Türkmenler ve Irak - 6

Süzlärneñ gomumi sanı 3505
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1866
23.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
35.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
42.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
Süleymaniye olduğunu, Süleymaniye Kürt şehri iken Kerkük ve erbil,in Türkmenlerle
meskun olduğunu yazmaktadır. Hay bu kitapta Kerkük,de çoğunluğun Türkmen
olduğunu ve bu şehrin onların ana yerleşim bölgeleri olduğunu da yazıyor.
Siyasi literatürde bakılırsa, 1958 darbesinden sonra, merkezi Kerkük,te olan
İkinci Tümen Komutanı Tümgeneral Nazım Tabakçalı,nın hatıralarını içeren kitaptan
alınan belgelerde, o zamanki siyasi otoritenin konuya nasıl baktığı da ortaya
çıkmaktadır. Şöyle ki, Tabakçalı, Genel Askeri Hakime sunduğu raporda, “Kerkük,te,
Krütlerle Kerkük vilayetinde çoğunluğu oluşturan Türkmenler arasındaki etnik
çatışmanın çok belirgin bir durumda ortaya çıktığını”, belirtmiştir.
Tabakçalı ikinci bir raporunda da, 2-5 Şubat 1959,da toplanan Birinci
Öğretmenler Sendikası Kurultayı,nın kararlarını eleştirirken, Kerkük,te Kürtlerin hiç
bir şekilde çoğunluğu oluşturmadıklarını, aksine azınlık konumunda olduklarını ifade
etmektedir.
Resmi İngiliz belgelerine de bakılınca Dışişleri bakanlığının 371/134255
numaralı belgesine rastlıyoruz. Bu belgede İngilterenin Bağdat Büyükelçiliğinin
Doğu dairesine gönderdiği bir telegrafta Kerküklülerin genellikle Türkçe
konuştuklarına işaret ettiği gözlenmektedir.
İngiltere Dışişleri Bakanlığının 371/134212 numaralı bir belgesinde de 12
Ağustos 1958 tarihli ve 1286 numaralı gizli telegrafında da Kerküklülerin genelikle
Türkçe konuştukları açıkça ifade edilmektedir.
Konuyu gerçekten araştıranlar her halde Hanna Batatu,nun Irak hakkındaki
kitabının üçüncü cildinde yer alan şu ifadelere rastlamışlardır:
Bir Petrol merkezi olan Kerkük, Bağdat,ın 180 mil (280 km) kuzeyindedir.
Çok yakın zamanlara kadar kelimenin tam anlamıyla bir Türk şehri iken, Kürtler
yavaş yavaş yakın köylerden bu şehre göç etmeye başladılar. Petrol sanayiinin
gelişmesinden sonra bu göç hız kazanmaya başladı ve 1959 yılına gelince, Kürtler
şehrin üçte birini teşkil etmeye, Türkmenlerin sayısı ise yandan biraz fazlaya inmeye
yüz tuttu. Erbil gibi başka Türk şehirleri de aynı olaya şahit oldu. Erbil büyük bir
şekilde Kürtleşmeye başladı ve değişiklik barışçı bir şekilde cereyan eti. Kerkük,teki
durum ise farklıydı; oradaki halk daha dirençli olarak, Türkiye ile sıkı kültürel
bağlarını koruyup, etnik hüviyetlerini daha şuurlu olarak perçinleştirdiler.
Enseklopedik bilgilere başvuracak olursak Cambrıdge Ün.versitesi yayını olan
Dünyanın yerel Mimarisi Enseklopedisi eserinin Kerkük Maddesi, Kerkükte
çoğunluğun Türkmen olduğunu ve ırakta Türkmen nüfusunun 2.5 milyonun altında
olmadığını yazıyor.
Son olarak, kimsenin objektifliğinden şüphe etmediği Encyclopedia
Britannica,nın da, tartışma götürmeyecek şekilde Kerkük,ün bir Türkmen şehri
olduğunu, ancak şehirde Arapça ve Kürtçe konuşan insanların da bulunduğunu
vurgulamasına işaret etmek yerinde olacaktır. Bu ansiklopedinin düzeltilmiş yeni
baskılarına bakacak olursak, Kerkük,ün etnik yapısına temas edildiğinde yine
Türkmenlerin ön planda olduğunu görmüş oluruz.
Erbil:
Erbil’in eski bir şehir olduğu tarihi belgelerle sabittir. Hatta bazı kaynaklar Babil,den
dahi eski olduğunu yazar.Tarihi kitabelede Urbilum olarak geçmektedir. Erbil
Sümerler, Akatlar, Kutiler,3.Ur sülalesive Babillileri görmüş bir şehir olup çivi
kitabelerinde Ülke hanımının evi anlamına gelen Akaşan kalama olarak geçtiği Taha
Bakır ve “Fuat Sefer,in Eski Medeniyetler Rehberi kitabında tesbit
edilmektedir.Asurlular zamanında Senharip Erbilde bazı sulama projeleri
gerçekleştirmişti,Bizanslar ve Sasaniler şehri ele geçirmiş ve Türkmen beylerinden
Zeyneddin Ali Küçük burada bir Türkmen beyliği kurmuştu. Bundan sonra Erbil
Muzaffereddin Abu Sait Göbürü,nün hükmüne geçmiş ve altın çağını yaşamıştı.
Erbil ayrıca Celairliler, Karakoyunlu beylerinden Şah Muhammed ve Esba emiri
kardeşinin hükmüne girdiği gibi Akkoyunlular tarafından da yönetilmişti. 1637
yılında Osmanlı idaresine geçen erbil İngilizlerin Irakı işgaline kadar Osmanlı
