Kara Kitap - 31

Süzlärneñ gomumi sanı 2699
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1666
29.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
"Biliyorsunuz," dedi Galip, "her gün sokaklarda on onbeş
siyasi cinayet işleniyor."
"Siyasi değil, ruhani cinayet onlar. Üstelik sahte tarikatçılar, sahte marksistler ve sahte
faşistler birbirine girdiyse Celâl'e ne bunlardan. Kimse ilgilenmiyor bile artık onunla.
Saklanarak ölümü kendi çağırıyor ki, biz de onun vurulacak kadar önemli biri olduğuna
inanalım. Demokrat Parti döneminde şimdi rahmetli olan iyi, uslu ve korkak bir yazarımız
vardı; ilgi çekebilmek için takma adla her gün basın savcısına kendini ihbar eden mektup
yazardı ki hakkında bir dava açılsın da dikkatleri çeksin. Bu yetmiyormuş gibi ihbar
mektuplarını da bizlerin yazdığını iddia ederdi. Anlıyor musun? Celâl Efendi de ülkesiyle tek
bağı olan geçmişini de hafı-zasıyla birlikte kaybetti artık. Yeni yazı yazamaması bir rastlantı
değildir."
"Beni buraya o yolladı," dedi Galip. Ceketinin cebinden yazıları çıkardı. "Yeni köşe yazılarını
gazeteye bırakmamı istedi benden."
"Ver bakayım."
İhtiyar köşe yazarı gözünden kara gözlüklerini çıkarmadan üç yazıyı okurken Galip masanın
üzerinde açık duran cildin Cha-teaubriant'm 'Mezar Ötesinden Anılar'ınm eski yazı bir çevirisi
olduğunu gördü. Yazı işlerinin açılan kapısından çıkan uzun boylu birini, ihtiyar yazar işaret
edip çağırdı.
"Celâl Efendinin yeni yazıları," dedi ona. "Gene aynı hüner merakı, gene aynı..."
"Aşağıya yollayalım, hemen dizdirsinler," dedi uzun boylu adam. "Biz de eski yazılarından birini
koyalım diyorduk."
"Yeni yazılarını bir süre ben getireceğim," dedi Galip.
"Niye ortalıkta yok?" dedi uzun boylu adam. "Bugünlerde arayanı çok çünkü."
"Geceleri ikisi birlikte tebdil-i kıyafet ediyormuş," dedi ihtiyar yazar, Galip'i burnuyla
göstererek. Uzun boylu adam gülümseyerek uzaklaşınca Galip'e döndü. "Hayâletli arka
sokaklara gidiyorsunuz değil mi, kirli işlere, tuhaf gizlerin, hortlakların, yüz yirmi yıllık ölülerin
peşinden yıkık minareli camilere, viranelere, boş evlere, terkedilmiş tekkelere, kalpazanlarla
eroincilerin arasına, tuhaf kıyafetlerle, maskelerle, bu gözlüklerle? Görmeyeli sen de çok
değişmişsin çünkü Galip Bey oğlum. Yüzün solmuş, gözlerin
çukura kaçmış, başka biri olmuşsun. İstanbul geceleri bitmez... Günahlarının vicdan azabından
uyku uyuyamayan bir hayalet... Efendim?"
"Gözlüğü alayım, gideyim efendim ben."
ONUNCU BÖLÜM KAHRAMANI BENMİŞİM
"Üslûpda şahsiyyet: Yazı yazmak, mutlaka yazılmış yazılan taklîd etmekle başlar. Bu tabii bir
hâldir. Çocuklar da başkalarım taklîd ile söze başlamazlar mı?"
Tahir-ül Mevlevi
Aynaya baktım ve yüzümü okudum. Ayna sessiz bir denizdi, yüzüm de denizin yeşil
mürekkebiyle yazılı soluk bir kâğıt. "Canım, yüzün kâğıt gibi beyaz!" derdi annen, senin güzel
annen, yani benim yengem, ben eskiden o kadar boş baktığımda. Boş bakardım, çünkü
yüzümde yazılı olandan bilmeden korkardım; boş bakardım, çünkü seni bıraktığım yerde
bulamamaktan korkardım. Seni bıraktığım yerde, eski masalar, yorgun sandalyeler, soluk
lambalar, gazeteler, perdeler, sigaralar arasında. Kışları akşam karanlık gibi erken gelirdi.
