Benito Cereno - 7

Süzlärneñ gomumi sanı 2920
Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1612
28.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
41.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
47.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
Geçmişteki talihsizlikler ve çatışmaları anımsatmaktan başka hiçbir şeye yaramayacak günlük olayları atlayıp, Nasca'dan ayrıldıktan sonra, daha önce belirtildiği gibi suyun kıtlığı ve havanın durgunluğu yüzünden hastalıklar ve sıkıntılarla geçen yolculuğun yetmiş üçüncü gününde, Ağustos ayının on yedisinde, akşamüstü saat altı sularında sonunda Santa Maria Adası'na vardıklarını, o zaman aynı koyda duran yüce gönüllü Kaptan Amasa Delano yönetimindeki Amerikan gemisi Bekâr Keyfi'nin çok yakınına demir attıklarını; ancak sabah saat altı sularında koyun açıklarında olduklarını görünce Zencilerin huzursuzlandığını, hemen ardından hiç beklemedikleri halde epey uzaklarında olan gemiyi gördüklerini; Zenci Babo'nun korkmalarına gerek olmadığını söyleyerek onları yatıştırdığını; pruvadaki iskeletin üstüne onarım varmış gibi derhal çuval örtülmesini ve güvertelere biraz çekidüzen verilmesini emrettiğini; bu arada Zenci Babo ve Zenci Atufal'in fikir alışverişinde bulunduklarını; Zenci Atufal'in açılıp gitmek, Zenci Babo'nun ise gitmemekten yana olup, kendi başına ne yapılacağını kararlaştırdığını; sonunda tanığa gelerek, tanığın Amerikalı Kaptana anlatmış olduklarını ve yaptıklarının tümünü söyleyip yapmasını istediğini; ******** Zenci Babo'nun kendisini, en ufak bir değişim gösterecek olduğu veya tek bir şey söylediği, ya da geçmiş olaylar veya şimdiki durum hakkında en küçük bir ayrıntıyı ele verecek bir bakış attığı taktirde arkadaşlarıyla birlikte onu anında öldürmekle tehdit edip, üstünde gizlediği hançeri göstererek, tanığın anladığı kadarıyla, hançerinin gözü gibi tetikte olacağı yolunda bir şey söylediğini; daha sonra Zenci Babo'nun tasarısını arkadaşlarına açıkladığını ve bunun hepsini hoşnut ettiğini; daha sonra, gerçeği daha da iyi gizleyebilmek için çabucak düzenbazlıkla savunmanın birbirine karıştığı çeşitli yollar tasarladığını; daha önce adları belirtilen ve onun destekleyicileri olan altı Aşanti'nin tasarıya ilişkin konumlarının bu türden ince bir zekâ ürünü olduğunu; onları sanki birtakım (kargo arasındaki sandıklardan çıkarılan) baltaları temizlemek üzere, ama aslında, gerek olduğu takdirde, ya da kendisinin bir tek sözüyle baltaları kullanmaları için kıç taraftaki boşluğa yerleştirdiğini; başka kandırmacaların yanısıra düzenin bir parçasının da sağ kolu olan Atufal'i zincire vurulmuş gibi sergilemesi olduğunu, oysa zincirlerin bir anda açılabileceğini; tanığa, düzenin her bir parçasında, kendisinden neyi canlandırması ve nasıl bir öykü anlatması istediğini ayrıntılarıyla sürekli anlatmış olup, her defasında onu, en ufak bir değişiklik yaptığı taktirde derhal öldürülmekle tehdit ettiğini; Zencilerin çoğunun zaptedilmez olduklarının bilincinde olduğundan, Zenci Babo'nun kalafatçı olan dört yaşlı Zenci'yi güvertede düzeni sağlamakla görevlendirdiğini; İspanyollara ve kendi arkadaşlarına, tekrar tekrar kendi niyeti, bunun için tasarladıkları ve tanığın anlatacağı düzmece öykü hakkında söylev verip, içlerinden biri bu düzenin dışına çıkarsa bedelini hepsinin ödeyeceğini söyleyip tehdit ettiğini; bu düzenlemelerin gemiyi ilk görüşleriyle Kaptan Amasa Delano'nun gemiye gelişi arasındaki iki üç saat içinde oluşturulup geliştirildiğini; Kaptan Amasa Delano'nun gemisine gelişinin sabah saat yedi buçukta gerçekleştiğini ve hepsinin hoşnutluk içinde onu karşıladıklarını; tanığın bu koşullar altında kendini zorlayarak, geminin asıl sahibi ve kaptanı rolünü oynayıp, Kaptan Amasa Delano'nun sorusu üzerine, üç yüz Zenci'yle birlikte Lima'ya bağlı Buenos Aires'den geldiğini; Ümit Burnu açıklarında ve bunu izleyen hummada çoğu Zenci'nin öldüğünü; ve benzer nedenlerden dolayı tüm gemi subaylarının ve tayfaların büyük bir kısmının ölmüş olduğunu söylediğini ifade etti.
