Küçük Ağa - 25

Süzlärneñ gomumi sanı 2965
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1623
37.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
50.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
58.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
edeyim. Yalnız beni vurmakla da kurtulamayacan, benim ardımdan haftada bi, on günde bi, bi başka arkadaş
gelip seni bulacak, onlar da aynı şeyi deyecek sana. Gerisini var sen düşün gari, Hoca efendi. Ya elini
masumların kanıyla kirletip duracan, ya da dediğimi yapacan.
Salih'in yanlamasına tuttuğu parabellum ocağın alevleri ile menevişleniyor, Küçük Ağa da gözlerini bu
kendisine uzanmış, titremeden duran gergin elden ayıramıyordu:
— Koy cebine onu, dedi.
Dalgındı, kendi kendine söylenir gibiydi ve sanki Salih orada yoktu veya onu unutmak, yoka saymak
istiyordu.
Çolağın bu jesti "Kırkıncı Oda"nm kapısına indirilen bir tekme, yaraya vurulan bir neşter olmuştu. Şimdi yasak
odanın kapısı ardına kadar açık, yara .meydanda idi ve Küçük Ağa aylardır kül emeye çalıştığı, üstünden
atlayıp geçtiği buhranın tam ortasına düşmüştü.
-öyle işte : Ya onu, ya ötekini seçmeliydi. Sırf canını korumak için yaşayacak, dünyayı bu vahşi endişeden
ibaret sayacak adam mıydı İstanbul u Hoca?
— Haydi sen git, diye yarı rica, yarı öfke dolu bir sesle mırıldandı.
Salih'in eli hep öyle gergin ve titremeden uzanmış duruyor, bu nasırlı, bu kınş kırış eldeki parabellumda
alevler boyuna yankılanıyordu.
— Bağışla amma, karar hincik verilsin derim Hoca efendi!
— Bana "Hoca efendi" deme. Benim adım Küçük Ağa'dır.
Küçük Ağa artık yalnız kaçamak arıyordu. Salih'in gönlünü kararıyla ilgisiz bütün duygu ve düşüncelere
kapadığını, pazarlığın hiç bir çeşidini umursamayacağını iyice anlamıştı. Fakat kendisinin de beş dakikacık
olsun yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Hayır, düşünmek, karar vermek için değil. Küçük Ağa kaderinin ne
olduğunu daha Salih tabancasını' çıkarıp teklifini yapınca anlamıştı. Bir şimşek sezişi idi bu. O kadar kesin, o
kadar karşı durulmaz!.. Ama beş dakikacık, hiç değilse beş dakikacık!.. Bu lâzımdı işte. Hani insan darda kalır
da bir baba, bir dost yadigârını satar ya. Hani insan o işte bile mahkumiyetini bile bile oyalanır, pazarlık
kesildiği halde şöyle bir yalnız kalmak ister ya, Küçük Ağa'nın duyduğu işte o isteğin devleşmiş, gönlü
yamyassı ediverecekmiş gibi bastıran hali idi.
— Hele sen biraz git.
Artık sadece yalvanyordu. Salih bunu anladı ve elinin titremesini önleyemedi. Küçük Ağa aynı fısıltılı sesle
ilâve etti:
— Ne sen beni vurabilirsin, ne de ben seni. Al ah korusun. Bir dolaş gel.
Yalvarmak sırası Salih'de idi.
— Yemin ettim amma Hocafen... şey... Ağa... Yemin ettim, olmadan bi adım atmayacam deye.
Küçük Ağa'nın içi heyecanla dalgalandı, gözleri sıcak sıcak oldu.
— Tamam, tamam. Kabul. Sonra konuşuruz. Yahut sen otur da ben biraz dolaşayım.
Ve kalktı, hemen dışarı çıktı. Ayaklarında dolakları bile yoktu ama, çamlığa kadar tırmandı, patika boyunca iki
kilometre kadar yürüdü. Bu sırada gözleri yanan Küçük Ağa, şıpır şıpır ağlayan da ocağın başında Salih idi.
O gece başbaşa verip ne yapacaklarını konuştular. Çolak:
— Benim aklım incesine ermez, diye işin içinden sıyrılıvermişti.