hükmünde kalmıştı.
Erbil Molla Efendi gibi bilginler, yakup Ağa, Rezzak ağa, Garibi,Şeyh Sait Efendi
Haşim Nahit Erbil ve Tevfik Celal Orhan gibi şair ve edebiyatçılar yetiştirmiştir.
Araştırmacı Yazar,Hanna Batatu, Yukarıda bahsedilen Irak,3. Kitap(
Komünistler,Baasçılar Ve Özgür Subaylar, eserinde şehir merkezşnşn tam Türkmen
olduğu Erbil,in uğradığı Kürt göçüne temas ediyor ve bu şehri kürtleştirmek için
yapılan çabalardan bahsetmektedir.
Ancak Erbil hala bir Türkmen şehri görünümünü vermekte, özel olarak kalesi ayni
hissi vermekte ve asil aileleri hala Türkmen geleneklerine sadık olarak
yaşamaktadır.Erbil Türkmen kültür hayatını zenginleştiren bir çok sanatçı,edebiyatçı
ve şarkıcı yetiştirmiştir.
Erbilde Türkmenlerin kendi hüviyettlerini korumaları bir çoğunu rahatsız
etmiştir.Onun için yerli yersiz Türkmenlerin Erbilde sonradan gelme bir topluluk
olduğunu veya çok az olduğunu söylemekte ısrarlılar.
Irak kabinesinde Kuzey Bölgesi işleri bakanlığını , daha sonra Irak,ın Prag
büyükelçiliğini yapan Muhsin Dizayi Londrada yayınlanan el_Zaman gazetesinde
tefrika olarak çıkan,Yaşadığım olaylar, ismindeki Arapça kitabında bir olay
nakletmektedir. Dizayi,ye göre o zamanların Erbil valisi Halit Abdulhalim kulüplere
uğrar, konuşmalara kulak asarmış. Bir defasında aralarında İsmail yakubi,Cevdet
Ahmet Naci ve başkalarının bulunduğu bir gurubun aralarında Türkmence
konuştuklarını duymuş, isimlerini yazmış ve ertesi gün vilayet makamına gelmelerini
rica etmiş.Bunlar geldiğinde o zaman tanınan Türkmen Kültürel haklara işaretle bu
adıma destek vermelerini ve ocaklar, dernekler kurmalarını önererek kendilerine
yardımcı olacağını ifade etmiş. Dizayi bunların güldüğünü ve arada bir yanlış anlama
olduğunu , çünkü, hepsinin Kürt olduğunu söylediklerini yazıyor.
Dizayi Erbilde asil aile fertlerinin Türkmence konuşmayı adet etiklerini yazarken
neden bir gurup Kürdün kendi aralarında ve özel görüşmelerinde Türkmence
konuştuklarını izah etmemektedir. Kaldı ki bu bağlamda işaret ettiği asil ailelerin
ismini verirken Avcılı ve Doğramacı gibi ailelerden bahisle bunların da Kürt
olduğunu söylemekte bir mahzur görmemiştir!
YEDİNCİ BÖLÜM
Irak Türkmenlerinin Dünya Görüşü
Irak Türkleri, Türkmenler adıyla anılarak Irak’ta belirli bir yer tutmuş olan bir
topluluktur. Irak devletinin demokratik ve hukuk devleti oluşu istikametinde önemli
bir düzeyde uğraş vermiş ve vatandaşlık duygusunu ciddi bir şekilde iktisap ederek
Irak topluluklarıyla kaynaşmıştır.
Yakın tarihimize bakılırsa, Irak Türkmenlerinin Irak’ta yaşayan öbür etnik ve dini
topluluklarla bir ihtilafı veya kavgası olmamıştır. Cumhuriyet dönemine kadar, bazı
dış etkili hadiseler dışında, Aaplar, Kürtler, Aşurlular, Ermeniler ve hatta Yezidiler
gibi azınlık topluluklarıyla dahi hiç bir çatışması olmamıştır. Dikkat edilirse,
Ortadoğuda istikrar ve düzenin sarsıldığı elili yıllardan sonra da, Irak Türkmenleri
bazı kanlı çatışmalarda hep savunmada olmuş, hiç bir zaman toprak, hukuk veya
nüfuz için saldırgan taraf olmamışlardır.
Kanımızca bu sosyo-politik çizgi, Türkmenlerin hem coğrafî konumundan, hem de
tarih boyunca hükme susamış bir topluluk değil, merhamet ve adalet dağıtan bir
miletin devamı oluşlarından kaynaklanmaktadır.
Siyasi terbiye dediğimiz bu son yüzyılın etkisi, Irak Türkmenleri üzerinde bariz
çizgisini belirlemiş ve dürüst kadroların beklenti ve davranışlarını etkin bir şekilde
damgalamıştır. Son 50 yıl içinde Irak Türkmenlerinin barındıkları bölgelerde
filizlenen miliyetçi akım, zaman zaman törpülenmiş, aşırılıkları ve siyasi
tutarsızlıkları bertaraf ederek kabul görmüş bir çizgi haline gelmiştir.
Zaman zaman Türkmenlerin kurdukları veya kurmaya çalıştıkları politik ve sosyal
örgütler, öğrenci teşekkülleri , ruhsatlı dernek ve ocaklar bu çizginin yaşatılması ve
miliyetçi kadronun genişlemesi ile fikirlerinin bier sonraki nesilere aktarılmasında
büyük rol oynamışlardır. Herkesin gördüğü gibi bu çizgi dürüst, idealist,inançlı ve
sadık insanlarımızın bir araya gelmesini her zaman sağlamıştır. Ve yine görülyor ki
bu çizginin dürüst ve temiz güzergahından şu veya bu sebepten dolayı ayrılmıış
olanlar, geniş halk kitleleri tarafından kabul görmemişlerdir.

