento üyelerinin özlük hakları ile , ikincisi ise 27 Ekim 1943
tarihinde 50 madde ile olup bazı hükümlerin değiştirilmesi ve bazı gramer hatalarının
düzeltilmesi ile ilgili idi. Bu tadilden sonra Anayasa 125 maddeye çıkarılmış ve sıkı
yönetim şle ilgili olan 120. maddeye ikinci fıkra ilave edilmiştir. Bu son düzenlemeler
Milet Meclisinin Af ilan edemiyeceği konuların yanında ve başka ülkelerde kabul
gören Anayasal örflerin bir Anayasa prensibi olarak kabul edilmesi, ancak bunun
Milet Meclisi ve Senato tarafından ortak bir oturumda kabul edilmesi şartını
getirmişti.
Bu düzenlemelerle 18. maddedeki Vatandaşlık Hakları ele alınıp Iraklıların genel
olarak eşit olması prensibine açıklık getirerek bunun medeni ve siyasi haklar
olduğunu belirterek Iraklılar arasında hiç bir sebep veya gerekçeyle ayrım
yapılamıyacağını hükme bağlamıştı. Bu düzenlemeyle 18. madde şöyle
değiştirilmiştir:
" Iraklılar medeni ve siyasi haklarını kullanmakta ve üzerlerine düşen görev ve
yükümlülüklerde eşittirler. Aralarında köken, dil,din gerekçesiyle ayrım yapılamaz
sivil ve askeri görev ve memuriyetler özel kanunlarla getirilen istisnalar hariç
yabancılara verilmeyerek yalnız Irak vatandaşlarına verilir"
6.madde Devletin Vatandaşlık faktörüne bakışının en çarpıcı prensibini getirerek
şöyle düzenlenmiştir:
" Iraklılar milliyet,din veya dilleri ayrı olsa da hukuk önünde eşit olarak farksızdırlar."
Anayasanın 16. maddesi bu prensipleri perçinleştirerek:
" Bütün topluluklar Kanunlarla belirlenmiş programlarla uyum içinde kendi
lisanlarında eğitim yapmak için okul açma ve bunları koruma hakkına sahiptirler."
1920 yılında kurulan Irak Seçim Komitesi ilk toplantısını 6 Ağustos 1920 yılında
yapıp Kurucu Meclis,in seçilmesi için gerekeçek kanunu görüşmeye başlamış ve bu
kpmitede Kerkük,ü iki Türkmen üye olan İzzet Paşa Kerküklü ile Hasanfendizade
Hayrulah Efendi temsil etmişti. Ancak kurucu meclisin seçilmesi için alınan karar
Kral faysal,ın tahta çıkarılması işini halletmek için ertelendi.
Irak,a uygulanan Manda kararnamesinin 8. maddesi de Irakta din ve dil yüzünden
ayrım yapılamıyacağı ve Irakta ana lisanlarla eğitim yaoıledilmesi prensipleri yer
almıştı. Bu maddede hiç bir topluluğun kendi lisanıyla eğitim hakkının
gasbedilemiyeceği garantisine yer verildi.
Irak hükümetleri bu güvenceleri her zaman tekrarlamıştır. Örneğin Kral Birinci
Faysal 23 Ağustos 1923 tarihinde tahta çıkışı nedeniyle yaptığı konuşmada din,köken
ve lisandan ötürü kimseye ayrım yapılmaması güvencesini vermiş ve bu hakların
arkasında olduğunu açıklamışt. Irak ile İngiltere arasında yapılan 1922 antlaşması 3.
maddesiyle Irak Kralının Iraklılar arasında her hangi bir gerekçeyle ayrım
yapılmamasının teahüdünü içermiştir. Kral Faysal bu prensiplere bağlı kalarak 11
Haziran 1935 tarihinde yaptığı konuşmada yerel lisanlarla eğitim ve yargı haklarına
değinerek:
" Kürt olsun, Arap olsun, Türk olsun her vatandaş kendi lisanıyla eğitim görmelidir"
demişti.
Irak,ın Cemiyet-i Akvam,a Girişi
İngilterenin Irak üzerindeki mandasının bitimi ve Irak,ın Cemiyet-i Akvam,a girişinin
bir şartı istikrarlı bir hükümetin yanında bazı olmazsa olmaz şartlardı. Şartnamenin
ikinci maddesi milli ve dini azınlıkların korunmasıyla ilgiliydi. Cemiyet ile daimi
manda komitesi arasında geçen uzun müzakerelerden sonra 28 Ocak 1932 yılında
Cemiyet-i Akvam konseyi manda komitesi önerileri ve Irak hükümetinin çıkarması
gereken teahüt bildirisinin metnini onayladı.
Bu önerilen bildiri Millet Meclisi ve Senato tarafından incelenip Anayasayla uyumlu
olduğu saptandı ve 5 Mayıs 1932 tarihinde ortak bir oturumda hükümete bildirinin
çıkarılması yetkisi verildi. Bildirinin som metni Cemiyet-i Akvama sunulunca 19
Mayıs tarihinde onayı alındı ve 30 Mayıs 1932 tarihinde Başbakan Nuri Sait Bağdatta
bildiriyi resmi bir şekilde açıkladı.
Bildiri ve teahüdün 9. ve 10. maddeleri Kürtler ve Türkmenlerin bazı mili haklarının
korunması, Kürtçe ve Türkçenin Arapçanın yanında resmi lisan olarak tanınması ve
Kerkük ile Kifri,ye Türkmen çoğunluklu şehirler olarak işaret etmesine rağmen
Kürtler ve Türkmenler tarafından fazla ilgi ile karşılanmadı. Bunun nedeni teahüdün
bunları azınlık olarak görmesi ve Irak,ın karar mekanizmasında kendilerine ciddi bir
yer verilmemesinin etkin olmasıydı.
Bu teahütlerin uygulaması olarak 74 sayılı yerel Lisanlar kanunu çıkarılarak
Türkmenlerin bulunduğu bölgelerde eğitimin Türkçe yapılması ve bu bölgelerdeki
mahkemelerde Türkçenin kulanılması kararlaştırıldı.