Hava karardı mı, kapılar kapandı mı, lambalar yandı mı ben senin bizim kapının arkasında
oturduğun köşeyi düşünürdüm: Küçükken ayrı katlarda, büyükken aynı kapının arkasında.
Okuyucu, ey okuyucu, aynı damın ve bacamn altındaki akraba kızdan bahsettiğimi anlayan
okuyucu: Bunu okurken kendini benim yerime koy da işaretlerime dikkat et; çünkü kendimden
bahsettiğimde biliyorum senden sözettiğimi ve senin hikâyeni anlattığımda sen de biliyorsun
kendi anılarımı dile getirdiğimi.
Aynaya baktım ve yüzümü okudum. Yüzüm rüyamda şifrelerini çözdüğüm Rosetta taşıydı.
Yüzüm kavuğu düşmüş bir mezar taşıydı. Yüzüm okuyucunun kendine baktığı deriden bir
aynaydı; gözeneklerinden birlikte nefes alırdık: İkimiz, sen ve ben; sigaralarımızın dumanı,
senin yutar gibi okuduğun romanlarla dolu oturma odasını doldururken; ışığı söndürülmüş
mutfakta buzdolabının motoru hüzünle çalışırken; masanın üzerindeki lambamn bir kitap
kapağı rengindeki kartonundan tenin renginde bir ışık benim suçlu parmaklanma ve senin
Uzun bacaklarına düşerken.
Okuduğun kitaptaki becerikli ve kederli kahraman bendim; mermer taşlar, iri sütunlar ve
karanlık kayalar arasından rehbe-
rimle birlikte yeraltındaki kıpır kıpır hayatın mahkumlarına koşan ve yıldızlarla kaplı yedi kat
göğün merdivenlerinden çıkan yolcu bendim; uçurumu aşan köprünün öteki ucundaki
sevgilisine, "Ben senim!" diye seslenen ve yazarı onu kayırdığı için sigara küllüğün-deki zehir
izlerini çözen kül yutmaz dedektif bendim... Sen sabırsız, sessizce sayfayı çevirirdin. Aşk için
cinayetler işledim, atımla Fırat Nehrini geçtim, piramitlere gömüldüm, kardinalleri öldürdüm:
"Canım, ne anlatıyor o kitap öyle?" Sen evli barklı ev kadını, ben akşam o eve dönmüş
kocaydım: "Hiç." En son otobüs, en boş otobüs bütün boşluğuyla evin önünden geçerken
koltuklarımız karşılıklı titrerdi. Sen elinde kapağı kartondan kitap, ben elimde okuyamadığım
gazete, sorardım: "Kahramanı ben olsam beni sever miydin?" "Saçmalama!" Gecenin acımasız
sessizliği diye yazardı okuduğun kitaplar, sessizliğin acımasızlığı nedir bilirdim.
Annesi haklıymış diye düşündüm; çünkü yüzüm hep beyaz kaldı: Üzerinde beş harf. İri alfabe
atının üzerinde at yazardı, daim üzerinde De. İki D bir dede. İki B bir baba. Fransızca papa.
Anne, amca, yenge akraba. Ne çevresinde bir yılan varmış, ne de Kaf adında bir dağ.