Irak vatandaşı olarak, kendi topraklarında özgür, haysiyet ve şerefleri korunmuş,
mili, kültürel ve politik hakları güvenceye alınmış bir topluluk olarak yaşamak
isteyen Türkmenler, vatan edindikleri topraklara nasıl bakmışlar, haklarını hangi ölçü
ve çizgilerde istemişler ve bu toprakların geleceği için neler düşünmüşlerdir. Bu
çalışma bütün bunları 6 ana başlık altında özetlemektedir.

1- TÜRKMENLERİN SİYASI İZGİSİ
Irak Türkmenleri, siyasi mücadelelerinde barışçı yolu seçmişlerdir. Silahlı
mücadeleye itibar etmeyen, mantık ve kültürel düzey baskısıyla mücadeleyi seçmiş
olan bu topluluk, bir kaç hissi istisna dışında kaba kuvvete dayalı kavgacı ve
saldırgan politkadan yana tercih koymamışlardır. Bu sebepden dolayıdır ki geleneksel
Ortadoğu direniş örgütleri benzeri teşekküller fazla bir dağılım kaydetmemiş, ancak
Bağdat, Musul ve Erbil’de yasal bir kuruluş olarak sosyo-politik uğraş veren Türkmen
Kardeşlik Ocağı insanlarını hemen bünyesine almış, bazen yeraltı teşkilatlarının bile
maruz kalamayacağı tehlikeleri ve riski göze alarak, bu Ocaklarda çalışmaya talip
olanlar her zaman bulunmuş ve rekabet etmişlerdir.
Aslında dünyada cereyan eden siyasi mücadeleler incelenirse, kaba kuvvete baş
vurmmayan ciddi siyasi kuruluşların her zaman daha çok başarıya ulaştıklarını
görmek mümkündür. Burada bir karşılaştırma yapmak gerekirse örnek olarak Filistin
direnişi, İrlanda gizli ordusu, Bader-Mayinhof örgütü, Kızıl Tugaylar, Kızıl Khamir
hareketi, Zafar ayaklanması, Bask mücadelesi, Irak Kürtlerinin ayaklanması, hata bu
bağlamda Barzani-Talabani mücadelesi ve PKK hareketi canlı misaller olarak
gösterilebilir. Bütün bu hareketler, askeri güce dayalı çözümler aradıklarında ancak
kan ve hüsran elde etmişler, bunların karşısında Afrika mili konseyi hareketi,
Hindistan bağımsızlık mücadelesi, Hümeyni akımı, Doğu blokunun çöküşü ve son
Oslo anlaşmaları, siyasi gücün ve idealizmin ne kadar sarsılmaz bir kuvvet olduğunu
ve geç de olsa sonuca ulaştırdığını açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Bu çizgiden hareket ederek diyebiliriz ki, Irak Türkmenlerinin en önemli vazifeleri
İnsan yetiştirmek, idealizmi güçlendirmek ve siyasi söylemlerinin dürüst ve mili bir
çizgide devamını garanti altına almaktır. Türkmenler, barışçı yollardan siyasi ve
sosyal hareketler halinde haklarını savunacak ve ideolojik çizginin belirlediği
hedeflere yılmadan koşacaktır. Nihai hedefler gerçekleşinceye kadar bayrağı teslim
alacak dürüst, idealist ve inançlı miliyetçilerin yetiştirilmesi bir zaruret olduğu gibi,
ondan sonra da miletin bu kazançlarını koruyacak ayni kitle ve ekiplerin
yetiştirilmeye devam etmesi de kaçınılmaz bir zaruretir.