Cumhuriyet Döneminin Milli Topluluklara Bakışı
14 Temmuz 1958 sabahı yapılan askeri darbe mevcut Irak hükümetini devirdi. Peşin
bir karar olmamakla birlikte darbe heyecanına kapılan bazıları genç Kral İkinci
Faysal,ı, veliahdini ve kraliyet ailesinin bazı fertlerini katlederek olayları daha da
alevlendirdi. Irak ordusunu otuzlu ve kırklı yıllarda saran intikam hırsı 1941 yılında
Reşit Ali Geylani hareketine katılan 4 büyük subayı idam ederek Bağdatta savunma
bakanlığı girişinde asan Veli-Aht ve küçük Kral’a vasi olan Abdul-İlah’ın bu
hareketini anımsamaya sevketmiş ve bu darbedede kendini göstererek Başbakanın,
bazı bakanların ve bazı işadamlarının hünharca öldürülmeleriyle sonuçlanmıştı.
Darbenin birinci deklarasyonunda verilen vaitler ve güvencelerden ümitlenen kitleler
yeni hareketi desteklemeye ve darbeye milli ihtilal hareketi adını vermeye başladı.
Hemen hemen bütün vilayetlerden geniş çaplı heyetler Bağdada gelerek karargah
olarak kullanılan Savunma bakanlığı binasını ziyaret edip destek olmaya başladı. Bu
heyetlerin arasında Kürtler ve Türkmenler de vardı.
Yeni iktidar 27 Temmuz 1958 tarihinde geçici bir anayasa çıkararak ilk defa olarak
vatandaşlık eşitliğini iptal ederek üçüncü maddesinde şu hükme yer verdi:
" Irak,ın varlığı bütün vatandaşların işbirliği, haklarının korunması ve hürriyetlerinin
güvenceye alınması esasları üzerine kurulur. Araplar ve Kürtler bu vatanda ortaktırlar
ve Irak,ın birliği çerçevesi içerisinde mili hakları korunur".
Görüldüğü gibi "milli hakları" denince Arapların ve Kürtlerin mili haklarından
bahsedilmektedir. Bu çerçevede Kürtler korunacak bir azınlık olarak değil ilk defa
olarak sadece onlar "ortak" olrak kabul edilerek hak eşitliği ve milliyet,din ve dil
sebebiyle ayrım yapılamıyacağı prensibinden geri adım atıldı.Buna karşı Irak
Türkmenleri ilk defa olarak bir azınlık statüsüne indirilerek isimlerinden dahi
bahsedilmemişti.
Buna rağmen ve açık bir çelişki olarak, geçici anayasa iptal edilen kanun-i
esasinin"Anayasanın" 9. maddesini aynen tekrarlıyarak:
" Hak ve genel görevler bakımından vatandaşlar kanun önünde eşitirler. Aralarında
köken, asılö dil,din veya inanç dolayısıyla ayrım yapılamaz" hükmüne yer verilmişti.
8 Şubat 1963 tarihinde yapılan yeni bir darbe yapılıp Devrim Komuta Konseyi hem
yasama hem yürütme görevini üstlenince yeni hükmü düzenlemek ve ortaya çıkan
boşluğu doldurmak için 29 Nisan 1963 tarihinde 25 numaralı Devrim Komuta
Konseyi kararı yeni düzenlemeler getirmiş, ancak vatandaşlık haklarına değinmiyerek
sadece Konseyin ve Cumhurbaşkanının yetkilerini ele almışti. Bu karar geçici
anayasayı iptal etmemişti.
18 Ekim 1963 de yapılan üçüncü bir darbeyle rejim değişmiş ve yeni hükümet 29
Nisanda karar alıp 10 Mayıs 1964 tarihinde yayınladığı geçici anayasayla eskisini
değiştirmiştir. Bu anayasa 6 defa tadil edilmi, 8 Eylul 1965 tarihinde ve Kürt
meselesinin çözüme kavuşturulması çabalarından ve 29 haziran beyanından sonra ele
alınan ikinci düzeltmeyle genellemeyi ortadan kaldırarak 19. düzeltilmiş maddesinde
şu hükme yer vermişti:
" Iraklılar hak ve genel görevlerde eşittirler, köken,asıl,dil,din veya herhangi bir
sebeple aralarında ayrım yapılamaz. Bu anayasa bir mili ve kardeş birliği içinde olan
Irak halkının kapsamı içinde Kürtlerin mili haklarını kabul eder"."Tadilin birinci
maddesi"
Böylece bu anayasa hakların eşitliği ilkesine tekrar geri dönmüş, ancak Kürt
realitesini de kabul ettiğini içermişti. Görüldüğü gibi genel kural hiç bir ferdi veya
topluluğu dışlamamaktadır.
En son ve yine geçici olan anayasa Arap Sosyalist Baas Partisini iktidara getiren ve 17
Temmuz 1968 tarihinde gerçekleştirilen saray darbesinden sonra ve ayni ayın 30unda
darbeyi yapanların bir bölümünün tasfiye edilmesinden sonra 21 Eylul 1968 tarihinde
yayınlanmış ve eski anayasalrda bulunmayan yeni prensipler getirmişti. Mesela
birinci madde Irak Miletinin Arap milletinin bir parçası olup hedefinin Arap birliğini
gerçekleştirmek olduğu ve hükümetin bu hedef istikametinde çalışacağı kuralına yer
vermişti.
Mili haklar konusuna gelince 21. madde şu hükmü getirmiştir:
" Iraklılar hak ve genel görevlerde eşit olup aralarında köken,ırkdil veya din sebebiyle
ayrım yapılamaz, Arap ve Kürtler dahil olmak üzere hep birlikte Vatanın varlığını
korurlar ve milli hakları Irakın toprak bütünlüğü içinde güvence altına alınır"
Böylece"Arap ve Kürtler dahil" bütün Iraklıların mili hakları kabul görerek açıklık
getirilmese de öbür etnik guruplar istisnaya tabi tutulmadı.
Görüldüğü gibi Cumhuriyet döneminde çıkarılan bütün geçici anayasalar ilk
Anayasada yer bulan çok önemli bir prensüpten vazgeçerek mili lisanlarla özel okul
açma hakkını içermeyerek eğitimin devlet tarafından düzenlenen bir hak olduğunu
içermeye başladı.
Türkmenlerin Devlete bakışı
Irak Türkmenleri hükümetlerle devlet arasında ayrım yapmasını bilmişlerdir. 1920
yılında İngiliz işgaline karşı alevlenen ayaklanmaya fiilen katılmaları ve
ayaklanmanın ilk kıvılcımlarının Telaferden başlaması, hatta bazı tarihçilerin Telafer
hareketinin bu ayaklanmaya ilk esas teşkil etiğini yazmaları yanında Milli hükmün
tesisinden sonra İsyana yeltenmemişlerdir.