Fakat yine de aldıkları karar onun verdiği bilgilerden çıktı. Küçük Ağa durumu derleyip toparlıyordu :
Kırk kişi idiler. Küçük Ağa bu kadarcık bir kuvveti idare edecek bilgiye bile sahip değildi. Bunu biliyordu.
Dövüşmek, baskın yapmak gibi şeylerin yabancısıydı. Acaba en doğrusu adamları Kuvva birliklerinden birine
devredip köy köy, kasaba kctsaba dolaşmak, yani en iyi yapacağı işi mi yapmaktı? Fakat ikisi de sözle
çalışılacak günlerin geçtiğini sanıyorlardı. Üstelik bu yol Küçük Ağa için iki bakımdan da tehlikeli idi. öyleyse?
Küçük Ağa Salih'in bildiklerini sökmeye çalışıyordu. Sonunda durumu daha açık olarak kavradı:
Düşmana karşı duran kuvvetler, arada bir takım bağlar bulunsa da iki grupta toplanıyordu. Bir doğrudan
doğruya siyasi otoriteden doğmuş olan ve teşkilâtlanmaya, ordulaşmaya yönelen büyük kısım, bir de o
otoriteye hedefin ortaklığı yüzünden katılan ve milis karakterini koruyan millet birlikleri.
Bu ikincilerin başında da Çerkeş Etern ve Demirci Efe geliyordu. Küçük Ağa bunlardan birine katılmanın
uygun olacağına vardı ve Ço-lak'a:
— Hangisine dersin? diye sordu.
Çolak'a göre Çerkeş Etem çok daha kuvvetli idi ve Küçük Ağa'nın belli etmeden iş görmesine çok daha
elverişli idi, ama Çolak, Çerkeş Etem'den pireleniyordu; çünkü Yüzbaşı Nazım olsun, Hamdi olsun, Doktor
olsun, herkes son zamanlarda Etem bey ile kardeşlerinden kuşkulu ve hoşnutsuzlukla bahseder olmuşlardı.
Küçük Ağa bunu öğrenince:
— öyleyse biz oraya başvuracağız, dedi. Çolak bu karardan alınmıştı. Küçük Ağa bunu anlayınca
yarımyamalak açıkladı:
— Belki orada bize iş düşer, daha faydalı oluruz, dedi.
Daha fazla da konuşmadı. Çünkü kendine fazla güvenir görünmek istemiyordu. Bir çatışmada elinden ne
geleceğini şimdilik kendinin de bildiği yoktu.
Fakat Salih o kadarıyla da rahat etti ve bu kararın gerçekten de yerinde olduğunu sezdi. Nitekim Küçük
Ağa'nın çok yerinde bir iş yaptığını daha şimdiden gösterecek hadiseler geçmekteydi.
Küçük Ağa, ağzında taze sütün tadı, gökyüzü lâcivertten maviye dönerken bütün bunları ve Karaağaç'ın
doğusundaki yayladan Sabun-cupınar'a gelirken geçirdikleri kavgalı, dövüşlü, kaçmalı, kovalamalı haftaları,
gittikçe rüyala-şan bir şekilde düşüne düşüne uykuya daldı, ilk zaferini de kazanmıştı, içi rahattı, bu rahat
ona bitmez gibi, bitmeyecek gibi geliyordu.
Halbuki, çok değil, ancak yarım saat kadar sonra, Hükümet Konağımn yanındaki büyük tavlada atlar tımar
edilirken. Çolak, Küçük Ağa ile bitişik kaderlerini altüst edecek bir konuşmaya kulak misafiri oluyordu. Evet,
burayı seçmeleri belki de dünyanın en hayırlı işi olmuştu.
O iki adam ellerinde kovalarla ahıra girdiği zaman Salih samanların üstüne uzanmıştı. İçerisi iyice loş,
bulunduğu köşe ise büsbütün karanlıktı. Onu fark etmediler, Tevfik beyinkinden başlayarak atlarla
uğraşmaya koyuldular, önce havadan sudan konuşuyorlardı. Derken biri:
— Sen de mi gidiyon len? diye sordu.
