Çankaya - 35

Süzlärneñ gomumi sanı 3097
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1740
29.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
41.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
49.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
- Bu bayramlar ve yarınlar sizindir, güle güle... dedi ve gözyaşları ile ölüm yatağına döndü.
Atatürk bir defa üç gün süren bir komaya girdi. Kendine geldiği vakit, uyumuş olduğunu söylediler. Pek inanmamış, fakat ne olduğunu da anlamamıştı. Atatürk'ün bu komadan kurtuluşu bir mucize idi. Pek yakın hekimlerinden biri demişti ki:
- Size edebî bir şey söylemiyorum, yirminci asır tıbbının kudretini bilen bir insan olarak söylüyorum, ölüm ondan korktu.
Fakat ikinci ve son komadan uyanamadı. Kıvranmalar, çırpınmalar içinde yanıyordu. Kendini kaybetmeden son sözü:
- Saat kaç? olmuştu.
Belki de bir önceki komadan sonra uyumuş olduğunu söyliyenleri kontrol etmek istiyordu. 10 Kasım sabahı yüzü gittikçe renk değiştiriyor, hançere hırıltısı artıyordu. Saat dokuzu beş geçe sert bir asker bakışı ile başucundaki hekime doğru döndü, gözlerini açtı, son nefesi idi.
Yakınları son hasretlerinden biri, iyi olursa bir yaylaya çıkmak, orada artık yalnız serin kaynak suları ve süt içmek özlemesi olduğunu söylemişlerdi. Rumeli yaylalarındaki koyun sürülerinin çan sesleri kulağında, bu vatan ve millet kurtarıcısı, bir gurbet ve sıla acısı içinde idi.
O günler yandık. Günlerce, haftalarca, üstümüze memleket yıkılmış gibi, bir can bunaltısı içinde kıvrandık.

¯ 2 ¯

Atatürk'ün son yıllarında en çok merak uyandıran vaka, devrinin bir numaralı devlet adamı İsmet İnönü'den ayrılmasıdır.
Meseleye girmezden önce her ikisinin münasebetleri üzerinde biraz durmalıyız. Atatürk İnönü'yü yakınındaki yeteneklerin en iyisi, yaptığı ve yapacağı işlerin en çok kavrayıcısı olarak seçtiğine şüphe edilemez. Kuvay-ı Milliye devri, İnönü'nün ilk ordunun kuruluşundaki hizmetleri ve komuta faaliyetleri dışında, Atatürk'ündür. İsmet Bey hiçbir zaman bir ihtilâlci olmamıştır. İlk gençliğinden beri kendisini fırsat bulup da tanıyanlara saydıran ve sevdiren bir görev adamı idi. ''Fırsat bulup da tanıyanlara'' dedik. Gerçekte İnönü kendini göstermek, sokulmak, yaranmak, politika oyunları ile mevki edinmek gibi zaaflardan bütün meslek hayatı süresince uzak kalmıştır. Atatürk onu arayıp bulmasaydı, onun kendi normal meslek hayatı içinde ne olacaksa onu olup ömrünü öyle tamamlayacağına hükmetmek doğru olur.
Bununla beraber İnönü İttihat ve Terakki devrinden kendince büyük dersler almış olanlardandı. O devrin tenkitçisi idi. İsmet Bey komiteciliği sevmez. Merkez-i Umumî gibi sorumsuz otoritelerin hükûmet işlerine müdahalesini istemez. O, bir düzen adamıdır. İlerici bir Tanzimatçıdır. Pek çalışkandır. Binbir incelemeden geçirmedikçe hiçbir mesele üzerine karar vermez.
Atatürk zaferden sonra onu askerlikten aldı. Önce Dış Bakanı yaptı ve o sıfatla Lausenne Antlaşması için seçilen heyete onu reis yaptı. İlk Cumhuriyet Başvekili olarak da onu bütün arkadaşlarına ve pek sevdiği Fethi Okyar'a tercih etti.