Irak hükümetlerinin kuruluş şekilerine ciddi itiraz ve çekinceleri olması ise tabi bir
reaksyondu. Bu bağlamda Kerkük şehri Faysal,ın Kral olarak tahta çıkarılması için
yapılan referandumu boykot etmişlerdi. Kralın tahta çıkış merasimine Kerküklülerden
Birinci Bölüm: Türkmenler Kimdir?
_ Türkmenlerin aslı
_ Türkmen isminin aslı ve anlamı
İkinci Bölüm: Vatandaşlık
_ Irak devletinin vatandaşlık olgusu
_ Irak,ın Cemiyeti- Akvam,a girişi
_ Cumhuriyet rejiminin Etnik Gruplara bakışı
_ Türkmenlerin Devlete bakışı
Üçüncü Bölüm: Uluslararası Sözleşmeler
_ Uluslararası Sözleşmelerin Genel Hak ve hürriyetlere bakışı
_ Azınlıkların Korunması
_ İNSAN HAKLARI VE AZINLIKLARIN KORUNMASI
KONUSUNDA IRAK,IN UYGULAMALARI
Dördüncü Bölüm: Türkmenlerin Siyasi Mücadelesi
_ Irak Türkmenlerinin Siyasi Mücadele Tarihi
_ 1959 Kerkük Katliamı
_ Birinci Türkmen Öğretmenler Kongresi
_ Türkmen Kardaşlık Ocağı,nın Kuruluşu
_ 1963 Darbesinden Sonra cereyan eden Olaylar
_ Arif Hükmü
_ Irak Türkmenlerinin Kültürel Haklarının Kabulü
_ Türkmen Liderlerin İdam edilişi
_ İkinci Körfez Savaşı
Beşinci Bölüm: Türkmenlerin Adedi
Altıncı Bölüm: Türkmen Bölgelerinin Etnik Konumu
Yedinci Bölüm: Irak Türkmenlerinin Dünya Görüşü
_ Irak Türkmnlerinin Siyasi Çizgisi
_ Siyasi Hareketin Kaynağı
_ Türk Devleti Ve Türk Siyasi eğilimlerle İlişkiler
_ Irak,ın Geleceğine Bakış
_ Irak İçinde Örgütlenme
_ Irak Dışında Sosyo_Politik Örgütler
Ekler:
1- 1948 Yılı İnsan Hakları Bildirgesi
2- Milli Azınlıklara mensup Bireylere Dönük 1992 Beyannamesi
3- İlk Türkmen Öğretmenler Kongresi Sonuç Bildirisi, 1960
Kaynaklar:
SUNUŞ
Irak Türkleri
BİRİNCİ CİHAN HARBİ'nden sonra, Misak-ı Mili'ye dahil olmasına rağmen,
Türkiye hudutları dışında kalması önlenememiş Musul bölgesinde yaşamakta olan
Türklerin karşılaştıkları zorluklarla çok fazla ilgilenmediğimiz bir vakıadır. Bidayette
İngilizlerin, daha sonra da Irak hükümetlerinin, bu bölge Türklerinin, Türkiye
Türkleri ile bir ilgisi bulunmadığı iddialarını kuvvetlendirmek maksadıyla, onlara
ısrarla ' Türk' yerine 'Türkmen' deyişleri karşısında, Türkiye'de genç nesilerin bu
konuda doğru bilgilere sahip olmadıkları dahi söylenebilir.
Uzun senelerdir yakından tanıdığım kıymetli dost Erşat Hürmüzlü, bu soydaşlarımızın
yıllardır neler çektiklerini, her türlü zorluğa göğüs gererek geçmişlerini ve
kimliklerini nasıl muhafaza ettiklerini, olayların içinde yaşamış bir kişi olarak canlı
bir üslupla bizlere aktarmaktadır.
Irak'ta yeni bir düzen kurulması konusunun gündeme geldiği bu günlerde bu kitap,
Irak Türklerinin haklarının korunmasında şimdiye dek gereğince yerine
getiremediğimiz bir görevi bize hatırlatmaktadır.
Bütün Türklerin okumalarını ümit ve temenni ettğim böyle bir eseri bizlere
kazandırdığı için Sayın Hürmüzlü'ye kendi hesabıma teşekkür ederim.
Kamuran GÜRÜN
ÖNSÖZ
Irak hükümetleri Türkmen konusunu her zaman gündem
dışında tutmak için özel bir özen göstermiştir.Türkmenlerin en
doğal haklardan yoksun olarak yaşamlarını sürdürmelerine ve
geçici anayasalarda onlara hiç değinilmemeye dikkat edilmiştir.
Bu anayasalar ve resmi açıklamalar Araplara ve Kürtlere değnir
belirgin çelişki ortaya çıkınca da ,öteki azınlıklar, olarak
geçiştirilme yoluna gidilmiştir.
Aslında bu tutum uluslararası suskunluğun bir uzantısı olarak
alışagelmiştir. Irak,ın yapılanmasında büyük rol oynayan
ingilizler özel olarak Türkmenleri gündem dışı tutmaya onları
her zaman politik çerçevenin dışında ve azınlık haklarından bile
mahrum olarak yaşatma yolunu çizmiştir.
Arap ülkelerinin tutumu da bundan pek farklı olmamıştır. Arap
ülkelerinin toplu olarak ilan ettikleri Azınlık haklarına dönük
teahhütleri ve kararları Türkmenler konusunda işlerlik
kazanmamış ve Arap ülkelerindeki sivil toplum örgütleri dahil
hiç bir cihetin Türkmenleri dinleme veya onlarla bir diyaloğa
girme girişimi hiç bir zaman kaydedilmemiştir.
Türkmenlerin de bu konuda aksaklıkları ve sorumlulukları
inkar edilemez. Irak Türkmenleri Arap dünyasına ve
uluslararası camiaya kendilerini tanıtma çabaları çok yüzeysel
olmuş doyurucu olmaktan uzak kalmıştır. Irak Türkmenleri
konusunda Türkçe olarak çok kıymetli araştırmalar ve yayınlar
Irak Türkmenlerinin tarihi yerleşim bölgeleri kültür akımları
edebiyat ve folklorları konularını konu edinmiş ancak bu
çalışmalar ne Arapçaya ne İngilizceye ne de öteki dünya
dilerine çevrilmiş ve bu eserler hakkında uluslararası bilim
kurumlarına veya politika merkezlerine ulaştırılmamıştır.