— Öyle oldu...
Cevapta alçak gönül ülüğü siper eden o tipik övünüş vardı. Öteki de hasedini şakacılıkla perdelemeye çalıştı:
— Bu ne itibar be oğlum? Ağa'nın seni sevdiğini bilirdik amma bu kadarı da, hani gücenme ya, kimsenin
aklına gelmezdi. Nasıl oldu bu iş? "
— Vallaha ben de bilmedim. Dün akşam dedi işte. Şu torbaya sünüver.
— Adı Karakeçili'ymiş he?
— öyle.
— Yemin ettirdi mi sana da? Kelâm-ı Ka-dim'e el bastırırmiş he? Dursun dediydi.
— öyle işte ya, bunu da dememeliydi.
— Senin burnun büyümüş ülen tezekli... Biribirimizden de mi saklayacağız gari? Ağa seni seçti deye
beni namussuz mu saydı deyecen? Şimdiye kadar sırf bizden yetmiş kişi ayrıldı. Ka-rakeçili'ye, iyi dinle
demiş, bundan gari sizin için anca Reşit bey var demiş, o ne derse onu yapacaksınız, hattaleyim ben bile.
Etem bey bile size aksine haber salsa bizi değil Reşit beyi din-leyecesiniz demiş. Ne yalan deyeyim? Benim
aklım işte buna ermedi gitti. Sonra gidenlerin nere gittiğini de bi bilen yok. Amma gidenlerin hepsi de ya
Tevfik beyin, ya ağalardan birinin gözdesi, güvendiği. Bu iş karışık.
Adamın konuşması on dakikadan çok sürmüş, bu sözleri sık sık kesintilerle söylemişti. Salih'in hafif yollu
horlamaya kaçan mışıltılarını farkettikleri zaman bu konudan konuşmaz olmuşlardı.
— Biri var burda len, horlayıp durur. Yaklaştılar. Eğilip baktı:
— Salih ağa bu be. Hışşt Salihâ, Salihâ!.. Çolak samanların üstünde mırıldana mırıl-
dana yön değiştirdi.
— Hu?
— Salihâ kak be... İsmail ağa gelir nerdeyse...
Çolak toparlandı:
— Şeytan üzerime toz mu serpti ne? İçim geçivermiş. Düş sanırım ben de, meğer essahmış, siz
konuşurmuşsunuz. öle de bi tatlı geldi ki mübarek...
Fırlayıp kalktı ve her zamankinden şevkle çalıştı. Ama içi içini yiyordu bir yandan da: Şu duyduklarını Küçük
Ağa'ya anlatmanın yolunu nasıl bulmalıydı? Karakeçili ha? Tevekkeli, birliklerden gün aşırı bir iki kişi toz
olmuyordu.
Salih'in Küçük Ağa ile başbaşa kalması hâlâ bir mesele idi. Aslına bakılırsa bu iş başlan-gıçtakinden de
zorlaşmıştı. İkide bir ayrı ayrı vazifelere gönderilmeleri bir yana, son günlerde bir de ikisinin de pek samimi
ahbapları türemişti; Küçük Ağa'nın da kendisinin de yalnız kaldıkları pek azdı. Bu şanslı zamanlarını birbirine
denk getirmek böylece âdeta imkânsızlaşıyor-du. Nitekim böyle bir fırsatı yakalamak için akıl almaz bir
zaman geçti aradan. Buna da fırsat bile denemezdi. Çolak konuşmayı tehlikeyi göze alarak sağladı. Küçük
Ağanın müfrezesi Simav tarafından dönüyordu. Daha önce bir haberci gelmiş baskının çetin geçtiğini, hayli
zayiat verildiğini söylemişti. Çolak haber yayılınca kendine göre bir hesap yaptı ve aklına gelen tereddütlere
aldırış etmeden ata atlayıp müfrezeyi karşılamaya çıktı. Tren yolunu geçerken :
— Nereye böyle Çolak? diyen nöbetçi ağasına da, atın hızını kesmeden :
— Küçük Ağa ağır yaralıymış diye bağırdı. Eh, bu da hoş görülecek bir sebepti. Çünkü,
şu, bu, ama sonunda Küçük Ağa ile Salih eski arkadaştılar.