İhtilâl liderleri hıyanetten korkarlar. İnönü, Atatürk'e onun kafasına ve gönlüne hiçbir şüphe gölgesi düşürmiyecek kadar bağlı idi. Atatürk büyük hareketler adamıdır. Teferruat ile didişmekten hoşlanmaz. Hükûmet işleri ile pek baş ağırtmamıştır. Yeni bir devlet de kuruluyordu. Bunun binbir meselesi ile durmadan uğraşacak bir ehil yardımcı lâzımdı. İnönü, yeni devletin kuruluşunda ve hükûmet işlerinin yürütülmesinde belli başlı amil olmuştur. Demir yolu, politikası onundur. Bütçe denkliği onundur. Dış ticaret denkliği onundur. Yabancı şirketleri millîleştirmek ve imtiyazları tasfiye etmek, sonra devletleştirme gayretlerine girişmek gibi hatıra gelebilecek birçok teşebbüsler onundur. Bütün devrimler Atatürk'ündür. Bunlar dışında Atatürk dış politika ile yakından ilgilenmiş, ve bundan başka bazı imar işleri, orman çiftliği, Yalova, Florya vesaire gibi, bir de Dil ve Tarih davaları ile uğraştı. Ara sıra İnönü ile çeşitli şahsiyetler ve makamlar arasında çıkan anlaşmazlıklara sadece hakemlik etmiştir. Bu hakemlik, İnönü'nün iç politikaca zaafları bakımından, çok defa başvekile faydalı olmuştur. Atatürk ile farklarından biri de birincisinin hiç bürokrat olmaması, ikincisinin fazlaca bürokrat olmasıdır.
Daha ilk zamanlarda Atatürk'ün bir ''etraf'' meselesi olmuştur. Atatürk işi ehline verir, fakat hoşuna gidenle buluşur ve eğlenirdi. Yakın çevresinde idealistler vardı, entrikacılar vardı, menfaatçiler vardı. İsmet Paşa bu ''etraf''a karşı çekingen ve uzak, hatta sert durmuştur. Ona hatır için iş yaptırmağa teşebbüs etmek cesareti kimsede yoktu. Atatürk nüfuzunu da ona karşı kullanmağa imkân yoktu. Bu hâl, bilhassa nüfuz tüccarları arasında hoşnutsuzluk yaratıyordu. Sonra, herhangi biri nüfuz oyununa kalkışıp da haber alsa, Atatürk'e şikâyet ederdi. İsmet Paşa, Atatürk şerefini ve devrini nüfuz ticareti faciaları ile lekelenmekten korumak için daima ciddî ve tesirli müdahalelerde bulunmuştur.
Korkusu da ''etraf'' tahakkümüne ve eski Merkez-i Umumî komiteciliğine dönülmesi idi. Partinin hükûmet işlerine müdahalesini, bazan, çok sert önlemiştir. Doğrusu bu da biraz aşırılık hâlini almıştır. Meclis mürakabesinin pek zayıf olduğu o devirde partiyi canlı tutmak, halk ile kaynaştırmak ve partiye bir nüfuz tanımak da lâzımdı. İsmet İnönü hükûmet reisi ve parti umumî reis vekili idi ama, daima hükûmet tarafı haklı idi. Rahmetli Recep Peker gibi dinamik şahsiyetler parti umumî kâtibi olduğu zaman çatışmalar olur, rahmetli Saffet Arıkan gibi şef âşıklısı kimseler geldiği zaman çatışma dururdu.
Daha ilk günlerden Çankaya sofrasında ve iç çevrelerde İnönü aleyhine dedikodu ve tahriklerde bulunanlar olmuştur. Atatürk şahsî müdahalesini gerektirecek önemli meseleler olmazsa dinler, geçer, fakat başvekil aleyhine lâtife dahi etmezdi. Sofrasında en çok saygı gösterdiği, en çok nazını çektiği şahsiyet de İnönü idi.
Bu arada karşılıklı müdahaleler ve çatışmalar, fakat çok defa samimî anlaşma devri, Atatürk'ün ölümünden hayli önce başlayan rahatsızlığı sinirlerini bozup ona fazla titizlik, vehme yakın bir alıngınlık verinceye kadar sürdü. Gitgide başvekil aleyhindeki telkinler Atatürk'te yer tutmağa başlıyordu.
Burada eski deyimle bir ''istidrat'' yapayım. Uzun gecelerde, ara sıra, birtakım düşüncelerini dikte ettirmek Atatürk'ün âdeti idi. Notları çok defa ben tutardım. Kalabalık arasında:
- Bunları gazetene koyarsın, derdi.
Hâlbuki yine çok defa bu diktelerde bir ''dikişsizlik'', bir ''gelişigüzellik'' hâli olduğu için biz notları ertesi gün kaybederdik. Kendisine söylediğimizde: ''İyi ettiniz. Zâti mesele vakit geçirmektir,'' derdi.