Virgüllerle koşardım, noktalarla duraklar, ünlemlerde şaşardım! Ne kadar şaşırtıcıydı
kitaplarda, haritalarda dünya! Tommiks adlı ranger Nevada'da yaşardı. 'Teksas'ın kahramanı
Çelik Bilek işte burada, Boston'da, Karaoğlan kılıcıyla Orta Asya'da. Binbir surat, Konyakçı,
Rodi, Yarasa. Alaaddin, ah Ala-addin, Teksas'ın yüz yirmi beşincisi çıktı mı? Durun, derdi
elimizden dergileri kapıp okuyan Babaanne, durun! O pis derginin sayısı çıkmamışsa, ben size
bir hikâye anlatayım. Ağzında sigara anlatırdı. Biz ikimiz, senle ben, Kaf Dağı'na çıkar, ağaçtan
elmayı koparır, fasulye sırığından aşağıya iner, bacalardan girer, iz sürerdik. Bizden sonra en
iyi izi Sherlock Holmes sürerdi, sonra Pekos BilFin arkadaşı Beyaz Tüy, sonra da İnce Memet'in
düşmanı Topal Ali. Okuyucu, ey okuyucu, sen de izliyor musun harflerimi? Çünkü
bilmiyormuşum, hiç haberim yokmuş, ama yüzüm bir hari-taymış. Sonra, diye sorardın sen,
Babaannenin karşısındaki sandalyeden, sonra Babaanne, yere değmeyen bacaklarını sallarken,
sonra?
Sonra, çok sonra, yıllar sonra, ben senin akşam işten dönen yorgun kocan olduğumda,
çantamdan Alaaddin'den yeni aldığım
dergiyi çıkardığımda, <ucn o dergiyi kapıp aynı sandalyeye oturduğunda, bacaklarını -Allahım!-
gene aynı kararlılıkla sallardın: Ben aynı boş bakışla bakar, kendi kendime korkuyla sorardım:
Ne var aklında? Aklın bana yasak o gizli bahçesindeki gizli esrar ne? Senin omuzunun
üzerinden, uzun saçlarının döküldüğü yerden, renkli resimli dergiden, bacaklarını sallatan sırrı,
aklının bahçesindeki o esrarı çözmeye çalışırdım: New York'ta gökdelenler, Paris'te atılan
fişekler, yakışıklı devrimciler, kararlı milyonerler. (Sayfayı çevir.) Yüzme havuzlu uçaklar,
pembe kravatlı süper-star-lar, evrensel dehalar ve en yeni bildiriler. (Sayfayı çevir.)
Hollywood'da genç yıldızlar, başkaldıran şarkıcılar, uluslararası prensler ve prensesler. (Sayfayı
çevir.) Yerli bir haber: İki şairle üç eleştirmen, okumanın faydaları üzerine söyleştiler.
Ben esrarı hâlâ çözememiş olurdum, ama sen, daha bir çok sayfadan ve saatten ve gece geç
vakit aç köpek sürüleri kapının önünden geçtikten sonra, bilmeceyi bitirmiş olurdun.
Sümerlerde sağlık tanrıçası: Bo; İtalya'da bir ova: Po; bir cetvel türü: Te; bir nota: Re;
aşağıdan yukarıya akan ırmak: Alfabe; harflerin ovasında olmayan dağ: Kaf; sihirli kelime:
Dinle; aklın tiyatrosu: Rüya; yanda resmi görülen yakışıklı kahraman: Sen hep bilirsin, ben hiç
çıkaramam. Gecenin sessizliğinde, başını dergiden kaldırdığında, yüzünün yarısı aydınlıkta,
yansı karanlık ayna, sorardın, ama anlayamazdım, bana mı, bilmecenin ortasındaki yakışıklı ve
ünlü kahramana mı: "Acaba saçlarımı mı kessem?" Bir an, ben, .gene boş, bomboş bakardım
ey okuyucu!
Hiçbir zaman inandiramadim seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. Hiçbir zaman
inandiramadim seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına.
Hiçbir zaman inandiramadim seni o dergilerde resimleri çıkanların bizden başka bir soydan
olduğuna. Hiçbir zaman inandiramadim seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. Hiçbir
zaman inandiramadim seni, o sıradan havatta benim de bir yerim olması gerektiğine.
