Kara Kitap - 34

Süzlärneñ gomumi sanı 2884
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1648
31.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
44.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
denizaltı resmi vardır diye merakla sayfalarını çevirip en sonunda okumaya başladıkları kitap
pek de uzunmuş. Ama başlarında bir yerde, kitabın kahramanları arasında geçen öyle bir aşk
sahnesi varmış ki oğlan, kahramanın yerinde olmak istemiş. Aşk o kadar güzel anlatılmış ki,
oğlan kitaptaki gibi âşık olabilmek istemiş. Böylece, daha sonra kitapta anlatılacağını hayâl
edeceği aşk belirtilerini (yemek yerken sabırsızlık, kızın yanına gitmek için bahaneler icat
etmek, susamış olmaya rağmen bir bardak suyu içememek) kendisinin de
göstermeye başladığını farkettiğinde, oğlan birer ucundan tutarak kitabın sayfalarına birlikte
baktıkları o sihirli anda kıza âşık olduğunu anlamış.
Birer ucundan tutarak okudukları kitapta anlatılan hikâye neymiş peki? Çok eski zamanlarda
geçen hikâyede aynı aşirette doğmuş bir kızla oğlanın hikâyesi anlatılıyormuş. Bir çöl kıyısında
yaşayan kızla oğlan, Hüsn ile Aşk, aynı gece doğmuşlar, aynı hocadan ders almışlar, aynı
havuzun kenarında gezinmişler ve birbirlerine âşık olmuşlar. Yıllar sonra, oğlan kızı istettiğinde
kabile büyükleri oğlandan Kalpler Ülkesi'ne gidip oradaki kimya'yı getirmesini şart koşmuşlar.
Yola çıkan oğlan, ne dertlerle karşılaşmış: Bir kuyuya düşüp boyalı cadının esiri olmuş, bir
başka kuyuda gördüğü binlerce suretten ve surattan sarhoş olmuş, sevgilisine benziyor diye
Çin padişahının kızına kapılmış, kuyulardan çıkmış, kalelere hapsolmuş, takip edilmiş, takip
etmiş, kışla boğuşmuş, yollar almış, izler, işaretler peşinden gitmiş, harflerin sırrına gömülmüş
ve hikâyeler anlatmış, hikâyeler dinlemiş. Sonunda, kılık değiştirip hep onun peşinden gelen ve
dertlerden kurtaran Sühan ona demiş ki: "Sen sevgilinsin, sevgilin de sen; hâlâ anlamadın
mı?" O zaman hatırlamış oğlan aynı hocadan ders aldıkları günlerde birlikte bir kitabı
okurlarken kıza nasıl âşık olduğunu.
Birlikte okudukları o kitapta ise Hürrem Şah adlı bir padişah ile âşık olduğu Cavid adlı güzel bir
delikanlının hikâyesi anlatılıyormuş, ama zavallı şaşkın padişahtan önce tabii ki, sen anladın o
hikâyede de âşıkların birbirlerine başka bir aşk hikâyesini, üçüncü aşk hikâyesini okurlarken
âşık olacağım. O aşk hikâyesindeki âşıklar da bir kitabın içinde bir aşk hikâyesini okuduklarında
birbirlerine âşık oluyorlar, o kitaptaki âşıklar da başka bir aşk hikâyesi okurlarken birbirlerine
vuruluyorlarmış.
Belleklerimizin bahçeleri gibi bu aşk hikâyelerinin birbirlerine nasıl açıldığını ve bütün kapıları
birbirine açılarak bağlanan sonsuz bir hikâyeler dizisi oluşturduğunu, ben elbiseci dükkânına
gitmemizden, Çocuk Haftası okumamızdan ve zeytin ezmesi kavanozuna bakmamızdan yıllar
sonra keşfettiğimde, sen evimizden kaçmış, ben de kendimi hikâyelere ve kendi hikâyeme
vermiştim. Kimi Arabistan çöllerinde Şam'da, kimi Asya steplerinde Horasan'da, kimi Alpler'in
eteklerinde Verona'da, kimi de Dicle kıyı-
smda Bağdat'ta geçen bu aşk hikâyelerinin hepsi acıklıydı, hepsi hüzünlüydü, hepsi
dokunaklıydı. Daha da dokunaklısı, bütün hikâyelerin kolayca akılda kalması ve insanın
kendisini en saf, en çilekeş, en mutsuz kahraman yerine aynı kolaylıkla koyabilmesiydi.