Müfrezeyle daracık Sabuncupınar vadisinin batı sınırını çizen sırtların ardında karşılaştı ve atını doğruca Küçük
Ağaya sürdü :
— Ağır yaralı dediler de...
— Bende bir şey yok.
406/Küçük Ağa
Salih atını ustaca sürüyor ve Küçük Ağa da konuşmaya uyduğu için ötekilerden arayı açıyorlardı. Mesafe
yeteri kadar büyüyünce Salih tavlada dinlediği konuşmayı hızlı hızlı anlattı ve sözünü:
— İşte bu kadar, diye bitirdi.
Küçük Ağa, kalleş bir ihbar yüzünden başaramadıkları baskının derdiyle zaten ezilmiş haldeydi. Salih'in
anlattıkları ile büsbütün sarsıldı, ancak:
— Güvendiklerini bir bir seçmeye başladı, sonra konuşuruz, diyebildi.
O gün ve ertesi gün bir gürültü patırtı içinde geçti, hatta Tevfik beyin odasında yapılan ve müfreze
kumandanlarının katıldığı toplantıda iş ağız kavgasına kadar vardı. Tevfik beyin benzi bütün öfkelenişlerinde
olduğu gibi uçuktu ve adam her öfkelenişinde olduğu gibi basık bir sesle konuşuyordu:
— Kim biliyordu bu baskını? Ben, sen, o... Yani biz, işte, buradakiler. Var mıydı bir başka bi en? Yok... Küçük
Ağa sen yola çıkmadan önce kimseye dedin mi?
Küçük Ağa:
— Katiyen, dedi.
Hepsinin de sinirleri yay gibi gergindi. Kim kim için gizli bir hoşnutsuzluk duyuyorsa pekâlâ ağzından
kaçırabilirdi, öyle de oldu ve sinirleri ötekilerden daha zayıf olan, üstüne de Küçük Ağayı çoktandır kıskanan
Sarı Mehmet:
— Deyip demediğini bilmem, emme Çolak Salih Küçük Ağa'yla konuştu., hem de uzun uzun.
Birdenbire çeneler aralandı. Nefes almaktan korkuyorlardı. Küçük Ağa bocalamanın her şeye son olacağını
sezdi ve derin derin iç çekti:
— Konuşmadı Sarı ağa, konuşmadı, dert döktü. Dert döktü de, sonunda; acep Tevfik beye söylesem
mi? diye danıştı. Bana dert dökmeyip danışmayıp da kime gitsin? Aradan bunca ay geçti, ko bir yana Salih'i,
beni bile hâlâ yabancı tutarsınız. İşte misali; bir gayret daha etsen beni geveze, onu da Yunan casusu edip
çıkacaksın.
Sarı kıpkırmızı oldu. Bir iki kişi "Estağfurul ah" diye mırıldanmak zorunda kaldı. Tevfik bey ise başka bir
noktaya, Küçük Ağa'nm istediği noktaya takılmıştı:
— Bırak onu Küçük Ağa... Neymiş Çolağın bana açmak istediği derd?
— Tavlada, yalakta, sofrada, yatakta bir Karakeçili lâfıdır gidermiş. Ben de and içtim, ben de
gidiyorum diyen diyene imiş.
Tevfik bey şimdi sapsarı idi, Sarı ise ondan da beterdi. Zaten çene kemikleri zonklayıp duran bey de gözlerini
âdeta ona çivilemişti. Nihayet o basık sesiyle sordu:
— Nedir bu kepazelik Sarı? Sarı şaşkındı:
— Sen böyle mi adam seçersin? Böyle mi iş kotanrsın? Topal tez tahkik et; bu avrat çeneliler kimlermiş,
pervasızlıklarının cür'etini kimden alırlarmış, bilmek isterim.
Topal İsmail derhal kapıya yürüdü, eşiği ulurken Sarı Mehmet'e:
— Az gel ağa, dedi.