ON BİRİNCİ BÖLÜM
KARDEŞİM BENİM
Isak Dinesen
Gözünde kara gözlüklerle Milliyet binasından çıktıktan sonra Galip yazıhanesine doğru değil,
Kapahçarşı'ya doğru yürüdü. Turistik eşya satan dükkânlar arasından ilerlerken, Nuruosmaniye
Camii'nin avlusundan geçerken uykusuzluğunu birdenbire öyle hissetti ki, bütün İstanbul ona
bambaşka bir şehir olarak gözüktü. Kapalıçarşı'da yürürken gördüğü deri çantalar, lületaşından
pipolar ve kahve değirmenleri, insanların içinde binlerce yıldır yasaya yasaya kendilerine
benzettikleri bir şehrin nesnelerini değil, milyonlarca kişinin geçici olarak sürgün edildiği
anlaşılmaz bir ülkenin korkutucu işaretlerini çağrıştırıyordu. "Tuhaf olan şey," diye düşündü
Galip, Kapalıçarşı'nın darmadağınık sokaklarında kaybolurken, "yüzümdeki harfleri okuduktan
sonra artık büsbütün kendim olacağıma iyimserlikle inanabilmem."
Terlikçiler Sokağına girdiğinde değişen şeyin şehir değil, kendisi olduğuna inanmak üzereydi,
ama yüzündeki harfleri okuduktan sonra şehrin esrarını anladığına öyle karar vermişti ki, bu
doğru olamazdı. Bir halıcı dükkânının vitrinine bakarken, içinden gelen bir dürtüyle, sergilenen
halıları daha önceden gördüğünü, kendi çamurlu ayakkabıları ve eski terlikleriyle yıllarca onlara
bastığını, kapı önünde kahvesini içerek şüpheyle kendisine bakan dikkatli dükkâncıyı iyi
tanıdığını, dükkânın küçük üçkâğıtçılıklar ve küçük kazıklanmalarla dolu tarihini ve toz kokan
hikâyesini, kendi hayatı gibi bildiğini düşündü. Aynı şeyi, kuyumcu, antikacı ve ayakkabıcı
vitrinlerine bakarken de düşündü. Aceleyle iki sokak daha değiştirdikten sonra, bakır
ibriklerden kefeli terazilere kadar Kapalıçarşı'da satılan bütün eşyayı bildiğini, müşteri bekleyen
bütün tezgâhtarları, sokaklarda yürüyen bütün insanları tanıdığını da
düşündü. Bütün İstanbul tanıdıktı; şehrin Galip'ten gizli hiçbir esrarı yoktu.
Bu duygunun verdiği huzurla sokaklarda rüyada gezinir gibi yürüdü. Vitrinlerde gördüğü
ıvırzıvır, sokaklarda karşılaştığı yüzler ömründe ilk defa Galip'e hem rüyalarındaki gibi şaşırtıcı,
hem de hep birlikte gürültüyle yenen bir aile yemeğindeki gibi tanıdık ve huzur verici geldi. Işıl
ışıl kuyumcu vitrinlerinin önünden geçerken, bu huzurun, yüzünün üzerinde dehşetle okuduğu
harflerin işaret ettiği sırla ilgili olduğu aklına geliyordu, ama harfleri okuduktan sonra,
geçmişinde bıraktığı o acıklı ve talihsiz kişiyi düşünmek istemiyordu hiç. Dünyayı esrarlı yapan
bir şey varsa, o da, insanın kendi içinde barındırdığı, ikiz kardeşi gibi birlikte yaşadığı bir ikinci
kişinin varlığıydı. İşsiz tezgâhtarların kapı önünde pineklediği Kavaflar Sokağını geçtikten sonra
küçük bir dükkânın girişinde sergilenen parlak renkli İstanbul kartpostallarında Galip şehir
manzaralarını görünce içindeki o kişiyi çoktan arkada bıraktığına karar verdi: Kartpostallar o
kadar tanıdık, o kadar bayat ve basmakalıp İstanbul görüntüleriyle doluydu ki, Galata
Köprüsüne yanaşan Şehir Hatları vapurlarının, Topkapı Sarayının bacalarının, Kız Kulesinin,
Boğaz Köprüsünün tanıdık ve bayağı görüntülerine bakarken şehrin kendinden gizli hiçbir
esrarı olamazmış gibi geldi Galip'e. Ama, cam yeşili vitrinleri birbirini yansıtan Be-desten'in dar
sokaklarına girer girmez bu duygu kayboldu. "Birisi beni takip ediyor," diye düşündü korkuyla.