***
(Ve yeminli ifade, Babo tarafından tanığa zorla kabul ettirilen ve tanık tarafından da zorla Kaptan Delano'ya kabul ettirilmeye uğraşılan düzmece öykünün nakledilmesinin yanısıra Kaptan Delano'nun dostça önerileri ve başka birtakım ayrıntılara yer verilerek sürüyor; ancak burada bütün bunlar atlanıyor. Düzmece öykünün ardından, vs., yeminli ifade sürüyor:)
-- İyi yürekli Kaptan Delano'nun akşam saat altıda gemi demirleyinceye dek gün boyu gemide kaldığını; ona, gerçek durumu bildirmek adına bir tek söz söylemek, ya da en ufak bir ipucu bile vermek durumunda olmayan tanığın daha önce konulmuş olan ilkeler doğrultusunda sürekli sözde talihsizliklerinden söz ettiğini, çünkü uysal ve alçakgönüllü bir köle görünümünde işgüzar bir uşak rolü oynayan Zenci Babo'nun tanığın yanından bir an bile ayrılmadığını; bunun tanığın davranışlarını ve konuşmasını gözlemlemek amacıyla yapıldığını, çünkü Zenci Babo'nun İspanyolcayı gayet iyi anladığını, ayrıca; aynı derecede İspanyolca bilen başkalarının da sürekli yakınlarda olup nöbet tuttuğunu; *** bir keresinde, tanık güvertede Delano ile konuşurken Zenci Babo'nun gizli bir işaretle onu (tanığı) bir yana çektiğini ve bu davranışın tanıktan kaynaklandığı gibi gösterildiğini; daha sonra, bir yana çekilmiş olan tanıktan Zenci Babo tarafından Amasa Delano'nun gemisi, tayfaları ve silahları hakkında tam bilgi edinmesi istendiğini; tanığın 'Ne için?' diye sorduğunu; Zenci Babo'nun ona kendisinin tahmin edebileceği yanıtını verdiğini; iyi yürekli Kaptan Amasa Delano'nun birdenbire karşısına çıkabilecek olasılıkları düşünerek kederlenen tanığın önce istenen soruları sormayı raddederek Zenzi Babo'yu bu yeni tasarısından vazgeçirmek için onu ikna etmek üzere her yolu denediğini; Zenci Babo'nun ona hançerinin ucunu gösterdiğini; istenen bilgi edinildikten sonra Zenci Babo'nun onu yine bir yana çekip, o gece kendisinin (tanığın) bir geminin değil, iki geminin birden kaptanı olacağını, çünkü, Amerikalı'nın gemisindeki tayfaların çoğu balığa gitmiş olacağından, altı Aşanti'nin başkalarının yardımı olmaksızın kolayca gemiyi ele geçireceklerini; bu sırada, aynı amaca hizmet eden başka şeyler de söylediğini; hiçbir yalvarıp yakarmanın işe yaramadığını; Amasa Delano gemiye gelmeden önce Amerikan gemisini ele geçirmeye ilişkin hiçbir ipucu verilmemiş olduğunu; tanığın bu tasarıyı engelleyebilecek güçte olmadığını; *** bazı noklarada zihninin karıştığını ve her olayı net olarak anımsayamadığını; *** akşam saat altıda demir atılır atılmaz, daha önce belirtilmiş olduğu gibi Amerikalı Kaptanın gemisine dönmek üzere ayrıldığını; tanığın, Tanrı ve melekleri tarafından gönderildiğine inandığı ani bir dürtüyle, vedalaşmanın ardından (kendisinin) Kaptan Amasa Delano'yu geçirmek bahanesiyle orada kalıp, Amasa Delano kayıkta yerini alıncaya dek beklediğini; itilerek gemiden açıldığında, tanığın filika küpeştesinden kayığa atlayıp, kayığın içine düştüğünü, bunun nasıl olduğunu bilmediğini, Tanrı'nın kendisini koruduğunu düşündüğünü; ve--