Tevfik bey "Tahkik et" deyince belli ki ortaya bir "Harp divanı" havası çıkıveriyordu. Sarı, kuzu gibi onu takip
etti.
Odada tıs çıkmıyordu. Herkes pabuçlarının ucuna bakıyordu. Küçük Ağa ise mahalle kahvesinde gibiydi.
Doğruldu ve yine kahveden çıkar gibi :
— Bana müsaade beğ, dedi. Tevfik bey patladı:
— Nereye teşrif Hoca efendi hazretleri?
Bakışlarında öfke ve alay aynı açıklıkla bel i oluyordu. Fakat Küçük Ağa'nın akıl almaz sinir sağlamlığı
karşısında geri çekildi. Küçük Ağa:
— Hücreme, dedi; dinleneceğim. Yorgunum ve canım sıkkın. Sizi yarın rahatsız ederim. Müsaadenizle.
Tevfik bey kuvvetini toplayarak alayda direnmek istedi:
— Nasıl arzu buyurulursa Hoca efendi hazretleri...
— Benim adım Küçük Ağadır Tevfik bey. Kim olduğumu öğrendiğiniz gün, hemen o gün ben de sizin
bunu öğrendiğinizi öğrendim. Size karşı duyduğum saygının büyüklüğü başka hiç bir sebepten değil, hele
korkudan hiç değil, bu bilginizi sakladığınız içindi. Fakat görüyorum ki, bunu da Karakeçili gibi herkes biliyor.
Tevfik beyin yüzü ilk defa olarak kızarıyor-du. Düzden düze utanmıştı. Telâşla:
— Bana haberi getiren artık hayatta değildir Küçük Ağa. Şuradaki arkadaşlar da bunu şimdi öğrenmiş
oldular. Elbette derhal unutacaklar. Bunu böyle bilesin... öfke kötü şey.
Bu tam bir özür dileyişti. Küçük Ağa üzerine varmadı. Başını eğerek odadan çıktı.
O akşam yemeğinde Tevfik bey ile Küçük Ağa başbaşa idiler.
Topal İsmail kendisine verilen emri kısa zamanda yerine getirmiş, Karakeçili hakkında "bir-şeyler" bilen ve bu
konuda konuşan on, onbeş kişi bulmuştu. Bunların hepsi de Sarı Mehmet'in adamları idi. Gerçi bu gizli
teşkilâtın aslını astarını bilen yoktu ama, Küçük Ağa'nın oyununa bu kadarı da yaradı.
Tevfik bey Topal İsmail'i dinledikten sonra, kapının ardında boynu eğik, yüzü sapsarı duran Sarı'ya:
— Kötülemeye kalkıştığın Küçük Ağa ile Çolak senden vefalı, mukadderatımızla senden daha çok
alâkalı. Gizli bir şey dile düşmüş diye telâşlanan onlar, dile düşüren ise sensin. Bunca emeğin geçmemiş
olsaydı, gözümü kırpmaz kendi elimle vururdum. Ne yapacağımı bilemiyorum şimdi. Sana acısam zapt-ü
rapta olur, zapt-ü raptı düşünsem gönlüm yanar. De sana ne yapayım?
Sarı içinden gelen bir sesle, duraklamadan:
— Dilediğini beğ. Çek vur, gönlüm kalırsa nâmert desinler. Amma şunu da bil ki, iş sandığın gibi değil.
Tevfik bey dışarı bakıyordu. Emri gecikti:
— Tez atına atla, yanına da on adam al, ağama git. Bir zaman görmeyelim birbirimizi.
Sarı denileni vakit kaybetmeden yaptı. Tevfik bey de hemen onun arkasından Topal İsmail vasıtasıyle
adamları arasına şu haberi yaydı:
Etem bey yeni bir fedailer müfrezesi kurmuş, başına da San Mehmet'i getirmiş. Kimse bunu bilmesini
istemezmiş. Çünkü müfreze hep Yunan gerilerinde çalışacakmış.
Herkesin "Sır" diye öğrendiği bu haber asıl "Sır"nn yerine geçti, herkesin bildiği iş de fısıltı konusu olmaktan
çıktı. Karakeçili lâfı unutuldu. Onu unutmayacak iki kişi vardı; Küçük Ağa ile Çolak Salih.