Son yıllarda sofraya eski gazetecilerden biri, İsmail Müştak geldi. Atatürk'ün vaktiyle sevmediği bir adamdı da! Fakat sokulma ve yaranma yollarını pek iyi bilen biri idi. Birkaç defa o not tuttu. Ertesi günü de bir İstanbul gazetesine vermeğe kalktı. Kendisine geleneği hatırlattık. O bilâkis bundan faydalanarak Atatürk'e, sofrada şuuruna hâkim olmadığı dedikodularının dolaştığı vehmi verecek bir dil ile, pek el altından bizleri curnal etti. Atatürk ondan sonra, geceki notlarının gazetelere günü gününe konup konmadığını takip etti. Gerçi altlarında imzası yoktu ama, biz başkaları da biliyorlarmış gibi, sıkılırdık.
''Atatürk biraz içtikten sonra ne yaptığını bilmez. Hele şükür ki hükûmetin başında İsmet Paşa vardır.'' Binbir yoldan Atatürk'e bu telkin yapılmıştır ve bu yüzden son zamanlarda hükûmet adamları ile münasebetlerinde, eskiden olmıyan bir hâl, fazlaca bir sinirlilik hâli gelmiştir.
Meselâ bir aralık bir Bomonti bira fabrikası meselesi çıktı idi. Atatürk pek emek verdiği Gazi Çiftliği'nin verimli olması için de uğraşıp durdu idi. Çiftliği Ankara'yı bozkırlıktan kurtarabilecek teşebbüslerin bir deneme merkezi olarak benimsemiştir. Sonra da hükûmete devretti.
Ahmet İhsan Tokgöz, ki tam bir menfaatçi idi, İstanbul'daki Bomonti fabrikasının hisselerini almış ve idare meclisi reisi olmuş, İsmet İnönü'nün eniştesi Kudüslü Abdürrezzakı da idare meclisine almıştı. Her ikisi Ankara'da bira fabrikasının genişletilmesini önlemek ve Bomonti imtiyazını uzatmak için, Ankara fabrikasının gelir getirmiyeceği fikrini İsmet İnönü'ye telkin ettiler. Atatürk Umumî Kâtibi Hasan Rıza Soyak aracılığı ile Danimarkalı uzmanlara meseleyi inceletti. Onlar, eğer fıçılarla taşınıp Haydarpaşa'da şişelenecek olursa, Bomonti'ye bile rakip edeceğini söylediler. Son zamanlarda aralarındaki belli başlı bir anlaşmazlık bu idi.
Atatürk'le İnönü'nün ayrılışı, Niyon konferansı sırasında olmuştur.
İspanya iç harbi günlerinde Akdeniz'de kimlerin olduğu bilinmiyen denizaltılar dolaşıyordu. İngilizler bu denizaltıların hep birlikte avlanılması teklifini ileri sürmüşlerdi. Niyon konferansı bu maksatla toplanmıştı. Konferansta Türkiye'yi temsil eden Tevfik Rüştü Aras hükûmete yolladığı raporların bir kopyesini de Florya'da dinlenen Atatürk'e gönderiyordu. Son anlaşma metninde bir madde Atatürk'ün dikkatini çekti. Fransızca yazılmış olan bu anlaşma maddesinden Atatürk ''Fransa ve İngiltere devletlerinin Akdeniz'deki denizaltı korsanlığını önlemek için gerektiğinde Türkiye'den kuvvet yardımı istiyecekleri'' manasını çıkarmıştı. Yanında bulunan Umumî Kâtibi Hasan Rıza Soyak'a dönerek:
- Acaba hükûmet bu maddenin farkına varabildi mi? diye sordu.
O sırada Atatürk, Soyak aracılığı ile sık sık hükûmetle telefon konuşmaları yapıyordu. Soyak telefon görüşmesinde hükûmetin maddeden o manayı çıkarmadığını öğrendi. Bunun üzerine Atatürk, İnönü'nün dikkatini çekti. Başvekil bu uyarma üzerine adı geçen maddenin Türkiye'yi güç duruma sokabileceği vehmine düşerek Tevfik Rüştü'ye anlaşmayı imzalamaması için direktif verdi ve bunu Atatürk'e de bildirdi. Atatürk böyle bir tehlike olmadığı, bilâkis İngiltere ve Fransa bizi eşit büyük bir devlet saydıklarından bizim için pek faydalı olduğu, nihayet yapacakları bir müdahalede bizim zayıf harp gemilerimize ihtiyaçları da olmıyacağı cevabını verdi. Sonunda meselenin Tevfik Rüştü'ye yazılarak alınacak cevaba göre hareket edilmesine karar verildi.