(Asıl metinde bunu, kaçış sırasında neler olduğunu, San Dominick'in nasıl geri alındığını ve yolculuğun karaya ulaşıncaya dek nasıl geçtiğini anlatan bölüm izliyor ki, bu açıklamalar, "sonsuz minnettarlık", "yüce gönüllü Kaptan Amasa Delano" gibi birçok ibareyi içeriyor. Daha sonra, yeminli ifadede özet halinde yinelenen gözlemler ve mahkemenin isteği üzerine, ceza hükümlerinin verilmesi için görüş ve bilgi sağlaması açısından Zencilerin olaylarda bireysel olarak üstklendikleri rollerle ilgili, Zencilerin tümünü kapsamayan bir döküme yer veriliyor. Bu bölüm şöyle sürüyor:)
-- Başlangıçta ayaklanma tasarısından haberleri olmamakla birlikte, üstesinden gelindiğinde tüm Zencilerin onayladıklarına inanıyor. *** Don Alexandro'nun kişisel hizmetinde olan on sekiz yaşındaki Zenci José'nin, ayaklanma başlamadan önce kamarada olup biten her şeyi Zenci Babo'ya ileten kişi olduğunu; bunun bilindiğini çünkü, bir önceki geceyarısı kamarada efendisinin ranzasının altındaki yerinden çıkıp, güvertedeki elebaşı ve yandaşlarının yanına gelerek, Zenci Babo ile gizlice görüştüğünü ve bu sırada birkaç kez ikinci kaptan tarafından görülmüş olduğunu; bir gece ikinci kaptanın onu iki kez kovaladığını; bu Zenci José'nin, Zenci Babo tarafından böyle yapması buyurulmadığı halde, Lecbe ve Matiluqui gibi, yarı cansız durumda güverteye sürüklenmiş olan efendisi Don Alexandro'yu hançerlediğini; ** melez kamarot Francesco'nun isyancıların A takımında olup, her olayda Zenci Babo'nun kuklası ve maşası durumunda olduğunu; ona dalkavukluk etmek için, kamaradaki yemekten önce Zenci Babo'ya iyi yürekli Kaptan Amasa Delano'nun yemeğine zehir katmayı önerdiğini; bunun doğruluğunun bilindiğini, çünkü Zencilerin öyle söylemiş olduklarını; ama daha başka bir tasarısı olan Zenci Babo'nun Francesco'yu bunu yapmaktan alıkoyduğunu; ** Aşanti Lecbe'nin içlerindeki en kötülerden biri olduğunu, çünkü geminin geriye alındığı gün, iki elinde birer baltayla savunmaya katıldığını ve bunlardan biriyle, ilk borda ettiklerinde Amasa Delano'nun birinci kaptanını yaraladığını; bunu herkesin bildiğini; Lecbe'nin daha önce belirtildiği gibi, Don Alexandro Aranda ve diğer kamara yolcularının öldürülmelerinde rol almanın yanısıra, Zenci Babo'nun buyruğuyla Don Francisco Masa'yı canlı olarak denize atmak üzere götürürken, tanığın gözleri önünde baltayla ona vurduğunu; Aşantilerin çarpışma sırasında kayıklarla canlarını ortaya koyup çılgınca dövüştüklerini, ancak Lecbe ve Yan'ın hayatta kaldıklarını; Yan'ın da Lecbe kadar kötü olduğunu; Yan'ın Babo'nun emriyle seve seve Don Alexandro'nun iskeletini hazırlayan adam olduğunu, daha sonra Zencilerin bunu bir biçimde tanığa anlattıklarını, ancak kendisinin aklı başında olduğu sürece bunu asla açıklayamayacağını; durgun hava sırasında bir gece, iskeleti pruvaya perçinleyen iki adamın Yan ve Lecbe olduğunu; bunu da kendisine Zencilerin anlattığını; iskeletin altındaki yazıyı yazanın Zenci Babo olduğunu; Zenci Babo'nun başından sonuna dek düzeni tasarlayan kişi olduğunu; her cinayeti onun emrettiğini, ayaklanmanın hem dümeni hem teknesi olduğunu; Atufal'in onun sürekli yaveri olduğunu, ancak ne