2- SİYASİ HAREKETİN KAYNAĞI
Siyasi hareketin kaynağı ve bel kemiği, kendi içinden olmalıdır. Örgütlenme, Siyasi
arenaya çıkış, yetiştirme ve bilinçlendirme bizim hareketin içinden başlayarak
başkalarının hayati yardımına muhtaç kılınmamalıdır.
Dünya koşullarının değiştiğini ve siyasi güçler için dış destekler aramanın doğal ve
zaruri olduğunu savunan hareketler istisnasız olarak dış mihrakların etki alanına
girmişlerdir. Bu gibi destekleri aramanın, ve sonradan bunlara bağımlı olmanın ne
denli tehlikeli sonuçlar doğuracağını, o destekler çekilince bu hareketler bir anda
uykudan uyanır gibi açık bir şekilde görmüşlerdir.
Onun için siyasi ve kültürel hareketlerin özü iç kaynaklı olup, inanan ve bu davaya
gönül vermiş olan insanların maddi ve manevi katkılarıyla filizlenmeli, dış yardım
ancak karşılıksız ve ayni ideolojiyi paylaşan gurupların sampatisinden kaynaklandığı
oranda kabul görmelidir. Güvenirliliği ne derecede olursa olsun, her hangi dış
mihraka bağlanmak, miliyetçi ve idealist insanları bürokratik memurlar haline
dönüştürerek, üzerlerinde bir onay merci,nin oluşunu hissettirdiği için kabul
edilmemeli, red edilmelidir.

3-TÜRK DEVLETİYLE VE TÜRK SİYASİ HAREKETLERİYLE İLİŞKİLER
Irak Türkmenlerinin Türkiye devleti veya Türkiyede siyasi hareketlerle olan ilişkileri
de zaman zaman Türkmenlerin içinde ve karşıt gruplarda söz konusu edilmektedir.
Irak Türkmenlerinin bir hususu çok iyi algılaması ve savunması elzemdir. O da
Türkiye ile veya Türkiye’deki siyasi güçlerle olan ilişkileri, utanılacak veya
saklanması gerekecek bir olgu değildir. Bu hususun savunması bugüne kadar
gerektiği kadar yapılmamıştır.
Etnik hususiyetlere bölünmüş bir dünyada yaşadığımız için,Türkmenlerin Türk
topluluklarına ve özel olarak engin bir kültür ve ideoloji hazinesi olan Türkiyeye
bakışı, gayet doğal olarak sevgi, bağlılık, etkilenme ve etkileme bağlamında olacaktır.
Arap halkları birbirlerini ne kadar arar, kültür hazinelerinden faydalanır, hissi
bağlarını bir kardeşlik çizgisine getirmek isterse, Sırplar, Ruslar,Kürtler, Acemler, ve
Fransızlar bunu ne kadar yapıyorsa, Irak Türkmenleri de ayni şekilde düşünmesi, en
tabi hakkı ve sevinç kaynağıdır.
Türkmenler, Irak’ta yaşayan bir topluluk olarak, demokratik ve gerçek bir hukuk
devleti kurulduğunda, onun bölünmez bir parçası olarak, Irak yasalarına, siyasi çizgisi
ve istikametine bağlı olup sahip çıksalar da , bu demokratik ve hukuk devleti olan
vatanda da, etnik hususiyetlerinden kaynaklanan bu kültürel alış-verişten hiç, ama hiç
gocunmamalı, hatta kültürünü zenginleştirecek ve katkıda bulunacak bir etken olarak
buna sahip çıkıp destek olmalıdır.