Aslında İngilizce ve Arapça olan bu çalışmayı bugün Türk
kamuoyuna sunarken Irak Türkmenlerinin geleceğini kaygı ile
izleyen bilim çevrelerine ufak bir uğraşla da olsa ışık tutmaya
çalışmak istedik.Bu çalışmaların ileride Türkiyede bilim
çevreleri tarafından daha da genişletilerek yapılması ümidini
korumaktayız.
Erşat Hürmüzlü
2003
BİRİNCİ BÖLÜM
TÜRKMENLER KİMDİR
Türkmenler Orta Asyadan göç eden Oğuzlardır. Çoğu
tarihçilere göre islamiyeti kabul ettikten sonra Türkmen ismini
alan bu Türk kavmi islam ülkelerine yayılmış kurduğu devlet
ve beyliklerle bu ülkelerin kaderini çizmiş ve tarihinde çok
belirgin bir rol oynamıştır.
Türkmenler Orta Asyad,an göç eden Oğuzlar olup bir kısmı
kırsal alanda diğer kısmı ise şehirlerde yaşamakta idi.
Bunlardan konar-göçer olanlar Maveraünnehir ve Hürasan
bölgelerine yakın yerlerde bulunurlardı.
Oğuz boylarının ana vatanlarından yaptıkları göç bir hamlede
medana gelmemiş birbirini takibeden göçler uzun yıllar
sürmüştür.Tarihçilerin görüşüne göre doğudan Maveraünnehir
bölgesine göç eden Selçukluların yanında Osmanlı hanedanının
mensup olduğu Kayı-Han aşireti de yer almış ve bir müddet
orada kalmıştır. Daha sonra Sultan Gazneli Mahmut,un emri ile
Horasan ve Merv,e göç ederek Mohan,da oturmaya karar
kılmışlardır.
Oğuzların tarihi çok eskilere dayanır. Orhun Abidelerinin
kitabelerine göre o dönemde Oğuzların Türk kavimleri arasında
önemli yeri olduğu anlaşılmaktadır.Bu kitapbeler Göktürk
yurdunun kuzeyinde yaşayan Oğuzlara temas etmektedir.Oğuz
boyları diğer bir Türk boyu olan Kırgızların baskısına maruz
kalana kadar Anayurtları olan Orta Asya,da
yaşadılar.Kırgızların tehdidi üzerine Oğuzlar Uygurlarla
beraber anayurtlarını terketmek zorunda kaldılar.
Tarihi kaynakların çoğu 24 Oğuz boyunun efsanevi kimliği ile
ile Türkler tarafından çok sevilen Oğuz Hana,a intisap ettiğine
işaret etmektedir. Bilindiği üzere Oğuz Han milattan önce ilk
Türk impratorluğunu kuran Mete Han,ın resmi lakabıdır. Oğuz
boyları da Oğuz han,ın 24 torununa mensuptur.Selçuklu ailesi
de Kınık boyuna mensuptur.
İslam enseklopedisi,ne göre Türkmenler Orta Asyada oturan bir
Türk kavmidir.El- Biruni Kaşgarlı ve diğer eski müellifler
uygarlıkta ileri giden yerleşik Oğuzlarla Karluklar ve tarımla
uğraşan Halaçlara Türkmen adını vermişlerdir.
Abul-Fevz Muhammed Emin Bağdadi Türklerin Yafes oğlu
Kumer oğlu Türk,e intisap ettiklerini yazar. Partold ise Hazar
denizinden Çin hududuna yayılan Türk boylarının Türkmen
Oğuz Karluk ve Dokuz-Oğuz olduğunu söyler. Partold Tarihte
en büyük iki Türk impratorluğu olan Selçuklu ve Osmanlı
impratorluklarının bu Türkmenlerin eseri olduğunu yazar.
TürkmenlerinIrak,a girişleri birbirini izleyen çeşitli dönemlerde
gerçekleşmiş böylece sayıları çoğalarak önemleri artmıştır.
Emevilerin ve Abbasilerin ordularında görev verdikleri
Türkmenlerden çok faydalandıkları bilinmektedir.
Türkmenler Orta Doğuda büyük ve etkin rol
oynamışlardır.Mütakip Haçlı seferlerin yenilgiye uğramasında
büyük roleri olmuş Abbasi ordusunun bel kemiğini teşkil etmiş
ve Halife Mutasim zamanında Ankara civarındaki
Ammurya,nın fethinde etkin rolleri olmuştur.
Birçok tarihçinin Türk göçleri konusunda değişik görüşlere
sahip olmalarına rağmen Irak,a ardarda yapılan Türk göçlerine
işaret etiklerini görüyoruz.Irak,lı tarihçi Abdurazzak el-Hasani
de Türkmen boylarının birbirini takip eden devrelerde Irak,a
yaptıkları göçlere temas etmiş ve bugün Kürt bölgesini Arap
bölgesinden ayıran yerlerde yaşayanlara Türk ve Türkmen adı
verildiğini yazmıştır.Bunlar Kuzeybatıdan uzanan bölge
üzerinde yayılmaktadırlar.Bu bölge Musul,da Telafer,den
başlamak üzere Kerkük vilayetinde bulunan Altunköprü ve
Tuzhurmatu Kızlarbat ve Diyale vilayetine bağlı Mendeli,ye
kadar olan sahayı kapsamaktadır.
Türkmenlerin Irak,a yerleşmelerinin birinci dönemi Irak, ayak
bastıkları Hicri 54 yılına kadar uzanır. Bu dönem Ubeydullah
bin Ziyad,ın ikibin Türkmeni getirip Basra,ya yerleştirmesiyle
başlar.Abbasiler de savaş ve çarpışmalardaki kudret ve
maharetlerinden dolayı Türkmenlerden yararlanmışlardır.İleri
sürüldüğüne göre Halife el-Mansur ilk hilafet döneminde
Türkmenleri istihdam etmiştir.Özelikle Halife el- Mut,asım,ın
Türkmenlere büyük güven beslediği için göçlerin ardı
kesilmemiştir.
Bu ilk dönem ilişki kurma ve deneme devresi olarak
Türkmenlerin bu ülkeye yerleşme fikrini benimsemeleri ve
uygun bir ortam yaratması bakımından zemin hazırladığı
söylenebilir.
İkinci ve en önemli dönem Selçuklu devresinde sürüp giden
göçlerle olmuştur. Sultan Tuğrul Bey,in 25 Ocak 1055 yılında
Bağdat,a girişi ve Halife el-Kaim,in saltanatı kendisine
bırakmasıyla binlerce Türkmen de Irak,a girmiş arkasından
öbek öbek Türkmenler Irak topraklarına yerleşmeye
başlamıştır.