Çevrede dikkatini çekebilecek şüpheli birisi yoktu, ama ağır ağır yaklaşan durdurulmaz bir
felâket gibi duygu Galip'i hemen sardı. Hızla yürüdü. Kalpakçılar Caddesine varınca sağa saptı,
cadde boyunca yürüyüp çarşıdan çıktı. Sahaflar Çarşısından hizanı hiç kesmeden geçecekti,
ama Elif Kitabevinin önündeyken dükkânın yıllardır olağan karşıladığı adı Galip'e, birden bir
işaret olarak gözüktü. Şaşırtıcı olan şey, Hurufilere göre bütün harflerin ve böylece bütün
âlemin içinden çıktığı Arap alfabesinin ve Allah'ın adının ilk harfi 'elifin dükkânın adı olması
değil, kitapçı dükkânının üstüne elifin, tıpkı F. M. Üçüncü'nün öngördüğü gibi, Latin harfleriyle
yazılmasıydı. Bunu bir işaret değil, sıradan bir olgu gibi görmek isterken, Galip'in gözü Şeyh
Muammer Efendi'nin dükkânına takıldı. Bir zamanlar kenar mahallelerdeki acıklı ve yoksul dul-
larla acıklı ve milyarder Amerikalıların dadandığı Zamani şeyhinin kitapçı dükkânının kapalı
olması, şeyh efendinin soğukta evden çıkmak istemediği ya da öldüğü gibi sıradan bir gerçeğin
değil, Galip'e şehrin içinde hâlâ gizlenen bir esrarın işareti olarak gözüktü. "Hâlâ görüyorsam
şehrin içinde bu işaretleri," diye düşündü, eski kitapçıların kapı önlerine bıraktıkları yığın yığın
çeviri polisiye romanlar ve Kuran şerhleri arasından yürürken, "yüzümdeki harflerin bana
öğrettiği şeyi öğrenememişim demektir." Ama bu değildi neden: İzlendiğini aklına her
getirişinde, adımları kendiliğinden hızlanıyor, şehir de bildik tanıdık işaretler ve nesnelerle
kaynaşan huzurlu bir köşeden, bilinmeyen tehlikeler ve gizlerle kaynaşan korkulu bir âleme
dönüşüyordu. Galip, hızlı, daha hızlı yürürse ancak peşindeki gölgeyi arkada bırakabileceğini,
huzursuzluk veren esrar duygusunu unutabileceğini anladı.
Beyazıt Meydanından hızla Çadırcılar Caddesine girdi, oradan, adını sevdiği için Semaver
Sokağa saptı, ona paralel Nargile-ci Sokaktan aşağı Halic'e doğru indi ve Havancı Sokaktan
dönüp yeniden yokuş yukarı çıktı. Plastik atölyeleri, aşevleri, bakırcı dükkânları, anahtarcılar
gördü. "Demek ki yeni hayatıma başlarken ilk önce bu dükkânlarla karşılaşacakmışım," diye
düşündü bir çocuk saflığıyla. Kovalar, leğenler, boncuklar, parlak elbise pullan, polis ve asker
kıyafetleri satan dükkânlar gördü. Bir hedef olarak aldığı Beyazıt Kulesine doğru yürüdü bir
ara, gerisin geri döndü, kamyonlar, portakal satıcıları, at arabaları, eski buzdolapları, hamal
arabaları, çöp yığınları ve üniversitenin duvarlarına yazılmış siyasal sloganlar arasından
Süleymaniye Camiine kadar çıktı. Caminin avlusuna girdi, servi ağaçlarının altından yürüyüp
ayakkabıları çamur içinde kalınca medrese tarafından sokağa çıktı, birbirlerine yaslanan
boyasız ahşap evler arasından yürüdü. Yıkıntı halindeki evlerin birinci kat pencerelerinden
dışarı çıkan soba borularının kör namlular gibi ya da paslanmış periskoplar gibi ya da korkunç
top ağızlan gibi sokağa uzandığı geliyordu aklına, ama hiçbir şeyi başka bir şey ile
ilişkilendirmemek için 'gibi' kelimesini aklına bile getirmek istemiyordu.