Zaman zaman Irak Türkmenlerine türlü isnat ve suçlamaları yöneltenler,Bu konuda
uluslararası antlaşmalar ve ahitlere bir göz atsalar bu meselenin uluslararası camia
tarafından dikkate alındığını göreceklerdir.Birleşmiş Milletler genel kurulu 18 Aralık
1992 tarihinde 47-135 numaralı kararıyla Etnik ve Mili veya Dini azınlıklara mensup
şahısların hakların beyannamesinde , içinde azınlıklar bulunan ülkelere bu azınlıkları
ve milli özelliklerini koruma ve güvence altına alma yükümlülüğünü
getirmektedir.Beyannamenin ikinci maddesinin beşinci fıkrası azınlıklara mensup
şahısların şu haklarını güvence altına almaktadır:


1- Cemaatlerinin öteki fertleriyle serbest ve sağlam ilişkiler kurmaları ve bu ilişkileri
korumaları.
2- Başka azınlıklarla ilişki kurmaları ve bu ilişkileri korumaları.
3- Milli ve Etnik veya dini ilişkilerle bağlı oldukları başka ülkelerin vatandaşlarıyla
hudut aşırı ilişki kurmaları.

Türkmenlerin Türkiyedeki kardeş ve soydaşlarına da bunu açık bir şekilde anlatıp, bu
hususiyetten doğan kültürel alış-verişin hızlandırılmasını tavsiye etmek ve bunun
altyapısını bugünden oluşturmak zaruretine dikkat çekmelidirler.

4- IRAK’IN GELECEĞİNE BAKIŞ
Irak Türkmenleri, üniter bir Irak devletinin, ırk, din, dil ve mezhep ayrımı
yapılmayan, çoğulcu demokratik ,parlemanter, insan haklarına saygılı bir çizgi içinde
yeniden yapılanmasından yanadır. Bu hukuk devleti içinde Irak Türkmenleri, ülkenin
üçüncü büyük etnik halkı olarak yerlerini almalı, Irak’ın parlak geleceği ve dünya
devletleri arasında saygın yerini alması için vatandaşlık görevlerini yapmalıdırlar.
Din, mezhep ve halklar olarak bir mozaikten oluşan Irak devletinin en büyük
güvencesi yerli yönetimlerin güçlendirilmesi, yerli hususiyetlere saygı gösterilmesi ve
kantonlar esasına göre devlet hizmetlerinin eşit olarak bireylere ulaştırılmasıdır.
Irak Türkmenleri bunu isteye dursun, yeniden yapılanma süreci başlarken Irak
halkları etnik esaslar üzerine kurulu otonom veya federatif bir çözümden yana tavır
takınır, Irak’ın geleceği için bu çözümün daha hayırlı olacağına kanaat getirirlerse,
Irak Türkmenlerine ayni hakların otomatik olarak doğacağı ve Irak Türkmenlerinin
hiç bir etnik guruba tabi olarak yaşamak istemiyecekleri bilinmeli ve dikkate
alınmalıdır.
Bu görüşün şimdiden Irak’ta yaşayan bütün toplulukların temsilcilerine ve Irak’ın
kaderinde söz sahibi olmak isteyen dış kaynaklara da anlatılması,bu hususta yayın,
bildiri, görüşmeler, televizyon ve medya aracılığıyla açık oturumlar ve panelerin
yapılması bir zaruret halini almıştır.


5- IRAK İÇİNDE ÖRGÜTLENME

Davanın özü ve kaynağı, Irak toprakları içinde yaşayan milli topluluk
tarafından oluşturulduğuna göre, görev ve örgütlenme zaruretinin de Irak
toprakları içinde yaşayan halkımızın baş meselesi olduğu muhakkaktır.
Gelecekte hedeflenen demokratik, özgür, insan haklarına saygılı uygar bir ülke
olarak görmek istenen Irak’ta, Türkmenlerin örgütlenmesi medeni çizgiler
içinde politik, kültürel ve sosyal yönlerden olacaktır. Irak Türkmenlerinin
doğal haklarını koruyan ve savunan siyasi ve kültürel teşekküller demokratik
bir platformda çalışmaya başlayacaktır.
Ancak yaşadığmız şartlarda, zulüm ve istibdat altında yaşayan öbür Irak
halkları gibi Irak Türkmenleri de bu doğal haklardan mahrum yaşadılar.
Muhalefetin Irak dışına kaydığı ve totaliter baskı rejiminin hüküm sürdüğü
sıralarda medeni çizgilerde bahsi geçen teşekküllerin çalışmasının doğal
olarak imkansız, azından çok zor olduğu meydanda idi.