Selçuklular Türkmenlerin yoğun bir şekilde Irak,a gelmelerine
vesile olmuş ancak bu Türkmenler inzivaya çekilmeyerek
Iraktaki kavimlerle içiçe yaşamaya başlamış ve parçalanmakta
olan İslam alemini tekrar bayrakları altında birleştirmeye
başlayarak bu topraklarda uzun bir dönem için istikrarı
sağlamıştır.
Selçuklular Irak topraklarında özgür bir devlet kurdukları gibi
Musul Zengi Atabeğleri büyük bir beylik, Erbil Atabeğleri de
Musul, Erbil, Şehrizur, Hakkari, Harran, Sincar ve Tikrit,de
hüküm süren birer beylik kurmuşlardır.
İvakiler , İvaiyye,Kerkük ve Şehrizur,da ayrı bir devlet kurduğu
gibi Karakoyunlu ve Akkoyunlular da kendi devletlerini
kurmuşlardır.
Türkmenlerin Irak,a yerleşmelerinin üçüncü dönemi destekleme
ve besleme dönemi olarak Osmanlı impratorluğu zamanında
gerçekleşmiş 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman ve 1638,de
Sultan Dördüncü Murat zamanında kalabalık Türkmen
toplulukları Irak,da bulunan soydaşlarına iltihak etmişlerdir.
Türkmen İsminin Aslı Ve Anlamı
Selçuklu fütuhatını müteakip Anadolu ve Irak,ta yerleşen daha
sonra Irak,ı vatan olarak benimseyen Türk boylarına Türkmen
adı verilmiştir.Tarihçiler Türkmen kelimesinin anlamı
konusunda belirli bir görüş üzerinde birleşmemekle birlikte
Türkmenlerin Türk boylarından biri olduğu hususunda görüş
birliğine varmışlardır.
Bildiğimiz kadarı ile ,Türkmen, kelimesi Herth,in Alman
Baverya İlimler Akademisi Kongresinde işaret ettiği gibi ilk
olarak VIII. Yüzyılda,Tong-tin, Anseklopedisi,nde Çince
yazılışı ile ,Tokumenk, biçiminde geçmektedir.
Mukaddesi,nin eserinde geçen coğrafya kaynaklarında(El-
Mektebe el-Coğrafiyye cilt 3 s.274 vd.) ilk olarak TÜRKMEN
kelimesi zikredilmişse de bunun hangi manaya geldiği
belirtilmemiştir.Ancak Kaşgarlı,nın da işaret etiği gibi bu a
Oğuzlardan başka Karluklara da verilmiştir.
Fars tarihçiler ise Türkmen adını Hicri 5. yüzyıl(Miladi
11.yüzyıl)dan beri Gerdizi,nin eserlerinde geçtiği gibi Farsça
çoğul yapılarak ,Türkmanen, biçiminde kullanmışlardır. Ebul-
Fazl el-Beyhaki de Türkmen kelimesini Oğuz-Arapça Ghez-
karşılığında kullanılmıştır.
Rus şarkiyatçı Barthold,a göre Türkmen kelimesinin aslı ve
kaynağı hala bilinmemektedir.Zaten bu husus araştırıcı ve
tarihçilerin kararsızlığından da belli olmaktadır.
Bu yüzden Türkmen kelimesinin kökeni ve anlamını tarihi
kaynaklara dayanarak izah eden ve bizce önem kesbeden bazı
görüşleri sıralıyacağız:
1- Bazı tarihçilere göre ,Türkmen, deyimi ,Türk, ve
Farsça,Manend, kelimelerinin birleşerek ,Türk,e benzer,
anlamına gelen,Türkmanend,den doğmuştur.Bu görüşü
benimseyenlere göre müslümanlığı kabul eden Türkler bu
adla anılmışlardır. Dorblue,nun ileri sürdüğüne göre
Horasan yakınlarına göçeden Oğuz Han,a mensup bazı
boylar kendileine mahsus lehçelerini korumuşlardır. Bu
yüzden Horasanlılar tarafından kendilerine ,Türkmanend
= Türk,e benzer, adı verilmiştir.
2- Prof. Dr. Faruk Sümer,in de benimsediği başka bir görüşe
göre Türkmen adı XI. Yüzyıldan itibaren İslam ülkeleri ile
kurulan ticari ilişkiler sonucunda çoğunlukla İslam dinine
giren Oğuz boylarına verilmiştir. Bu tarihten iki yüzyıl
sonraki dönemden itibaren Türkmen sözü Oğuz
kelimesinin yerini alarak yaygınlaşmıştır.
Türk tarihçisi Yılmaz Öztuna,ya göre Türkmen adı
Müslümanlar tarafından ,İslamiyeti kabul eden Türkler,
anlamında Oğuzlar için kulanılmıştır.Ancak XI.
Yüzyıldan itibaren Türkmen sözü Oğuz kelimesi ile
beraber eş anlamda kulanılmış ve bu ad göçebe Oğuz
boylarına veilmiştir.
3- İbn-i Kesir ve Mehmet Neşri gibi yazarlara göre ise
Türkmen sözünün ,Türk, ve ,İman, kelimelerinden
meydana gelmiş bileşik bir deyim olduğu da
düşünülebilir.
4- Ebul-Fida,ya göre Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde
yaşayan Türklerin müslüman olanlarına Türkmen
denilmiştir.İslam dinini benimseyen bu Türklere Araplar
arasına karıştıkları bunlarla henüz müslüman olmamış
Türkler arasında tercümanlık etmekle tanındıkları için
önceleri ,Tercüman, adı verilmiştir. Böylece ,Tercüman,
kelimesi ağızlarda zamanla ,Türkman, biçimine
dönüşmüştür.
5- Deguignes,ye göre Selçuklu Türkleri İran Suriye ve
Anadolu,yu ele geçiren birçok Türk boyları yanında
Kumanlar da bulunuyordu. Kıpçak bölgesinden akıp gelen
Kumanlar iki bölüğe ayrılmışlardır.Bunlardan bir bölüğü
İslam impratorluüu ile Erminya ve Horasan sınırına
dayanan Maveraünnehir bölgesine yayılmışlardır. Diğer
Arap tarihçilerinin Ğuz dediği ve öbür bölüğü oluşturan
Uzlar ise Avrupa,ya doğru yönelmişlerdir. Deguignes,ye
göre Turkuman(sonradan Türkmen,e dönüşmüştür)
kelimesi adı geçen Kuman boyundan kaynaklanmıştır.