Nasıl sonuçlanacağını hâlâ çıkaramadığım bizim hikâyemizi de bir gün birisi, belki de ben,
kaleme alırsam, benim o aşk hikâyelerini okurken yaptığım gibi, okuyucu kendini hemen
kahramanlardan birinin yerine koyabilir mi, ya da hikâyemiz akıllarda kalabilir mi, bilmiyorum,
ama böyle kitaplarda kahramanları ve hikâyeleri birbirinden ayıran ve benzersiz kılan şu
türden parçalar hep olduğu için ben de bir hazırlık yapmış olayım dedim:
Birlikte gittiğimiz bir misafirlikte, ağır hayası sigara dumanla-rıyla mavileşmiş bir odada,
senden üç adım ötede oturan bir anlatıcının hikâyesini dikkatle dinlerken, geceyarısı o 'ben
burada değilim' ifadesi ağır ağır yüzünde belirdiğinde seni severdim; tembellikle geçen bir
haftadan sonra, gömleklerinin, yeşil kazaklarının ve bir türlü atmaya kıyamadığın eski
geceliklerinin arasında bir kemeri istemeye istemeye ararken, açık kapısından içerisi gözüken
dolaptaki inanılmaz karışıklığı farkettiğinde yüzünde beliren yılgınlık ifadesini severdim; bir
heves ressam olmaya karar verdiğin çocukluk günlerinde, Dedeyle birlikte masaya oturup ağaç
çizmeyi öğrenmeye koyulduğunda, Dedenin konu dışına çıkan takılmalarına öfkelenmeden
güldüğünde seni severdim; dolmuşun kapısını ucu dışarıda kalan mor paltonun üzerine
kapadığında ve şimdi elinde tuttuğun beş liranın, şimdi yere düşüp kaldırım kenarındaki
ızgaraya doğru kusursuz bir yay çizerek ne güzel yuvarlandığını gördüğünde yüzünde beliren
oyuncu şaşkınlığı severdim; severdim seni, pırıl pırıl bir nisan günü küçük balkonumuza çıkıp
sabah astığın mendilin hâlâ kurumadığını, demek ki güneşin seni aldattığını anladığında ve
hemen sonra, arka arsadan gelen çocuk cıvıltılarına hüzünle kulak kabarttığında seni
severdim; birlikte gittiğimiz bir filmi bir üçüncü kişiye hikâye ederken belleğinin ve
hatırladıklarının benimkinden ne kadar farklı olduğunu korkuyla anladığımda seni severdim;
severdim seni; aile içi izdivaçlar ve akrabalar arasındaki evlilikler üzerine bol resimli bir
gazetede makale döktüren profesörün incilerini bir köşeye çekilip bana sezdirmeden
okuduğunu gördüğümde ve ne okuduğunu değil, ama okurken yalnız-
ca üst dudağının Tolstoy kahramanları gibi hafifçe öne çıktığını gördüğümde seni severdim;
asansör aynasında kendine bir başkasına bakar gibi bakışını ve nedense bu bakıştan sonra
hatırladığın şeyi telâşla çantanın içinde arayışını severdim; biri yan yatmış ince bir yelkenli,
öteki kambur bir kedi gibi yanyana durarak saatlerce seni bekleyen topuklu ayakkabılarının
içine aceleyle girişini ve saatler sonra, eve döndüğünde ayakkabıları gene aynı çamurlu ve
asimetrik yalnızlığa terketmeden önce kalçalarının, bacaklarının ve ayaklarının kendi
kendilerine yaptıkları hünerli hareketleri sey-retrneyi severdim; sigara küllüğünü tepeleme
dolduran izmaritlere ve kara başlarını umutsuzca bükmüş yanık kibritlere bakarken kederli
düşüncelerin kimbilir nereye gittiğinde seni severdim; severdim seni her zaman yürüdüğümüz
sokaklarda, bir an, sanki güneş o sabah batıdan doğmuş gibi yepyeni bir ışık ve yepyeni bir