Sınırlı biçimde yeraltı çalışmalarının yapıldığı bu ortamda bütün siyasi ve etnik
kitleler ayni kaderi paylaşmakta idiler. Onun için ciddi bir Türkmen teşekkülünün
hakiki anlamda milli davalarına sahip çıkıp bu çizgileri savunması imkan dışına
çıkmıştı. Bunun alternatifi, iki ana öğede görüldü: Davayı yaşatma ve Çözülmeme.
Davayı yaşatmak, gizli faaliyetlerle de mümkün olduğu gibi imkan dahilinde olan
sınırlı imkanlardan faydalanmak yoluyla olmakta idi. Buna göre imkanların müsait
olduğu ölçüde halk konseyleri toplantılarında, Irak Türkmenleri temsilcilerinin bir
kısmı her tehlikeyi göze alarak Türkmenlerin benlik sorununu dile getirmekte ve Irak
Türkmenlerinin birinci sınıf vatandaş olarak yaşama haklarını savunmaktan geri
kalmadılar.
Sınırlı bile olsa, bu çalışmalara vakıf olan halk kitleleri ve gençlik, bir inanç tazeleme
hamlesine girerek davayı yaşatmak için küçük guruplar halinde iletişimi sağlayarak
memleket sorunlarının tartışıldığı bazı ekip çalışmalarını yapmaktadırlar.
Dışarıda olan muhalefet ve direniş guruplarının en büyük sorumluluğu bu kitlelere
moral pompalamak ve hissi bağları devam etirmek olmuştu. Yurt içindeki kitlelerin
en önemli görevlerinden biri de dayanışmayı sağlamak , korumak ve çözülmeye engel
olmaktır. Bunu en iyi şekilde yaptıklarını da söyleyebiliriz.
Irak Türkmenlerinin tarihi, bu konunun her zaman başarıyla işlendiğini ve çözülmeye
hiç bir zaman fırsat verilmediğini göstermiştir. Toprağa ve davaya sahip olan halkımız
çözülmeye engel olmak için hiç bir zaman isyan hareketlerine katılmamıştır. 1991
ayaklanması sırasında görüldüğü gibi Türkiye ve Iran’a göç eden Kürtlerin oranı
toplam nüfuslarına göre yüzde yirmi beş veya otuza yakın olmuşken
Türkmenlerin,Kerkük,Altın Köprü ve Erbil başta olmak üzere en kanlı saldırıların
yaşandığı yerlerden dahi göç eden nüfus oranı yüzde biri aşmamıştır.
Bu kenetlenme ve çözülmeme şuuruna sahip kalındığı müddetçe Irak’ta yaşadığımız
topraklardan atılmamız imkânsızdır. Yurt topraklarında alınan en önemli karar, Irak'ı
kurtarma operasyonunun ufukta olduğu günlerde ortaya çıkmış ve hiç kimsenin şartlar
ne olursa olsun yaşadığı topraklardan ayrılmaması yönünde olmuş ve firesiz
uygulanmıştır.
Irak'ın kurtuluşundan sonra ve umutla baktığımız ve beklediğimiz demokratik
ortamda siyasi hareket varlığını ortaya koymalıdır.
Irak Türkmenlerinin hakiki siyasi örgütlenmesi 1950 yıllarında, sonradan Kerkük
katliamında şehit edilen Ata Hayrulah tarafından filizlenmiş ve 1960 yılında
Türkmen Kardeşlik Ocağı'nın kurulmasıyla ilk defa olarak kültürel bir kisve
altında siyasalaşmıştır.
Öğrenci birlikleri, esnaf örgütleri,öğretmen teşkilatları ve gençlik hareketleri bir
yonca yaprağı gibi ayni söyleme bağlanmış ve yürütülmüştür. O günden sonra bu
çizgiyi temsil eden dernekler,folklor ekipleri, öğrenci örgütleri ve sonradan siyasi
partiler ve Türkmen cephesi bu çizginin genel hattını yürütmüşlerdir. Bugün siyasi
sahada bir çok tartışma ve ihtilaf görülse de Türkmenler arasında nihai
hedeflerden veya çizgiden sapma görülmemiştir. Kürtler ana dört gruba ayrılarak
zaman zaman aralarında silahlı çatışmalara dahi girmişlerse de Tüğrkmenler
arasında en ufak bir fikri olmayan kavga yaşanmamıştır.
Ancak milli çizgide olan insanlar her zaman dış bağımlılığa karşı gelmişler ve
camia olarak rüştlerini ispat ederek, ancak ayni ideolojiyi paylaşan ve kaytsız
şartsız olan yardımların kabul edileceğini benimsemişlerdir. Bu konuda da
Türkmenler Irak Kürtlerinden değişik bir çizgide olmuş ve Kürtler gibi İranlılar,
Suriyeliler, İngilizler, Amerikalılar ve İsrailliler tarafından kulanılmamışlar, hatta
mili bahanelerle böyle bir talep te hemen hemen hiç bir zaman gündeme
gelmemiştir.
Irak Türkmenlerinin yurt içinde olan camia ve örgütler, yurt topraklarında azami
bir dayanışmanın hüküm sürdüğü, kültürel takviye faaliyetlerinin devam ettiği ve
dayanışmanın sağlandığını göstermektedir.
Düşünülen çözüm yurt sathında söylem birliğini tesis etmek ve çatlak seslere
fırsat vermemek için demokratik çizgiler dahilinde derhal Türkmen Kardeşlik
Ocağının 18. kurultayının toplanması ve siyasi harekete geçtiğini ilan etmesidir.
Bu çözüm üç ana sebepten dolayı önemlidir:
1- Irak Türkmenleri siyasi hareketinin doksanlı yıların eseri olmayıp 1960
yılından beri faaliyete geçtiğini gerçekçi bir şekilde ilan edecektir.
2- Irak Türkmenleri hareketinin Irak topraklarından kaynaklandığını, itham
edildiği gibi yurt dışına bağımlı olmadığını ve halkın içinden siyasi bir hareket
olarak gerçekleştiğini gösterecektir.
3- Bu örgütlenmede Irak Türkmenlerinin milli çizgisini yaşatan ve savunabilecek
geniş kitlelerin söz sahibi olarak bayrağı taşıması sağlanacaktır.