Küçük Ağa bütün yemek boyunca içine kapalı, hatta kırgın göründü. Tevfik bey üsteledik-çe de söylemek
istediklerini rahat rahat söyledi.
Küçük Ağa, evet kırgındı. Ama bu sırf Sarı Mehmet'in yüzünden değildi. Geleli aylar olmuş, bunca imtihan
geçirmişti, fakat hâlâ yabancı tutulmakta idi. Hâlâ gözetlenmekte idi. Yola beraber çıktığı Salih'le bile
konuşamıyordu. Halbuki Salih onun sağ kolu idi. Kötüye yorulacak ne gibi bir niyetleri olabilirdi? Kötülenecek
ne iş kurabilirlerdi? Böyle bir şey olsa şimdiye kadar denemez mi idiler? Hadi ona fırsat çıkmadı, fırsat
çıkmayacağını anladılar densin, çekip gitmeye de mi fırsat bulamazlardı şimdiye kadar? Ve bütün bunlar
Küçük Ağanın içini birer kurt gibi kemirip dururken burada kalmanın ne tadı, ne de mânâsı vardı. Küçük Ağa,
Tevfik bey izin verirse, geldiği gibi çekip gitmek istiyordu, bunda da ısrar ediyordu. Bir insan iki yarayı birden
zor taşırdı.
Tevfik bey:
— Seni bırakmam Küçük Ağa, dedi.
Küçük Ağa başını karanlık pencereye çevirdi. Tevfik bey de rakısından bir yudum daha aldıktan sonra tane
tane konuştu. Mizacının ana çizgisi olan gurur yine belliydi, ama sesinde katkısız bir dostluk da vardı:
— Aklını beğendim, civanmertliğini, yürekliliğini beğendim, ağırbaşlılığını beğendim. Amma bugünler insanın
kendini hislerine koyuvereceği günler değil. Bir yandan memleketin felahı ile uğraşırız, bir yandan da
başımızın derdiyle. Düşman belli, dost bel i değil. Kimin kime vuracağı bilinmez. Tilki gibi kurnaz, kurt gibi
yırtıcı, tavşan gibi uyanık, yaban ördeği gibi tedbirli olacaksın, yoksa tepelenirsin, ummadığın günde
ummadığın yerde sil eyi yersin. Hele bizim gibi başa geçtiysen. Allah kahretsin ama bu böyle işte; düşman
kavgasının içine "Devlet" kavgası, düşünce kavgası da girmiş bir kere, elden ne gelir?..
Bir yudum daha içti. Tıpkı dediği gibi, yırtıcı, kurnaz, uyanık ve tedbirliydi, bu yüzden de duyduğu dostluğa
rağmen açılmaktan çekiniyordu. Küçük Ağa bunu pek iyi anladı ve Tevfik bey, son bir zorlayışla :
— Bak sana şu Karakeçili'nin aslını anlatayım, diye yeniden söze başlayın-, a dik bir sesle :
— Yok beğ, dedi; Al ah lillâh aşkına söyleme, bak and verdim. Bilmek istemem.
Yüzü hafifçe kızarmış, içi iyiden iyiye bur-kulmuştu. Fakat bir şimşek hızıyle bu gibi hallerde hileyi meşru
kılan bir Hadis-i Şerif hatırladı.
İpin ucunu nasıl olsa yakalamıştı, işin aslını hadiselerden er veya geç öğrenecekti, böylesi daha iyi idi. Zaten
bu üç kardeşin iyi mi, kötü mü, haklı mı, haksız mı olduklarını hadiseleri görmeden kim bilebilirdi?
Tevfik bey Küçük Ağa'nın bu tutumu ile rahatladı, pek memnun oldu:
— Yaşayasın, dedi ve onun için yapmak istediklerini daha gönülden söyledi.
Salih, Küçük Ağa'nın yanına geçecekti. Dahası da vardı; Küçük Ağa adamlarını da kendi seçebilirdi. Bundan
sonra kendisi müfrezesinde, müfrezesi yapacağı işte serbestti, adamlarının sayısı da artacaktı.