Delikanlı Sokaktan çıkmak için saptığı Cüce Çeşmesi Sokağının da adının aklına takıldığını, bir
işaret olabileceğini düşünmeye başlayınca, parke kaplı sokakların, işaretlerin tuzaklarıyla
kaynaştı-
gına karar vererek asfalta, Şehzadebaşı Caddesine çıktı. Simitçiler, çay içen minibüs şoförleri
ve ellerinde lahmacunlar, sinema kapısında afişlere bakan üniversite öğrencileri gördü: Üç film
birden. Filmlerin ikisi Bruce Lee'nin oynadığı karate filmiydi, üçüncüsünün yırtık afişlerinde ve
soluk resimlerinde Selçuklu uçbeyi Cüneyt Arkın, Bizanslı erkekleri dövüyor, kadınlarla
yatıyordu. Film oyuncularının lobi fotoğraflarındaki turuncu yüzlerine daha fazla bakarsa sanki
kör olacakmış gibi korkup uzaklaştı. Şehzade Camiinin yanından geçerken aklına takılan
Şehzadenin hikâyesini düşünmemeye çalıştı. Ama hâlâ esrarlı işaretlerle kaynaşıyordu çevresi:
Kenarları paslanmış trafik işaretleriyle, çarpık çurpuk duvar yazılarıyla, kirli lokantaların ve
otellerin pleksiglas panolarıyla, 'Arabesk' denen şarkıcıların ve deterjan şirketlerinin afişleriy-le.
Büyük bir güç harcayıp işaretlere aklını takmamayı basarsa bile, Bozdoğan Kemeri boyunca
yürürken, küçüklüğünde gördüğü tarihi filmlerden çıkma kızıl sakallı Bizans papazlarını hayâl
ediyor ya da Vefa Bozacısının yanından geçerken, yıllar önce bir bayram akşamı, içtiği likörlerle
sarhoş olan Melih Amcanın tuttuğu taksilerle bütün aileyi buraya boza içmeye getirdiğini
hatırlıyor ve bu hayâller de hemen geçmişinde kalmış bir esrarın işaretlen oluyordu.
Atatürk Bulvarını koşarak geçerken, hızlı, daha da hızlı yürürse şehrin kendisine sunduğu
işaretleri, resimleri ve harfleri görmek istediği gibi, bir esrarın parçası olarak değil, oldukları
gibi göreceğine bir kere daha karar verdi. Hızla Tezgâhçılar Sokağına girdi, Keserciler Sokağına
geçti ve uzun bir süre sokak adlarına bakmadan yürüdü. Ahşap evler arasına bitişik nizam
yapılmış, balkon demirleri paslanmış döküntü apartmanlar, uzun burunlu 1950 model
kamyonlar, çocukların oynadığı araba tekerlekleri, eğrilmiş elektrik direkleri, kazılıp bırakılmış
kaldırımlar, çöp tenekelerini karıştıran kediler, pencerelerde sigara içen başörtülü ihtiyar
kadınlar, seyyar yoğurtçular^ lâğımcılar, yorgancılar gördü.
Halıcılar Caddesinden Vatan Caddesine doğru inerken birden sola döndü, iki kere kaldırım
değiştirdi ve bir bakkalda ayran içerken 'takip edilme' düşüncesini Rüya'nın okuduğu polisiye
romanlardan öğrendiğini düşündü, ama aklından şehrin içindeki anlaşılmaz esrarı çıkaramadığı
gibi bu düşünceyi de kolayca çıkara-
T
mayacağını biliyordu. Çifte Kumrular Sokağına saptı, ilk sapakta yeniden sola döndü, Okumuş
Adam Sokağındayken koşar adım yürümeye başladı. Kırmızı trafik ışıkları yanarken, minibüsler
arasından koşar adım Fevzi Paşa caddesini geçti. Sonra girdiği sokağın Aslanhane Sokağı
olduğunu levhadan anlayınca, bir an dehşete kapıldı: Dört gün önce Galata Köprüsü çevresinde
yürürken varlığını hissettiği o gizli el, kendisi için İstanbul'un içine işaretler yerleştiriyorsa hâlâ,
varlığını bildiği esrar daha çok uzakta olmalıy-". di.