6- Yurt Dışı Örgütlenme
Yurt dışında bulunan ve milli çizgiyi benimseyen Türkmenler
ciddi,ağırbaşlı,temsil ehliyetine sahip ve birlikteliği sağlayabilecek örgütlerle
dayanışma içinde olup görevlerinin bittiği fikrine kapılmamalıdır.Asıl siyasi
mücadele bugünden sonra başlamakta ve önem kazanmaktadır. Şimdiye kadar
elde edilen kazanımlar olumlu bir şekilde milli harekete yansıtılmalı ve dünya
kamuoyıuna daha çok hitap etme imkanları sağlanmalıdır.
Çalışmaların özüne bakılırsa, Irak Türkmenlerinin bahsi geçen siyasi çizgilerine
paralel olarak sosyo-politik çalışmaların hız kazanması ve bütün faaliyetlerin temel
taşını oluşturması gerekmektedir.
Dürüst ve idealist kadroların bulunmadığı veya milli çizgimizin gölgesine sığınmış
bazı ekiplerin bu karışık ortamda şahsi çıkar peşine düşerek bir mevki edinme
çabasına girmeleri sürpriz olmuyor. Bütün milletler tarihinde bu gibi oportunist
eylemler görülmüş,ancak idealist ve milli hareketler tarafından zamanı gelince
dışlanmıştır. Önemli olan bu konuların polemik haline dönüşmemesi ve hakiki
çizginin yaşatılmasıdır.
Kanaatimizce bu uğraş devam etmesi Irak toprakları dışında ciddi sosyo-politik
dernek ve ocakların kurulması ve öncü rolünü oynamasıyla mümkün kılınabilir.
Kültürel ve tarihi araştırma enistitülerinin kurulması, sanat, folklor, edebiyat ve
kültür hazinelerimizin korunması ve yaşatılması için çeşitli ocak ve derneklerin
kurulması, yaşatılması ve geliştirilmesi şartır.
Ancak bütün bu çalışmaları bir çizgide toplamak her şeyden önemli ve hayatidir. Fikir
ihtilaflarının dert edilmemesi ve demokratik medeni çizgilerde uğraş veren bütün
idealistlerin bir araya toplanması bir konsensus gerektirmektedir. Tepeden inme veya
figüranlarla takviye edilmiş yapay örgütlenmelerin başarısız olduğu ne kadar doğru
ise, dağınıklığın ve ekip çalışmasından uzak durmanın o kadar tehlikeli ve yanlış
olduğu da aşikârdır.


Siyasi partiler dışında, insan hakları komiteleri, yayın organları, araştırma vakıfları
kurulabilir. Aranan tek şart, ayni havayı teneffüs etmek ve ayni siyasi söylemde
birleşmek olacaktır.

Bu konuda en önemli olan husus söylem birliğidir. Bu birlik ve birliktelik bir
performanstır. Bunu söyleyip de uygulamayanlara her zaman rastlanır. Bu fikri sadece
savunmak yetmez, bunu yaşamak da lazım. Irak Türkmenleri politikalarını iyice
belirleyip buna ters düşmeyecek davranışlarda bulunmalıdır, söylem birliği budur ve
Irakta siyasi yapılanma olsun veya geciksin bu hizmeti yerine getirmeye devam
etmelidir.