Bunun üzerine Küçük Ağa ayrılmaktan vazgeçmiş göründü. Fakat kendisine verilen yetkileri kullanmak için
acele etmedi. Salih'i ve Salih'in seçtiği adamları yanına almak için, Düzce taraflarındaki bir eşkıya çetesi
vurmaya gönderildiği günü bekledi.
Küçük Ağa müfrezesi günden güne büyüyor, kavganın ne olduğunu her gün bir parça daha kavrayan Küçük
Ağa'nın başarıları da Tevfik bey, hatta Etem bey çevresini aşarak Ankara'ya kadar ün salıyordu. Nihayet ekim
ayının ortalarında Etem bey, Küçük Ağa'yı Kütahya'ya Kuvayı Seyyare merkezine aldı ve kısa zamanda
kendisine kardeşleri kadar güvenmeye, itibar göstermeye başladı.
Bu arada Çolak da Eskişehir'e tek başına girip kurtuluş hareketi aleyhindeki tutumuyla bir dert olan
mutasarrıfa yaptığı jestle meşhur olup çıkmıştı:
Kasım ayının başlarında bir gün, yatsıdan yarım saat kadar önce idi. İngiliz işgali ve ablukası altındaki
Eskişehir'e girmenin yolunu bulan Çolak, İstanbul hükümetinin bir dediğini iki etmeyen mutasarrıfın evine
vardı. Kuvayı Mil iye'-yi tutanlardan bir kısmı daha önceden haberli idiler, komşu evlere gelmişler, birer
münasebetle koyu İstanbul taraflısı eşraftan bazılarını da davet etmişlerdi.
Derken mutasarrıfın kapısı tekmelenip hızlı hızlı çalınmaya başlandı, bu arada Çolak avazı çıktığı kadar
bağırıyordu:
— Hey, mutasarrıf mısın, nesin çık pencereye!
Sokaktaki bütün pencereler açıldı, başlar birbirlerinin üzerinden sokağa sarktı. Çolak da habire nâra basıp
duruyordu. Nihayet mutasarrıf ikinci kattaki pencerelerden birinin camını ve kafesini sürdü:
— Kimsin, ne istiyorsun?
— Sen mutasarrıf mısın?
— Evet.
— Bana da adıyla sanıyla Çolak Salih derler. Akşehirliyim. Binüçyüz on doğumluyum. Şimdi Murad
dağlarında eğlenirim, beni bulmak istersen, adamlarının da gözü keserse oraya yolla, eyi karşılarım. Buraya
da keyfim çekti; "Yaşasın Kuvva» deye bağırmaya geldim. Yaşasın Kuvva! Gönlüme her estikçe de
geleceğim.
Şaşkına dönen, öfkeden deliren mutasarrıf ne yapacağını, ne edeceğini bilemiyordu. Bar bar bağırarak
ağzına geleni söylemeye başladı.
— Defol mendebur herif... Tutun şunu... Gebertin namussuzu...
Çolak düğün alanında gösteriye çıkmış gibi atını oynatıyor, keyifli keyifli gülüyor ve arada sırada:
— Nerede senin yiğitlerin be mutasarrıf? Sıçanlarla sohbet mi ederler... Namussuz sensin. Sen gâvur dölü
müsün len? İçerde İngiliz askerleri de yok mu hay it herif? diyordu.
Sahne, mübalağasız, altı yedi dakika kadar sürdü. Sonunda da sokağın alt başından üç kişilik bir devriye kolu
göründü. Çolağın hâlâ aldırış ettiği yoktu. Mutasarrıf onlara bağırdı.Devriyeler silâhlarına sarılırken Çolak
tetiğe üç defa bastı, biri İngilizce bir kelime ile bağırdı, öteki; "Yandım" diye feryat etti, adamların ikisi de
ayaklarından vurulmuş, üçüncü kurşun da az ötedeki sokak fenerini parçalamıştı. Çolak atını sokağın başına
doğru sürdü, zifiri karanlıkta kaybolup gitti.