Konuşmalar sırasında vakit ilerlemiş, Atatürk yatak odasına çekilmişti. Bir iki saat sonra İnönü'nün özel kalem müdürü Florya'yı arıyarak Soyak'a:
- Başbakanın Atatürk'e bazı tamamlayıcı maruzatı vardır. Not edip hemen kendilerine vermenizi rica ediyorlar, dedi.
Soyak şu cevabı verdi:
- Atatürk şimdi uykudalar. Uyandıramam. Zaten iki saat önce işin Tevfik Rüştü Bey'den sorulmasına ve gelecek cevabın beklenmesine karar verildi.
Bu cevap üzerine iş ertesi güne kaldı.
Olaydan birkaç gün sonra Atatürk Ankara'ya gitti. Hükûmete devrettiği çiftliği gezerken yeni dikilen birçok yemiş ağaçlarının bakımsız bırakıldığını görerek üzüldü. Ankara'da bira fabrikasının genişletilmesi konusunu da açtı. Ahmet İhsan Tokgöz ve Abdürrezzak İstanbul'da Bomonti fabrikası imtiyazının uzatılması için İnönü'nü baskı altına almışlardı. Hasan Rıza Soyak dedi ki:
- Başbakanın kaygısı yersizdir. İşi en ince teferruatına kadar yabancı uzmanlara incelettik. Fabrika genişlerse Doğu Anadolu'yu besliyecek, Bomonti ile rakiplik edecek, kâra da geçecektir. Başbakan isterse bütün belgeleri götürür, kendisine meseleyi anlatırım.
Atatürk:
- Bu akşam vekiller toplantısında görüşürüz, diyor.
Bu konuşmalar sırasında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da yanlarında idi. Şükrü Kaya Atatürk'ün yanından ayrıldıktan sonra doğru vekiller toplantısına gitti. İsmet İnönü'ye:
-Paşam bu akşam köşke çağrılıyoruz. Bira fabrikası işi görüşülecek... dedi.
Akşam üstü heyet Çankaya'da toplanmak üzere dağıldı. Bir söylentiye göre huylanan Başbakan daha önce Anadolu Klübüne giderek iki kadeh viski içiyor.
Vekiller heyeti Atatürk'ün sofrasında toplanmıştır. Atatürk'ün karşısında İsmet İnönü, sağında Kâzım Özalp yer almıştır. Atatürk rahatsızlığını öne sürerek çay içiyor. Başbakan ve bakanlara içki verilmiştir.
Atatürk sözü çiftlikteki ağaçların bakımsızlığından açıyor. Tarım Bakanı Şakir Kesebir'den bunun sebebini soruyor. Kesebir yerine Başbakan atılarak:
- Sebebini adamlarınıza sorunuz, diyor.
Adamlarınız dediği, Soyak!
Atatürk bu çıkışa hayret ederek Kazım Özalp'a, Başbakanın işitemiyeceği bir sesle:
- Ne olmuş buna? İçmiş mi yoksa? diyor.
Derken Başbakan ikinci bir çıkış daha yapıyor:
- Ne oldu paşam size? Eskiden böyle değildiniz. Artık emirlerinizi hep sofradan mı alacağız? Aramıza Kara Tahsinler (1) giriyor. Konuşmamıza meydan vermiyorlar, diyor.
Atatürk gene soğukkanlılığını bozmadan:
- Efendiler anlaşılıyor ki, bugün fazla görüşemiyeceğiz. Siz rahatınıza bakın. Ben biraz dinleneceğim, diyor ve sofrayı bırakıyor. Vekiller de bir müddet sonra çekilip gidiyorlar.
Ertesi gün Atatürk İstanbul'a hareket etti. Ben de yanında idim. Önce İnönü'yü kompartımana çağırdı. Kendisine:
- Görev arkadaşlığımız bitmiştir. Ama dostluğumuz devam edecek, dedi.
İnönü iki eli ile yüzünü kapadı. Atatürk:
- Dinlenmelisiniz, dedi.
Sonra umumî kâtibi Soyak'ı çağırdı:
- İsmet Paşa biraz yorgun. İki ay dinlenecek ve yerine bir vekil bırakacaktır. Bu değişiklik için Millet Meclisini olağanüstü toplantıya davet etmek istemiyorum. Meclis birkaç gün önce Niyon antlaşmasını tasdik etmek için toplanmış ve dağılmıştır. Yeni bir toplantı içerde ve dışarda iyi karşılanmaz. Anayasaya bakalım. Böyle bir değişiklik için Meclisin toplanması lâzım mı, yoksa bir tezkere ile başkanlığa bildirmek yeter mi?