Atufal'in, ne de Zenci Babo'nun kendi elleriyle cinayet işlemediklerini; ** Atufal'in vurulduğunu, borda edilmeden önce kayıklarla savaşılırken öldürüldüğünü; ** yaşlı Zenci kadınların ayaklanmadan bilgileri olduğunu ve efendileri Don Alexandro'nun öldürülmesine seve seve tanıklık ettiklerini; Zenci erkekler tarafından zaptedilmemiş olsalar, Zenci Babo'nun buyruğuyla öldürülen İspanyolları öldürüvermek yerine öldürünceye dek onlara işkence edeceklerini; Zenci kadınların tanığın yok edilmesi için tüm etkilerini kullandıklarını; kimi cinayetler işlenirken -neşeli olmayan- ciddi bir hava içinde şarkı söyleyip dans ettiklerini, kayıklarla çarpışılmadan önce ve çarpışma sırasında, Zenci erkeklere hüzünlü ezgiler söylediklerini ve hüzünlü ifadenin bir başka ifadeden çok daha ateşlendirici olduğunu, zaten bunun amaçlandığını; buna inanıldığını çünkü Zencilerin böyle söylediğini belirtti. *** (hepsi ölmüş olan) yolcuların dışında, otuz altı tayfadan, tanığın bildiği kadarıyla yalnızca altısının hayatta kaldığını, bunun dışında tayfalara dahil olmayan dört kamarot ve dört miço olduğunu; *** - Zencilerin kamarotlardan birinin kolunu kırıp ona baltalarıyla vurduklarını söyledi.
(Bunu çeşitli dönemlere ilişkin gelişigüzel bir biçimde yapılmış çeşitli açıklamalar izliyor. Bu bölümden yapılan alıntılar şöyle sürüyor:)
Kaptan Amasa Delano'nun gemide olduğu sırada denizciler tarafından, özellikle Hermenegildo Gandix adında biri tarafından gerçek durum hakkında bazı ipuçları verilmek üzere girişimlerde bulunulduğunu, ancak ölümle karşı karşıya olma korkusu ve gerçek durumla çelişen sahtekarlıkların yanısıra, Amasa Delano'nun yüce gönüllülüğü ve dindarlığı nedeniyle böylesine günahların açıklanamaması yüzünden bu girişimlerin etkisiz kaldığını; *** eskiden kralın donanmasında olan Luys Galgo adında, altmış yaşlarında bir denizcinin Kaptan Amaso Delano'ya işaret vermeye çalışanlardan biri olduğunu; niyeti keşfedilmemekle birlikte kuşku duyulduğundan bir bahaneyle göz önünden çekilip, sonunda ambara kapatıldığını ve orda ortadan kaldırıldığını ifade etti. Bunu Zencilerin söylediğini; *** Kaptan Amasa Delano'nun gemideki varlığından dolayı kurtulma umuduna kapılan miçolardan birinin, yeterince sağgörülü davranmayıp, kazara ağzından beklentilerini yansıtan bir söz kaçırdığını, o sırada birlikte yemek yemekte olduğu oğlanlardan birinin bunu duyup, diğerini bıçakla başından yaraladığını, ancak şimdi çocuğun iyileşmekte olduğunu; bunun gibi, gemi demirlenmeden az önce, o sırada dümen başındaki gemicilerin birinin yüzündeki ifadeyle siyahilerin dikkatini çekip kendini tehlikeye attığını ve bu yüzden yukarıda belirtilenin benzeri bir durum ortaya çıktığını, ancak hemen ardından bu gemicinin sakınımlı davranarak kaçtığını; *** bu ifadelerin, mahkemeye, ayaklanmanın başnıdan sonuna dek, tanık ve adamları tarafından yaptıklarından başka biçimde davranılmasının olanaksızlığını göstermek için verildiğini; *** - daha önceden gemici kılığı giyip onların arasına karışarak ve o zaman süresince onlardan biri gibi görünmeye zorlanan üçüncü katip