Hadise yalnız Eskişehir'i çalkalandırmakla ve şehirdeki Kuvvacılan coşturmakla kalmadı bütün civar vilâyetlere
ve tekmil cepheye yayıldı, bir parça da büyültülerek bir moral aşısı halini aldı. İki gün sonra Çerkeş Etem bey
Küçük Ağa ile Çolağı yanına çağırıp şöyle dedi:
— Delileri de delilikleri de pek severim. Muharebede yiğidin akıllısı yaptığı deliliklerden belli olur.
Garp cephesi tam bir cephe olmak üzere idi. Görünüşte de işler iyiye ve sağlama doğru gidiyordu, birlikler
arasında herkese güven veren bir ahenk vardı. Fakat Gediz'de Yunan kuvvetleriyle yapılan ve ilk ciddi savaş
Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
Çirattagı - Küçük Ağa - 26
  • Büleklär
  • Küçük Ağa - 01
    Süzlärneñ gomumi sanı 2952
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1658
    33.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 02
    Süzlärneñ gomumi sanı 2829
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1557
    36.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 03
    Süzlärneñ gomumi sanı 2913
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1559
    34.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 04
    Süzlärneñ gomumi sanı 2868
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1664
    31.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 05
    Süzlärneñ gomumi sanı 2898
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1727
    31.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 06
    Süzlärneñ gomumi sanı 2841
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1672
    34.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    56.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 07
    Süzlärneñ gomumi sanı 2859
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1705
    33.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 08
    Süzlärneñ gomumi sanı 2958
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1653
    31.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 09
    Süzlärneñ gomumi sanı 2887
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1674
    34.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 10
    Süzlärneñ gomumi sanı 2855
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1594
    36.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    57.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 11
    Süzlärneñ gomumi sanı 3075
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1746
    33.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 12
    Süzlärneñ gomumi sanı 3047
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1563
    36.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    58.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 13
    Süzlärneñ gomumi sanı 2968
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1715
    32.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    57.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 14
    Süzlärneñ gomumi sanı 2927
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1623
    33.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 15
    Süzlärneñ gomumi sanı 2988
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1677
    34.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    56.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 16
    Süzlärneñ gomumi sanı 2954
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1674
    35.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    56.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 17
    Süzlärneñ gomumi sanı 3030
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1524
    35.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    56.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 18
    Süzlärneñ gomumi sanı 2877
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1623
    33.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 19
    Süzlärneñ gomumi sanı 2991
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1671
    33.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 20
    Süzlärneñ gomumi sanı 2964
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1591
    36.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    59.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 21
    Süzlärneñ gomumi sanı 2833
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1623
    35.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    57.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 22
    Süzlärneñ gomumi sanı 2988
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1725
    33.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 23
    Süzlärneñ gomumi sanı 3004
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1714
    34.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 24
    Süzlärneñ gomumi sanı 2899
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1684
    33.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 25
    Süzlärneñ gomumi sanı 2965
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1623
    37.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    58.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 26
    Süzlärneñ gomumi sanı 3043
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1671
    33.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 27
    Süzlärneñ gomumi sanı 3032
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1613
    36.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    58.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 28
    Süzlärneñ gomumi sanı 2956
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1686
    33.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 29
    Süzlärneñ gomumi sanı 2986
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1574
    34.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 30
    Süzlärneñ gomumi sanı 2970
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1631
    34.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 31
    Süzlärneñ gomumi sanı 2943
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1597
    33.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 32
    Süzlärneñ gomumi sanı 2986
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1678
    31.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 33
    Süzlärneñ gomumi sanı 2970
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1617
    36.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    56.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 34
    Süzlärneñ gomumi sanı 2979
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1612
    34.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    56.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 35
    Süzlärneñ gomumi sanı 2935
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1612
    34.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 36
    Süzlärneñ gomumi sanı 2982
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1635
    34.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    55.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 37
    Süzlärneñ gomumi sanı 2852
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1527
    36.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    56.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 38
    Süzlärneñ gomumi sanı 2833
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1694
    31.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Küçük Ağa - 39
    Süzlärneñ gomumi sanı 833
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 571
    42.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    61.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.