Soyak anayasayı getirdi. Okudular. Tezkere ile bildirmek yeter olduğu anlaşıldıktan sonra, Atatürk İnönü'ye dönerek:
- Yerinize kimi münasip görürsünüz? diye sordu.
- Kimi münasip görürseniz...
- Ben Celâl Bey'i düşünüyorum.
- Münasiptir efendim.
Bunun üzerine İsmet İnönü yanından ayrıldı ve kompartımanına gitti.
Soyak o sabah Atatürk'e:
- Efendim kardeşi ölmüştür. Evi bir yashane. Her sabah mezarına gidip ağlarmış, bağışlayın, demesi üzerine Atatürk:
- Daha iyi ya... Demek hasta. Dinlenmiye ihtiyacı var, cevabını vermişti.
İnönü ayrılıp kompartımanına gittikten sonra Atatürk, Soyak'a:
- Şimdi git, arkadaşlarına söyle. Bizde âdettir: Biri makamından ayrıldı mı, etrafındakiler ondan yüz çevirir. Dikkatlerini çekiyorum. İsmet İnönü'ye eskisinden fazla saygı gösterecekler, emrini verir.
Biz yemek salonunda masaya oturmuştuk. İsmet İnönü yanımızdan hızla geçti, yatak kompartımanına gitti. Biraz sonra Atatürk geldi, ellerini çırparak:
- Oldu bitti, dedi ve bahsi kesti.
Yataklarımıza çekildikten bir hayli sonra uyuyamıyarak dışarıya çıkmıştım. Şükrü Kaya'nın kompartmanını aydınlık gördüm. Kapısını vurdum. Açtı: Üst yatağa eşyasını yığmış, alt yatakta iki büklüm oturuyordu. Kompartıman cıgara dumanı ile dolu idi. Bana:
- Şimdi ne olacak? dedi.
Başbakanlık müjdesini beklediği besbelli idi:
- Bilirsin, sofrada yalnız İnönü'ye, Çakmak'a, bir de Bayar'a yer gösterir. Yeni Başvekil Bayar olacaktır, dedim.
Sıçradı:
- Nasıl olur? Garp Cephesi Kumandanı ve Lausanne'ı yapan İsmet Paşa'dan sonra...
- Benim görüşüm böyle... dedim.
***
İstanbul'da ertesi gün eski arkadaşı Ali Fuad Cebesoy'u yemeğe çağırmıştı. Öfkesi dinmemişti:
-Efendim hangi işi verdik de biz yardım etmeden başarmıştır? Kütahya muharebelerinde böyle olmamış mıdır? Lausanne'da böyle olmamış mıdır? diyordu.
***
İşte Atatürk'ün ölümünden sonraya kadar süren Celâl Bayar başbakanlığı devri böyle başlamıştır.
Atatürk'ün yakın çevresindeki İnönü aleyhtarları hemen kışkırtmalara koyulmuşlardı. Bunlara göre İsmet İnönü'ne bir büyükelçilik vererek onu memleketten uzaklaştırmalı idi. Atatürk'ün kendisine karşı zaafını bildiklerinden bir gün eski duruma dönüleceğinden çekinmekte idiler. Ara sıra sofrada:
- Paşam, Bayar'a emir buyursanız da İnönü ile buluştuğu vakit onun yanı gerisinde durmasa... Tam başvekilliğini takınsa... gibi sözler duyardık.
Atatürk üzgündü. Ben kendi bulunduğum meclislerde bu ayrılış meselesinin açıldığını, Atatürk'ün, bazı önemsiz tarizler müstesna, İnönü aleyhine konuşulduğunu işitmedim. Pek sık da yanına giderdim. İnönü de kışkırtıcıların çabalarını haber aldığından hayli vehimli idi. Yine de Atatürk'ü idare etmek zorunda idi. Bir gün stadyuma gittiği zaman gençlik pek heyecanlı gösteriler yapmıştı. İnönü böyle tertipler bilmez. Hele o sırada böyle tertiplerin Atatürk üzerine tesiri ne etkili olacağını herkesten iyi bilir. Fakat kışkırtıcılar bu vakadan alabildiğine faydalanmağa kalktılardı. İnönü, Dil Kurultayında Atatürk'le kısa bir sevgi yazışması hikâyesinin gösterdiği üzere, ayrılışının bir dargınlığa ve onun sebep olacaklarına varmaması için pek dikkatli idi. Geldiği ve gittiği zamanlar daima Atatürk'ü karşılamağa ve uğurlamağa giderdi. Bir grup toplantısında Atatürk'ün yakınlarından birinin daveti üzerine kürsüye gelerek Atatürk'le aralarında hiçbir mesele olmadığından, nesi var nesi yoksa hepsini Atatürk'e borçlu olduğundan bahsetti idi.