6- Necip Asım ise Türkmen sözünün Türk insanı veya Türk
savaşçısını ifade eden(Türk + man) kelimelerinden
oluştuğunu ileri sürmüştür.
7- Önem kazanan diğer bir görüş de J.Deny tarafından ileri
sürülmüştür. Türk gramerine dayanılarak ele alınan bu
görüşte ,men, veya ,man, takısının yücelik ululuk veya
sonsuz çoğunluk ifade ettiği üzerinde durulmuştur.
Kısacası birleşik bir kelime olan ,Türkmen,in asil veya saf
kan Türk insanını ifade etiği savunulmuştur.
8- Buna benzer bir görüşü de Türk müeliflerinden Hüseyin
Hüsametin ileri sürmüştür.Bu da ,man, takısının yücelik
veya büyüklüğü ifade ettiğini böylece ,Türkmen,
kelimesinin büyük veya yüce Türk anlamına geldiğini
benimsemiştir.
9- ,Osmanlı Türkiyesi, adlı eserinde Claude Cahen Türkmen
kelimesinin Türklerin İslamlaşma döneminde ortaya
çıktığını ve böylece müslüman olan göçebe Türkleri bu
kelime ile henüz müslüman olmayan ve yerleşik düzende
yaşayan medeni Türklerden ayırdedebilmek için
kulanıldığını söylemektedir.
10- Türkmen kelimesi hakkında ortaya atılan çeşitli görüş ve
düşüncelerin bulunmasına rağmen biz Prof. Dr. İbrahim
Kafesoğlu,nun bize daha sağlıklı görülen görüğüne
katılıyoruz. Kafesoğlu Türkmen deyiminin yine dil
gramerine dayanarak ortaya çıkış ihtimalleri üzerinde
durmuş ve bu durumda Türkmen tabirinin ancak halis asil
büyük üstün sağlam.Türk manasına gelebileceğini
benimsemiştir. Biz de bu görüşün doğruluğuna
inanıyoruz.
Aslında özetlemek gerekirse Türkmenler Orta Doğu Anadolu
ve Kafkaslarda yaşayan Oğuzlara verilen isimdir. Zaman zaman
siyasi çevreler Türkiye Türkleri ile hudut aşırı yaşayan Türkleri
ayırmak için özel bir çaba harcamışsa da bu bir yeniliği
getirmemiştir. Zaten şu anda Türkiyede yaşayan Türkler de
Türkmen Oğuz boylarına mensuptur.
İKİNCİ BÖLÜM
VATANDAŞLIK
Irak Devleti,nin Vatandaşlık faktörüne bakışı
Irak devletinin vatandaşa ve vatandaşlık faktörüne bakışı ilk kurulduğu günden
Anayasaları ile belirginlik kazanmıştır.Irak,ın ilk anayasası Kral Faysal,ın onayından
sonra 21 Mart 1925 yılında yayınlanmıştı.
Aslında ilk anayasanın taslağı 1921 yılında ve daha Irak bir devlet olarak teşekkül
etmeden manda rejimi tarafından hazırlanmış,dil, din, ırk, mezhep ayrımı olmadan
bütün vatandaşların eşit olduğunu içermişti. Bu prensip müteakip bütün Anayasalarda
da kaleme alınsa da maddeler arasında çelişkiye düşmekten kurtulamamıştır.Yüksek
Komiser Persi Cox kendi başkanlığında bir ihtisas komisyonu kurarak Anayasa
taslağını hazırlatarak geçici Irak Hükümetine göstermeden dahi İngilterede
Müstemlekeler Bakanlığına göndermişi. Bakanlık bazı düzeltmeler yapıp geri
gönderince ikinci bir komisyon kurulup buna bazı İngiliz memurlar dışında Naci
Süveydi Sason Huskayl ve Rüstem Haydar da alınmıştı. Komisyon bazı konular
hakkında çekinceler kaydetmiş Kral,ın hükümeti denetlemesi prensibi yerine yasama
meclisinin bu yetkiyi almasını önermişti. Müstemlekeler bakanlığı bu düzltmeleri
kabul etmiş ve kesin taslak ortaya çıkmıştı.
Irak halkının okuyup algılaması için Anayasa taslağı İngilizce yanında Irak,ın üç ana
halkının lisanı olan ArapçaKürtçe ve Türkçe olarak yayınlanmıştı.
Bütün bu geçikmelerden sonra Anayasanın kesin taslağı Haziran 1924 tarihinde
kurucu meclise gönderilmiş, oradaki özel bir komisyon tarafından son düzenlemeler
yapılıp 123 madde olarak tamamlanmış ve 10 Temmuz 1924 tarihinde Genel Kurul,a
sevkedilmiş ve onaylanmıştı. Ancak Irak- İngiltere antlaşmasının önce meclisten
geçirilmesi ve Hudutla Petrol konularındaki bazı düzenlemelerin yapılabilinmesi için
Anayasanın ilanı geçiktirildi. Bu bağlamda taslakta 114. madde ile 1914 yılından
itibaren İngilizlerin çıkardıkları kararlar ve daha sonra Kral Faysal tarafından
yayınlanan kararların geçerli olması karara bağlandı.
Irak anayasasına iki tadil getirildi. İlki 29 Temmuz 1925 yılında olup Kral,ın yurt
dışına çıkması ve Parlemento üyelerinin özlük hakları ile , ikincisi ise 27 Ekim 1943
tarihinde 50 madde ile olup bazı hükümlerin değiştirilmesi ve bazı gramer hatalarının
düzeltilmesi ile ilgili idi. Bu tadilden sonra Anayasa 125 maddeye çıkarılmış ve sıkı
yönetim şle ilgili olan 120. maddeye ikinci fıkra ilave edilmiştir. Bu son düzenlemeler
Milet Meclisinin Af ilan edemiyeceği konuların yanında ve başka ülkelerde kabul
gören Anayasal örflerin bir Anayasa prensibi olarak kabul edilmesi, ancak bunun
Milet Meclisi ve Senato tarafından ortak bir oturumda kabul edilmesi şartını
getirmişti.
Bu düzenlemelerle 18. maddedeki Vatandaşlık Hakları ele alınıp Iraklıların genel
olarak eşit olması prensibine açıklık getirerek bunun medeni ve siyasi haklar
olduğunu belirterek Iraklılar arasında hiç bir sebep veya gerekçeyle ayrım
yapılamıyacağını hükme bağlamıştı. Bu düzenlemeyle 18. madde şöyle
değiştirilmiştir:
" Iraklılar medeni ve siyasi haklarını kullanmakta ve üzerlerine düşen görev ve
yükümlülüklerde eşittirler. Aralarında köken, dil,din gerekçesiyle ayrım yapılamaz
sivil ve askeri görev ve memuriyetler özel kanunlarla getirilen istisnalar hariç
yabancılara verilmeyerek yalnız Irak vatandaşlarına verilir"
6.madde Devletin Vatandaşlık faktörüne bakışının en çarpıcı prensibini getirerek
şöyle düzenlenmiştir:
" Iraklılar milliyet,din veya dilleri ayrı olsa da hukuk önünde eşit olarak farksızdırlar."