EKLER








EK 1
İnsan hakları evrensel beyannamesi


10 Aralık 1948


Önsöz





İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan haysiyetin ve bunların eşit ve

devir kabul etmez haklarının tanınması hususunun, hürriyetin, adaletin

ve dünya barışının temeli olmasına,


İnsan haklarının tanınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını

isyana sevkeden vahşiliklere sebep olmuş bulunmasına, dehşetten ve

yoksuluktan kurtulmuş insanların, içinde söz ve inanma hürriyetlerine

sahip olacakları bir dünyanın kurulması en yüksek amaçları oralak ilan

edilmiş bulunmasına,


İnsanin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur
kalmaması için insan haklarının bir hukuk rejimi ile korunmasının esaslı

bir zaruret olmasına,


Uluslararasında dostça ilişkiler geliştirilmesini teşvik etmenin esaslı bir

zaruret olmasına,


Birleşmiş Miletler halklarının, Antlaşmada, insanın ana haklarına, insan

şahsının haysiyet ve değerine, erkek ve kadınların eşitliğine olan

imanlarını bir kere daha ilan etmiş olmalarına ve sosyal ilerlemeyi

kolaylaştırmaya, daha geniş bir hürriyet içerisinde daha iyi hayat şartları

kurmaya karar verdiklerini beyan etmiş bulunmalarına,


Üye devletlerin, Birleşmiş Miletler Teşkilatı ile işbirliği ederek insan

haklarına ve ana hürriyetlerine bütün dünyada gerçekten saygı

gösterilmesinin teminini taahhüt etmiş olmalarına,


Bu haklar ve hürriyetlerin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasının

yukarıdaki taahhüdün yerine getirilmesi için son derece önemli

bulunmasına göre,


Birleşmiş Miletler Genel Kurulu,


İnsanlık topluluğunun bütün fertleriyle uzuvlarının bu beyannameyi

daima gözönünde tutarak


öğretim ve eğitim yoluyla bu haklar ve hürriyetlere saygıyı geliştirmeye,
gittikçe artan mili ve miletlerarası tedbirlerle gerek bizzat üye devletler

ahalisi gerekse bu devletlerin idaresi altındaki ülkeler ahalisi arasında bu

hakların dünyaca filen tanınmasını ve tatbik edilmesini sağlamaya

gayret etmeleri amacıyla bütün halklar ve miletler için ulaşılacak ortak

ideal olarak işbu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ilan eder.


Madde 1


Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve

vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket

etmelidirler.


Madde 2


Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide,

mili veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark

gözetilmeksizin işbu Beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve

bütün hürriyetlerden istifade edebilir.


Bundan başka, bağımsız memleket uyruğu olsun, vesayet altında

bulunan, gayri muhtar veya sair bir egemenlik kayıtlamasına tabi ülke

uyruğu olsun, bir şahıs hakkında, uyruğu bulunduğu memleket veya

ülkenin siyasi, hukuki veya miletlerarası statüsü bakımından hiçbir

ayrılık gözetilmeyecektir.
Madde 3


Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.


Madde 4


Hiç kimse kölelik veya kuluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle

ticareti her türlü şekliyle yasaktır.


Madde 5


Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayrinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya

muamelelere tabi tutulamaz.





Madde 6


Herkes her nerede olursa olsun hukuk kişiliğinin tanınması hakkını

haizdir.


Madde 7


Kanun önünde herkes eşitir ve farksız olarak kanunun eşit

korumasından istifade hakkını haizdir. Herkesin işbu Beyannameye

aykırı her türlü ayırdedici muameleye karşı ve böyle bir ayırdedici

muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı
vardır.


Madde 8


Her şahsın kendine anayasa veya kanun ile tanınan ana haklara aykırı

Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
Çirattagı - Türkmenler ve Irak - 7
  • Büleklär
  • Türkmenler ve Irak - 1
    Süzlärneñ gomumi sanı 3469
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1793
    21.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    33.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Türkmenler ve Irak - 2
    Süzlärneñ gomumi sanı 3675
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1673
    22.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    33.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Türkmenler ve Irak - 3
    Süzlärneñ gomumi sanı 3728
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2068
    20.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    31.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Türkmenler ve Irak - 4
    Süzlärneñ gomumi sanı 3660
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1282
    20.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    31.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Türkmenler ve Irak - 5
    Süzlärneñ gomumi sanı 3833
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1812
    23.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    34.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Türkmenler ve Irak - 6
    Süzlärneñ gomumi sanı 3505
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1866
    23.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    35.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Türkmenler ve Irak - 7
    Süzlärneñ gomumi sanı 3155
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1556
    17.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    28.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    34.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Türkmenler ve Irak - 8
    Süzlärneñ gomumi sanı 694
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 442
    13.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    23.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    28.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.