Bu sırada Atatürk'e zarfların üstünde ''huzur-ı âli-yi riyaset-penahiye'' yazılı bir hayli mektup göndermiştir. Atatürk öldükten sonra köşkteki kâğıtları ayıklamak hizmeti verilen Nafi Atuf Kansu ve arkadaşları bu mektupları İnönü'ye geri vermişlerdir.
Atatürk'ün hastalığı ilerledikçe kışkırtanlar arttı. Şimdi mesele eğer Atatürk ölürse, İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı olmasını ve böylece kendi aleyhinde bulunanlara karşı bir öç alma teşebbüsünde bulunabilmesini önlemekti. Bunlar Fevzi Çakmak'ı kendileri için daha elverişli buluyorlardı. Fakat İsmet İnönü'yü Meclisten çıkarmak ve Fevzi Çakmak'ı Meclise almak için yeni bir seçim yapılmalı ve İnönü yine bir büyükelçiliğe yollanmalı idi.
Şunu söylemeliyim ki, bütün bu devirde Celâl Bayar dürüst kalmış ve kışkırtmalardan hiçbirine kulak vermemiştir. Elâzığ manevralarına beraber gitmiştim. Bana tahrik ve tahrikçilerden bahsetmiyerek demiştir ki:
- Yeni seçim yapılmasını ben Atatürk'e nasıl söyliyebilirim? Bu Atatürk'e, sen öleceksin, demektir, ben bunu nasıl yaparım? demiş ve hiç unutmam, şu sözleri ilâve etmişti:
- Öyle anlaşılıyor ki, Rusya'da Lenin'den sonra onun tabiî halefi Troçki imiş. Yerine Troçki'yi geçirmemek ve Stalin'i geçirmek için milyonlarca insanın kanı dökülmüştür. Bizim böyle facialara tahammülümüz yok.
Şurası da var ki, hemen bütün Meclis Atatürk'ün hastalığı ne kadar ağır ve tedavisiz olduğunu biliyordu. Mecliste hâkim kanaat, Atatürk'ten sonra tek rejim teminatının İnönü olduğu idi. Tahrikçiler muvaffak olabilseler ve Meclisi yenileme teklifini getirtmiş olsalar bile, bunun muvaffak olabilmesi ihtimali yoktu.
Gene son zamanlarda kendisini sevenler İsmet İnönü'ye karşı bir suikast tehlikesini önlemek için tedbirler almışlardı. O zamanki Emniyet Umum Müdürü, bir tehlike sezildiği vakit, İnönü'yü kaçırmak ve gizlemek tertiplerini dahi düşünmüştü. Çankaya'daki İnönü köşkü sıkı koruma altında idi.
Burada Atatürk'ün vasiyetnamesi üzerinde de biraz durmak doğru olur. Vasiyet etmek, ölmek ihtimalini düşünmek demektir. Atatürk kendinden umutlu değildi. Ölümünden sonra İsmet İnönü ile ayrılışının türlü tahriklere sebep olacağını düşünmüş olmalı idi. İnönü'nün çocuklarına maaş vasiyet etmesinin sebebini böyle yorumlayanlar vardır. Bazıları Atatürk'e İnönü'nün öldüğü söylenmiş de, o da buna inanmış da çocuklarına maaş vasiyetini onun için yapmıştır, sözünü çıkardılardı. Baştan başa yalandır.
En yakınlarının bana anlattıklarına göre Atatürk:
- İsmet'in parası yok. Bir kardeşi var, zenginse de ona hayrı dokunmaz, demişti.
Atatürk, İsmet İnönü'nün parası olduğunu bilirdi.
Atatürk'ün kendisini de bir ''halef vasiyetine'' meylettirmek istiyenler olmuştur. Kendileri hesabına! Atatürk kendinden sonrasına kendisinin hâkim olamıyacağını bilirdi. O büyük bir realistti.

¯ 3 ¯

Geriye doğru bir tenkit denemesinde bulunalım.
Atatürk devrinde vatan kurtulmuştur. Yalnız bu şeref, bir vatandaşın millî tarihin en büyüklerinden biri olmasına yeter.
Osmanlı İmparatorluğu kalıntısı üzerinde kurulan yeni devlet, Lausanne Antlaşması ile, eskisinin yarı-sömürgelik şartlarını yıkmıştır. Türkiye Türklüğü Batı'nın egemenlik ve baskısından kurtulan ilk millet olmuştur. Afrika'da Yakın ve Uzakdoğu'da sömürgecilik düzeninin tasfiyesi, Türkiye'de başlamıştır. Bu bakımdan Atatürk milletlerarası bir kurtuluş kahramanı şerefini de kazanmıştır.