Hermenegildo Gandix'in borda edilmeden önce kayıktan açılan ateş sonucu yanlışlıkla öldürüldüğünü; korkuyla mizana direğine tırmanıp, kayıktan borda edenlere Zencilerin kendisini öldüreceğinden korkarak - "borda etmeyin," diye bağırdığını; bunun, Amerikalıları onun bir nedenden dolayı Zencilerden yana olduğuna inanmaya yönelttiğini ve ona iki kez ateş ettiklerini, dolayısıyla yaralı olarak mizana direğinden denize düşüp boğulduğunu; *** - Aramboalaza Markisi genç Joaquin'in üçüncü katip Hermenegildo Gandix gibi rütbesi düşürülüp sıradan bir gemici görünümüne sokulduğunu; bir nedenle Don Joaquin'in karşı çıkması üzerine Zenci Babo'nun Aşanti Lecbe'ye katran alıp ısıtarak Don Joaquin'in ellerine dökmesini buyurduğunu; *** Don Joaquin'in Amerikalıların bir başka hatası yüzünden öldüğünü, ancak bunun kaçınılmaz olduğunu, çünkü kayıklarin yaklaşması üzerine, keskin ucu dışa dönük biçimde eline bir balta bağlanmış olan Don joaquin'in Zenciler tarafından küpeştenin üstüne çıkarıldığını; bunun üzerine, elinde silahla kuşku uyandıran tavrı yüzünden hain bir gemici olduğu düşünülerek vurulduğunu; *** - Don Joaquin'in üstünde kâğıtlara sarılıp gizlenmiş bir değerli taş olduğunun ortaya çıkarıldığını ve bu kâğıtların, taşın, varış yeri olan Peru'ya ulaştığında, İspanya'dan başlayan yolculuğunu güvenli bir biçimde noktaladığı için minnettarlığının kanıtı olmak üzere Lima'daki bir tapınakta daha önceden hazırlanmış olduğunu kanıtladığını; *** - bu taşın, merhum Don Joaquin'in diğer eşyalarıyla birlikte, yüce mahkemenin kararı beklenerek Sacerdotes Hastanesi'ndeki din kardeşleri tarafından koruma altında tutulduğunu; *** tanığın durumunun yanısıra, kayıkların saldırı için aceleyle gemiden ayrılmaları nedeniyle, Amerikalıların, tayfaların arasında bir yolcu ve Zenci Babo tarafından başka kılığa sokulmuş bir katip olduğu yolunda önceden uyarılmadıklarını; *** - çatışma sırasında öldürülen Zencilerin dışında, bazılarının gemi alındıktan sonra o gece yine demir atılması sırasında, güvertedeki halkalı cıvatalara zincirle bağlanırken öldürüldüğünü; bu ölümlerin engellenmelerine fırsat bulunamayan gemiciler tarafından gerçekleştirildiğini ifade etti. Durumdan haberdar edilir edilmez, Kaptan Amasa Delano'nun otoritesini tümüyle kullandığını, hatta, eski bir ceketin cebinde bulduğu bir usturayı, zincirlemiş olduğu Zencilerden birinin boğazına hedefleyen Martinez Gola'ya kendi eliyle vurduğunu; gene, soylu Kaptan Amasa Delano'nun beyazlar öldürüldüğü sırada gizlenmiş olan bir hançeri, aynı gün başka bir Zenci'yle birlikte kendisinin üstüne atlayıp onu yere çalmış olan zincire vurulmuş bir Zenci'yi katletmekte kullanırken Bartholomew Barlo'nun elini zorla büküp aldığını; *** başlarına gelmiş olan bu olayların üstünden çok zaman geçtiğini, bu süre boyunca geminin Zenci Babo'nun elinde olduğunu, bunun hesabını veremeyeceğini, ancak anlatmış olduğu şeylerin, şu andaki durumunu açıklayan önemli gerçekler olduğunu ve yemin etmiş olduğu gibi gerçeği söylediğini; dinlendikten sonra kendisine okunduğunda bunların doğruluğunu onayladığını söyledi.