köşeyle karşılaştığımızda, sokakları değil, seni severdim; birden çıkan lodosla karların eridiği
ve İstanbul'un üzerindeki kir bulutlarının temizlendiği kış gününde, antenlerin, minarelerin ve
adaların arkasından bana gösterdiğin Uludağ'ı değil, başını omuzlarının içine çekerek ürperen
seni severdim; çinko tenekelerle yüklü ağır arabayı çeken sucunun yorgun ve yaşlı atına
kederle baktığında severdim seni; dilencilere para vermeyin, onlar aslında çok zengin
diyenlerle alay ettiğinde ve herkes labirentimsi merdivenlerden kıvrılarak sinemadan
yeryüzüne ağır ağır çıkarken, bir kestirme bulup bizi bütün kalabalıktan önce kaldırıma
çıkardığın zamandaki mutlu gülüşünü gördüğümde seni severdim; Saatli Maarif Takviminden
bizi birlikte ölüme yaklaştıran bir yaprağı daha kopardıktan sonra, en altta günün yemeği
olarak önerilen etli nohut, pilav, turşu ve karışık kompostoyu, yaklaştığımız ölümün bir
işaretini okur gibi ağırbaşlı ve hüzünlü bir sesle okumanı ve Kartal marka ançu-vez tüpünün
önce rondelayı çıkartıp, sonra kapağı sonuna kadar çeyirip açılacağını bana sabırla öğrettikten
sonra, üretici Mösyö Trellidis'in saygılarıyla, demeni severdim; kış sabahları yüzünün renginin
şehrin üzerindeki soluk beyaz göğün renginde olduğunu gördüğümde, çocukluğumuzda,
caddenin ırmağından akan arabalar arasından, bir kaldırımdan öteki kaldırıma bir koşu çılgın
ve neşeli geçişini seyrettiğim zamanki gibi, seni endişeyle severdim; severdim seni, cami
avlusunda, musalla taşında yatan tabuta ko-
nan kargaya dikkatle ve gülümseyerek baktığında, radyo tiyatrosu taklidi sesinle annenle
babanın kavgalarını oynadığında seni severdim; ellerimin arasına dikkatle başını alıp gözlerinde
hayatımızın gittiği yeri korkuyla gördüğümde seni severdim; vazonun yanında, neden orada
bıraktığını anlayamadığım yüzüğünü günler sonra gene orada gördüğümde seni severdim;
efsane kuşlarının ağır ağır uçup havalanışını andıran uzun bir sevişmenin sonunda, ağırbaşlı
şenliğe kendi şakaların ve yaratıcılığınla en sonunda senin de katıldığını anladığımda seni
severdim; dikine değil yanlamasına kestiğin elmanın içindeki kusursuz yıldızı bana
gösterdiğinde seni severdim; öğle vakti, yazı masamın üzerinde oraya kadar nasıl geldiğini
anlayamadığım bir tel saçım gördüğümde ve birlikte çıktığımız bir yolculukta, tıkış tıkış
belediye otobüsünün tutunma demirlerine sarılan öbür eller arasında yan yana duran
ellerimizin birbirine ne kadar az benzediğini kederle gördüğümde, seni kendi gövdemi tanır
gibi, beni terkeden ruhumu arar gibi, bir başka kişi olduğumu acı ve sevinçle anlar gibi
severdim, severdim seni; nereye gittiğini bilmediğimiz bir trene bakarken yüzünde beliren
esrarlı ifadeyi ve bu kederli bakışının tıpatıp aynısını, bir akşamüstü sürülerle kargaların
çığlıklar atarak çılgın gibi uçuştuğu bir saatte, elektrikler birden kesildiğinde evimizin karanlığı
ile dışarısının aydınlığı yavaş yavaş yer değiştirirken gene esrarlı ve hüzünlü yüzünde ben
gördüğümde kapıldığım o çaresizlik acı ve kıskançlıkla severdim seni.