Atatürk devrimleri Türkiye'de teokratik Ortaçağ devlet geleneklerini silip süpürerek kadını, vicdanı ve tefekkürü hür kılmıştır. Ümmetçiliğin yerini milletçilik almıştır. Ziraat ve ticaret kaynakları Türklere mal edilmiştir. Millî endüstri doğmuştur. Millî bankalar kurulmuştur. Yabancı ve imtiyazlı şirketler millîleştirilmiştir. Yazı ve dil değişerek, Türk kafası Arap kültürü köleliğinden sıyrılmıştır.
Bu devrimlerden her biri bir vatandaşı millî tarihin pek büyüklerinden biri kılmaya yeter.
Atatürk devrinin zaafları, Atatürk'ten sonraki demokrasiye geçiş devrinde belirmiştir. Başlıca zaaf, eğitim yolu ile, devrimlerin ve yeni düzenin halk yığınlarına sindirilememiş olmasıdır. Atatürk devrine tek parti devri diyoruz: Bu bir karma parti idi. Disiplini devrimlerimize inanıştan doğmuyordu. Bilâkis Atatürk devrinin zaafı, devrimci bir tek parti rejimi olmamasıdır.
Biz uzun ekonomi tartışmalarına girişmemekle beraber, Türkiye'nin topyekûn kalkınma davası hiçbir zaman tam ''alafranga'' bir kafa ile ele alınmamış olduğunu söylemek isteriz.
Atatürk partisi Nazilik ve faşistlik gibi, demokrasiyi yıkmak hedefini güden bir parti değil, bilâkis demokrasiyi hazırlıyan, rejimi ''kayıtsız şartsız millî hâkimiyet''e doğru götüren bir parti idi. Anayasasının özü bu idi. Demokrasi ile tek dereceli seçim devri de gelir. Tek dereceli seçimle memleket idaresini halk yığınlarına teslim etmek davasında bulunan bir diktatör, yeni yetişen kuşakları ilk sivil okul eğitiminden geçirmeyi başkaygı edinmeliydi.
Din meselesi halledilmeli idi. Atatürk devri lâiktir. Lâisizm, din ve dünya işlerini ayırmak demektir. Daha ilk günden lâisizm, halk yığınlarına ''dinsizlik'' hareketi diye telkin edilmiştir. Halk camilere gidiyordu. Dinî görevlerini yapıyordu. Fakat kendisine kılavuzluk edecek devrimci din adamları yetiştirilmediği için, eski hocalık hiçbir zaman olmadığı kadar kaba, cahil ve mütaassıp bir yobazlık hâlini alıyordu. İmam-hatip okullarında ilk öğrenilecek şey, lâisizmin bizzat Müslümanlığın da kurtuluş davası olduğu idi. Devlet din işlerinden elini büsbütün çekecekse, din işlerini topluluğa da bırakacaksa, yine her şeyden önce bu mesele halledilmiş olmalı idi.
Bugün de bu ikisini yapmak, tam ve çabuk yapmak zorundayız: Bütün halk çocuklarını, kız oğlan, sivil ilkokul eğitiminden geçirmek, inkılâp Türkiyesinin medeniyetçi, vicdan ve tefekkür hürriyetçisi yeni din adamlarını yetiştirmek!
Serbest bir mürakabenin ister istemez işlemediği bir devirde tenkit edilecek çok şeyler bulunabilir. Ama bunlar ''teferruat'' olmaktan çıkmaz. O devrin büyükleri, daima, kolayca tenkit edilebilecek küçüklüklerini gölgede bırakacaktır.
Bu görüşlerimi Atatürk devrindeki yazılarımda da bulabilirsiniz. Roman adlı kitabımdaki ''Gazici'' ve ''Kemalist'' bahsi o devirde yazılmıştır. Halk yığınlarının eğitimi davası Yeni Rusya kitabının belli başlı konusu idi.
***
Atatürk büyük stratejliği ve politikacılığı dışında, umumî kültürü ister istemez zayıf bir Osmanlı subayı idi. Dinler, kavrar ve yapardı. Paha biçilmez bir enerji kaynağı idi. Kendi devrindeki hükûmetler bu kaynaktan tam faydalanmayı bilmemişlerdir. İnönü hükûmetleri hiçbir zaman dinamik olmamıştır. İnönü'nün vekil tipi ''bürokrat''tır. Vekilleri arasından dinamikçe olanlar Atatürk tarafından kendisine zorlananlardır.