Anayasanın 16. maddesi bu prensipleri perçinleştirerek:
" Bütün topluluklar Kanunlarla belirlenmiş programlarla uyum içinde kendi
lisanlarında eğitim yapmak için okul açma ve bunları koruma hakkına sahiptirler."
1920 yılında kurulan Irak Seçim Komitesi ilk toplantısını 6 Ağustos 1920 yılında
yapıp Kurucu Meclis,in seçilmesi için gerekeçek kanunu görüşmeye başlamış ve bu
kpmitede Kerkük,ü iki Türkmen üye olan İzzet Paşa Kerküklü ile Hasanfendizade
Hayrulah Efendi temsil etmişti. Ancak kurucu meclisin seçilmesi için alınan karar
Kral faysal,ın tahta çıkarılması işini halletmek için ertelendi.
Irak,a uygulanan Manda kararnamesinin 8. maddesi de Irakta din ve dil yüzünden
ayrım yapılamıyacağı ve Irakta ana lisanlarla eğitim yaoıledilmesi prensipleri yer
almıştı. Bu maddede hiç bir topluluğun kendi lisanıyla eğitim hakkının
gasbedilemiyeceği garantisine yer verildi.
Irak hükümetleri bu güvenceleri her zaman tekrarlamıştır. Örneğin Kral Birinci
Faysal 23 Ağustos 1923 tarihinde tahta çıkışı nedeniyle yaptığı konuşmada din,köken
ve lisandan ötürü kimseye ayrım yapılmaması güvencesini vermiş ve bu hakların
arkasında olduğunu açıklamışt. Irak ile İngiltere arasında yapılan 1922 antlaşması 3.
maddesiyle Irak Kralının Iraklılar arasında her hangi bir gerekçeyle ayrım
yapılmamasının teahüdünü içermiştir. Kral Faysal bu prensiplere bağlı kalarak 11
Haziran 1935 tarihinde yaptığı konuşmada yerel lisanlarla eğitim ve yargı haklarına
değinerek:
" Kürt olsun, Arap olsun, Türk olsun her vatandaş kendi lisanıyla eğitim görmelidir"
demişti.
Irak,ın Cemiyet-i Akvam,a Girişi
İngilterenin Irak üzerindeki mandasının bitimi ve Irak,ın Cemiyet-i Akvam,a girişinin
bir şartı istikrarlı bir hükümetin yanında bazı olmazsa olmaz şartlardı. Şartnamenin
ikinci maddesi milli ve dini azınlıkların korunmasıyla ilgiliydi. Cemiyet ile daimi
manda komitesi arasında geçen uzun müzakerelerden sonra 28 Ocak 1932 yılında
Cemiyet-i Akvam konseyi manda komitesi önerileri ve Irak hükümetinin çıkarması
gereken teahüt bildirisinin metnini onayladı.
Bu önerilen bildiri Millet Meclisi ve Senato tarafından incelenip Anayasayla uyumlu
olduğu saptandı ve 5 Mayıs 1932 tarihinde ortak bir oturumda hükümete bildirinin
çıkarılması yetkisi verildi. Bildirinin som metni Cemiyet-i Akvama sunulunca 19
Mayıs tarihinde onayı alındı ve 30 Mayıs 1932 tarihinde Başbakan Nuri Sait Bağdatta
bildiriyi resmi bir şekilde açıkladı.
Bildiri ve teahüdün 9. ve 10. maddeleri Kürtler ve Türkmenlerin bazı mili haklarının
korunması, Kürtçe ve Türkçenin Arapçanın yanında resmi lisan olarak tanınması ve
Kerkük ile Kifri,ye Türkmen çoğunluklu şehirler olarak işaret etmesine rağmen
Kürtler ve Türkmenler tarafından fazla ilgi ile karşılanmadı. Bunun nedeni teahüdün
bunları azınlık olarak görmesi ve Irak,ın karar mekanizmasında kendilerine ciddi bir
yer verilmemesinin etkin olmasıydı.
Bu teahütlerin uygulaması olarak 74 sayılı yerel Lisanlar kanunu çıkarılarak
Türkmenlerin bulunduğu bölgelerde eğitimin Türkçe yapılması ve bu bölgelerdeki
mahkemelerde Türkçenin kulanılması kararlaştırıldı.
Cumhuriyet Döneminin Milli Topluluklara Bakışı
14 Temmuz 1958 sabahı yapılan askeri darbe mevcut Irak hükümetini devirdi. Peşin
bir karar olmamakla birlikte darbe heyecanına kapılan bazıları genç Kral İkinci
Faysal,ı, veliahdini ve kraliyet ailesinin bazı fertlerini katlederek olayları daha da
alevlendirdi. Irak ordusunu otuzlu ve kırklı yıllarda saran intikam hırsı 1941 yılında
Reşit Ali Geylani hareketine katılan 4 büyük subayı idam ederek Bağdatta savunma
bakanlığı girişinde asan Veli-Aht ve küçük Kral’a vasi olan Abdul-İlah’ın bu
hareketini anımsamaya sevketmiş ve bu darbedede kendini göstererek Başbakanın,
bazı bakanların ve bazı işadamlarının hünharca öldürülmeleriyle sonuçlanmıştı.
Darbenin birinci deklarasyonunda verilen vaitler ve güvencelerden ümitlenen kitleler
yeni hareketi desteklemeye ve darbeye milli ihtilal hareketi adını vermeye başladı.
Hemen hemen bütün vilayetlerden geniş çaplı heyetler Bağdada gelerek karargah
olarak kullanılan Savunma bakanlığı binasını ziyaret edip destek olmaya başladı. Bu
heyetlerin arasında Kürtler ve Türkmenler de vardı.
Yeni iktidar 27 Temmuz 1958 tarihinde geçici bir anayasa çıkararak ilk defa olarak
vatandaşlık eşitliğini iptal ederek üçüncü maddesinde şu hükme yer verdi:
" Irak,ın varlığı bütün vatandaşların işbirliği, haklarının korunması ve hürriyetlerinin
güvenceye alınması esasları üzerine kurulur. Araplar ve Kürtler bu vatanda ortaktırlar
ve Irak,ın birliği çerçevesi içerisinde mili hakları korunur".