Yirmidokuz yaşında olduğunu, bedensel ve ruhsal açıdan iflas ettiğini; mahkeme tarafından özgür bırakıldığında, memleketi olan Şili'ye dönmeyeceğini, Şili dışındaki Agonia Dağı Manastırı'na başvuracağını söylemiş olup; namusu üstüne yemin edip haç çıkararak ifadesini imzaladı ve geldiği gibi Rahip Infelez'in eşliğinde, sedyesinde Sacerdotes Hastanesi'ne döndü.
DOKTOR ROZAS BENITO CERENO

Eğer yeminli ifade, kilide uyan anahtar gibi önceki karışıklıkları çözümlemeye yarasaydı, kapağı açılıveren bir kasa gibi, bugün San Dominick'in kuru teknesi de herkese açık olurdu.
Şu ana dek bu öykü, başlangıçta kaçınılmaz olan anlaşılması güç karışıklıkları anlatmanın dışında, çoğu şeyi oluş sırasına göre değil, geçmişe kulak vermenin ya da beklenmedik zamanlarda olanları değerlendirmenin gerekliliğini ortaya koydu; bu öyküyü aşağıdaki bölümlerde anlatılanlar noktalayacak:
Lima'ya yönelik uzun ve ılımlı yolculuk dönemi, daha önce değinildiği gibi hastanın biraz sağlığına kavuştuğu, ya da, bir ölçüye kadar huzur bulduğu bir dönem oldu. Hastalıktan kaynaklanacağı belli düşkünlük hali yinelemeden önce, ki sonunda öyle oldu, iki kaptan birçok kez içtenlikle görüşüp konuştular-- kardeşçe içtenlikleri önceki içe kapanık halleriyle taban tabana ters düşüyordu.
İspanyol'un Babo tarafından canlandırmaya zorlandığı rolün ne denli güç olduğu üstüne tekrar tekrar konuşuldu.
"Ah, benim sevgili dostum," dedi bir defasında Don Benito, "sizin çok suratsız ve nankör olduğumu düşündüğünüz zamanlarda, bundan öte, şimdi söylediğiniz gibi, sizi öldürmeyi tasarladığıma olası gözüyle baktığınızda, işte o zamanlarda, yüreğim buz kesiyordu; sizin, bana iyilik eden iyi yürekli kimsenin, burada, kendi geminizde, başka eller tarafından asılacağını düşündükçe size bakamıyordum. Ve Tanrı biliyor ya Don Amasa, yalnızca kendim güvende olmayı istediğim için mi kayığınıza atlayacak kadar heyecanlandım, bilmiyorum, ama benim en iyi dostum, sizin her şeyden habersiz geminize dönüp, o gece yataklarınızdayken sizinle birlikte bütün o insanların da gafil avlanabileceği ve bir daha asla uyanamayacağınız düşüncesi bile yeterdi buna. Düşünün, siz bu güvertede yürüyüp, bu kamarada otururken, altınızda bal peteği gibi santim santim tünel kazılıyordu. Eğer en küçücük bir ipucu verseydim, size anlatmak için aramızda azıcık bir yakınlık kursaydım, ölüm ansızın karşımıza çıkıverecekti -hem sizin, hem benim- tablo böyle tamamlanacaktı.