Atatürk ''bir Nehr-i muazzam gibi cuş etti, fakat çorak yerde akıp gitti.''

ANI VE FIKRALAR

Sac Soba

İstasyon, sonra bataklık, sonra mezarlık ve derme çatma Karaoğlan'dan sonra yangın yeri, onun sonunda da kerpiç ve hımıştan, kaldırımsız veya Arnavut kaldırımlı, eğri büğrü sokaklı bir köy... Ankara bu idi.
Kadınlar şehri hiç sevmediklerinden evlilerin de dörtte üçü bekâr. Yerli kadınlar sokağa çıkmaz. Bir lokomobilden alınıp iltimaslı yerlere ancak verilebilen elektriğin yanar söner petrol ışığına lüks lâmbasını tercih ederdik. Onu da sık sık pompalamak lâzımdı.
Harpler olanı biteni tükettiğinden, Hristiyan göçü de çarşıları beraber süpürüp götürdüğünden hiçbir şey bulamaz, hiçbir şey yaptıramazdık.
You have read 1 text from Törek literature.
Çirattagı - Çankaya - 36
  • Büleklär
  • Çankaya - 01
    Süzlärneñ gomumi sanı 3388
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1957
    31.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 02
    Süzlärneñ gomumi sanı 3280
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1965
    28.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 03
    Süzlärneñ gomumi sanı 3386
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1926
    29.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 04
    Süzlärneñ gomumi sanı 3039
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1698
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 05
    Süzlärneñ gomumi sanı 3324
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1865
    30.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 06
    Süzlärneñ gomumi sanı 3382
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1861
    30.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 07
    Süzlärneñ gomumi sanı 3295
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1842
    29.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 08
    Süzlärneñ gomumi sanı 3391
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1796
    31.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 09
    Süzlärneñ gomumi sanı 3294
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1859
    29.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.5 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 10
    Süzlärneñ gomumi sanı 3336
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2023
    26.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 11
    Süzlärneñ gomumi sanı 3287
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2030
    26.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 12
    Süzlärneñ gomumi sanı 3364
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1874
    28.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.7 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 13
    Süzlärneñ gomumi sanı 3375
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1954
    30.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    43.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 14
    Süzlärneñ gomumi sanı 3406
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1950
    28.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 15
    Süzlärneñ gomumi sanı 3315
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1874
    27.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 16
    Süzlärneñ gomumi sanı 3299
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1799
    28.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 17
    Süzlärneñ gomumi sanı 3245
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1965
    29.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 18
    Süzlärneñ gomumi sanı 3341
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1942
    30.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 19
    Süzlärneñ gomumi sanı 3347
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1919
    27.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 20
    Süzlärneñ gomumi sanı 3253
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1936
    26.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 21
    Süzlärneñ gomumi sanı 3263
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1948
    27.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 22
    Süzlärneñ gomumi sanı 3384
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1845
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 23
    Süzlärneñ gomumi sanı 3353
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1869
    29.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 24
    Süzlärneñ gomumi sanı 3361
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1853
    29.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 25
    Süzlärneñ gomumi sanı 3265
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1987
    27.5 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 26
    Süzlärneñ gomumi sanı 3383
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2014
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 27
    Süzlärneñ gomumi sanı 3349
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1867
    29.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.1 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 28
    Süzlärneñ gomumi sanı 3253
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1981
    26.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    45.6 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 29
    Süzlärneñ gomumi sanı 3267
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1902
    29.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.4 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 30
    Süzlärneñ gomumi sanı 3278
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1879
    28.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 31
    Süzlärneñ gomumi sanı 3410
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1912
    28.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.8 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 32
    Süzlärneñ gomumi sanı 3343
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1917
    27.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    39.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 33
    Süzlärneñ gomumi sanı 3294
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1925
    26.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    37.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 34
    Süzlärneñ gomumi sanı 3372
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1975
    29.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.9 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 35
    Süzlärneñ gomumi sanı 3097
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1740
    29.7 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 36
    Süzlärneñ gomumi sanı 3333
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1902
    29.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 37
    Süzlärneñ gomumi sanı 3271
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1947
    30.0 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 38
    Süzlärneñ gomumi sanı 3361
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2029
    29.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.8 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 39
    Süzlärneñ gomumi sanı 3408
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1976
    29.6 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Çankaya - 40
    Süzlärneñ gomumi sanı 2900
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1698
    32.9 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    44.2 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.7 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.