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BİR AKIL HASTASI DEĞİL, YALNIZCA SADIK BİR OKURUNUM
"Zarıma mira! edindim zatım" Süleyman Çelebi
Çarşamba akşamı iki günlük bir uykusuzluktan sonra yattığı uykudan Galip perşembe sabahına
doğru uyandı, ama tam uyanmak da denemezdi buna. Olup bitenleri ve aklından geçenleri, çok
sonraları, yeniden bir bir anlamaya çalıştığı günlerde hatırlayacağı gibi, yataktan kalktığı
sabahın dördü ile sabah ezanını dinleyip yeniden uykuya yattığı yedisi arasındaki sürede,
Celâl'in yazılarında sık sık sözünü ettiği "uykuyla uyanıklık arasındaki efsane ülkenin harikaları"
arasındaydı.
Uzun bir uykusuzluk ve bitkinlikten sonra, yattıkları derin uykunun orta yerinde uyananların,
kendi yataklarından başka yataklarda kalkan talihsiz ve yorgunların çoğu gibi, içinde uyandığı
yatağın, odanın, evin nerede olduğunu, buraya nasıl geldiğini hatırlamakta güçlük çekmiş ama
hafızasının bu büyüleyici şaşkınlığından dışarı çıkmak için de kendini çok da fazla zorlamamıştı.
Böylece Galip, uykuya yatmadan önce onu bıraktığı yerde, çalışma masasının hemen yanında,
Celâl'in tebdil-i kıyafet araçlarını koyduğu kutuyu görünce hiçbir şaşkınlık geçirmeden içindeki
tanıdık nesneleri bir bir dışarı çıkardı: Melon bir şapka, padişah kavukları, kaftanlar, bastonlar,
çizmeler, lekeli ipek gömlekler, boy boy, renk renk takma sakallar, peruklar, cep saatleri, boş
gözlük çerçeveleri, serpuşlar, fesler, ipek kuşaklar, kamalar, Yeniçeri takıları, bileklikler ve
tarihi film çeken Türk sinemacılarına kıyafet ve teçhizat sağlayan Beyoğlu'ndaki ünlü Erol Beyin
dükkânından alınabilecek başka bir yığın ıvır zıvır. Hafızasının kuytu bir köşesine itilmiş uzak
bir anıyı hatırlar gibi Celâl'in bu kıyafetleri giyerek geceleri Beyoğlu'nda gezişini gözlerinin
önünde canlandırmaya çalıştı sonra. Ama tıpkı, az önce gördüğü rüyanın hâlâ aklının içinde
kıpırdanan mavimsi damları, alçakgönüllü sokakları ve hayâletim-
si kişileri gibi, tebdil sahneleri de, Galip'e "uykuyla uyanıklık arasındaki ülkenin" efsanelerinden
biri olarak gözüktü; ne esrarlı, ne gerçek, ne anlaşılabilir, ne de büsbütün anlaşılmaz harikalar
olarak. Rüyasında, hem Şam, hem İstanbul, hem de Kars Kalesinin eteklerinde yer alan bir
mahallede bir adres arıyor, aradığını da, magazin gazetelerinin bilmecelerindeki kolay
kelimeler gibi hiç zorlanmadan buluveriyordu.
Aklında hâlâ bu rüya olduğu için Galip çalışma masasının üzerinde içi adreslerle dolu defteri
görünce bir rastlantı duygusuna kapılarak, becerikli ve gizli bir elin işaretleriyle ya da kendini
çocuk gibi gizleyen oyuncu bir Tanrı'nın izleriyle karşılaşmış gibi sevindi. Bu dünyada
yaşamaktan memnun, gülümseyerek defterdeki adresleri ve karşılarındaki cümleleri okudu.
Kimbilir kaç tane hevesli ve hayran, Anadolunun ve İstanbul'un dört bir yanında Celâl'in
yazılarında bu cümlelerle karşılaşacakları günü bekliyorlardı; belki de bazıları karşılaşmışlardı
bile. Uykunun ve rüyaların dumanları arasından Galip hatırlamaya çalıştı: Daha önce, Celâl'in
yazılarında rastgelmiş miydi bu cümlelere, onları yıllarca önce okumuş muydu? Bazı cümleleri
okuduğunu hatırlamasa bile, Ce-lâl'in ağzından defalarca işittiğini biliyordu: "Harika olanı
harika yapan şey, onun sıradanlığı ve sıradan olanı sıradan yapan şey, onun harikalığıdır" gibi.