"Doğru, doğru," diye haykırdı Kaptan Delano irkilerek, "siz kendinizinkinden ziyade benim hayatımı kurtardınız, Don Benito; benim bilgim ve isteğim dışında hayatımı kurtardınız."
"Yo, hayır dostum," diye yanıtladı İspanyol, dindarlık derecesinde saygılı bir ifadeyle, "Sizin hayatınızı Tanrı korudu, benimkiniyse siz kurtardınız. Yaptığınız bazı şeyleri düşündükçe- o gülümsemeler ve söyleşiler, gözüpek değinmeler ve hareketler. Bunların binde biri için ikinci kaptanım Raneds'i öldürdüler; ama sizin yanınızda sizi bütün bu tuzaklardan güvenle geçiren Cennet'in Prensi vardı."
"Evet, bütün bunlar Tanrı'nın lütfu, biliyorum: Ama, o sabah ruh halim her zaman olduğundan da sevecendi; göze görünenden de daha gerçek olan o kadar acıyı görüp, buna iyimser yapım da eklenince, sevecenlik ve yardımseverlik seve seve birleşiverdiler. Başka türlü olsaydı, kuşkusuz, sizin de değindiğiniz gibi, bazı girişimlerim mutsuz bir sonla noktalanabilirdi. Ayrıca, sözünü ettiğim bu duygular, gelip geçici kuşkuları aşmamı sağlayıp, başka birinin hayatını kurtarmak şöyle dursun, zekâm sayesinde canımdan olmaktan kurtardılar beni. Ancak, en sonunda kuşkularımı altedebildim ve bildiğiniz gibi bu da hedefi fazlasıyla ıskaladı."
"Gerçekten ıskaladı," dedi Don Benito üzgün üzgün,"gün boyunca benimle birlikteydiniz; benimle ayakta durdunuz, benimle oturdunuz, benimle konuştunuz, bana baktınız, benimle yediniz, benimle içtiniz; ama gene de, son eyleminiz bir canavar için kuluçkaya yatmak oldu, yalnızca masum bir insan değil, insanların en acınacak halde olanını peydahlamak için. Böylesini ancak kötücül düzenler ve aldatmacalar üretebilir. İş buraya varınca, en akıllı insanlar bile, gizli oyuklara gömülmüş birinin hiç tanışmadıkları biçimdeki davranışlarını değerlendirirken yanılgıya düşebilirler. Ama siz buna zorlandınız ve tam zamanında gözünüzü açtınız. Her iki durum da, her zaman, herkes için geçerli olabilirdi."
"Genelleştiriyorsunuz, Don Benito; hatta dokunaklı bir hale getiriyorsunuz. Geçmiş, geçmiştir; bundan ahlak dersi çıkarmak niye? Unutun. Bakın, kederli güneş hepsini unuttu ve deniz mavi, gökyüzü mavi; onlar yepyeni sayfalar açtılar."
"Çünkü onların belleği yok," diye üzgün bir biçimde yanıtladı; "çünkü, onlar insan değiller."
"Ama şimdi yanağınızı yelpazeleyen esintiler - insancıl ve yatıştırıcı bir etkisi yok mu sizin için bunların? Sıcak dostlar, değişken olmayan dostluklardır bu esintiler."
"Değişmezlikleriyle beni yavaş yavaş mezarıma sürüklüyorlar, Senyör," oldu, kötü bir şeyin olacağı önsezisiyle verilen yanıt.
"Kurtuldunuz," diye haykırdı Kaptan Delano, ondan daha fazla dehşete kapılıp, ondan daha fazla acı çekerek; "kurtuldunuz; üstünüze böyle bir gölge düşüren şey de ne?"
"Zenci."