Görüldüğü gibi "milli hakları" denince Arapların ve Kürtlerin mili haklarından
bahsedilmektedir. Bu çerçevede Kürtler korunacak bir azınlık olarak değil ilk defa
olarak sadece onlar "ortak" olrak kabul edilerek hak eşitliği ve milliyet,din ve dil
sebebiyle ayrım yapılamıyacağı prensibinden geri adım atıldı.Buna karşı Irak
Türkmenleri ilk defa olarak bir azınlık statüsüne indirilerek isimlerinden dahi
bahsedilmemişti.
Buna rağmen ve açık bir çelişki olarak, geçici anayasa iptal edilen kanun-i
esasinin"Anayasanın" 9. maddesini aynen tekrarlıyarak:
" Hak ve genel görevler bakımından vatandaşlar kanun önünde eşitirler. Aralarında
köken, asılö dil,din veya inanç dolayısıyla ayrım yapılamaz" hükmüne yer verilmişti.
8 Şubat 1963 tarihinde yapılan yeni bir darbe yapılıp Devrim Komuta Konseyi hem
yasama hem yürütme görevini üstlenince yeni hükmü düzenlemek ve ortaya çıkan
boşluğu doldurmak için 29 Nisan 1963 tarihinde 25 numaralı Devrim Komuta
Konseyi kararı yeni düzenlemeler getirmiş, ancak vatandaşlık haklarına değinmiyerek
sadece Konseyin ve Cumhurbaşkanının yetkilerini ele almışti. Bu karar geçici
anayasayı iptal etmemişti.
18 Ekim 1963 de yapılan üçüncü bir darbeyle rejim değişmiş ve yeni hükümet 29
Nisanda karar alıp 10 Mayıs 1964 tarihinde yayınladığı geçici anayasayla eskisini
değiştirmiştir. Bu anayasa 6 defa tadil edilmi, 8 Eylul 1965 tarihinde ve Kürt
meselesinin çözüme kavuşturulması çabalarından ve 29 haziran beyanından sonra ele
alınan ikinci düzeltmeyle genellemeyi ortadan kaldırarak 19. düzeltilmiş maddesinde
şu hükme yer vermişti:
" Iraklılar hak ve genel görevlerde eşittirler, köken,asıl,dil,din veya herhangi bir
sebeple aralarında ayrım yapılamaz. Bu anayasa bir mili ve kardeş birliği içinde olan
Irak halkının kapsamı içinde Kürtlerin mili haklarını kabul eder"."Tadilin birinci
maddesi"
Böylece bu anayasa hakların eşitliği ilkesine tekrar geri dönmüş, ancak Kürt
realitesini de kabul ettiğini içermişti. Görüldüğü gibi genel kural hiç bir ferdi veya
topluluğu dışlamamaktadır.
En son ve yine geçici olan anayasa Arap Sosyalist Baas Partisini iktidara getiren ve 17
Temmuz 1968 tarihinde gerçekleştirilen saray darbesinden sonra ve ayni ayın 30unda
darbeyi yapanların bir bölümünün tasfiye edilmesinden sonra 21 Eylul 1968 tarihinde
yayınlanmış ve eski anayasalrda bulunmayan yeni prensipler getirmişti. Mesela
birinci madde Irak Miletinin Arap milletinin bir parçası olup hedefinin Arap birliğini
gerçekleştirmek olduğu ve hükümetin bu hedef istikametinde çalışacağı kuralına yer
vermişti.
Mili haklar konusuna gelince 21. madde şu hükmü getirmiştir:
" Iraklılar hak ve genel görevlerde eşit olup aralarında köken,ırkdil veya din sebebiyle
ayrım yapılamaz, Arap ve Kürtler dahil olmak üzere hep birlikte Vatanın varlığını
korurlar ve milli hakları Irakın toprak bütünlüğü içinde güvence altına alınır"
Böylece"Arap ve Kürtler dahil" bütün Iraklıların mili hakları kabul görerek açıklık
getirilmese de öbür etnik guruplar istisnaya tabi tutulmadı.
Görüldüğü gibi Cumhuriyet döneminde çıkarılan bütün geçici anayasalar ilk
Anayasada yer bulan çok önemli bir prensüpten vazgeçerek mili lisanlarla özel okul
açma hakkını içermeyerek eğitimin devlet tarafından düzenlenen bir hak olduğunu
içermeye başladı.
Türkmenlerin Devlete bakışı
Irak Türkmenleri hükümetlerle devlet arasında ayrım yapmasını bilmişlerdir. 1920
yılında İngiliz işgaline karşı alevlenen ayaklanmaya fiilen katılmaları ve
ayaklanmanın ilk kıvılcımlarının Telaferden başlaması, hatta bazı tarihçilerin Telafer
hareketinin bu ayaklanmaya ilk esas teşkil etiğini yazmaları yanında Milli hükmün
tesisinden sonra İsyana yeltenmemişlerdir.
Irak hükümetlerinin kuruluş şekilerine ciddi itiraz ve çekinceleri olması ise tabi bir
reaksyondu. Bu bağlamda Kerkük şehri Faysal,ın Kral olarak tahta çıkarılması için
yapılan referandumu boykot etmişlerdi. Kralın tahta çıkış merasimine Kerküklülerden
Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
Çirattagı - Türkmenler ve Irak - 2
- Büleklär
- Türkmenler ve Irak - 1Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3469Unikal süzlärneñ gomumi sanı 179321.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.33.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.40.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Türkmenler ve Irak - 2Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3675Unikal süzlärneñ gomumi sanı 167322.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.33.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.40.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Türkmenler ve Irak - 3Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3728Unikal süzlärneñ gomumi sanı 206820.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.31.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.39.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Türkmenler ve Irak - 4Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3660Unikal süzlärneñ gomumi sanı 128220.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.31.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.38.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Türkmenler ve Irak - 5Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3833Unikal süzlärneñ gomumi sanı 181223.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.34.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.40.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Türkmenler ve Irak - 6Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3505Unikal süzlärneñ gomumi sanı 186623.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.35.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.42.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Türkmenler ve Irak - 7Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 3155Unikal süzlärneñ gomumi sanı 155617.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.28.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.34.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
- Türkmenler ve Irak - 8Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.Süzlärneñ gomumi sanı 694Unikal süzlärneñ gomumi sanı 44213.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.23.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.28.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.