Bazı cümleleri Celâl'den okuduğunu ve işittiğini çıkaramasa bile, başka bir yerde dikkat ettiğini
hatırlıyordu: İki çocuğun, Hüsün ile Aşk'm okul yıllarını anlatan Şeyh Galip'in iki yüzyıl önce
yazılmış şu dizesi gibi:
"Sır şahdır, ona ihtimam et."
Bazılarını ise, ne Celâl'den, ne de başka bir yerden işitip okuduğunu hatırlıyordu, ama hem
Celâl'in yazılarında, hem de başka bir yerde okumuş gibi de bir yakınlık hissediyordu onlara.
Beşiktaş Serencebey'de oturan Fahrettin Dalkıran'a bir gün işaret olacak şu cümle gibi:
"Birçoklarının öğretmenlerini kan içinde kalıncaya kadar dövmeyi ya da daha basiti, babalarını
keyifle öldürmeyi düşledikleri o özgürlük ve kıyamet gününde, yıllarca merakla buluşmayı
beklediği kayıp ikiz kardeşinin kendisine yalnızca ölüm olarak gözükeceğini hayâl edebilecek
kadar sağduyu sahibi biri olduğu için, beyefendi, uzun zamandır ortalıktan çekilmiş, yerini
kimselerin bilmediği evinden başını dışarı çıkarmaz olmuştu hiç." Beyefendi kimdi?
Gün ışımak üzereyken Galip, bir içgüdüyle telefonu yeniden fişe taktı, yıkandı, buzdolabında
bulabildikleriyle karnını doyurdu ve sabah ezanından az sonra Celâl'in yatağına girip yattı.
Uyumadan az önce, uykuyla uyanıklık arasındaki ülkede, hayâllerden çok düşlere daha yakın
bir bölgede Rüya ile birlikte çocukluklarında Boğaz'da bir sandal gezintisine çıkmışlardı.
Sandalda ne teyzeler vardı, ne anneler, ne de kayıkçı: Rüya'yla yapayalnız olmak Galip'e bir
güvensizlik veriyordu.
Uyandığında telefon çalıyordu. Galip telefona yetişene kadar arayanın Rüya değil, her zaman
arayan ses olacağına karar vermişti. Bir kadın sesi duyunca durakladı. "Celâl? Celâl sen
misin?"
Pek de genç olmayan, tanıdık hiç olmayan bir kadın sesiydi. "Evet."
"Canım, canım, neredesin, nerelerdesin, günlerdir seni, seni arıyorum, arıyorum, ah."
Son hece uzayarak hıçkırığa, hıçkırıklara ve bir ağlamaya dönüştü.
"Sesinizi çıkaramadım," dedi Galip.
"Sesinizi," dedi kadın, Galip'in sesini taklit ederek. "Sesinizi. Bana, sesinizi, diyor. Ben sesiniz
olmuşum." Bir sessizlikten sonra, kartlarına güvenen bir oyuncunun güveniyle ve yarı sırdaş,
yarı mağrur bir havayla açıkladı: "Ben Emine'yim." Kelime Galip'te hiçbir çağrışım yapmadı.
"Evet."
"Evet? Başka bir diyeceğin yok mu?" "Yıllar sonra..." diye mırıldandı Galip.
"Canım, yıllar sonra, yıllar sonra nihayet. Gazetede yazını okurken bana seslendiğini görünce
nasıl oldum biliyor musun? Yirmi yıldır bugünü bekliyordum. Yirmi yıldır beklediğim o cümleyi
okuyunca ne oldum biliyor musun? Bütün dünyaya bağırmak, seslenmek istedim bütün
dünyaya. Çılgın gibi oldum, kendimi zor tuttum, ağladım. Biliyorsun, ihtilâl işine karıştı diye
Mehmet'i emekli ettiler. Ama her sabah sokağa çıkıyor, bir işleri vardır hep. Hemen arkasından
sokağa fırladım. Koşarak Kurtuluş'a gittim, bi-
zim ara sokağımıza, ama hiçbir şey yoktu, hiçbir şey yoktu. Her şey değişmiş, her şey yıkılmış,
hiçbir şey yerinde kalmamış. Evimiz yerinde yoktu. Sokağın ortasında ağlamaya başladım.