Küskün adam, oturduğu yerde, yavaşça ve farkında olmaksızın, üstündeki örtüyü, tabut örtüsü gibi üstüne çekip örtünürken bir sessizlik oldu.
O gün daha başka bir konuşma olmadı.
Ancak, İspanyol'un zaman zaman suskunlukla noktaladığı yukardakine benzer konular olduğu gibi, üstünde hiç konuşmadığı konular da vardı; bu konularda gerçekten eski ağzısıkılığı kendini gösteriyordu. En kötüleri geçip, yalnızca aydınlık getirmek amacıyla, bunlardan bir ikisini aktaralım. Anlatılan olayların yaşandığı gün üstünde olan son derece özel ve pahalı giysi, ona kendi isteğiyle giydirilmemişti. Ve o belirgin bir zorba yönetim simgesi olan gümüş kakmalı kılıç aslında bir kılıç değil, bir kılıcın hortlağıydı. Yapay olarak sertleştirilmiş olan kılıç kını boştu.
Siyahiye gelince -ki, onun bedeni değil, beyni ayaklanmayı ve düzeni tasarlamıştı-taşıdığı yükün altında ezilen güçsüz bedeni kayıkta kendisini tutsak eden daha üstün kas gücüne o an yenik düşmüştü. Her şeyin bittiğini görünce, hiç ses çıkarmadı, buna zorlansa bile yararı olmadı. Çehresi şöyle der gibiydi: Eylemde bulunamadığma göre, söylemde bulunmayacağım. Diğerleriyle birlikte ambara konularak Lima'ya götürüldü. Yolculuk sırasında, Don Benito onu ziyaret etmedi. Ne o zaman, ne de daha sonra, ona hiç bakmadı. Yargıçların huzurunda bunu reddetti. O yargıçların önünden geçerken bayıldı. Babo'nun kimlik tespiti yalnızca gemicilerin ifadelerinde yer aldı.
Birkaç ay sonra, bir katırın kuyruğuna bağlanmış olarak darağacına sürüklenen siyahi suskun sonuyla buluştu. Cesedi yakılıp kül oldu; ama o şeytanlık kovanı olan başı, günlerce meydandaki bir kazığa geçirilmiş olarak, beyazların bakışlarıyla utanmazca karşılaştı ve şimdi de olduğu gibi, meydanın karşısındaki, Aranda'nın bulunmuş kemiklerinin dinlenmekte olduğu Aziz Bartholomew Kilisesi'nin gömütüne ve üç ay sonra mahkeme tarafından özgür bırakılmış olup, tabutu gerçekten önderini izleyen Benito Cereno'nun bulunduğu Rimac Köprüsü'nün karşı tarafına düşen Agonia Dağı'ndaki manastıra doğru bakıp durdu.
Sez Törek ädäbiyättän 1 tekst ukıdıgız.
  • Büleklär
  • Benito Cereno - 1
    Süzlärneñ gomumi sanı 3925
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2207
    27.2 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    38.6 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Benito Cereno - 2
    Süzlärneñ gomumi sanı 3925
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2088
    29.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    50.1 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Benito Cereno - 3
    Süzlärneñ gomumi sanı 3956
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2118
    29.3 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.5 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    48.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Benito Cereno - 4
    Süzlärneñ gomumi sanı 4034
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2188
    29.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    49.2 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Benito Cereno - 5
    Süzlärneñ gomumi sanı 3955
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 2078
    30.4 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    42.9 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    51.0 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Benito Cereno - 6
    Süzlärneñ gomumi sanı 3487
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1897
    28.1 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    40.3 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    46.4 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.
  • Benito Cereno - 7
    Süzlärneñ gomumi sanı 2920
    Unikal süzlärneñ gomumi sanı 1612
    28.8 süzlär 2000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    41.0 süzlär 5000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    47.3 süzlär 8000 iñ yış oçrıy torgan süzlärgä kerä.
    Härber sızık iñ yış oçrıy torgan 1000 süzlärneñ protsentnı kürsätä.