Kalabalık çarşıdan, istavritler, vanoslar, kalkanlar satan balıkçı dükkânlarının önünden geçerek
bütün sokakların açıldığı Fatih Camii avlusuna girdi. Geniş avluda kimsecikler yoktu: Tek
başına karda bir karga gibi yürüyen kara sakallı, kara paltolu bir adamdan başka. Küçük
mezarlık da boştu. Fatih Türbesinin kapısı kilitliydi; pencerelerden içeriye bakarken Galip,
şehrin uğultusunu dinledi. Çarşıdan gelen satıcıların gürültüsü, araba kornaları, uzak bir
ilkokulun bahçesinden gelen çocuk sesleri, çekiç sesleri, motor sesleri, avludaki ağaçlara
doluşmuş serçelerin, kargaların bağırışları, geçen minibüslerin, motosikletlerin gürültüsü,
yakınlarda açılan ve kapanan pencerelerin, kapıların, inşaatların, evlerin, sokakların, ağaçların,
parkların, denizin, vapurların, mahallelerin, bütün şehrin uğultusu. Galip'in tozlu camlar
arasından sandukasını seyrederken yerinde olmak istediği adam, Fatih Mehmet, Galip'in
doğumundan beş yüz yıl önce fethettiği bu şehrin esrarını, eline geçen Hurufi risalelerinin
yardımıyla sezmiş, her kapının, her bacanın, her sokağın, her köprünün, her kemerin, her
çınar ağacının kendisinden başka bir şeyin işareti olduğu bir âlemi ağır ağır çözmeye girişmişti.
"Hurufi risaleleri ve Hurufiler bir kumpas sonucu yakılmasa-lardı eğer," diye düşündü Galip,
Hattat İzzet Sokağından Zeyrek'e doğru yürürken, "ve şehrin esrarına erişebilseydi padişah,
fethettiği Bizans sokaklarında yürürken, yıkık duvarlara, yüzyıllık çınar ağaçlarına, tozlu
sokaklara, boş arsalara benim gibi bakarken acaba neyi anlardı?" Cibali tütün depolarının eski
ve korkutucu binalarına vardığında Galip, yüzündeki harfleri okuduğundan beri bildiği cevabı
kendi kendine verdi: "İlk defa gördüğü şehri daha önceden binlerce kere gezmiş gibi bilip
tanıdığını." Ama şaşırtı-
cı olan şey de buydu işte: Hâlâ yeni fethedilmiş bir şehir gibiydi İstanbul. Çamurlu sokakların,
kırık dökük kaldırımların, yıkık duvarların, kurşuni ve acıklı ağaçların, köhne arabaların,
onlardan daha köhne otobüslerin, birbirlerine benzeyen bütün o hüzünlü yüzlerin, bir deri bir
kemik köpeklerin hiçbirini daha önceden gördüğü, bildiği duygusuna kapılamıyordu Galip.