Acıyıp bir bardak su verdiler. Hemen eve döndüm, bavulumu yaptım, Mehmet eve dönmeden
kaçtım. Canım, Celâlciğim, söyle şimdi seni nasıl bulacağımı. Yedi gündür yollarda, otel
odalarında, utancımı gizleyemediğim uzak akrabaların evlerinde sığıntı gibi kalıyorum. Kaç
kere gazeteye telefon ettim, "Bilmiyoruz," dediler. Akrabalarını aradım, onlar da öyle. Bu
telefona ettim, cevap veren yok. Birkaç küçük eşyadan başka hiçbir şey almadım yanıma,
almak da istemiyorum. Mehmet deli gibi beni arıyormuş. Ona hiçbir şeyi açıklamadığım kısa bir
mektup bıraktım. Evi neden terket-tiğimi bilmiyor. Kimse bilmiyor, kimseye söylemedim;
hayatımın tek gururu olan sirrrmı, aşkımı, aşkımızı kimseye açmadım canım benim. Şimdi ne
olacak? Korkuyorum. Artık yalnızım! Sorumluluklarım kalmadı artık. Tombul tavşanın akşam
yemeğine gitmek için, evine kocasına yetişmek için dönüyor diye üzülmeyeceksin artık.
Çocuklarım büyüdüler, biri Almanya'da, öbürü asker.'Bütün hayatımı, bütün vaktimi, her
şeyimi sana vereceğim. Ütülerini yapacağım, yazı masam, ah o yazılarını toplayacağım; yastık
kılıflarını değiştireceğim; o eşyasız, dolapsız buluşma yerinden başka hiçbir yerde göremedim
seni; asıl evini, eşyalarım, kitaplarını o kadar merak ediyorum ki. Neredesin canım? Nasıl
bulacağım seni? Yazında adresini neden şifrelemedin? Adresini ver. Sen de düşündün, yıllarca
hep sen de düşündün değil mi? Yeniden, o tek odalı taş evimizde, öğleden sonra, güneş
ıhlamur yapraklarının arasından yüzlerimize, çay bardaklarımıza, birbirlerini tanıyan ellerimize
vururken biz yapayalnız olacağız. Ama Celâl, o ev yok artık; yıkılmış, yok olmuş, ne o
Ermeniler, ne o eski dükkânlar... Bunu bilmiyor muydun? Oraya gidip ağlamamı, ağlamamı mı
istedin? Niye yazına bunu koymadın? Her şeyi yazabilen sen, bunu da yazabilirdin. Konuş artık
benimle, yirmi yıl sonra, konuş! Utandığın zaman gene ellerin terliyor mu, uyurken yüzünde o
çocuksu bakış beliriyor mu gene? Söyle... 'Canım' de bana... Nasıl göreceğim seni?"
"Hanımefendi," dedi Galip dikkatle, "hanımefendi, her şeyi unuttum. Bir yanlışlık olmuş,
günlerdir gazeteye yazı vermiyorum.
Onlar da otuz yıl önceki yazılarımı yeniden basıyorlar. Anladınız mı?"
"Hayır."
"Yazılarımda size, kimseye bir işaret ya da cümle filan yollamak istemedim ben. Yazı
yazmıyorum artık. Gazetedekiler de es-*ki yazılarımı yeniden yayımlıyorlar. Otuz yıl önceki bir
yazımda varmış demek ki o cümle."