Varlığından emin olamadığı peşindeki o kişiden kurtulamayacağını anladıktan sonra, Haliç
kıyısında imalâthaneler, boş sanayi tenekeleri, öğle tatilinde köfte ekmek yiyen, çamurda
futbol oynayan tulumlu işçiler ve harap Bizans kemerleri arasından yürürken, şehri bildik
tanıdık görüntülerle kaynaşan huzurlu bir yer olarak görme isteği o kadar içinde yükseldi ki,
tıpkı çocukluğunda yaptığı gibi, kendini bir başkası olarak, Fatih Sultan Mehmet olarak
görmeye çalıştı. Uzun bir süre, kendisine ne çılgınca, ne de gülünç gelen bu çocuksu hayâlle
yürüdükten sonra, Celâl'in yıllarca önce fethin yıldönümü yüzünden kaleme aldığı köşe
yazısında Konstan-tin'den günümüze bin altı yüz elli yılda İstanbul'da hüküm süren yüz yirmi
dört hükümdar içinde, Fatih'in geceyarıları tebdil-i kıyafet etme gereği duymayan tek padişah
olduğunu yazdığını hatırladı. "Okuyucularımızın bazılarının çok iyi bildiği nedenlerden," diye
yazmıştı Celâl, Galip'in parke yollarda titreyen Sirkeci-Eyüp otobüsünde kalabalıkla birlikte
Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
Çirattagı - Kara Kitap - 32
  • Büleklär
  • Kara Kitap - 01
    Süzlärneñ gomumi sanı 2834
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1693
    27.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 02
    Süzlärneñ gomumi sanı 2755
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1806
    26.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 03
    Süzlärneñ gomumi sanı 2876
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1664
    30.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 04
    Süzlärneñ gomumi sanı 2806
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1761
    30.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 05
    Süzlärneñ gomumi sanı 2785
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1703
    28.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 06
    Süzlärneñ gomumi sanı 2727
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1747
    28.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 07
    Süzlärneñ gomumi sanı 2795
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1777
    28.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 08
    Süzlärneñ gomumi sanı 2851
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1802
    28.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 09
    Süzlärneñ gomumi sanı 2754
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1683
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 10
    Süzlärneñ gomumi sanı 2839
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1740
    30.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 11
    Süzlärneñ gomumi sanı 2835
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1669
    32.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 12
    Süzlärneñ gomumi sanı 2814
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1743
    31.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 13
    Süzlärneñ gomumi sanı 2797
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1677
    31.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 14
    Süzlärneñ gomumi sanı 2783
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1685
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 15
    Süzlärneñ gomumi sanı 2759
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1649
    28.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 16
    Süzlärneñ gomumi sanı 2814
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1565
    31.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 17
    Süzlärneñ gomumi sanı 2793
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1673
    30.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 18
    Süzlärneñ gomumi sanı 2766
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1643
    30.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 19
    Süzlärneñ gomumi sanı 2767
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1671
    29.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 20
    Süzlärneñ gomumi sanı 2748
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1552
    30.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 21
    Süzlärneñ gomumi sanı 2733
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1600
    31.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 22
    Süzlärneñ gomumi sanı 2772
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1715
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 23
    Süzlärneñ gomumi sanı 2700
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1705
    28.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 24
    Süzlärneñ gomumi sanı 2727
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1654
    28.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 25
    Süzlärneñ gomumi sanı 2742
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1703
    29.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 26
    Süzlärneñ gomumi sanı 2702
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1658
    28.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 27
    Süzlärneñ gomumi sanı 2713
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1687
    26.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 28
    Süzlärneñ gomumi sanı 2772
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1760
    26.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 29
    Süzlärneñ gomumi sanı 2742
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1665
    29.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 30
    Süzlärneñ gomumi sanı 2777
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1660
    32.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    52.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 31
    Süzlärneñ gomumi sanı 2699
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1666
    29.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 32
    Süzlärneñ gomumi sanı 2862
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1692
    28.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 33
    Süzlärneñ gomumi sanı 2737
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1723
    26.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 34
    Süzlärneñ gomumi sanı 2884
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1648
    31.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 35
    Süzlärneñ gomumi sanı 2908
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1543
    30.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 36
    Süzlärneñ gomumi sanı 2772
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1765
    27.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 37
    Süzlärneñ gomumi sanı 2777
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1665
    31.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    53.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 38
    Süzlärneñ gomumi sanı 2768
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1556
    30.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 39
    Süzlärneñ gomumi sanı 2761
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1436
    30.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 40
    Süzlärneñ gomumi sanı 2748
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1630
    32.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    54.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 41
    Süzlärneñ gomumi sanı 2760
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1704
    29.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Kara Kitap - 42
    Süzlärneñ gomumi sanı 2175
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1365
    28.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.