"Yalan!" diye bağırdı kadın. "Yalan! Beni seviyorsun. Beni çok sevdin. Yazılarında hep beni
anlattın. İstanbul'un en güzel köşelerini anlatırken benimle seviştiğin evin sokağını anlattın,
bizim Kurtuluş'umuzu, bizim küçük köşemizi anlattın, sıradan bir garsoniyeri değil. Bahçeden
gördüklerin bizim ıhlamur ağaçlarımızdı. Mevlâna'nın ay yüzlü güzeli derken, edebiyat
yapmıyor, senin ay yüzlünü anlatıyordun, beni... Kiraz dudaklarımdan da sözettin, hilâl
kaşlarımdan da, bunları sana ben ilham ettim. Amerikalılar Ay'a gittiklerinde Ay yüzeyindeki
karaltılar diye yazdığın şeyin benim yanağımdaki benler olduğunu biliyordum. Canım, bir daha
sakın inkâr etiiıe. 'Karanlık kuyuların korkutucu dipsizliği' de benim kara gözlerimdi, teşekkür
ederim, ağlamıştım. 'O apartmana geri döndüm!' dediğin yer de tabii ki Bizim iki katlı evimizdi,
ama yasak ve gizli aşkımızı kimse anlamasın diye, orayı Nişantaşı'nda altı katlı, asansörlü bir
apartman gibi anlatmak zorunda kaldın; biliyorum. Çünkü biz, orada, Kurtuluş'ta, o evde
seninle on sekiz yıl önce buluştuk. Tam beş kere. Ne olur inkâr etme, beni sevdiğini biliyorum."
"Hanımefendi, sizin de dediğiniz gibi, her şey çok eskidendi..." dedi Galip. "Artık hiçbir şey
hatırlamıyorum, her şeyi bir bir unutuyorum."
"Canım, Celâl, Celâlciğim, bu sen olamazsın. İnanamıyorum. Seni orada zorla tutanlar, zorla
konuşturanlar niı var? Yalnız mısın? Bir tek doğruyu söyle, beni yıllardır sevdiğini söyle, yeter.
On sekiz yıl bekledim, bir o kadar daha beklerim. Bana bir kerecik, bir kerecik beni sevdiğini
söyle. Peki, hiç olmazsa beni o zaman sevdiğini söyle, o zaman sevmiştim de, telefonu
sonsuza kadar kapayacağım."
"Sevmiştim."
"Canım de bana..."
"Canım..."
"Ah hayır, öyle değil, içten söyle!"
"Hanımefendi, lütfen! Geçmiş geçmişte kalsın. Ben de yaşlandım, belki siz de genç değilsiniz
artık. Ben hayâllerinizdeki insan hiç değilim. Rica ediyorum, bu yayımcılık hatasını,
dikkatsizliğin bize yaptığı bu soğuk şakayı bir an önce unutalım." "Allahım? Ben ne olacağım
peki?"
"Evinize, kocanıza dönersiniz. Sizi seviyorsa affeder. Bir hikâye uydurursunuz, sizi seviyorsa
hemen inanır. Kocanızı, sizi seven sadık kocanızı kırmadan bir an önce evinize dönün."
"On sekiz yıl sonra seni bir kere daha göreyim."
"Ben on sekiz yıl önceki o adam değilim hanımefendi."
"Hayır, o adamsın. Yazılarını okuyorum. Her şeyini biliyorum. Seni ne çok, ne çok düşündüm.
Söyle bana: O kurtuluş günü uzak değil, değil mi? O kurtarıcı kim? Ben de onu bekliyorum. 'O'
sensin. Biliyorum. Daha pek çok kişi biliyor. Bütün esrar sende. Beyaz atın üzerinde değil,
beyaz Cadillac'la geleceksin. Herkes bu rüyayı görüyor. Celâl'çiğim, seni ne çok sevdim. Bir
kere olsun, hiç olmazsa, uzaktan göreyim: Bir parkta, Maçka Parkında sana uzaktan bir kere
olsun bakabileyim. Saat beşte Maçka Parkına gel." . ¦
.
"Hanımefendi, telefonu özür dileyerek kapatacağım. Ondan önce, dünyadan elini eteğini
çekmiş yaşlı bir adam olarak ve hiçbir zaman lâyık olmadığım sevginize sığınarak sizden bir
şey rica edeceğim. Lütfen bana söyleyin, telefonumu nereden buldunuz? Benim adreslerimden
hiçbiri var mı sizde? Benim için çok önemli bunlar."
"Söylersem seni bir kere olsun görmeme izin verecek misin?"
Bir sessizlik oldu.
"Vereceğim", dedi Galip.
Bir sessizlik daha oldu.
"Once adresini sen ver ama," dedi kadın kurnazca. "Bunca yıldan sonra güvenmiyorum sana
açıkçası."
Galip düşündü. Telefonun öbür ucundan bir kadının -hatta iki kadının diye düşünmüştü- yorgun
bir buharlı lokomotif gibi sinirli sinirli nefes alışı duyuluyor, daha arkadaki bir radyodan belli
belirsiz bir müzik geliyordu; radyo programlarında 'Türk halk mü-
ziği' diye ilan edilen ve Galip'e aşktan, terkedilişten ve acıdan çok, Babaanneyle Dedenin son
yıllarını ve son sigaralarını hatırlatan bir müzik. Galip, uzak bir köşesinde iri ve eski bir radyo

Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
Çirattagı - Kara Kitap - 35
  • Büleklär
  • Kara Kitap - 01
    Süzlärneñ gomumi sanı 2834
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1693
    27.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 02
    Süzlärneñ gomumi sanı 2755
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1806
    26.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 03
    Süzlärneñ gomumi sanı 2876
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1664
    30.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 04
    Süzlärneñ gomumi sanı 2806
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1761
    30.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 05
    Süzlärneñ gomumi sanı 2785
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1703
    28.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 06
    Süzlärneñ gomumi sanı 2727
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1747
    28.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 07
    Süzlärneñ gomumi sanı 2795
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1777
    28.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 08
    Süzlärneñ gomumi sanı 2851
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1802
    28.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 09
    Süzlärneñ gomumi sanı 2754
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1683
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 10
    Süzlärneñ gomumi sanı 2839
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1740
    30.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 11
    Süzlärneñ gomumi sanı 2835
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1669
    32.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 12
    Süzlärneñ gomumi sanı 2814
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1743
    31.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 13
    Süzlärneñ gomumi sanı 2797
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1677
    31.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 14
    Süzlärneñ gomumi sanı 2783
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1685
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 15
    Süzlärneñ gomumi sanı 2759
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1649
    28.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 16
    Süzlärneñ gomumi sanı 2814
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1565
    31.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 17
    Süzlärneñ gomumi sanı 2793
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1673
    30.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 18
    Süzlärneñ gomumi sanı 2766
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1643
    30.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 19
    Süzlärneñ gomumi sanı 2767
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1671
    29.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 20
    Süzlärneñ gomumi sanı 2748
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1552
    30.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 21
    Süzlärneñ gomumi sanı 2733
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1600
    31.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 22
    Süzlärneñ gomumi sanı 2772
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1715
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 23
    Süzlärneñ gomumi sanı 2700
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1705
    28.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 24
    Süzlärneñ gomumi sanı 2727
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1654
    28.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 25
    Süzlärneñ gomumi sanı 2742
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1703
    29.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 26
    Süzlärneñ gomumi sanı 2702
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1658
    28.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 27
    Süzlärneñ gomumi sanı 2713
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1687
    26.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 28
    Süzlärneñ gomumi sanı 2772
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1760
    26.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 29
    Süzlärneñ gomumi sanı 2742
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1665
    29.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 30
    Süzlärneñ gomumi sanı 2777
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1660
    32.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 31
    Süzlärneñ gomumi sanı 2699
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1666
    29.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 32
    Süzlärneñ gomumi sanı 2862
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1692
    28.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 33
    Süzlärneñ gomumi sanı 2737
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1723
    26.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 34
    Süzlärneñ gomumi sanı 2884
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1648
    31.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 35
    Süzlärneñ gomumi sanı 2908
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1543
    30.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 36
    Süzlärneñ gomumi sanı 2772
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1765
    27.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 37
    Süzlärneñ gomumi sanı 2777
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1665
    31.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 38
    Süzlärneñ gomumi sanı 2768
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1556
    30.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 39
    Süzlärneñ gomumi sanı 2761
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1436
    30.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 40
    Süzlärneñ gomumi sanı 2748
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1630
    32.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 41
    Süzlärneñ gomumi sanı 2760
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1704
    29.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 42
    Süzlärneñ gomumi sanı 2175
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1365
    28.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.